24 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

24 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 —OTT gae 2 Mahmut Esat Bozkurt beni yanlış anladı. Liberalizm ve De- mokrasinin biribrinden ayrıl- maz şeyler olduğunu iddia et- miş değilim. Henüz münakaşa sırasında bulunan bir fikrin akiy de halinde kürsüye çıkmasına dokunmuştum, Bir de, ayni kür- süde ileri sürülen öteki fikirler- le bu iddia arasındaki farkı ha- tırlatmak — isterdim. — Meselâ, Mahmut Esat Bozkurt yalnız ekonomide Liberalizm aleyhta- rı iken ayni partide Liberalizm ve Demokrasiyi -toptan mah küm edenler bulunmasına iliş tim. Kısaca demek istedim kı re_]ımı' anlamıyan iki kişi değil. dir, hepimiz onu türlü türlü Bö- züyoruz. Fikirlerimiz şahsi plân içinde — kaldıkça aralarındaki farklara diyecek yoktur ama re- jimin kürüsünde bu tezadlar ge- rip oluyor. " Yoksa ben yıllardanberi bü - tün _gaıılanmdı anlatmaya ü - zendim ki insan zihninde kabuk Taşan bütün sistemler hayat kar şısında çatlamaya ve dağrimaya mahkürndurlar. Bu, realite kar- şısında onların ezeli kaderleri - dir. Muharebeden sonra böyle olntadı mı? Liberalizm ve De - mokrasi gibi zaman zaman öz kardeş sanılan akidelerin arası- Tu açmaya açlışanlardan başka Sosyalizm ve Nasyonalizm gibi biribirine yan bakan fikirleri barıştırmaya kalkanlar da çıktı, Mahmut Eşat Bozkurt da inkı- lâb kürsüsünde pek net ve gü - zel izah etti ki Sovyet Rusyanın bile, düşmanı olduğu “individu” ya doğru yanaşma gayreti gün- Lfe_n güne artıyor. Her sistem, içinde kıvrandığı dar kabı çat - latmak ve dışarıdan — soluk al - mak gayretindedir. Haydar Ri - fatın zengin kültür serisi içinde çıkan bir tercümesinde Didero- /flun şu sözlerini bir kere daha okuyabiliriz; “Bir sisteminiz ol- sun, peki, fakat onun hükmü al- tina. girmeyiniz!” Ve büyük Fransız ilâve ediyor “Sistem - ler, siyasette, felselede oldu - &undan daha tehlikelidirler.,, Sistemle hayat ve mefhumla Şeniyet arasında uzlaşamamaz - Tiğım sonsuz dramını benim ka- dar duymuş kimselerin “Lihera- lizm — Demokrasi” gibi tormül Tere saplanıp kalmaları müm - kün değildir. Gene o büyük Di- dero ile beraber tekrarlamak iş- terim ki: “Tabiatte hiç bir te » mneli olmayan mefhumlar, şima- Tin o ormanlarına benzerler ki ağaçlarının kökü yoktur. Bir Tüzgâr - hatif bir vâkıa - bütün bir ağaç veya fikir ormanını yer lere sermeğe elverir.,, Bana kalırsa akideler için de böyledir. Canlı bir fikirle akiy- de arasındaki fark, kökü toprak ta bulunan yaş ağaçla, kesilmiş odun arasındaki farkı andırır. Bu akidelerin çiçek açmasını ummak, bir kerestenin yemiş vermesini beklemekle birdir. “ TAN ” in tefrikası 3 32. Erik Çiçekleri O, kadehlerin arasını pek so- ğutmadan, bir teviye gibi içmiş- ti. Onun içkiye dayanıklı oldu- ğunu anlamıştım. İçerken yü - zünü buruşturmuyordu: İçtik - ten sonra da fazla meze almıyor dü. Koyu siyah gözleri tatlı tatlı süzülmüş ve gözbebekleri civa gibi yanıyordu. Yüzü, parlak bir pembelik almıştı. Kahkaha- ları biraz daha şendi; konuşuşu biraz daha canlıydı. Hareketlerinde, fazla Bir de- ğişiklik yoktu. Birçok içenlerin dilleri ve ayakları