10.5.035 a ni ÜeEm ÇOCUK Y $ Barlo'mev e Mihe Annemin Bir Masal AÂnne annemin anlattığı ma- hllar içinde bir tanesi var ki, “Cukluğumda pek hoşuma gi- d_*fdi, çünkü sonu öyle tatlı bi- Üİyordu ki... vvel zaman içinde çok gü- ':'ııı;nîni mini, zeki bir kızcağız ış, daha beş yaşında iken ğünlerden bir gün bir cadıya Etzelmiş. Bilirsiniz ki, cadı - fena huylu ihtiyar kadınlar. Üir, üstelik te kıskançtırlar, teylere tahammül etmezler. kızı görünce, gene fena hu- Yü ve aksiliği tutmuş, içinden beddua ederek, kızın hep o boy- d.' kalmasmı dilemiş. Ne yazık ki, bu beddua yerini bulmuş, kız N üç yaşına girdiği halde bir Santim bile büyümemiş. Bütün ş:'hyamn hekimlerini çağırm'a » Muayene ettirmişler, ilâç '_'üne ilâçlar vermişler, nafile! X“Hğızm bir türlü boyunu Yzatmak mümkün olmamış. Gene günlerden bir gün, ihti- Yar bir adam kızcağızın haline Tüş, bu işe bir çare bulacağı- Söyliyerek, kendisine meyva- İçi Betirtmiş, bunları pişirtmiş, ı."": Şeker attırmış, bir çomak- e 1 karıştırmış, karıştırmış bu macundan çocuğa yedi- * Lori Ymesini söyliyerek çıkıp git- ş. Hayret değil mi? Çocuk macunu yiyince, boyu da uza- | mağa başlamış ve kendi yaşile mütenasip bir boya gelmiş. İh- | tiyar acuze de bu habheri duyun- ca kederinden çatlayıp ölmüş. Anne annemin masalı burada | biterdi. Fakat ben de sanki ilk defa dinliyormuş gibi yapar, bu macunda ne hikmet olduğunu sorardım. Ö da bildiğimiz reçel olduğ* 20 söyler ve şekerin ço- cuklara faydalarını sayardı. Ta- bif o zaman ben de anne annem- den bir dilim reçelli ekmek is- | temeğe hak kazanırdım. Nasıl, bu masalm sonu pok tatlı değil mi? o Yüksekte Uçanlar Tayyarecilik yüksekler- de uçan kuş ve böcekler hakkın- da malümat edinilmesine büyük ardım etmiştir. Bir kelebeğin 7.000 metre yüksekte uçtuğu görülmüştür. İsviçreli bir tayyareci 5.000 met- İ “hücumuna uğ- lar 1.500 metre uçarlar. yükseklikte © Garip Bir Lokanta Amerikanın şarkında Kali- forniya'da Redvud parkında ko- caman bir ağaç vardır. Bu ağa- cın kütüğünün dairesi tam 30 metredir. Kütükte bir boşluk vardır. Bu boşluğun içine on ki- şi sığacak kadar bir lokanta kıu- rulmuştur. Bir merdivenle ağa- cın içinde yapılmış bir ikinci <ata Ç Ladlır. cın kütüğünde açılan pencere- lerden ışık almaktadır, e Çabuk Koşan Hayvan Dünyada en çabuk koşan hay- vanın tazı olduğu zannedilir. Halbuki kaplana çok benziyen ve pars denilen vahşi hayvan en seri giden hayvandır. Şimdi Hintliler bu azılr hayvanı alış- tırıp geyik ve ceylân avında kullanmaktadırlar. Pars, avına 200 metre yaklaşır yaklaşmaz yıldırım sür'atile koşmağa baş- lar ve kovaladığının üstüna atı- larak yakalar. o Bakkal dükkânında Çocuk — Bir kilo tuz veriniz. Bakkal — Al çocuğum bir ki- lo tüz. Çocuk — Bu kaya tuzu mu, deniz tuzu mu? Bakkal — Mutfak — tuzudur çocuğum, bütün müş_terilcr'ım de momnundur bu tuzean... e Rengi Uymamış Ameliyat masasından yeni kalkımış bir zenci: — Eyvah, doktor yaramı be- yaz iplikle dikmis! ?ransızlar da Himalaya dağ- sama bir sefer yapmak üzere şimdiden hazırlanmaktadırla:, Sefer heyetinin başında buluna- cak olan zat, Fransız Dağcılık Kulübünün eski reisi Jean Es- carra'dır. Asyada bir çok seya- hatlar yaptığı ve halen de Çin hükümetinin müşaviri bulundu- ğu için, bü vaziyeti Himalaya mıntakasına komşu hükümet - ler!> t»mas ve rabıtaları da ko - Taylaşlrmış olacaktır. Evvelce Himalaya'yı keşfe çıkmış olan bir İngiliz sefer he- yeti dağın 8.600 metresine yük- selebilmişlerdi ki, “am tepeye varmağa 288 metfe kalmış de - mekti. Fransız sefer heyeti daha zi- yade Karakurum dağlarıma çı - kacaklardır. Bu dağlardan dör- dünün yükseklikleri 8000 met - reden fazladır. Fakat hângisine çıkılacağı henüz kat'iyetle tayin edilmemiştir. Buna ancak orada hava vaziyetine ve heyet âzası. nın maddi ve manevi ahvalıne göre karar verilecektir, Jean Escarra yapılacak sefer hakkında şu malümatı veriyor: — Asıl mühim olan nokta, se- fer heyeti âzasını mümkün ol - duğu kadar iyi ve sıhhi ve be - deni şartlar içinde mümkün ol duğu kadar en yüksek