— 241.5.-935 a l SAYFASŞI ÖZ BİL Victor Hugo Hakkında Fransa, bugünlerde, Victor Hugo- Tun ölümünün cilinci yıdönümünü kutluluyor. Fransız gazeteleri, vakti. le kendinden pek çok Dbahsettirmiş Olan bu büyük şaire, sayıfalarında, Yeniden geniş bir yer ayırıyorlar. Fransanın hemen bütün edebiyatçı- lan, yıldönümü dolayrısiyle, onun ha- Yat ve eserleri bakkında düşünceleri- Di anlatıyorlar. Bu düşünceler ara- tında büyük ayrımlar göze çarpıtığı- M söylemeye İüzum yok. Bir şeirin değeri gibi, ölçüsü şahsiğ zevk olan bir meselede fikirlerin nekadar dağı- lacağı ortadadır. Victor Hugo konuşulurken, çoğun, 'ansızlık gayreti de işe karışıyor. Onu Shakespcare, Goethe, Dante ile T ayarda gösterenlere bile raslıyo- Tuz, Bence, hakikat şudur ki, her ne- dense Fansız san'at ve - kültürünün €a büyük aruntağı diye tacılmış olan ugo, Fransız edebiyatımın bile en üyük adamı değildir. Tiyatro sahasındaki eserleri Çor- heille ve Racine'inkiler yanında pek tüce kalır. Les Miserables adlı roma- 2t bütün dünyayı kaplamış olan şöh- Tetine rağmen Balzac, Stendhal ve Flaubert'in romanları kadar kuvvetli Ve ölçülü değildir. Bu romanda, ans Sak yer yer büyük parıltılara rasla- Tız, fakat nekadar yabancılıklarla yan Yana olarak! San'atı pek derin olmu- Yön Hugo'nun filozofık ve fikriğ kıi- Sımlarında bir üstünlük aramaksa boştur. Geriye şürleri kalır. Gerçi, bu şiir- Tler, ciltlerinin — kalınlığı ve çokluğu İle göz kamaştıracak bir bolluktadır. dancak bu okumakla tükenmez bollu- Kan en güzel parçalarını, tek tek, tlimize alır ve meselâ bir Chönier- Yün, Lamartinein Musset, Vigny ve Baudelaire'in şürleriyle karşılaştırır. Sak, onlardan daha güzel ve daha küvvetli olduklarını kolayca iddia edemeyiz. Dediğim gibi, Hugo'da en çok say- geet çeken ve onun büyüklüğünü yapan taraf, yörulmak bilmiyen ça- Tistçarlığıç edebiyata son nefesine ka- terdiği Aşk derecesinde bağ. hi sai'at gösterilerinin her saha- S na büyük bir kolaylıkla akan ruh çarptığıtı hissettiğimiz insan kalbi- dir. Hugo, hiç şüphesiz ki, edehiyat dünyüsinda pek seyrek parlıyan yıl- dızlardandır. Bunü kabul etmek ona Geğer olduğu İiymeti vermektir. 'oksa, coşarak hesapsızca ileri git- Mek, onu Fransanın en büyük artisti Ve dünyanın sayılr birkaç söz san'at- Kizı yüksekliğinde saymak başka bir $ok krymetlerin hakkımı yemek olur. Zaman'denen böcek, edebiyat or« Manımın bu dev gövdeli ağacını için İŞin konsirerek şimdiden çok yıp- Tatmıştır. Gene Framsız kültürünü Temsil edes, otdan eski ve ünü şüp- hesiz ki ondan az yaygın olan bir batka Pramsiz edebiyatçısı, bugla Phun yanışda nekadar genç ve sağ- durüyar. Yaşar Nabi NAYIR (KLAVUZ. | iÇiN DERSLER ee e ee ee ae ü— Şahsiyet — 1 - Şahsiyet (Persona- Ktö anlamına) 2 - ünlük (müm- taziyet, asliyet anlamına) Mahiyet — Nelik, içyüz, öz m:lı—ı. hassiyet, hususiyet Kullanışta belki en fazla güçlük çektiğiniz kelimeler bunlardır. Çünkü bu kelimelerin arabcalarını da bir türlü biribirinden nerede ayırdedip, nerede - birleştireceğimizi — bilmeyiz. Türkçe yeni karşılıklar bu kelimele- gerçek anlamlarına — göre ayrıl- Misaller bu karşılıkların ne dar kolay anlaşılır