Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
——— —> 18-9- 936 No. 49 “ Burada her zaman böyle silâhlı adamlar dolaşmaz. Şimdiye kadar Izlandada cinayet işlendiği görülme- miştir. Biz burada kavga bilmeyiz ,, Diyordu. Autbert Hasana- ne istediğini sordu: — Ne olursa yerim, Cevabmı aldı.. Kapıdan üç kişi daha girmişti. Mosaya oturdular.. Türk korsanları bahsi yeniden açılmıştı. Fakat bu sefer Danimarka diliyle konuştukları için Hasan bir şey anlıyamıyordu. Bununla beraber onların *bu bahis üzerinde durma - larma şaşmadı. Çünkü yalnız şehre değil, bütün İzlandaya ne yaman bir korku saldıklarmı anlamak pek kolaydı.. Morina kızartması bir kuyruk yağı parçası gibiydi, Hasanm o ka- dar hoşuna gitmedi amma, genç Da- nimarkalı arkadaşımmım söylediğine (zgöre, buranın en iyi ve sevilen ye- meği sahiden bu imiş. Yemeği bitirdikleri zaman hancı Suenou, Dertli Hasanm önünde iği- lerek:, — Size odanızı göstereyim sin - Yor.. Diyerek merdivene yürüdü. Sd;ua amke Mbsh sh rshrd shrsss Daracık merdiveni çıktılar. Bu, hanm dört odasmdan biriydi. Şimdi- lik ikinci odada Danimarkalı bir Müşteri varmış, Zaten diğer odala- rm ikisinde de kendisi ile karısı ve kızı otururlarmış, Eğer çok müşteri bulunursa o zaman bir odaya sıkı- Şırlarmış. Hasan odanm geniş bir sedirden farksız olan yatağıma, küçük dola- bına ve ocağa ras gele bakıyor: —İyi.. Çok güzel.. Diyip geçiveriyordu. | Çüükü bir an önce dışarı gıkmak, valinin konağma doöğru gitmek isti- Yordu. Orada sanki her halde Est- rid'i görecekti. Çarşıyı boydan böya geçtiler. Da- nimrkalı” genç ona bütün yolları boydan boya gösteriyordu: —Buradan Limana gidilir.. Bu Yol gsizi büyük Gayzer'e götürür. Heklâ yanar dağı da o taraftadır. Sonra bunları anlatıyordu: — Dağın tepesinden dumanlar ve âteşler çıkar. Yerin altından homur- tular duyulur... Dertli Hasan kısa kestirdir —Biliyorum İtalya'da böyle bir dağ vardır. Oralara akma gittiği sıralarda Börmüştü. Yalnız Büyük Gayzer ona hay- Tanlık veriyordu. Dümdüz bir top- Taktaki çukurdan kaynayan bir su- Yun korkunç bir hızla otuz kırk a- dam boyu yüksekliğine kadar fış- ası, etrafa keskin kükürt koku- ve buğular saçması, sahiden şa- Hilmıyacak bir şey değildi. Autbert hep başka şeyleri, başka Yolları anlatıyordu. Hasan sormağa mecbur oldu: nr—Valinin konağına nereden gidi- ? | —Buradan şimdi varırız..; Yollar epeyce kalabalıktı. Bu ka- hbahk arasında kılmçlı, mıizraklı, h“tta tüfenkli adamlar ikişer Üçer laşıyorlardı. Danimarkalı gene, söylüyordu: —Burada her zaman böyle silâh- Im&dıı.mla.r dolaşmaz. Şimdiye kadar ml'dlıgü görülmüş ve işidilmiş de- îî r. Burada biz kavga bilmeyiz. kişi eğer bir iş üzerinde anlaşa- m"larsa şehrin reisine giderler. :nıaşamadıklan şeyi anlatırlar. Re- K kim haklı ise söyler ve diğer taraf Ünu hemen kabul eder. Zaten bu İ şeyler de pek az olur. Buraya ü;"'!am:ır da gelmezlerdi. Vali şim- xznlmrkuı:,uudan her kesi silâhlandır- İlîandanm bu durgun, kavgasız hazgürultusüz hali Dertli Hasan'ın ıınan çok hoşuna gidiyor, fakat ba- da hiç beğenmiyordu. Nerdeyse: ı& —Siz pek miskin adamlarsmız. t“n gördüm: Sekiz on kofrsana Kırk elli kişi bir şey yapamıyor - du. Diyecekti..... Lâkin kendisi tuttu. Böyle şeylerle uğraşacak zaman değildi. Yeni bir sokağa saptıkları sırada ileride birikmiş