Ü b Gi | * ayarkarşılıkları da var. Dw —— 20 . 5.016 A A N ÖZ NİL $AY FASI ——— ——— ——— —— —— —————S KLAVUZ İ Tüç, İ İÇİN DERSLER | —-—8— Harb (T, Kö.) Cidal, mücadele — Savaş Mücadele etmek — Savaşınak Uğraş Uğraznak v ,_îlı_rb kelimesinin yakutça kökü P'tir, Bu kelimeyi kazanınca, sı- :ı Sözünü cidal ve mücadele karşılı- -ı;';:;: alıyoruz: “Son asır doğu N en büyük kinlik savaşı'dır m;itışı.ı İnönü, yıllarca, denk büdce ni yerleştirmek için savaştı.., “Bi dikü için savaşmıyanların öm- Boşa geçer.,, Uğraşmak kelimesinin — kılavuzda Kgul olmak karşılığı alındığını bi- Yoruz: “Dündenberi senin işinle uğ- HğYorum,,, cümlesinde uğraşmak İştigal etmek yerindedir. -.ıh_“'kşznln incelikleri var. Eğer : kuziBündenberi Kamutayda, bu ka- lüz Çıkarmak ' için uğraşıyorum.,, eniz, burada “uğraşmak,, savaş. anlamına geçiyor. w Kilavuzda meşgale kelimesi “iş., ve . güç,, diye karşılanmıştır. “Savaş,, Bücadeleyi karşıladıktan sonra, meş- İtnin türkçe karşılıkları arasma uğ- Ti da koyamaz mı? ışlfi"""“ nedir? — Meşgaleniz ne- devrim, türk er- _â vakit savaşkan osmanlıca “mü- meyel ı e Uöraşkan da bir düzüye yaşlBul olan, bir işin peşini bırakmı- 94 anlamına gelebilir. "'!ı:ebnıfn îi:hiy( Özveren savaşkan- n.hîl'şşmzk ve uğraşmak kelimeleri- ea türkçede ayrı özel anlamları da Üğunu unutmamalıyız. e Muhafaza etmek — 1 - (T. Kö) İ CMSeeE olakllruzda muhafazanın türk kökü “ha SüNU görüyoruz. Fakat onun KSK Ygözetmek, "saklamak,, | Ahmet Cevdet Öldü., Burada bir ölüyü öğmek istiyorum, Bir ölü ki, onu en az tanıyanlardan birisiyim. (Ahmed Cevdet) in sözünü etmek istediğim anlaşılmıştır. Bizim çağdakiler, doğmadan, (Ikdam) adın da bir gazete çıkaran bu 73 yaşına erişmiş gazeteci; belki en iyi gazete- cilerden değildi. Ancak, gazeteciliğe en düşkün olanlardan biri idi. Bir Okul öğreteni için ders verdiği kürsüde, bir çoban için koyunları başında, bir avukat için bak yerinde düşüp ölmek ne ise, Ahmed Cevdet için de, Basın kurultayın'n toplandı- ğt günler Ankarada ölmek o idi. Gençlik, yalancı aşılarla yeniden ele geçmez. Sevgi ve bağlılık denilen iki şey vardır ki, adamı gençleştirir. Ahmed Cevdet te tuttuğu yolun yo- rulmaz bir yolcusu idi. Ve ondan do- layı da gençti. Gengliğini, korumağı bildiği için genç kalmıştı. 73 yaşında, yeniden gazete çıkarmak isteyişi, on- daki gazetecilik sevgi ve bağlantısı- nn ne kadar köktü ve ne kadar derin olduğunu gösterir. Ahmed Cevdetin gazeteciliğe baş- Tad'ğı cağ. Türklük için parlak bir çağ değildi. Ancak, bu bitiriş, #eçmişin karan- bk izlerini birden sildi. Bütün gazetecilere, ergec gelecek olan ölümü düşünerek böyle birer bitirişi dilerim. Tsbaşında ölüm, ölümlerin en yük- seğidir, bencel... Salâhaddin GÜNGÖR —— men,, bu işi başardım — Bütün im » kânsızlıklara karşın bu işi başardım.,, “Her şeye rağmen size yardım geri duramıyacağrm.,, Cümlesine türk | çede “ne olursa olsun,, diye başlana- cağı gibi, “her gave karşı gelerek, karşı koyarak,, yahut "her şeye kar- şın,, da denebilir. e 