*“TAN ” n tefrikası ; sediyordum. Giydiği şapkanın yan üç tüyden başka bir süs yoktu. Bu sefer yanına daha ziyade yaklaşmış bulunduğum için ta- bit daha iyi görebilmiştim: “Yüzüne düzgün bemsi ama, yüzüne niçin düzgün sür - müştü? Böyle bir zahmete gir - miş olmasının sebebini anlaya - madım, Zira “terütazı be - yaz”, “genç”, “cazibeli” ve gü- zeldi., , “Kulaklarının her birinde bir çok taşlarla, bilhassa yakutlarla süslü yassı. ve geniş bir altın küpe asılı idi.,, “İmparatoriçe ata bindikten sonra yanındaki güzel kadınlar da tıpkı onun gibi, yani erkekler £gibi ayaklarını açarak atlara bin diler, Fakat her nedense onla - rın güzelliklerini Bizansliların çapkın bakışlarından gizlemek isteyen olmadı.,, Evet... Fransız seyyahi pek doğru konuşuyordu, Bu Mariya Komnenos'u Bizanslılar unuta- mıyorlardı. O, güzelliğiyle on - lara zavallılıklarını, açlıklarını, korku ve yorgunluklarını unut « turan bir zevk ve bir teselli ol muştu. Patrik (Jozef) in parlak dini ayinlerinde “Bertrandon" un gördüklerini Diraga oğlu da hatırlıyordu. Halkın o güzel kadına karşı duyduğu alâka şe- hevi sayılamazdı. Ona âdeta aralarında yaşıyan bir “Mer- yem Ana” gibi hayran oluyor- lardı, onu seviyorlardı da şüp- hesiz... NYYN N Ve... Mariya'nın göhretinden istifade etmek tarafını da dü - şündü. Önun kanından ve her halde onun kadar güzel olabile ,sek bir Trabzonlu imparatoriç — nnn e ; rafında altından yapılmış sürmüştü. Kulaklarr ufak ve memeleri pen- â. Bu haliyle de güzeldi Yazan: | derhal harekete geçmesini ira- de etti: “Bir sabah Fırançes'in reisli- | Bi altındaki bir murahhaslar he yeti iki büyük galerin himayesi yollandılar.,, Trabzon... Milâdın 325 inci yılından on üçüncü asrın ilk yıllarına kadar Karadenizin bu büyük şehri, Şarki Roma'nın en zengin ve en işlek limariı sayılmıştı. Bizans İmparatorlarının hepsi, Iran ile yaptıkları harplerde burasını bir “üssülhareke,, olarak kullan. mışlardı. İmparator Jüstinyen altıncı Milâd asrında ve İmparator He- rekliyüs yedinci asrın 23 üncü yılında askerlerini ve ağırlıkla- rını hep buradan geçirmişler, ve kervanlar yüklerini hep bu Trabzondaki depolardan almış- lardı. Anadoludaki kumandan - lar Bizans İmparatorlarına kar- şı bayrak kaldırdıkları zaman Trabzonu ele geçirmeyi bir İs- ' trateji kaidesi haline sokmüşlar. dı. Sekizinci asrın ilk yarısında birinci asırda Kayser birinci “A.- leksiyüs devrinde de bu kaide- ye riayet edilmişti. Fakat Bi - | zansta merkez o devirlerde son | derece kuvvetli olduğu için Trabzonuele geçirip isyan bay- | rağını açanlara talih pek gülme- mMmişti, altında Bosfor'dan Karadenize || o askerlerin ihtiyaçlarını temin | için İran'ın içlerine doğru giden | Leon Asaros zamanında da, on | | e kadar ayni tahtta oturmuş ©- |lan Aleksiyüs ve sonra 1180 se- nesine kadar Bizansı idare et . Faraza, (Holoya « Gümüş » hane) eyaletinin valisi ölan Te- | odor Gavra Trabzonu Gümüş - | muvaffak olamamıştı. | nesinde Grigoryos