ve ayrılır oldu- gösterecektir. Kılavuzda ayrım sözü fark anla- mına özgülenmiştir.,, dediğimiz va- kit tahsis etmek Bözünü karşılamış oluyoruz. Bu romancının kendine özgü bir üslübu var. Bu kürsüde söz size özgü değildir. Fikirce anlaşmazlığımız, aramızda şahsiğ dostluğun bozulmasma sc- bep olmamalıdır. Size şahsiğ sevgim, beni doğruyu söylemekten alıkoyamaz. azdığınız kitab, türk yazıcı- mda, sizin Öözgün çehrenizi büsbütün belirtmiştir. Ayrıksınlık özgünlük demek de- ğildir. Hiç kimse, başkasının özel hayatı ile uğraşamaz. Son yazı programınm değişkelerin. de de gördüğünüz üzere, hiçbir özel girişim, kamuğasıya karşıt olamaz.— *.. Hiçbir hususf teşebbüs, menfaa- ti umumiyeye zıd olamaz.,, İsmet İnönü yalnız, devlet adamı olarak, büyük bir şahsiyet değildir. Yazı ve nutuklarındaki özgünlük de değmeya zamanlarda bulunmaz. Bu işin içyüzünü bana anlatır mı- sınız? Dostunuza benim içinde bulundu- çorlukları —an bad zin özlüğünüz açık söylemeniz. dedir. | — Baharda hava değişkenliği, İstan. | bul'un özlüklerinden biridir. e Özveri — Fedakârlık | Özvorir, özveren — Fedakâr | — Yurd savgasında türk olan özve- riden çekinmez. Özverir - havacılarımızdan bir pi- lot, bu kaza gırasında soğukkanlılığı ile yedi kişiyi ölümden kurtardı. Misallerde geçen yeni kelimeler: Savga — Müdafaa Savgamak — Müdafaa etmek e İptidai — İlke Unsur kelimesi türkçe olduktan sonra ilkeyi artık doğrudan doğruya iptidai yerine kullanabiliriz. Bu adam yaşayışında bir türlü il- kelikten kurtulmıyacaktır. Köylülerimiz. henüz ilke hayat şartlarından kurtulmuş değildirler. söylemek yalnız e Müzmin — Süreğen Süreğen bir nezle bütün kış raha- (TAN) UÇURUM.. « Bir deniz kıyısı., Denizi hırçın dalgalarla aşağıda kalmış bir kıyı.. Denizin uçurumlu bir kenarı.. Kaya» lıkların arasından, küçük otlar fış- kırmış.. Kıvrımlarına, esinle biriken toprak parçaları üstünde, çiçekler açmış.. Deniz dik başıyla bu kayalık- lara vurüyor, sular köpükleniyor, sesler inildiyor aşağılarda.. Yukarda, kayaların kendinden oylumlu bir ta- şında, bir pardesli serili, iki genç otu- ruyor üstünde.. Ayaklarını boşlukla- ta korkusuzca sallamışlar.. Başların. da esin, gözlerinde dalgaların çıgın- lığı var..“Yanlarında bir kâğıt, uç- 'Tek bir söz konuşmadan, e- biribirinin avucunda.. Kendileri- duyuyorlar.. Çılgın denizin inleye inleye yükselen sesini dinliyor, çır- pınan suları gözlüyorlar, esinin bu- runlarına doldurduğu havayı içiyor- lar.. Bütün bu yalnızlık içinde, sayı- sız.göze görünmez varlıkların kendi- lerini sardığını, onların yumuşak sa- tışlarındaki kötülü flacin, baş tımı bozdu. e Taazzi, teşkilât — Örgüt Uzur — Örgen 'Teşkil etmek — 1 - Şekillemek, şekil vermek, meydana getirmek, kurmak, hükmünde olmak, demck 2 - (Taazzi ettirmek anlamıma) Örgelemek, örgemek Teşekkül etmek — 1 « Şekilleş- k, şekil 'dana SĞ e gan ei Şekil (T. Kö.) Türk hava kurumu en faydalı örgütlerimizden biridir. Partimiz bütün gençliği yeni bir örgüte bağlıyacaktr. 1Ğöz, en sakınılmak lâzımgelen ör- genlerimizden biridir. Bütün spor gençliğini, yeni bir anlayışla, örgemeliyir. Bu hareketiniz yurd savgasr bakı- mından, büyük bir suç hükmündedir. (Bir suç demektir.) Ankara'da yeniden üÜç ananim sosyete kurulmuştur. TAN'IN ROMANI: 5. aa YOSMA! “argygit, bol kirpildlerinin koyulaş- TinRE güzel, yeşill gözlerini Ne> Oran D Alevli, cümer ve sevgi ta- BKDA atrbeekE n Si Yine n :'uı lerine ti, karş Paha beş dakikadan ne çe Va. devam etti: Ça Bu beş dakika! bana seninle ;î—hıhiı ıu:inı.“dımnn- Nesrin, »i z kaşıa Vin, gülen, alay eden bir ba- İı:ıl:d.“d'rim' Feridi'n gözbebek- gezdirdi, yerinden kalktı: ':_ı dakikalık Thir geç kalma, ir daha biribirimizi görme- Yasak edebi Çt S kadar valıtim var. An- mın ne kadar fanatik Yarım SN anlattım. Ben evden la.___r.—l için çıktım. Yün alıp ç tim, Tam iki anat oldu. Ye- Etem İzzet BENİCE sofrada olmalıyım. Bir kere düaha ne sokağa çıkarırlar, ne de ben se- ninle buluşmak için yün almağı ba- bana — edebilirim. Benim buraya gelmem, seni bulmam, böyle bir pastacı da oturmam ömrümde ilk yaptığım bir şey. Hiçbir er kek şimdiye kadar benim parma- ğamın ucunu bile tutamamıştır. Na- sılsa seni sevdim ve.. bu çılgınlığı yaptım. Bugüne kada. bana aşkla- rını söyliyen, evlenme önergelerini yapan yüzlerce genç içinde tek ta- Tiğli genç sen Ferit. Nesrin bu sözlerini bitirdikten sonra yerinden kalktı. Masanın üzerinde duran çantasını, eldiven- lerini aldı. t bir türlü toparla- namıyor, yerinden kalkamı- yor, gözlerini Nesrin'den ayıramı- n kalkışına, eldivenleri- ine, çantasını toplayışına, siyah mantosu saklanan ve yer yer en güzel çizgilerini veren kıvrak, düzenli yapılışma; boynu- nu saran kâra kürkün, başını ör- IN ÖYKUSUÜU (HIKAYE de dört yanlarını saran varlıkların, yüreği bir iniyor, arkalarında bırak- tıkları yoldan gidilen yurtlar insan- lar, gürültüler, kötülükler olduğunu unutuyorlar. (ÖLEZ) lerin tatmadı- G uyku sonsuzluklarına kavuşuyor- lardı. Yürekleri iniyor, saçlarını esin uçuruyor, gözlerinde denizin çılgınlı. h var.. Elleri biribirinin avucunda.. Ayakları korkusuzca boşluklara sal- lanıyor. © Biribirlerini seviyorlardı. Bu bel- ki sevgi bile değil, bir duyuştu. Bir birleşişti. İki ayrı varlığın, birliğin» deki yükselişti.Dünyada, yaşıyanların erişemedikleri duyguların sonsuzlu- Buna erişmekti.. Buna sevgi mi de- nir? bilmiyorlardı. derinin ya - zandayken, en kalabalık yerterde bile, dünya ile aralarına buğu gibi, rengi belirsiz bir perde — geriliyor, onlar gözlerinin içlerinde, avaz avaz haykı- ran denizin dalgalarını görüyorlardı. Ne yazık, ne yazık ki; onlar birleşe- miyeceklerdi. ü P irt ,- Gene o deniz kıyısı.. Gene © dalga- S1 çılgın, suyu köpüklü deniz.. Gene ©o esinler, gene çiçekler, kokular ve güneş.. Kendinden oymalı taşım üs- tünde, bir genç oturuyor, yanında ( v GR AD Hergün 5 söz | | DOKUZUNCULİSTE 1— Halletmek — 1 — Erit - mek, 2 — Açmak, Çözmek 3 — Kotarmak. Örnekler: 1 — Su şekeri eritir. 2 — Bilmece — açmasına | (çözmesine) merak etti » . niz mi? ! | | | | | | 3 — Aramızda bütün anlaş mamazlıkları kotardık. 2 — Çarci hal — Çözge, kotar- ma yolu. Örnekler: 1 — Bu işte nasıl bir çöz- ge bulacağımızı bilemiyo - rum, 2 — Bu işin kotarma yolu nedir?. | 3 — Tarzı hal, sureti tesviye— | Anlaşıt Örnekler: İki taraf da bu- güne kadar hiç bir anlaşıt bulamadılar, 1 | | İ ! 