——— 26-5-935 ö TAN ——— ——— — —: —— Z Z DBIL SAYFASI GUNLER BOYUNCA Büyük Adlar / Kızmış Nizamettin Nazif, dün ve- Tiştiriyordu bu saylada genc yazıcı- lâra, (Doğrusu ben de hoşlanmıyo- Tum böyle bozmaktan cümledeki yer- lerini kelimelerin ama günü gelir, bu- ha da alışırız.) ndisi “ben gülüyorum doğru- * diyor, diyor ama diye dursun, bek kimseyi, kandırabilir mi? Hem :;İım“ gülmek de ölikeden gelmez Kızmış... Hadi diyelim ki gülüyor. İeye? Genclerin, dün sokakta beras ber kaydırak oynadıkları çocukların Yaptıklarını anlatır git , Shakespeare- Dantö'nin, Goethe'nin sözünü et- Ritlerine. Onlara öğüt veriyor: “Ço- Cuklar, diyor, siz o adamları anlıya- TMazsnız; onları anlamak için ak saç- k, daz kafalı, bir azacık da bükük Mi olmak gerektir... Siz ne demeğe lkar da ağdalı yazılar yazarsmız. tle siz yaşınıza, başınız göre işler Rörün, bugün yapmak istediklerinizin Öt çağı gel | Çok severim doğrusu Nizametti- Di; gözlerinin çoğu da doğrudur. Gel Eelclim bu sefer pek anlamadım nc Ücmek istediğini. Gencler şimdilik kespearc'i, Dante'yi, Goethe'yi *kumakla kalıp da #sözlerini etmeği tonraya bıraksınlar mı diyor? Öyle İse bugün nenin sözünü etsinler? Ni- Zemettin, bilirim, sussunlar diyemez; Sünkü © da bilir ki insan, yaza yaza Alışır, O gençler bugün okudukları Üzerine düşündüklerini söylemezlerse Yarın da susup otururlar, okudukları Üzerine düşünmeği değil, belki oku- Mağı bile akı a getirmezler. Ya- Dalmr de, i, Nizamettin? | H YNKŞ Geğil “Guk | ler. Elverir ki yedi gün arka arkaya Sea onlara sussunlar demezsin. / Şimdilik öyle büyük yazmanları bir yana bıraksırlar da bize, kolayca Snlryabilecekleri adamların izerlerini mlar mı demek ister? Sanırım ki bunu da pek söylemez, çünkü sa- Hat izerinin kolayından gücüne gidil- TMez, İşe, şu orta halli diyebileceği- Tiz yazarların sözünü etmekle başlı. Yan, ölünciye kadar onlara bağlı ka- r. Çekemez yakasını onların elinden. üyükleri anlamak, güzelliklerini tad- mak için doğrudan doğruya onları okumakla başlamak gerektir. Ancak böylelikle günln birinde, Belki saçla- İtler. Gencler şimdi Shakespcare'in, Dan- te'nin, Goethe'nin sözünü —ederken ÜÜşe dokunacak şeyler söyliyebiliyor. T mu? Pek söyliyemiyorlar doğrusu. Gü., Aisamettin genclerin o gibi Yazmaların adını acss — karıstırdığını hereden duymuş? Çoğu Batı htera» Türü denildi mi Rabindranat Tagor'la inclair Lewis'i söze karıştırıyor. Eukın.ı kalsa bırakmalı gencleri © iylik adamlardan bahsetsinler. Ço- Rgülüne şeyler söyliyeceklermiş, * çıkar? O sözlerini elimizden gel- kadar başlarına kakarız, gün İtçtikçe daha iyi anlayıp daha iyi Ullatırlar. Diyelim ki hiç, hiç bir vakit onla- iş *nlıyamıyacaklar bu gidişle... Böy- de olsa - bugün bu ülkede büyük ih”" söylenmesinden kötülük de- İyilik gelir. -Ağıım., Nizamettin Nazif genclere... sükü ben onu Bilirim, “biz ancak kü- Gükleri, orta hallileri anlıyabiliri. ,“Y;; pısrıklara