KILAVUZ $ iÇİN DERSLER | Kaide — 1-Kural (tögle), 2 Taban (base), 8 - Duraç Bu cümlenin türkçe gtamer kural- ları bakımından yanlışlarını gösteri- niz, Bu beykelin duracı sağlam, fakat " tabanı bozuktur. e« Suikasd — Yağınç Yugoslavya —hükümeti, I.ıııuyı yağıncı hakkında ulalar sos) yeniden başvucularıa (mşw da) bulundu. Bu fikir, yurd sşevgisine jkarşı ba- Bışlanmaz bir yağınçtır. e e Iktıza etmek — İzdemek Tüw, zakirdi marifet — İzde- lkııl.ı etmek — Yetsinmek, yeter bulmak Biz bütün devrim davalarında Ata- , türk'ü izdemekten vazgeçmeyiz. Dec:s vermeği bırakınız, önun b bir izdemen'i olabilirseniz, gene tiyar sayrlırsınız. Öz Türkçe - Resim Kelimelerin öz türkçe karşı - | ilıklazını arıyoruz. Türk kökün-! den alduklarına inandığımız ne ıkadar kelime varsa yaztlarımız- dı orları kullanıyoruz. — Öteki bancı kelimeleri dilimizden 'uhukııwmhrdh'mw- I| Ml ıaytîııııııııııı bir zl çıkıyor onn- ya- Tertemiz ve pürüzsüz. Dilin bu değişiminde yazı sa: natı yabancı — izlerden kendini kurtarıyor ve kazanıyor. Fakat yazık ki resim sanatı böyle bir erkinliğe kavuşamadı bir türlü. İnsanın içi öyle istiyor ki yazı sanatında — bp dil değişimi ve düzeni yapılıyor ve yapılabili - yorsa resim sanatında da böyle ulkuye xarabilelim. Bugün :eı- Hava şavgamız bakımından, 200 /| den k kanadı yater bulmuyonuz. Bu adama ne mez. Kendisini hoş kullanızsanız, bu Aylığın üçte biri ile de yetsinir. Biz memleket hakkıncaki fikirle-' rimizi, su başında hayal yorarak de- Gü, hayat sımaçları “içinde yağrula- Tak edindik. Yurd işlerinde edinik hak yok- tur: Her gün gördüğünüz hizmetle yer alabilir, yerinizde durahilirsiniz. Sizin ilim " edinçlerinizi kışkanan | Yyok; herkesi ahlâkınızla huylandıtı. Yorsunuz. SS k Çarşıda casgel am ha sra z0, dşeninız içinteri bir oldu. Bu mu;.ıende geçen Yyepil İmtihan — Aguaar — l.ıe(hnuııcı) Mevici ildidar — Erke (Fouwoir) | Sıuııııx—ııı—h-ıı— Çaruak | ?ı devlet için en büyük cxke kay- nağı, yuradaşıacın genuği ve haysal- ! İgıdır. 'Bir şef için en sağlam erke, hal- kın gevgisidir. yerizseniz, yatsin- | isti , he yorsunuz? Bıue burası kıpılı Anlamıyoruz ki. Diyorlar ve wden göğe ka - dar da hakları var. Ama sanat onların — anlayabileceği kadar düşük olmamalıdır, o başka. Biz e öyle bir dilekte bulunacak de ğiliz. Fakat aşağılık bir mal ye- xine onların anlamasını kolay - daştıracak bir varlık ta yarat - immak olamaz bir şey midir san- iki? Büyük artistler, kendi dilin- den yurdunda katıksız bir ille | konuşanlardır. Ve bövletille Küsgu uunuyaca tanımmışlardır. İlkönceler kendi yurdunda ken: |di benliğinin, — kendi ulusunun (| damgasını taşıyan — işler çıkar - | muglar bu işlerde arsıulusal ad kçazanmışlar. Yoksa melez bir »sanat hiç bir zaman bu işi yapa- | -wudı we görüyoruz ki yapamı - r. Çünkü bizim resmimiz bam hışkı bir dilden konusur, Daha doğrusu nerede çalışmışsak res- mimiz oralıdır. Fransada çalı - şanların işlerinde oranın koku - | su, Almanyada çalışanlada Al - in — Yişie * , Tslah etmek — 1 - Yeğrilmek 2 - Arıtmak », Melâh, alâhat — 1 - Yeğritim 2 -| Arılam Salüh — Yeğrim Salâh bulmak — Yeğrimek Salih — Yarar, elverişli | uımw- “döğmek, döğül- yeğdir,, sözünü hat w KEaD Si y — mı—n türk Kökünden alın. | Buı özgütleri yeğirtmek, — yıkıp ilerini kurmaktan daba ;q#w— teşkilâk aslah etmak, yıkıp ye- w gesis etmekten daha müş | Bilf durmaksızın at cinsini atıt- manya'nın havası vardır. Hani 'Türk reşmi? O, yak. Wlalbuki Türkün eski sanat | varlığında resmin ne güzel ör - nekleri var. Onları arasak, bul- sak ta resmimize anları örnek ançı: ne olur? k güzel olur. Başkalarını kıskandıracak kadar güzel işler gıkar ortaya. Ne o zaman ben, sen, o, hepi- miz bu öz türkçe konuşacak res- me karşı yabancı kalmıyacağız! işiyoruz. yej hargketi idi bir hâ Ka St ösitim — falahı ouıııî (TAN) IN OYKUSU (HIKAYE) P u M U s A ( Sukutu hayal) İskarpinlerinin ucuna basa- rak, loş merdivenleri çıkıyor-; du. Son basamağa —adımını atınca durdu. Yüreği öyle ko- şarcasına atıyordu ki; ellerini göğsüne bastırdı. Soluklarını duyan varmı diye sağa sola baktı. (Kimsecikler — yak.. Blini bir uzatamıyordu. düzeltti. Saçla- gerzdirdi. Sonra içten gelen bir korkusuzlukla zile dokundu. ilçerleri keskin ibir ses çınlıyarak dolaşırken, kapı aralandı.. Hâlâ genç sayılabile- cek parlak gözlü'bir adam, genç kızı görünce sevinerek kapıyı ardına kadar açtı: — Hoş geldiniz sevgili gü- zel. Dedi. Genc kız duruyor. Ona derin bakışlı gözlerini dıkmıeu. Sonra yumuşak, bir çocuk sesi- le! — Geldim işte.. . Dedi.. Onun dudaklarından bu söz .çıkarken, kapının iç ya- nında duran adam ellerini uzat- tı.. Genç kızı içeri alarak kapıyı kapadı.. Dar kariderun sonun- da ışıklı bir salon görünüyardu. Küçük adımlarla oraya doğru yürüdüler,. Karşıdaki büyük ay nayal ikisşinin hayalleri düşmüş- tü.. Genç kız baktı. Kara ipek elbisesinin sardığı vücudu ne biçimli.. Saçlarında güneş ışık- darı, gözlerinde gök renkleri do lu.. Yanındaki adamın şık, ütü- IÜ elbiseleri ne kadar da yeni... Yarı döleüler sacları itina) ile briyantinlenmiş, ta- ranmış.. dçeri girdiler.. Bu orta büyüklükte düıgün döşeli bir | salondu.. Genç ikız anını saran güzelliklere, içten ?ç',e 8e- vinerek baktı.. Rahat yumuşak koltuklariyle, içi kristallerle do- lv büyük büfesiyle, heykelleri, tabloları ile burası ne güzel ya- şanacak bir köşeydi.. Karşısın- da kendisine sonsuz bir zevkle bakan adama başını kaldırdı.. Yüreğinin sevincli — güzelliği gözlerine dalmuştu! — Eviniz çok güzel,. dedi.. Adam onun yanına gelerek dizleri dibine oturdu. Ellerini ellerine aldı: — Evimiz dedi.. Ve genç kızm ellerini uzun yzun öptü. Genç kız bu iyi yü- rekli adamın, ellerine kapanatı yarı saçsız başına, sonsüz bir (güven » itimat) le dalmıştı.. || Demek ki artiık bu yumuşak bakışlı, sıcak sesli adam onun kocası olacak, çektiği yoksuz- luklar sonuna erecekti.. Gözle-| rine yaşlar toplanmış, yüreği göğsünde sevinçle çırpınıyor- İııı MA YOSMA!* Etem dzzet BENİCE | —Yeniköydeki ayrılıştan son Ta günlerce bekledim. Günde | Üç beş kez posta kutusuna gidi- Yordum. Serseri gihi hütün 80 - dları dolaşıyor, mağaza ka - | iyor, tramvayla » H, gelip geçen otomobillere ba k’)'nr. her yerde onun tılısımlı ha, tyalini arıyordum. “Yeniköye Kittiğim, kahveleri, kırları, atel- keri & dolastığım günler de oldu. iç Skat, âmkânı yak. Ona hiş| İaön son gözüm | iwuııyqr. &o güzel | n küçük bir an - ğ bulmuyordu. Önun xknış— ığını alan, sevda ateşile ıı;'iran alevli gözleri'bütün ben Mi bırdm sarmıştı ve ben 0- *det i — Yine sile hasladın. Anla- dık, yüzü güneş renkli, gözleri sevda benli bir bayancağız.. | Şen bu duygularını kençine sak la da ne oldu, onu aplat!, Ferit: — Peki öyle olsun.. Dedi, devam etti: — Yirminci günmü idi, ney - di bilmem. Yine pontıhancıe uğradım. Kutuyu açtım. Birden geli çıktım. Önuün mektubu var dı. Hiç ömründe boyle bütlün benliğini bağladı. liden ıeltı;l.*.ı dâu;b“ nkllf mu bilmem?. Ben okurken he- yecandan titriyor, gözlerim bu- | gümleleri kelime keli- | mae değil, jiç beş şatırı birden | y bakıslarıma daldura Yapiyor, doldura ekuyordum. Kutu başında be- j tim bu mektubüu - okuyuşumu | görenler besbelli bir film sey- veder gibi durup bana bakmiış- lardır. — Mektupta ne diyordu?. wl:riı cevap — vermeden, Re- ——— Dür birer tane daha içe- Değdi, ilâve etti: — Bu mektubun anuryna ol- sun!. Ferit: — Yooo.. Mektubun onuru- na bir tane olmaz. Ükisi bir arada.. Diye bardağını doldurdu ve tokuşturur takuşturmaz sözüne devam etti: upta Taksim'de beni bekle. Pazar sabahı saat op bir- de tramyay istasyanunda seni , bulayım.. dıyoıdu Birden kafa- mın jiçinde günler siliniverdi. Pazar.. pazar.. ne günü?, diye düsünüyerdleüm. — İnanır mısın, sradaki posta işyarından hu Bün ne? diye sordum. Adamca- 87 cumartesi.. dedi de hunl öy- ;î“ııse yarın.. diye — toaparlan- Refet — BHe heyy... O dakikalarda seni görmeli içli. Kim bilir ne halleydin?.. — Berit bu kıhkahııaxdakııı Çözen -| 1 îeye dBiç alkdırmıyar, söyüüyar | W du.. Adam hâlâ yerde otüruyor, gözleri üstünde dolaşıyordu. — Güzel konuğuma bir kok- teyl yapmalıyım diye kalku. Büfeden pırıl pırıl bir kokteyl kabı çıkardı. İçine orada sıralı şişelerden bir kadeh — boşalttı. Birkaç parça bhuz, sonra şık, şık, şık diye gesler çıkaran pı- rıltılı 'kabı sallamağa başladı. Genç kız bakıyondu. Gözlerin: den bütjin sonuna eren kötü ha- yatı geçti. İçini çekti. Artık bitmişti.. Küçük gümüş bir tep- side iki kristal kadeh, bir billür tas iri şeftali, üstleri köşeli buz- larla dalu.. Kızın yanındaki ma- gsaya bırakan adam: — İçelim... dedi.. Hayatında ilk defa kokteyl içecakti genç kız. Kadehi eline aldı. Karşısındaki adamın göz- lerine bakarak bir yudumda bir damla bırakmadı kadehte.. Ne güzel, yakıcı bir serinlik içine dolmuştu. Bir daha. Bir daha. İçti. Gözleri baygınlaşmış, yü- | zü ateşlenmişti.. Dünyayı gü- | zel görüyor, adamın (Yönel -| iltifat) lı sözlerine ta yürekten inanıyordu. Başını koltuğun ar- kasıma dayamış, bundan sonra yaşıyacağı güzel hayatı düşü- nüyar, şimdiden kocasr gördü- | gü adama içinde saygılı duygu- lar duyuyordu.. Birdenhire bay- gan bir kemal sesi yüreğine daol- , du. Adam ona gramofon çalı- yordu. Sonra plâğı değiştirdi. — Dansedelim.. Salonun ortasındaki masayı kaldırdılar.. Çılgın gibi dönü- yordu. Genç kızın başı döndü. B MA le kulağına söylediği sözlerle açtı: — Sevgilim! Evlenmek ne olacak sanki.. Gönül bağlariyle bağlanmak — varken.. Bundan sonra her zaman bana böyle ge- lirsin.. Güzel güzel yaşarız. Bu ne büyük umusaydı. Duyguları karıştı.. Başının içinde doğan güneşler batıyor, yüreğini ka- ranlıklar sârıyordu. (Güven) i- kıyadan ipi kopmuş hir sandal gibi, fırtınalı denize doğru yzaklaşıyardu içinden.. Demek ki bir tuzağa düşmüştü. Yaşlı bir kurdun tuzağına.. İyilik, in- şanlık perdesi ardına s#aklanan bir adamın sıcak sözlerine, tat- W lâkırdılarına -kanmıştı.. Ye- rinden fırladı. Taşlaşmış başı- tin dönmesi geçmişti.. Hiç bir 8öz söylemedi. Ona, karşısında- ki adama iğrenir gibi bakarak yürüdü, kapıdan cıktı.. Cabit UÇUK | — Ben seviniyordum, üzülü- yordum, onunla artık konuşabi- keceğim.. diye çıldırıyordum. Bin bir duygu, biribirine karşı- Uk bin bir his kalbimi, beyni- | mi burguluyordu. Bayak ki, hiç | bir şey düşünemeden bu kendi | kendime kalış ve kendi kendi L SULMACA | Dün yeddi gün bitti. Bugün bulma camızı doğru çözenler arasında kur- ga çektik. Birinciliği: Tı nede Akar su dedndığı! n..:f:a. Sıdıka Hüs. nu kazanmıştır. (Gümüş saat). İkinciliği: Nişantaşı, Meşrutiyet mahallesinde Uzunca oğlu apantına- | Kazanmıştır ni No, ) Tüurgn Aatilâ (Maroken cüzdan). ü;un:mugıı Ankara Kamutay za- bit işyarlarından Ahmet Varol ka - zanmığtır. Dördüncülüğü: Mersin Kışla cad- desinde kuyumcu Ahmet vasıtarile mütekait tayyareci Enver Şenler (Tan'n bir senelik abonesini) kazan mıiştar. Altı aylık abonemizi kazananlar: Beşinci: Samsun şimendifer depo- sunda 672 numaralı makinist Azi: vasıtasile Burbaneddin. Altıncı: Sa- raçhane baş: Refah sokak Ahmet Sa- | it, Yedinci: Beyazıt Soğanağa ma - hallesi Hamam sakak Emek apart- manı Muallâ Rahmi, sekizinci: Ka- diköy Bahariye caddesi No. 28 Şü - küfe Rıza, dokuzüncü: Anadolu Hi- tatı $ çiftlik caddesi Yeni maballede R. Kurşuncu, onuncu: — Kasımpaşa Türkân Erden kazanmışlardır. e Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- kimizin boş gözlerine karsılıklarını yer leştiriniz Yedi gün arka * kaya bul macamızı değru gözülmüş olarak gön- derenler grasında kucga çekiyoruz Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları- mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun. Kargrlıkları “Is- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- Üçüncüye: Bir atil). Dözdüncüye: (Tan)ın bir senelik abonesi. B45678 941014 1 — Belediye ceisi (6), Hacer (4) $ — Bal yapar (8), Kundurzanın kenazı (4). &— Tüy (8), Ateş (3), akun ger- | gin yeri (3). » —AAtıruıı yaptığı (3) $ — Beygir (2), Nota (2) 2 — Aytılmak (10). 8 — Yama (2), Cemi cdatı (3). 9 — Bükâ etmek Açtim, yine sızdım. Ayuldıkça içtim, ictikce sızdım. Başka za- man olsa bir kilo rakı inşanda ne mide, ne barsak, ne de kala bırakır. Öysam, bütün bu gi- nir gerginliği içinde bana şer- bet gihi geliyar, sade bal uyku veriyordu. Sabahleyin kalktı - gim vakit en hafif bir haş ağ- rum bile yoktu. önce gıcak bir banyo yap- - | tum. Arkasından buz gibi de bir dime ge im de yaktu. İs:l ki Harbiye ile Taksim arasın- | da yirmi kere gidip geldim. — | Taksimdeki saatin dibine gi- dip onu görebilmek için daha koca bir gündüz: ve gecenin geçmesi dâzundı. Bu kadar uzun saatleri beklememin im- kânı yoaktu Saniyenin yüz yıl- lar kadar uzun geldiği hu sıra- larımda yapılacak tek şey var- dı. İçmek, içmek ve sızmak! —— Sen de galiba onu yaptın?. — Evet ben de onu yaptım. Kiloluk bir Bilecik aldım, eve gittim. İçtim w. wm düş. Göçdem çivi gibi olmuştu. Katamın bütün makineleri düz- gün işliyordu. İyi bir kahvaltı yaptım. En güzel urubalarımı giyindim. Refet burada bı_dauhırc ken- disini tutamadı: — Neye ©o kadar iyi giyindin. Kendini güzel mi göst rmak is- tiyordun? Dedi. Ferit te güldü: — Ne olursa olsun, böyle za- manlarda bu his insana egemen oluyar. Ve... sözünü sürdürdü : — Taksime vardığım zaman saat on bire geliyordu. Hangi ymdw sıkıp gelecek.. diye AM MA A Hergün 5 Söz ON ALTINCI LISTE 1 —Hakikat (T. Kö.) — 1 Gerçek, gerçeklik — Vöri- t 2 - (Terim) ğerçc. gerçek lik — Röaliti Örnekler: ) — Haki- kat budur. 2 — Bir devlet adamı, ha- yal değil, gerçeler (gerçek Tikler) üstüne yürür. 2— Hakiki — 1 - Gerçek, ha: kikiğ — Veritable 2 - Gerçel (Terim) — R& | âmeklcr: 1- Ö, hakikiğ bir iş adamıdır. 2 - Belki iyi değil, fakat gerçek (gerçel) olan bu « dur. 3 — Tahkik etm:k Gerçin: lemek 'Tahkik, tahkikat— Gerçin Örnelkder: 1 Polis mese- leyi gerçinlemeye başla - maştır. 2 - Tüzel gercinler — Tah- kikatı adliye. 4—Tahakkuk et nek —1 - Gerçekleşmek, — gerçeleş - mek 2 - Kesinlemek Örnekler 1 - Yurt bayın - dırlığı ülküsü, ancak cume huriyet devrinde gerçeleş- ti (gerçekleşti). 2 - Kesinlenen vergiler — Tahakkuk eden vergiler. 5-— Tahakkuk ettirmek — 1 - Gerçeleştirmek, gerçekleş- tirmek 2 - Kesinlemek 3 - Varlaştırmak Örnek: Asırlardan- beri Anadoluda en büyük bayındırlık işlerini varlaş- tıran cumhuyriyettir. NOT: Gazetemize — gönderllecek yazılarda bu kelimelerin Osmanlıca. Jazt kullanılmamasını rica ederiz. AAA 10 — Köpek (2), Şart edatı (2). 11 — Genişlik (2), Beygir (2), Bü yük bir hayvan (3) YUKARDAN AŞAĞI : 1 — Seyri sefain (4), Mabsul (6). 2 — Beraber değil (4), Beyaz (2) 3 — Vali (5). 4 — Cesur (7). 5 — Valide (3). 6 — Meyan (3). 7 — Büyük baba (4). 8 — Dargın (3), Merga (5). 9 — Düp (3). Mastar edatı (3). 10 — Maşiyen (4). ücret (3), No- ta (2). 11 — Kamer (2), Saçsız (3). gözlerim kuvvyetli birer pcojcs. tör gibi her yanı tarıyordu. Öy- sam,ben onu görmeden o benim ikoluradan tuttu: — Fernit! Şaşkınlıktan dona kaldım.' Benim gözlerim bakar kör mü idif, Onun koca meydanda ge- lişini nasrıl görmemiştim? Yok- ga bu tiılstmir kadın Vels in — görünmiyen adamların - dan birisi mi idi?. Bu hayreti- mi saklıyamadım: — Siz nereder. geldiniz, nasıl geldiniz. Ben niçin sizi göre- medim?. — İşte ben böyle peri gibi görünmeden gelirim.. Dedi, bayıltan gözleri ba' darımın icine birlen Tnldu den yine hei tasa ı yıld landı, enerjim büyülendi ve —: — Aman burada durmaya- lu. Görülürsem felâket!.. » Kez — defa, işyar — memur, Ba- yık — muhakkak, oysam — halbuki, urba — elbisc, egemen — hükim,