“TAN " m telrikası ; 22. Yazan: aai Nizamerdin NAZIF “Babasının Ölümünü Haber Aldığı Zaman İkinci Mehmet Manisa'da Bir Bal Ayı Geçiriyordu! Sırp kralı Jorj Bırankoviç'in İkinci Muraddan dul kalan kızı Mariya Sultan... Hiristiyan âleminin en güzel kadınlarına âşıklık ve kocalık etmiş olan “Kostantin,, e kırk beşinci yaşında, (Yani erkekle- rin kadınlarda en ziyade genç- Tik aradıkları bir yaşta) ellilik bir dulla evlenmek bir hayli güç ve garip göründü ama, nedimi- nin bu teklifini siyasi bakımdan hiç de yabana atılacak gil ü bul- adı, Hattâ nediminin na doğru hareketinden az sonra çıkan hadiseleri de gözönüne alınca kat'i bir karar vermek için çok düşünmedi. Derhal bir yeğenini; Emanue! Pâleöloğosu murahhas sıfatiyle Sırp sarayı- na gönderdi. İkinci Muradımn ölümü Dime- tokada bir gece ansızın olmuş- tu. Karatavuk ovası kahramanı son günlerini hemen hemen şa- rap içmeğe hasretmiş gibiydi, ve ölümü bir iddiaya göre bu yüzden, bir iddiaya göre de çok çalışmaktan ve kendini fazla yormakta bulunmasından ileriye gelmişti. İmparatorluğun kumanda ma nivelâsı başma geçmekten aldığı tatlı heyecana doyamadan tek - rar Manisaya gitmiş oları büyük oğlu ikinci Mehmedi sevenlerin kulakları o kadar kirişte idi ki, ölüm haberi, Edirnede yayılma- dan Manisayaâ ulaştırılabilmişti. İkinci Mehmedin anası İsfen- diyar oğullarından İbrahim Be- yin kızı Hatce Alime sultan,oğ- kunun süt analığını yapmış olan Hant hatunun tanıdıklarından birini derhal yola çıkarmış, Ma- nisada bal ayı safaları içinde kâh avlıyarak, kâh Muradiye ca- münin yanındaki medresede din âlimleriyle görüşerek babasının ölümünü bekliyen şehzadeye, saltanat nöbetini bekliyen Os- man oğullarını matemden ziya- de sevince boğan bu baba ölü- münü ulaştırmıştı. O zaman İkinci Mehmet ilmi de, avdan aldığı spor. heyecanı- nı da, hattâ yeni evlendiği Türk men güzelinin sihrini ve işvesi- ni de bir kenara birakmış ve at çatlatarak, eyer değiştirerek mesafeleri durmadan,uyumadan aşarak Geliboluya ve sonra Edirneye ulaşmıştı. Manisada yüzüstü bıraktığı kadın, Türkmen beyi Torgadırın ş,mydı. On yedi yaşında bir kız, © gene Mehmet bunu severek, çıldw'ârak almıştı, -Öyle olduğu helde sevgilisini bıraktığı Meni- sadan iki günde yüz yirmi fer- gah kat'eden bir süratle uzakla- şabilmişti. Saltanata ne kadar susadığını ve varmak istediği hedefleri ne kadar benimsediği- ni gösteren bu jest, Edirnede birçoklarını ve bu meyanda Çan- darlı seslrazamı epey düşündür- müştü. Bilhassa Edirneye girişinin şekli İkinci Murat devrinin ileri gelenleri için göz kamaştıran bir nümayişten çok ziyade bir benzemişti. .