ÇE AF ŞN CT TANGRDE T Mahkemelerde "Söz Dinlemez,, le "Yola Sığmaz,, ın Başına Gelenler ©.. hmet Sulh Üçü ü Ceza Mahkemesi, dun Cavıt ve Sa- lim adlı iki sarhoşluk ve kavga suçlusu g: ini ne- ticelendirmiştir. Caivdin soyadı “Yolasığmaz”, Salimin de “Söz- dinl ,, dir. Hâdi in tafsilâtı da şöyledr: Aç Kaldığı İçin Çalmış Sultanahmet sulh birinci ceza mah kemesi dün, bir hırsızlık suçlusunu 5 ay 25 gün hapse mahküm etmiş- tir, Ütücü Mehmedin yanmda çalı - gan 18 yaşlarında Ibrahim oğlu Hüs nü, evvelki gün ustasının dükkânda bulunmadığı bir sırada duvar saa - tini çalmış ve satmıştır. Davaâcı şi- kâyetini anlattıktan sonra suçlu ken disini müdafaa etmiş ve: — Bay hâkim, demiştir, sen açlı- ğm ne demek olduğunu bilir misin? Zaruret ve açlık saikasile bunu yap trm ve 70 kuruşa sattım. İşte suçu mu itiraf ediyorum ve adaletinize sığımıyorum. Şahitler dinlenmiş, — hâkim Reşit suçunu sabit gördüğü için mahkümi yet kararmı venmiştir. , — Bir başka mahkümiyet Sultanahmet sulh birinci ceza hâ- kimi, dün Kadir isminde hırsızlık suçlusu bir hamalınm muhakemesini bitirmiştir. İddiaya göre, hamal Kadir, Şirketi Hayriyenin mavnalarından 20 kilo toz kömür çalmıştır. Suçlu kendisini müdafa ederken kı Baca: — Evet bay hâkim,ben işsiz kaldım aç kaldım, çaldım, Ekmek parası yap Hâkim itirafla ve şahadetle sabit olan bu suçtan dolayı Kadire bir ay hapis cezası vererek kendisini tevkif etmiştir. var D0Dae$ SAP K0 . -Başka Dil Kullanmışlar Adana Pamuk İşletme Şirketi mü düriyetine ingilizce mektup gönder- mek suretile 805 numaralı kanuna aykırı olarak türkçe mektup yazıl- ması lâzım gelen yerde başka dil kullandıkları iddia edilen Bahaettin, Jak, Loti, Kaslofiski hakmdaki da- vaya dün asliye birinci ceza mahke mesinde başlanmıştır. Duruşma, şa hitlerin çağırılması için tehir edilmiş tir. Yolasığmaz, evvelki gece bir mey hanede kafayı iyice tütsüledikten sonra Cerrahpaşann yolunu tutmuş, evine doğru gitmeğe başlamıştır. O sırada, Salim Sözdinlemez de çok sarhoş ve yürüyemiyecek bir hale gelmiş bir kaç defa yere düşüp kal- dıktan sonra, nihayet iki çocuk bul- muş, onlara: — Kuzum, ben küfelik oldum. Fa- kat, belediye küfe hamallığını me- netti. Benim koltuklarıma giriniz, be ni evime kadar götürünüz, size para vereyim demiştir. İki çocuk, onu evine götürmeğe başlamışlar.. İki tarafı çamur, dar bir yolda sendeliye sendeliye ilerler ken, arkadan Cavit Yolasığmaz ye- tişmiş, öne geçmek istemiş. ,Fakat yol dar olduğu için hemen bağırmış: — Heyt., bana Yolasığmaz der - ler, yol açın. Sözdinlemez, bu nâraya g,ıu-îen- miş ve arkasıma dönerek ptlteleşmiş bit ifade ile mukabele etimek iste- miştir, Fakat, Yolasığmaz, bir ham- le ile Sözdinlemezi çamurların içine yuvarlamış, öteki de eline geçirdiği bir taşı Cavidin kafasma fırlatmış ve yarmış. Nihayet, ihtilâf büyümüş ve alt alta üst üste bir boğuşma devresin- den sonra da polise aksetmiştir. Dün meşhut suçlar müddeiumumi- si Hikmet Sonel, bu hâdisenin tahki- katını yapmış, her ikisinin de suçla- rmı sabit gördüğü için Sultanahmet sulh üçüncü ceza mahkemesine gön- dermiştir. Hâkim, suçluları yinmi beşer lira para cezasma mahküm etmiştir. Haşlanan Yavru Hastanede