19 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

19 Mayıs 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—- a M A —) v a T A E T . A A n SN SA ae D . A AA OA U ee G UT U x İ S AT z 4 P MA BÜD , SAMSUNA DOĞR VE 1335 yılmın bel ki nisan, belki.de bir mayıs ayı i- çinde, “İstanbu « lun siyah bir tül- le saklı gibi” dur yatalak kocasının ©, âşıklarile eğlenen gibi, renk renk bayrak- Nmişti. Sarsak adımlarla doğru yürüyordum. Sert köm.“ıüsıe 'ye hir SYEk bosi : deh pi < Sesi ile döndüm: Önüm- Baç, ğ'olcu Beçiyordu. HU yolcuyu, o zamana ka- Ylln,zç bir yerde görmemiştim. * lf"P Mmecmuasında çI - liva, “ıl_mlerden tanıyordum. Tinr hej Hiformasının keskin hatla e. ne eden geniş göğsü ile, ne .'/üşüu » ne kahramanca bir hi Vardı. Yolcu köprünün Sazın k: durdu. Marmara ile Bo- Slra dizu;ğm%tlğı noktada, sıra he b"kî)'omğabanm harp gemileri- ı&'înıxıâı:a biz de her rastlayışta Paj €rin bir sızlayışla bakar- Bizim » SAt bu üniformalı yolcu, Onlapa, ktığımız gibi bakmıyordu defe, Ç ÇT Yıldırım, ineceği he- Üz îöklel'de dolaşan bir kartal, W b“.;ğ;nihaeağı ava ancak böy ıtnl'ııhi - Onu, anhemle birlikte, J(âîh ı d"’:îüî 'gözlerimizle ta- ük, Yolcunun köprü üs- hân; bşr“"'—klıgngşı uzun sürmedi. Sinmiz Manzafk' görmüş te, tik- Cin g Bibi başını öte tarafa, Hali Virdi 6 ve tenha sularına çe « irnaBiN yanak derileri, has- Bordy, " *biz gibi atıyordu. Annem Kşk : . 2 Paşa olacak.. Kimdir? fartajaş £ dedim, bir Paşa.. Ana- a) Pasa, amanı Mustafa Ke - ) m.nğ:n“ günlerde, hâlâ bir ku « u“?dikmuz olabileceğine şaşıyor ğmwe- gî;ı“m edilmiş birer ma- hâî.b'klşmî,“h gözlerle biribi- Oszman Mün büyük yolcusu İçin, *uî:"iıı':uw kıyâ,fetile bende Ve son hâtıra budur. P z Göztepe ilerisin ( de geniş bahçeli bir köşk.. Büyük Şefin yakın arka & daşlarından emek i li orgeneral Ceva hün :_:ftk“——- Bir 19 mayıs günü- Beneraj *Sinde ilk hâtıra gelen or- Yük hi,'nbenlı kapının önünde bü - *zaketle karşılıyor: iclk uuy“nm.. diyor, sizi tanıya - Yle Olüyorum ama.. 'thghhı Vakitsiz rahatsız edişimin Yorum, “latarak kendimi tanıtı - Oda, & Gh Birer girmez : Mayıy, Herali bastığı Ata M, diyorum, yarın 19 K türkün Samsuna ayak “âerı;—.iıîm Oh çeker gibi, bütün — Bvet Beniş bir nefes alarak: Tatliyop, 19 Mayıs.... diye tek - Ben " af Mt“ekr" söze başlıyorum : Büll © buyurunuz da, Türk Bir a S bu kadar uğurl: l oî“g: hkkmdg ıizdeîı.ı.x.l ai G :î&l Sözümü kesiyor: n"“'ta hık&dar büyük alâka duy - Wlnız Pi lismız, diyor, 19 Mayıs, :lhhiy devrin değil, bütün bir 4 biy p değiştiği gündür, Ha - Üipaj ımpnratorluk ankazımdan Ze 19 y devletin kurulacağını bi- :imın tadS Müjdeledi. Yeni Tür- İr nüim İ yazılırken, 19 Mayıs İllecek&__ hoktası olarak kabuül e- u“!xtgn 'ıân Mayıstan önce ve 19 Dra.. Cefakâr Türk mil ONDAN SO Örgeneral Cevat Hatıralarını Anlatıyor Yazan: Solahadilin. Günbör leti, 19 Mayısı, asırlardanberi bek. liyordu. Atatürkün, Samsuna ayak basışı, bir kurtuluşun ve bir ayak. lanışın ifadesidir. Örgeneral Cevat, bundan sonra, heyecanlı bir sesle, hâtıralarını an latmağa başladı: — Tevfik Paşa kabinesinde Har biye Nazırı olarak büulundum. Fa - kat bu vazifede, ancak 15 gün kal. mağa tahammül edebildim. Dağıl- mış bir ordu. çiğnenmiş bir vatan.. Ve ben, bu çiğnenmiş vatanda, bu dağılmış orduların idaresine me - murum. Tevfik Paşaya, çok acı şeyler yazarak, Harbiye Nazırlığın dan istifa ettim. Evime çekilmiş oturuyordum. Bir polis memuru gel di. Getirdiği ha- ber şu idi: — Sadrâzam Paşa, sizi görmek istiyor. Sadrâzam, yani Damat Ferit..0 zamana kadar Ferit Paşayı tanı- mazdım, Fakat, kendisi wei ç4 eskiden tanıdığını, hakkımda iyi kanaatler beslediğini, söylüyor ve müutlaka bir vazife kabul etmemi istiyordu. z — Yorgunum, affediniz.. dedim. “Fakat, dinletemedim. Bütün -1s- rarlarım, hattâ Harbiye Nazırı Müşir Şakir Paşa nezdinde, beni kendi halime bırakmaları için yap- tığım teşebbüsler - neticesiz kaldı. Ertesi günü, umumi erkânı harbi- ye reisliğine tayinim emrini aldım. Damat Ferit bana ilk.günlerde iti- mat eder görünüyordu. Bu da ra- gün, kapıya bir , s Atatürk: Harpte ve Sulhte & yurdu ve milleti kılıcıyle ve kalemiyle kurtardı LA hat çalışabilmek için lüzumlu bir şeydi. Atatürkün, Samsun ve ha- valisi umum müfettişliği vazife - sile İstanbuldan ayrılacağı günler, Yyaklaşıyordu. Bir akşam, Damat Ferit, Nişantaşındaki konağına Â- tatürkle beni çağırmıştı. Yemek- ler yenildikten sonra, ortaya bir harita geldi. Damat Ferit, paftayı açtığı zaman ömründe hiç hârita görmemiş bir adam gibi, parmağı- nr bir noktaya basarak hayretle mırıldandı: »« İşte Mer Noir! Belki de Karadenizin, bu kadar geniş oluşuna şaşmıştı. Atatürk, harita üzerinde izahat verirken, Damat Ferit te arada bir, kendisi- ne, şimdi teferrüatile hatırlayama dığım birtakım mânasız sualler s0- ruyordu. : Nisantaşmdaki konaktan “Mus- tafa Kemal” le birlikte çıktık. Ka- ranlık yollarda, yarım saat, belki bir saat, kolkola dolaştık. Neler ko nuştuğumuz kolayca tahmin edile bilir. Mustafa Kemal, düşünceli görünüyordu. Kafasınım içinde, ta sarlanmış bir plânı olduğuna şüp- he etmiyordum, O sırada tenha bir RA sokağın içine girmiştik, Ben 'sor Ti dum:; — Birşey mi yapacaksın Kemal? Atatürk, soğukkanlılıkla cevap verdi: vi — Evet Paşam.. Bir - şeyler yap m ve hakkak mu - vaffak olacağım: * Samsuna hare- keti kararlaştık- tan sonra, birkaç defa daha görüş- tük. Öyle sanıyor dum ki, son mülâ katımız bir cuma gününe rastla- mıştı. Yanılmıyorsam, Vahdettinin “cuma selâmlığına çıktığı bir sıra- da idi. Yaptığımız bu görüşmelerin birinde, bazı ted- birler almağı da düşündük: Eldeki şifrelerin işgal ordusu kumandanlarının eline geç- mek ihtimali vardı. Fevkalâde bir vaziyette bu şifrelerden istifade e- dilemezdi. En iyisi, kendi aramız- da, yalnız bir defa kullanılmak ii- zere, hususi bir şifre tertip etmek ti. Atatürkle başbaşa vererek, iki nüshalık bir şifre hazırladık. Biri bende, öteki kendisinde kaldı. Mus tafa Kemal, Samsuna gideceği gün, ben teşyiciler arasında yok - tum. Aramızdaki sıkı münasebetin se çilmemesi için buna önceden ka- rar vermiştik. Paraketasız, pusla- sız küçük