noktaya çıkarabilmektir. Burada maddi şerait ne kadar mükemmel olur- sa, 6 zaman heyetten en muka- vemetli iki kişiyi bir- hamlede tepeye göndermek kabil olabile- cektir. Maksat dağın tepesine çıkıp orada yerleşmek değil, sa- dece tepeye varmaktır. Heyet âzası bir dela tepeye vardıktan sonra artık, hiç durmağa lüzum görmeden aşağıya inecektir. . Bu kadar yüksek irtifalarda insan vücudunun ne derece mu- kavemetli olması — icap ettiğini söylemeğe lüzum yoktur. Bu sebepten “anform,, bir halde bu- Tunabilmek için hepimiz ayrı ay Co — —— k Gezen? çok Bilir e 'YERYÜZÜNÜN EN YÜKSEK D A Ğ | HİMALAYANIN ÜSTÜNDE rı beden kabiliyetimize göre sıh-. ğ hi idmanlar takip edeceğiz, Yi. yeceklerimize gelince; tepeye tırmanırken beraberimizde yük- te en hafif, gıdaca en kuvvetli şeyler götüreceğiz. Teknisiyen- lere göre bazı sebzeler, meselâ kırmızı lahana azotta kurütuül « k suretile bizim götürebile . seğimiz en iyi — gıda ol: caktır, N1 olarak tereyağı, reçel, peynir, komposto vesaire de gö- türeceğiz. Tçeceğimiz şeyler tek .ı_ıf edilmiş süt, üzüm suyu, çay, Himon ve kahvedir. Her halde iç- ki almayacağız, yahut pek az a- lacağız. Onu da ara sıra içki al- mayı itiyat edinmiş arkadaşları- Mız için alacağız. Sigara ' lerde öyle... Sigara içm başkı.. fakat içenler ar: ” gİ gara içebileceklerdir. Ç. —4 jti jyatlara karşı gitmekte bir fayda ümmu, oruz. Hülâsa k>' - ve si- nirler için mazarratı rabi - lecek her şeyden ceği: Uykumuzun da m —a oldu - ğü kadar sakin v tamir edici ol masına çalışacağız. Bu maksat- la da kavuçuk yataklar götüre- ceğiz. Teçhizatımız hem her birimiz en . ider | ve sair teferrüntının nar H'malâyanın en yüksek tepesi Eversi | için ayrı ayrı, hem de heyetimi- zin topluluğu bakımından tet - kik edilerek intihap olunacak - tır. Ferdi teçhizat bütün dağcı- larda olduğu gibi sıcak tutan hafif elbise, beş altı çift çorapla giyilebilecek tarzda geniş ve çi- vili kunduralar, güneş için geniş Himalâyadan br manzara © kenarlı şapkalar, — eldiven, sarı gözlük ve saire... Müşterek teçhizatımızda ip « ler, çadırlar, — çengeller vardır. Bütün bu teçhizatımızı seçerken bundan evvelki seferlerde elde edilmiş tecrübelerden istifade e- deceğiz. Oksijen tüpleri, film çekmek için sinema makineleri ve daima ovadaki posta ile ra « bıtayı muhafaza etmek için bir telsiz cihazı teçhizatımız arasın- da bulunacaktır. Heyetin yıl sonuna kadar ha« zırlanabileceğini umuyoruz. Fa- kat her halde 1936 martından evvel yola çıkmıyacağız. Marsil- ya'dan hareketten sonra ilk mer halemiz Bombay olacaktır. Ka. rakurum dağlarının yamaçları- na gelinceye kadar seksen, yüz kilometreyi hep buzlar Üzerinde katedeceğiz. Yalnız bu yürüyüş dört, beş hafta sürecektir. An » cak ondan sonradır ki, üssülha « rekemizi kuracağımız yere var. mış olacağız. Oraya varınca da büyük savaş başlıyacaktır. BU NLARI OKUDUNUZ MU Telsiz istasyonları Ehn son istatistiklere göre,bü- tün dünyada 35700 verici telsiz istasyonu vardır. Bunlardan 28 bini sır£ denizdeki vapurlar ve tayyarelerle muhabere etmek ü- zere yapılmışlardır. Londrada bir ticaret Londra'da hiç buhran geçir « meyen bir sanat var. — Pencere kiracılığı. Meselâ İngiliz Kralı- nın tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü gibi merasim günle- inde kralın arabasının geçeceği bütün sokakların pencereleri ev velden kiralanır. Bu pencerele - rin miktarı 20.000 tahmin edil - mektedir. Elli, altmış bin sevir- ci bu pencerelede yer almaktas dırlar. Fiyatları bizim paramız- Ja önbeş liradan — iki yüz liraya kadar... Hiç te fena ticaret değil mi? Amerikada Otomobil Buhrana rağmen Amerikıda geçen sene içinde ne kadar oto- mobil yapıldığını biliyor musu- nuz? Üç milyondan bir. parça eksik. (2.885.000) Satılan otomobillerin. lâst'k da otuz üç milyar frank t tmr ; Amerikada gecen seve 'ci Ve kırk milyar franklık benzin is- tihlâk edilmiştir. Amerikalılar bir arabınm ve- di sene sonra artık ıskartaya çı- karılması lâzım geldiğini söyler ler. Amerikada beş kişide bir ki » şinin otomobili vardır.