'Tefevvuk etmek — Üstolmak, üs- SNimak' kelimesini barınmak ve Bi hç İ& yurt barımı için hazırlanırken, Samızın barışçılık Ülküsünü de Üözetiriz, .;;Ş;nuıu yarına kadar saklar mi- yRe döreklerde geçen yeni kelime: — Halisüddem . Rağmeı Z tak, iğten — Aldırmadan, aldırmıya. .h—"'nf*. halde,, beraber.. *::ğ"k kimselerden “rağmen,, keli- '"dı. ': y:;iıu' bütün bu karşılıkların madığı sözünl işitiyoruz. b '(llıîxhnı rağmen — Hastalığına : soğukluğuna rağmen — gelmek Fa'k, mütcfevvik î O tün, baaa — Telfavük — Üstünlük Takaddüm etmek — Önselmek Mütekaddim — Önceki, öngelen Sıyasada parti - kuvvetiyle değil, kafa kuvvetiyle üstolmağa çalışımız. Devamlı bir savaşta, en sonu zekâ üsgelir. Biz çocuklarımızdan yalnız bilgi değil, rra üstünlüğü istiyoruz, Bu işte üsgelen odur., Düşmanm üstün kuvvetlerini, ak- şama doğru, çekilmek zorunda bı - raktık. Önceki mektupta söylediğim üze - Füne Bütün savaşlarda ahlâk, zekâdan da öngelir, — Üsgelen, üs- Vanın % nlîtııklııiunı bakmıyarak, ı..':"'_hı bunlar doğru, fakat “arzu. MİyiğifDen,, sözünü böyle anlatabilir Wa rağmen sözl yenidir. — o Ön::ı hilâf sözünün türlü şe- Mlanıld.tını görüyoruz. vı::âneu in tek karşılık karşın : “Bütün imkânsızlıklara rağ TAN MTİN ROMANI 1 10. “YOS q—: Peki nasıl ve nerede sev- ti ıklıı?. | üzun bir iç çekişinden hîı anlatmağa koyuldu: Bo Onu ilkönce Beyoğlu'nda U'ş,du,:enz İbrahim'in önünde h'“'d « Camdaki resimlere ba- tih h“- Alay olsun diye her- Ben d:' yaptığımız zibi biş Je durdum. Öna, işittirezek “qâ'ı': “Ne güzel resimler” S '%.:,"'“ Ceza Kanununun “lâf dediği şeyi yaptın! Vet, senin anlıyacağın g aa Yi Neyse lâkırdını. kesmiye- İN tn çe Eüzel resimler.. dedik- le bi şımı da çevirdim, N, 7 bakayım, dedim. Ne © bakmasaydım? Nasil an M eee b ) e İhtisas — Uzuğ Mütehassıs — Uzman Bu asır, uzüğ asrıdır. Her şeyde uzuğ kuüvvetinin başad- lık ettiği bir çağda yaşıyoruz. Bayındırlık Bakanlığına, tarife iş. leriyle uğraşmak üzere, bir Ameı ir uzman gelmiş olduğunu bi MA! Etem İzzet BENİCE latayım kardeşim, insan ya şair, ya yazman olmalı ki bu saniye- | deki duygusunu anlatabilsin. Gözlerim, ateşe girmiş gibi, bir- den kavruldu, güneşe bakar gi- bi, birden kamaştı... d Damarlarım elektriğe tutul- muş gibi birden sarsıldı ve yandı. Ok gibi, yel gibi, yıldı- rTım gibi bir şey birden onun gözlerinden benim — beynime, beynimden de kalbime saplan- dı. Örnrümde böyle şeye rastla- madım. Hep bu bakışın, o görü- nüşün etkisi altındayım, Birden çekti, birden bağladı. birden gözlerime, damarlarıma, kanı- irdi, tutsak etti. Iri, alevli, esmer, sevgi taşıran gözleri vardı. Kıvrak, ezgili, yer yer gövdesinin en gü izgilerini bir gö b (TAN) IN ÖYKÜSUÜU (HIKÂYE) Ölmez, Yaşarsam... Delikanlı dedi ki: — Bir gün seninle evlenece- ğiz. Yuva kuracağız. Çocuğu - müz olacak. Genç kız dedi ki: — Ya evlenemezsek., Gözünün önünde böyle bir o- lağanlığın karanlığı açıldı. Yüzü sapsarı kesildi. Sırça gibi ince yapıda bir genç kızdı. Hiç hır- palamağa gelmezdi. Nişanlısı- nın