FIKİR MADRABAZLARI Gazeteciliği sadece bir kumar, sadece bir alış veriş, sadece bir tek- nik sanan üç türlü adam da gaze- teci değildir. Bu üç tipe de sık sık rastlarız. Gazeteciliği daha riyade kumar sanan öyle hovardalar gönmüşüzdür ki, meslekten olmadıkları halde, ai gözden çıkararak uşunda — mükellef mneler kurmuşlar ve mesleğin bütün bünerini, sırtlarını dayadık- ları koltuğun marukeninde aramış- lardır. Sonra parlak kâad, iyi mu- harrir, geniş kadro, büyük afiş ve hepsinden daha parlak, daha iyi, daha geniş ve daha büyük bir şans. İşte gazete! Ama tuttu tuttu, tut- madı tutmadı. Ya herru, ya merru! Banko! Birkaç bin lira gider, Bun- !ıı— Monte Karlo salonlarile gazete idarehaneleri arasındaki — büyük farklara göz yumanlardır ki başka horozların çöplüğünde — ötmenin ,Cüretini ağırca ziyanlarla öderler. Mesleğin onlara verdiği ders şu « gşr 1 Gazetecilik sade kumar değil ir, , Bu işi yalnız bir alışveriş sanan öyle insanlar da gö neşredilecek hiç bir fikirleri olmi dığı halde kâadı kâadçıdan ve ya- Zıyı yazıcıdan alarak — satışa çıkarı- vermekle mesleğe girebileceklerini sanmışlardır. Meselâ Babıâli kaldı- rımında yalmayak, başıkabak, şıpı tık terlikle dolaşan herhangi bir ki tapçı, bir mikdar zararı göze aldı- rır, dükkânmın önünde durur, çı - karmak istediği mecmua için yol - dan muharrir çevirir, fikir avlama- ya çalışır, kimini yemeğe çağırır, ikimine fazla ücret adar, kimine yalvarır; ve terlikten daha sık, nın fikir şefini değiştirir. İmzasını bile doğru atamıyan bu zavallıla - edikleri şey, mecmuayı da itap gibi mesuliyetini sahip ve nâşirinin paylaşmadığı bir mal ha- Tine sokmaktır. Gazetcciliğin yal - nız kazanç tarafını gören bu tiple- re de mesleğin verdiği ders şudur: Gazetecilik sadece bir alışveriş de- ğildir. Bir de, meslekten yetişmedikleri halde, bu işi yalnız teknik sanan ikimseler görmüşüzdür ki kâadın l mürekkep Ayarını, sayıfa düzenini, posta gününü, hangi mu- barrirlerden yazı almacağımı öğre- mivermek, ödevlerinin bittiğine hükmetmişlerdir. Hiç bir fikirleri olmayan, fakat teknik bilgilerile mesleğe ötekilerden ziyade yakın duran bu tipler de en gösterişli, en parlak, en biçimli mecmmalart çı- kardıkları halde, bizzat muharrir sınıfından olmadıkları için tutuna - mamışlardır. Mesleğin bunlara da werdiği ders şudur: Gazetecilik aadece teknik işi değildir. Gazeteci şüphesiz haber ve fikir satân adamdır. Fakat Sabahçı Mih- ran gibi bu fikrin madrabazlığını yapan ve fikrin değil, ancak sattı- â1 kâadın sahibi olanların muvaf- fakıyet devirleri geçiyor. ,, Gazeteci z bir matbaanın değil, bir fikrin de sahibi olmalı - dır. Onu bir kitapçıdan, bir matba- acıdan ayıran tek fark budur; onu, gazeteci sıfatını benimsemeye üze- nen herhangi bir fikir madrabazın- dan ayıran tek fark bu olduğu gibi. Peyami SAFA ——— Terkos suyu aktı Terkos fabrikasında su yük - seltme borularında yapılan bü- yültme ameliyesi bitmiş ve dün öğleden sonra su — verilmiştir. Bundan böyle şehire daha çok su dağılacaktır. telrikası Erik Çiçekleri MAHMUD YESARI a. İ TA EZ Ea N EHİRDE OLUD BİTENLER Fransız gaz gemisile bir İngiliz yük gemisi Boğaz sularında çarpıştılar. Şimdi ikiside Selimiye önlerinde. Bu resim.erde yaralanan iki geminin umum? göreylerini ve açılan yaraları görüyorsunuz Hava Seferleri Yeniden Başlıyor Haziranın ortasına doğru Di- yarbekirle İstanbul arasında ye niden tayyare postaları işleme- ğe başlıyacaktır. Sivil tayyare- ciliğin inkişafına verilen büyük önem dolayısile, halkımızı tay- yareye alıştırmak için yolculuk ücretleri de bir hayli ucuzlatıla- caktır. Hava yolları idaresinin Sü Bakanlığından bayındırlığa bağ lanması, teşkilâtta da bazı de- ğişmelere yer verecektir. Bayın dırlık Bakanlığı, birçok şehirle- ni hava hatları kurulması için tetkikata girişmiştir. Duyduğumuza göre, İstan - bul - Diyarbekir seferlerine ay- rılan tayyarelerin sayısı da art- tırılmıştır. Haftada üç gün işle- yecek olan bu hattın tayyarele- ri, gerek gelişte, gerek gidişte Eskişehir, Ankara ve Kayseri - ye de uğrayacaklardır. Bundan başka, Balkanların hükümet merkezleri ile İstanbul ve An- kara arasında hava postaları a- çılması tasavvuru akt'ileşmiş - “tir. Fazla olarak dost İranmır h- kümet merkezi Tahranla İstan- yare seferleri ihdas edilecektir. ——— Emekliye ayrı'anlar Yeni, yılbaşı yaklaştığından şarbaylık memurluklularından yaşları dolayısile emekle (te » kaüde) çıkarılacakların isimleri alınmaktadır. Bunlar arasında belediye matbaa direktörü Hak- kı emekliğe ayrılmıştır. — Ya işyarlık, ya Üniversite Üniversite hukük fakültesi talebesinden memur olanların derslere gitmesine izin verili - yordu. Bu izin, yüksek ticare o- kuluna gidenlere de verilecek - tir. Ancak imtihanlarda kaza - namıyan talebeden gelecek yıl için bu izin geri almacaktır. Bu gibi talebe ya Üniversiteyi ve yahut memurluğu tercih edecek tir, yın.., — Demek karınız çok — kıs- kanç? — Evet, çok kıskançtır... Fa- kat kıskanç da olmasa, bir ka- dın böyle bir vaziyete göz yu- rimizi biribirine bağlıyacak ye- | bul arasında d& muntazam tay- | Hereke fabrikası| Feshaneye | Bağlanıyor Feshane mensucat Türk'Ano nim sosyetesine, Hereke fabri - kasının bağlanmasına başlan - mıştır. Devri teslim işinin 15 ha zirana kadar süreceği umulu- yor. Sosyetenin muhasebecisi Sa- dık Herekede hesapları teslim almaktadır. Devretme işleri bittikten son ra Herekedeki büronun memur- ları da Feshane sosyetesine ge- | tirilecektir. Bu şekilde Sumer Banka bağlı Feshane mensucat Türk Anonim sosyetesinin iki fabrikası olmuş olacaktır. Vapurculuk Şirketi toplanıyor Vapurculuk şirketi idare mec lisi son toplantısında genel his- sedarlar heyetinin fevkalâde | bir toplantıya çağrılmasını o- naylamıştır. Toplartı günü bu- günlerde kararlaştırılacaktır. Fevkalâde çağrıma sebep, or- taya şirketin tasfiye edileceği yolunda yalan yanlış şayiaların çıkarılmasıdır. Genel heyet, bu işi konuşarak gereğini onaylı - yacaktır, Mısırdan getirile- cek seyyahlar Turing ve otomobil kulübü- nün Mısırda açtığı yeni şubesi için çalışmalara devam ediliyor. Buradan şehrimize yakında sey- yah gelmeğe başlayacaktır, Bu nunla, turizm siyaseti encümeni ve umum heyet meşgul olmak- tadır, — Gümrük memurlarına ikramiye verilecek Gümrük memurlarının yıllık ikramiyesi yakında kendilerine verilecektir. Gümrük baş mü dürlüğü vazifelerinde ehliyeti olan memurları tesbite başla - mıştır. Bir kaç güne kadar bir liste yapılarak Bakanlığa gön - derilecekti: Lâkinayni zamanda, kıvırcık saçlı delikanlıdan, tezgâhtaki zaif genç kızdan çekiniyordu. Bu çekinmeler, hep karısının korkusundandı. Bu, en büyük Şehir Tiyatrosu | San'atkârları Dün döndüler Bir buçuk ay önce Anadolu türnesine çıkan Şehir tiyatrosu artistleri dün sabalı Afyondan şehrimize dönmüşlerdir. Artist- İer bir müddet istirahatten son- ra yeni sezon için provalara baş- layacaklardır. Operet kısmı ar- tistleri ile balet heyeti yazın Tepebaşı bahçesinde operet ve revü oynayacaklardır. —— Bir subayımız Japonyaya gitti Zabitlerimizden yüzbaşı Şe- ref tahsil için dün Japonyaya gönderilmiştir. Zabitimiz Japon sefareti erkânı tarafından Ga - lata rıhtımında uğurlanmıştır. Çocuk Esirgeme Kurultayı Çocuk Esirgeme Kurumunun yıllık kurultayı dün saat 15,5 ta yapıldı. Kongrede 28 murahhas bu- lundu. Atatürkün kuruma ver diği yeni ad kutlulandı. Sonra rapor okundu. Raporda 10 bin liraya yeni bir bina alındığı, ge- lirin geçen yıllardan fazla oldu- gu bildiriliyordu. Yine rapora göre, Cumuriyet bayramında anneler birliği ile müştereken 450 yöksul çocuğa elbise, ayakkabı verildiği, Süt damlasından 300 yavruya giye- cek ve mektep kitabı dağıtıldı- ğt bildiriliyordu. Kurumun bu yıl varidatı ge- çen seneye nazaran 316 lira 78 kuruş fazladır. Bütün varidat 12,816 lira 87 kuruştur. Masraf merkezde 4931 lira 55 kuruş, Süt damlasında 4922 liradır. Varidat masraftan 2936 lira fazladır. Kongre epey münakaşalı geç miştir. Yapılan intihabat neti - cesinde asli idare heyetine Şem settin, Reşit, Zaime, Kutsi, Tev fik, İhsan Sami, Muhip, Salim “Ahmet, Hüsamettin, Raşit, İb- rahim Zati, Ayşe, Naile Tev - fik, Hakkrye Emin, General Şa- kir asli aza olarak seçilmişler - dir. tirmek istemiyerek — mırıldanır gibi dudaklarının arasından söy lüyordu: — Bir gün, bir yerde buluşa - maz mıyız? Te L | '__l_(_UÇUI_(__!ABERLER * Birkaç gün evvel Boğazda çar- pışan Fransız Beylik gemisi Rhone ile Ingiliz bandıralı Voreda vapuru tahkikatı bitmiştir. Dün mühendisler yerinde tetkikat yapmış, dalgıç ile gemilerin baş taraflarındaki yaraları tesbit etmişlerdir. Tahkikatın verdiği sonuça göre vapurlar burada küçük bir tamir görmeden hareket edemiye- ceklerdir. * Erol vapuru tayfaları hakkında- ki tahkika* evrakı dün Deniz Ticaret gönderilmiştir. * Japonyanın Ankara elçisi Toku Gawa kıziyle beraber Parise gitmiş- tir. Elçi Pariste bir müddet kaldıktan gonra tekrar şehrimize dönecektir. * Sanayi müfettişi Deniş Adapa « zarına gitmiştir. Müfettiş buradaki dokuma fabrikasını teftiş edip şehri - mize dönecektir. * Memba suları çeşmelerinden su taşıyan sakaların sağlık muayenesi - ne bağlanması kestirilmiştir. Memba- lardan fıçı ve damacana ile su taşı yanlar dâ muayene edilecektir. * Istanbul Mbaylığı Tarim (zira- at) odası 23 Haziranda Büyükadada bir çiçek sergisi açacaktır. Sergide kazananlara ikramiye verilecektir. Ayni gün Adada çiçek savaşı yapıla- caktır. * Yakacıklılar genel telefonsuz « luktan şikâyet ediyorlardı. Şarbaylı- Yın teşebbüsü üzerine telefon sosye- tesi oraya bir makine koymuştur. * Kızılay haftası münasebetile her tarafta yen! Üye yazımma devam edi. liyor. Yarın akşam Ferah tiyatrosun. da Kızılayın Eminönü kaza kolu bir temsil verecektir. * Beyoğlu jandarma kumandanlı - ğından mütekald general Hüseyin, Kızılây İstanbul mümessilliğine 100 lira teberrü etmiştir. * 15 Hazirandan - itibaren bütün orta okullarla ve liselerde olgunluk imtihanlarına başlanacaktır. Hususi okul talebeleri mıntakalarında bulu- nan resmi okullardaki hususi komis - yonları tarafından