Öldü Tarakçılar caddesinde 12 sayılı evde oturan Civah Altmerin 3 yaşm daki kızı Mari, üstüne kaynar ye- mek dökülmek suretile yandığı için Yedikule Ermeni hastanesine kaldı- rılmıştı. Çocuk dün hastanede öl - müştür. Müddeiumumilik tabibiadil Salih Haşimi göndererek cesedi mu ayene ettirmiştir. Doktor cesedin gö mülmesine müsaade etmiştir. Kıskançlık Yüzünden Beyoğlunda Karaoğlan sokağında oturan Muzaffer, metresi Hristinayi kıskançlık yüzünden bıçakla bacağım dan yaralamıştır. Muzaffer yakalan- mış, kadın tedavi altna alınmştır. Yalnız kaldığımız zaman emirberimin omuzunu okşadım: — Haydi, Rıdvan, dedim; ben gidiyorum... Sevgi linle kal... Sevinç gözyaşları arasında ellerimi öptü; birçok gdualar etti ve odasma girip kapıyı kapadı. .V. Basın Birliği Projesinin Esasları Dahiliye Vekâleti tarafından geçen sene hazırlanan Basın Birliği kanu- nu projesi, Meclis encümenlerinde tet kik edilmektedir. Proje, yakında Mec lise sevkedilerek kanuniyet kazana - caktır. Projenin esaslarına göre, Ba- sın Birliği, memleketin muhtelif mm takalarında basm odaları açacak, gazete ile alâkadar herkesi aza yaza- cak, iş akdi esaslarını tanzim ede- cek, bütün meslek işlerini dı.sıplm altma alacaktır. Kanunda, gazeteci tarif olunmuş, birtakım şartlara bağlanmıştır. Ba- sın Birliği, yalnız mesleği büyük bir takım kötülüklere karşı müdafaa et- mekle kalmıyacak, gazetecinin men- faatlerini, meslek istikrarını da ni - zam altma alacaktır. Birlik, bir de gazetecilik mektebi veya kursları açarak, mesleğin sevi- yesini yükseltecektir, Kanunda kim- lerin Basın Birliği âzası olabileceği- tasrih edilmiştir. Her âza bir vesika alacak, Basın Birliği kartını, haiz ol- mıyanlar çalışamıyacaktır. Birliğin bir de yüksek haysiyet divanı kurula cak, mesleki ihtilâfları tetkik edecek tir. Bu heyet gazeteciler Hâkkımda muhtelif cezalar verebilir. Meslekten tard quıır'ü'erdiği.zamnn, bu karara M' ancak, devlet şurasına mürcaat Vedilerek itiraz edilebilir. Basm Birliği, bilhassa gazetecile- rin istikbali ile alâkadar olmakta ve bir yardım ve tekaüt sandığı kurmak salâhiyetini haiz bulunmaktadır. Projenin bir madesine göre, Birlik âzası, ihtisaslara göre, gazeteci, ida- reci, işçi, ilâncı, tâbi ve satıcı olmak üzere yedi iş koluna ayrılmaktadır. elim bir zıya Kadıköy Kız Enstitüsü Direktörü Bay Mustafa Lâütfi Saygm ani bir hastalrk neticesi dün sabah rahmeti rahmana — kavuşmuştur. Cenazesi 5.1.938 tarihine müsadif bugünkü çarşamba günü saat 11 de Kadıkö- yünde Kız Enstitüsü ittisalindeki ha- nesinden kaldırrlarak namazı Osma- nağa camiinde kılmdıktan sonra Bey lerbeyinde Küplüceleki ailesi makbe- resine defnedilecektir. Merhum senelerce kültür işlerinde bulunmuş, çalışkan, yurtsever, ida - reci ve kâmil bir öğretmen idi. Son bir sene Zzarfımda direktörlüğünü yaptığı Kadıköy Kız Enstitüsünü lâyik olduğu mükemmeliyete geçir - miye bütün varlığı ile çalışryordu. Ailesini ve onu sevenlerle kültür ai- lesini taziye ederiz. Ç” TT ARTUGRUL SADI TEK TIYATROSU Bu gece Usküdar (Hale) de CEZA KANUNU vER ÖL ELA TA UK s TAN TeT M LK eseri ve ilâhi yıldız yaratılan Telefon: 40868 KREUTZER SONAT Tolstoy'un meşhur eseri Bethoven'in enfes