daha çok kızar Açşmazsa ben yalnız dünkü sözlerin. & bfleiil. onun ne kişi olduğundan ir şey anlamamışım demektir. N. ATAÇ Uzun sokağın ilerisine ve ge- baktı baktı, sonra rahat bir aldı, kendi kendisine söylen- v z Ve Na "i;_:;"“ şu polis ispekteri, Bu- ç9 ne karşılaşmağı, ne de iz- iı,—aııuınıiym Neyse izimi V. kapış Yine hızlı hızlı yürüdü. Bir Mep”n önünde durdu. Görülme- kaşlai, düyul için keskin ba- tarıvor. parmağı 'er geldi. XK kadın da mırıdandı 1 I“S'*İui d Vedin. Aç.. İşiti iyurmamak için bu söz- Temiştitmiyecek kadar yavaş söy- Gönç Ka g A açacık — aralıklandı. 'a x'.':*ıl"îıfî".' kadın bu aralık- t kapandı. “’î—ı:d._ kapıyı açan hizmet- ordu; S Od AaDa yök mu? , | BULMACA | Öz türkçe ile yaptığımız bilmece- lerimize 19 mayıs pazar günü başla- mıştık, Dün yedi günümüz bitmişti. Okurlarımızın bulmacalarımızı nasıl severek karşıladıklarını yığın yığın gelen karşılıklardan anlıyoruz. Bun - lardan yedi günlük bulmacalarımızı doğru çözenler arasında çektiğimiz kurgada: Birinciliği: Şişli Abidei Hürriyet caddesi numara 188 Selçuk (Gümüş Baat)i. Tkinciliği: Ayaspaşa Gümüşsuyu caddesi numara 143 Mediha Tüzün (Maroken bir etizdan)ı. Üçüncülüğü: Vefa lisesi B — 2den 773 Sermet Galip (İ markalı bir sti- Usküdar Imrahor- da Ali paşa sokağı Numara 30 Abdul lah İhsan Şensay (Gazetemizin bir senelik abonesi)ni kazanmışlardır. Beşinci ve sanrası için altı aylık abonemizi kazananlar şunlardır: 1 — Aksaray Namık Kermal cadde- $i 31 numarada Zekâi, 2 — Aksaray Asım bey sokağı Orhan, 3 — Yeşil- köy İstanbul caddesi numara 89 Sel. çukand. Bunlardan başka doğru çözenlerin bazıları eksik yollanmış, —bazılarının adresleri okunanamıştır. Bir kzsmı da şeklimizdeki boş gözlerden bazılarını doğrultamayıp açık bırakmışlardır. e Bilmecemizin hyoruz. Şurasını söylemek - istiyoruz ki çözgülerini bildirmediğimiz - için yedi günlük çözmelere okurlarımız hangi günden isterlerse başlayabilir- karşılıkları göndermiş olsunlar. Karşılıklar her gün akşam saat 4 de kadar (Tan bulmaca servisine) gönderilmelidir. d Birinciye: Gümüş saat. İkinciye: Maroken bir cüzaan. Üçüncüye: Bir stilo. Dördündüye: (Tan)ın bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya kadar: (Tan) m altı aylık abonesi armağan edile- tektir. Kazananlar armağanlarını matba - amızdan het gün alabilirler. 12345678 91011 SOLDAN SAĞA: 1 — Fırka (5), Hepsi, Halk (4). 2 — İstifham (2), Nota (2). $ — Ramazan ekmeği (4), Nota (2), Ahbap (2). 4 — Asmaktan emir (2), Bir yaz meyvası (5). 