imtihan edilecek - | tir.. Hariçten imtihana — girmek için | müracaat edenlerin evrakı da bakan- ık tarafından mıntakalarındaki res - mi mektep'ere havale edilmiştir. * Üniversite Hukuk ve Tıp fakül- telerinin yazılr imtihanlarma devam ediliyor. Imtihanlar 1 Haziranda bit- | miş olacaktır. * 1 Hazirenda imtihanlara başlıya cak olan fen ve edebiyat fakültelerin- de imtihan hazırlıklarına başlanmış ve mümeyyizler seçilmiştir. zımdı. O, tekrar düşüncelere dalmış tı. Dimağının karanlıkları için- de kimbilir nasıl bulanık ışık - lar, zikzaklar çizmekte idi, Rengi solmuştu: — O nasıl söz? — O halde? Sesini büsbütün yavaşlatmış- — O gün, burada oturan ka- tı: dın, benim karımdı. tim Çok açımışım gibi içimi çek- — Yaal.. Bilmiyordum... Vah » vah... Bana, işaretle olsun anlat- saydmnız keşki... — Karım, gözlerini benden ayırmıyordu ki... Ellerimi hayflanıyordum: dizlerime vurarak — Vah vah... Ne aksilik! d © da benim gibi hayıflanıyor- u: — Siz söylerken, ben, çıldırı- yordum. Gezmeğe, öyle can atı- yordum ki, bilemezsiniz... Siz gittikten sonra, karımla bir kav- biar mı? Şimdi dargınız. diviz. Lop, pıhtı kları damar dımırkuımyu;:ı- B söyliyorsunuz, rica ederim. geçen kavganın şiddetini, deh şetini anlayordum. bir düziye hileli hesaplar, ra riltı çıkamıyordu. Söylemek, a- ga ettik, bir kavga ettik, sorma- | çılmak istediği apaçık belliydi. — Vah vah... Benim yüzüm- den rahatınız kaçtı. Beni affe- — Sizi affetmek mi? Neler Ben, yılışmadan evvel, o, ken diliğinden senli benli olmuşken, bugün resmi, teklifli konuşuyor- | gücendiğimi, du. Bundan, karısile aralarında | mişti. Beni gi İş adamlarımın ahmakları, ha kikaten gülünç oluyor. Kimbi - | kına... Ne ehemmiyeti var? O . lir o, bana, neler söylemek, ne | lan oldu... Ne yapalım? diller dökmek istiyordu? Fakat korku idi, Çünkü ucu, paraya do kunuyordu. ç ân için gülerken, hü - zünlü hüzünlü başımı sallayor'» düm: d, Yok, yok... O, sizin neza - ketiniz... Ben, kabahatimi bili - ğ:mm.- gıkat bilerek değil... çumu affettirebilecek - retim de bu... Ş z O, benim özür dileyişimden, “ıcl.;ddığmn zannet irmiş, kırmı : | olmaktan korktu; hıli:ıde, u:ıg sinde bir telâş titreyişi vardı: — Birakın bu sözleri Allahaş Sesini yavaşlatmıştı: : — Sizinle başbaşa konuşmak kamlarla dolup boşalan kıymık | istiyorum. kafasından ince duyguya, ince - N liğe dokunacak tek kelimelik pı | yordu, gözlerimi kırptım: İş, tahminim gibi ciddileşi - bt — Evet... Ama, nasıl? O, delikanlı ile genç kıza işit Ben, “Patron,, umu adam a- kıllı yere vurmağı kafama yer - leştirmiştim ; hasta hasta gülüm sedim: — Peki ama, nerede? O, sol elini pantalonunun ce - bine sokmuş, sağ elinin orta ve işaret parmaklarile bıyığını ka » şıyordu: — Hafta içinde buluşabiliriz. Gözlerinin şiş kapaklarmı a- ğir ağır açıp kapayarak düşü - şünden, karısını atlatmak yol - larını aradığını anlayordum; dü- şündü, düşündü, nihayet karar vermiş gibi başını doğrulttu: — Salı günü, olur mu? — Hay hay... Neden olmasın? O, benim hiç çekinmeden, hat tâ düşünmeden karar verişime hiç hayret etmemişti. Beni, ha - fif ahlâklı, kolay ele geçirilir kadınlardan zannediyordu. O - Na indireceğim — darba için, bu kanaatin daha kökleşmesi lâ « - Şuna eminim ki, o dimağı yo- Buran hilkatin eli bile, o hile ha murunun kıvrımlarını, dolam - baçlarını ayırıp çözemezdi. Dalgın bir düşünmeden son - Ta, gözlerini açmıştı: .— Salı günü, ben, sizi Kara- köydeki saatin altında beklerim. Aman yarabbi! Çıldıracak - tım, Bu ne adi, ne iğrenç bir bu luşma tarzı idi. Bakkal kafası, dakikalarca düşüne düşüne, an - cak bunu bulabilmişti; kıymık beynı.nde.rı çıka çıka, bu cevher çıkabilmişti. İşin şaka tarafı kal mamıştı. Karaköy saatinin al - tında onunla buluşmak! Bunun hayali bile, beni sinir- lendirmeğe kâfidi; hemen - sil » kindim: — Orada katiyen olamaz! Benim sinirlenişime şaşırmış gibiyı — Görülmekten mi korkuyor sunuz? — 28 -5-935 BU DA BENDEN ARKADAŞLIKLAR Arkadaşlık çoşit çeşt olur, tıpkı yemişler gibi. Bir çeşit arkadaşlık vardır müza benzer, ne niyete yer- sen onun tadını verir. Ben, ne mu- zu, ne de bu çeşit arkadaşlığı seve- başka bir çeşidi ke- ' tadımlık tad Eğlence arkadaşlıkları vardır. Bunlar frenk üzüm'eri gibidirler. Olsa da olurlar, olmasalar da... Okul açralarının arkadaşlıkları ayva soyundandırlar. Tadları yok- tur. Uzun, uzun, bir duman gibi belli belirsiz kokuları kalır. Kafa arkadaşlıklarına gelince, arkadaşlığın özsoylusu budur işte. Kiraz gibidir, kokusu yoktur am- ma, kütür. kütür, etli, serin bir tad ları vardır. Orhan SELİM POLIS Bir amele ayağını Makineye kaptırdı Dün Eyüpte feci bir kaza ol- müştür: Tuğlacı Hasanım harmanında çalışan amele Nuri kazaen aya- Zını makineye kaptırmıştır. Nu ri derhal Cerrahpaşa hastahane sine kaldırılmış, ezilen ayağı te- davi altına alınmıştır. Yaralı, bu işte kimsenin suçu olmadığı- nı kaza neticesinde yaralandığı nı söylemiştir. * Galatada Balıkesir otelin- de oturan balıkçı Bahri, Taşka- sapta tramvaydan atlamış, dü - «şerek bileğinden yaralanmış - tır. * Balatta Mürsel paşa cadde sinde Mişonun evinden yangın çıkmış, kaplamalar — yandıktan sonra söndürülmüştür. * Küçükpazarda — İsmailin kahvesinde kumar oynadıkları görülen Şükrü ile Osman yaka- lanmışlardır. * Sirkecide bir otomobil ka- zası olmuşs, 70 yaşlarındaki ha- mal Azize 1781 numaralı oto - mabil çarparak yaralanmasma sebebiyet vermiştir. Yaralı has- tahaneye kaldırılarak tahkika - ta başlanmıştır. * Maslak yolunda bir otomo- bil ile kamyon çarpışmış ikisi de parçalanmıştır. General Sü- reyyaya ait ve şöför Saimin kul- landığı boş otomobil, Sarıyer- den gelirken Büyükdereden Ko cataşın kamyonunu da şöför Feyzi getiriyordu. Şöför Saim otomobili son hız la sürerek öndeki - kamyondan yol istemiş, fakat yolun veril- mesini beklemeden otomobili kamyona bindirmiştir. Otomo - bil ve kamyon çarnışmanın şid- detinden parçalanmış, ancak şöförlere bir sey olmamıştır. — Zannederim. O kadar dik, kati söylemiş - tim ki, şiş kapaklı gözleri tek - rar kapandı ve tekrar beyninin karanlıkları içine daldı. Kahkahayı —atmamak içifi, kendimi güç tutuyordum: Aca - ba, simdi ne cevher yumurtlaya caktı? Karanlıklardan ışığa gözleri- ni açtı, fakat soluk bakışları dal gın ve büsbütün boştu: — O halde, siz söyleyin. Hilenin, dalaverenin dışımda kısırlaşan kafası, duruvermişti: Beni bir kahkaha sağanile ha- rap edecek bir sersemlikten, b cevap, elbette daha iyidi. Bir an düşündüm : —İstanbul tarafı, daha muva fıktır. Ben, sizi Aksaraydâ: tramvay durak yerinin karşısım” daki kaldırımın önünde, bir ot0* mobilde beklerim. Bu uzün ihtiyat, onu şaşırt * mıştı: — Oradan nereye gideceğiz? — Onu, o zaman konı (Arkası var)