Nizameddin NAZIF Sen Romen kapısındakiler Türk ordusu başku- mandanının elindeki kılıcın parılftısını görebili- yorlardı. Pu ne muhteşem orduydu! Ve ordu nasıl, Karaman be - yinin atkıları, İstendiyar beyi « nin yayaları, Yeniçeriler, potm- bardacılar diye cüzütamlara ây- rılmışsa bu hayvanları da Kata- mart beyinin sığırları, İstendi - yar beyinin kecileri veya yeniçe rilerin kazganlıkları diye sürü- lere ayırmışlar ve her cüzüta -< mıini arkasmdan — bunlar da atlı ve yaya çobarıların idaresi âltın- da yola çıkarılmışlardı. Dd Artık yürüyüş başliryordu. Bizarısı dehşetli bir korküya, telâşa düşüren Vasilik adlı böorn barda, 1433 yıfı ikinci kânuttu- nun soör haftasında Edirmeden uzaklaşmağa başlarnıştı. İfinci Mehmet, gözbebeği gibi tattu « ğu Vasiliki'nin sapasağlam Bi- zans surlarına ulaştırılmasını, bir vazife olarak — Karaca beye vermişti. Bombarda epeyi ağırdı. Üstü- ne üstlük geçeceği yollar da ge- lişigüzel hazırlanmış olduk arı ve bir çok yerlerde kar baştır- dığı için tam altınış çilt öküzle çekiliyordu (1). İki yüz amele geçeceği yer « lerde adlarına yol denilen belli belirsiz izleri kazıp, genişletip düzeltiyorlar ve ayrıca iki yüz adam da dik yerlerde kâh bom- bardayı âarkasından iterek, kâh öküzlerin boyunduruklarına ast- larak çalışıyorlardı. Ayrıca, yüz elli dülger ve ktrk marangaz da, icap ederse köprü yapmıak için, verilmiş- Bin gayret ve alinteri ile ni - hayet, tâmi iki ay — süren zörlü bir yolculuktan sonra bombar - da, Kostantiniye surlarının beş mil ötesine kadar yaklaştırıla - bilmişti. (3) Trakya — ovalarından geçişi, Trakyadaki Rümi köylülerinin, Silivri kalesindeki hıristiyan as- kerlerinin ödlerini patlatmıştı. Bunlar korkularından ne yapa- caklarını $aşırmışlardı. Herkes nesi var ,nesi yoksa yüzüstü bı- raktp Bizansa kaçmıştı. Silivri- deki zabitler — askerlerini güç zaptedebilmişlerdi. Artık bü işin şakaya, tered - düde sığar — tarafı kalmı . Altr ay evvel ilân edilmiş olan harp artık bilfilt başiryordu. Fa- kat bu büyük korkularına rağ- men bu Bizan$ — köylüleri sağa sola saldırmaktan gene vazgeç- miş değillerdi. Yollarda boş avladıkları kü- çük bazı Türk müfrezelerini do#trayı doğrayıveriyorlardı. Karaca bey ötede berlide a - damlarını pusuya düşürüp ke « ser ve soyan bu köylülere kar « şı, daha fazla müsamahada buü - lunmayı doğru görmedi. Atlıla- rına kat'i bir emir verdi: — Bütün hıristiyan köylerini tarayacaksınız. Karşınızda si - lâh kullanmağa cesaret edenle- ri Ya öldüreceksiniz veya esir edip kollarını bağlayacaksmız. Fakat kendiliklerinden iltica e- den, aman — arayanlar olürsa, buünlari mallarına, canlariına ve ırzlarına dokunmadan himaye - niz altına almak gerektir. Bunun üzerine — Türk akıncı kolları Trakya ovalarını kariş karısş tarayarak kumandan Ka - rata'nım emrini tatbika başla « mislardı. Kâradeniz ile Marmara deni- zi kiyılaârında bulunan Ahelos, Vizen ile — bir çok köyler ve münferit kâleler ve Ayastafanos şatosu birer birer Türk akıncı - larının ellerine geçmişti. Ev » velce, İsfendiyar oğlunun atlı - larımı pusuya — düşürmüş olan Epibasiyon köylüleri gene âs « lamağa kalkıştıkları için temâa « #nen temizlenmişlerdir. 150 çift öküzün tozlu yollar'da güçlükle çektiği bu top... Yalnız, Silimbirya kalesi ya « pıilan bütün hücumlara karşı ko- yabilmişti (4). Bu sırada ikinci Mehmet te Edirnede son hazırlıklarını bi - tirmiş ve martın yirmi üçüncü günü erkânt harbiyesile birlikte ata binerek o da yola düzülmüş- tü. Ve nisanın — beşinci sabalır Kostantiniye surları üstüne ü - şüşen Bizanslılar, Teodos surla- rma bir ihsan deryasının köpü- rüp kabararak yaklaşmış bulun- duğunu gördüler. — “Bu, tarihin meşhur sahnele- rinden biri veya muhayyilelerin içinde o günden — sonra her ân korkunç bir debdebe ile canla - nari bir tarih oldu (5). Ne görülmeğe değer bir man- zaraydı bu! Binbir renkli yığınlar halinde yırtıcı süvari ve yaya muharip- lerden Mmürekkep Harikulâde bir insan kalabalığı tasavvur edi - niz! O ıssız, çorak ve düz Trakya ovalarında tozu dumana katan © parlak ve muntazam cüzütam- lârı, o sayıya gelmez süvari bö- lüklerini, insanları, hayvanları ve ardı arası gelmeyen ağırlık kollarınt gözönüne getiriniz! O yüz binlerce halkın — kulakları sağır eden gürültüsü, nöbet vu- ran davulların, küslerin, böğü- ren mandaların, meleyen koyun sürülerinin ve kişneyen atların sesleri ile Kostantiniyenin nasıl bir dehşete uğradığmı biraz an- Osmanlı lıyıbil(nhizl,v. İkinci Mehmet on iki bin ye- niçeri ve altı yedi bin — atlıdan mürekkep bir kuvvetin başında olarak Liküs (6) vadisinin sol tarafındaki tepenin üstüne var- miş ve çadırını. oraya kuürdür « muştu (7). Burası Bizans kara surlarma bir buçuk mil uzaklık- taydı ki Sen Romen kapısırın tamı karşısımda bulünuyordu. Sen Romen kapısı, Kostanti- niye'nin ert ehtemmiyetli kapı - sıydı ve adını yarımda bulunan küçük bir kiliseden alıyordu. Türk ordusu başkumandanı - nın çadırı sıkı bir muhafaza al- tına alınımıştı. Etrafma hendek- ler kazılmış ve bu hendeklerinı az ötesini de ağaç şarampon'ar: la çevirmişlerdi. Sen Romen kapısındakiler o- ntn elindeki yalm kılıcm parıl- tısını bile görüyorlardı ($). (Arkası var) (1) Bir rivayete göre bu otuz, bir Tivayete göre de yüz elli çifeti. (2) Bazı Bizans müverrihleri bu topun hizmetine tahsis edilen İşçile - rin adedini iki bine kadar yükselti. yorlar. (3) Françes, hatıratında “Nisanın ikindi günü surlardan beş mil öteye kadar gelmişti" diyor. (4) Silivri. (5) Güstav Şilümberger'in kendi mütaleası. (6) Bayratnı deresi, B R aa sen ae R Tcplııdır. REN Bankası Türk Anonim Şirketi,-Tesis Tarihi:1863 Sermayesi : 1.000,000 Ingiliz Lirası Türkiyenin hirleril Paris, Marsilya, lll:g:ı::r:.vı uın':—ıud. Mısır, Kıbrıs, İrak, İran, Fîlııhn ve Yunanistan'da şubeleri Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yuna- nistanda Filyalleri vardır. 4107 Her türlü Banka muameleleri yapar. ——— —— Darphane ve Damga matbaası Müdürlüğünden: Darphane ile Damga Matbaasında mevcut hurda demir ve pik açık arttırma usulile satılacaktır. Şeraitile artırma tarihini anlamak ve eşyayı görmek için 5 Ha- ziran 935 tarihinden itibareri her gün saat 14 : 17 ye | kadar Muhasebeye müracaat edilmesi. (3013) - 4142 e Üi Deklarasyon bittikten sonra hasmın oynadığı ilk kâğıt as o- lursa bunün ne demek olduğu- nü dün anlattık. İlk oynanan kâğıt bir rua veya dam olursa bunun ne demek ol- duğunu da bugün anlatacağız. Rua — İlk elde bir rengin ruasının oynariması asınm veya dammın, bazanı da her ikisinin aynı oyuncuda olduğunu göste- rir, Yalnız eğer (sağ) sanzatu söylemişse, (sol) un oynadığı rüa tek yanlı olabilir. Eğer (sol) un oynadığı rua üzerine (sağ) dışarıda olan en ufak kâğıtları verirse, (sağ) ın bu rengi kesmek tehlikesi yok gibidir. (Sol) bir rua ile çıkış yaptığı zaman elinizde o rengin dam ve iki ufağı, morda da ufakları bu- lunuyorsa, elinizden en tıfak kâ- ğidi vermeyiniz: (s0l) en ufak bir kâğıdın eksikliğini görünce arkadaşının, aynı renge devamı istediğini zanneder ve asını da “vnar, o zaman elinizdeki dam sağlam kalır. 9. 6. 4. A.R.9.3 V. 8.7 D. 5.2 (Sol) oyurncu rua ile çıkış yap tığı zaman ikiliyi değil, beşliyi V ' Dam — İlk oynanan — kâğıt dam olursa oynayan oyuncuda © rengin en yüksek kâğıdı dam olduğunu gösterir. —Tek yanlı damın ilk elde oynanması nadir olduğu için dam çıkışı umumi - yetle dam ve valenin oynayan oyuncuda olduğuna delildir.Fa- kat vale siz de ise damın ya tek veyahut ta tek yanlı olduğuna hükmetmek lâzımgelir. Bilenler için vıre . e Hi0 4141 DALLI vi l04? * H1r17 41016562 W akorŞ SL0vE 4113 40 Kâğıdı (S) vermiştir. (8) iki, (N) üç, (8) dört kör söylemişlerdir. (0) oyuna karo — onlusuyla başlamıştır. (S) üç trefl ve bir pik kaybet- meğe mahküm görünmektedir. Bir pik kaybetmemek için yegâ- || ne çaresi hasımları aldatabil - mektir. Buna muvaffak - olmak || için ilk löveyi karo asile aldık- || tan sonra üç defa koz çeker, son ra karo daminı oynar — ve artık || elinde karo kalmamış gibi karo- ya devam etmez. Karo damın - dan sonra pik damını oynar. Bu suretle elinde ra el geçirebilecek bir kâğıt yap- mak ve sonra oradan karo rua- sını oynayarak — üstüne kâğıt kaçmak istediğini sanması çok muhtemeldir. Bu süretle hastm aldanır da pik dammı as ile al- mazsa yüken (taahhüt) yerine getirilmiş olur. Prensip: Yükenen oyuncu i- çin bazan bir löve yapabilmenin yolu hasımları aldatmaktır, Al- datma tarzlarından biri elde tek bulunan — bir kâğıdı oynayarak hasma, yere geçmek icin baska bir kâğıdı — sağlamlamak lizere oynanmış zannını vermektir.E- ğger hasım, buna ' löve fazla vmh;g.un:n.. B evişMeler , — lenmeler Kocasının Eski Karısı ! Şunu hatırmızdan çıkarmayı- | Zunt ispat etmiş; demek ki, ya nız ki, bir zaman fena bir erkek | sahiden iyi bir adam imiş te ve huysuz, zevksiz, hatta ahlâk- | vaktile fena bir izdivaç yapmış; sız bir koca olanlar sonra deği- | yahut artık eski huylarını bırak- şebilir; bu kadınlar için de böy- | mrş. Böyle bir genç adamm, ço- ledir. Bir zamanlar çok hafiflik | cukluğunda evlenmiş, hatta bir etmiş kadınların sonraları ağır de çocuk sahibi olmuş olmasi başlı birer ev kadınt oldukları | affedilir!.. görüknüştür. Belli ki, bu delikanlıyı köyün- Bir mektup aldık. Şimdi, iyi ' de, gözü kapalı, bir kızcağızla olduğu sabit iken bir zamanlar | basgöz etmişler. Bir iki ay son- fena bir koca olduğu yeni öğre- | ra o kendisini zor kurtarmış. Ne nilmiş bir adam hakkında karı- | yapsın?. Bunda onun kabahati sının tereddüdünü okuyoruz : ne?,. Şaika ilk günlerde hisset- * Evleneli yedi ay oluyor. | tiği kırgınlığı geçirerek düşüne- Kocam bir yüksek mektep tale- | cek olursa kocasının mazisinden Besi iken sevişmiştik. Kendisi | dolayı ona hiçbir şey söylemi « taşralıdır. Ben İstanbulluyum. | yecek ve onun çocuğuna karşı pik asr bulunan || hasmın, (S) nin pik ruasile mo- || Babamın talebesi olduğu için | şelkatini de haklı görecektir. | evimize gelip gidiyordu, Görüş- Bir cüretkâr yüzün- tük, tanıştık, evlendik. Babam den çıkan kırginlik tazı olmadığı halde babama » rağmen evlendim. Babam onun .Hızı fena tesadüfler vardır ki, iki tarafım da kabahati olma- çalışkan bir talebe olmasına . n da kab T bakmıyor, memleketini ve aile- | dığı halde bir ailenin saadetine engel olur. sini kale alıyor, benim çok daha iyi bir izdivaç yapabileceğimi | “Kurşmkalem” imzasile al « ileri sürüyordu. Ben ne babamı, | dığımız bir mektupta zikredileri ne kimseyi dinlemiyerek kalbi- | hâdise bunun misalidir. Orta me tâbi oldum. Altı ay gayet | yaşlı ve birkaç senelik evli ol iyi yaşadık. Fakat bilir misiniz | duğu anlaşılan imza sahibi di- me kadar aldanmışım?.. Meğer | yor ki: “—. Karımın evlenmeden ev « Bu 27 yaşımdaki genç daha 18 yaşında âken memleketinde bir | vel marat bir nişanlısı olduğunu biliyordut. Bu zatı bir iki kete kız almış, omdan bir çocuğu ol- muş. Kızcağızı bin türlü eziyet- | görmüştüm de.. Onunla karını Ter ve mahrumiyetler içinde ya- | arasında bir aşk var mı idi? şatarak bir tarala atmış ve İs-| Bilmem, Fakat nedense evlene- tanbula gelmiş. Şimdi o bırak-| memişler, ayrılmışlar ve iki se- tığı kadın cocuğu ile memleke- | ne sanra karım benimle evlen « tinde yaşıyorlar. Bunu öğren -| miş. Geçende Park Otelde bir dim ve kendisine de itiraf ettir- | arkadaşla otururken bu arkadaş dim, Af diledi. Yalvardı, yakar- l bize başka bir masadan bir zat dı, “Ne yapayım, daha çocuk- | getirdi, prezante etti, Bu zat ka- tum, bilmiyerek, tanımadan al- | rımın eski nişanlısı idi. Mecbur dım..” dedi. Fakat beni tatmin etmesine imkân yok. Hayatım birdenbire zehirletdi. Bir ay - danberi bir gün gözyaşlarım durmuyor. Artık babama da gi- demem, Ne yapacağımı şaşır- dim... Şaika” $aika bize kocasının eski ka- rısından boşanmış — olduğunu yazmıyor ama her halde boşan. mış olacaktır ki, kendisini al- mış olsun. Bu vaziyette yapıla- cak şey basit: Şimdiye kadar döktüğü gözyaşlarını kâfi göre- rek mütevekkil olmak... Hem bundan da kolay ne var? Mademki kocası altı aylık bir staj sırasında iyi bir koca oldu- Konuştum; fakat sonradan öğe — tendim ki, bu arkadaşım onun — rlcası üzerine getirmiş, bize takdim etmiş. Bu benim sinirle- rimi bozdu. Bir hafta geçtiği halde kartımla — konuşamıyo- yorum..” ' Lüzumsuz bir kırgınlık... Bunda karınızım kabahati yok. Omnunla evvelce sevişmiş bile olması mümkündür. Siz bugüne bakınız. Karınızın bir zaman sevdiği bir adam bile olsa bu- gün, onun gösterdiği bu cür'et, bü terbiyesizlik karşısında on- dan nefret duymaması kabil de- ğildir. . İSTANBUL'da BOMONTi ŞiŞE BiRASI Müşterilerine: Bomonti şirketi İstanbul şişe birası müşterileri arasında 1935 senesi yaz ayları için BiR MUSABAKA TERTiİP ETMiŞTiR Her şişede etiketin altında numaralı bir küğıd vardır. Bu nu- marayı alanlar arasında her ay nihayetinde bir noterin kontrolu altında müsabaka yapılacaktır. Verilecek Primler 100, 60 ve 30 liradır Müsabakada kazanan numaralar her ayın 5 inde gazetelerle ilân edilecektir, Kazananlar ayın yirmisine kadar şirkete müracaat etmelidirler. Şirket, dükkânlarda ve lokantalarda numarasız gişe kabul et- memelerini ve şişelerin özerindeki numara kâğıtlarını muhafaza / eylemelerini sayın müşterilerinden rica eder. — 4285 Kocaeli Defterdarlığı Karasu Malmüdürlüğünden: Muhammen Kıymeti Bedeli Sabıkı Lira Lira 1200 1150 Sakarya Boğazı maharıç karasu gölü Havyar ve ba“ hk rusumunun Haziran 935 tarihinden itibaren 3 sen€“ liği 1 Haziran 935 tarihinden 20 Haziran 935 tarihine kadar Yirmi gün müddetle müzayedeye vaz edilmiş V€ ihalesi 20 Haziran 935 gününe tesadüf eden Perşemb? günü saat 16 da Maliye dairesinde müteşekkil komisyof Mmarifetiyle icra edileceğinden talip olanların yüzde 7:9 teminat akçesiyle sözü racaatları ilân olunur. oldum, masama kabul ettim. ——