dolaştığını, pelteleştiklerini görmüştüm, bi- liyordum. Onun bu tatlı canlılı- ğı, insana keyif, neş'e veriyor - du. Bu vakte kadar, neler konuş- muştuk, nelerden bahsetmiştik; birini hatırlamıyordum. Sıdeoe ena bakmış, onu seyretmiştim, I Kızılay Haftası dün başladı, resimlerimizde buna alt iki göreyi ve bir de Kızılay Haftası Dün Başladı Kızılay hattası dün başladı. Genel merkezden gönderilen üye kayıt beyannameleri bütün Kızılay teşkilâtı tarafından ma- hallelere, evlere dueğıtılmıştır, Dağıtılan beyanname adedi 100 bindir. Bu sabahtan itibaren Kı zilay heyetleri, yanlarında has- tabakıcı, mektebi hemşireleri olduğu halde mahalleleri dola - şacaklar ve yeni üye kaydede - ceklerdir. Üye kaydı için bütün teşkilâtta seferberlik ilân edil - miştir. Kızılay haftası münase- betile çıkarılan sigaralara Kızıl- ayın propaganda pulları yapış - tırılmaktadır, Dün akşam saat 19 da radyo- da, Dr. Arif Hikmet Kızılayın faydaları hakkında bir konte - rans vermiştir. Dün şehrin üs - tünde uçan tayyareler, meydan lara, caddelere, Kızılay propa - gandasını hevi kâadlart atmıştır. Bu akşam tayyareler tekrar u - gacak ve 300 bin propaganda kâadı atacaktır. Kâzım İsmail bu gece radyoda bir konfetans verecektir. Kızılay haltasının devam et- tiği müddetçe, her gece, şehrin bir taralında milli temsiller ve- rilecek, —Kızılay kurumunun memlekete olan faydaları can- landırılacaktır. Kaza merkezle- rinde balka konferanslar verile- cektir. Şekrin bellibaşlı mey » danlarına, caddelerine Kızılay afişleri asılmıştır. Vatandaşlar, Kızılaya yardıma çağırılmakta- dıir, Asılan levha ve afişlerin mikdarı 3 binden fazladır. Bü - yük mağazalar, bususi vitrin - Ter yapmışlar, Kızılayın yardım ct ve müşfik varlığının temsili şekilde canlandırmışlardır. Si - —0 —— Rousseau veya Marx bunu anla- ' maktan belki çok uzak değildi- | der; fakat çömezleri onların fi - hıl_eğne Baltayı vurup ta sistem derini pazara çıkarınca kuru o - dunla yaş filizin büyük farkı sı- rıttı! Peyami SAFA Şok neş'eliydim, içim, kahkaha- larla doluydu, * Etmel, arasıra odaya - giriyor, iyenin yüzüne sessiz sessiz hakıyor, sonra çekilip çıkıyor - Bu genç kızın ağ: ” şafıyordum. - Söze- karışmıyon içki içmiyordu. Fakat ağır başlı. lığı, soğuk, cansıkıcı değildi, Ne bakışlarile, ne duruşlarile tenkid protesto etmiyordu. Kadriye, bir yudum içki aldı, meze tabaklarına baktı. Sonra vazgeçmiş gibi geri çekildi : — Defterde var mı, yoksa şai rime dikte ettirmeği unuttum mu bilmiyorum. Hazır aklıma gelmişken söyliyeyim. Bemm tansiyonlu “patron,, umun iç- ki içişi de ömürdür. Durdu, yüzüme baktı: — Neye öyle tuhaf tuhaf ba - kıyorsun? Onunla ahbablığı bu kadar ilerlettim mi sanıyorsun? Hayır, bu, bir tesadüftür. Sırrâ - sile anlatacağım. Sıcaktan bunalmış gibi solu - du, ateşi al kimonosunu sırtın - dan çıkardı, bir kanapenin üstü- TAN İlkmektep çocuklarını görüyorsunuz. | basın evimizi gezen | nemalarda Kızılay propaganda filmleri gösterilecektir. Kızılay teşkilât merkezleri gündüzleri bayraklarla süslen - mekte, geceleri elektrikle aydın Tatılmaktadır. — Yeni denizaltı Gemisi Hükümetimizin yeni aldığı denizaltı gemisinin tecrübeleri bitmiştir. Geminin iç kısımları boyanmıştır. Dış kısımları da bugünlerde boyanacak ve gemi- nin yapıldığı tezgâh mümessil - lerinden tesellüm edilecektir, Geminin teslim alımmasından sonra, bayrak çekme ve ad kon- ma merasimi yapılacaktır. Yeni denizaltı gemimize “Gür,, ismi verilmiştir. Elektrik ucuzladı Bayındırlık Bakanlığı imti - yazlı sosyeteler baş müfettişi İb rahimin başkanlığındaki tarife komisyonu, elektrik kilovat sa - at parasını 14,75 olarak yapmış ve bakanlık da bunu tasdik et- Evvelce on beş kurüş olan elektrik parası bu suretle on pa- ra indirilmiştir. Halicin Betedi- yeye geçmesi Yolunda Haliç sosyetesi umumi heyeti dün öğleden sonra toplanarak sösyetenin belediyeye geçmesi etrafmda konuşmalar yapacak ve bunu bir karara bağlayacak tı. Ekseriyet hâsıl olmadığından dün bu toplantı yapılamamış ve 27 hazirana bırakılmıştır. Buna göre heyet, mahkeme kararın- dan sonra toplanacaktır. Esa - sen,sosyetenin belediye hissesi- ni verebileceği hakkında ehli vukuf rapor — tanzim ettiğinden sosyetenin belediyeye devri işi son safhaya gelmiştir. ne fırlatıp attı: — Havada bir sıkımtı var, de ğil mi? Hakikaten hava, hiç esmiyor du. Bahardan ziyade, bir ağus- tos gecesi ağırlığı vardı. Fakat buna, kafamızı, sinirlerimizi sa- ran içkinin buğusu da yüklen - mişti, Gülümsedim: — Yağmur sıkıntısı.., Biraz da içkinin tesiri.. Kimonosunu attıktan sonra önü düğmeli, gerdanını bütün düzlüğile, parlaklığile gösteren yakası açık beyaz ipek bluz var dı. Beyaz ipek etek vücudüne ıslak bir bez gibi yapışmıştı. Be- lindeki enli siyah rugan kemer, göz alan bir pırıldayışla parla - yordu. O, karşımda, bir beyaz zan - bak gibi duruyordu. Fakat oda- nn kırmızı dekoru içinde, aba - jürun al ışığı altında, bu beyaz zanbak, büyülü bir pembelikle yanıyordu. O, bakışlarımdan anlamıştı galiba! İki elile saçlarını tuttu, Türk iktısatçıları Dün toplandı Türk iktisatçıları cemiyeti, dün saat 16 da tecim ve endüstri odasının salonunda toplanarak çevirme takımını seçmiştir. Cemiyet geçen senedenberi toplantı yapmamıştı. Dünkü top lantıda eski çevirme takımı üye- lerinden Muhlis Etem izahat verdi kasada 105 lira cemiyetin parası olduğunu söyledi, çevir- me takımından çekilen Cevat Nizaminin yerine Hâzım Atıf üye olarak seçildi, eski üyeler- den Muhlis Etem ile, ekonomi profesörlerinden Münir tekrar - dan el birliği ile yeniden seçil - diler, Bundan sonra belediye e- konomi müdürü Asım Süreyya tearik ekonomi bakımından u - cuzluk ve pahalılık hakkında bir konferans verdi. Konferans tan sonra üyeler arasında bu konu (mevzu) üzerinde konüş. malar yapılarak dağılındı, — Yeni Kıraat Kitapları Mekteplerde okunan kıraat kitaplarını yeniden yazmak için Kültür Bakanlığında hususi bir komisyon kurulmuş ve çalışma - | larına başlamıştır. Komisyon bi zim gibi yeni devrim yapmış o » lan memleketlerde okutulan kıraat kitaplarını gözden geçir- mektedir. Önümüzdeki ders yı - lx başında, yeni kıraat kitapları hazırlanmış olacaktır. — K. Terkos fiatı yüksek Belediye, terkos ve Kadıköy su şirketi fiat tarifelerine ait, 7 yıllık yeni bir istatistik yap - mıştır. Bu istatistiğe göre, 1928 yılından sonra, terkos suyu pa- halılaşmıştır. 1928 yılmda bir metre mikâbı su (14) kuruşken 1934 yılında bu mikdar 15 ku - Tüşa çıkmıştır. Kadıköy su şirketi de fiatları gittikçe arttırmıştır, 1928 yılın- da fiat 15,25 kurüş iken, bu mik dar 1934 yılında 16,75 kuruşa çıkmıştır, Frarin a ğmeannman üi Ği lKUÇUK HABERı.ER_i * Kadıköy su sosyetesinin tesisat işlerinde kullandığı her çeşit malzeme için abonelerden alacağı ücrete dair belediyece kabul edilen tarife, Ka - diköy ve Usküdar belediye yönetge- letine gönderilmiştir. Bundan böyle sosyete bu tarile üzerinden para ala » gaktır, * Tamirine lüzum görülen Beya - zıd tramvay makasının yapısına baş- lanmıştır. Bu bittikten sonra Galata- saraydaki clektrikli makas ta tama - men yenilenecektir. * Şimdiye kadar abonelerden alı - nan sarfiyat makbuzlarına ait pul pa- rasının kendileri tarafından ödenece- i, Bayındırlık Bakanlığı başmüfettiş- liğince sosyetelere bildirilmiştir. * Küçük esnaflar kanununun tatbi- katı bittiği halde eskiden kalmış bir gok itirazlar vardır. Bunların işleri inceden inceye araştırılmaktadır. Bu işler de birkaç güne kadar bitirilecek tir, * Bugün limanrmıza Fransız hü - kümetine ait bir gaz gemisi gelecek ve mürettehatı şehri gezecektir. * İstanbul Zibay vekili Rükneddin Sözerin Evkaf genel müdürlüğüne ge tirileceği hakkında ilbaylığa bir teb » liğ gelmemiştir. * Tramvay — sosyetesi — direktörü Gindortf Tramvay sosyetesinin Ba - yındırlık Bakanlığına olan borcu bak * Yalovanın Bâyındırlık plânını ya pacak olan şehirellik —mütehasamı (Prost) un muavini (Jan Roye) üç gün evvel şehrimize gelmiş ve Yalo- vaya giderek tetkikata başlamıştır. * Yeni kıyalet kanunu mucibince, blltün spor ve izci teşekkülleri forma- larını vilâyete tesçil ettirmişlerdir. Lise ve orta mekteplerdeki izci oy - makları, izcilerin, vilâyete tesçil etti. rilen şekil dairesinde giyinmelerine dikkat edeceklerdir. Bu te; resmen kabul ettikleri formaları hiç bir şekilde değiştiremiyeceklerdir. * İstanbul mezbahasında toptan et fiyatları için bir liste hazırlanmış- tır. Büna göre koyun karaman 40, dağ hç 41, kıvırcık 48 ve kuzu 36, keçi 35, sığır 29 ve manda 26 kuruştur. * İstanbul mezbahasında — Nisan için 5559 karaman, 5659 dağlıç, 81 kı- vırcık, 14 keçi, 40439 kuzu, oğlak 88, 1292 öküz, inek 108, manda 285, dana 133, malak 121, boğa 11 tane kesil - miştir. * Nisan içinde İstanbulda 47 ev, 10 apartıman, $ dükkân ve mağaza yapılmıştır. Tamir edilen ev ve apar- #ımafiların yekânu 381 dir. * Belediyenin Karsağaç buz depo- 24 .5-935 ——— DÜŞİNDİKE! SŞEHİRDE OLUP BİTENLER sENDEN YAŞ FıLıZ VE KURU ODUN RESİM GALERİSİ Resim denilen nesne ne şiire benzer, ne müziğe, ne sinema- ya, ne tiyatroya. Özan yazar ozansözünü, kitablaştırır, bin - lerce basar ve dağıtır. Müzik te böyledir. Tiyatro için, sinema için de aşağı yukarı böyle. Gelgelelim, resim öyle değil, hele boyalı bir tablo için iş bam- başka... Bunun totoğrafını çe « kip bilmem kaç boya üstüne klişesini yaptırtıp basabilirsi - niz, Ancak bu bası'an nesneyle Öz tablo arasında dağlar kadar | ayrılık vardır. . Resamlar arasıra ya el birli - ğiyle, ya teket tüker İstanbul - da, Ankarada, Edirnede sergi- ler açarlar, Buralarda bir iki tab lo satarlar. Geri kalan resimleri ne yaparlar bilmiyorum. Belki Molla Nasrettin hesabı kırpıp kırpıp yıldız yaparlar, . Yeryüzünün birçok büyük şe- birlerinde resim galerileri deni- len yerler vardır. Buralarda se- çilmiş, babadan oğla insanların görmesine değecek tablolar ası- lıdır. Tıpkı bir müzeyi gezer gi- bi bilet parasını verip içeri gi « rersiniz, gözümüzün önünde re- sim ustaların ışıkları, boyaları, karanlıklar ve çizgileri inanıl « maz bir dünya biçiminde canla. gTur. Resmin tadını tadarsınz, bu tad ta çocuğumuzdan, okul ta- buru için de elele tutuşup gale- riyi gezmeğe gittiğiniz günler. den başlar. e Resim galerisini kim yapar, resimler nasıl seçilir? Bilmiyo « rum, Bildiğim birşey varsa re » #sim galerisi istediğimdir. Orhan SELİM sundaki buzun nt indirmesi üzerine hutusi bütün buz depoları da * Belediye 935 biltgesindentatar- Tuf Yaparak şetriti temizliğine ehem- miyet verecektir. Bu maksadla temiz- lik amelelerinin mikdarı arttırılacak. tır, * Kars yersarsıntısı felâketzedele- rine yardım olmak üzere Kızılaya Beyoğlu 17 inci okula tarafından 622 buçuk, siyasal bilgiler okulası mual- lim ve talebesi tarafından 5,700 ku« Tuş teberrti edilmiştir. * Arap harfli pullu kartpostallar kaldırılmış, yenilerile değiştirilmiş - tir. * İstanbul mıntakası sanayi okulu talebeleri evvelki gün Heybelladaya | d"ıı&ıtk yıllık gezintilerini yapmışlar- * Silivri, Çatalca ve Yalova aşım istasyonlarını teftişe giden Vilâyet müdürü Etem Elevli dönmüştür. * Tayyare Cemiyeti kongresine iş tirak etmek üzere İstanbul mümessili seçilen İsmail Hakkı ve Zeki Cemal dün akşam Ankaraya gitmişlerdir. Kahkahadan yorulmuştu, ken dini bılhudık(y:olmkhrdln bi Tine attı: Ben de gülümsedim: — Tahmin edebiliyorum ! | Yüzüne güneş vurmuş gibiy. di, be;:uldışlennı göstere gös - tere güldi Omuzlarımı kaldırdım: |— Ben, hiç genç olmadım — Tali, tesadüf, kader, baht, nasip, ne dersen de, ne kulp ta. karsan tak; hayat, beni vakit - siz yaktı. On dokuz yaşımda harbe girdim, beş sene askerlik ettim. Badireden badireye sü - — Buna, ihtiyarlığım mâni değil ki.... — © halde, çok yazık arka « daş! — Neden? — Hevesin kursağında kala - cal — Ben, dertten de zevk du - yarım! —— Acı ruhlu adamsın... — Halbuki beni neşeli sanır- rüklendim dıı:iıım. Gençlik de - b nilen, ve az çok haval geçeceği- 5 ni sanabildiğim yaşta kavak yel y;â:nmdımr gibi başını salla- leri © çağın tadımı ta- ş m;“—“h Ş yada ahmak çok... Elile işaret ediyordu:. — Yetişir... Ruha ağırlık ve- ren şeylerden bahsetme.. Gülüyordum: — İhtimal alıştığım için ola- Cak, ben, hiç ağırlık duymayo - rum Elini havada salladı: — Yetişir, diyorum... Şimdi Durdu, yine dikkatli dikkatli baktı: — Eğer, ben, seni sevecek ol sam... Hemen cevap verdim: — Senden kaçarım! Sıçramış, doğrulmuştu: — Neden? — Artık, yanacak yerim kal bana, doğru söyle, eğer genç ol | madı. ııydın.P Yumruklarını sıkmış, kaşlar! — Peki, genç olsaydım. nr çatmıştı: , Yüzüme dik dik baktı: — Korkak! — Beni severmiydin? (Arkası var) A

Bu sayıdan diğer sayfalar: