DUŞUNDUKÇE RANDEVU EVİ Gazetelerde, sik sık, bilmem nerede ve bilmem kaç tane ran- devüu evinin ahlâk polisi tarafın dan kapatıldığını okursunuz. İn san zahmet edip saysa yirmi se | nedenberidir İstanbulda sayısı unutulacak kadar çok randevu evi kapatılmış olduğunu şaşala- yarak anlar. Eğer bu evleri ka- patmaktan maksat bir dahâ açıl mamaları ise, şimdiye kadar çok tan bitmiş olmaları gerekti. İki günde bir, yeniden bir sürü kö tü ev kapatıkdığına göre bunlar, ( usturayı yedikçe gelişen ve bü- | yüyen gür sakallar gibi, kapatıl dıkça daha fazla bereketle açılı- yorlar, demektir. Ve demek oluyor ki, ahlâk po lisinin yapabildiği şey, kapısını mühürlediği randevu evini ni - hayet o sokaktan başka bir so- kağa, o mahalleden başka bir mahalleye, o semtten başka bir semte göç etmeğe mecbur bırak maktan ibarettir. Emniyet kuv - vetlerile ahlâksız kadınlar ara - sında yıllardır sürüp giden - bu | saklambaç oyununun her semti biraz lekelemekten ve rahatsız etmekten başka ne faydası var - dür, bilmem, Dün 21 randevü evi daha ka- pandığını gazetelerde okudum. Şimdiye kadar kapatılanlarla beraber yekün kimbilir kaç bi- ni bulmuştur. Bumun sonu olma dığına göre yekân milyona, mil yara kadar varır, gider. Parmak la şişirmeğe nafile yere çalıştığı mız patlak bir lâstik top gibi bir tarafından bastıkca öte tara- fından çökerttiğimiz bu ahlâk iş lerine daha zeki bir şekil vere - lim. Eski zamanın mahalle bas- kınlarından pek farkı olmayan bu safiyane ve iptidai ev kapat- ma usulü, nihayet bazı açık göz lerin işine yaramakla, fenalığın kontroldan büsbütün uzaklaş -- masile kalır. Zira görüyoruz ki, hükmümüz nihayet bir evin ka- pı kanatlarına geçiyor ve içinde kiler başka bir evde meş'um lez zetlerin ticaretine devam ediyor lar, Karakol ve mahkeme onlar için iki ev arasında zaruri bir ie- tasyondan iharet. | Peyami SAFA | Şerefiyeleri Artan yerler Şehrin muhtelif yerlerinde yaptlan istimlâkler, yol genişletilmesi dolayı- sile, bir çok cadde ve sokak üzerinde- ki binaların mevki arttırmıştır. Şar - baylık yeniden teşekküil eden böyle şerefli sokak ve caddeler üstündeki binalardan alınan şerefiye resminin değiştirilmesine ve bu resmin binala- rmm mevkiü ve şerefile mütenasip bir şekilde alımmasına karar vermiştir. Kaymakamlıklar, kendi mıntakala - ı içindeki binalardan şerefiyesi art - mış olanları teshit edecekler ve mer- keze bildireceklerdir. Husust hastanelerin vaziyeli Tıp Fakültesi İstanbula — geçtiğin « denberi ve İstanbul cihetindeki hasta hanelerde yatak adedi çoğaltıldıktan sonra bu taraftaki hususi hastahane - ler zarar etmeğe bezlamışlardır. İstanbul cihetindeki 30 hastahanc - den ikisi kapanmıştır . Fakülteden Fakül- teye geçilmiyecek İstanbul hukuk fakültesinde olduğu gibi, Ankara hukuk fa - kültesinde de talebenin dersle- re behemehal devam — mecburi- yetleri usulü kabul edilmiştir. Bunun için bir program hazır - lanmıştır. Bir yıl içinde en az yüz beş yarım gün fakülteye de vam etmiyen talebeler imtihana girmek hakkını kaybedecekler - dir, Bunun için de kontrol fişle- ri yapılmıştır. Haziran imtihan devresinde İstanbul hukukundan (30) dan fazla talebe Ankara hukukuna naklederek orada imtihana gir- mişlerdi. Ankara hukukunun im tihan talimatnamesini daha mü- sait bulmuşlardı. Ankara bukuk fakültesinde de imtihan tali - matnamesinin ayni olması muva lfik bulunmuştur. Bundan son - ir fakülteden diğerine na - kil işine meydan verilmiyecek - tir, Ankara hukuk fakültesinde, önümüzdeki ders yılı başından itibaren, bu yolda bazı değişik - likler yapılacaktır. - Kaçak atlar mezbahaya nasıl gönderilecek? Tutulan kaçak etler muayene edil. mek üzere merbahaya — gönderilmek- tılmaktadır. Pakat kaçak etler ekse- riya iyi olmadığından para etmemek- 'tedir. Şehrin uzak semtlerinde tutulan miktarda kaçak etler araba veya o- tomobile konarak mezbahaya gönde- iyor. Bu etler satıldıktan sonra, be- deli, etin nakil masrafını bile çıkar - mamaktadır. Mezbaha idaresi, üste » ik bir de pul parası ödemek mecbu- riyetinde kalmaktadır. Bundan sonra, tutulan kaçak etlerin mezbahaya en ucuz nakil vasıtalarile gönderilmesi şubelere bildirilmiştir. Az miktarda bulunan kaçak etler, hamal vasıtasile gönderilecektir. Dünkü sıcak Bütün İstanbullular dün, yazın ilk şiddetli sıcağını tatmışlardır. Tatil günü oluşu, sıcaktan bunalan şehir halkını kırlara, mesire yerlerine ve plüjlara sürüklemiştir. Dün, sıcak derecesi, 31 i bulmuş- tur. İki gündenberi poyrazdan esen rüzgârm yıldıza dönmesi, havanın bu nalticıiiğinı birar azaltmıştır. rarlaştırılmı tedir. Muayeneden sonra, bunlar sa- | Gayrımübadiller Gayri mübadiller kongresi gelecek hafta toplanacaktır. Kongre altı aylık olduğu için yeni idare heyeti seçilme- mesi lâzımdır. Fakat idare heyetinin kendiliğinden çekilerek, yerine yeni bir idare heyeti seçileceki çok kuvvet- le söylenmektedir. Kongre günü yak daşırken, diğer taraftan gayri müba - diller ikiye ayrılmışlardır. Bir kısım gayri mübadiller cemiyetin kaldırılma sını istemektedirler. Bir kısmı ise, ce- miyetin şeklinin değiştirilerek daha kuvvetli bir tarzda çalışması taraftarı bulunuyorlar. Yapılacak kongrede ce iyetin vaziyeti ehemmiyetli şekilde önakaşa edilecektir. Gayri mübadille- rin yıllardır sürüncernede kalan işleri nin neticelendirilmesi için daha pra- tik ve doğru bir yol aranacaktır . —— Trakya şimendifercileri toplandılar Trakya şimendüfercileri cemiyeti yıllık toplantısı dün Yedikulede mer kez binasında yapılmıştır. Kongrede Şark Demiryolları amclesi ve memur ları hazır bulunmuşlardır. Kongre, ce miyet Başkanı tarafından — açılmıştır. Evvelâ yıllık çalışma raporu - okun - muştur. Bundan sonra, memur ve ame leye yardım için sandık kurulması etrafında görüşülmüş bazı esaslar ka- . Bundan aoi i Gilmistir. ** Adliyenin islâhi kanunları Şehrimizde bulunan Adliye Bakanı Şükrü Saracoğlu bir iki güne kadar istirabat etmek üzere İzmire gidecek i gün kadar kalacaktır. Adliyemizin ıslahr ve yükselmesi için hazırlanarak son tashihatı yapıl- makta olan kanunlar Şükrü Saracoğ- lunun Ankaraya dönüşünde kat'i şe - killerini alacaklar ve kurultayın ilk toplantısında müzakereye konulacak - lardır Bu sabah faaliyet başlıyor Tecim ve Endüstri odasında, hava tehlikesi için seçilen komiteler bu sa- bahtan itibaren faaliyete geçecekler- dir. Her komite kendi mıntakasında bulunan odaya yazılı tecimenlerle te- | masa girişecek, taahhütlerini tesbit e- derek kendilerini üye yazacaktır. Hava kurumu, her komite için bi - Ter memur seçmiştir. Bu memurlar, bugün komitelerle beraber temaslarda bulunacaklardır. Istanbul tecimenleri- nin hava tehlikesi için, her yıl önem- Ni yardımda bulunacakları anlaşılmak- tadır. Gene toplanıyorlar Ticaret Mektebinde Sergi ıçıh&or-— Bükreşte büyük bir galebe kazanan sporcularımız. dün döndüler Adalarda Dünkü yarışlar Adaları güzelleştirme kuru - mu tarafından tertip edilen de- niz yarışları dün saat17,30 da Büyükadada yapılmıştır. Yarışlara 16 merkep girmiş - tir. Merkepler iki kısma ayrıl - | mışlar, birinci kısmına, İstan - bul klüplerinden iştirak eden gençler bindirilmiştir. Bu kafile Nizam tarafına doğru hareket e- derek küçük tur yapmıştır. Diğer sekiz merkebe Adadaki klüp gençleri bindirilmiştir. Bun lar da Maaz yolile küçük tura çıkmışlardır. Yarış, Maden, Lü- napark ve Nizam istikametin - den telefanla takip edilmiştir. Neticede dağcılık klübünden Metin Üstündağ 25 dakika 33 saniyede birinci gelmiştir. İkin ciliği Galatasaraydan Hasan Sa imin bindiği 3 numaralı merkep, üçüncülüğü Adalı Nedimin bin diği 10 numaralı merkep kazan mışlardır. Adadan Muhibin bin diği merkep te dördüncü olmuş tur. Birinciliği kaıgnan merkebin * Numarayı taşıy od yar Yarıştan sonra, kazananlara sırasile kırmızı, yeşil, mavi, sa- rı renkte bayraklar verilmiştir. Bu bayrakların üstünde adaları güzelleştirme kurumunun ilk harfleri ile uzun kulaklı bir baş resmi vardı. Birinciliği ve ikinciliği kaza - nan adalt Mmerkeplerin sahibi Nihada 22,5 lira, üçüncülüğü ka zanan merkep sahibi Mehmet Aliye de 5 lira ikramiye veril - miştir. Yarışlar saat 6,5 ta ni - hayet bulmuştur. Çadır on beş Ağustasa kadar açık Askeri müze önünde kurulan tari- hi çadır dün bir çok halk tarafından gezilmiştir. Çadır 15 ağustosa kadar açık bulunacaktır. Çadır için, müze - yi de gezenlerden ayrı dühuliye alın- mamaktadır. Askeri müze müdürü miralay Şükrü çadırı gezenlere izahat vermiştir. KUÇUK HABERLER * Ankaradan bildirildiğine göre, Divariıt muhasebat levazım memuru İh | san, zimmetine mal geçirmek suçile tevkif edilmiştir. * İzmir İlbay muavinin Sedat, me- zunen şehrimize gelmiştir. * İstanbul Muallimler bi Bursa seyahatini yarm yapacaktır. Seyaha- te iştirak edecek öğretmenler, yarın sabah saat 8,20 de kalkacak vapuırla Yalovaya hareket edeceklerdir. * Takşi otomabillerinin yıllık fenni muayeneleri 10 temmuzda başlayacak tır. Şarbaylık fen heyı billerden çok eski olanları şartları haiz bulunmuıyanları kadro ha rici yapacaktır. * Yugoslavya konsolosu Vanko « #itch yaz tatilini geçirmek Üzere Bel grada gitmiştir. Bu müddet zarfında yerine Seherbina vekâlet edecektir. * Arjantim konsolosu Blanco Vil - lalto dün şehrimize gelmiştir. Yakın- da Barselondaki vazifesine başlamak üzere lspanyaya gidecektir. * Liman işleri genel direktörlüğü- ne atanan Rauf Manyas. dün Ankara- dan şehrimize gelmiştir. Bugün yeni vazifesine başlayacaktır. * Türkofis Berlin şubesi, 20 bin kilo tiftik ve 200 ton zeytinyağı sat- mak üzere tacirlerimizin fiyat bildir. melerini telgrafla istemiştir. * Gümrük ve Inlisarlar Bakanlığı iyac : mağa karar vermiş * Ticaret mektebi orta kısım tale- beleri bir resim sergisi açmışlardır. Sergide çok güzel afiş nümuneleri ve (250) kadar eser vardır. Sergi bir hafta açık bulunacaktır. * Edirne emniyet müdürlüğüne ta- yin edilen Demir bir iki güne kadar Edirneye gidecektir. * Tramvaylara asılanlar ve sahan- lıklarda duranlar hakkında — belediye zabıtası taralından takibat devam odi yor. Ğ * Dünkü Romanya bandıralı Daç - ya vapurlle, geçenlerde ölen Polonya İr Mareşal Pilsudakinin eşi şehrimize gelerek Polonya sefarethanesine misa fir olmuştur. * “Lâik Türk hristiyanlar Birliş',, teşekklil etmiş ve yeni idare heyeti se çilmiştir. Birliğin merkezi Beyker handadır. Birlik, çalışmaya başlamış tır. * Merinos yetiştirme çiftliği için Karaca Bey harasına almacak 25 da - mızlık koç gelmiştir * Evkaf ile Belediye arasındaki an laşamamazlığı gidermek üzere saylav larımızdan teşekkül eden heyet, 15 temmuzda işe başlayacaktır. it. No. 77 Erik Çiçekleri Mahmud YESARIİ Kvet, bunlar da lâzım..; tuzu, biberi... hareketsiz, Ölü bir aşk, yaşanır mı? Yapmacık da olsa, ağlamak, sinir- Terimi bozmuştu. Eğer sinirlerim bo- zuk olmasaydı, zavallının haline, kendimi tutamaz, kahkahalarla güler- dim. Saçlarımda gezinen parmakları tit- Tiyordu: — Ağlama, yavrum... Söyle.. söy- Ye, ben, sana ne yaptım? Yaşlr gözlerimi, onuy bir gocuk kadar masum bakışlı gözlerine dik- timt — O kadının ağıının kokusunu nasıl duydun? Nasıl duyabildin? Hernen cevap veremedi, sarsıldı; alnı kırışmıştı: — Suçum bu mu? Ağzımı, onun ağzıma yaklaştırmış- tım.. Ve itiraf edeyim, çocuğum, o gün ben, ağzımı, dişlerimi, her günkün- den daha fazla bir özenişle temizle- miş ve yıkamıştım; sonra güzel ko- kulu sakızlar çiğnemiştim , Gözlerimi, mendilimle — kuruladım, dudaklarım, — dudaklarına — değecek kadar yakın, göğsüm kabarıp inerek konuşuyordum : z — Daha ne olsun? O kadının ağ- zının koktuğunu düyabilmek - için ona, yaklaşmış olman lâzımdı.. De- mek ki, sizi birkaç dakika yalnız bı - raktığım zaman, kendinden — geçtin ve ağzına girecek gibi — konuştun! Ve eğer ağzı kokmasaymış... Kıskançlık komedisi kâfiydi; kol- poyu değiştirmek icap ediyordu ba- Şımt ağır ağır doğrulttum: — Bu ağlayışımı kıskançlık san- ma... Sen, benim kadınlık gururumu, kadınlık İzzetinefsimi çiğne O, söylemek, kendini müda! mek istiyor, kıvranıyordu. Lâkin, ben, onun ağız açmasına vakit bırak- mıyordum : — Senden, bunu ummazdım. Hıçkırıklarımı " güç tutuyormuşum gibi içimi çekiyordum: — Senden bunu ummazdım... Ben, seni, erkek biliyordum. Evet, benim, sende beğendiğim, erkeklikti. Fakat nasıl erkek? Temiz, ciddi, tam müna- sile erkek... Senin küçüleceğini hatırı- ma getirmezdim. Sen, küçülemezdin. Evet, çocuğum, hep ayni tonda söy lüyordum. Kelime kelime böyle mi söylemiştim; bunu, pek katiyetle id- > Ve ağzım, bir bahar gibi kokuyor- Ü, dia edemem. Aşağı yukarı böyle jidi. Hiç ciddiyetimi boszmuyordum, Nizam, yüzü renkten tenge girerek beni dinliyordu. Öyle gülmek, öyle gülmek istiyordum ki... Ağır, ve durgun bir sesle devam ediyordum: — Seni, yüksek, büyük gördüğüm için seviyordum. Dikkat ediyor mu - Suh, seviyordum, diyorum. Artık seni sevmiyor muyum? Bak İnkâr etmiyo- Tum, açıkça söylüyorum. Seni, hâlâ e viyorum. Fakat eskisi gibi değil... | - çim kırıldı bir kere.., Senden kırıla- cak miydım? O, nihayet dayanamadı, ellerimi tutu, kekeledi: — Yapma... Böyle söyleme... Ellerimi şiddetle çektim: — Birak... Istemiyorum. Nizamın yüzü solmuştu: — Ben, sana ne yaptım? Hiddetle bağırdım: — Daha ne yapacaksın? Beni, ya - bancı kadınların yanında küçük dü- şürdün. Bunu, sana yaraştıramam, O, erimiş, bitmiş, çoküvermişti, ve onun görbebeklerinin buğulandığı nr gördüm, şaka sınırını biraz aştığı- mı anladım. Sesimi tatlılaştırdım. Lâ- kin birden yumuşayıvermek, ilk teşi- ri kaybettirecekti. Mahzun mahzun gülümsüyordum: — Sen, bu küçüklüğü yapacak mıy dın? Senin gibi, merd bir erkek, bir kadını, sevdiğini söylediği, sevdiğini iddia ettiği bir kadını tahkir eder mi hiç ? Hakaret görüşümden ziyade, te- nin halin beni sinirlendirdi. Sinirim- den ağladım. Yavaş yavaş ona sokuluyordum: — Beni, hodbin zannetme, Seni, kendime esir etmek istemiyorum. Bu- na hakkım olmadığını da biliyorum. Erkeksin, gönlünün istediği, beğen - kadınla konuşür, gezer, tozabi- . Fakat bunun, bir haddi vardır, il mi? Bu, biraz da nezaket mese- lesi... Senin gibi centitmen adama, ya- raşır mı? Bir kedi gibi sokuluşum, onu, büs- bütün perişan etmişti; gözlerinden iki damla yaş yanaklarına sızmıştı, Ve Bir cigara yak, dudaklarıma iliştir. Şimdi, © an gözlerimin önüne geldi. Onun; o, tunç gibi erkeğin ağla - ması... Benim yerimde, başka bir ka- dın olsaydı, bu vaziyetini, güç idare ederdi. Ell:r=un omuzlarını tuttum, ve yanal sızan yaşları, dudak. l.ını)ı'ılı kuruttum, p O, bu mükâfatı, hak etmişti. Bahriyeli genç zabitim için, bir kot- ra alabilirdim ve bu deniz adamına, kotra pek yaknı Onun kaptanlığ Bi görmek İsterdim. VEN Fakat bende, kotranın hazin hâtı- rası var. Onu eşelemek, deşmek iste- miyordum, "Bir motör almağı — düşündüm. Ne- dense, ben, motörden hiç hoşlanmar. Çatanaları, motörleri, bu devir insan- lara benzetirim, gülünç bulurum. Sonra, motörde tayfa, çarkçı falan bulunacaktı; onunla yalmız kalamıya- caktım. Onunla başbaşa kalıp gezemi yecek olduktan sonra, motörün ne keyfi, ne zevki olurdu ki... Zenginliğimin fakirli; şi | man duydum. Zenginliğimin fakirliği, diyorum. Burta şaştın mı, çocuğum? Bizim zenginliğimiz, çok zavallı... Amerika milyonerlerini, milyarderle- rini düşünüyorum ve öyle zengin Ol- mak istiyordum. Sevgilim için, şık, son gistem bir yat yaptırırdım ve Ak- denizin güneşli, renk renk yanan kıyı- larında dolaşırdık. Hayatımda, ön çok üzüldüğüm şey, bu, oldu. Fakat ben, bunun acısını, kıtmen çıkardım. Sevgilim, iki aylık izin almıştı. Pa saportlarımızı çıkarttık, bir Hüks se - yahat vapuruna bindik. Italyada, va- puru değiştirdik “Cote d'Azure” e geç tik. Sonra Afrika kıyılarımı gezdik. Birkaç gün Mısırda kaldık. Bu seyahat, beni çok eğlendirmiş- ti Nizam, iyi bir yol arkadaşı idi. Evet, çocuğum, her günlük, alelâ- de arkadaşlık başka, yol arkadaşlığı büsbütün başkadır. Yolculukta, insa- şına öyle umulmadık, hâtıra gel medik vakalar, hâdiseler gelir ki... In san, ne kadar ihtiyatlı, ne kadar uya- İ BUDA BENDEN İ ÇOCUKLARIN DÜNYASI Bir yeğenim var. Adı Hikmet, |iki yaşmda. İki gündür anasıy- la bizdeler. Ben iki gündür ye- ni bir dünya keşfetmiş gibi se « vinç ve hayranlık içindeyim. Şimdiye kadar sevdiğim, hay-« ran olduğum çocukların sayısı sayılamıyacak kadar çoktür. Ço cuğu sınırsiz severim. Ancak ço cuğu anlamak için insanın otu « zuna gelmesi lâzımmış. Çocuk, güzel bir cildin içinde dört beş sayfalık bir kitaba benziyor. İn- san, cildinin güzelliğinden ve sayfalarının azlığından kolayca okuyup anlıyacağını sanıyor. Oysa ki, bu kitahı anlamak için yılların geçmesi lâzımmış. Ben bunu iki gündür gözümün önün de gülen, ağlıyan, uyuyan, kı « mıldanan, sevinen ve şaşan ye « ğenime bakarak anladım. Çocu« ğu anlamadım, ters anlamayın, Ççocuğu anlamanın güçlüğünü anladım. Dikkat ettim; o, kâinatın gü- zelliğini, hareketini ve teferrua: tını bizden iyi seziyor. Tulumbadan su - çekilirken, onun, akan suyun başında ne bü yük bir alâkayla durduğunu gör düm. Yalağa yukardan düşen su « Yyun pırıltısı onun gözleri için sı- | nırsız bir zevk, Ben ki, her gün bu tulumbadan akan suya - bir dakika olsun bakmağı aklıma getirmemişimdir, Dün, onun yanında durdum ve iki yaşındaki yeğenimin göz leriyle taş bir yalağa dökülen suyun güzelliğine erişebildim. Artık, hep Hikmetin üstünde durduğu şeylere ben de dikkat ediyorum. Ve kırmızı tepeli be- yaz horozları, bir bardağın ca- munda ışıldıyan güneş — ışıkları, bir kâğıdın üstüne çizilen şekik siz kurşun kalem izleri ve bir tahta oyuncağın cilâlı yuvarlak lığıyla dolu ışığı, boyası . biçimlerinin arasındaki ayrılık - ları sayıya gelmez yeni bir dün yaya giriyorum. Orhan SELİM İTETETOR SÖSYETESİNİ isatınalma işi Telefon gosyetesi imtiyazının satın alınması işi hakkında Bayındırlık ba- kanlığı ile temaslar yapacak olan sos yete delegeleri Jan Bayon ve Frank Gil Ankaraya gitmişlerdir. Delegeler, satışa esas olacak hesaplara göre ha- zırladıkları teklifleri bugünlerde ba « kanlığa hildireceklerdir. Uyuşma olmazsa, tesisata değer biçmek suretile mesele sona erdirile« cek, bunda da anlaşılamazsa, iş hake- me havüale edilecektir. Hükümet iş « letmeye el koymak için müzakerelerin bitmesini bekliyecek değildir. Hükü « metin satın alma hakkınr kullanması için tayin olunan bir yıllık müddet on gün sonra tamamlanacaktır. ——— Vapur içinde giyinme, soyunma yeri Kadro haricine çıkarlan — Akay i* daresinin Büyükada vapuru, Adalart Güzelleştirme cemiyeti tarafından sa- tın alınarak Yürükali plâjı önüne ge- tirilecektir. Vapur, burada banyonutl Biyinip soyunma yeri vazifesini göres cektir. l nık bulunsa, gene vakaları, hâdiscleri dilediği gibi idare edemez. Yolculuk- ta, beklenmedik vaziyetler, umulma- dıik hâdiseler hâkimdir, 4 İşte, yol arkadaşının, yol arkadaş“ lığının kıymeti, echemmiyeti böyle 24 mna: tutmuyordu. Bu, mi dir, yavrum. Bir arkadaşla deniz çuluğuna çıkarsın, yarı yolda arkadaf hastalanıverir. Artık o yolculuğun N€ tadı kalır, ne tuzu... Deniz üstünde olduğunuz için, ist tediğiniz zaman karaya çıkamarsın!li Bu, ne felâkettir, biliyor musunuz? Arkadaşın hastalığı, yalnız neff kaçırmakla kalmaz; etrafındakileri Ğ* Adeta hasta eder. 4 Bu yandan tehlike yoktu. Fakat yöf tulukta, bilhassa deniz yolculuğundu! arkadaşın buyu, ve ıhşkyınlı_k' gör önünde tutulacak bir şeydir. Seyahate çıktığımız zaman, me' yâz sonuydu. Sonbaharda, deniz tuluğu pek keyflidir. Hele geceleri... Denizin ortasında parlak yıldız civert göğe bakarak sahahlamak yulmaz bir zevktir. Eğer arkadaşın ve daha do | açıkça söyliyeyim, sevgilinin, uyk rahatına düşkün bir adamsa, yoltil luktan vazgeçmeli, geri dönmi L olt Bi