Fransız Frangı Ve Türk Parası Yransız İrangı Bugünkü değerin- den düşerse Türk parası ne olur? Büu sorgünün kısa ve kesin karşı- hğe gadur: 'Türk parasının değeri artar. Evet, bunda kuşkuya yer yoktur. 'Türk parası değerini Türk ulusu- nun güçlü varlığından ve Türk ül- kesinin — natürel zenginliklerinden alan bir ölçüdür. e Birkaç gün önce yabancı bir fi- nans adamiyle — konuşuyordum. Bu sayın finansçı söz arasında dedi ki: 1930 senesinde birisi çıkıp, "Türk pa- rası dünyanın en sağlam parasıdır,, deseydi buna kim İnarurdı? Meğer böyle bir düşünce doğru imiş, bunu biz bile bilmiyormuşuz, e Bu finans adamı — 1930' senesinde büyük sarsıntılar geçiren ulusal pa- Tamızın değerini - korumak için ku- rülan bankalar konsorsiumunun de- kerli bir üyesi idi, O da bizim gibi Türk parasının geçirdiği korkunç sarsıntıları için için görmüştü, bu sebepledir ki söz- lerini önemli buluyorum. Evet, 1930 sensi başlangıcını unut- madık: İstanbul borsasında yangın bacayı sarmıştı. Türk parası spekü- lâtörlerin elinde o oluyor ve her geçen gün değerini biraz daha kaybediyordu. Bir ingiliz lirası sekiz yüz kuruştan bin iki yüz kuruşa ka- dar yükselmişti. Köşe başmdaki Da- ra bozucular bulanık suda balık avla- manın yolunu bulmüşlardı. Bu sal- gin ateşi körüklüyorlar, iyi yürekli halkı soymak için bin türlü dolap şe- En aklı başında görünen zengit- lerden en yoksullara kadar — herkes elindeki Türk paralarını her ne de- ğere olursa olsun elinden çıkarmak, yerine bir İngilir veya Amerikan kâ- git parası koymak tasasına düşmüş- tü. Benim odgeım bile güçlükle bi- riktirdiği on beş lirayr bir. köşcbaşı para bozucusufla vermiş ve yerine al- dığı bir İngiliz lirasını kırk düğüm- le en saklı bir yerine yerleştirmişti. o Hükümetin demir pençesi, ulusal zenginliği derin bir uçuruma sürük- liyen ve halkın inan ve güvenini kö- künden sarsan bu fırtmanın — önüne geçmekte 28 şubat 930 da çıkarılan Türk parasını koruma yasası her şeyi yo- Tuna koydu. Biribiri arkası sıra çıkarılan yeni yasalar bulanık suda avlanmak isti. yen parazitlere inme indirtti. Ulusa! paramızda dilediğimiz bir kararlık artık kendini göstermiş ve hâlk ge- niş bir nefes almıştı. Beş yıldanberi geçen her gün ulusal paramızın hiç bir sarsıntıya —uğramıyacak kadar :ı.ı.ü_ olduğu inanını hepimize ver- o Son beş yıl içinde İsterlinin, dol rın değerinden neler kaybettiğini gördük. Borsa dışında bin beş yüz kuruşa kadar yükselen bir İsterlinin değeri bugün 610 kuruştur. yeri ansiz İrangının düşürülmesi söz- son günlerde herkesi yeniden ';;*Wxn;-;gı â;:lndı ki, İransız ngını değer etmiş olan Türk Dilllıd;ı";'ı::::l ÜŞ Üa yle bir düşünceye ülkemizin huıu.:knü Zkon;:ı'iıhâîıî mıı;ııı bilmemek demektir. urasını hemen - söyliyeyim Türk parasının Geğerini BE ne hiçbir sebep — yoktur. Türkiyenin da biliyoruz. Madame de Rönal acısından, Allah korkusundan kör gibi oldu, o keratanın ne adam olduğunu unuttu, ona yal- nız bir papas diye bakıyor.,, Madame de Rönal birden bire gözlerini açıp: j — Git... git buradan... dedi. ; Julen: — Bu anda, dedi, senin için ne yapmam doğru olacağını bil- sem, canımı verirdim: seni hiç bir zaman bu kadar sevmedim, meleğim, daha doğrusu ancak şimdi seni lâyık olduğun tapı- nırcasına aşk ile sevmeğe baş- ladım. Seni bırakıp gidersem, hele benim yüzümden senin bedbaht olduğunu düşündükçe, benim halim ne olur? Fakat be- nim çektiği çekeceğim ıstı- rabların sözünü etmenin sırası değil. Gideceğim, gideceğim, ruhum, Fakat ben gidersem, sa- | gerek tecim bilânçosu ve gerek öde- me bilânçosu başa baştır. Ürünlerimizi dış piyasalara sata- bilmek için serbest para rekabetle- rine uymak zorluğu karşısında deği- liz; yabancı ülkelerle aramızdaki cim anlaşmaları, karşılrkir alışveri; kolavlaştırdığı için, yine karşıl:' felakârlırlarla ürünlerimizi satabili yoruz ve satabileseğiz de... Endüstri işlerimiz yalnız iç piya- enmızdan güç alacaktır. dış piyasala- ra uzanacak bir. durumda değildir. Hütümetir hesaplı, kitaplı programı ile böyle bir zorlukla da kar;laşmi- yacaktır. Devlet bütçesi açıksızdır. Yabancı illerde de borcu yok gihi bir şeydir. Ulusun el birliği, rah birliği bütün ulusları imrendirecek kadar güçlü- dür, İşte birkaç cümle içinde özleş- tirdiğimiz bu faydalar ulusal paramı- zt en küçük bir sarsıntıdan koruma- ğa ve herhangi bir yabancı paranın oyuncağı olmaktan uzak — bulundur- mağa çok yeter. Bedri GÖKNİL Yunanistandan Yugoslavyaya Kuru Uzüm! Atina, 12 (Husust —muhabirimiz- den) — Yunanistanın Yugoslavyaya yaptığı kuru üzüm ihracatı bir tehli- ke geçirmektedir. Yugoslavya üzüm tüccarları ve bağcıları ükümetlerin- den, Yunanistandan kuru üzüm it- halinin tahdidini ve hattâ men'ini istemişlerdir. Bunun — sebebi şudur: Hemen bütün Orta Avrupa ulusları ile Yugoslavyada bu sene havaların fena gitmesi, bağlara çok büyük bir zarar vermiş, şarap fiatları da yük- selmiştir. Bu yükseliş Yugoslavyada yüzde yetmiş beşi bazan yüzde yü- zü bulmuştur. Bunun üzerine Yugos- lav şarap tüccarları, Yunanistandan kuru üzüm ithal ederek şarap yapma- Za başlamışlar, fiatlarıyyarı yarıya düşürmüşler, ellerinde az miktar şa- | Yap kalan ve z yükselterek zararların önüne geçme- ge çalışan Yugoslav bağcıları da şi- kâyete başlamışlardır. Bu arada, Yugoslavya ile Yunanis- tan arasındaki mevcut ticaret muka- welesinde tesbit edilen Yunan kuru üzüm ithalâtı miktarı çabucak bitmiş- tir. Yugoslavya tüccarları, şarap spekülâsyonundan — istifade için hü- kümetlerine müracaat etmişler, Yu- nanistanda klering yüzünden bloke kalan alacaklarma — karşılık kuru üzüm almak istediklerini söyliyerek yeniden müsaade istemişlerdir. Hü- kümet de Yunanistandan tekrar beş yüz vagon kuru üzüm ithaline müsa- âde etmiştir. Fakat bu müsaade bü- tün Yugoslav bağcılarını fena halde ayaklandırmıştır. Bununla beraber bir taraftan Yunan dövizinin düşük olması, bir taraftan da şarap fiatla- rının yüksek olması muameleyi ka- zançlı bir şekle koyduğundan, Yu- goslavya tüccarları, hükümet meki nizmasının harekete geçmesine inti- zaren işlerine bakmaktadırlar. Görünüşe göre Yunanlıların en- dişelerine bakılırsa, Yugoslavya hü- kümeti, nihayet, bağcılarını - koru- mak vaziyetinde kalacaktır ve o xa- man Yunanistandan — Yugoslavyaya kuru Üzüm da belki eskisinden STENDHAL na göz kulak olmazsam, her va- LAAARLAAAMAAAA BORSA aA AA AAA 138 Haziran Perşembe — ——— PARALAR TAN | Alış Batış Sterlin $i