11 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

11 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—- “11.6-935 Ankara GA A Bir Oğul Babasını Hak- |Ankara, bol Yerinde (Husust muhabirimiz bildiriyor) — Bugün adliye Öldürdü! Samsun, 10 inde '€eci bir cinayet işlenmiştir: Hukuk mahkemesinde büyük oğlu âleyhine açtığı davayı takip eden Rizeli Hafız Hakkı, adliye binasının içinde küçük oğlu Mustafa tarafından tabanca ile Sidürülmüştür. Çıkan kurşunlardan yedisi Hakkıya rast gelmiş, irisi de hâdise ile alâkası bulunmayan Ahmede rastgelerek Ayağından yaralamıştır. Katil derhal tevkif edilmiş, tahkikata başlanmıştır. ; Köylere Alınacak Radyolar * (Ankara, 10 (Muhabirimizin telefonu) — Edirne saylavı Mus- tafa Boykan kamutaya köylerin ihtiyaçları için getirilecek radyo- ile yedek parçalarının vergiden muafiyeti için bir kanun lâyi- t vermiştir. Mustafa Mecdi bu teklifinde şunları ileri sürüyor: 1, 1 — Köy, kasaba ve şehirler ile hükümetçe mevcudiyetleri tas- dik ve tesçil edilmiş içtimai, iktisadi, zirai, siyasi ve ilmi teşek- küllerin ve şubelerinin mânevi şahsiyetleri ihtiyacı için posta, tel &raf ve telefon umum müdürlü; vasıtasile getirecekleri radyo ahizelerinden ve Türkiyede imal için icap eden parçalarından ve ayrıca demir parçalarından halen mevcut ve ileride konulacak gümrük ve sair vergi ve resinfi. lerden hiç birisi alınmaz. V, Diğer radyolardan her sene istifa edilen resim bu muafiyete Gahil değildir. Bu muafiyetten istifade için posta, telgraf ve tele- fon umum müdürlüğüne müracaat edilerek ruhsatname almak Şarttır, 2 — Kasaba ve şehirler çiftçilerine almacak radyoların bedeli, belediyeler hâsılatından, belediyesi olmayan köylerde ihtiyar leyetlerinin toplattıracakları paradan alımır. Lüzumu halinde Vilâyet, kaza ve nahiyelere icap eden yardımlar yaptırılır. 3 — Bu kabil muaf olarak getirilen radyoların yerlerine konul- Ması, tamiri ve iyi muhafazası için köy ihtiyar heyetlerinin mü- Tacaatı halinde umumi heyetçe her türlü yardrm bedava yapılır. Bu kanun neşrinden altı ay sonra muteber olacaktır. —e MAASLADP VE DonecT.n Maaşlı ve Ücretli Memur- ların Yeni Baremde Yerleri Memurlar 15 Dereceye Ayrıldı İHUSUSİ MUHABİRİMİZ BİLDİRİYOR) Ankarı, 10 ı.M'ımq,.rı.ıı- komisyonu tarafından tarlaştırılan esaslar içinde hazır- “'üu. barem kanun projesi Bakanlar k:!truıce onanmıştır. Bugünlerde eçMutaya gönderilecektir. Projenin “aslarını bildiriyorum : ıı,"""'* ve ücretli memurlar on beş Teceye ayrılmışlardır. Derecelerile, Maaş ve ücretler'şunlardır: l maaş — Maaş veya — Dereceler ücret tut tarı 150 600 1 l2s 500 2 100 400 3 90 288 4 30 256 S 70 216 6 60 168 a 50 140 8 40 112 o 35 98 10 30 B4 11 25 78 12 20 , 60 13 18 S1 14 10 40 18 "_:İııı!ı ve ücretli memurlardan ğ sek tahsilli olanlar üç senede bir, İegerleri dört senede bir terfi edebi- klerdir. Tik memuriyete girecek hdınumn'lır şu maaşlara alıma - ee Lise mezunları: 15 İiraya, yüksek mektep mezunları 25 liraya, bir Garp lisanı bilen yüksek mektep mezunla- m 30 liraya, Türkiyede yüksek mek- tepten mezun olduktan sonra, Avru- pada ayrıca tahsil görenler 35 liraya. Ücretli memurlar da bu esasa tâbi- dir. Yalnız lüzum görülürse, cretli memurlar bu maaşların bir derece yu karısındaki maaşa karşılık gelen Ücre reti alabileceklerdir. Ücretli memur - lardan maaşa geçmek isteyenler ve - ya maaşlı vazifelere lüzum görülen memurlar aldıkları ücretlere karşılık gelen maaşın bir derece aşağisındaki memuriyetlere alınabileceklerdir. Maaşlı ve ücretli memuriyetlerde birden daha fazla derecelere birden terfi esası kaldırılmıştır. Yeni barem derecelerine göre, yeniden derecele - lerinin tayin edilmesi icap eden 12, 14, 16, 17,5, 22, 45, SS lira asli maaş- lr mmurlardan bazıları, daha yukarı derecelere, bazıları da aşağı derece - lere alınacaklardır. Aşağı derecelere alınan memurla - rın terfi müddetlerine kadar mükte - sep hakları baki kalacak, yukarı de- receye alınan memurlar da yeni de- recelerinin maaşlarını alabilecekler. dir. Ücretli memurlar da, aldıkları ücretin tekabül ettiği derece ile dere- celendirileceklerdi Yunan Seçiminin Sonuncu ı!'Cl_en eserine devam edebilece ni söylemiştir. & Raılbık:n Çaldaris, ilâve ede- &l demiştir ki: Sükün istiyen hı:"m hükümet siyasasını fama huln Oonayacağına peşinen inanı 'ü"nduğunu ve hükümetin siya ..,lnı halkın bu kararına daya ak yürüteceğini bildirmiştir. 'egn'.!bim muavini Kondilis, İm sonuncunun hükümetten î:i"l hakikiğ bir geneloy, bir ül hy“i bir fırka istismar etmek is “d"!ler için de şiddetli bir ders Uğunu söylemiştir. A Metaksas'ın kazancı “Âtina, 10 (Hususi muhabiri- Bn) — Eraler Metaksas ta ları yalnız Korfo adasın « | yaptığı dilevde * “ Seçime gir- (Baş tarafı 1 incide) da Varkadiyada iki mevki kaza- nabilmişlerdir. Hükümetin tebli ğine göre müstakiller de her yer de kaybetmişlerdir. Yalnız Filo rina tarafında Fil, Drağumi lis tesi ekseriyet almıştır. Atina vilâyetinde Atina, 10 (Husust muhabiri- mizden) — Atina vilâyetinde hükümet namzetleri 37,150,Me- taksas taraftarları 13,175 ve ko münistler 10,300 rey kazanmış lardır. Bundan evvelki saylav ve son belediye seçiminde reyle rin adedi yüz bini geçmiş idi. Atina, 10 (Hususi muhabiri- mizden) — İç işleri bakanı P. Rolles dün gece gazetecilere Suya kavuşuyor (HUSUSİ MUHABIİRİMİZ TELE « FONLA BILIDIRIYOR) Ankara, 10 İsmet İnönü, Ali Çetin Kaya ile birlikte Çubuk barajında Bugfin saat beşte Ankara barajın- dan gelecek sular için yapılacak yüz- geç havuzun temel atma merasimi ya- pılmış, Başbakan, bakanlar, saylav - lar ve hükümet erkânı hazır bulun - muştur. İçme suları komisyonu reisi ee yemA L vi is sö e Kakşrenı isarn Hallasişlerin çesini anlattıktan Ssonra, Ankaraya bol su temini için yapılan geçitleri anlatarak Kızılırmak ve Sakaryadan istifade etmenin çok masraflı oldu - ğundan, nihayet barajda karar kılın- Gığını ve Ankaranın elli sene sonraki ihtiyacının da bolca temin edildiğini ve bundan böyle Ankarada su sıkın- tısı çekilmiyeceğini, Çubuktan şehre kadar boru isalesini ve bunun 856 bin liraya mal olacağını ve gelecek sene Ankaranın bol suya kavuşacağını ve su meselesine verdikleri ehemmiyeti de ayrıca belirtmiştir. Bunu müteakıben temele konmak üzere hazırlanan şişeye sokulacak kâ ada Başbakanla Nafia ve Bayındırlık bakanları imzalarını atmışlardır. Son- ra temel atılacak yere gidilerek İsmet İnönü ilk temel taşını koymuştur. Misafirlere hazırlanan büleden ağır- lanarak törene son verilmiştir. A ——— Hekimler arasında likler 10 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Mardin Merkez hü- kümet tabibi Naci Muş sıhhat müdürlüğüne, İstanbul hükümet mer kez tabibi Kocaeli Sıhhat müdürlüğü ne, İzmir hükümet merkez tabibi Nec meddin İçel sıhhat müdürlüğüne, Fat sa hükümet tabibi Ferhat Van t müdürlüğüne, Kocaeli sıhhat müdürü Hifzı Nuri, Maraş sıhhat müdürlüğü- ne tayin edilmişlerdir. Amerikalı gazeteci Gidiyor Bir müddettir memleketimiz- de bulunan, 140 Amerikan ga - zetesi muharriri Gladys Baker yarın sofyaya gidecektir. Gladys Baker Türkiye hak - kındaki ihtisaslarını anlatır - ken diyor ki: “Ankara beni hayrette bırak tı. Bana zevk verdi. Orada bu - Tunduğum müddetçe daima: (çö Kü bir gül gibi açtıracak) diye çok eski bir sözü hatırladım. *“Son söz olarak şunu söyli - yebilirim ki, Türkiyede kalışım, mesleğimin en aydınlatıcı evre- lerinden (safhalarımdan) - biri olmuştur. Etrafımda gördüğüm yeni hayatta büyük ilham bul - dum. Güzel bir konukseverlik duygusu, ırkınızın göze çarpar bir vasfıdır. İçimde, Türkiye - ye karşı daima hasret duyarak dünyayı dolasıp duracağım. Ve bir gün yine Türkiyeye gelece- ğimden eminim..,, meyenlerin nisbeti ©4 25 den fazla değildir demiştir.,, TAN SAGLIK, ESENLİK Deniz Ve Dağ dağ tabiatin iki ulu görünüşü, gösterişi.. Kaybolan güçleri yerine getirmek, sarsı- lan sağlıkları düzeltmek, hasta- lıktan yeni kalkanları dincleş-- tirmek, ikisinde de bu kudret var o enginlerin, bu genişlikle- rin... Dumanlı dağlar, sisli de- nizler!.. Dumanlara - karışınca ikisi de hulyalı onların.. Her yıl gidilir oralara, bütün bir savaş yılının yorgunluğunu gidermek, kaybolan dinçliği yerine getir- mek için.. Ve kışın karlı tepeler kış sporlarına yaradığı gibi ku- duran sinirleri yatıştırır ve gev- şeyen sinirleri pekiştirir, Orala- ra gitmek hem keyif, hem ihti- yaçtır, adamına göre... Hangisine gidilecek denize mi, dağa mı? İlkönce bunu kestir- meli, fayda görebilmek için... « Deniz iklimi, deniz <ıyıları- nn iklimidir. Havasında nem yüksek kertededir. Hava yalnız ıslak mı? İodür, bromür parça- cıkları ile de yüklü. Işık iplikle- rinin her türlüsü ve en keskin. leri. İçerilere bakılınca sıcaklığı pek öyle kolay kolay, çabuk ça- buk değişmez. Hemen hemen bunlardır yalılar ülkesinin ayırt man sıfatları... Bunlardan başka Golf-strem akıntısının tesiri se- zilir Okyanus kıyılarında. — Böyle olmakla beraber, deniz iklimi kendi kendine benzemez her yerde, Yerler vardır ki, de-« nizin üstü çok soğuktur, başka yerlerden. Bazı yerde sıcaklık kertesi değişmez, bir - düzeye gider, Bazı yerler yelsiz, bora- sızdır. Kıyılar vardır ki, çam ormanlarının yatıştırıcı tesirini duyarsınız. Akdeniz kıyılarında yağmurlar, sisler seyrektir; gü- neş çarpması çok olur, kışın bi- le.. Yaşaklık (rütubet) derecesi az yükselir. Gündüzle gecenin sıcaklığı birdenbire deği Yüksek iklimin, dağ iktiminin düzle gece arasındı bi caklık farkları. Hava kuru, neşin işıkları keskin orad: Yükseklik ülkesi ağza mek için az bin metreye çılma- h. Bin sekiz yüz metreden baş- lryan büyük yüksekliklere hat talar ancak ihtiyatla çıkabilir- ler, Deniz iklimi uyuşmuş göv- deleri uyandırır; gövdenin bes- lenmek işini hızlandırır; büyü- mesini, gelişmesini ateşler. He- le çocuklarda kemik hastalıkla- | rı, bazı deri hastalıkları, ve sıra- ca üzerinde yaptığı tesiri her- kes bilir. Deniz iklimi herkese yara- maz. Hele akciğer veremine tu- tulanlar denizden uzaklaşmalı- dır. Yürekleri hasta olanlar, tansiyonları yükselenler deniz- den iyilik görmezler. Yükseklerde, deniz - kıyıları- nın tesirinden biraz var:; Acı (Saf) hava, keskin güneş.. Ak- ciğer veremi üzerindeki tesiri belli. Birçok yıllardanberi yapı- lan dağ sanatoryomlarınm sayı- starttı. Vemik veremlerine ve Rahitis hastalıklarına faydası dokunuyor. Akciğer veremlile- rinin bazıları ile kalp hastalık- larından bazılarına ve tansiyon- ları yükselenlere yüksek yerler yaramaz. Yapacakları iyilikler ne olur- sa olsun her önüne gelen yük- sek dağlara, deniz kenarlarma gönderilemez. Yarı yüksek yay- lâlarda köyler vardır ki, kendi- lerine göre, iyilik verici tesirle- ir vardır. Kime neresi yarar? Deniz mi, dağ mı... Bunu kestirmek her ne kadar hekimin işi ise de bu işte herkesin bilmesi lâzımge- len şeyler de var. Dağlarda ol- sun, denizlerde olsun güneşin ışığı keskindir. Oralarda güneş banyosu yapmak için gövde uzun uzadıya güneşe gösterilir- se korkunç yaramazlıklar ya- par. Oralarda güneşi ilâç gibi kullanmak için çok dikkat ge- rektir. Güneşe kendini yavaş yavaş göstermeli ve göstermek için de ışık ipliklerinin henüz | diklenmediği saatleri secmeli- 4 dir. Keskin güneşli yerlerde başta şapka bulundurmak ve D gözleri korumak gerektir. Dağ- larda ve deniz kıyılarında gün- düzün sıcaklığı ile akşamın bir- den basan serinliği arasındaki fark da dikkat olunacak belli- başlı bir nesnedir. Hastalıktan yeni kalkmış ba- zı kimseler, dağlarda, deniz ke- narlarında umdukları gibi geliş- meden geri dönerler. Sebebhi? Rahat durmazlar; denizde balık avlarlar, dağlarda — spor yapar- lar. Umduklarını, - dilediklerini bulmak için dinlenmeği bilmeli. Git deniz kenarlarma, çık yüksek dağlara!.. İyi ama ora- lara önceden gidenler, gidenle- rin içinde hastalar var. Geçmez mi, bulaşamaz mı bunların has- talıkları?.. Yabancı ellerde böy- le tedavi yerlerine hastalıkları başkalarına — bulaşacak kadar ilerlemiş olanları koymazlar. Netekim bu deniz kenarlarında akciğer veremlileri yoktur. On- ları Akdeniz — kıyılarına bile göndermezler. Kemik ve bez veremleri ise ancak irini bağla- yıp açıldıktan sonra başkasına bulaşabilir. O vakit de onlar pansıman yapılarak örtülmüş bulunurlar. Demek ki deniz kı- yılarında veremin — bulaşması pek seyrek olacak, Dağlarda her ne kadar böyle değilse de, gene korunmak ted- birleri alınmış, veremlilere mah- sus yerler ayrılmış. Oralara gi- denler - biliyorlar ki gittikleri yerde dinlenebilecekler, kendi- lerine gereken neşeleri bulacak- lar, Orada otellere girecek has- talardan rapor istiyorlar. Has- ta &1 başkalarına girecek dere- cede ilerlemiş değilse alryor- lar. Sanatoryomlarda ise hasta- ların ayrı bir. yerde ve göz al- tında bulunmaları sıkı bir kon- trol altındadır. Bazı yerlerde, böyle istasyon- lara her geleni sokmuyorlar, İstasyon hekimlerinin yokla- ması ve rapor vermesi İlâzım. Niçin böyle sert davranıyorsu- nuz, derseniz, ne yapalım di- yorlar, burada sağlamlaştırmak istediğimiz körpe, cılız çocuk- larımızı korumak için... Dr. Ruçsuklu Hakkı Üzel Şeker fabrikalarının Birleştirilmesi Memleketimizdeki 4 şeker fabrika- sının idareleri birleştirilerek bir bü- rodan idare edilmeleri tamamile karar laştırılmıtşır. 27 Haziran Perşembe günü AnkaradaAnadolu şeker fabrika ları ile Turhal şeker fabrikaları his- sedarları fevkalâde bir toplantı yapa- rYak şirketin feshedilmesi işi etrafın- da konuşacaklar — ve tasfiye grupunu seçeceklerdir. Şeker fabrikaları idare- lerinin birleştirilmesinden gaye bazı tasarruflar yapabilmektir. Bu cümle- den olarak hali hazırda hem fabrika- larda, hem de bürolarda kurulu olan muhasebe teşkilât memurlarından ol- dukça tasarruf yapılacaktır. Fabrika- dardaki muhasebe teşkilât: satış mu- hasebesini tutacak, merkezde kurula- cak muhasebe teşkilâtı umumi muha- sebeye bakacaktır. Birleşme işinin ö- nümüzdeki ay içinde bitirileceği anla- şılmıştır. —— Garsonlara mektep açılıyor Istanbul Lokantacıdar cemiyeti gar sonların daha bilgili, ve sanatlarında daha usta olabilmeleri için bir gar - son mektebi açacaktır. Bu mektepte garson olmak isteyenlere mexlek ders lerinden başka ecnebi dilleri de öğre- tilecektir. Garsonlar cemiyeti mektep tinde şarbaylıktan, Turing kulüpten birer murahhasın da bulun- masını istemektedir. Mektep yakında açılacaktır. —— Şehrimizde Yugoslav talebesi LâimantmızaLilabita isminde bir Yu goslav gemisi gelmiştir. Yugoslav de niz ticaret talebelerinin staj gördük- leri bu gemi bugün limanımızdan Patrasa hareket edecek, oradan Bey- ruta giderek yoluna devam edecektir. Geminin bir ay sonra başka talebeler- le tekrar limanımıza gelmesi muhte- meldir. Talebe dün Taksimde Cümu- :ıı'lyeı âbidesine bir çelenk koymuşlar- Te eee —— Mide, Barsak ve kara- ciğer rahatsızlıklarına Afyonkarahisar Maden Suyu 3 ELE SÜRRE ALAYI Saltanat — devrinde sarayda bir değişiklik olmuş ve Ende - rün ağalarını öteye beriye da « ğgıtmak istemişler. — Bu arada meşhur Tıflı Hasan Efendi de varmış. Ağaları dağıtacak ko - misyon herkesi birer birer ça -« gırıyor, İstanbulda mevcut a laylardan hangisini — istediğini sorup — oraya çavuş olarak mı, bölük eminliği ile mi, gönderi - yormuş, Sıra Tıflr Hasan efen- diye gelmiş... Sormuşlar: — Hasan efendi, hangi alayı istersin? — Sürre alayını efendim, Hasan efendi herkesin bi nekrelerden olduğundan — ko - misyon âzası — gülmemek için kendilerini — güç tutmuşlar ve sormuşlar: — Hasan efendi, bu nasıl ce- vap? — Efendim, kulunuz, üç alay? bilirim: Sürre alayı, mevlüt ala- yı, onbeş alayı... Sürre alayında develer falan vardır da onu da- ha çok severim... demiş. Ve bu cevap üzerine Enderunda ala « koymuşlar, Ben de Tıflı Hasan efendi gi- bi eskiden iki cemiyet bilirdim: Birisi (sünnet cemiyeti) öteki düğün manasına olan (velime cemiyeti).Birincisinin tadı hâlâ damağımızdadır,diyelim. (Veli- me cemiyeti) de çoktan lime li- me oldu. Şimdi bunların yerine elerle esnaf cemiyeti gel- di... Ben bu esnaf cemiyetleri - nin, doğrusu, ne işe yaradıkla - rını bir türlü — anlayamıyorum, Bunların kuruluşları bir takım nizam ve kanunlara dayanıyor. Lâkin acaba kurumları o yasa- ların istediği ödevleri yapabili- yor mu? — Burası araştırılacak bir sey... Geçende bir terzi bayanla gö rüştüm. — Onların da cemiyeti varmış. Bana bu cemiyetin ba- şında terzilikle hiç ilişiği olma- yan bir takım adamların bulun- duğunu söyledi. Cemiyetten ne yardım gördüğünü ve ne fayda bulduğunu sordum... Güldü ve kocaman bir: — Hiç! dedi, Yalnız terziler oraya para verirlermiş. Bizim oturduğumuz apartı - mandaki kapıcının da böyle bir cemiyeti var. Yıldan yıla para veriyor. Lâkin cemiyetin ne işe yaradığını ne kendi biliyor, ne de bu cemiyet kendisinin vücu- duna lüzum olduğunu hissetti - riyor. Dün saçımı kestirirken ber- berim bana kendi cemiyetlerin- den bahsetti. Ve bu cemiyetin, ne olursa olsun, pazarları ber - ber dükkânlarını kapatmağa çalıştığını, fakat böyle bir sey olursa berberlerin büsbütün za- rarlarma olacağını söyledi. Ve anlattı ki, — bu cemiyet başları berberlerin faydasını düşüne memektedir. Ben de zaten bu.berher cemi- yetinin her ne pahasına olursa olsun berber dükkânlarını ka - patmağa çalışımalarından sinir- lendiğim için sözlerini dikkatle dinledim, Bakınız bu adam ne âiyor: “— Berberlik zanaatını raah - vedecek en büyük tehlike (iilet) nsturasından yani herkesin ken- Vi kendini traş etmesinden ge - lir. Bir kere jiletle traş olmağa alışan — kimse bir daha kendini berbere traş ettirmez. Şimdi biz dükkânlarımızı pazarları kapa - dik mı, o gün gezmeğe, ziyare- te giderken traş olmak isteyen, yahut her gün traş olmayı âdet edinmiş olanlar — caresiz kendi Fendilesini traş etmeğe kalka - caklar ve birincide muvaffak o- lamasa'ar bile — ikinci, üçüncü tefada elişacaklar, ondat sonra da bir ilaha bize gelmiyerekler- dir.Böylece elimizde bulunan ve jiletle traş olmayan müşterile - Timizin pek çoğunu da pazar ta- tili — şerefine kaybedeceğiz... Sonra bir dükkân her gün açık olursa — kalfalar haftada gün izin aldıklarından izi: yerini doldurmak için orada bir kalfa fazla çalışır. Eğer pazar - (Lütfen ıı.y_dıyı_ geviri.ııiz)t ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: