Gündelik Gazete , BAŞMUHARRIRI et Emin YALMAN K ae ile vermediğini zorla B ©r hapisaneye düşen a- bir hasta, irsen hırsız, olmuştur. Ani bir tır. Yahut müb- mümkün olmıyan za. İle suç İşlemiştir. Bir €© ve hapse düşmek Ve yeni bir hayata telâkkiler ve şart- kabil suçlulara hapisa- sonra yeniden hayata yoktur. Hapisane. tetkik ediniz. Bun- Pisaneye birkaç defa gir lerdir. Yani cemiye- UÇ İşlemeyi bir meslek ğğ & hele küçük yerler. ekseriyetle o mu- en zeki, en faal unsur- ve-dimaği 'ihkişafları. t f'w et bulamadıkları Ja sapmışlardır. -El- kehdilerine doğru yolu olsa, bunlardan ı tekrar cemiyet Ti Sovyet Rusyada Mühim ve dikkate şayan Yapıldı. Moskovada bulu. umi, gazetelerde tün Sovyet Rusyada, Suç İşlemeyi meslek e. arasında büyük bir a- Her taraftan yüz bin. apıldı. Bunlar günah veda ederek tekrar namuslu insanlar gibi Unu izhar ettiler. Sov. bu sabıkalıların günah- €den mektupları, itirafları ile doludur. Müddeiu- Müracaatleri hüsnü ka. İltica edenleri muhtelif ekte ve onlara yeni ğ! Kİ Yeni kurmakta oldu. İçin işçi bulmakta güç- Nazilli fabrikası hâlâ < n cemiyete binlerce TÜRK ÂLİMLERİ KIZLARDAN YETİSECEK ? stanbul Üniversitesi - ile | ilk temaslarım hu- kuk ve iktısat fakültelerile kar- şılaşmak olmuş, beni biraz bed binliğe sevketmişti. Bu iki fa- kültede pek çok talebe var. Dersler, usuller, — imtihanlar şömdilik ancak bir meslek mek tebine göre kurulmüş. Burala- ra Üniyereite : ulsu Tucilla, ogla- miye imkân bulmamış. Tale- benin çokluğuna karşı profe: sör, muavin ve vasrıta azlığı bü- yük bir boşluk doğuruyor. Fen fakültesile - temaslarımda kendimi tam Üüniversite havası i, çinde buldum. Burada sınıftan, im. tihandan, diplomadan bahsedilmi. yor. İlim namımna çalışmalar var, Bu çalışmalarda profesörün takriri çok az yer tutuyor. Lâboratuar tec, rübeleri, arazi üzerinde gezintiler, müessese ziyaretleri ,talebenin ken. dine düşen araştırmalar asıl teme- li teşkil ediyor. Fen fakültesinde hâriçte iş tutmıya imkân yoktur. Dersler ve lâboratuar çalışmaları bütün günü alıyor. Talebe vaktin bir kısmını nasıl öldüreceğim?,, su. alini soracak mevkide bulunmuyor, çünkü bütün vakti doludur. Fen fakültesinin birkaç vazifesi vardır. Başlıcası, riyaziye, fizik, kimya ve tabil ilimlere ait araştır- malar yapmak ve kendi başma böy- le araştırmalara girişecek ilim un. surlarını yetiştirmektir. Bundan başka bu ilimlerle alâkalı meslek- lerde çalışacak ehliyetli unsurlar yetiştirmiye çalışır. Bu arada ecza- cı ve kimya mühendisi de yetişti. rir. Bir de tıp ve dişçilik talebesine ihzarf tahsil temin eder. Tabil ilimler talebesile doktorla- ra, eczacılara, dişçilere mâahsus o- lan ihzari smıfa fizik, kimya, ta. bif ilimler kelimelerinin ilk harfini bir araya getirerek F. K. T. deni- liyor. Fakat bu Üç kelimenin fran- sızcalarımın ilk harflerini alarak P. C. N. demek daha fazla yayıl. miştir. .C. N. de altr yüz seksen talebe var. Bunlara lâbora- tuar tecrübesi göstermek bir me- seledir. Talebe altı grupa ayrılıyor. Sırası geldikçe ve imkân müsaade ettiği kadar tecrübe görüyor. Sene sonunda sıkı bir ayıklama imtihanı var. Muvaffak olanlar P. C: N. ser. tifikasını alıyorlar ve lisans veya doktora için tahsile devam hakkmı kazanıyorlar. Şimdiye