Slüm— Dolar 124 126 — 20 Fransız Frangı 167— 16,— 20 Liret üü —— 2üğüm 20 Belçika Frangı — Bü— Sl— 20 Drahmi 23 B 20 İsviçre ir S8l0— $i — 20 Ley M— — Ftorin Bi— Bö,>— 20 Çek Kuron — 9öze Süm Avusturya gilin — 22,50 23,50 süm 4d— Zloti Pi Prya Pengo 2350 M— 20 Ley M 15 20 Dinar Sa— Sim— Yen Söm — İsveç Kuron 3l— 32— ltan giz— 945— Mezidiye $8,50 Si Banknot 228— 2öüm— ÇEKLER Kapatış Pransız Frangı 12 Ödm İngiliz lirasr G2i Dolar 07935 Liret $.Sö— Belga 4,69,17 Drahmi 83.71,50 İaviçre Frangı 2443,50 Leva 63,73,33 Florin Çekoslovak kuronu Avusturya ' Pezeta Mark Zioti Perigo Ley Dinar Yen Çernoveta içre kuront ESHAM —————— | vab açık limanı ve bur: lacak açi 'e buraya yapılacal Bankası Mü- ,!_ a İK 950 a? 9.)0 Anadola ©6 60 525 ” 96 100 4250 $irketihayriye )16.— Tramvay 2i Bomonti - Nektac 625 Terkos 16,2$ Reji 2.55 Aslan Çimento Y0 1$ Merkez Bankası Sâ— Osmanlı Bankası l Telefon 12,80 Tttihat değirmencilik T.AS. 8,15 Şark Değirmeni 050 Şark merkez ecranesl 460 —M—M—M— e TIKRA Türk Yorcu T Kupon Kesik — 28.! Ki a a 26, z çe İ Rıgani İstikrazi dahilt TAHVİLÂT Rihtem 1050 Anadolu T ve TI 4305 » , TI Kupan Kesik H mümessil $2,35 —— Üzüm ihracatımızda Standardızasyon Üzüm ihracatının standardi- zasyon hakkında tetkikatta bu- lunmak üzere İzmire giden he- yet hazırladığı mufassal rapo - runu Ekonomi Bakanlığına ver- miştir. fazla tahdit edilecel Bu vaziyetin, bir üzüm ihracatı olmak - itibariyle Türkiye iîin de şüphesiz ehemmiyeti vardır. İhracat- çılarımızın - tetkikine ve dikkat na- zarlarına konulmak üzere bildiriyo- Fikret ADİL büyük fedakârlık da bu değil midir?.. Belki benim bu feda- krâlığımı kabul lutfunda bulu- nur da evladımı bağışlar! Bana bundan da ağır bir fedakrlık göster, hemen yapayım. — Bırak da ben kendimi ce- kit kocanla senin aranızda bu- zalandırayım. Trappe manas- lunmazsam ona her şeyi kendi kendini yakaram, B ea şün: seni evinden — alçakçasını koğar. Bu rezalet bütün Vu—ı-i.. #res'de, bütün — Besançon'da dillere destan olur, Herkes seni haksız çıkarır. ve bir. daha bu | li yüz karasından kurtulamazsın... karak: — Benim de istediğim bu ya! diye bağırdı. — Ama bu çirkin rezalet onu da felâkete sürükler! — Ben kendi kendimi alçak- tırına çekilip bir keşiş olayım arsın, Bir dü- | mı? Böyle bir hayatın zühdü, ciddiliği ANlah'ın gazabını yatış- tırabilir... Ah! Stanislas'ın has- talığı bana geçse ne olurdu... Madame de Rönal kalkıp Ju- en'in kollarına atılarak: — Onu sen de seversin, sen Madame de Rönal ayağa kal- | de seversin, değil mi? diye ba- 'dı. irı Fakat Julien'i yine Hlleş J aı,l; yir dehıeuc benka krdala z S Stanislas'ın babası sen olsan lamak, çamurlara atmak istiyo- | ne olurdu! O zaman seni oğlun- rum; belki böylelikle çocuğumu | dan çok sevmem bir günah ol- kurtarırım. — Böyle önünde kendini alçaklamak, ce- zamı çekmek değil herkesin | mazdı. — İzin verir misin? gitmeyip midir? Be- | kalayım ve seni sadece karde- nim zayıf aklımın aldığına göre şinmişim gibi seveyim. Günahı- insanın Allah için yapacağı en mızın en doğru kefareti bu olur, —İl— Barışçıları en çok korkutan işler- den birisi de İtalya ile Habeş ara- sındaki son durumdur. İtalya Pran- | sızlarla anlaştıktan ve doğu Afrika- sındaki müstemlekelerine epey asker yığdıktan sonra sınır — çarpışmaları bıribirini takip edip — duruyor. Her- kes bunun nereye varacağını araştır- makla meşgol. Bu işi bir defa da as- kerlik bakımından — incelemek, duru- mu epey aydınlatır, zannederim. Habeş ve İtalyan çarpışmasının başı 934 senesi kântınusanisinin 17 in ci günü şimali Habeşistandaki Gon- dar kasabasında bulunan - İtalyan konsoloshanesine hücumla başlar ve bunu bir sene fasıla ile 934 — senesi kânunusanisinde Somali hududunda- ki Valval çarpışması ve takriben bir ay sonra Ga Afdub'daki çatpışma takip eder. Niçin? Çünkü Habeş ve İtalyan gerginliğinin tam 40 senelik bir mazisi vardır. Ve 40 senedenbe- tidir İtalyanlar, Adta'da mahvolan ordularının, kızararak,yasını tutarken Habeşliler de milli bayram olan o gü- nü kutlularlar. 1908 deki hudut andlaşmasına, 928 senesindeki hakem andlaşmasına ve İtalyanın birçok teminatına tağ- gmen bu böyle devam edip gider. Bir taraftan İtalya doğu Afrikasındaki müstemlekelerinde siyah imparator- luğa doğru yanaşırken, öte tarafta Afrikanın biricik müstakil devleti addedilecek olan ve galiba bundan dolayı da başbuğuna (İmparatorlar imparatoru) adını veren Habeş diya- Ti göcünür dürür. — Bu hazırlık ve bu gocunmadır ki, bu sahada hudut çar- pışmalarını gayet tabil şekle sokar, Habeşliler İtalyanların andlaşma —— İTALYANIN MUHTEMEL STANM MUHTEMEL ELİ SINIRLAR. duya sahiptir ve bu ordu - gittikçe büyümekte, 1930 danberi Adisababa- da çalışan Avrupalı muallimlerin cli altında gelişmektedir. Bu hal İtal- yanların işine gelir mi? Tabil hayır. Böyle bir vaziyet karşısında İtalya için en mühim nokta Habeşistan ta- mamen kuüvvetlenmeden, teçhizatını ikmal etmeden onun üzerine fiili ve- 'ya manevi tesirler yaparak kendi İeklerini, isteklerini kabul ettirmek ve hiç olmazsa iktısadi menfaatleri- ni garanti altına almaktır. Bir defa bu temin edildikten sonra İstikbalde sıyasal vaziyetlerin imkânma göre Habeş diyarını da İtalyan sümürge- leri (müstemlekeleri) hududu içine almıya devam edilip gidecektir. Bu, ——— —— — — — eee BÜLLİ OLMAYAN SNİR. PARCALARI ABEŞİSTAR vE (TALYANIN MUHTEMEL TAARRUZ ASTİKAME TLERİ SALDIRMA #STİKANETİ MÜDAPAA HATU İtalyanın bugünkü amacıdır. Yalnız Habeşistana — doğru ilerle- me ile Afrikada sümütge edinme ha- reketleri arasında mühim farklar gö- ze€ çarpıyor. Kskiden Afrikada kolay- ca işgal ediliveren diyarlara mukabil Habeşistanda savaşa hazırlanan bir teşkilât, modern manada savaşın ehemmiyetini — kavramış idareciler görünüyor. Bu hareket ve bu teşki- lât kendi Jehlerinde olan arazi güç- lükleri ve iklim farkları ile birleşirse istilâcıları yıprandıramaz mı? Bu yıprandırma buradan beklenen eko- nomik faydalanmanın da üstüne çı- kamaz mr? Bu suallerin cevapların! gelecek yazılarımızda vermeğe çalı- şacağır. ile kendilerine tahsis etmeği vaadet- tikleri kırmızı deniz kıyısındaki Az- şöse işinde sözlerini — tutmadıkları- nı, İtalyanlar ise 1910 senesinde So- mali hududunun — tahdidi işine bap landığı halde Habeşlilerin bu işi ni- hayete erdirmeden gittiklerini ve tahdit edilmemiş olan hudut dolayı- siyle ihtilâfların uzayıp gittiğini ile- ri sürerler. Fakat hakikat