yanı başında, elleri delikan- Imm avucları içinde, gözleri çi- çeğe, güneşe, ışığa açlacak yet- de neden böyle karanlıklara da lıyordu? Bu dalgınlığı az sonra geçti. Fakat yüzünün solgunluğu geç miyordu. Dedi ki: — Beni dinle Turgut, ya ev- Jenemezsek... Ben hasta yara- dılışlı bir kızım, Bakalım şurada daha ne kadar yaşayacağım. Bir ay kalsa bile, düğün günü- müze yetişebileceğimi ummuyo Delikanir değiteşe n masacanı — Ne yersiz şeyler düşünüyor sun? Buranın serin su kaynak- ları, buranın yeşil çerçevesi, bu- ranm havası seni daha çok genç leştirecek, daha çok olgunlaştı- racak. Bak göreceksin, daha ne çok yıllar sevişeceğiz, ölümü - müz ne kadar gerileyecek, Delikanlı genç kıza biraz da- ha sokuldu: — Bir daha böyle konusma, dedi, ölüm bizden korksun, Biz ondan ne korkacağız. Hem'bu ölümü ben tanımıyorum. Konuş tuğun dilden anlamıyorum. eei Bir yıl vardı ki evlenmişlerdi. Genç koca dedi ki: — Cocuğumuz olursa o za- man daha cok iyileşirsin. Genc kadın içini cekti: — Bilmivorum Tüursut, bir de cocuk olursa bu vükiüme de davanahilir miyim? Neden ara sıra kafama kankaranlık şevler eöküvor. Bir türlü silkinin kur- ten bir parça gibi bakışlara do. lan, batımdan bir tablo gibi göz- leri alan kırmızı, pembe, ak karışık bir teni ve rengi vardı. Bütün bu duygular içinde kim bilir ona nasıl baktım ki, o da hiç kıpırdamadan öylece ba na bakakaldı. Ve bu karşılıklı bakışmamız birkaç saniye sür- dü. Ama niçin baktı:. Hoşuna mı gittim?, © da beni, benim onu görü- |. şümle mi gördü ?, Neoldu!. Hiçbir şey bilmiyordum. Ya- nma soküldüm. Ağız alışkanlı- ğile ama bambaşka bir ruh de- ğişikliği içinde titrek bir sesle: — Ne kadar güzelsiniz?. Dedim, Hiç aldırmadı. Tepe- den tırnağa beni bir süzdü, hızlı adımlarla yürüdü. Bu öyle bir süzüştü ki bana ardından sürük- lenmeği emreden, duygularımı derleyen, katılaştıran, onlara anlatımını ve şuurüunu veren bir süzüştü. Ben de yürüdüm. Bir dükkâna girdi. Bir saniye düşündüm: SEVER tulamıyorum. Hele yalnız kal - | diğim vakitler içimi bir korku alıyor. Ölüm korkusu... Ana şında bensiz kalır diye korku - yorum. — Ciğerim, geçen yıl da böy- le söylüyordun. Ben sana böy- le saçma korkunun bizim yuva- mızda yeri yok demistim. De- | diğim çıktı. Bir yıl geçti, şimdi daha güzelsin, daha sağlamsın. Bir de yavrumuz olursa, bak ne olgunlaşacaksın. Böyle şeyler söyleyip, içimi parçalama! ae Bien Yerde emekleyen çocuk masa nın bacağına tutunarak dikilme ğe çalışıyor. Cılız anadan böyle gürbüz bir çocuk dünyaya gelir mi? Yerde emekleyen çocuk ma- sanım bacağmıma tutunarak doğ - ruldu ve anasına bakarak gü - lümsedi, r Genç baha dedi ki: gi gün gelir, onu okulaya öndeririz, Okur, öğrenir, yeti şir. Genç kadının - dudakları acı acı büküldü, sanki elinde ördü- ğü mini mini çorap ağır bir yi müş gibi, elleri dizlerine düştü : — Zavallı Apak, dedi, eğer ben şu yakınlarda gözlerimi yu marsam, benim yokluğumu ona duyurma... Şurada kaç günüm daha kaldı ki.. Genç bahanın yüzü buruştu, adamcağız dudaklarını ısırdı. Kendi kendine düşünüyordu: — Belki karım doğru söylü - yor. Yaradılışı o kadar ince... Birden sordu : — İstersen, seni Bursaya gö- türeyim, Sen orasını seversin. O yaz Bursaya gittiler. Son baharda döndüler. Genc ana dedi ki: — Bursa ne güzel yer değil mi? Tatlı bir yaz geçirdik. Önümüzdeki yıl bir daha olursam, yavrucak küçücük ya- | | Hergün 5 Sözw i ONİKİNCİ LİSTE 1.— Sukutu hayal — Umusa İ Sukutu hayale uğramak | — Umusanmak İ Örnek: Kendisinden o İ kadar iş beklediğimiz bu | zat, bizi ne çabuk umu- | saya uğrattı. | 2.— Tesanüt — Dayanışma | Örnek: En büyük kuvvet, İ Yurddaşlar arasında da- yanışmadır. 3.— Seviye — Düzey | 4.— Maksat — Erge İ Örnek : Kültür işlerinde | örgemiz, bi , ları yüksi | çıkarmıştır. | İ 5.— Rekabet etmek — Önür- deşmek, Rekabet — Ö- nürdeşme, Rakip — Ö- nürdeş. Örnekler: 1 — Ekonomi işlerinde lüzumsuz ö- nürdeşmelerin — zararını ekiyoruz. | İ ' 2.— Önürdeşmek, her zaman l faydalı değildir. | 3im Bay XXX, yük. sek zekâsı ile, bütün ö- ş nürdeşlerini yıktı. l Not: Gazetemize gönderilecek yazdara bu kelimelerin Osmanlı - caları kullanılmamasını rica ede- d geliriz. — Ah, kısmet olacak mı der- sin? Ben önümüzdeki yıla çıka- cağımı pek sanmıyorum, gel a Adam avluda yıkık bir duva- rı örmeğe uğraşıyordu. Artık es ki nişanlısı, eski genç koca de- ğil, yaşını başını almış bir adam "dı. Günes ortalığı kavuruyor, o da burâm büuram döktüğü tere bakmadan, duvarı örüp bitirme ğe çalışıyordu. Arkadan bir ses duydu. Karı- sınm sesi.. sırtında ince bir şal, yaşlıca bir kadın, diyordu ki: — Turgut, bu sıcakta ne uğ- raşıp duruyorsun? Bırak şunü da, akşam serinliğinde yap... — Bir ayak önce bitse daha iyi değil mi? Kadın başını salladı: — Onun bittiğini görmeğe galiba benim ömrüm yetişmiye cek. Adamcağız artık çileden çık- mışt. Güneş te iyice kafasına vurmuştu: — Doğru söylüyorsun karı, dedi, bu duvarın bittiğini gör - meğe senin ömrün yetişmiye - cek, Yerinden fırladı, elindeki ma layı kadının boynuna vurarak bir metre kan fıskırttı. Kadın yuvarlandı ve ancak o vakit öle- İkEz BULMACA Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- limizin boş gözlerine karçılıklarını yer leştiriniz. Yedi gün arka > kaya bul- macamızı doğru çözülmüş olarak göne derenler arasnıda kurga çekiyoruz. Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları. mız! istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun. Karşılıklar: |4 tanbul (Tan) bulmaca servisine yok layınız. e Birinciye: Gümüş saat, İkinciye: Maroken bir cüzdan. Üçüncüye: Bir stil,. Dördüncüye: (Tan)ın bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya karar; (Tan) m altı aylık abonesi armağan edile. cektir. SOLDAN SAĞA: 1 — Bal amelesi (3). Tatlı bir şey (3). Merhum (3). 2 — Telgraf (3). 3 — Komşu bir devlet (4), Çift de Bil (3). 4 — Dem (3), Şart edatı (2). $ — İdamet (2). Geniş değil (29). 6 — Şikest olmuş (5). Mahsul (4) 7 — Nota (2), Bir yemiş (5). 8 — Manikür (4). Emilen yer (4) 9 — Yama (2). Cemi edatı (3). Tir (2). 10 — Seyrek değil (3). Alens (4). 11 — Öküzün zevcesi (4). Hususf eee a YUKARDAN AŞAGI 1 — Beygir (2). Beyaz (2). Bir ev hayvanı (4). 2 — Nota (2). Sepa (5). 3 — Çok sıcak değil (4). Geyiği meşhurdur (3).Şart edatı (2), 4 — Bir içki (4). Sersem (4). $ — Akıl (2). Rabıt edatı (2). Ya ma (2). 7 — KEralice (3). Çok değil (2). 8 — Cet (3), Kimse (3). Şart (2) 9 — Sağlam (4). Memleket (2). 10 — Akıl, şeref (2), Kömür (3), 11 — Şan (2), Erkek (2), —.. Anadoludaki okerle unızdan al « dığrmız mektuplara cevap: Hangi günden isterseniz bulmacae larımıza başlayabilirsiniz ve gönde « rirsiniz. Yukarıda söyledizimiz gibi elverirse yedi gün arka arkaya çö- zülmüş ve birlikte gönderilmiş ol - sun. Kargılıklar elimize hangi gün gelirse kurgaya girebilir. Ve arma « ğanlarımız posta ile gönderilir. — Ben de gireyim mi?, Düşünmeme imkân kalmadı. Beynim bu sorgunun karşılığını zorlarken ayaklarım dükkân- dan içeriye girdi. Urubalık ku- maşlara bakıyordu., Ben de mendil, çorap, kıravat sordum. Satıcı kız: — İstedikleriniz burada de- ğil, Daha içeriye gidiniz.. Dedi. Ö hiç bana bakmadan kumaşları gözden geçiriyordu. Gitmekten başka yapılacak şey yoktu. — Kumaşlara ben de bak. sam.. Dedim. Düşündüm: — Eğer ters bir şey yaparsa dükkânın içinde . kepaze olu: rüm.. Karar verdim, — En iyisi ilerlemek, göz ucile onu izlemek, e karken yine l):rıb:ı-dı'?'mılıu'ınk.yl r Yürüdüm. Arada bir başımı çevirip çevirip onu gözetliyor- dum. Birçok şeylere bakıyordu. Kumaş toplarını boyuna mat- mazele indirtiyordu. Kıravat, | gorap, mendil, gömlek gibi şey- leri satan kısma girdiğim za- man artık onu göremiyordum. Satıcılar: — Ne istiyorsunuz?, Diye soruyorlardı. Ancak, be- nim aklım fikrim hep ondaydı. — Ya kaçırırsam?. Ya ben burada iken o çıkarsa: Bir daha onu nerede bulabili- rim?, Diye düşünüyordum, Lâf ol- sun... gibilerden : — Kıravat matmazel... Dedim. Birkaç kutuyu birden satıcı kız önüme çıkardı,. Birer ikişer gösteriyor, ben hep: — Hayır.. Hayır.. Diye geçiyordum. Matmazel: — Sizin istediklerinizi anlı yorum, Daha “spesiyalite" bir şeyler arıyorsunuz!. Dedi, başka çeşitleri çıkar- mağa davrandı. lmaz. İstemiyorum!. Kalsın.. Bakmıyacağım.. Diyemedim. Kızcağız birkaç kutu daha çıkardı. Her kıravatı eline aldıkça — Fabrika bunları birer tane yıBmış. En güzel kıravatlar... iyordu. Bir iki tanesini be- ğenecek gibi oldum. Fiyatı sor» dum: — 475 Dedi. Zaten bahana arıyordum. — Oo... çok pahalı... Dedim. Hemen — yürüdüm. Amna, bu boş bir yürüyüş oldu Bizim bayanı koydunsa bul. Mağazadan bir şimşek gibi dı- şarıya fırladım. Caddeye bakın- dım.. Yukarı aşağı, sokak kala- balıktı. Görmenin imkânı yok, Galatasaray'a doğru yürüdüm, Gözlerim her yanr fellik fe') $ tarıyordu. Hepsi boştu Öne <e görmek, ne bulmak umudu kal. marmrsti. Cok üzüldüm Refet gevrek bir kahkah. -<. vurdu; — Kah.. kah.. kah!. Sonra ilâve etti: (Arkası var) ... (Bu yazıdaki yeni kelimeler: Yazman — edib, Etki — tesir, tut. sak — esir, izlemek — takıp etmek.) n K