kadar P. C. N. ihzari gmıfına devamıma lüzum olmıyan bir kısım fen talebesi, tahsillerinin so- nuna kadar imtihan geçirmiyorlar- dı. Bundan sonra onlar da ilk sene Yazan: Ahmet Emin YALMAN sonunda imtihana tâbi olacaklar ve ayıklanacaklar... Bence bu noktada Üniversitenin zararma bir mantıksızlık var ki, ta. lebenin de hakiki menfaatlerine ka- tiyyen uyğun değildir. K İlk senenin sonundaki sıkı imti- hanlardan maksat, lise tahsili za . yıf olan ve Üniversiteden tam is- tifade etmiye hazır bulunmıyan un surları tasfiyeye uğratmaktır. Fakat acaba bu tasfiyeyi olgun- luk imtihanlarında yapmak daha doğru olmaz mı? Bazı liseler çok zayıf talebe yetiştiriyor ve diplo. ma vermekte müsamaha gösteri - yor. Olgunluk imtihanı sıkı değil- dir. Üniversiteye zayıf unsurlar gi« riyor. Bir sene müddet bunlar vak- tini kaybediyor. Asıl Üniversite tah- silini takip edebilecek mevkide 0- lanlar da kalabalık yüzünden tah- sillerinden tam istifade edemiyor- lar. Üniversiteye büyük ümitlerle girmiye muvaffak olan talebe, im. tihanda tasfiyeye uğrayınca elbet- te yese düşüyor ve kendi hakkında ki itimadı kesiliyor.Ayıklama ameli yesi birinci senenin sonunda yapı- lacak yerde olgunluk imtihanı sı- rasında yapılacak olursa ve bu ol- gunluk imtihanları ancak üniversi. tede üniversite usullerine göre ce- Teyan ederse üniversite lüzumsuz emeklerden kurtulmuş, olgun olmı- yan talebe boş yere bir sene kay- Betmemiş, olgunlar da kalabalık Yyüzünden tam tahsil imkânlarından mahrum kalmamış olur. ihzu.d sınıfından geçenler Ü- sans imtihanma girmek İ- çin daha üç sene okuyorlar. Bu l_nüddet zarfında çok şükür sınıf imtihanları yoktur. Talebe imtihan endişesine ve ezbercilik hastalığına Maruz değildir. Yalnız devam mec- . buriyeti vardır. Bir de muayyen lâboratuar çalış- malarını ikmal etmek zaruridir. Bu- nu yapmıyanlar ,daha yüksek Sö. mestrin derslerine devam etmek hakkımı kazanamazlar. Hakiki üni- versite mefhumuna ve ananesine uygun olan bu sistemin imtihan u- sulüne nisbetle faydalarını âdeta gözle görmek mümkündür. Fen fakültesinde lisans imtihanı verenler lise muallimliği, kimyager- lik filân gibi muayyen mesleklere girmek hakkını kazanırlar. Ders- ler, lise programlarına göre grup- lara ayrılmıştır. Lisede birden fazla ders vermek zarureti olduğu için dersler çok yüklüdür. İhtisasa git- mek imkânı yoktür. Tâli dersleri a« zaltmak ve her talebenin asıl bir derste ihtisasına imkân vermek her halde daha doğru bir yoldur, Bu talebe başka fen dersleri vermiye mecbur kalsa bile tetkik usullerin. deki kuvveti sayesinde buna mu « vaffak olur. Bu usul sayesinde li. sans —talebesi arasındaki ig. tidatlar ortaya çıkar ki, bir üniver- sitenin en büyük hizmeti, bu gibi istidatları ortaya çıkarmaktır. İhtisas arayan talebe, doğrudan doğruya doktora talebesi olarak fen fakültesine devam edebilirler. Bu takdirde miktarca daha az ders görürler, fakat daha müstakil şe- kilde çalışırlar ve orijinal bir tez hazırlayıp müdafaa edebilirlerse ve tahsilin sonunda doktora imtihanmı verirlerse fen doktoru olurlar. F eh fakültesine devam eden “ talebenin çoğu kızdır. Bazı derslerde kızlar yüzde doksan be- sşe kadar çıkıyor. Erkeklerin bir kısmı, ordudan ihtisas için gönde- rilen