—— 57.53.935 İJABONYADA SİNEMACILIK | Japonya sinemayı otuz yedi seneevvel ilk defa gören bir O zamandanberi im sanayiinde çalış- mişlar, bilhassa son on sene için de etlerini büsbütün arttır- Bugün Japonyada iki bi ka- dar sinema salonu vardır. Bu- nun üçte biri seslidir. lmiz Nikkatsu şirketinin takriben beş yüz salonu vardır. Shocikon şirketinin de bir o ka- dar.. Bu kuvvetli tröstler teşek- kül ettikten sonradır ki, Japon- yada münferit işletilen sinema yok gibidir. Bu salonlarda da onda dokuz yerli filmler göste- rilmektedir. Japonyada rejisörlerden ma - inistlere kadar — stüdyolarda Çalışan herkesin, - çalıştığı'şir - ketle bir senelik mukavele yap- Ması âdet olmuştur. | l Bir antişambr, ikinci anti- Şambr, nihayet geniş bir yazı- hane.. Kocaman mürekkep hok- kasının arkasına kurulmuş, film Müstahsili konuşuoyr: — Benden film buhranı hak- kında malümat mı istiyorsunuz? azizim buhran müthiş.. Sinema — salonlarının geliri azaldı, vergiler çoğaldı, başka memleketlerde filmlerimizi sü - Temez olduk,. Yıldızlar, artist - ler, ondan sonra da senaryo mü- harrirl temadiyen fazla Para istiyorlar. Film müstahsili bu vaziyet karşısında ne yap- sın? BEN başka.. Siz bana bakma- Yınız. Daha adını ilân etmeden üç filmi Avrupada sattım. Ame- Tika ile de şimdiye kadar başka- larının — muvaffak Şartlar içinde filmlerimi satmak için mukavele yapmak üzere- yim, ,Şu memlekette işten anlar be- nim gibi bir avuç filmci çıksa, buhran kalmaz. Bir Sinema Müdürünün Fikri Sinema salonlarından birinin Bahibi, iki perde arasında anla- tiyor: — Azizim,buna buhran değil,fe lâket derler. Felâket değil, afet.. Mevkilerin fiatlarını indiririz, filmlerin kalitesini yükseltiriz, Yani bol para vererek iyi film Betirtiriz. Bu masraflar azmış &ibi yıkıcı vergiler öderiz. BEN, tabit kendimden bah- Bunlar bir yıldız olabilir Film sanayiinde, bilhassa ope in, * Sarkılı kornedilerde en mü ızx; rolü oynayan göstermelik ü ar, baleriyetlerdir. Bunların ,:ımdı;ı bazan büyük yıldızlar tişir. Fakat ekseriya bu zaval- Te olamadığı | Ayrıca artist, rejisör ve tek- nisiyen yetiştirmek için sinema mektepleri de açılmıştır. Yirmi kadar stüdyo, ve bu stüdyolarda yüz elli kadar reji- sör veya rejisör muavininin ida- resinde çalışan iki bin kadar ar- tist vardır. Artistler her sabah saat sekiz buçukta stüdyoda bulunmak mecburiyetindedirler. Mahallelerde sinemalar sşat 18,30 da başlarlar, 22,30 da bi- tirirler, Bazı sinemalarda film- den evvel müzikhol numaraları terilir. Salonlar üç kısma ayrılmıştır. Bir tarafında yalnız kadınlar, bir tarafında yalnız erkekler, orta kısımda da karı koca evli- ler otururlar. Birçok salonlara on beş yaşından aşağı çocuklar kabul edilmez. Çocuklar için ayrı sinemalar vardır, setmiyorum. Son filmimi prog- ramdan çıkardığım son güne kadar, gişelerin önünden geçil- miyordu. Hatta salonda yer kal- madığı için ekseriya kapıları ve gişelerin pencerelerini kapatma- ğa mecbur kalıyordum. Fakat BEN başka.. Çünkü ben iyi film seçmesini biliyorum, Öteki sinema sahipleri de halkım ne istediğini anlıyabilseler, ortada buhran kalmazdı. Senaryo Muharriri Ne Düşünüyor? Bir barın arka tarafında kö- şeye çekilmiş, önünde kadeh, senaryo muharriri anlatıyor: — Azizim, buhran yalnız maddi değildir. Kafalarda da buhran var. Ben sinemalarda gösterilen ne mevzular biliyo- rum ki, herbiri birer gabavet şaheseri.. Fikirlerin bu kadar kı- sırlaşabileceğine insan hayret | eder. Film yapanlar, hep yıldızla- rın, artistlerin gözlerini ve cep- lerini doldurmağa bakıyorlar. Biraz da senaryo muharrirlerini düşünen yok. Fakat BEN başka... Hollivud- da üç senaryo sattım. İki filmin senaryosunu daha hazırlamak üzereyim.Hatta Berlinden de si- pariş aldım. Yetiştirmeğe vak- tim olmadığı için reddetmek mecburiyetinde kaldım. Halkta, senaryo muharrirleri- ne karşı da alâka uyandırıldığı gündür ki, biz kafamızla, beyni- İt yavrucaklar gençliklerinin sol MAY-VONG Bu yıl May- Vong'un çok heye- canlı, güzel bir filmini seyre dece- ğiz, mizle, kalbimizde işliyenler i de buhran kalmıyacaktır. Bir Yıldızın Düşüncesi Maruf yıldız Rokingşere ku- rulmuş bacak bacak üstüne koy- muş, ağzında sigara anlatıyor: — Ortalığın çok hazin bir | manzarası var. Buhran a gibi sinemacılığı ki., Düşününüz, profı yüzde altmışır dilenciler kadar kazanamıyorlar, yüzde yirmisi kömedi oynuyor. Biraz da iyi yıldız yetiştirme- | ğe çalışılsa, halk sinema salon- larmı ağzına kadar dolduürur. Fakat bunu yapmak için yıldız- ları halka daha iyi tanıtmak, daha kuvvetli reklâm ve propa- ganda yapmak, birkaç yüz bin banknot için bu en mühim şartı ihmal etmemek lâzımdır. Fakat BEN tabit kendimden bahsetmiyorum. Daha yeni Lon masile beraber açlık ve sefalet içinde can verirler, A | dradan geliyorum. Orada çevir- diğim filmi bitirdim. Yarın Ber- Hne gideçeğim >Orada da yeni bir film çevirmeğe başlıyorum. irmisinde Pariste bulun ı ım lâzım.. Çünkü burada | da bir başka film beni bekliyor. İnanınız bana, eğer iyi yıldız- lar yetiştirilse ve bunları yetiş- | tirmek için beş on paradan sa- kmılmasa, sinema âleminde buh ran kalmaz, Herkes iyi film seyretmeğe koşa koşa gelir. Rejisör Ne Diyor? Pürosunu püfür püfür öttü- ren rejisör anlatıyor: — Öyle Ammerikalıları taklit etmekle-bulrandan kurtulmak olmaz, Öyle muazzam dekorlara ne lüzum var? Bütçenin yarısını yutan meşhur yıldızlara da ihti- | yaç yok. BEN bittabi bunları kendim için söylemiyorum. Beni bilen- * bulunuyoruz, —- İ Ter biliyor. Son yaptığım film | .—. dokuz milyona mal oldu, fakat | üçay içinde masrafı çıkardı. Bundan sonra yapacağım film on dört. milyona mal - olacak. Bunun beş milyonunu Greta Garboya vereceğiz. Bu filmi de, | daha çevirmeden evvel satmış ALELİN * Albert Prejan ile Simone Simon “Musa ve Süleyman,, adında bir film için hazırlanı- yorlar. * Bwrelee IZareld Lloyd içim hazırlanmş olan “Hulya memle- keti,, nin baş rolü ie Canto- ra verilmiştir. Vaktiyle Moris Şövalyenin en güzel eşi olan Janet Macdonalt son yıl içinde ortalıktan silindi gibi. Ancak bu sene tekrar parla- yacağı söyleniyor.