olan halki gördüler. Yaklaştılar. Orası bir meydandı. Avtbert : — İşte vali konağı... Dedi. Etrafı yüksek bir duvarla çevril - miş olan geniş bir avlu içindeki iki katlı beyaz ve güzel bir binayı gös - erdi. Binanin kapısından ileriye doğru iki sıra atlılar dizilmişlerdi. Bunlar da kılıçlı ve mızraklı idiler. Atlıların dizileri yüz adım kadar ötedeki kili- senih Kapısıma kadar uzayordu. Miz: raklılarm gerilerinde büyük bir ka - labalık toplanmıştı. Danimarkalı ğenç orada duran yaş l bir kadına sordu; — Ne oluyor? Ne var burada? Kadm onu baştan aşağı süzdü: — Bilmiyor musunuz sanki? — Nasıl bileyim? Bilseydik sor - mazdık teyzeciğim. — Öyle ise dışardan geldiniz. — Evet.., — Hakkınız var. Kusura bakma- yın. Anlatayım, Buraya iki gün önce 'Türk korsanları gelmişlerdi. Çok korktuk ve bir kısım erkeklerimiz - den başka hepimiz şehirden kaçtık. Lâkin boşuna yorulmuşuz. Allah on larım gemilerini denizde bir karaya oturttu. Oradan ertesi sabah kurtul- dular ama bize hücum etmeye de korktular ve kaçtılar. Şimdi bunun için kilisede ayin yapılıyor. Kadın oldukça geveze bir şeydi. Fakat bu gevezelik Dertli Hasanın işine geliyordu. Böylelikle bir şeyler öğreneceğini ümit ediyordu. Autbert kadının söylediklerini Hasana anlat- tığı zaman Hasan bu sözlere gülmek ten kendini zor tutuyordu. Bununla beraber Türklerin korkudan kaçtık- — İzlandada açık hava parlâmentosunu İral açar. Merasim gayet sadedir. Kral halkın arasında oturur larımı söylemesine canı sıkılmıştı. — Yazan : Kadircan Kaflı — Kabahat hep Recep Reisteydi. Şim - di Hasan onun hakkında: — Pek bazirgân kafalı adam... Diyordu. Kadının gene çenesi açılmıştı. Hem de sormadan söylüyordu: — Ayin çok parlak öluyor. Bunun elbet bir sebebi var. Onu da bilmi - yorsunuz... Onu da anlatayım size... Vali Hol- ger Rozenkrans'ın karısınım kardeşi Vestman adasında imiş. Korsanlar onun kızmı kaçırmışlar. Korsanların gemileri karaya oturduğu sırada kız kacmış. Sapasağlam buraya geldi. Vali bunada çok sevindi. . Dertli Hasan bu haberi aldâğı za- man bütün dikkat kesilmişti. Dammarkalı arkadaşma: -— Kiz.şİmdi.nerede-imiş? Burada h- — mı? Diye sordu. Kadın ayni sorguyla kendi dilile kadına tekrarlayınca şu cevabi aldı. — Elbet burada... Nerdeyse kilise | den çıkar. Ne güzel kız!.. bir parça gibi... Dertli Hasan sevindi. Demek ki, o- nu görecekti. Kalbi hızla çarpryordu. Giriştiği işin bu kadar kolay çözülmeye başlı- yacağını hiç ummamıştı. Birkaç dakika daha durdular, Autbert! — Artık gidelim, Benim çarşıdan alacaklarım da var. Biraz erken yo- la çıkmalıyım ki, vaktile kasabaya varayım, Dedi. — Hakkın van. Fakat biraz daha bekliyelim. Beş on -dakika... Bu ka - dmın söylediğine göre nerdeyse kili seden çıkacaklarmış!.. : Beklediler, Dertli Hasanm gözleri kilisenin ka pısmdaydı. Ara sıra başka tarafa da rastgele bakışlar atıyordu, Fakat bunlar pek kısa sürüyordu. (Arkası var)| Güneşten Antep, (Hususi muhabirimiz bildi- Atatürk Bulvarı ağaçlanıyor riyor.) — Atatürk Bulvarmım ağaç- | cuk Bahçesi'nden Baş- Karakol'a ka- lanmasma devam edilmektedir. Şeh- | dar uzanan kısmı gosheriyor. ||rin methali bu suretle Llıg defa güzelleşmiştir. Yukarıki Tesim, Ço- TAN lışılacaktır, izmiri seyyah şehri haline getirmek İiçin Vilâyet, geniş bir program hazırlıyor İzmir, (Hususi