subaylardır. Bunlar doktora talebesidir. Fenni kıta zabiti sıfatile zaten iyi yetiştikleri için derslerde çok muvaffak oluyorlar ve umu - miyetle üniversitenin en mükem - mel talebe unsurlarından birini teş- kil ediyorlar. Diğer bir kısım talebe, Yüksek Muallim mektebinden geliyor. Bu mektep leylidir. Talebesini seçerek almıştır. Bunun için Muallim mek- tebi talebesi de seçme bir talebe unsuru sayılabilir. Bugün hakikatte Muallim mektehi bir pansiyon ha- ç sinde kız talebe, erkek talebeye nisbetle daha fazladır ve kızlarımız lâ- boratuarlarda yarının âli- mi olmak gayretiyle çalışıyorlar.. Üniversite Fen Fakülte-l Hne gelmiştir. Çünkü artık terbiye dersleri de üniversitede yeni kuru - lan Terbiye enstitüsünde görülü - yor. Bunlar ve kimyagerlerle eczacı- lar bir tarafa bırakılırsa üniversi- teye serbest olarak gelen fen tale- besi içindeki büyük ekseriyet kız- dır. Sebep, çok basittir: Erkekler â- limlik ve öğretmenlik gibi mahdut kazançlı meslek istemiyorlar. Me- murluk, politikacılık, avukatlık, kimyagerlik, doktorluk gibi ilerisi hudutsuz meseleleri tercih ediyor- lar. Kızlar mahdut kazancı ve öğ- retmenlik hayatındaki feragatleri göze alıyorlar ve lise muallimi mes- leğine giriyorlar. Hele tabit ilimlerde kızlarımız çok muvaffak oluyorlar. Çünkü ço- . ğu çalışkan, dikkatli ve iyi görüş- lüdür. Yalnız gezmek, görmek, ta- biat âleminde araştırmalar yapmak hususunda elbette erkekler kadar müsait vaziyetleri yoktur. Bugünkü gidiş o şekildedir ki, gelecek neslin erkek ve kız lise ta- lebesini tamamile kız öğretmenler yetiştirecektir. İlmi araştırmalarda müsbet neticelere varacak ve isim- leri her tarafta duyulacak Türk âlimlerinin çoğu da Türk kızları a- rasından yetişecektir. Bunun ilk a- lâmetleri gimdiden ufukta görül - müştür. AYA --r (_7)” daenil, A Tet? ÜN Yoktur bir eşin, ey güneşin en ulu nuru! Ey bayrağımın, tarihimin sanlı gururu.. Sensin ulusun önderi, ahengi, süruru, Sensin bu büyük ülkenin en anlı şuuru! Sen, çünkü özeldenberi varlıkla büyüksün Sen, bizlere cennet yaratan bir ( Atatürk) sün! v * * s"'":" bize öz kaynağımızdan o temiz kan, Sensin o özel varlığımızdan bize özcan, Sensin ebediyetlere lâyık olan insan.. Sensin a büyük sanlı o aybatlı kumandan! Sen, çünkü özeldenberi varlıkla büyüksün Sen, bizlere cennet yaratan bir (Atatürk) sün. . * Baştanbaşa yurdum ezilip hırpalanırken; Üstünde kızıl kanlarımız dalgalanırken; ”Türküml!,, diyenin ağzı hemen parçalanırken! Doğdun sen o vahşetlere gökler uyuyorken Sen, çünkü özeldenberi varlıkla büyüksün Sen, bizlere cennet yaratan bir (Atatürk) sün. . * * Mazlâm ulusun ak yüzü yüzünden utandı, ateşi şimşek gibi yandı; ”Yok !,, zannedilen süngüsü kanlarla boyandı; Dünya da büyüklük ne imiş, gördü, inandı.. Sen, çünkü özeldenberi varlıkla büyüksün Sen, bizlere cennet yaratan bir ( Atatürk) sün. İzmir: ŞEREF SOYGÖK FIKRA Kültür Yugoslavyanın üçüncü parçası Slo- | venyadır. Avusturyalılar burayı cer- menleştirmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Toprak Alman aileleri |arasında taksim edilmişti. Slovenler Büyük Harbe kadar köylü kalmış. lardır. Fakat dillerini korudukları içindir ki, avuç kadar memleket asırlarca kendini cermen temsiline karşı müda- faa etti; nihayet cenup slavlığı bloku içinde hürriyetini buldu. Bir kısmı İtalyada kaldığından, Yu- goslav Slovenyasında bir buçuk mil. yon nüfus var: Türkiye nüfusunun onda birinden az! Slovenya 16 bin karekilometrelik bir yer: Türkiyenin kırk altıda biri kadar! Slovenlerin dili Hırvat ve Sırpların konuşma ve yaz- ma dilinden çok farklıdır. Karaçiç dil inkılâbı onlara geçmemiştir. Slovenler eski slavcayı bütün saflığı ile devam ettirmektedirler. Demek ki, slovence kitaplar yalnız Slovenler —tarafında okunduğu gibi, Sloven sahnesi de yalnız onlar tarafından seyredilmek. tedir. Sloven neşriyatı, bundan baş. ka, hudut ötesindeki Slovenlere de, İtalya tarafından, yasak edilmiştir. İmdi bir buçuk milyonun mükem- mel iki sahnesi var: operası, ve ko- medyası! Burada edebi kitaplar 3000 adede kadar satılıyor. Gazetelerinin sürümü is& 50 bin ile 60 bin arasında. dır. Milli kütüphaneleri ile her mem- leket merkezi övünebilir. Etnografya mMüzelerinin eşi azdır. Tahrip etmiyerek orman işlemeyi ve yeni ormanlar vücude getirmeyi bir çok büyük milletlerden daha iyi bilirler. Vatanları bayındır ve yeşil- dir. Burada yüzde 95 halk okuma yaz ma bilir. İkinci bir dil konuşmıyan münevver yoktur. — Fatay Okuyucu Mektubu Her Sene Kültür Şenliği Yapılmalı ç A. M. N. remzile Beyoğlundan bir okuyucumuz yazıyor: “— Kitapların, mecmuaların en iş- lek caddelerde yerlere, kaldırımlara serilmesi, beni çok slnirlendiiriyor. Halk okumuyorsa, neğriyatımız lâyik olduğu rağbeti bulamıyorsa kabaha»- ti sadece halkta aramamalıdır. Ben- ce, ona okuma zevkini vermek lâzım- dır. Bunun için alâkalı usullere baş vurulmalıdır. Halkı yeni neşriyatın peşinden koşan devamlı okuyucu ha- line getirmelidir. Her sene bir kültür şenliği ihdas edilmeli, sergilerde çok ucuz kitap satılmalı, bir seyyar kitap sergimiz bulunmalıdır.., e Emlâk Bankası Farayı Nasıl Verir? Aydından F, M. yazıyor : “— Emlâk Bankasından müsavi taksitle ve sekiz senede ödemek şar- tile bir mikdar para tedarik edip İs- tanbulun münasip bir köşesinde ev almak istiyorum. Aldığım evi Ban « kaya ipotek te edebilirim. Acaba bâanka bu parayı verir mi?” Emlâk Bankası emlâk mukabilin. de para verir. Bunun için evvelâ ken« disine ipotek edeceğiniz mülke — kıy- met “takdir eder ve mülkün kıymet tutarmın yüzde 30u kadar kredi açar, tediye yapar. Karşılık olarak mal gösterilmezse para vermez.” e Zeytin Sineklerile Mücacele Havranda B. Ruhi Sevim Sale ; “— Kavunlara zarar veren kırmı« zı böceklere umumi surette ve elbir- liğiyle mücadele açmak lâzımdır. Bu- nun için Zeytin sineklerine karşı kul- lanılan ve Melas ile hazırlanmış olan Arsinikiyeti kurşun veya Arsinikiye- ti sud ilâcını yapraklar ve filizler ü- zerina pülverize etmelidir. Bu ilâcı ziraat mücadele idaresinden isteyi - niz. Yalnız zehirlidir. Ellerinize bu - laşabilir. Dikkat ediniz. Yaprağın nusgunu emen böceklerin hortumla- rına geçecek olan bu zehirli madde böceklerin hepsini öldürür.” e Hariç Memleketlere Tenezzüh Trenleri İzmit zabrtai belediye memurların- dan Bay Esat Balkılıya: “— Hariç memleketler “çin tenez- züh trenleri ihdas edilmesi düşünü- lüyor. Ancak, bunün ne vakit ve ne suretle işletileceği hentiz tesbit edil. memiştir.” ü keikliri 2i b