—: TAN 11-6.93$5 G Dünya Gazetelerine Göre Haâdiseler Mac Donald'ın Aşkı Paris -Solr'dan: Ramsay Mac Donald Başba- an. olduğu müddet zarfında devletin bütün sırlarının anah - tarını elinde tutuyordu, Fakat sakladığı bütün sırlar arasında bir tanesi vardır ki, o, onun için çok kutsaldır. Çünkü kendi aşk hikâyesidir. O daha genç ve fakir, tanın - mamış bir adamken hayatına gi ren bu sevimli kadına karşı olan borcunu asla unutmayacaktır. 1895 haziranının bir akşamı Rioner - Club'de bir toplantı yapıldığı zaman 25 yaşlarında - ki, taze tenli, ince, çizgili, çev- val bir genç kızın, tatlı bir İs - koçya şivesile sosyalist doktrin- lerini anlatan Mac Donald'ı na- sıl dinlediğini görmeliydiniz. O kürsüde fikirlerini daha iyi izah etmek için ellerini vuru - yor, biraz uzakta duran genç kız, konferansçının sözlerini ku lak kesilmiş dinliyordu. Bu genç kız Lord Kelvin'in yeğeni, W.G. Gladstone'un ya- kım akrabası, Margaret Ethel Gladston'du. Çocukluğu İskoçyada geçmiş ti. Londrada yaşıyor ve doktor olmak arzusunu güdüyordu. Fa kat Rioner - Cub'e geip te Mac Donad'ı 'gördüğü zaman fikri ni değiştirdi. Mac Donald o şehir, işçiler par tisinin Louthompton namzedi gösterilmişti, hasta idi, Saint - Fhomas hastahanesinde tedavi ediliyordu. Bir sabah mektup - larını açtığı zaman, tanımadığı bir kadının kendisine seçilmesi için temennilerde bulunduğunu gördü. Bu mektubun altında M, E. Gladstone imzası vardı. İyil sonra rı bu iki genci biribirlerine tanıt tılar, Artık aralarırıda sıkı bir dostluk başlamıştı. Bu dostluk iki sene devam etti ve nihayet evlendiler, Aralarında gayet sı- kı bir fikir birliği vardı. Biribir lerini gördükleri zaman evvelâ, bir kaç dakika öteden beriden konuşuyorlar, sonra ciddi me - ——— a M e yağlırı D — Komşular artık kavga et- amiyorlar! — Hayır! Belki darğındırlar. Edgar WALLECE — Açık — konuşalım, — dedi, Parr'dan mı — şüpheleniyorsu - nuz? Yale gülerek: — Haydi canım, dedi, bu a- damda ben hiç bir cani temayü- lü görmedim, Hayır, hayır... Fa kat bir hakikat var. Kızıl çen - ber polisin aldığı bütün tedbir- leri noktası — noktasına biliyor. Bu malümatı veren kim? — Parr mı?. — Oraya kadar gitmek iste - mem. Belki de muavinlerinden birine fazla itimadı var. — Eğer şüphelerim Parr'a kadar uza - İNGİLİZ. DEVLET ADAMININ HATIRALARI ARASINDA EziZ Mac Donald selelere intikal ediyorlardı. Mac Donald fakirdi. Küçük bir oda- da oturuyordu. Fakat genç kız zengindi. Ona aşkla beraber, is tirahat ve iyi yaşamak imkânla rını getirdi, Mac Donald seçimde iki kere ademi muvaffakiyete uğradık - tan sonra, nihayet 1906 da işci partisinin mebusu olarak parlâ- mentoya girebilmişti. Her ikisi 1909 da Hindistana kadar uzun bir seyahat yaptılar. Fakat avdet ettikleri zaman üç büyük aile felâketile karşılaştı - lar. Beş yaşlarındaki erkek çocuk- Tarı ölmüştü.Üç gün sonra Ram say babasını kaybetti.Bir ay son ra da Margaretin en çok sevdi - Ki arkadaşı, Mary Middelton ölmüştü. 1911 ağustosunda bir gün ko casile beraber, gardan villâları- na kadar beraber yürümüşlerdi. Genç kadın yorulmuştu. Zaif parmaklarma baktı: — Benim bütün hayatım olan bu yüzüğün parmağımdan düşe ceğini zannediyorum! Dedi, Londraya döndükleri zaman hastalandı ve yatağa düştü. Ko cası yedi hafta başının ucundan ayrılmamıştı. Nihayet bir sa- bah gün batarken, zavallı kadın gözlerini ebediyen hayata kapa dı. Margaret öleli 24 sene olu - | —e aa yor; fakat hatırası, sevgilisinin kalbinde hâlâ yaşamaktadır. Le Journal'den Sıyasal sahneden zarifane çe kilmek çok nadir bir şeydir. Yal | nız bu itibarla dahi olsa,Mac Do naldı hürmetle selâmlamamız lâzımdır. Fakat herkese nasip olmayan bir çok meziyetler sa - hibi olan, bin türlü maceralar içinde tecrübelerden ders alan, Ve entente cordial'in mükemmnel bir bânisi olan bu devlet adamı na karşı hürmetlerimizi bildir - mek için, daha pek çok sebepler vardır. Fakat bu sözlerimizde bir ölünün arkasından söylene - nen kaside mânası aranmamalı- dır. Mac Donald henüz son sö- zünü söylememiştir. lıdF;'nniy:t müdürü gene şaşa - — Bu Kızıl çenher bizim ak- oynatacak, dedi. Şu kar- şıda boyuna size bakan kimdir? b Bu ü :ııuıBi:mi Thalia rummond'dur. Beraber ek yediği adam da, ı-lduın:;:r - sam, başvekâlet müsteşarı Wil- lings'dir. Drummond mu? — Thalia Bir zamanlar Froyant'ın yanın- da çalışırken, — hırsızlık yapan kız değil mi? — Ta kendisi! Bu kız bana bir muamma gibi geliyor. En şaştığım tarafı harikulâde so - gukkanlılığıdır. Şu dakika ya - zıhanemde telefonla cevap ver- mek, yazı makinesinde mektup- lara cevap yetiştirmekle meşgul olması lâzımdı. Ş — Sizin memurlarmızdan bi- ri midir? İyi ama Willings ile nasıl tanıştı, koca müsteşarı na- Bil... Yale cevap vermedi. O sırada gene kız masadan kalktı. Ya | nırsa, onu da — itham etmekten ee SAAi eei ğ ı Ü a aan armlaeer ı sa Tt — Demek karının karşısında ını açamıyorsun ? — Nasıl? Fakat uyuduğu zaman! O gözlerini yumunca ben de açıyorum ağzımı, yumuyotum, gözümü! Romanyada bir Türk pilotu Haksöz'den Bükreş uçak — pilotlarından Ethem Ahmet, Romanyada uçu cular arasında iktidar, maharet ve bilgisile seçilmiş biricik bir Türk gencidir. Bütün arkadaş - larının saygı ve hürmetini kazan mıştır. Ethem, altr sene tayyare mek tebinde muallimlik ettikten son- ra yedi senedenberi sivil yolcu tayyarelerinde — çalışmaktadır. Bu sevimli Türk gencinin birin- ci emeli; Dobruca Türk gençle - rinin de bu yüksek tayyarecilik mesleğine merak etmeleri arzu- sudür. Günden güne artan tecrübesi- leçok büyük muvaffakiyetler göstermekte ve insan gücünün üstünde en yüksek uçuşları us - taca idare etmekte ve Türke mahsus yılmaz bir imanla mes- leğinde fevkalâde cesaretler ib raz etmektedir . Doğrusuya pilot Ethemin Ro manyada göstermeğe muvaffak olduğu ustalıklı uçuş ve yükse- liş Dobrucamızda her Türkün göğsünü öğünçle kabartacak ve sevindirecek bir meziyettir, Noktai nazar — Mebus namzediniz ne ya- pıyor ? — Birşey yaptığı yok. Çünkü intihap edildi. emniyet müdürünün mısaları - nn pek yakınından gemişier - di. Genç kız geçerken, hafiyeye hafif bir gülümseme ile beraber baş işareti çaktı. Yale emniyet müdürüne sor- du: — Bu işe ne dersiniz? — Ne diyeceğim? Bu akşam biraz kulağını çekersiniz Yale kulağını çekemeli. Ya- xyhınıyı döndüğü zaman T'ha- Ha hemen gelmiş ve ancak şap- kasını çıkarmış bulunuyordu. Genç kızı çağırdı: — Bugün yazıhaneden bir ye- re çıkmamanızı — bilhassa rica ettiğim halde niçin çıktınız? G:uı; kız gülerek cevap ver - — Öyle ama, beri tarafi da Willings beraber yemek y':ı: memizi bilhassa rica etti. Niha- yet bir nazır olduğu için, dave- tini kabul edişime memnun ola. cağınızı sanmıştım. — Willings ile nasıl tanıştı - nız? B Genç kız. hattâ biraz da istih- Excelsior (Paris) Lokarno paktı Ve Almanya Moskova gazetesi Hitlerin son söylevinden bahsederek diyor hi: “Almanya Fransız » Sovyet ve oslovakya andlaşmala inandırmak istiyor: Eğer Almanya Sovyet Rusyaya saldırır ve Fransa da Sovyet Rusyaya yardım ederse Lokarno paktını imza etmiş olan öteki devletler de Fransaya Almanyaya yardım etmelidirler. Alman politikasının bu manev- rasındaki — mânasızlık — kendili - ğinden göze çarpar ve bunda şu tehdit vardır:Lokarno paktını imza eden devletler Almanyanın bu gö- yüşüne yanaşmazlarsa — Almanya bu pakttan ayrılacaktır, Halbuki Almanya Lokarno paktından an. cak bir taraflı bir kararla ayrılabi- Kir ki » Versay muahedesini yaptığı Bibi - bu da bu paktı ortadan kal- dırmaz, fakat Almanyayı birtakım faydalarından mahrum bırakır. "T Almanya bir taraftan Lokarno paktını imza eden devletler arasına anlaşamamazlık sokmak için boşu- na uğraşırken öte taraftan İtalyayı Habeşistanda bir sergüzeşte atmak için teşvikte bulunuyor. Bundan da maksat Roma hükümetinin başına Başka yerde iş açarak orta Avrupa- da elleri boş kalmak istiyor. Al- manya Rus * Japon harbinde de Çarlık Rusyasını böyle harbe teşvik etmişti." BAA NLAY AAA En büyük Su uçağı Ağır yük kaldırmak ve adedi çok yolcu taşımak için yeni ya- pılan uçaklar arasında büyük bir rekabet var. Matin, acunun en büyük su u- çağı olan ve uçuş halinde 37 ton gelen, “Deniz Yüzbaşısı A- rıs” ın dün, 57 dakikada 6.100 metreye yükselmiş olduğunu bildiriyor. | Buağırıkta bir | uçağın bu yüksekliğe çıkması birinci gez- dir. dan aşağıya süzdü: — Erkekleri tanımak için bir çok yollar vardır, dedi, gazete- lere izdivaç ilânları verilebilir, -.F parkta karşı karşıya geline- bilir. Bir baskası tarafından tak dim edilebilir. Ne bileyim? Fa- kat ben Willings'e takdim edil- dim. —Ne zaman? — Bugün, ikiye doğru Mer - ros Club'de... Ben arasıra oraya dansetmeğe giderim. — Gencim, o kadarcık ta — eğlenmiyeyim mi? Yale cebinden para çıkardı ve masanın üstüne koydu. — Siz pek ıslah kabul etmez bir kıza benziyorsunuz, — dedi, ben birçok — kusurlarınıza göz yumabilirim, fakat benim mu - vafakatım olmadıkça, yazıha - neden bir yere ayrılmanıza razı olamam. Genc kız masadaki âl- dı, saydır. Ka — Tamam! dedi. Yale daha yavaş bir sesle derii izi ŞİMAL DENİZİNDE VE BALTIK DENİZİNDE BALTIK . DERÜLÜDE Deniz Egemenliği Ve Almanlar Hitler Völkischer Beobachter'den: Alman - İngiliz deniz mükâlemele- ri hakkında İngiliz gazetelerinde tür- dü türlü tefsirler görülmektedir. Dey- N Telgraf gazetesi Alman isteklerini yanlış tefsir etmektedir. Fürer, nut- kunun 8 inci maddesinde Almanya - mın filo hakkındaki isteklerini sarahat le anlatmıştır. Almanya, Ingiltere fi- fosunun tonilâto tutarının yüzde 35 ine müsavi bir filo arzu etmektedir. Almanya bu hududu aşıp bir teslihat yarışına girişmek niyetinde değildir. Deyli Telgrafın deniz muhabiri maka de bu mikdar: el çabukluğiyle Ingilterenin harpten evvelki tonilâto tutarının yüzde 35 ine harpten sonra- ki inşaatın yüzde 17 sini katarak Al- manyanın şimdiki isteği langıç şeklinde olduğunu efkârı umu- ğinin bir baş - miyeye göstermesi ve böyle bir iddi- aya girişmesi mükâlemeleri şimdiden sakat bir yola götürebilir. Almanya birçok müstemlekelere sa hip Britanyanın filo hakkını kabul ct mektedir. Almanyanın 1500 kilomet- re sahili bugün müdalasız bir halde olduğundan filo Almanya için mühim bir meseledir. Filonun sevkülceyiş va zilesinin ve karakterinin tayini Al - manyaya ait bir meseledir. L'Europe Nouvelle gazetesi propaganda maksa- dile Almanyanın isteklerini tağyir et- miştir. Ve Alman - İngiliz filo mükâ* lemelerine ademi itimat göstermekte- dir. Almanya yüzde 35 mikdarını tes- bit ederken bu rakamı tarihi tecrlübe- lere istinaden bulmuştur. 16 Mart hâ disesi Almanyanın müttefiklerin ih - sanlarını beklemediğini bilfil göster- miştir. Alman milleti müsavi hak ve hürriyet arzu etmektedir. Alman tes- lihatı beş siyasa ile birlikte yürümek* tedir, Almanya müdafaasını hür ola- rak yapabilmek için filoya ihtiyact vardır. Vaziyet Fürerin nutkundan sonra tamamile açılmıştır. 1 “Le Soir'dan: Londrada yapılan İngiliz - Alman müzakereleri bugün için tamamile is- tihbari bir mahiyettedir. Berlinin zan- nettiği gibi İngilizlerin bundan böyle Alman silâhlanmasını, kabul edecek « leri neticesi çıkarılmamalıdır. Ingiliz- ler mütemadiyen bugünkü vaziyet da- hilinde, Almanyanın deniz sahasında ne yapmak istediğini öğrenmek arzu- sunda bulunduklarını tekrar etmekte« dirler. İngilizler, Berlin tarafından mütemadiyen tekrar edilen, hukukta müsavat prensibine aldanmıyacaklar- dır. Onlar biliyorlar ki, eğer Alman- ya İngiltere donanmasının yüzde 35 i kadar donanmaya malik olursa Şİ- mal denizinin ve Baltık denizinin hâ kimi olarak kalacaktır. Çünkü Al « manların bütün kuvvetleri burada top lanmış olacaktır. Halbuki İngilizlerin donanması, dünyanın her tarafınt dağılmıştır. Bu günün en mühim meselesi, Lo- karnoya ek olacak, bir hava mukave- lesinin müzakeresidir. İngilizler bu « nun üzerinde ısrar etmektedirler. Çün kü kendi emniyetleri mevzuu bahis « tir, Fakat bu mükavelenin 3 Şubat, Frarisız * İngiliz bildiriğine, gösteri: len umumi sistem haricinde konuşu: lacağını zannetmek te hatâdır. Mesele şudur: Trpkı Tuna misakıt da veya Şark misakında olduğu gibi #lâkadar devletleri toplamak ve onlar arasında müzakerede bulunmak. — — Fakat, nasıl yatmışsın sen böyle kocacığım ?... — Aman iyi ki söyledin! Ben de müthiş başım ağrıyor zanne- diyordum. Meğerse, ayağımın nasıtı acıyormuş. tek çare var. — Hangisidir, rica ederim, — Evleniniz. Genç kız masanın — kenarına oturdu ve bir kahkaha bastı. — Ne tuhaf çare! Artık ah - lâk hocalığına başladınız gali - ba! İtiraf ediniz ki, siz beni tec- rübe etmek için buraya almıştı- nız. Şu kara mürekkebe ne ka - dar sempatiniz yoksa, bana da © kadar sempatiniz olmadığını anlıyorum. ça Her halde size âşık deği - lim, — O haldebende — giderim. Fakat gitmezden evvel de sizin kadar maruf bir adamla tanış - mağa buradaki hizmetimle vesi- le bulduğum için size de teşek- kür etmek isterim. Yale daha fazlasını dinleme- di, kalkıp — kendi yazıhanesine girdi, Thalia Drummond böyle bir - denbire işinden çıkarılışından bîrız_ endişe duymuştu, İki şeyd"erı_ biri: Ya Yale ken Fliegende Blaetter (Müni h) h ağırdı, düşünmeğe dığel'd_" Mildred Street'de Jhonson'â gönderdiği mektuplar hakkın * daki telmihini düşündü. Demek ki, Kızıl Çenberle münasebet16 olduğunu biliyordu. Evine geldiği zaman masasi- nım üzerinde bir mektup buldü- Kızil Çenberin şefi Thalia ilt çok meşgul oluyor ve'ona dâi * ma böyle mektuplar gönderi * yordu. Genç kız odasına kapandı, Zâf fi açtı, okudu: ik “Talimatımı gayet iyi tatbi' ettiniz. Willings ile tanı: da pek yolunda gitti. Bu adamı © ha iyi tanımanızı ve zaif tarâf larını öğrenmenizi — istiyoruf Bilhassa hükümete vâki ol? teklifim hakkında ne düşündü £ ğünü ve nazırlar meclisinin ©| ye karar vereceğini kendisif! den öğrenebilirsiniz. o Yemekte giydiğiniz celbist " kadar güzel değildi. Tuvaletlt riniz için hiç bir masraftan #