şudur ki Habeş ve İtalyan ihtilâfını körükliyen sebep- lerin başında, hariçten bu memleke- tin ekonomik ve sıyasal işlerine vaki olan müdahale keyfiyeti gelir. Habeşistan gerek ziraat bakımın- dan ve gerekse madenleri hlhıdyhıv omaşusu dübariyle bu zengil istifade etmeyi İtalya kendisi için bir hak olarak görmektedir. Zaten kırk sene evvelki patırdı da bunun için başlamıştı. İtalyan, bunu tabil hak olarak görürken 1933 te Habc- şistana gelen Japon müteşebbisleri- nin hayli mühim imtiyazlar cide et- mesi, rıııı'üxkxin Nü menbalarında büyük tesislere girişmeleri, İtalyayı işini sıkt tutmağa ve accle — ctmeğe sebep olmuştur. Bu yetişmiyormuş gibi - emperya: lizme karşı koymayı amaç edinen genç Habeşliler hareketi ve bu . işi bizzat Habeş hariciye nazırının öğ- funun ele alması. ve imparatorun şimdiye kadar hükümleri cari olan dağınık kabileleri birleştirerek kuv - vetli ve merkezi bir devlet kurmaza çalışması İtalyanım — Habeşistanda umduğu ve tasarladığı ekonomik faydalanma siyasasını tehlikeye dü- şürmeğe başlamıştır. İmparator, sal- tanatının bidayetinde mütcaddit is- yanları bastırarak ve sonta da yaptı- ı yollarla memleketin — muhtelif kı- sımlarını birleştirerek her gün biraz daha kuvvetlenmeğe uğraşmaktadır. Eskiden muntazam — ordu tanımıyan Habeşistan, bugün çok az da olsa, çekirdek de bir. muntazam or- en Boğazlar komisyonundan Japonya çekilmiyecek Boğazlar komisyonu evvelki gün Amiral Mehmet Alinin baş kanlığı altında mutat toplantı- sını yapmıştır. Komisyonun ye ni yıla ait kadro ve teşkilâtı hü- kümet tarafından kabul edilmiş ve genel yazgan Salih vazife - sinde bırakılmıştır. Toplantıdan sonra Japonya- nın Uluslar Kurumundan çe - kilmiş bulunması ve Boğazlar komisyonunun da Uluslar Ku- ması dolayısile komisyonda a- za bulunan Japon Ataşenavali- nin bu vaziyet üzerine komis - yonda bulunup bulunamıyaca - ğı meselesi mevzuu bahis ol - muştur. Bizim edindiğimiz malüma - ta göre Boğazlar komisyonu Uluslar Kurumu tarafından teş kil edilmeyip Lozan muahede- sine merbut Boğazlar protoko- ha müucibince teşekkül etmiş - tir. Japonya hükümeti Boğazlar protokolunu genel savaşa işti » rak etmiş bir devlet sıfatile im- zalamıştır. Bugün Uluslar Ku- rumundan çekilmiş olması, Bo- ğazlar komisyonundan çekil - mesini icap ettirmez. Netekim Uluslar Kurumu Pasifik deni - zinde bulunan bazı adaların mandasını Japonyaya vermiş tir, Fakat, Japonya Uluslar Ku rumundan çekildiği halde bu a- daların mandasını elân muhafa za etmektedir. - ——— Sivil elbiseler giyildi Kıyafet kanununun ruhani « ler hakkındaki maddesi dün tat bik alanma girmiştir. Bütün Tu haniler dün mabetler dışarısın- da sivil elbiselerini giymişler - dir. Ruhanilerin sivil ve mede- ni elbiselerile gezmeleri, göze batan eskiliği ortadan kaldır - mıştır, Yalnız Fatih taraflarında ih- tiyar bir papas, ruhani kıyafet- le sokağa çıkmış ise de bunun aklında sakatlık olduğu anla « tatbik alanına girdiği ihtar edil” Yalnız cenaze âyinlerinde ruhaniler, ruhani elbiseleri ile kabre gitmişler ve dönüşte is€ sivil elbiselerini giymişlerdir. Papanın mümessili de dün sivil elbisesini giymiş ve bu- nunla bazı ziyaretlerde bulun- müuştur, Altın hazinesi