5 — Beygir (2)1 Erkek (2). Etem İzzet BENİCE Güzel kadın merdivene doğru yü. rüdü. Merdivende ayak sesleri var- dı. Aşağıdan ve yukardan gelen ayak sesleri ortada buluştular. Genç kadım yukarıya çıkıyordu. Yine üç genç kadm aşağıya iniyor- du. Biribirlerini tanımıyorlardı. Ve- dia onlara, onlar Vedia'ya alıcı gözü ile baktılar, Vedia ikinci kata çıktı. Merdive- min tam karşısına gelen bir odadan içeriye girdi: — Madam Anna! Vedia odaya girer ve ses verir vermez karşılığını buldu. — O vedi! Gel bakalım.. gel, ne- reden çıktın böyle.. — Benim Madam Anna ben, Ve- din'nın ta kendisi. Madam Anna orta yaşlı bir ka- dın. Kır saçlı, şişmarca, kırmızı su- ratlı. Konuşurken dudakları sarkı- yor, dişleri, etleri hep birden wrya dökülüyordu. Genç kadı- mın boynuna sarıldı, yanaklarından Göptü. — Vedia., İ | nci haftasına baş- Alman ulusu bıraktığı izerle- ri bütün dünyanın hâlâ tapar- casına bir sevgi ile dinlediği büyük ' Kompozitör Richard Wagner için bir anıt dikecektir. YENİ WAGNER ANITİ Dikilecek anıtın üstündeki düz taşa “Alman ulusunun kendi içinden yetişen Richard Wag- ner anıtı,, diye yazılacaktır. | Anıt beş metre yüksekliğinde EDAL İN olacak ve mermer Üüzerindeki kabartmalarla Wagner'in deği - şici müziği canlı olarak gösteri- lecektir. Bu anıt Almanyada şimdiye kadar dikilmiş anıtların en güzellerinden biri olacaktır. Sporcular, Beğendim Sizi ! Gösterişi sevmemek iyidir; ve iyi olduğu içindir ki, biz, Türk- ler, gösteriş yapmayı bilmemek istemişizdir. Büyük savaşlar kazanmış, ve 6 — Halletmek RG) ae a eee TRERENE ÇS Ayı yuvası (2) 8 — Çift değil (3), Tir (2), Bü - yük tepsi (4). 9 — Kırmızı (2), Genişlik (2). 10 — Beyaz (2), Genişlik (2). 11 — Lâhim (2), Bir uzuv (3), Hal rabıtası (3). YUKARDAN AŞAGI 1 — Rahip (5), Türkiyenin en bü- yük gazetesi (3) 2 — Duman lekesi (2), Saçsız (3) 3 — Aşikâr (4), Beygit (2). 4 — Arka değil, çephe (2), Yak ma (2) , 5 — Ayı yuvası (2), Bir. kümes hayvanı (3), Bir rakanı (2). 6 — Suda halletmek (7), Nota (2) 7 — Erkek (2), Kasabın sattığı (2), Lisan (3). 8 — Çok değil (2) 9 — Öküzün — zevcesi (4). 10 — Büyük (3), Mahsul (4), Atıf «anım (2). | zabıtası (2). 11 — Tükdir (4), Mısırın kurtarıcı- & (3). Diyemiyordu., — Vedi!. Diye başladı, E, otur bakalım. Mantonu çıkar. Cicim, çiçeğim, güzelim, Sen nere- lerdesin?... Bir yıldır. izini kaybet. kaybedip sonra bu.- inen herkişinin sevinci on- da da vardı. Bu sevinçle belki da- ha çok söyliyecekti. Ama, — Vedi kesti, kendi. u: — Ben gelirkan evden çıkanlar kimlerdi madam?, . Madam Anna düşünmeden cevap verdi — Vildan, Suzi, Despina! — İyi parçalar. Kırmızı kadın. suratını buruşlur. du. — Yok yok V: Senin tırnağ kadar bile olamazlar. gy — Yeni bir şeyler olacak?, — Yeni. İki üç aylık. — Yalnız seninle mi i; eli mi iş yapıyor- —Evet. — Üşçü bir çalışıyor galiba?... Madam Anna bir saniye düşün- çok büyükler, ulular yetiştirmiş bir soyun çocukları olduğumuz Diçin arslanlık taslamayı, çalım satmayı beğenmemişiz, “bize uy | gun gelmez,, diyip yedirememi- BİZ. ü ize, Yüzümüzün aklığı biraz da bu Hüyümüzüam- gelir. “Büyük savaşların Pağa - turları, yaptıkları büyük işlerle arsrulusal alanda boy vermiş o- | lanlar tanınmak için neden gü - rültü yapsınlar, neden yaygara- lr göste.işlere baş vursunlar? Saltözleri, adları onları kafalar da canlandırmak için çoktur bi le.,, diye düşünmüşüz. Ama gösterişler son yüz yıl içinde bir başka bakımdan, top- lu propaganda bakımından yük- sek bir değer kazanmışlardır. Fransada, Rusyada, Almanya da, İtalya vc İngilterede göste - riş adım adım incelmiş ve bu - gün bir iş bölümü... Bir bilgi bö lümü kılığma g miştir. İtalyada Mussolini dalyancı püskülü taşıyan kara gömlekli - lerile bütün bir ulusa bir operet dükten tonra cevap verdi: — Senden saklayacak ne var kı- zım? Daha bunlar ana kuzusu. Haftada iki zor geliyorlar. O da sa- at dörtten sekize kadar. — Ha.. ha.. şu, sinema saatinde!. Kırmızı yanaklı kadın dişlerini göstere göstere güldü : — Hah.. senin anlıyacağın işte bu. Dört buçuk matinesi, altı buçuk | matinesi. — Ana kuzusu dedin a!. Ikisi de gülüştüler. Vedia vine söze başladı: — E başka kimler var?, Madazn Anna böbürlenen bir gö- rünüşle cevap verdi: — Bir tane var ama kimi olsa ba- yıllıyor. Bir sosyetede daktilo. O da haftada iki geliyor. Üçer snat ka- hıyor. Her gelişi yüz lira, İki üç tutgunu var, Sade onlara çıkarıyo- ruz. Kırmızı yüzlü kadın burada sö- :ı_ı'hın kesti, bir başka konuya geç- — Bir tane Bafralı tütüncü var. Onu da sana yapayım Vedi. Hem soydan, hem çok paralı bir adam. Güzel, temiz, senin gibi bir şey is- tiyor. Haftada üç gece gelecek. — Ben bütün gece kalamam. — ©O da bütün gece kalacak de- gil, kaçamak yapıyor, Anlarsın ya! oynatır gibi durmadan gösteriş yapar, Rusyada Stalin bir yıldönümü günü Amerikanm rövü artistle- rine parmak ısırtacak bir göste riş bilginliğini gözlere vürür. T DEEE LNMNT Ve Berlir “ve Munili sokaklarında yaptır - dığı Deneç bir gösteriş (*) us- tası olabileceğini anlatıyor. Onuncu yıl gösterişlerinde Ankarada idim. Doğrusu bizde iyi düzülmüş, iyi yapılmış ve ak samadan başarılmış bir sıyasa gösterişini ben ilk olarak orada görmüştüm. Bu kadar sözü niçin söyledim bilir misiniz? Geçen gün Taksimde bizim sporcuların yaptıkları gösterişi beğendiğim için. Bu gidişle sanırım ki, biz de artık parlak gösterişler görebi- leceğiz. Kafamızı ver pazımızı acuna tanıtmak için şatafatı a « ma yerinde ve düzenli görünüş ve gösterişi sevelim çocuklar. N zamettin NAZİF Vedi sustu. Güldü. Sonra senli ü bün la göz kırptı, sordu: Madam Anna da göz kırptı: — Genç mi olsun? Gülüştüle — Kah.. kah.. kah! Sonra madam söyledi: — Daha delikanlı. Otuz beşinde belki de yok. n boylu, güzol, esmer bir genç. Görürsen bayı! Bu gece gelecek. k:fodi. dudaklarını büze büze söy- li — Ben kimseye bayılmam! — Ama buna bayılacaksın?.. — İmkânı yok. — Bekalım.. — Parası çoksa belki bayılmış görüni K Kırmızı yüzlü kadın dudaklarını yine gerdi, dişlerini yine ortaya koydu, gevrek bir sosl — Bilirim sen ne artist kadınsın- dır. Hem kimseden hoşlanmazım, hem de önüne çıkanı bayıltırsın. Kılıktan kılığa giriyorsun çapkın!.. gibi değişen, dakikası dakikasına uymayan, istediği her saniyede baştan başa bambaşka bir kadın olabilen hiç kimseyi görme- Vedia: öyle geliyor madamcı- (KCAv KLAVUZ | iÇiN DERSLER — 15— Mahalli tahaffuz — Korunak Melce — Barınak Mevâ — Sığınak Ovada hiçbir. korunak bulamıyan düşman, karşı sırtlara doğru kaçtı. Evsiz ve barınaksızları koruyunuz. Kimsesizlerin sığınağı devlettir. Hudut — 1 Sımnır (irontiere) 2 « Buç (limite) Mahdut — 1 - Sınırlı, çevrilmiş 2- Buçlu, buçlanmış. —3 - sayılı, 4 - dar Tahdit etmek — 1 - Sınırlamak 2- buçlamak Kaçakçılık, en fazla, güney sınırla- rımızda oluyor. Sıkıntıya katlanmanın da bir bu- cu val Onun kadar zengin yerde sayılıdır. Bağmazlık, bilgisizlikten ve dar kafalılıktan gelir. Bu misallerde geçen yeni kelime- ker: Güney — Cenup Bağmazlık — Taassub Bağımnaz — Mutaassıb Kuzey — Şimal Batı — Garb Doğu — Şark : Güney Amerikasında kargaşa bit- mez — Amerikayi cenubide anarşi bitmez. Derviş Vahdeti, kaytak ve bağınaz softanın biriydi. Kaytak — Mürteci Kaytaklık — İrtica e Mahküm etmek — Kasamak Mahküm — 1 - Kasanık, 2 - Kö- lemen Mabkümiyet — 1 - Kasınlık, 2 « Kölemenlik. Geçen ay Büyükdere kıyasını işli- yen üç suçlu, on beş yıla kasanmış- tır. Böyl olanlar, her adamlar hiçbir zaman genlik irmemeğe kasanıktırlar. Biz hiçbir zaman kölemen bir ulus olmadık. Saltanat bu halkı kölemenliğe gö- türen bir yönetge idi. Sizin bu suçunuz, ağır bir kazanık. lığı gerektirebilir. 'Misallerde geçen yeni kelimeler: Kaç ay var ki sizi görmekten yoke sunuz. Sizden yoksunluk, bize ağır gelir. Dulları ve öksüzleri hiçbir zaman yardımınızdan yoksundurmayımız. Zavallı adam, sekiz yıldanberi yok- sunluk çekiyor. . . Mahrem — Özdeş, içli dışlı, gizD Mahremi esrar — Gizdeş üyet — Özdeşlik, içli dıp- hlık, gizlilik Hayır, bu adam hiçbir zaman be- nim özdeşim olmuş değildir. Onunla yedi yıl içli dışlı yaşadık: ne ahlâkta bir adam olduğunu her- kesten iyi ben bilirim. Şifrelerin gizliliğine dikkat etmek, bütün işyarların Daşlıca ödevlerin- dendir. Bir dost, iyi bir gizdeş olmalıdır. Böyle adamlarla gizdeşlik etmenin sonu budur. Bu misallerdeki yeni kelimeler: 3"' — Memur 'dev — Vazife | &öim. Ben hep buyum! Dd ada (Fi7 / — Ben gelmeseydim bu Bafra» lhıya bu gece kimi çıkaracaktın?, — Rezzan'ı getirtecektim. — Kim o Rezzan?.. — Bir teci çalışıyor. Arat kıyak bir kız. 'a — Rezzan takma ismi mi7?, — Seninkiler gibi! — Hah.. Fah.. hah!, Madam sordu: — Şimdi kaç adın var Vedi?. ea Kaç tane olacak bir tane, Ve ü Ben öyle biliyorum ama, kim bilir daha kaç tane var lır?.. — Gerçekten yok. Sen beni kaç yıldır tanıyorsun. Hiç başka bir ad | kullandığımı gördün mü? Madam : < Peki öyle olsun. Dedi. Yine sözünü 'yırakı v .eâik uğı ye- — Geçen akşam - Suzi'yi çıkare dım. Pek beğenmedi. Dahi bir başkası olsun m:€ n.. dedi. Bu gece Rezzan'a haLer yolladım. Sen (Arkası var) ... (Bu yazıdaki yeni kelimeler: Ko- nu — mevzu, soydan — kibar, asıl, soyu yüksek, soy adam, tecimge — qwnhııu.ı K