Bândırma vapurunun, aziz yolcuyu salimen Samsuna bı- raktığı haberini, büyük bir sevinç- le aldım. Fakat, arası çok geçme - mişti ki, Mustafa Kemalin, Ana- doluda bulunması, devletlerce hoş görülmemeğe başladı. Onu, geri çevirmek için İstanbul hükümeti- ne, şiddetli bir nota verdiler, - Mustafa Kemal, İstanbula davet edildi. İşte tam bu sıralarda, Ata- N K yt ee M — Beni İstanbula çağırıyorlar. aziyet nedir? diye soruyordu. *Ayni şifre ile çektiğim telgrafta *&ziyeti kendisine anlattım : — Sizin gibi kudretli bir elin Anadolüda buluünması, - devletleri kuşkulandırdı. Birtakım - sürpriz - ler hazırlamış olabilirler! dedim. Mustafa Ke . mal, zaten kara- rını vermişti. İs . tanbula dönmedi. Ve bir “ferdi mil- ; let” olarak Ana - doludaki kalkmma hareketini, teş- kilâtlandırmakta devam etti, Atatürkle, bu tarihten sonra da sık sık muhabereler yaptık, Feda- kâr bir posta müvezzii vardı. Orta- lık kararıp el ayak çekildikten son ra, gizlice kapıyı çalar, Anadolu - dan namıma gelen telgrafları bı- rakırdı. O günler Babıâlide, Yu - nan işgal mıntakasının hudutsuz surette genişlemesinden dolayı ,hissedilir bir telâş vardı. Bu telâ- şın ilk tezahürü, nazırları, fevkalâ de bir toplantıya gçağırmak oldu. Şevket Turgüt Paşanın ısrariyle ben de bu toplantıda bulundum. Damat Ferit, Avrupada idi. Vü- kelâ Heyetine, Şeyhislâm Mustafa Sabri riyaset ediyordu. Müttefik devletlerin yaptıkları yeni bir te- şebbüs, müzakerenin mevzuunu teşkil ediyordu. Teşebbüs şu idi: Devletler, Anadolunun silâhtan tecridini istiyorlardı. Diyarbekir havalisindeki Aaskeri kuvvetleri- miz, dağıtılmalı, memleket asayişi, muayyen miktarda jandarmanın e- line brrakılmalı idi. Vükelâ Mecli - sinde Ali Kemal ile (Maarif Nazı- rı), Mehmet Ali (Dahiliye Nazırı) B nım dahil olduğu ekseriyet, itilâf devletlerini gücen- dirmemek için tekliflerin derhal ka bulüne taraftardılar. Şevket Tur - gut Paşa ile ben ise, vaziyeti as- ker gözüyle görüyorduk. Aramızda şiddetli münakaşalar — oldu. Ben fazlaca sinirlenmiştim. Ağzıma ge- leni söylüyordum. Bir aralık Ga- latasaraydan eski hocam, Abdür - rahman Şeref merhum - kabinede sandalyesiz nazırdı - yanıma geldi, ağzını kulağıma yaklaştırarak: — Aman oğlum., dedi, çok ba- ğırma.. Sana o kadar söylerim! Münakaşa, gitgide öyle şiddetlen . di ki, Sabri Hoca celseyi tatil et- miye mecbur oldu. Meclis dağıldık- tan sonra Hoca, beni bir kenara çekip şunları fısıldadı: — Paşa.. İyi bil ki, burada söy- lediğiniz sözler, iki saat sonra, İn- giliz ve Fransız mümessillerinin ku lağındadır!. Hoca Sabrinin yalan söylemedi- ğini sonradan öğrendik. Ali Ke - malle Mehmet Ali, meğerse, dev- letin bu en mahrem meclisinde ge çen sözleri, yemeyip içmeyiplec2e7 bilere yetiştiriyorlarmış. Hattâ Ali Kemalin. yabancıların da bulundu ğu bir toplantıda yüksek sesle: — Şu Harbiye Nezaretinin altı- na bir bomba yerleştirip içindeki- lerle birlikte havaya uçurmalı.. Memleketin selâmeti bunu iktiza eder.” ğ Diye haykırdığını duymuştuk. İstanbul hükümetini işte bu se- viyede ve bu tıynette adamlar ida» re ediyorlardı. Bir gün, hiç uhutmam, Damat Ferit beni çağir « di : —Hazır olu « nuz.. Yakında Av HNEA _gArkuı 10 uncuda) Pa z S -. üi AAA AAA * SAVAŞ BAŞLARKE VAA AA AA AA 919193Y'lı Mayısının On Dokuzu Samsunda İlk Hatıralar 18 (Tan muhabi ri telgrafla bildiriyor) — Milli mücadeleyi hazırlamak ü- zere 19 Mayısta Samsuna çıkan Atatürke, mihmandarlık yapmak şerefini kazanmış olan eski hu- susi muhasebe müdürü Osman Atla bana, o heyecanlı günlere ait hatıralarını şöyle anlattı: — Mütareke devrinde Sam- sun en fazla tazyik gören, şehir- lerimizden biri idi. Çok acıklı şartlar altında idik. Milli varlı- ğımız körletilmiş, istiklâl eli - mizden almmışti. Başsız bir göv- de haline gelmiştik. Umumi har- bin bıraktığı acılar yetmiyormuş gibi, Rumlar da bir yandan Pon- tos hulyasile faaliyete geçmiş « lerdi. Bütün yollar, baştan ba. şa çeteler tarafmdan tutulmuş- tu. Her gün yurt köşelerinden bi- rinin düşman tarafından işgal e. dildiğini öğreniyorduk. Bu acıklı günlerin birinde idi. Dairede o- turuyordum. Bir müddettenbe- ri hasta olduğu için evinde isti. rahat eden mutasarrıf Etem Be- yin beni istettiğini haber verdi- ler, Mutasarrıf, yatağında yatı - yordu. Fırka kumandanı, jandar. ma | danı etrafına toplan. mışlardı. Jandarma kumandanı Rum çetelerin yaptığı zulümleri anlatıyor, bunlara karşı ne ya- pılmak lâzım geldiğini soruyor- du. Fakâat mutasarrıf, hasta ve bitkin bir halde idi. Ölmek üze. AOA re bulunan bir- imparatorluğun bu hasta mümessili, başkasına yardım etmek değil, ümitsiz ba« kışlarile, kendisine yardımcı arı- yordu. Mutasarrıf, biraz sonra, benimle de meşgul olarak şu ta, limatı verdi: — Osman Bey.. İstanbuldan ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşa geliyor. Maiyeti ile birkaç gün için Samsu « nun misafiri ola « caklar. Burada bu lundukları müd «" det zarfında isti - rahatlerini temin edeceksiniz. Levazım zabit « lerinden — Yaşar Bey de size yardımda buluna - caktır.,, M utasarrıfın verdiği emir üzerine faaliyete koyul « dum. Atatürk ve maiyetlerinin istirahat etmeleri için şimdiki Halk partisi binasını muvafık bu- larak evden, daireden tedarik et- tiğim eşya ile döşettim. Fakat misafirimizin seyahati Karadenizdeki fırtıma dolayısile biraz uzamıştı. Samsunlular, Mus tafa Kemal Paşanm geleceğini çok geçmeden haber almışlardı. Grup, grup iskele önünde topla. nıyor, onu aziz Anadolu topra « ğına ulaştıracak vapurun ne va» kit geleceğini öğrenmek istiyor. lardı. Nihayet 18 Mayısta, Pa- şanm ertesi günü geleceği kati * gurette öğrenildi. Bütün hazır « lıklar tamamdı. Büyük Kurtarı. emm misafir olacağı bina, bay- raklarla süslenmiş, askeri bando ş için bahçede yer ayrılmıştı. Ertesi sabah, mutasarrıflığın ileri gelen bütün memurları ve kalabalık bir halk kütlesi, iske- le önünde toplanmışlardı. Vapur, — limana yaklaşıren, saat tam do. — kuzdu. Misafirler, halkın coşkun — tezahüratı arasında Samsuna çıktılar. Atatürk önde yürüyor, muta- sarrıf, kumandanlar, kendisini takip ediyorlardı. (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: