29 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

29 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3ıo | AVCILIK HİKÂYELERİ | iran Ormanlarında. Avcılık — Çakal Tilki Gibi Kurnaz Avlanması Çok G Olan Bir Hayvandır Kaplan kurşunu yiyince boylu boyunca yere uzanıverdi Pars etrafına şüphe ile bakıyor... Bizi gördü mü, bize taarruz edecek mi? İranım şarkı şimalisinde dağ. lik Khorasan havelisi, avcılık için ideal bir memlekettir. He- men hemen çöl halinde olan bu memlekette sıra dağlar uzanır, Yüksek fidanlıklar - çalılıklarla nöbet nöbet biribirini takip eder. Otlaklarda yabani keçiler, ge- yikler, yabani koyunlar, antilop geyikleri otlar. Ormanlarda ise, konuklar daha korkunç ve yırtı- cıdır. Aslandan maada, bütün vahşi hayvanlar vardır. Yaban ıd;înuıu, ayı, kurt, pars ve kap- ( Khorasana giderek avlanmak kolay değildir. Avcılar için cen- net sayılacak bu ülke Asyanım kalbinde olduğu gibi, malüm patikalardan günlerce uzakta- | dır; Amaca, ancak bin zorluğu yenerek vâsıl olunabilir. Burada Avcılık Kolay değil Yüksek ve münzevi dağlarda- ki son köye geldikten sonra ora- da durulur. Konuk sever halkı yabancı misafirlere seccade ve semaver getirirler, Bunlar, İran hayatının ayrılmaz iki parçası- dır. İranlılar, yeni gördükleri etomobili, hele magnesiumlu fo- toğrafın parlaklıklarını hayretle seyrederler. Burada, av seferinin plânı ya- Bir ayı Büyük bir dağ öküzünün kafası pılir, Yola çıkılırken kılavuzluk va hamallık edecekler, köyden seçilir. Köyden ayrılmazdan ön- ce tüfekler bir defa daha muaye- ne olunur. Bu havalide avlanan bir zat şöylece anlatıyor: Dağlar ve orman- lar arasında Birkaç saat yürüdükten sonra kamp kuracağımız mahalle ge- liyoruz. Çadırlarımızı kuruyo- ruz, Yerliler çadır kurmak kül- fetine bile katlanmazlar. Fakat garplılar, 2.500 metre yüksek- likte açıkta yatmağa dayana- mazlar. Birkaç saatlik çalışma- dan sonra kamp kuruldu. Yerli- “Oto, geride birakıldı. Bıltı ler, kendilerine iki ağaç arasın- görmemiş vahşi ormanda yapı- | lacak kamp için, ancak hayvan- ların taşıyacağı hafif eşya götü- rülebilir. Patika müsaade ettik- çe, hayvanla seyahat ediyoruz. Kuvvetimizi, mümkün mertebe tasarruf etmek gerektir, avcısı |serbest bırakıldı. | da bir sığınak yaptılar, Çadır- lar iyice çakıldı, yük hayvanları Mutfakların yeri tesbit edildi. Yakındaki kaynaktan su aldık. Sonra kürü odun topladık. Akşam yemeğini hazırladık. Ateş üstüne bir ten- cere asılı.. Aramızdaki biricik bayan, yemeği pişirmek vazife- siyle meşgul. Yerlilerden biri marmiten vazifesini yapıyor, a- teşe bakıyor.. Bu sırada, tence- reden çıkan güzel ve iştiha açı- ct koku, onu, geyiklerin izlerin- den fazla alâkadar ediyor. Bu yerli avcılar, güzel bir insan ti- pidir. Dağlık havaliyi her taraf- | tan gezmiş olduğu için, orman- lar arasında kaybolmryacak bi- ricik insan bu yerli avcılardır. Yerlilerin tüfeği 'Yerli avcının silâhr en eski bir tüfektir. Çakmak taşı ve çiçekli uzun ve ağır bir. demir boru.. Yüz yıl oluyor ki, bu çeşit tüfek- ler Avrupada — kullanılmıyor. Bunun yuverlak — kurşunları 15 milimetreliktir; Avruapdaki as- keri tüfeklerin iki mislidir. Yerli avcı, bazan haftalarca devam eden av seferinde kendi- sine lâzım olacak eşyayı sırtın- da taşıdığı bir torbaya yerleştir. miştir. Bu torbanın muhteviya- tt pek basittir. Barut kutusu, kurşun, birkaç çakmak taşı bir parça katı ekmek ve ekseriya küçük bir paket afyon. Bu mem- lekztte esrar tiryakileri de çok- Yerlıler, eski tüfeklerini usta- lıkla kullanırlar. Ancak bunların atış mesafesi yeni silâhlardan çok aşağıdır. Ancak otuz kırk adımda iyice nişan alınabilir. Yerli avcı, ateş etmeden evvel kaplan veya parsın pek yakın gelmesini beklemek mecburiye- undedir. Bu şartlar altında av- Se%#(îğâe L;&& r Yeni Evlenenler Ve Çocuk Meşhur Niçe'nin şöyle bir sö- zü vardır: “Adamın cinsi terbiyesi ve ta- biati fikir dağının en yüksek te- pesine kadar her noktada kendi- ni göste.ir.” Cinsi terbiyenin ne olduğunu henüz bilmiyenlerin fikir tepe - lerinde çalı çırpıdan başka bir şey görünmemesinden daha haklı ne olabilir? Maalesef bize gzlen mektupların çoğu basit cinsi terbiye meselelerine taal- lük ediyor . Eskiş-hirde Cümhuriy -t ma- ballesinde Mehmet Oruç imza- sile gelen mektup baş'.1 mem' - ket!:>” lise talebesinin bildiği malümata ait r ırgularla dolu - dur. Bu mektubua bir noktasın- da der' >r kit e Bütün müşküllerden son- ra evlendik. Ama gene bit müş- kül karşısındayız. Kazancım kâ- fi gelmediği için kendimizi ge- çindirmekte hayli sıkıntılar çe- kiyoruz. Derken aramızda ev - Tenmemizin mahsulü görünecek, Bunu o da özlüyor, ailesi de. ancak ben düşünüyorum ki... Mehmet Oruc'a ve onuri gibi tereddüt içinde bulunanlara şu basit kaideleri tekrar etmekte fayda vardır: Yeni evlenenler, hele bütçele. ri dar olanlar çocuk yapmağı iki üç sene geri bırakmalıdır. Uzviyetleri ve bütçeleri yeni va- ziyete alışıncıya kadar... Bu geri bırakmak yalnız ana baba için değil, çocuk için de lâ- zımdır. Çüncü çocuk anasının, babasının endişeden, — istikbal düşüncesinden mümkün olduğu kadar uzak bulundukları, artık vaziyetlerini, aralarındaki mü - nasebeti iyiden iyiye tayin et- tikleri bir zamanda vücuda gel- melidir, Ama, dikkat edilmeli: Bu za- rıan çok uzatılırsa nihayet bu geri bırakma akamete de sebep olabilir. Haydan geten huya gider Erkekler bazan bir genç kız- la tanışır tanışmaz ona gönül dökmekte, hayal yolları açmak- ta kendi hesaplarına kâr görür ve genç kızlar üzerinde nasıl bir tesir bırakacaklarını hesap etmezler, Halbuki bu ayak üstü vaitleri çok defa bir genç kızı günler ve aylarca düşündürür, uykusuna girer, neş'esini kaçı- rır. İşte Çamlıca'dan M. K, imza- sile mektup yazan kızın hali... | | kızlarla randövüsüne l için randövüsüne gelmiyen ve Günile, saatile haber veriyor ki, bir gün Kadıköy'ünde bir bah- riyeli ile tanışmışlar, beraber gezmişler ve ertesi gln için randevüleşmişler. Ertesi gün, kim bilir nasıl hulyalarla evin- den erken çıkan M. K. randevu vaktini beklerken şeytan karşı- sına sevgilisini çıkarmış. Fakat nasıl? Mektubunu okuyalım: *.w Tramvaya binmek için du- rak mahalline giderken bahri- yeliyi tanımadığım bazı bayan- Tarla yukarı giden tramvayda gördüm. Fakat o beni görmedi. Benzetmişimdir ümidile rande - vuya yine gittim, ama o yoktu. Arkadaşını gördüm ve tanrma- dığım iki kişi ile eve kadar pe- şimden geldiler. Aradan iki gün geçtikten sonra ondan mek- tup aldım. Cevap bekliyor. Ne yazayım?.” M.K. nin bizden istediği mektup nümunesi olmasa gerek, Nasıl hareket etmesi lâzımgel- diğini soruyorsa fikrimizi söy- liyelim: Cevap vermesin, Başka gitmek kendilerine arkadaşlarını gön deren bir çapkıma başka türlü muamele etmek küçüklük olur. e Kardeşinin kızı ve arkadağı ... Kadıköy'ünde Altıyol Ağzın- da M. Savni imzasile: * Rahmetli kardeşimin yir« mi iki yaşında bir kızı ile bera- ber oturuyoruz. Ben ondan da- ha küçük olduğum için kendisi- ne abla diyorum. Bazı hastalık- lar geçiren ablamın ailece nazı- nı çekeriz ve kendisini çok seve- riz. Bundan dolayıdır ki, evimi- ze sık sık gelen ve bir kibar ai- lenin evlâdı olduğu halde henüz hiçbir iş sahibi olmıyan arkada- şımla onun evlenmesine razı olamıyorum, Arkadaşım benden gizli olarak kardeşimin — kızını ailemizden istemiş. Buna nasıl mâni olabilirim?..” Kolay: Ablanızla bir olarak. Fakat bakalım ablanız da sizin fikrinizde mi? Ya arkadaşınız ailenizden evvel onun rızasını elde etmiş ise!. O zaman mâni olmağa —kalkmanız — manasız olur, Hem sizin bu evlenmeğe neden mâni olmak istemenizin sebebi pek iyi anlaşılmıyor. Ar. kadaşınızın iş güç sahibi olma- ması mı, yoksa şu her erkekte kendi yakınlarına kar$şı gizlice mevcut olan kıskançlık mı?!!, lanmak için insan elinden emin olmalıdır, sağlam yürek sahib' bulunmalıdır. Geceleri korkunç Konser Günün aydınlık saatlerinde ormanlar sakindir, sanki 1ssız- dır, sakini yoktur. Fakat güneş dağlar arkasından kaybolur ol maz, gecenin türlü korkunç ses- leri başlar. Kampımızın etrafın- da üç, dör tane geyik bağrışıyor. dalların hışıltıları işitiliyor. Ge- ce sükünetini başka sesler de bo- zar, Ayının derin homurdanma- sı, büyük yırtıcı lııyvınıırın or- talığa korku salan leri.. Uzakta bir kurdun ve çakalların ulumaları, bu korkunç konseri tamamlar, Çakallardan birini ilk gece te- peledik, Çakal, tilki gibi kurnaz ve avlanması güç bir hayvandır. Pars avı Bu havalide pusuya yatarak avlanmaktan başka çare yoktur. Başka çeşit avlanma usülleri burada tatbik edilemez. Vahşi hayvanlardan birinin izi bulun- du mu, avcılar ve köpekler, san- dıkların dibinde hareketsiz bek- lerler. Yaprakların en küçük hareketini tarassut ederler. Birdenbire — ah! ne unuıul- parsın ihtiyatlı yürüdüğü goru- lürt.. Pars etrafına şüphe ile ba- kıyor. Bereket versin ki, rüzgâr bize müsait. Sevincimizden tit - riyoruz. Bizi gördü mü? Bize taarruz edecek mi? Yoksa kaça- cak mı? Gök gürlemesini andıran bir Kgürültü gecenin sükünunu yırt- tr. Ateş edildi. Ormanın her ta- rafından aksi sedalar geliyor. Tüfeğin dumanı kalkınca, muh- teşem hayvanın yerde, hareket- siz, sırt üstü yattığını gördük. Usta elden çıkan bir kurşun, yü- reğine isabet —etmişti. Yırtıcı hayvanın güzel postunu bir ga- nimet gibi memleketimize götü- Teceğiz. 20 - 6 - 935 —e (e DERSLERİ îıuınmoııııııııuııunıııııuııı'î |Yeni başlıyanlar için : 68 Fena taksim Bazı oyunlarda, kozlar ha- sımlara müsav” dağılmamışsa kozdan zayıf düşeceğinizi anlar- sınız. O zaman bu gibi fena | taksimlere karşı tedbirli olma- nız lâzımdır, Bunun için de, eğer yapacak uzun kâğıdmıı yoksa, hasımların kozlarını bi « tirmeğe çalışmaktansa sağlam kâğıtlarınızı yapmak ve sonra kuvvetli tarafınızdaki küçük kozlarla kâğıt kesmeğe uğraş « mak daha doğru bir iştir. Meselâ morda: Kör: 7,5 Karo: As, 7, 6, 5 'Trefl: Rua, 8, 5,2 Pik: 9, 8, 4 Elinizde de: Kör: As,rua,9,4,Z Karo: 4 Trefl: As, 4, 3 Pik: 7,6, 5,2 Var, Dir kör oynuyorsunuz, Oyuna karo ruasile başlanmış- tır. İkinci karoyu kesiniz, trefl ruasile eli mora geçiriniz ve üçüncü karoyu kesiniz. Buna mukabil ,kozdan zayıf ta olsanız, öteki üç renkten kuv- vetli iseniz, hasım kozdan sağ- lam da kalsa yapacak rengi ol madığı için, koz çekiniz. Eğer koz çekmezseniz o zaman sağ- lam kâğıtlarınızı keser, Meselâ morda: Kör: 8 Karo: As, vale, 7, 4 Trefl: Rua, vale, 5, 2 Pik: Vale, 7, 6, 2 Elinizde de: Kör: As, rua, 7, 5,2 Karo: Dam, 5,2 Trefl: 10, 4, 3 Pik: As, dam Var. Koz kör. Oyuna pik ot lusu ile başlanmıştır. Hiçbir renkten korkunuz ol- madığı için, altı kozunuz olduğu haldekoz çekiniz, Bilenler için Kâğıdı (S) vermiştir. (8) bir kör, (O) iki trefi, (N3 dört kör söylemiştir. (0) oyuna trefl ruasile başla- mıştır. Bunu as ile alan (S) nin en iyi oyun tarzınır karşılıklı kâğıt kesmesi olduğu apaçıktrı. At. cak kargılıklı KâZıt kesmeğe he- men başlarsa, (E) morun kese- uğııonıkıue( üstüne iki ka- kaçacaktır; işte u sırada, (8S) karo oynıyacak olursa, ar- kadaşının onlu verdiğini gören (O), as ile alacı : ve karoyu ar» k daşrıa kestirecektir. Bunun için karşılıklı kesmeğe başlamadan evvel (S) karo oye namalı ve karc dan hemen iki 1ö- ve yapr ılıdır. ondan sonra kar- şılıklı istediği gibi keser, Trensip: Oyuncu, karşılıklı kesmeğe başları ıdan evvel baş- ka renklerden yapabileceği sağ- lam kâğtıları almalıdır. Bu sır retle hasımlar karşı'ıklı kesme sırasınd kâğıt caçamazlar, |uucun Aııı.ıll 3 LİRA—Tuvalete ve ıtriyata ait her me yapmak isterseniz herkesin Vapa- bileceği şekilde formülünü vazar gönderirim veya öğretirim. Sonfen lâboratuvatı, Kadıköy rıhtımı 76. . 4675 ... Müderris doktor Raşit Tahsin akıl ve sinir hekimi Bostancıda Tepe ma- hallesinde 88 numaralı evinde hasta- larını her gün öğleden soşra kabül e- der. Telefon 52,232,

Bu sayıdan diğer sayfalar: