e j i y b ! - 934 kadroları mucibince verile - , küllerinde vazifelerinin lâğvı 6 v 7 * AAA AAA AAA AYASOİYA M.UZ/îYıKLERI SAĞLIR Açılma Töremi Dün Yapıldı ÖĞÜTLERİ a AAA AAA AAA Kamping Ayasofya müzesinin güney batı vestibölündeki büyük mü - zayikler dün saat 15 de açılmış 'tır. Açılışta müze müdürü Aziz, eski müdür Halil Ethem ve mat buat mümessilleri bulunmuş - lardır. Temizlenen müzayikler son cemaat yerine girilen Jüstin yanosun tunç kapıları üstünde: ki boşluğu doldurmaktadır. Beş metre genişliği, üç metre yük » sekliği vardır. , Dünyanınm en güzel resimle . rinden olan bu müzayik kompo zisyonunda Meryemin ve Kos - tantinin resimleri vardır. Yan - larında imparatorların adını ve sanımı bildiren amudi yazılar göze çarpmaktadır. Bu müzayik ler onuncu yüz yılın eseridir. Açılış merasiminde, müzayik leri meydana çıkaran profesör Vitmour izahat vermiş, bu eser * lerin kıymeti hakkında İngilte rede bir kitap çıkarıldığını anlat mıştır. 4 | Maaşlar Finans Bakanlığıı dün sabah telyazısı ile haziran aylığının | vaktinde verilmesini bildirmiş - tir. Telyazısına göre 1 haziran 935 tarihinden itibaren vazifele rinin lâğvı bildirilenlerle açık - | lar diş tutulmak üzere diğer memurların haziran aylıkları cektir . < Dul, yetim, emeklik (müteka it) aylıkları da usulüne göre ve rilecektir . İstanbul memurlukları teşek - bildirilen memurluklar henüz yoktur. Emri alan muhasebeci- lik de haziran aylığını verme - Be başlamıştır. Saat 13 de hafta tatil başladığından bu saate ka dar yetiştirilebilen memüurluk - lar maaşlarını almışlardır. zeg“lk;ıîew!:n ve mütekaitlerden | n olmüşsa, bunlar da ya rın aylıklarını alacaklardır. i ka Eılıı!ak b_ıvılkaıile muamelesi anların işlerine 6 hazil bakılacaktır. Üçer ıylıklı;ı:ın (ş]: belerden verilmesine de 10 ha - ziran pazartesi günü başlana - | caktır. , 'No: 41 gîâSar 'Bd__l T Bürhan CAHIİT beklemek. Gün batarken kasaba biraz canlanryor ve bu adamlar beni gelip buluyorlar. Başka za- manlarda, başka yerlerde gü - lünç bulacağıma — şüphe olma- yan bu erkekler bana burada enteresan geliyor, Çünkü daha başkaları yok, Bu sürgün haya- tımin durgun saatlerini başka nasıl değiştireyim. Girdiği bu bahis Nadyanın neşesini kaçırmıştı. Ar:ısn'a_ kendisine perestiş etmekte bi - ribirlerile rekabet eden erkekle- re doğru başını çeviriyor. Sonra gene Turgutla konuşmasına de- vam ediyordu. Önlar kocasile uzun bir bah- se dalmışlardı. — 3 Turgut döndü, sesi yumuşa- Bauştı: | tafa tevkif edilmişlerdir. Diğer müzayiklerin temizlen anesi çalışmalarına devam edi - lecektir . POLİS Zonguldaktan geti- rilenler bırakıldılar Sarıyerde zengin kadın El - masyanı öldürdükleri zannı ile Zonguldaktan getirilen Meh - met ile Salih evvelki gün ser- best bırakılmışlardır. Bunların cinayet gün ve gecesi Zongul - dakta bulundukları anlaşılmış - tır. İlk yapılan araştırmalarda bu Tunan kanlı bıçağın sahibi ve kullananı olduğuna kanaat geti rilen Mihran ile arkadaşı Mus- Mahalle mümessil- lerine ücret Mahalle muhtarlarının vazife lerini gören mahalle mümessil- lerine muayyen bir ücret veril- mesi kararlaştırılmıştır. Mahal- le mümessillerinin işleri çok- tur. Belediye bütçesine bunun için 15 bin lira tahsisat konmuş tur. İç işler bakanlığı kabul e- derse, hazirandan - itibaren ma- halle mümessillerine ücret ve - rilmeğe başlanacaktır. ceğimi ben bilirim. Bu cevap Turgudu tatmin et- medi. vahşi bir ormanda tek , Nadya ir olan avcıya benzi - yordu. Etrafı aç kurtlar tarafın Askerlik etmiş olanlar, hele büyük savaşlarda uzunca bir müddet gece gündüz çadır altın da yaşamış olanlar çok iyi bilir- ler. İnsan o yaşayıştaki sağlık keyfini en güzel yerlerde kurul muş en süslü ve en ziyade kon - furlu köşklerde bulamaz. Çadır altında yaşamanın sağ: lığa çok uygun olmasından dola yı Avrupada hekimler, kansız, yorgun, verem hastalığının baş langıcında bulunanlar yahüt bü yük hastalıktan yeni kurtulmuş olanlar için kamping adile çadır altında yaşatarak tedavi usulü çıkarmışlardır. Keyfi için para harcamaya | , 'dreti olanlardan bazı kimse - ler bu usulü, hasta olmadan ha va tebdili için tatbik ederler. Bir yerde köşk tutarak bütün yaz mevsiminde orada kalacak- ları yerde, bir iki çadır alırlar. İstedikleri kır yerlerinde kur - durarak' ailelerile çadır altında hoşça vakit geçirirler ve bir yer den bıktıkları vakit çadırlarını toplayarak başka bir yere gider- ler. Böyle çadırlar altında yaşa - mak, yer değiştirmek şüphesiz az çok göçebelik demekse de, in- san sağlığı için yazın dinlenme zamanında medeniyeti biraz bı- rakarak tabiat haline dönmek sağlık bakımından pek iyi bir şeydir. Zaten çadır altında her türlü konforlu bulundurmak da müm- kündür. İnsanın küdreti yetin - se yatak çadırı, yemek çadırı, Ton çadırı diye ayrı ayrı ça - asar kurmak için hiç bir engel olamaz. Bu kamping hayatın iki güçlü ğü vardır: Biri mahsusi çadır - lar almanın çok masraflı olma- sı, biri de bu usulde hava tebdili etmek istiyenlerin bulundukları şehirden pek uzaklara gideme - meleri. Onun için Fransadaki devlet demir yolları idaresi iyi bir ça- re düşünmüş, bir takım yük va- göonlarını beyaza boyatarak iç- lerine yedi sekiz kişinin yaşa - ması için lâzım olacak her şeyi koydurmuş, bu vagonlardan bi - rini kiralayan aile onun içine yerleşerek istediği yere gidiyor. Bir demityolunun kenarında iş- terse vagonda yaşıyor, isterse vagonun içindeki çadırla eşya - yı çıkartarak kırda yerleşiyor. Oradan bıkınca başka bir yere gidiyor. Vagon kirası, yol bileti de pek çok keselere uygun gele- cek kadar ucuz. Ulu bayındırlık bakanımızın halka memleketi göstermek, o- nu gezmeğe alıştırmak için bi- zim devlet demiryollarında ne kadar büyük faydalar gösterdi- ğini gazetelerde hemen her gün okuyoruz. Bana öyle geliyor ki, çok sayın bakanımız Fransada gençlerin” ailelerin kamping ya şayışından sağlık faydası bul - Ve her paketten birer sigara aldı. Karıştırdı. İçlerinden biri- ni aldı. Kalanları sonra içmek üzere masanım üzerindeki fikdişi tabağa bıraktı, Bu “Turgud” a anlattığı po- dan sarılmıştı. Ö bunlardan an- cak birini yola getirebilirdi, Fa- kat bu silâhı boşaltınadan hep! ni ayrrayrı oyalamak imkânı var mıydı? Nadya bunda ısrar ediyordu: — Şüphe etmeyin, korkma « yın, En azılı arslanları manya- tizma ile idare etmek kabildir. Ve uzun zaman (Turgut) la başbaşa dedikodu etmenin doğ- ru olmadığını düşünerek ayağa kalktı, Ötekilere doğru yürüdü — Bir sigara... Kim verecek? Üç adam makirle gibi kalktı- lar. Ayni sert hareketlerle pa - Bu öyle bir andı ki bin'hirlen:ne yiyecek gibi bakmasalar gülünç bir film parçası olabilirdi. Nadya zarif bir hareket işa - ret etti : T litikanın bir örneği olacaktı. Bu akşamki ziyafet geceyarı- sı geçinciye kadar devam etti. Gazino çoktan kapanmıştı. Basibrin hayatı artık Nadya'nın evinde toplanıyordu. « Bu gecenin bittiği ve günün l!_k ışıkları pencerelerden süzül- düğü ânlarda bir iki saatlık uy- kudan büsbütün — sersem olan hizmetçiler madamı uyandır - mamak endişesile ayaklarımın ucuna basarak temizliğe başla « mışlardı. Böyle ziyafet sından çıkmıyordu. artık yemek da temizlc: gecelerinden ketlerini çıkardılar ve uzattılar. | sonra Nadya öğleye kadar oda- Turgudun evinden getirdiği iki küçük hizmetçi ile onlara ne- zaret eden yaşlı kadın hep be - rdbef_ çalışıyorlardı. Güneş yük. _qh.ıdeaiıu seldiği salo- | KN HAKYERLERİNDE Bı M # .yAa « . ir Mülâyimin .w. Sertliği! Dün ikinci sulh cezada arka - daşt Bahaddine dayak atmaktan suçlu Mülâyim isminde birinin duruşması yapıldı. Mülâyim, sorgulara cevap ve- rerek: — Ben onu dövmedim, esası, anlatayım, dinleyin... Karşılıklı oyun oynayorduk. Bu Bahaddin benim önümdeki tahtadan yazdı ğım yazıları siliyordu. Benim de canım sıkıldı. Ka - piştik. Ama, dövmedim ben o- nu. Bahaddin, Mülâyimin kendi- sini tokatladığında ısrar etti: — Bütün millet biliyor beni dövdüğünü... Dedi, Suçlunun başka mahkümiyeti olup olmadığı sorulmak için du- ruşma başka güne kaldı. n * İranlı Bakiyi, uzun sepetçi biçağile yaralayan sepetçi Ta - libin duruşması dün üçüncü cezada yapıldı Talip, İranlı Ba- kiye ait evin bir odasında kira ile otururmuş. Baki, geçende bi- riken kiralarını almak içir -e « petçi Talibin evine gitmiş. . lip, kapıdan başını uzatarak: — Biraz bekle!.. Şimdi paranı getiririm! Demiş ve biraz son - ra elinde kocaman bir biçakla Bakinin üstüne hücum ederek bir kaç yerinden yaralamış. Dünkü celsede, bazı şahitler dinlendi. Gelmeyen şahitlerin çağırılması için duruşma başka güne kaldı, * Bir takım neferlere, kıymet siz teneke saatleri altın krono - metre saat diye satan Vehbi ile Arap Sabrinin yakalanmaları için emir verilmiştir. Bunlardan Sabri yakalanmıştır. Arkadaşı Vehbi ise, ikametgâha bağlan - mak üzere Fatih polis merkezi - ne götürülürken yolda kaçmış - tır. Aranmaktadır , Balkan Tıp haltası yapılıyor Bükreşten verilen habere gö- re bü ayın haftasında Bükreş - te bir Balkan tıp haftası yapıla caktır. Bu münasebetle Yugos- lâv hekimleri arasında yapıla - cak bir kongrede sağlık ve fen- ni mescleler görüşülecektir. Bükreşte profesör Guergiu- nun başkanlığı altında teşkil e- dilen bir komite hazırlıklara baş lamıştır. Bu komiteye Romanya nin tanınmış profesörleri alın » muştır. Diğer taraftan Başba -. kan Tataresconun başkanlığı al tında da ayrıca fahri bir komite teşkil edilmişti. Balkan tıp haftası münasebe- tile Romanyayı ziyaret edecek Balkan hekimleri şerefine Ro - manya dahilinde otomobille bir gezinti yapılacaktır. -— — maları için düşünülmüş olan u- sulü haber alıncar bu gsulden bizim ülkemiz halkının da fayda bulması için gerekli olan emir - leri verecektir. Lokman Hekim 2 6-935 AKILLARA HAYRET! Bir Rus Profesörü Ölüleri Diriltmek Ça Paris - Soir gazetesi yazıcı- larından Saint - Exupery Mos- kovada profesör Brukhomenko nun ölüleri bir kaç dakika için diriltmek gibi akıllara şaşkın - lik veren mahut keşfinden bah- sederek dişor ki: Moskova fiziyoloji enstitüsü- nü ziyaret ettim. Burada, meş- hur profesör Brukhomenko, ga rip bir makine tasavvur ederek gerçekleştirdi. Bu makinenin e- sasını, suni bir yürek teşkil edi- yor. Bir takım borularla, nor - mal bir kalb gibi, sunt - bir kan deveranı vücude — getirilmiştir. Bu kan, az evvel öldürülmüş bir hayvanın akciğer cihazına ge - çer, burada teneffüs suni olarak vücude getirilir. Profesör Brukhomenko üç sı- ra deneçlere girişmiştir: Önce, bir köpeğin kafasını kesti, Kanını aldı ve bununla makinesini techiz etti. Bunlar damarlarına, aletinin giriş ve çı kış borularını bağladı ve kan deveranını yerine getirdi. Ölü köpek, makine işlediği müddetçe yaşadı. Köpek gözle- ri açık olduğu halde yaşadı, hat tâ avlamağa çalıştı. Kendisi şuurun en kati alâmetleri lüyordu. Sonra borular kaldırıl. dı. Köpek te ölüm sükünuna vardı. Sonra deneçmenler, hasta kalplı bir köpek seçtiler. Onu uyuttular. Şah damarı ile diğer bir damarını ayırdılar ve mahut âlet vasıtasile orada daimi bir devran temin ettiler. Böylece kandan kurtulan kalbi açtılar; kalbe ameliyat yaptılar, onu tek rar diktiler, dGamarları parli va- rTine birleştirdiler ve beklediler. Köpek tekrar dirildi, tekrar yaşadı ve elân yaşıyor. Bu muvaffakiyet üzerine ü - marm kesilmesi ile öldürüldü. Kan tamamile boşaldıktan son- ra yirmi dakika beklediler. Kö- pek tamamile öldü. Sonra suni deveranı yerine getirdiler, Ma- kıne işledikçe köpek yaşadı. Hattâ kalbi bile vuruyordu. Su- n? daraban zayıfladıkça, kalbin çarpması da hafifliyordu. An - cak bu suni hayat hakiki hayatı tekrar doğuramadı. Moskof profesörü ve arkadas ları, bu parlak sonuçtan, âdeta şaçırdılar, Geneçlerine devam et tiler. Hattâ bir gün, bir köpek kalbinin öldükten sonra çarp - masını bile temin eylediler, An- cak hayat hamlesi bir kaç sani- yede tükeniyordu. Profesör ve arkadaşları bir sürü deneçler - den ve tereddütlerden sonra ö- lümden sonra bu yaşama müd- detini uzatmağa muvaffak ol - dular. Bugün, bütün kant çıkarılmış bir köpek yirmi dakikalık bir ö- lümden sonra bu makine saye- sinde tekrar dirilerek yirmi da - kika yaşayabiliyor. Yirmi daki- çüncü bir kKöpek alındı ve bir aa | resini Buldu! kalık hayattan sonra, tatlı bir ihtiyarlık ölümü içinde sönü- yor. Anca Profesör Brukhamenko iki üç yıllık bir çalışmadan sonra leri kati olarak dirilteceğini mit ediyor. —— Emniyet Müdürlüğü Ankara emniyet direktörü Sa- lihin, İstanbul emniyet direktör lüğüne, atanarak (tayin edile - rek) şehrimize geldiğini ve İs- tanbul emniyet direktörü Feh « mi Vuralın da Edirne ilbaylığı muavinliğine atalandığını bir gazete yazmıstır. Bu atalanmalar hakkında il - baylığa resm — r bildiriğ gelme miştir. Bildiğ ve önce de yazdığımız gibi İstanbul emni - yet direktörü Fehmi Vural terfi an bir ilbaylığa tayin edilecek - tir. Ancak Edirne ilbaylığında muavinlik yoktur, bu itibarla yazılan haber doğru değildir. İstanbul emniyet direktör! ğüne getirilecek şahısların ara - sında en kuvvetli olarak da An- kara emniyet direktörü Salihin | adı geçmektedir. Son emir geldi Kültür Bakanlığı, orta ted * risat genel — direktörlüğünün (25751) numaralı müstacel tez. keresile son imtihan talimatna. mesinin (65) inci maddesinin kaldırıldığını alâkadarlara bil - dirmiştir. İmtihanlar - başlamış olduğundan, yeni vaziyet, he - men, bütün imtihan komisyon -« lasıma #amim edilmiştir. Kaldırı lan maddeye göre, liselerin soti sınıflarında bir talebe sözlü im- tihanda bir dersten 5 numara al sa; falat, EVVCTUL y ; da o dersten üçten a: | bulunsa, o talebenin sınıf geç - me notu üç olarak kabul edili « yordu. Bu madde kaldırılmış, bakanlık talebenin lehine hare » ket etmiştir. Talebe son sözlü imtihanda kaç not alırsa' o not ile sınıf geçecektir. ——— İlkmektepterde imti- hanlara başlandı Şehir ilk mekteplerinin son sınıflarmda dünden itibaren im- tihanlara başlanmıştır. Yarın im tihanlar devam edecek ve hafta sonunda bitecektir. Bu yıl, İs « tanbul mıntakasındaki ilk mek | teplerden (8) bin talebenin çı - kacağı anlaşılıyor. Bu kadar | çok talebe, ilk defa İstanbul ilk mekteplerinden çıkmaktadır. Bu talebenin yüzde ellisi orta mek - teplere girecek diye kabul edi liyor. Bu vaziyette, önümüzde - ki eylülde İstanbul orta mektep lerine çok fazla bir tehacüm ola caktır. İstanbul orta mekteple * rine Anadolüdan da her yil çok fazla talebe gelmektedir. işti. İki küçük kız verandanın parmaklıklarını - siliyorlardı ki Basibrin sokaklarında dörtnala koşup gelen bir süvariyi tanı- dılar ve seyinçle haykırıştılar. — Ak kız geldi. Erkek elbise- si de ne yakışmış! Küçük kızlardan biri — Atik çiftliğinde çalışan işçilerden bi- rinin kızıydı. Erguvanı iyi tanı- yordu. Görünce — dayanamadı. Koşa koşa merdivenden — indi, yanına gitti. Erguvan onu Turgüdün ya * tunda bildiği için sordu: — Patron ne âlemde? Küçük kız onu seyretmek zevkine — kanamayarak cevap verdi: — Patron burada oturmu - yor. Yeni bir mühendis geldi. Rus madamı var. Bizi onun ya- nına verdiler. Şimdi bu evde o oturüyor. Ve tafsilât vermek hevesine kapılarak ilâve etti: — Sormayım küçük hanım. Görmediğimiz — şeyleri burada gibi akıyor... Küçük kız Erguvanın kamçı tutan elini yakalamış ötüyordu. — Sizin mühendis Şahin bey- le nişanlandığınız gün, çiftliğe gelmek için ne kadar - çalıştık. Madam göndermedi. Kim bilir ne kadar eğlendiniz. değil mi, küçük hanım? Küçük kızın verdiği haberler Erguvanı düşündürmüştü. Kü - çük şimdi ona bir çok haberler vermek arzusu ile dün gecek! ziyafeti anlatıyordu: — — Patron da vardı. Sabaha kadar içtiler, eğlendiler. Ma - dam piyano çaldı. — Gramofon çaldılar. Dansettiler. Ve davette bulunan mühen - disleri sayıp döktü. Erguvan kızın gözlerinin içi- ne bakarak sordu: — Hepsi bu kadar mı? Başka kimse yok muydu? Küçük kız başmmı salladı: — Hayır küçük hanım. — Belki aklında kalmadı. Şa- hin bey yok muydu? .— Yoktu küçük hanım. Şa - Erguvan saf kızın gözlerin - den ve lâkırdısından şüphelen- medi. O boyuna anlatıyordu. Erguvan yavaş sesle sordü: — Bu Rus kadını nasıl şey, güzel mi? ü Genç kız doğru başını çevir” di. Hayalinde Nandya için ay - rılan yer o kadar genişti ki bep” sini toparlayıp birden söyliye * medi. Kekeledi. — Yavaş yavaş açıldı: — Güzel kadın küçük hat Çok güzel... — Genç mi? Z Başını salladı. Onun güzelli- ği gibi yaşını da pek kestiremi yordu: — Sizin gibi değil küçük BA* nım. Erguvan güldü, Küçük, aklında kalan ve k€” disini hayret düşüren hâdist leri anlatmak için acele ediyor du: K — Mühendisler ona tapar gi bi hizmet ediyorlar küçük nım. Sade patron o kadar