4 — Beyanat — Diyev | | ! İ | | | i 5 — Nutuk — Söylev | Örnek: İsmet İnönü dtin | yeni bir söylev verdi. ' | Not: Gazetemize gönderilecek ya- j zılarda bu kelimelerin osmanlıcaları | | kullanılmamasımı rica ederiz. N zalamakllüir ASA TEATEE D BÜULMACA | (Tan) hergün okurlarına öz türk- çe kelimelerden yapılmış bulmacalar sunuyor ve bu bulmacaları çözenlere de armağanlar veriyor. Yedi gün ar- ka arkaya bulmacalarımızı doğru çe - virenlerden : Birinciye: Gümüş saat. İkinciye: Maruken bir cüzdan. Üçüncüye : I markalr bir stilo. | Dördüncüye: (Tan) n bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya kadar altı ay- lik abon Onuncudan 25 inciye kadar küçük, bir yığın kâğıt, koca taşın altında kı- pırdanıyor.. Esin uzun, bukleli saç- ların, yaldızlı küçük başını sarsacak kadar sert.. Dört yanını görmez gibi bakıyor o başın gözleri.. Bakışlarında deli bir deniz değil, bir yaz- gökü yalnızlığı var.. Vakitler (Kötücül) başın içinden ağır ağır akarak uçu- rumlara dökülüyor.. Dört yanını sa- ran renkler, kokular, sesler topu bir olarak geçen vakitlerle birlik.. O, duygusuz, umgusuz, bomboş, karan- bk bir aydımlık içinde kalıyor.. Renksiz, çizgisiz, yavan boşluklarda.. Sonra, sonsuz luklar, sonsuzluğu kadar büyük bir olarak yüre- iine doluyor, oradan bir daha ayrıl- mryacak karanlığı, belki, dalgalar yı- kar, belki; sular © umgusuzluğu çı- karır.. O, bu belkilere sıcak bir el gibi tutunuyor. Cahit Uçuk fakat güzel şeyler. Karşılıkları ( Istanbul Tan gazetesi bulmaca servisine) gönderiniz 12345678 9091011 SOLDAN SAĞA: 1 — Reis (6). Ehemmiyet (4). 2 — Lahim (2). İsim (2). Yet (2). Ondageçmişin Bütün ezgileri Var! Osmanlı - dilinin — tutsaklığından kurtulunca, kendimizde bir aslan çe- wikliği duymağa başladık. Kafes ar- dından çıkıp temiz ormanların sağ- lık verici özgenlik havasına kavuş muş bir aslan çevikliği var damar- larımızda... Ve bağrımızda; hiçbir yabaneı yumruğu yok. Gözlerimizle; bütün enginleri görüyoruz. Kendi illeri: de yaşadığımızı bilerek, kendi dili- mizle konuşmanın ve kendi dilimizle yazmanın tadına erdik, Geçmişle aramızdaki bütün bağlar gibi, bu bağ da çözüldü. Eski dil; bizi neka- dar; benliğimizden uzaklaştırmışsa yenli dil, bizi bize o kadar sevdirecek, bizi bizimle o kadar iyi anlaştıracak- tır. Bu dilde, geçmişten bagüne ka- dar gelen bütün ezgiler var. Nincle- rimiz, çocuklarına ninnilerini bu dil. le söylediler. At sırtında, kılıçlarının ucuyla ülkeler açmağa giden ataları- miz, bu dili söyleşerek sınırlar aştı- lar. Yer yüzünün haritasını değiştiren öz Türk, hızını bu dilden aldı. Erinç günlerinde de, <as günlerinde de bu dilden güldü, bu dilden ağladı. Yemen çölünden Budapeştedeki Kızılelma sarayına - kadar; yeryüzüs nün yarrında bu dil kullanılırdı. ilk azıklarını bu Dillerin çoğu; ana dilden aldılar. Biz ona nasıl olur da sarılmayız, Natıl olur da onu can evimizde sak- lamayız?.. Nasıl olur da, onu eekisi gibi örnek diller arasına — geçirmek için çalışmayız.? Salâhaddin GÜNGÖR Nota (2). 3 — Meyan (3), Yer altı yolu (5). 4 — Küçük oda (6). 6 — Bir nevi içki (4).Kırmızı (2). 7 — Bir güzel vilâyetimiz (5). 8 — Yorgun (5). Sayt (2). 9 — Yet (2). Sanat (2). Nota (2). 10 — Bir gün adı (5). Duman izi (2). 11 — İçinde balık kızarır (4). YUKARDAN AŞAĞI 1 — Perükâr (6). - 2 — Beygir (2). Avrupada bir dağ adı (3). 3 — Cari (4). Beyaz (2). 4 — Siyah (4). Petrol (3). $ — Cezle (3). Hiza (4). 6 — Nota (2) 7 — Mükim, yerleşmiş (6). 8 — Ecel (4). üst değil (3). 9 — Bir meyva (3).Nefi edatı (2). 10 — Rüzgâr — (4). Tavuk yavru- su (6). ' 11 — İzmire yakım asari atikasıla meşhur bir yer (5). Şart eda- tı (2). neşten bir parça gibi yanan pembe beyaz yüzüne, gö iri, siyah gözlerine baktı baktı; inler gibi göğüs dolusu bir ses çıkardı; — Canım!. Nesrin bu bakışı, bu söylenişi du- daklarından dağılan ve çukurlu | yanaklarında katmerleşen bir gü- Tüş ile karşıladı, sordu: — Pek mi hoşuna gidiyorum ?, :şn*ı iştahasın taşıran bir cevap verdi: — Bayılıyorum. Sonra, bunu az bulmuş gibi ilâ- veler yaptı: — Çıldırıyorum. lüyorum.. Bitiyorum!. Nesrin hemen bir ha: hık yaptı: uaT SAD — Mademki - bayılıyorsun, ölü- yorsun, çıldırıyorsun. Oyle ise kalk! — Kalkmasak? — İmkânı yok. — Yalvarırım.. — Olüyorum.. desen yine Ferit yerinden kalktı, bi dzeb özlü, koyu, gölgek, tatlı ve büyü- kadının ni bakışlı genç ellerini avuçladı: — Kırk üç günde bir kere bulu- şabildik Nesrin. Bu - fırsatı kaçır- mayalım. Aşkımız içi: dakika değil, bir enak, bop' mat böş rün ne yapnıalı yapmalı | ten siyah şapkanın ortasında gü- | beraber olsak ne çıkacak?.. Biz bi- ribirimizin olacak değil miyiz?. Ha yarm, ha bugün. Gel, gitme, kal! —Poai k M.:n!b.ıbırçü-'ıyıhıı. — İlk önce ben çıkayım. Hemen büw&ıww'—- e rum. Birisi gözür de, babama haber verirse bittim. Ferid'in yüzü buruştu! — Of.. ne de sert baba bu., Dııl'i, kd.:vııı ettir Kp ; — Peki ne zaman cağız?. — Şimdi hiçbir şey ıouy.l.ıyeı:nuı. Ben yine sana bir kartla haber ve- Tirim. — Bu gece gelsene.. mi ? A — Ne olur?. Evdekiler uyu- düklan'acnra kaçımerinni ” S — İmkânsız.. — Neden imkânsız olsun. Ayrı odada yatmıyor musun?.. — Ayrı oda ama.. — Ama.. filâin diye düşünme. Kadın isterse her şey olur. Erken- den odana çıkarsın. Herkes uyu- duktan sonra da kaçar, bir otomo- bile atlar, gelirsin. İstersen ben ge- lip evin yakınında bir yerde seni de benim sevdiğim kadar sevdiğin gün akıllılık ile deliliği biribirinden ayırabilecek misin bakalım? Ben seni beklerim, — Hiç bekleme... — Ille bekliyeceğim!, — Gelemem. — Seven gelir!. — Hem gece ben sokağa nasıl yalnız çıkabilirim?. —Aşk en büvük cekinmezlik- tir. Çıkartır ! — Bakalım! K — Ne olursa olsun — bokliyecağim. On birde Tokatlı'dayım. - ama bilmem. — Gelmezsen ne olacak?. — Ben yine seni arı — Bana da bir adres ver de ben de seni arayayım. — Olmaz!. — Niçin bana nere '« oturduğu- u, babanın adını söylemiyorsun?.. - Dıhı.ıindi söylemem. Onun da sırası gelecek. — Haydi esen kal.. — Gidiyorsun demek. — Evet... — Bir öpücük!.. — Buluştuğumuz zaman. — Yapma... — Sen anlaşılan beni öpmek için seviyorsun! (Arkası var) (Bu yazıdaki yeni kelimeler; Öner- Bt - teklif, izledi « takip etti, ille « mut laka, çekinmezlik - Cesaret.)