muhabirimiz yazı- yor.) — Ege mımtakası muhtelif yerlerindeki eski medeniyet izerle- rine ait asarı atika ve harabelerle doludur. Mmtakanın turizm bakı- mından çok zengin olan bu eserleri- ni bütün dünyaya tanıtmak ve mem leketimize Yunanistanda — yapıldığı gibi fazla seyyah celbederek bundan istifade etmek maksadile vilâyet mühim bir program hazırlamağa başlamıştır. Bu programa göre, mın- takanm yalnız bir yerindeki asarı atika nazarı dikkate almmıyarak muhtelif yerlerindeki eski eserler bir manzume halinde gözönünde tu- tulmak suretile, biribirine bağlanan muntazam yollar yapılarak halkım ve bilhasa seyyahların bu harabele- ri ziyaretleri temin olunacak ve bu- nuün için her türlü kolaylıklar gös- terilecektir. Memleketin muhtelif yerlerinde her şeyden evel seyyahların ikamet- lerine mahsus ve her türlü konforu ihtiva eden oteller inşası lâzımgel- mektedir. İşe bu noktadan başlanacaktır. O- «damir Valisi Fazlı Güleç - nun için müracaat edecek sermaye sahiplerinin teşebbüsleri karşısında her türlü kolaylık gösterilecektir. Yolların inşasma gelince; bu iş mühim bir paraya mütavakkıftır. O- nun için bir iki senede yapılması mümkün olmıyacağından uzun yıl- lara taksim edilmek suretile hara- beleri birbirine bağlıyacak — turist yolları yaptırılacaktır. Vali Fazlı Güleç bunun için şimdiden keşifler yaptırmaktadır.- Hazırlanacak zen gin proğrama göre hareket edile- cektir. Kazalara karşı tedbir Emniyet müdürlüğü 6 mcı şube “müdürlüğünün şehir dahilinde seyri seferi ıslah için yeni bazı kararlar verdiği malümdur. Seyrisefer me- murları iki gündenberi bilhassa ak- şamları bu kararlara riayet edilip e- dilmediğini kontrola başlamışlardır. Kontrol işi şimdilik Eminönü, Kara- köy ve köprü üstünde yapılmakta- dır. Yaya kaldırımından aşağı inen ve karşıda nkarşıya mailen geçmek istiyen piyadelere ihtarda bulunul- maktadır. Halkte bu şekillerin yavaş yavaş itiyat haline getirilmesine.ça- & e Fransa Krallık tahtmın varisi şehrimizde Fransa Kralı 16 mer Lüinin ahfa- dmdan Prenses Mari An dö Frans şehrimize gelmiştir. 17 inci Luinin torunu olan prenses 81 yaşındadır. Ve Fransa krallık tahtma hak iddia etmektedir. Kendisi on sene evvel de Mmemleketimize gelmiştir. Di- yor ki: “— Eğer Fransada krallık ihya e- dilirse ve ben de- hayatta olursam tahta çıkacağım. Şayet ölürsem taç 'benim ahfadıma intikal edecektir.” Sigorta sahtekârlığı Sigorta sahtekârlığı tahkikatı iler- lemektedir Suçlulardan Şerif, Dok - tor Emanuelidis, -Onnik İplikçiyan, “|Doktor Vasıf dün Altıncı Müstantik- lıkt.e tekrı.r ' Borgüya çkil.ml;l_quır RO S MARI ANTUVANETin mMonl Yazan: Stephan ZWEİG Kalm ve yorgun seslerle bağırryor- lardı. —Söyledikleri şeylerin hepsi kraliçenin aleyhine idi. Evvelâ meclisi ziyaret ettiler. Oradan aç oldukları için ekmek is- tiyorlar ve kralın Parise dönmesini arzu ettiklerini söylüyorlardı. Niha- yet mecliste şuna karar veriyorlar: Bir kaç meb'usla beraber, altı - kişi- lik bir kadın heyeti saraya gidecek ve kralla görüşecek... Saray kapısıma geldikleri zaman uşaklar büyük bir nezaket ve ihtiram ile Bunlara kapıları açıyorlar. Büyük merasim salonuna alıyorlar. O za - mana kâdar balıkçı sebzeci gibi so- kak satıcılarından hiç kimse saray - dan içeriye girmemişti. Buraya yal- nız çok asil ve kibar olanlar girebi - lirdi: Bunlarla beraber gelen mebus- lar arasında Dr. Guillotin isminde bi risi vardı. Bu meşhur ölüm aleti Gu- illotine'i icat eden adamdır. Bunun saraya girmesile ölümün gölgesi de beraber girmiştir. Pek nazik bir adam olan on altım- cı Lui kadınlar heyetine fevkalâde hüsnü kabul gösterdi. Hattâ o ka - dar ki, çiçek satıcısı olan kadınlar - dan birisi heyecanımndan bayılmca Kral buna bizzat bakarak ayıltmış ve iyileşince alnından öpmüştür. Hepsini ayrı ayrı dinlemiş. Artık aç kalmıyacaklarını istedikleri ka - dar ekmek ve yiyecek buls.cakları - nı söz vermiş. Parise dönmeleri için arabalarını emirlerine vermiştir. Her şey yoluna girmiş gibi görünüyor - du. Fakat aşağıda bekliyen yüzlerce kadm bu vaitlere kulak asmıyor ve homurdanmaya devam ediyordu. Yu karıya gönderdikleri heyetin Kralm tatlı sözlerine ve yalanlarına kapıl- dığını ve haklarmı iyi müdafaa et - mediklerini aoyhyerek 'onlara da hü- |. “|cum ediyorlarar, Hensi hiiden Bara- | ya girmek istiyorlardı. Boş mideler | vanet titreyen bacaklar kararan gözler var dı. Bunlar lâkırdı ile doymüyordu. Nihayet hep birden sarayın bahçesi- ne girdiler. Birçokları merdivenlerin üzerine uzanan dinleniyorlardı. İçle- rinden bazıları eski mesleklerine av- det etmişler ve askerleri baştan çı- karıyorlardı. Yukarda Kral henüz bir karar vermemişti. Kaçmak artık mevzubahs olamazdı. Arabalarm bu kesif halk kütlesini yarıp geçmeleri- ne ihtimal yoktu. Gece yarısı olmuş- tu. Birdenbire çok derinden gelen da- vul sesleri duyuldu. Bu Paristen ge- len La Fayette ve askerleri idi. Ev- velâ meclise gidiyor oradan Krala geliyor ve onun uğruna hayatını fe- daya hazır olduğunu söylüyor. Fa - kat şaşkınlıktan hiç kimse ona te - şekkür bile etmeyi akıl etmiyor. On altıncı Lui nihayet meclisi terketme meye ve saraydan uzaklaşmamaya karar veriyor. La Fayette ve askerleri onu hi - maye edecekti. Mebuslar evlerine dö nüyorlar. Asiler artık seller gibi a- kan yağmurun altında durmaktan yorulmuşlar hepsi bir tarafa iltica e- diyor. Işıklar sönüyor La Fayette her tarafı dolaştıktan sonra yatma- ya gidiyor. Kral ve Kraliçe de bu muvakkat sükünetten istifade ede - rek odalarıma çekiliyorlar. Versay saraymda geçirdikleri ge- cenin son gece olduğunu farketme - mişlerdi. YİRMİ ÜÇÜNCÜ BAP Eski devrin insanlar Kral ve mai- yeti asiller hepsi uyuyorlardı. Fa » kat ihtilâl genç ve kanı kaynar ol - duğu için istirahâte ihtiyacı yoktu. Mütemadi hareket halinde sabırsızlık la neticeyi bekliyordu. İltica edecek yer bulamıyan askerler sokak orta- larına ateş yakmışlar ve etrafma top lanmışlardı. Parise evlerine dönmü- lanmıklardı. Parise evlerine dönmü- yorlardı. Versay- sokaklarında bekli- yorlardı. Fakat her şey yoluna gir - miş Kral -istediklerini yapmaya söz vermişti. Hâlâ ne bekliyorlardı. Gizli bir kuvvet bu heyecanlı - insanlara sanki emirler veriyordu. Gecenin ka ranlığında insanlar gibi geliyor. Sa- bırlar getiriyorlar. Sabahım beşinde ,henhz mhk uylmdı ıken,yolu bi- Tei ni d M_J* a (F Çeviren. Rezcan A E YALMAN On altıncı Lui, kadın!lar heyetine fevkalâde bir hüsnükabul gösterdi len adamlar sarayın pencerelerinin dibine kadar geliyorlar. Bunları oyaya kadar kim götür « müştür. Nasıl yolu bulmuşlardır. Bu rasını kimse bilmiyor. Birdenbire bir tüfek patladı. Or- talığın ayaklanması için de bu kâfi idi., Her taraftan yüzlerce binlerce elleri silâhlı kadınlar kadın kıyafe « tine girmiş erkekler zuhur etti. Kra« liçenin dairesine doğru hücum edi- yorlardı. Fakat nasıl oluyor da ö « mürierinde hiç saraya adım atma - mış olan bu sebzeci ve yemişçi esnafı müteaddit koridorlarda karışık mere divenlerde kaybolmuyorlar ve yolla. rmı hemen buluyorlar? Mari Antuanetin dairesinin ka « pısıma kadar varmışlardı. Muhafız « lar içeri girmelerine mâni olmak is« tediler. Üzerlerine hücum 'eden âsi « ler derhal onları öldürüp kafalarını mızraklarma geçirdiler. Bu kanlı si« lâhları ellerinde taşıyarak ilerliyor« lardı. Bir muhafız asker güç hal ile ellerinden kurtulabildi. Ve (Kraliçe« yi kurtarın) feryadile saray halkını uykularından uyandırmaya calıştı. Hakikatte bu feryat Kraliçeyi kur tarmıştır. Oda hizmetçisi hemen kuş muş ve büyük kapıları arkalarından kapamıştır. Onlar bir taraftan balta ve dipçikle kapıları kırmaya çalışır- ken diğer taraftan Mari Antuvanat arkasında bir gecelik omuzlarma bir şal atmış yalm ayak kralm dairesime iltica etmiştir. Fakat bu dairenin ka pısını kapalı buldu. Hizmetçilerile ba raber kapıyı yumruklıyorlar. Fa « kat beş dakika beş feci ve uzun da« kika bu kapı açılmıyor. Öteki taraf- ta âsiler Kraliçenin odasını altüst ediyorlar. Onu yatakların altında dolapların içinde arıyorlar. Nihayet kralm dairesinden bir u « Şşak bu yumruk seslerini işitiyor va pıyrı.çıypr bu suretle Mari Antu«s kocasınım yanına iltica ediyor. Biraz sonra mürebiyeleri oğlu ve kıe zını da oraya getiriyor. Kralmn ailesi birleşmiş ve muvakkat bir zaman İ« çin hayatlarını kurtarmış oluyorlar O gece uykuya dayanamayıp uyü« yan ve bu felâkete sebebiyet veren La Fayette de gürültüden uyanıyor. Ve askerlerini harekete getirerek âsilere karşı duruyor. Fakat çok ge$ kalmıştır. Bin müşkülât ile halkın saraydan hiç olmazsa kraliçenin hu« susi dairesinden çıkmasmı temin edi yor. Artık tehlike geçmiş gibi görünü- yor. Tam o sırada taze traş olmuş ve giyinmiş olarak ortaya Provence kontu ile Orleans dükası çıkıyorlar, Halk onlara yol açıyor ve hürmet gösteriyor herkes bu hale hayret i- çinde kalıyor. Kral bir meclis aktet meye hazırlanıyor. Fakat müzakere edecek bir mesele kalmamıştır ki... Saray on bin âsinin elinde âdeta bir oyuncak gibidir. Onlardan kurtul mak imkânı yoktur. Mağlüplarla ga liplerin biribirile müzakere etmesine artık lüzum kalmamıştır. Halk avazı çıktığı kadar. (Kralr Parise isteriz) diye haykırıyor. Bu avaz o kadar şid detli ki camlar âdeta kırılacak ka « dar titriyor. (Arkası var) Mütevellisi bulunmıyan vakıflar Beyöğlu Vakıflar Direktörlüğü mes'ul mütevellisi bulunmıyan — pazı kilise evkafına vazıyet etmiştir. Va- zıyet edilen evkaf, Ermeni katolik kilisesine aittir. Lise ve Ortamekteplerde talebe kaydi Lise ve ortamekteplere talebe ''aya di müddeti nihayet bulmuştur. Ancak namzet olarak yine kavlt « ler yapılacak, netice vekâlete “ildiri. lecek, fakat namzet gifatile alma :ak bu talebe, istedikleri mekteplere de « gil, kadroları müsait olan mektep'de re verilecektir, İnhisarlar idaresi mübayaata başlıyor. İnhisarlar Idaresi İzmirde somalık kuru üzüm ve incir, Tekirdağında da şaraplık yaş üzüm mubayaasına bir- kaç güne kadar başlıyacaktır. Bu hu« KAT v Si