—— >a D Genç veliaht Geliboluya ulaş- tığı zaman halkı toplamış ve on- lara babasınm ölümünü bildir- dikten sonra saltanatı ele aldı- ğanı ilân etmiş ve iki gün içinde Gelibolu ile Geliboluya yakın yerlerin erlerini silâh'atarak ma- iyetine katmıştı. Edirneye ka- dar uzanan yollarda nekadar güçlü kuvvetli babayeğit varsa onlar da kendiliklerinden arkası- na düştükleri için Çandarlı sad- razam Edirnede adeta saltanata gelen bir veliaht ile değil, impa- ratorluğun payitahtını zaptet- miş bir galip kumandanla karşı- laşmışa dönmüştü. İkinci Muradın saltanattan her çekilişinde veya çekilmek istemesinde onu yalvararak ya- kararak yerinde tutmuş olan bu sadrazam veliahtın kendisine adamakılIr düşmanlık duyduğu- nu da bildiği için tir tir titreme- ğe başlamıştı. Hele Karatavuk ovası zaferinden evvel, Jan Hon- yadın büyük bir hıristiyan ordu- su başında imparatorluğa sal- dırdığı günlerde, “Bu genç, şu kadar düşmana karşı koyabilir mi? Padişahımız merhamet bu- yursunlar, hiç olmazsa Honyad tehlikesi ortadan kalkıncaya ka- dar tekrar devletin başına geç- sinler, bu mülkü bir toy genç elinde bırakıp düşmana çiğnet- mesinler,, demfiş olduğunu hatır- ladıkça veliahtın “Kırk katır mı? Kırk satır mı?,, demesiriden öyle korkuyordu ki... Maamafih, İsfendiyar kızının z oğlu bu endişelere hak verdire- cek en ufak bir harekette bile bulunmadı. Bilâkis, Çandarlı Halil paşaya babasının devrinde yaptığı büyük hizmetlerin unu- tulamıyacaklarını kendisini hem bir baba dostu, hem de devletin çok tecrübeli bir adamı olarak saydığını söyledi ve sadrazamlı- ğt gene ona bıraktı. Sonra baba- sının saltanatına hizmet etmiş olanlara karştı ne derece dost kalmak istediğini bir ikinci ha- z reketiyle de ispata çalıştı. Türk Z imparatorluğunun en chemmi- _y:tlı' parçası olan Anadolunun idaresini de İkinci Muradm hem adamı, hem dostu sayılan İshak paşaya verdi. Artık, Edirnede matem yapan tek insarı kalmamıştı. Öleni her kes unutuvermişti, yeni gelenin padişahlığı görülmemiş bir deh- debe ile ilân edildi. Bunun üzerine Türk impara- torluğunun düşmanlığından kor | kan veya merhametini istiyen hiristiyan devlet varsa birer bi- rer parlak hediyeler ve murah- has heyetleri göndermeğe başla- dılar. Htristiyan hükümdarlar yeni padişahm gönlünü almak için adeta biribirleriyle yarışa girmiş gibi gözüküyorlardı. İkinci Muradın kızı Mariya- dan doğmuş olan şehzadesi Kü- çük Ahmedi Edirneye gelir gel- mez Evrenoszade Ali Beye öl- dürtmüş olmasına rağmen Sırp Kralı Jorj Birankoviç, torunu- nun bir başka anadan doğmuş ve tahta geçmiş olan ağabeyti- ne tebriklerini herkesten evvel ulaştırmıştı. Sonra, kendilerini hâlâ birer hükümdar sayan Morta'nın iki küçük Derebeyinin, yani Kos- tantin Dragazes'in akrabaların- dan olan iki despotun, Toma ile Demetriyüs'ün elçileri de hedi- yelerle gelmişti. (Arkası var) istiyorsan VIKİNG markal SÜT ASI alım satımı yap yııılıııııuı’ j_mık_-)dorupa LTD. ŞTİ. *YAMAI Malere Senarüse BaPANI # Deniz yolları $ İŞLETMESİ ı Acenteleri: Karaköy Köprübaşı Tel. 42362 — Sirkeci Mühürdar- dütamı38de Han. — Tel, 22740 99991 £ TRABZON YOLU KARADENİZ vapuru 14 Mayıs z £ SALI günü saat 20 de Rize'ye Z kadar. * 2592 , — 3602 Ayvalık yolu £ BANDIRMA vapuru 15 Ma- £ yıs ÇARŞAMBA günü saat 19 g z ; a Ayvı dar. — (2628) EERCURRA BAD EERLAGEKATERADADERİ | ON HIKAYE YA U V İngilizceden Con Brovn büyük şilebin kap- tan köprüsünde arkasında bı- | raktığı İngiltere kıyılarına bakı- yordu. Kaptan, vapurdaki bu |biricik yolcusüna Avüustrâlyaya en az üç ayda varabileceklerini anlatıyordu. Con kamarasına indi. Orta Saylu, yanık derili, otuz beş yaşlarında yakışıklı bir adamdı. O günün gazetelerinden beş tane almıştı. Beşinde de bir gün evvel yaptığı cinayetin tafsilâtı vardı. Yakalansaydı, her halde asılırdı. Gazeteleri bir daha oku- du. Con şen, bilgili ve görgülü bir adamdı. Hikâyeleriyle her- kesi eğlendiriyor, güldürüyor- du. Kaptan da yolcusuna pek ısınmıştı. M 'Tam kırk gün kara yüzü gör- meden şen, şatır vakit geçirmiş- lerdi. K Bir sabah erkenden üst gü- vertede koşuşmalar oldu. Con kalktı, lombozdan bakt_ı. Uzaktan bir yolcu vapuru geçi- yordu. Bunda şaşılacak nec var- dı? Pijamasiyle yukarı fırladı. Öteki vapurun üstünde dört tane işaret filâması dalgalanı- yordu. Yanındaki lostromoya sordu: — Ne oluyoruz Nik? Bu va- pura neden işaret çektik?,, — *— Biz ona değil, o bize işa- ret çekti. Neden bilmem, her halde kaptan bilir. , Kaptan biraz ötede bunlara bakıyordu. Con kaptanın gözle- rinden her şeyi anladı. Demek bu vapurda olduğu keşfedilmiş- ti. Kendilerinden beş on gün sonra hareket eden daha sürat- li bir vapur bu haberi işar bildirmişti. Con renk vermeden kaptana da sgordu: — Bonjur kaptan, ne var Al- ilânı aşk mı ediyorsunuz?.. Kaptan sesini çıkarmadı. <« Camstekrar kamarasına indiği zaman, artık her şeyin bittiğini anlamıştı. Avustralyaya varım- ca, polisler gelerek onu alacak- lar ve en kısa yoldan geri gön- dereceklerdi. Bilmiyerek boy - nunu tuttu, Bir iki yok asarları dı. Vapurda hayat değişir gibi oldu. Kaptandan başkaları gene Conla şakalaşıyorlar ve oynaşı- yorlardı. Con'un gözü kaptanda idi. Ne yapacaktı acaba? Şimdi- den zincire vurdurur. mu idi? Yoksa sonuna kadar bekliyerek © zaman mr hapsederdi? Bir akşam yemeğinde söz in- tihara intikal etmişti. Herkes bir şey söylüyordu. Kaptan pi- posunun dumanlarna dalmış ağ- zını açmıyordu. Bir aralık Con dedi ki: — İntihar herkesin işi de- Cesaret ister, hem cesaret ister, hem de zorlu bir sebep is- ter. Meselâ ben öyle bile olsa gene hiç intiharı istemem. Herkes bir şey söylemişti. Bu konuşmadan sonra kaptan Co- na iyi muamele etmeğe başla- mıştı. Con bu sempatiyi devam gttirmek için bütün ustalığını küllanıyordu. Kaptan da bir şey sezdirmemeğe çalışıyordu. Körfeze girmelerine bir gün kalmıştı. Koyu karanlık bir ge- ceidi. Kaptanın kamarasında oturuyorlardı. Con, yeisli bir rak: — Bu seyahati hiç unutmıya- cağım, dedi. Bu kadar çabuk bittiğine o kadar üzülüyorum ki. Eminim ki gemide benim ka- dar esef eden yoktur. Kaptan Conu göz ucuyla sü- zerek “Neden?,, diye sordu. — Uzun hikâyedir kaptan. Hayatım çok pürüzlü ve karan- tavır takına- bık geçti. Ancak bu seyahat ha- | yatımın en temiz ve mes'ut gün- leri oldu. Belki de sonuncuları.., Kaptan da mütessir olmuştu. Körfeze biran evvel vararak, polislerin bu adamı gözünün önünden alıp götürmelerini is- tiyordu. Ertesi gün hava gene