Taronitis a dında bir Bizans valisi de ayni meli gütmüş, o da — Kayser'in yönderdiği bir ordu onu da mağ- On senelik bir sü - küttan sonra Teodor' oğlu “Kostantin Gavra,, talil de - nemeğe kalkışmıştı; beş altı se- ne Trabzonu Bizanstan ayırabil- mişti de bu. elinden çıkmasını o kadar kor - kunç buluyordu ki Bizans, bü - tün kuvvetini * kullanmış ve bu genç hükümeti — yaşatmamağa muvaffak olmuştu. — Nihayet, 1204 üncü Milâd yılında, talih, Komnenos ailesinden genç bir prense yâr olmuş ve Trabzonda- ki Bizans valisini kovan bu genç lüp etmişti. “|birinci Aleksi namiyle kendisini || müstakil Trabzon İmparatoru | “ dân edebilmişti. K ; S bi M.on:u— wi Ikiryadan gelecek bu yüzde yüz ölü Bizansı yüzde elli bir Basubadelmevte ulaştı gabilirdi. Ve fazla düşünmedi. Nedi. gine fikrini kabul ettiğini ve Bizansın Trabzondaki son va. lisi Prens Nikiforos, Paleologos hanedanının — çocuklarındandı. Talihin ne tuhaf bir tecellisidir ki şimdi Bizansta hükümdarlık eden bir başka Paleologos; o - nun rakibi tarafından kurulmuş olan bu imparatorluktan - yar - dım bekliyor, medet ümüyordu. Maamafih, derhal şunu da söy- lemek lâzımdır ki, 19 yaşında, dilber bir Komnenos prensesi - nin gözleri önünde dolaşması, kırk beşinci yaşıma gelmiş bulu- nan Kostantin için az zevkli bır | saadet olmayacaktı. “Komnenos” ların Bizans ta- rihinde de epeyi rolleri olmuş- Kostantiniyede * İmparatorluk , (1081) den 1118 Sigortaları halk için Fakat Trabzonüun | tu, (1057) den (1079).a kadar | ittihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Merkezi idaresi ; Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadir, , 'Telefon : ! 19 yaşında bir Kamnenos p | zank sarayımu — dlolaşması © eyalmaz bir saadet olmryacak miş olan Emınuı:l Iyğvınniı ad l1 imparatorlar hep Komnenos- lardandı. Ve cidden büyük bir iktidar ve gayretle Şarki Roma- yı ayakta tutmağa, kuvvetlen - dirmeğe çalışmışlardı. Muvaf - fak olamadıklarını ilâve etmeğe lüzum yok tabil.. Zira bunların bir parça düzeltir gibi oldukla. rı imparatorluğu — arkalarından gelenler eskisinden daha beter bir hale sokuvermişlerdi. . Bil - hassa Andronikus'un lâkaydisi, tenbelliği bütün — kazanılanları kaybettirmişti. İşte Trabzon İmparatorluğu- nu kuran ve devam ettiren ha - nedanın kanı bu Andronikos'tan geliyordu. 1204 yılında, yani İstanbulun dördüncü ehli salip tarafından zaptedildiği günlerde Trabzo - na giden ve vali Nikiforos'tan hiç memnun olmayan halkı ko- laylıkla kışkırtıp imparatorlu - ğunu ilân eden ve 1222 nci yıla kadar saltanat sürebilen Aleksi- yüs onun torunu idi. (Arkası var| müsait şeraiti havidir. 4.4887. 3221 T- HL > Nizameddin NAZİF Trabzonun Son Valisi Nikiforos, Kostantinin 245 Sene Evvel Yaşamış Olan Bir Amcası İdi “Başımda tatlı bir dönme his- YÖ e | gi lar: © | ladı. Sanki ziyafeti kendisi veri. HIKAYE A . E Kârlı Bir İş — Fransızcadan — Bertrand Farnier bir dostu - nun otomobiline atlayarak gel- diği bu mükellef plâj şehrinde, akşam olunca sanki birisini arı - yormuş gibi, gazinoları dolaşır, hiç olmazsa çeşit içkilerin koku- sundan olsun mahrum kalma « mağa çalışırdı. Kim bilir belki de bir âşinaya rastlar da masa. sına davet edilir, orada kesenin |ağzını açmadan — bir iki kadeh yuvartlamak imkânmı bulurdu. Xart vizitlerinde - adres yöktu, sadece “mühendis,, diye ne mes- lekte olduğunu gösterir bir sıfat ilâve etmişti., Oturduğu otele içi kâğıt ve paçavra dolu eskice iki bavulla gelmişti. Otelde haftadan haf - | taya hesap görüldüğüne göre, demek ki temiz odasında daha | bir hafta beleşten kalabilecekti. | Hesap günü bavullarını bırakıp | sırrolmaktan kolay bir şey yok- tu. İlk günün dostları Bertrand' ım havadan geçinme yolunu tut- tuğunu anladıklarından her biri bir münasebetini getirerek a - damcağızı ekmişlerdi. Bertrand'ın hayatı daima ka- fasında bin bir kombinezon kur- makla geçerdi. Hayali, çenesi ve ümitleri — kuvvetli olduğu için burada geçireceği bir hafta için- de, ne yapıp yapıp yemek faslt. nı'da halledeceğine emin bulu- nuyordu. | Şimdiki hâlde zevahire ehem- | miyet veriyor, —şık geziniyor, zengin görünüyor, herkese iti - mat edilebilecek bir adam oldu- ğu hissini vermeğe çalışıyordu. Birisi geçerse, lüks otomaobiller sırasında kendi otomobilini arı- yormuş gibi yapıyor, yahut lüks lokantalardan — birine dalıyor, bittabi tekrar çıkıyordu. Bu su- retle de nazarı dikkati celbetti. ğine emindi, Her halde bir gün bu manevrasının işe yarayacağı- n biliyordu. "Bir gün dayanamamış, bir lo- kantada masaya kurulmuştu, ge şındaki diğer bir masada iki kişi oturmuş, karaladıkları hesaplar ile galiha mühim bir iş konuşu- | yorlardı. Bertrand kulak kabart ti sAcaba bir püuntosunu getirip bu zengin adamların cüzdanla. | rından istifade edemez miydi? | Tesadüf yardım etti. Rüzgâr yiki kişinin masasındaki kâğıt - | lardan birini, Bertrand'ın ayağı- na doğru uçurdu. Bertrand he - men kâğıdı alarak şöyle bir göz attı ve anladı ki bu iki zat ser- ytayedardırlar ve ciddi iş teklif “Sdecek olanlara sermaye vere - vek ortak olmak istiyorlar. Yaz- urkları kâğıt ta gazeteye verile- cek ilânm müsveddesidir. İ Bertrand derhal nazikâne bir tavırla komşu — masada oturan | zevattan gözüne en kestirdiği- | ne kâğıdı uzattı. Ve garsona da seslendi : | — Garson bir porto! Ötekiler — teşekkür ettiler ve onlar da ısmarladılar: — Bize de iki porto! Bertrand yavaşça sandalyası- nı komşu masaya — yaklaştırdı, garsona sanki onların masasın- da oturuyormuş süsünü vermek için. Bu kurnazlıkta muvaffak ol- müştu. Garson getirdiği üç ka - dehi de ayni masanın üstünelbı- rakmıştı. — Fakat Bertrand bir yanlışlık olmuş ta, kendi kadehi öteki masaya konmuş gibi uzan- di, Bu jesti muhavereye yol aç- mıştı. Bertrand kadehini tekrar masaya koyarak, — elinde kârlı mühim bir iş olduğundan, ancak sermayeye ihtiyaç bulunduğun- dan bahsetti. Ötekiler biribirlerine baktı - — Ne isabet! dediler, sizi Al- lah göndermiş olacak. Biz de ciddi bir iş olursa, sermaye koy- mak istiyoruz. Eğer bahsettiği- niz şey işimize gelirse ortak olu- . Muhavere uzadıkça uzadı. Ka dehler bitince orada bir de ye - mek yemeğe karar verdiler. Kur || naz Bertrand ayrıca en iyilerin- den bir kaç şişe şarap ta ısmar- ŞeVİS Birçok aşklar yasaktır. Fa- kat yeni kanuna göre evlenme- leri yasak olan yakın akrabalar tahdit edilmiştir: Kardeşler, kardeş çocukları... bunlar evle- nemezler. İki kardeş, hatta iki kardeş çocuğu sevişebilir, ev- lenebilir mi? Bunu kim aklın - dan geçirir? kimse.... Fakat yeryüzünde asırlardan beri bu hastalıklı aşk ta hüküm sürmüş, bazı adamlar kardeşle- rile sevişmişler, bazı hüküm- darlar annelerile bile evlenme- ğe kalkmışlardır: Neron gibi.... Zamanımızda bile böyleleri gö- rülmüştür: Meşhur İtalyan edi- bi Gabriyel Danonçiyo gibi... Bize Beyoğlunda X imzasile mektup yazan münevver genç te çok samimi bir dille marazi aşkından bahsediyor. X in mek tubundan şu kısımları aynen alı- | yoruz: “Tahsilimi Avrupada bitireli iki sene oluyor. İyiyi, kötüyü ayırt edebilecek yaştayım. Fa- kat bütün bunlara rağmen ce- miyet hayatında çok kabahatli bir adamım, Çünkü, nnelerqen beri sevdiğim kız, kanunun ev- Tenmeğe müsaade etmediği çok yakın bir akrabarn, “Fakat, deli gibi seviyorum. Bugün yaşadığımdan nasıl eminsem, sevildiğimden de ©o derece eminim, Önu unutmak için ne lâzımsa yaptım; kaçtım; soğumak ve soğutmak istedim. Üç sene Avrupada kaldım. Va- tanım gözümde - tüttüğü halde tatillerde bile gelmedim, Örada başka kadınlarla meşgul olma- ga, sevmeğe,çalışıım, Kakat den başka bit işe yaramadı., Vel basıl onun bensiz, benim onsuz yaşamamızın İmkânı olmadığı- nı kat'iyetle görüyarum. “Tanınmış bir adamın oğlu- yum. Cemiyetin fena göreceği bu sevgi ile babamın, ailemin ısmini kirleteceğim. “Ne yapsam? ne yapmalı- yım! Sevgilimle, sevdiğim va- tanımdan, bir daha görünme- mek üzere ayrılayım mı? Rica ederim, bana çabuk cevap veri- niz. Çocukluğumdan beri bu sır- T1 kalbimde sakladım. Şimdi si- ze söylüyorum, Çok şükür - ki, beni tanımıyorsunuz,” Bu mektubu yazan gencin ru- han hasta olduğuna şüphe yok- tur, Fakat bu hastalığı nasıl te- davi etmeli? Onun yakın akrabasından ki. mi sevdiğini araştırmıyacağız. Madem ki, kanun onların ev- yormuş gibi bir tavır da mişti, Yemeğin soplarına doğru bi- ribiri arkasına kadeh dayadığı sermayedarların keyif olmağa başladıklarını görünce, içiniçin memnun oluyordu. — Böyle bir vaziyette bir sırasını getirip her ikisini de oracıkta ekip sıvışrver. mek kolay olacaktı. En nihayet sordu; — Demek ki teklifim işinize geliyor. Görüyorsunuz ki kazan âı_mız yüzde yüz sigortalı gibi - ir. Iki kişiden biri, bir kadeh da- ha yuvarlayarak: —-Sizinle anlaşabileceğimizi zannediyorum, dedi. l Oteki de tasdik etti. Bertrand cebinden bir küçük defter ve stilosunu çıkararak: — © halde, dedi, şimdiden bir mukavele müsveddesi hazırla yalım, sonra yazdırır, pullatır, notere tasdik ettiririz. Yalnız . şe başlamak için bir küçük opsi- yon vermelisiniz. Ayni zamanda karşısındaki - lere daha emniyet vermek mak- sadile garsonu çağırdı, hesap is- tedi, — Pekâlâ, size bir küçük çek takın - eler | Jenveler Yasak Bir Evlenme ve Kabahatli Bir Adam yır. Hep onunla yaşıyorum; Vemnlyokaremosu a ganni —— A 11-5.935s —— lenmesine müsaade etmiyor, bü her halde marazi bir aşktır. Her marazi aşk gibi bu da, ancak kudretli, kuvvetli bir irade UB' tedavi olunabilir. X, sevgilisini unutmak için Avtrupaya bile gittiğini söylüyor. Vakıâ en kestirme çare ondan uıaklı!ı maktır. Fakat o Avrupaya gi- derken, ahlaşılıyor ki, aklı bu- rada kalmıştır. Yalnız vücudu- nu değil, aklını bu mevzudan uzaklaştırmak, hatta yalniz mu- hayyelesinden bu memnu haya- li söküp atmak lâzım gelirdi. Bundan sonra yapacağı şey de budur. Yoksa, sevdiği ile, sev- diği memleketinden kaçıp git se dahi bahtiyar olamaz. . Coşkun Akın imzalı mektup sahibine : Mektubunuz, sütunumuzu alâ kadar etmiyeceği için size ce * vap vermekte mazuruz. ğ . 99 Diken imzalı mektupta tecrübesiz bir genç kız ifadesi vardır. Sevmiş, mukabele gör- memiş, yeise düşmüş, fakat yi* ne sevmiş... Yine de seveceğine kanidir. O kadar ki, bugün hiç- bir ümit taşımadığı halde daha büyük bir imanla aşkına sadık: tır, Kendini psk bedbaht, ölüne ciye kadar talihsiz sanan kızır mızı dinliyelim: “Bundan iki ay evvelisine ka- dar sevildiğimi zannediyordum fakat yanılıyormuşum. Ö — bene den uzaklaştı. Fakat hayali ha- İ 4 sından sonra sevgim eksilmis ç fakat fazlalaşıyor. Buna ),;ıoçı şaşmıyoram. Ben sevdiğim için sevilmem icap etmez. Şim- di nişanlandı; yani bütün ümit- lerim bittiği hâlde hâlâ seviyo- rum ve seveceğim. Buna aşk mı derler, aşk kar- şılıklı olmaz mı?” 'Ta kendisi... Aşk budur. Sev» mek için mutlaka sevilmek icap etmez. Hiçbir mukabele görmeksizin sevmiş olanlar, yeryüzünde doğmuş olan aşk- larımn yarıdan fazlasını teşkil eder, Dedelerimizin zamanında pek revaçta olan böyle bir taraf- İr aşkların - zamanımızda pek itibarı kalmadı. Yeni hayat şartları, insanları daha hodbiri ve daha menfaat düşkünü yap” mıştır, İster istemez siz de böy” le olacak ve ister istemez siz d& unutacaksınız. takdim ederiz. Yalnız karne ya* nımızda değil. Müsaade elderse” niz, hemen alıp gelelim ve hâ* yarlısı ile işe başlayalım Her ikisi de ayağa kalkıyorf * lardı. Birden şaşıran Bertrand elini üzatarak: — Yalnız, dedi, ben de cüz * danımı evde unutmuşum. ŞÜ garsonun hesabını... — Veririz efendim, gilip g” lelim de... — O halde ben sizi bekliyö * rum, Komşu masanın sermayedâ'” ları acele acele çıktılar. O da 4” kalarından sıvışacaktı. — Fakâ' garson yolunu kesti: $ — Hesabınızı vermediniz © * fendim. e Üçüncü mevki kanpuımn:, :ı_hııhnıdl::.lu yıpmı!:” sermayedarlar, macera' tırladıkça, kasıklarını tu'a =': kahkahadan kırılacak gib g! yorlardı. o — Doğrusu yemekler çok © festi... ğ — Şaraplar da öyle... İclal AP