müziği Lil Dagover - Peter Peterson SİNEMA MEVSİMİNİN EN GÜZEL — EN NEFİS — EŞSİZ VE ŞAHANE FİLMİ ATES BÖCEĞİ 2.000.000 dolara mal olan sahneler — harikulâde bir musiki, Emsalsiz bir ses — Görülmemiş derecede kuvvetli ve heyecanlı bir mevzu, Romeo Julyet'i La Dam o Kamelyaya yapan Metro Goldwyn — Mayer şirketinin bugüne kadar yaptığı en güzel film. Baş rolde: JEANETTE MA€DONALD Buakşam Melek Sinemasında EN BÜYÜK — EN GÜZEL filmin rejisörü ERNEST LUBITSCH'in MARLENE DiETRiCH tarafmdan FRANSIZCA SÖZLÜ olarak harikulâde . bir Çıplak Melek süper filmi takdim edilecektir. HERBERT MARSCHALL diğer - rollerde: MELWİN DOUGLAS Numaralı koltukların erkenlen aldırılması rica olunur. Herkesi hayran eden Mevsimin en fevkalâde filmi, siz de görünüz T a R K Sın ema İlâveten: EKLER JURNAL U surette (Fransızca) ea ANADOLU — ANONİM TÜRK SİGORTA ŞIRKETİNDEN Şirketimiz, bu kere Galatada, Voyvoda caddesinde Hezaren hanının birinci katında Galata Hususi müdürlüğü namile bir şube açtığmı ve müdürlüğüne de müstakil müdür sıfatile: Abdi Vehbi Dural'ı tayin eylediğini sayın müşteri- lerinin ıttıla nazarına arzeder- ken şimdiye kadar şırket.ımız Bugünkü program: ISTANBUL RADYOSU ÖĞLE NEŞRIYATI ; 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Ha vadis, 13,05: Plâkla Türk ikisi, Muhtelif plâk neşriyatı, 14,00: Son AKŞAM NEŞRIYATI : 17,00: İnkılâp dersi: Universiteden nak len Yusuf Kemal Tengirşenk, 18,30: Plâk la dans musikisi, 19,00: Necmettin Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi, 19,30: Konferans: Doktor Fahrettin Ke rim (Ruyaların mahiyeti), 19,55: Borsa haberlen. 20,00: Musııîa ve arkadışlan Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosü DRAM KISMIİI saat 20,30 da Erkek ve Hayaletleri Piyes 4 perde 16 tablo —o— 13,30: Aydemir, 20,30—21: Plâkla dans müsiki si, 21—21,15: Ajans haberleri, 21,15— 21,50: Stüdyo salon orkestrası, 1 — Al beniz: relude, 2 Bizet: Suite Roma, 3-1 Bizet 2 em Suite Roma, 4 — Le Cocgt Le Cocur et la Main, 21,55—22: Yarınld program ve İstiklâl marşı, | OPERALAR, OPERETLER 9,30 Berlin kısa dalıısı Kansı.k operâ | N hakkmda gösterilen itimat ve teveccühün işbu Hususi müdü- riyet hakkında dahi esirgenmi- yeceğini kuvvetle ümit eder. Fransız Tiyatrosunda il ikincikânun salı akşamı saat 21 de SUVARE ve 15 ikincikâ- nun cumartesi gündüz saat 17 buçukta MATİNE olarak Paris Liebe milli musikisi konservatuarı profesörü MEŞHUR ve DÂHİ PİYANİST LAZARE LEVY tarafından 2 KONSER rici haberler, 19,45: Saat âyarı Arka yollardan bir hırsız gibi kaçarak evime gel dim. İçimde coşkun bir sevinç vardı. Biribirine kavu şan bu iki sevgilinin bu geceki saadetlerinf düşünü yordum, Ben de bahtiyardım... O geceyi uykusuz geçirdikten sonra şafakla bera ber biraz dalmışm... Sesler, gürültüler, haykırışma larla uyandım. Vakit öğleye yaklaşmıştı. Pencereden sokağa baktım. Elli kişiye yakın bir kalabalık kapı nımn önünde toplanmış âdeta nümayiş yapıyordu. En önde kolağası Haydar Efendiyi gördüm. Gözleri dön müş bir halde bağırıp çağırıyor, ağzına gelen küfürü savuruyorduü. Camı açtım ve seslendim. ğ — Ne oölüyor?, Ne istiyorsunuzr. Kolağası ağzından köpükler saçarak: — Aşağı gel! diye