Bir müddet evvel Boludan İstanbır- la gelmiş olan Mehmet Osman adir biri geçen günü Beyoğlu sarraf ve ku mcularına bir madeni göstererek satılık altın külçesi olduğunu söyle- miştir. Elindeki külçeler ham maden halinde bulunduğundan alıcısı çıkma” mış ve etrafında bir şüphe de uyan” dırmıştır. Bunun üzerine Polis tara> fından elindeki külçe ve ayrıca bif torba içindeki iki kilelük maden Osr mandan alınmış, darphaneye gönderil miştir. Yapılan soruşturmalarda Os - man bunları Boluda kendi köyünde bulduğunu ve satmak için buray getirdiğini söylemiştir. Ham külçe halinde bulunan bu madenler müsbet netice verirse Boluda etraflıca bir toP rak araştırması yapılacaktır, Allah'ın gazabını da - yatıştırı- rız. Madame de Rönal kalkıp iki eli ile Julien'in başını tuttu ve kollarını gerip onun gözlerine bakarak: — Ya ben? dedi, ya ben? seni bir kardeş gibi sevmek benim elimden gelir mi? Jülien hüngür hüngür ağlı- yordu. Onun ayaklarına kapa- nıp: — Dediğini yaparım, dedi; her ne emredersen et, yaparım; benim için yapacak başka ne var kit Aklım körleşti; ne tarafa başvuracağımı bilemiyorum. Bu radan gidersem sen her şeyi ko- cana anlatır, kendini de, onu da mahvedersin. Kalsam, evladının ölümüne benim sebeb olduğu- mu sanıyor, acıdan ölüyorsun. Benim gitmemin ne tesiri ola- cak, istersen bir dene. İstersen ben günahımızm cezasmı çek- mek için bir hafta seni bırakıp gideyim, Sbld:x günümü, senin seçeceğin yerde ireyi her şeyden elimi çelıîşçün.gt sela Bray-le-Haut manastırına giderim: fakat sen de, benim bulunmadığım bu zaman içinde kocana bir şey söylemiyeceğine yemin et. Bir düşün, sen ona bir şey söylersen bir daha be- nim geri gelmeme imkân kal- maz. Madame de Rönal söz verdi, Juhken gitti, fakat iki gün geç- meden geri çağrıldı. — Sen burada olmayınca be- nim yeminimi tutmam kabil ol- muyor. Sen her an burada bu- lunup da bakışlarınla bana sus- mamı emretmezsen kocama her şeyi anlatıvereceğim. Bu kötü, pis hayatın her saati bana bir gün gibi geliyor. Nihayet Tanrı, bu zavallı anaya acıdı. Stanislas yavaş yavaş tehlikeyi atlattı. Fakat artık eski tasasızlık, sihir bozul- muştu; madame de Rönal gü- nahının büyüklüğünü kavramış, bir daha müvazeneyi bulamı- yordu. Vicdan azabı dinmedi, böyle samimiğ bir insanın gön- lünde tutabileceği bütün yeri kapladı. Şimdi madame de Rö- nal'in hayatının yarısı cennette, yarısı cehennemde geçiyordu? Julien'i görmediği vakit cehen- nem, onun dizlerine kapandığ! anlar cennet.., Julien'e, kendini bütün bütün aşkıma bıraktıği anlarda bile: “Artık hiçbir um- dum kalmadı, diyordu: bir İa- netleme olduğumu, bir dahâ kurtulamıyacak bir lanetlemt olduğumu bliyorum. Sen gens” sin, sen bana kapıldın, Tafrf senin suçunu bağışlar; f t ben bir lanetlemeyim. şüphesiz olarak biliyorum. _K“;' kuyorum: Cehennemi görür (€ kim korkmaz? Fakat, doğrüs yaptığıma pişman değilim. suçu önceden işlememiş ol anu şimdi işlerdim. Yalnız da beni bu dünyada, elimden evlâ larımı alarak :ezılaııı.lırm”";'_ hakkımdan çok bahtiyarlık tâ mış olurum. Bazı anlar da oluyor: pari — Bari sen, Julien'in sen bahtiyar mısım? dıymdiğî“d. Ben seni istediğin gibi, il"? kadar sevebiliyor m&ıy:"_ı'_ AÇ (Arkası VAf? ” |