| İ | | Faftan da Çin ordusu kumandanlığına ——— 19-1-938 IT AN Gündelik Gazete —— 'TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, ber şeyde temiz, dürüst, samimi olmak, karin gazetesi olmiya çalışmaktır, mağ ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 28009 Kr, 150 » GAy 100 » “00 » SAY #0 > 10 > VA 0 > Milletlerarası posta Ktihadma dahil ol- #utyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dir, Abone bedeli peşindir: Adres değiş tirmek 25 kuruştar, Cevap için mektup Yara 10 kuruşluk pul ilâvesi lizrmdır. GÜNÜN MESELELERİ Çin -Japon Harbi Yeni Bir Safhada (Yazan: M.Zekeriya)| Japon ordusu Çindeki barekâtının inci kısmını bitirdi. Altı ay süren bu birine safha için Japonyanın sarfettiği para yirmi imil- Yar Türk lirasıdır. Zaten sarsılmış bulunan Japon ma- İYesi için bu müthiş yükün altından kalkmak kolay iş değildi. Harbi dur. durarak işi sulh yolyile halletmek İçin bir tecrtibe yapmıya karar veril. di. Bu maksatla bir taraftan Alman- Yanın tayassutuna güvenildi. Bir ta- bir ültimatom verildi: Ya teslim o- lanuz, ya sizi mahvedeceğiz, denildi. Hankova çekilmiş bulunan Çin or- dusu başkumandanlığı bu ültimatom ine muhtelif cephelerde bulunan Çin kumandanlarını davet ederek bir toplantı tertip etti. Bu toplantıda tes- olmak şöyle dursun, bilâkis taar- füza geçilmesi kararlaştı. İşte bu karar üzerine birkaç gün- denberi Çin orduları taarruza geçmiş V6 birçok yerlerden Japonları geri Püskürtmeye başlamıştır. Bu taarruz ne dereceye kadar mu- Yalak olacaktır bilinemez. Yalnız Wühiştir kt; Çin - Japon harbi daha'd: *ül sürecektir. Tağbriğa için Çin har- bitmiş olmiyacaktır. 4 Çinliler Japonlar: uzun seneler Meşgul ederek hırpalayacaklarını u- Muyorlar. Bunu bilhassa çete harple- yapmayı düşünüyorlar. Japonya Çinin tâ içerilerine girmenin ken- ileri için yorucu ve yıprtaicı bir. iş “lacağını biliyor. İşte, harici ihtilâtlarından sarfına- İS, Japon - Çin harbinin bugünkü va MİYeti budur. . Çin - Japon Harbinden Alınan Bazı Dersler İspanya ve Çin « Japon harbine ka- 35 mütehassıslar müstakbel harbin i Süreceğini, bugünkü müthiş harp Stleri karşısında uzun müddet mü- "Yemetin mümkün olmıyacağını tah «diyorlardı. Hele tayyarelerle kı- 1 bir zamanda kati neticeye varıla- Yatağını sanıyorlardı. bi Halbuki İspanya ve Çin - Japon har uyun aksini isbat etti, Harp yine di, 4 te olduğu gibi siper harbine dön- in senelerce sürebileceği an- Pt Çin - Japon ve İspanyol har- Mi alınan en mühim neticedir. ler şimdiden ona göre hazırlık- Yapmıya başlamışlardır, Rt . . ansız Buhranı Pransadaki kabine buhranı hâlâ! R lememiştir, Map iefa devamlı bir hükümet kur. Mak için esaslı bir kombinezon bul- teki, biraz da güçtür, Çünkü yeni te- By ül edecek Fransız hükümeti en > iltere ile dost geçinmek ih- | P,, 9da bulunan bir hükümettir. Seniye Orta Avrupadaki müttefik ve Ayı, tını. birer birer kaybetmiştir. 2, Pad biricik dostu İngiltere kal- kişgi İngiliz hükümeti Muhafaza- day, © Ve Fransada Komünistlere Hira bir Sosyalist hükümeti ile * yürümekten memnun değil iliz Başvekili Almanya ve İ- anlaşabilmek için Fransada Eski TARİHTEN SAYFALAR cömertler Mesnur cimriler ükümetleri Milâdın 750 inci yılından 1258 yılı- na kadar tam 508 sene süren Abbasoğulları, İslâm tarihi- nin en muhteşem devrini ya- şamışlar ve İslâm medeniyeti- nin en kıymetli eserlerini bı- rakmışlardır. Bunların dev. rinde medeniyet; İslâmi bir renge bürünmüştür. Bu devleti Horasanlı Ebu M adlı bir Türk ulusu kurdu. Belh'li Bermek'in o- ğulları da bu devlete yaşama, serpilme, büyüme ve zenginleş me kudretlerini verdiler. Bir Türk ananın doğurduğu Me- munda Türkler tarafından kurulan ve korunan bu devlete en muhteşem ümran, medeni- yet ve kültür eserlerini kazan- dırdı. Türk liderlerin idaresinde te şekkül eden; tarihin (Ehli tesvi- ye — Şüyül) diye adlandırdığı A- raplık düşmanı bir fırka da Is- lâm medeniyetinin cihan saran du rumunu hazırladı. Türkler İslâm medeniyetine emeklerini, alınter- lerini, sıcak kanlarını karıştırdı lar. Fakat iyi idarenin, cömertli- ğin de bu medeniyetin kuruluşun- da çok büyük ve müspet rolleri vardır. Bu yanda Türk cömertliğinin, medeniyet ve devlet teşkilâtında- ki rolünü tebarüz ettireceğim. İlk Büzme e Bb YE silâh arkadaşlarından Ve kıymetli kumandanlarından Bermek oğlu Halidi kendisine vezir yapmıştı. He Belhte “Beyti nur — âr,, denilen meşhur “Nev- bahar" ateş gedisinin nazırı ve mil tevellisi olan Bermek'in oğlu idi. Mecusi Bermek ve oğulları bu ma- bedin ve bütün Bölhin çok sevi- len bir ailesi idi, Bermek'in Türk ler arasında büyük bir şöhret ve nüfuzu vardı. Bermek, İsmi mü. semmasına çok uyan bir Türk u- lasu idi, Avucu açıktı. Herkes onun sofrasından ve servetinden İstifa» de ederdi. O; bol bol verir, yedirir, içirir ve giydirirdi. Bu adın garp şivesindeki şekli “Vermek, tir. Bu adın “barmak,, olarak kabulü nü doğru bulmuyorum. Bermek- lerin bir vasfı da “Verimei — Be- rimel,, idi Araplar birçok defa - lar yaptıkları gibi “Berimci,, nin (O) sini (K) a kalp ve biraz da tah rif ederek Bermeki yapmışlar. Bermek'in oğlu Halit Müslü - manlığı kabul ederek Ebu Müsli min ordusunda vazife almış ve bu suretle Iraka girmiş ve Abbaso- ğulları devletinin kuruluşunda te meltaşı olmuştu. ali Islâmda lik maliye kuvvetli teşkilâtım kuran, az vergi ile devlet hazinesine büyük gelir temin eden, orduyu teşkilâtlan- dıran bir veziri Azamdı. Halit halk çı idi. Halkın menfaatlerini her şeyden üstün tutardı. O, ayni za- manda sarayda Haşimilerin kuv- vetli bir mürebbisi olmuştu. Ab- basi hanedanını Türk kültürü ve harsı içinde yükseltiyordu. Onun —— e ——— edilen Chautemps da şimdilik soldan Komünistleri dışarda birakarak mer- kezden Sosyal Cümhuriyetçilerle an- laşma tecrübesi yapmaktadır. Böyle bir kabine şüphesiz eski kabineden daha sağ temayüllü bir hükümet vü- cude getirir. İngiltereyi de kismen tatmin edebilir. Fakat böyle (bir kabine iktidar mevkiinde ne kadar yaşayabilir, bili- talya ie lara dayanan bir hükümete tarâf- Nia, Yeni kabineyi teşkile memur kız: sarayda Seffahın kızile koyun koyuna , yatardı. Kapısı fakire, zengine açıktı. İslim dünyasının her tarafından akın akın halk ge lirdi. Halit bilhassa düşkünlerin kimsesizlerin bir yardımcısı idi. O vakte kadar böyle devlet kapıla- rına muhtaç olanlara safl denirdi, Halit bir insana bu vasfın verilme sini boş görmedi. İnsan sail ol maz, zair olur diyordu. İlmi, sans- * eliri himave etti Oğlm Yahya onun rı Cafer ve Fazl'da Ha idin Bütün meziyetlerini kendile rinde toplamış hayırlı haleflerdi. Bermek oğullarının eömertlikleri hakkındaki hikâyeler, efsanelere benzer. Bu ailenin seha ve iceromi ni nakleden fıkralar insana masal zannını verir. Bermekileri methe den şiirler muazzam ciltler tu- tar. Bermek oğullarının adı Jügat- lerdeki cömertlik, seha ve kerem kelimelerini unutturmuştu. Ber- mek tasarruf edilen bir kelime ol- muştu. Bir adam zengin ve cö- mert oldu mu ona “Bermekleşti” denirdi. Hr Seffahtan sonra ikinci Halife Mansura da vezir. lik yaptı. Mansur Bağdat şehrini yaptırırken vezirlerinden Moryan İı Ebu Eyüp, Kisranin İvan'nnı yıktırarak malzemesile yeni şeb- rin kurulmasını tavsiye otmişti. Halit bin Bermek buna şiddetle #- tiraz etti: — Aman Halifem, ona dokun- mayınız. O, eski devirleri hikâye eden bir hocadır. Onu ancak gök- ten inen bir emir bozabilir. Bu nunla beraber Ali bin Ebu Talip o- rada hamaz kılmıştı. Hatırası bü- yüktür, Halit medeniyet eserlerini koru makta bir yirminci asır arkeoloğu kadar kıskançtı, Mansur onu bu tavsiyesinden dolayı Acemverest- Hikle bile itham etmişti, ansur çok cimri bir Halife idi. Kan içicilikte de kar deşini geride bırakacak canavar lıkları vardı. Eğer .Bermek oğlugi bi onun cimriliğini, hissetini, ge- niş ve makul cömertliğile tadil e- den bir vezir olmasaydı, bu devlet henüz başlangıcında göçmiye mah kümdu. Mansur hesapları dir- hemin kesri olan “Danek-denk” gibi en ufak tartılara baş vurarak tuttuğu için onun bir lâkabı da De vanikidir. Mansur cimriliği yüzün den ezberleme kudretini çok inki- şaf ettirmişti Herhangi bir manzum bir parçayı ilk & kunuşunda ezberler ve der hal tekrar ederdi, Onun ikinci o- kunuşta ezberliyen bir kölesile &- çüncü okunuşta kafasına yazan bir de cariyesi vardı. Devrin teamülü ne göre Şairler halife adına kasi- deler düzerek caize alırlardı. Man sur bahşiş vermemek için kendi- sine kaside getiren şaire: — Oku bakalım. Eğer bu kasi- deyi senden evvel söyliyen veya- hut getiren varsa bir şey vermem. Yoksa yazıldığı kâğıdın ağırlığın ca altın veririm, der ve okuturdu. Şair kasidesini okurken halile ez- Mnelaslği igin — Fakat, der, ben sizin bu kasi denizi biliyorum. İsterseniz oku- yayım. Hattâ bizim köle de bilir, İsterseniz o da okusun. Köle okurken de perde arkasın da gizlice dinliyen cariye de şiiri ezberlemiş bulunur. Bu suretle za vallı şair eli ve kesesi boş olarak Mansurun sarayından ayrılır. #mal adlı bir şair Mansurun nedimlerindendi. O, halife nin şairleri istihfaf eden hareket- lerine içerliyordu. Mansurun ha- fızasını ve hisetini bildiği için çe- tin kelimelerle uzun bir şiir hazır lamış ve bunu bir mermer sütü- nun parçasına kazmıştı. İsma'l mermer parçasını bir deveye yük letmiş, kendisi de bir aktör gibi çehresini değiştirmiş, sakalını, el bisesini bir arabiye benzetmiş ve Mansurun huzuruna çıkmıştı. — Emirülmüminin, dedi, seni bir kasidemle methedeceğim. Mansur mutat cevabını verdi: — Ey Arap kardeş. Evvelâ şu- nu söyliyeyim ki eğer bu kasiden daha evvel bir başkası tarafından Söylenmiş ise hiç birşey vermem. Eğer bakir ise sana onun yazıldı- ğı şeyin ağırlığı kadar altın vere- ceğim. İsmai çetrefil ve zor kelimeler le ördüğü 62 mısralı kasidesini w kudu.Manmür bunu ezberliyememiş ti.Kölesinin yüzüne baktı.Onun ka» fasında da bifşey kalmamıştı, Per de arkasındaki cariyeden de ses çıkmıyordu. — Getir bakalım Arap oğlu şu kasideni altınla tartalım. Haket- tin. dedi. İsmai: — Hükümdarım, af buyurunuz. Ben yazacak kâğıt bulamadım. O- mu tâ babamdan kalma kiymetli bir mermer sütunun parçasma nakşettim. dedi. Halife dilile tu- tulmuştu. o Vaadinden dönemedi. Mermerin ağırlığınca altın tart- tırdı. Mermer bütün hazineyi tart mıştı. Arabi altın torbalarını de vesine yükletirken Mansur ken- di kendine: Bu galiba İsmai di- yordu. Zannında yanılmıyordu. Onu çağırttı, yüzünü açtı ve yap- tığına şaştı. İşi şakaya döktü. O- Biolim Hakkı Konyalı na her vakitki gibi az bir caize verdi. Altınları geri aldı. İsmai: — Emirülmüminin, şairler fa- kir adamlardır. Sen kendinin, kö- le ve cariyenin keskin hâfızanızla onları nafakslarından mahrum «e diyorsunuz dü onun için bu zor kasideyi düzdüm, diyordu. Me Abbasi des kurucusu büyük 7 mandanı Ebu Müslimi bir tuzağa düşürüp elinden silahlarını aldık” tan sonra kahbece öldürtürken o- nun yüzüne ölümden daha ağır bir hakaret fırlatmıştı: — Behey Lehna oğlu... İşte se- ni gebertiyorum. Araplar Lehna diye kokmuş ve sünnetsiz kadına denlerden Ali bin Ebu Talibin to- da erkekler gibi sünnet ederlerdi. Fakat Türklerde bu fena âdet yok tu, Mansur yakası açılmamış ölüm ve işkence şekillerinin de müci- didir: Bir gün kendisine muhalefet e- denlerden Ali bin Ebi Talibin to- runu Abdullahı Basradan Bağda- da getirtti. Onu temellerini tuz- dan yaptırdığı bir eve hapsetti, Sonra evin temellerine su akıttı. Tuzlar eriyince dam çöktü. Ab- dullah altında can verdi. Mansur Ali bin Talip ailesini hiç sevmez- di. Onları birer vesile ile öldür türdü. Bunlardan Muhammet ad- lı bir genci yakalattı. Muhammed çok güzel ve yakışıklı olduğu için ona Sarı Diba derlerdi. Onu önü- ne getirtti ve: — Sana Sarı Diba diyorlar öy- le mi? Seni şimdiye kadar hiç kimseyi öldürmediğim bir şekil de öldürteyim de gör. Dedi ve o- nu yaptırmakta olduğu sarayın bir sütunu altına diri diri koya- xak öldürttü. Mer çok haristi ve oğlu Mehdiye çok düşkündü. Kendisinden sonra halife olması- nı isterdi. Bunun için akla, ha- Yale gelmiyen cinayetler işler, müsadereler yapar ve bütün mü- Sadere ettikleri şeylerin üstüne de hususi etiketler koyarak hazinesi- ne saklatırdı. Öleceğini anladığı ei oğlunu çağırttı ve vasiyet etti: — Oğlum hazinemdeki etiket- li eşyanın sırrını sana veriyorum. Seni halka sevdirmek için © cina- yetleri işledim, birçok şeyler mü- sadere ettim. Sen Halife olur ol maz bunları sahiplerine, alâkadar larına dağıt ki halk seni ne iyi, ne #dil halife dive sevsin. H Sırtındaki entari değil, ırçın KÖŞE Birçok 2198 (Yazan: Aka Gündüz) Salı günü öğleye yakın Taksim- den geçiyordum. Bir kalabalık, bir gürültü, bir koşuşma, bir telâş... Bir kadını bir erkek hem dövmüş, hem vurmuş! Garajla benzincinin arasındaki duvarın dibine iki büklüm serilmiş genççe bir kadın. Bir tutam kemik suratı sapsarı ve kanrevan içinde, Gözleri kaymış, akçıl akçıl. Tarak- sız saçları yapak yapak. Papuçları partallaşalı altı yılı on yıl geçmiş. çuval eskisi değil, çöplüğün kabul edeceği çaput eskisi değil, Manevi, maddi sefaletin bütün renkleri, hendeseleri bu kadının üs- tünden ziyade bütün varlığında, Ya korkudan nefesi kesilmiş, ya aldığı yaralar çok acıyor, yahut can çekişiyor. Vakit vakit dudakları kı- pırdıyor: Su, su... Başta, başı kırılasıca ben, ve son- ra bir alay insan. Yaralı insanın et- rafında yarım halka olmuşuz, nasıl can çekiştiğini seyrediyoruz. Bir aralık kendimi topladım. Su! Biraz su verin yahu! Kapısına kadı- nın kanları akan benzinci su verme- İdi. Limozinleri şarıl şarıl yıkayan garaj hortumunu sıkmadı. Şekerli beş! Çay sekiz! diye böğüren kahve- ci su getirmedi. Karşıda bir konak var ki içinde her gece binlerce lira döner, oranın adamları kapıya üşüşmüşler seyredi- yorlardı. Kıristal bardakları kirlenir diye su göndermediler. Vuran adam kaçmış. Kaçmış am- ma ancak kırk elli adım kaçmış. Yo- kışıkh, yiğit bir polis hemen yetişip yakalamış. Yelpaze saçlı, kemik su- ratlı, düdük bıyıklı, beyaz kuşaklı, gömleği yağlı, set bir dieikanlı. Kadıncağızı - bıçağı olmadığı için © çakılamış. Çakısını polite verdi; — Nah, işte bununla yun fum. Val- la billa bıçakla değil abicim! Polis bir eliyle caninin bileğim ya- pışmış, bir eliyle yaralı kadını kaldır. mayâ çalışıyor. Başta ben, bir Allahın kulu ne polise, ne yaralıya yardım et- İmiyoruz. Bir Allahın kulu kırk tele- fondan birini cankurtaran otomobili İçin açmıyor. Bütün iş yıldırım gibi yetişen, tutan, kaldıran polise kalmış. Yaralının sağında bir otomobil du- ruyor. Şoförü öyle yakışıklı, süslü, püslü, öyle afili ki. Tamirdeyim () diye özür dileyip bindirmedi. Öteki otomobil sıvıştı. Polis ikisini de karşı- ki otomobile götürdü. Şoför! Şoför nerede? Şoför ciznamı çekmiş! 2198 numaralı araba orada da şoförü yok. Nerede olduğunu, nereye sivaştığını bilenler de biribirile kaş göz işareti e- dip söylemiyorlar! İçtimaj tesantit, içtimaf vecibe, içti- mai bilmem ne, İçtimai karınağrısı, içtimal şu, içtimai bu, içtimai vesaj- re, Cemiyet içinde tahtalaşmışlar bu kadar çoğaldı mı? Hayır, böyle bir hüküm vermiye İ gönlüm, dilim varmıyor. Belki ben fazla sinirlendim de onun için böyle konuşuyorum. Belki Cemiyetin orada ki bizleri, hep melâlkei kiramlardanız da benim haberim yek, İşte böyle oldu salı günü, Yumruktan mı İhtiyarlıktan mı Öldü ? Kandıra, (TAN) — Kahveci Is- mail çavuşun 18 yaşlarındaki oğlu Nurettin geceleyin Mustafanm tütün cü dükânma girmiş, para ve tütün aşırmıştır. Kapıdan çıkacağı sırada gezmeden gelen dükkün sahibile kar şılaşmuştır. Nureddin, kendisini ele vermemesini söyliyerek Mustafaya bir yumruk atmış ve kaçmıştır. Mustafa, hırsız takibe başlamış, lâkin cami yanımda düşüp ölmüştür. Yumruğun tesirile mi, ihtiyariıktan #t öldüğü bilinmiyor. Cesedi 48 saat evinde alıkonulmuş, İzmitten gelen hükümet doktoru beynini ve ciğerle. rini alıp Istanbula göndermiştir. 3 Nureddin tutulmuş, İzmitte muha kemesine başlanılmıştır.