haykırdı. Soğukkanlılığımı kaybetmemiye çalışarak merdi venleri indim ;dışarı çıktım.Durduğum yer bir iki met re murabbamda bir sahanlıktı. Üç basamak bir taş merdivenden yere iniliyordu. Kolağası beni görünce hemen bu merdivene doğru hücum etti. Yumrukları nı savurarak: — Alçak!, diye bağırdı; bu yaptığın rezalet nedir? Kollarımı kavuşturarak cevap verdim: — İltifatmızı iade ederim... Ben sadece hayırlı bir iş yaptım, Kalabalığın gürültüsü kesildi. Herkes bizi dinliyor du. Haydar Efendi, gözleri dönmüş tekrar bağırdı: — Hayırlı iş ha!.. Sefil herif!.. Karısını emirberi ne bırakıp kaçmak hayırlı bir iş değil, alçakça bir " cinayettir... Bu cinayeti işliyen cani cezalandırılır... Sen de.. Programlar tiyatro gişelerine a- sılmıstır ve biletler şimdiden AA satılmaktadır. KERİME NADİR Za Elimin sert bir hareketile onu susturduktan sonra toplanan halka dedim ki: — Efendiler... Kolağası Haydar Efendiyle konuş mıya değmez, Meseleyi size anlatacağım.. Beni dinle mek ister misiniz?.. — Şüphesiz! dinliyoruz!... Sözleri yükseldi. — Pekâlâ!, Mesele gayet basittir... olduğu gibi onlara anlattım. Kısa bir sessizlikten sonra kalabalık mırıldandı. dedim ve işi Içlerinden iki zabit arkadaşım yanıma yaklaşarak ' birşey söylemek istediler. Fakat kudurmuş bir hay van gibi olduğu yerde tepinen, her sözüme türlü ke limelerle itiraz eden Haydar Efendi merdiveni iki adımda çıkarak yanıma geldi. Yakama sarılıp beni sarsarak: — Riyakâr, edepsiz herif!.. Uydurduğun masala herkesi inandırmak mı istiyorsun?. diye haykırma ya başladı, Sert bir hareketle elini yakamdan kurta- rarak onu geri ittim, Yüksek sesle: — Kendine gel efendi, dedim; ağzını bozduğun a dam bir tulumbacı değil, şerefli bir zabittir.. Sen de mevkiinin şerefini muhafaza etmesini bil!. Halk arasında bir hareket görüldü. — Haydar Efendi haksızsın.., İn aşağı!, yükselmiye başladı. Yanıma yakl iki arkad onu kollarından tutarak çektiler; kulağına bazı şey ler mınlsla.uara.k uzaklaştırdılar. Hâlâ gitmek istemi yor : — Bu rezalete dayanamam. Benim haysiyetimle oynandı... O herife ben elbette göstereceğim... diye bağırıp çağırıyordu. Kalabalık dağıldı; bir iki arkadaşımla yalnız kal dım. Onlar hayretlerini gizliyemiyorlar: — Yahu, amma cesaretin varmış ! Doğrusu bu işi yııpma.k kimsenin harcı değildir!, diyorlardı. Hele Feridun, gürültüden uyanmış, saçı başı dağı nık karşımda duruyor: — Kendini iyi müdafa etmeseydin bu işin içinden biraz zor çıkardın!.. diye söyleniyordu, Akşam üzeri Sırrı Paşanın emirberi geldi. Paşanın beni çağırdığını söyledi. Kapıdan girerken başımı önüme eğmiş, gözlerimi yere mıhlamıştım. Paşa a yakta idi. Pencerenin önünde, duruyordu. Beni gö rünce yanma yaklaşmam için işaret etti. Selâm ve rip hazırol vaziyetinde durdum, Kaşları çatıktı. Çu kura kaçan sevimli gözlerini biraz bulanık görüyor dum. Madeni bir sesle söze başlıyarak : — Kenan Efendi, dedi; irat ettiğiniz nutuk bana aynen vasıl olmuştur.. Kuvvei nutkiyenizi tebrik ederim... Fakat işlediğiniz cürüm farzettıgmız kadar ehemmiyetsiz değildir... — Ne demek istediğinizi anlryamadım Pasam!. LA AN Föüst 20, 30 Hava raporu, 20.33 Omer Rııı tarafından arapça söylev, 