kâaran- lıktı. Körfeze girdiler. Con kü- | peşteye dayanmış dalgin dalgin ÇevişMeler “ Evlenmeler Rüya Gibi Geçen Bir Aşk Bazı tatlr bir rüzgâr gibi in- * sana dokunup geçen aşklar var- dır ki, hatırasını senelerce unu- tamazsınız. Hulya gibi bir şe; | Sanırsınız. ki, senelerdenbi beklediğiniz aşk o idi de men- hus bir tesadüf, yahut bu engel | sizin önünüze çıktı ve sizi mu- kadder olan bu aşktan mahrum V etti. M, Salim Ayaz imzasile Ge- dikpaşadan mektup gönderen | genç Tıbbiyeli böyle bir hulya diyarına düşmüş, fakat bu hul- yadan çabuk uyanmıştır. Mek- tubunda diyor ki: “ae Aşkı yalnız sinemalarda | ve romanlarda tatmış, yirmi altı yaşına kadar en büyük ihtirası- nı derslerine hasretmiş bir gen- cim, Kurban Bayramından son- ra memleketim olan İzmirden dönerken ona vapurda rastgel. dim. Açık sarı saçlı, içinde her an binlerce kelime dolaşan elâ gözlü, benden bir iki yaş büyük bir kadın,, Musevi mi, Rum mu idi, bilmiyorum. Yemekte onun yanında idim, Kendisine — hiz- met ettim. Fransızca cevap ver- di ve fransızca konuşarak ahbap oldum. Bir gün ve iki gece so- nunda bu ahbaplık .çılgın bir aşka çevrildi, Ayrılırken gözleri yaş içinde idi. Çünkü kendisini dört gün göremiy >eğimi söy- lüyordu. Evinin adresini, tele - fon numarasını bile verdi. Dört gün sonra telefon ettim; bir ec- zahane çıktı; bana verdiği nu- marayı yanlış zaptetmiş olmak ihtimalile ona yakın on numa- raya telefon ettim, hiçbirinde aradığım yoktu, Verdiği adrese gittim, mütekait bir jandarma zabiti karşıma çıktı. Aradan aylar geçti; benim adresimi, mektebimi bildiği halde bir de- fa aramadı. Her şeyi unutsam, onun gözyaşlarını unutamıya- cağım...” Zavallr genç... Tanıdığın ka- dın da senin gibi hassas, belki evli, belki ne Rümçne Musevi, fakat senin gibi Türk bir kadın- |dı. Yolda terbiyeli ve yakışıklı bir gençle tatlı ve tehlikesiz bir sergüzeşt geçirmek istemiş, bu- na da muvalfak olmuş. Şimdi o | ya çocuklarile ve kocasile mes- ut yuvasındadır; ve yahut zen- gin âşıkile başbaşa dolaşıyor. Seni bir tesadüf gene onun kar- şısıma çıkarırsa emin olun ki, ilk defa gördüğü bir erkek gibi gözleri derhal başka yerlere çevrilecektir. İki gece ve bir gün süren bu macerayı çok tat- lr bir rüya gibi arada bir düşün. İşte o kadar... ** * Birçok evli kadınlar için kay- nana kadar, sevilmemek kadar, anlaşılmamak kadar üzü, eziti vaziyet, kocalarına hiçbir engel yokken kâfi derecede sa- hip olamamaktır. Aralarında hiçbir tatsızlık olmadığı halde neden o, karısile kâfi derecede meşgul olmuyor? Çünkü işleri mânidir.., İşte M. Fatuş imzalı kadıncığın derdi budur. Ö, şöy. le anlatıyor: “Kocamla evlendiğim zaman biç tanımıyordum. Mektepten yeni çıkmıştım. Beni zorla ona —— —e — bakıyordu. Birden vardiyanın | sesi işitildi: “Kılavuz sandalı geliyor.,, Hakikaten kürek sesleri geli- yordu. Con beklemedi, aşağı ka- marasına indi. Sandal yanaştığı zaman için- deki dört kişi yukarı çıktılar, ikisi polis müfettişleri idi. Kaptanla görüştüler: — Kaptan, niçin geldiğimizi biliyorsunuz değil ım.: "“— Evet, yanımızdan geçen bir vapur bildirdi.,, — Zincire vurdunuz mu? — Hayır, bir şey bilmiyor. — Nerede? — Kamarasında. Çağırtalım mr? Aşağı giden gemici yolcunun verdiler, çünkü bu gümrük kö misyoncusu benim ,istediğim adam değildi, takat aradan bi iki ay geçince o kadar sevdili ki, Büyükderede geçen bu iki 9 başbaşa hayat tam aradığlli adamla evlenmiş olduğumu bt ha gösterdi. Bugün aradan iki buçuk sene geçti. Beni çıldırâr sıya seven bu adam sabah €f kenden gidiyor, akşam geç Vâ* kit evine geliyor; yemeğini yef yemez birtakım faturalar, ko* nişmentolar içinde kaybolup gidiyor. Benimle cuma günle bile meşgul olmasına imküfl yok. Rahatım, istediğim, her ş& yim temin edilmiş olduğu de keşki orta halli bir mekteP hocasile evlenseydim de, kü' cam işinden ayrı kalan zaman" larımı olsun bana ayırabilsey" di...” diyorum. Kork ıyorum, b:, beni ondan soğutmıyacak mi? Ne yazık ki, birçok kocalâaf kendilerini sahiden seven karf” larının ruhi ihtiyaçlarını takdif| etmezler ve ehemmiyetsiz ilt* maller yüzünden ouları veyâ sevgilerini kaybetmek tehlike&t sine maruz kalırlar. Birçok kât dınların ruhi hali böyle küçük ihmalleri en büyük ihanetlerli bir dereceye çıkarır ve önünt geçilemiyecek felâketlere sebef olurlar. Ancak makul ve sağlatfi terbiyeli kadınlardır ki, kocalâr| rının, gene ailelerinin saadeti uğruna — gösterdikleri ihmali mazur görürler ve arada bir tat” lt dargınlık ve ikazlarla kocalâ" rının dikkatini çekmeğe çalı: lar. M. Fatuş böyle makul hit reket ederse belki kendisi içli de büyük felâketler hazırlıy cak bir akıbetin önüne geç olur. lara fazla ehemmiyet veren b dulun mektubudur. İmza yeri bir gül resmi yapan genç düli bundan evvelki kocasının O kendisi gibi esmer olduğunu Vf bundan dolayı sevişemediklerf| ni yazıyor: ı “Şimdi, diyor, bir gemici ill sevişiyoruz. Evlenmek teklifif de bulunuyor. Fakat o da & mer... Acaba onunla aşkıl devam edecek mi? bunu anli mak üzere bir kahve falı açf dım, fal fena netice verdi, Önü? için gemici hakkında tahkikâtf bile lüzum görmedim. Siz | dersiniz?” Vakıâ sarışınlar - esmerde! esmerler sarışından hoşlanır ye bir kaide vardır. Ama bu $ ide umumi olamaz. Yeryüıüna iribirini çıldırasıya — se ölünciye kadâr sevmiş, ne saft| şınlar ve ne esmerler var. ilk kocanızdan ayrılmanızı bu renk farkına atfetmeniz pek ren lik olur, Anlaşılan siz ki geçimsizliğin hakiki sel rini bulamamışsınız. Kahve t! vesine bakarak istikbal keşfi kalkmak ta pek çocukluk oluf Sizin cahil ve görgüsüz olduğt| nuza hükmetmektense bir xf ıv_l'enmiı Ve ayrılmış nIle’ kapısının kilitli olduğunu ledi. Hep birden koştular. nın tokmağımna sarıldılar. İçE” bir silâh patladı. Polisler v koştular. Açmak imkânı Marangoz on dakika sonrâ piyt açtı. Hepsinin gözleri fal taşi açıldı. Kamara boştu. Mâ*ip bağlı bir tabanca dıımyoıd“u | bancanın da tetiğine bir 17’ lanmış ve ipin öbür uçuık:/f tokmağına geçirilmişti. açıktı. Hemen yukarı koştular. © strada kılavüzün sesi — Eyvah, sandalımıza gidiyor. Si