W A N inönü Sivasta Bekleniyor Sıvas, (Özel aytarımız bildiriyor) — Şark gezisine çıkan İsmet İnönü'nün Sıvas'a da uğrayacağı haber veriliyor. Yeni Göçmen Evleri Lüleburgaz, (Özel aytarımız bildiriyor) — Kasaba dışına ku- rulan göçmen evleri örtülmüş ve sıvanmasına başlanmıştır. Diğer göçmenlerin ev temelleri de atılmağa başlanmıştır. Edremit Öğretmenleri Gezisi Samsun, (Özel aytarımız bildiriyor) — Evvelki gün Eqr.e- mitten şehrimize gelen Edremit öğretmenlerinden .on._kışılık bir grup burada üç gün kaldıktan sonra trenle geri dönmüş- lerdir. Öğretmenler şerefine Halkevinde bir çay töreni veş'ilmiştir. Törende Edremit Orta Okul ve Samsun Kültür Direktörleri ta- rafından verilen söylevler çok ilgi uyandırmıştır. inhisar sandığında kaçak kibrit Balıkesir, (Özel aytarımız bildiriyor) — Kibrit bayilerinden birinin kibrit sandıkları içinden Kibrit İnhisarı İdaresine ait olmıyan ve yurdumuzda kaçak sayılan bazı kibrit kutuları çık- mıştır. İnhisar memurları, bu kutuları saklıyan bayi hakkında zabıt varakası tutmuşlardır. Kibritlerin inhisar sandığından nasıl çıktığı araştırılmaktadır. Türkotis Samsun Şubesi Samsun, (Özel aytarımız bildiriyor) — Ekonomi Bakanlığın- ca burada açılmasına karar verilen Türk Öfis Samsun şubesi raportörlüğüne atanan Muammer, şehrimize gelmiş, işe başla- mıştır. Direktörlüğe atanan Mithat ta yakında gelerek ödevine başlıyacaktır. Öfis için kiralanan binada bazı düzeltme ve de- ğişiklikler yapılmakta olduğundan şimdilik tecim ve endüstri odasında çalışmalara devam ediyor. Fındık Fiyatı Dolgun Olacak . Ordu, (Hususi aytarımız bildiriyor) — İlimiz - ve çevresinde iki aydanberi süren kuraklık çok sıkıntı veriyordu. Fındığın iç yağlama zamanı olduğu halde yağmurun yağmayışı köylüyü dü şündüren bir duruma sokmuştu. Bütün ümitlerin sönmeğe başladığı günde bardaktan boşanırca sına yağmur yağması herkesi çok sevindirmiştir. Bu yıl fındık mahsul çok bol görünüyor. Yeni yıl fiyatları da dolguncadır. Aydın ilbayı işe Başladı Aydın, (Özel aytarımız bildiriyor) — Yeni İlbay Salim Öz- demir buraya gelmiş, durakta törenle karşılanmıştır: İlbay lim Özdemir, gösterilen ilgi ve sevgiye müteşekkir olduğun doğruca vi söyliyerek demiştir ki: “— Burada çok sıcak ve sevgi dolu bir muhitle karşılaştım. Bu bende iyi sempati uyandırdı. Karşılrklı sevgiden doğacak ahenk içinde işlerimizi başarmağa çalışacağız.” Salim Özdemir, ilin ihtiyaçları hakkında izahat almıs, özel No. 68 hesaplar durumu ile ilgilenmiştir. Yeni Aydın İlbayı Salim Özdemir dı;raktaı kat.şılanıyor- YOSMA! Etem İzzet BENİCE — Biraz radyo dinleseydik.. Diye mırıldanıyordu. Fakat, Güney — Aman Fazıl çok bitkinim, gidelim.. Diyerek yürüyordu. Doktor da yürüdü. Ancak bü- tün söylediklerinin tersine ba - cakları halâ titriyor, diz bağları hâlâ gevşek duruyor, kalbi hâlâ burkuluyordu!, Herşey senin icin Tokatlıdalar. Üst kat salonda, İki kişilik bir yer. Nesrin ve.. Ferit! Konuşuyorlar, Biribirlerine dalarak konuşu - yorlar. İki buçuk saattir oradalar. Nesrin ikide bir: — Ooh.. Çok geç kaldım.. Diyor, yerinden kalkıyor, fa- kat, Feridin yeşil gözleri bakış larına dolunca: — Daha beş dakika otura - yım.. Diyor, yine sandalyesine çö - küyor. Ve.. Ellerini Feridin a- vuçlarına veriyor. Ferit söylü - yor: — Sevgilim artık bu gizli ko nuşmalara, kaçamak buluşma - lara bir son verelim, ortaya ÇI - kalım. Allahın bildiğini kuldan ne diye saklıyoruz? Biribirimizi ölesiye seviyoruz. Bu sevgi gel geç bir duygunun taşışı değil, gönül beraberliğimizin Benice varlığıdır. Biz biribirimiziniz. Bunu biliyoruz. Buna inanıyo - ruz. Bunun için yaşıyoruz. Bunu bizim bildiğimiz kadar herkes de bilmelidir. Nesrin, doyumsuz bakışlarla Feridin bu içten gelen sözlerini izliyor, onun her söyleyişinde göğsünün sevgi heyecanlarile dolup taştığını seziyor: .7 Sevgilim her şeyim senin için. . Diyor, ilâve ediyordu: « — Hiç kendini üzme. Birle « Bisikletten düşen kız! Balıkesir susuz- luktan şikâyetçi Balıkesir aytarımız yazıyor: “Yazın ilerlemesi ve yağmurla- rın fasılalı yağmağa başlaması şa- rın sularını azaltmış, ihtiyacı art - tırmıştır. Az su akıtan birçok çeş- me başlarında bu yüzden çekişme- ler, hatta gürültülü bazı hadiseler olduğu görülüyor. Bü konu üzerinde şarbaylığın ge- reken tedbirleri almasını, hiç de - gilse, çeşme başlarındaki sıkıntılı hadiselerin giderilmesine çalışması- nt bekliyoruz. Bu ilginin su gibi genel sıhhate dokunan bir iş üze- ada ae & Bi A ni bir kat daha arttrmaktadır.” Aytarımızın bu mektubunu Ba- hıkesir Şarbaylığının gözü önüne koyarak, şikâyeti önlemesini bekli- yoruz. Üç yıldır Dargınmışlar Tvabzon, (Tan) — Halkevi köycü- ler kolu ile temsil kolu Tatlısu köyü- ne kadar bir gezinti yaptılar. İçtimai yardım kolundan 5 doktor da gezin- tiye iştirak etti. Doktorlar, 130 has- tayı muayeneden geçirerek ilâçlar verdi'er. İlk okula öğretmenlerinin sağlık hakkındaki konferansları iyi karşılandı. Temsil kolu üyelerinden iki genç bir diyalok yaptılar. Bu ara- da, üç senedir dargın duran Küçük Ali ile Büyük Ali barıştırıldı. KÜÇÜK TELGRAF | HABERLERİ Ka AUA nn banimNiDAN nn b ea masaNi n gurman nimenı  ıvas, (Tan) — Soğuk kaplıca civarında süel talimlerde bulunan öğ- retmen okulu talebeleri kamptan dön- müşlerdir. * Lüleburgaz, (Tan) — Rahatsız bulunan ilçebayımız İstanbulda teda- vi edilmiştir. Yakında buraya döne- cektir. * Lüleburgaz, (Tan) — Bulgaris- tanın Deliorman köylerinden gelen 4? evlik bir göçmen kafilesi, ilçe içe- risindeki Küçükkarıştıran ve Akça köylerine yer.eştirilmişlerdir. Şeceğiz, ömrümüzün sonuna ka dar beraber geçireceğimiz gün- lerin eşiğindeyiz. Seven katla - nır, Biz de biribirimizin olmayı her zorluğa katlanarak bekliye ceğiz, Ve.. Dirseklerini masaya dayı yor, başını iki avucunun içine alıyor, iri, siyah, katmerli göz - lerini Feridin bol, uzun kirpik - lçri arasından taşan şeyil gözle- rine dikiyor ve onun gözbebek - lerinde kendini seyrediyordu! Güney tapudan çıkarken: — Yoruldum Fazıl. İki apart manı bana çevirtmek için yüz kâğıda imza koyduk. Beş yüz ke re merdiven indik çıktık. Yüz yetmiş işyarın karşısına gittik. Yorgunluktan canım çıkıyor. Dedi ve.. Bir önerge yaptı: — Kocacığım bu şen günüm- de haydi beni bir yere götür, bi- raz eğlendir. Çoktandır seninle bir arada, başbaşa bir salonda oturmadık.. Fazıl: <— Peki karıcığım.. Bir yere SABAHAT Dün arabacı Eminin idaresindeki 3086 sayılı yük arabası Aksarayda Lânga caddesinde bisikletle giden 15 yaşında Sabahata çarpmış ve o esna- da oradan geçen bir tramvayın üze - rine düşürmüştür. Bu çarpmada Sa- bahat, kol ve ayaklarından ağır ya- ralar almış olduğundan Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmış, Emin yaka- lanmıştır. * Aksarayda idare ettiği motosik- letin devrilmesi yüzünden hastanede tedavi altında bulunan polis Hakkı, tamamen iyileşmiş ve hastaneden çı- karak evinde istirahat etmesine izin verilmiştir. * Dün gece, saat 21 de İstinyede feci bir araba kazası olmuştur: Öğrendiğimize göre, arabacı İbra- him arabasına fasulye yüklemiş ve Yeniköyden İstinyeye doğru yollan- mıştır. İstinye yakınlarında arabanın atları nasılsa ürkmüş ve İbrahim a- rabadan yuvarlanarak tekerleklerin altında ezilmiştir. Muhtelif yerlerin- den yaralar alan Osman, Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır. Te AA L Tünmuştuür. Zabıta, ceset etrafında tahkikat yapmış ve bunun 65 yaşla- rında sarhoş Abdullah olduğunu an- lamıştır. Abdullah 22 temmuzda Karaağaç mezbahasına koyun götürürken gece karanlıkta kuyuya düşmüş ve dün gömülmesine izin verilmiştir. HAKYERLERİ Elli kuruşluk şarap şişesine bir adam! Elli kuruşluk bir şarap şişesi yü- zünden aralarında çıkan kavga üze- rine, Davit ismindeki arkadaşını bı- çakla dört yerinden vurup öldüren Yasefin duruşması dün ikinci ceza- da yapıldı, Genel savaman, iddiasını ileri sü- rerek ilkönce Davidin Yasefe hücum ettiğini, ve eline geçirdiği bir çekiç- le suçlunun başına vurduğunu, ve yere düşürdüğünü, Yasefin bunun ü- zerine ayağa kalkarak Davidi bıçak- ladxğu'_u söyledi ve neticede, Yasefin, Davidin katili olmak üzere cezalan- dırılmasını, ancak işin içinde tahrik olgı'.ığundan cezanın indirilmesini is- tedi. Suçlu vekili, Yasefin uzun uzadı- ya müdafaasını yaptı. Mahkeme, ka- çıkalım. Ben de çok yoruldum. Dinlen_meye ihtiyacım var.. Dedi ve sevgisine kurban ver- diği iki muhteşem apartmanın yüreğine sapladığı acıyı dindir- miye çalışarak yürüdü. Bir saniye sonra ikisi de ara- badaydılar. Kendi arabaları. Gü ney ile bağlandıkları gün alınan araba. Fazıl düşündü: — Bu arabaya ilk bindiğimiz gün de Güneye bağlanma arma- ğanı olarak apartmanlar, mağa- zalar vermiştim. Şimdi de elim- de kalan son iki apartmanı ver- dim. Arabanın ilk tekerleği ne - reye giderse arkası da oraya gi- der.. Derler doğru! Ve.. Fazıl bunları düşünür - ken dilinin altından da yine ken- di kendisine konuşuyordu — Artık ne verecek apartma- nım, ne de bir şeyim kalmadı. Bankadaki birkaç bir. liramla yurd ve altınlarım da benim! Güney, şen, rahat, mesut: — Kocacığım bilsen senden ne kadar memnunum. Diyor- ve arabanın yumşak POLTS 26.7.-0833 j Koca Sevgisit Evlât Sevgisi , Hâmit L. Hâmi Evlât sevgisini bilmek için önce ana olmak gereklidir “Abdülhak Hâmid,, in bu yaz için taşındığı Yeniköydeki büyük yalıyı; elimle koymuş gibi, kimseciklere sor- madan buldum. Yalnız içimde gizli bir ses vardı. Guguklu saat gibi, durmadan bana ayni şeyi tekrarlıyor- du: — Abdülhak Hâmid hasta!.. Ab- dülhak Hamid hasta!:. Onun hasta olduğuna nasıl ve ni- çin hükmettiğimi düşünmeğe vakit kalmadan kendimi yaz çiçekleriyle süslenmiş'bakımlı bir bahçenin önün- de buldum. Kapının zili, adam: — Bay Abdülhak Hâmid, burada mı? Güçlükle anlaşılır, cevap: — Evet... Amma.. sorayım da... Sordu, biraz sonra bir ayak tıkır- tısı. Abdülhak Hâmid'in “ahırı öm- rünün baharı,, Bayan Lüsyen, “Be- yefendi,, için özür dileyerek yanıma geldi: — Yoksa haberiniz yok mu? “Be- yefendi,, tam bir buçuk senedir, has- ta... — Geçmiş olsun, nesi var? — Sormayın... En büyük hastalık... Ancak işitilebilecek bir sesle, içi- ni çekerek cevap verdi: — İhtiyarlık hastalığı... Abdülhak Hâmid ve ihtiyarlık!... Bu iki söz, yanyana getirilince hiç yakışık almıyor. Ben ki, onu her ge- lişimde bir önceki görüşümden daha genç bulmağa aışmışım, bu haber, ve orta yaşlı bir çekingen bir rar verilmek üzere kaldı. * Sivrihisardaki çayır hudutlarını gösteren tapu defterlerinde değişik- lik yapmaktan suçlu tapu memurla- rından Seyyidin duruşması dün ikin- ci cezada yapıldı. Seyit, kendini müdafaa ederek tahrifat yapanın kendisi olmadığını, bu defterlerin esasen mahzende bu- lunduğunu, mahzene ise başka kim- senin giremiyeceğini söyledi ve el - SAADAĞ iatatrSon: radan yapılan araştırmalarda bu ih- timalin kat'i surette ortadan kalktı- ğını, bundan dolayı da, tapu memu- rin encümenince kendisinin mesuli- yetsizliğine karar verildiğini, fakat Devlet şürasınca hakkında yeniden muhakemeye lüzum gösterildiğini an lattı ve evrak arasında tahrif edilen senetteki yazının kendisi henüz 1 ya- şında iken tahrif edilmiş bir senette- ki yazıya benzediğine dair bir kâğıt bulunduğunu söyledi. Genel Savaman, suçlunun beraati- ni istedi. Mahkeme, karar vermek üzere baş- ka güne kaldı. * Erenköyü yakınlarında göçebe kıptilerin çadırlarını basarak, beşi bir yerdelerini zorla almaktan suçlu Osman, Cavit ve arkadaşlarının bu- gün ikinci cezada duruşmaları yapı- lacaktır. * Astarar gazetesi aleyhine, bu ga- zetede çıkan tahkiredici sayfan bir makaleden dolayı, Ermeni hastanesi idare heyetinden Serkisyan tarafın - dan açılan davaya ,dün ikinci cezada devam edildi. Suçlu vekili kendileri- nin de Serkisyan aleyhine açılmış bir davaları olduğunu söyliyerek her iki davanın birleştirilmesini istedi. Duruşmada, tetkik için kaldı, sedirinde yayılıp gevşedikçe: — Artık senin beni sevdiğine inantyorum. Aşk yolunda bir ko ca bu kadar özverenlik edebilir.. Diye gevrek gevrek gülüyor ve.. Sayıyordu: — Şirin, yuva, gönül, eş apart manları, Eminönünde mağaza - lar. Ve.. Doktor Fazıl. Bugün bütün bunlar benim! Ve.. Göğsünü şişire şişire söy lüyordu: ş — Gençliğimi, — güzelliğimi, kadınlığımı, bütün sevgimi ken- disine sakladığım ve verdiğim bir erkek için bütün bunları ba- na vermek en tabit olan şey. Hem ilk önce, ben hiçbir şey is- temeden, beklemeden sen bana Şirin'le Yuva'yı verdin. Gönül- le Eş'i de _doğrusu ben istedim, aldım ve.. iyi ettim. Seni, kendi- me böylelikle daha çok bağla- dım. Fazıl yarı şen, yarı sızılı: — FHler şey senin için değil mi Güney?, Dedi ve sordu: — Şimdi nereye gidiyoruz?. — Nereye istersen oraya gö- anlatıv0! TC TU İ Lüsiyen Hâmit bütün neşemi kaçırdı. Bayan Lüsyen devam €©? — Geceleri gözüme hiç H9 miyor. “Beyefendi,, rahatSi? ? dive... Tabit başka kims€, benden iyi bakamaz. Arada uzun bir susma.. başlıyorum : k — İçerki odada mıd!rı&rz' Parmağını dudaklarına £* — Aman gürültü ©& Şimdi bir parça daldı. Çok (£ öyle şeker gibi, albümin Bi bir hastalığı yok amma yofE” tü. Bir buçuk yıl içinde adeti ihtiyarladı. Bu arada önü çen birine işaret etti: Ü — Beyefendi, uyuyor.. tü getiriniz! Sonra, tekrar bana dönelti — Bilir misiniz, dedi, V?" şemizi kaybettik. Artık, P'd t yerde görmüyorsunuz deği velce, klüplere, toplantı arâ derdik. Bir buçuk sene! hemen evden çıkmıyoruz. Bayan Lüsyen'den “Ki mi ağır basar, yoksa evıât mi2,, anketi için cevap istefül tik'ücttsasek edemivardır” — Bir anket yapıyoruz! Başını salladı: Ş — Rica ederim, bizi ge$ fendi de, ben de anketlere memeğe karar verdik. p: — O halde size soralım: ” — Bana sormanız, hiç "” maz.. Çünkü ana değilim. ,, — Zarar yok. Ana oldtE farzedin bir dakika için... — gl — Analık duygularını tât ana olmak lâzım... Ben, uzattığı sigarayr ; Bayan Lüsyenin gözleri © — idiyordu. B " Bu dakikada belli Vi .bif şüncesi vardı: Büyük şa "4 b Bir aralık yerinden içerki salona koştu. üzeri iyi örtülüp tıktan sonra döndü. “ Anketime tevap almaktâf! kesmiştim. Fakat, Bayğ“d kocasına karşı gösterdiği lılık hareketlerile “Evlât ? mı?,, sorgusunun çok © cevabını vermiş olmuyor T Bayan Lüsyen ana olsğ_)'d'" nırım ki, Türkün en bü: üçtü kocasını, evlâdından dahâ * vecekti. | " Salâhattin GÜNE tür kocacığım. l Ve şen kadın, güzel b yah kara gözlü kadın S07 ledi: ö — Seninle başbaşa “ üK na yeter. İstersen ©! y bi salonda olalım. İsterSS” — sır üzerinde. e O böyle söylerken * dıracak gibi oluyor, *” mamını, apartmanlğ" gümüşünü ve hatt& unutuyor: — Bravo sevgilim.. Okay karıcığım.. Diye onu yenecek içilecek bir su yudum zma götürmek, içine göğsünün ortasında F tiyordu. ç Araba Tokatliyan gelince.şoför arkayâ — Ne yapacağız?: Der gibi Fazıl'a ba'kğ' — Fazıl istersen bil girelim.. Bir çay alır, zik dinler, eve döneriz” Dedı. Doktor [Ark"“ Ki