20,45 Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk muşikisi ve halk şarkıları (Saat âyarı) 21,15: OÖr kestra: 1 — Rossini: Tancred üvertur, 2 — Borel — Clerc: Illusien, vals, 3 — Puccini: Madame Puterfly, 4 — Trans lateur: Seranade, 5 — Engel: Covboy ANKARA RADYOSU ÖĞLE NEŞRİYATI : 12,30—12,50: Müuhtelif plâk neşriyatı, 12,50—13,15: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları, 13,15—13,30: Dahili ve ha AKŞAM NEŞRİYATI : 18,30—19: Muhtelif plâk neşriyatı 19—19,30: Türk musikisi ve halk şarkı ları (M Karındaş ve arkadaşları) 19,380— ve arapça neşryiat, 19,45—20,15: Türk musikisi ve halk şar kıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları) 20, 15—20,30: Iktısadi konuşma: $ Süreyya operalardan şahneler, 16,15 Roma İcısa dal gası: Mascagni'nin'(Lamico Pritz)" opa'll sı, 21,20 Peşte: Musoorgaki'nin (Hovant sina) operasının ikinci perdesi, 21,30 Büi reş: Parsival operasmın üçüncü perden. 22 Milâno, Torino kısa dalgası Romai Mussorgski'nin (Chovans'cina) operası, SENFONİLER 18,35 Roma kısa dalgası: Senfonik hıı ser, 20,45 Lâypzig: Senfonik orkestra rafından (Balet dans ediyor) isimli bif süit 22 Roma, Bari: Toni'nin idaresindt senfoni (Paskini, Haydn, Pratella) DANS MUSİKİSİ 21,30 Kolonya (Büyük balo muındıı) 23,10: Florans, Napoli, 23,15: Roma, B& ri (Variyete) 23,30: Viyana | MUHTELİF f 19,30 Roma kısa dalgası: Arapça mü sikili program, 20,45 Bari: Sözlü ve mü sikili türkçe Neşriyat, 21,20: Sözlü ve mü sikjli ramca neşriyat, | — Şüunu demek istiyorum ki; bu işin bıdayatmda benden bir söz aldığınızı hatırlıyorsunuz değil mi? — Şüphesiz efendim... — Aldığınız bu söz, ileride vuku bulaca.k olan bir münasebetsizliğinizi affetmeme dairdi... — Evet... — Halbuki cürmünüzle “münasebetsizlik” tabiri arasmda bir hayli fark mevcuttur... Dünyanm en güzel suçlarından birini işlemek münasebetsizlik değildir. Ben munaseebtmzlıgı decektim. Yoksa böyle bir cürmü affetmek kimsenin | haddi değildir. Gel seni kucaklayayım oğlum.. Butthi ömrünce hep böyle suçlar işle... Bizim düğün hikâyesi yalnız kasabanm içinde dl ğil, bütün civar köylere, nahiyelere ve kazalara y& yılmıştı. O kadar ki, zifaf gecesi karısmı emirberine bırakrp kaçan güzel süvari zabitini akm akm görmi ye geliyorlardı. Bütün bu antikalıklara aldırmıyor etrafta çalkanan dedikoduya hiç kulak asmıyordum- Yalnız, bu hikâyeyi bütün tafsilâtile İstanbula yaz dım. Nalân verdiği cevapta diyordu ki: “...Mektwbü nu okuduğum zaman çok üzüldüm Kenan!. Yaptığın iş güzel. Fakat beni hâlâ unutmadığını da anlıyo rum, Bu hasta kadinı daha ne kadar zaman sevecek sin?.. O sana bugüne kadar ne verdi ki, bundan &oN ra ne verecek?.. Onu at kalbinden artık!.. Kendinw iyi kadın seç, evlen!... Mektup böylece uzayıp gidiyordu. Fakat birşey beni pek çok düşündürdü. Nalân “o sana bugüne k& dar ne verdi ki..” cümlesinin altını çizmişti. Bunun mânası neydi acaba?.. Mektubu birçok defalar okü dum. Ayni noktada uzun uzun durdum. Fakat hif birşey anlayamadım.., * x,ş h,âdısesıı geçtl Av eğlencelerıle vakit geçiri yorduk. Avı ben de pek zevkli buldum. Feridun bü işte kendisine hak verdiğimi gördükçe keyifleniyor: (Arkası vür) — ) $ ETE |