ÜS TAN ç n tefrikası * 10. 1904 ten 190 Muammasını Ayni zattan bir misal daha: “1892 de İstanbul'da Amira- lin yatı Sürprizde bulunuyor- dum. O zaman ben şimdi ölmüş olan Vis - Amiral Corc Tryo- n'ın erkânıharbiyesine mensup- tum. Benim İstanbulda bu me- muriyete tayinimden maksat İn- giliz deniz istihbaratının ilk şu- besini teşkil etmekti. O devirde Türklerin dikkat ve faaliyeti Karadeniz boğazından — ziyade Çanakkale'nin müdafaasına ma- tuftu. Birçok Türk işçi takımla- rı istihkâmları müdafaaya salih bir hale koymak için hararetle çalışıyorlardı. Filhakika bu is- tihkâmları ilk defa gördüğüm- den çok daha kuvvetli ve çok daha kudretli bulmuştum. E- limdeki dürbünle istihkâmlara baktığımı görünce kıç güverte- de durmakta olan ÂAmiral sor- du: — Nasıl, istilikâmlarda yeni bir şeyler görebiliyor musunuz? Dikkatimi — celbeden şeyleri anlattım. Amiral ilâve etti: — Ufak bir şey daha var ki ona dikkat etmemişsiniz. İşçile- rin kullandığı kazma ve kürek- ler güneşte parıldayor. Bu parılş dayan kısım pek azdır. Diğerle- ri pas içinde. Galiba bize göste- riş yapmak için toprağı şimdi kazmağa başladılar. Akıntı dolayısiyle Sürpriz ya- tr ağır ağır geçmekte olduğun- dan Narâ istihkâmlarını istedi- ğim gibi tetkik edebiliyordum. En ziyade dikkatimi celbeden şu oldu: Kıyıda yüksek noktala- bazı va maagallar — Bunlar mayın tarlasının Mı- lerini muhafazaya mahsus yer- ler olsa gerekti. Burada mayin | tarlasının bulunması - Naranın Caudine çatalları arasından ge- çerek geniş denize çıkmak me- selesini tamamen değiştiriyor- du. Sir Carc Tryon'ım binmiş ol- duğu Victoria zırlılısının 1913te Camperdovn ile çarpışarak 0l- duğu gibi battığı belki hatırlar- dadır. Bunun Üzerine kuman- danlığı ölmüş Michael Culme Seymour aldı ve ben de onun erkânıharbiyesine geçerek yeni bir istihbarat şubesi teşkiline memur oldum. Çünkü evvelce toplanmış olan raporlar ve teş- kilât için yaptığım projeler Vic- toria gemisi ile birlikte batmış- tı. 1893 ten 1895 e kadar bu va- zifede kaldım. 1894 te Amiral “Sürpriz,, yatı ile İstanbula ge- lerek Sultanı ziyaret etti. Bir kaç ay sonra beni çağırarak de- a Sarı Bal)| Bürhan CAHTD Ve artık bu eski arkadaşa her şeyi olduğu gibi analtmakta bir aykırılık görmiyerek devam et- tit — Çok yıkıldım azizim, dedi. Elimde avucumda bir şey kıl_- madı. Çorluda — bir çiftliğimiz var. Annem oraya sığındı. Sa - tamıyorum. Onu elden çıkar - sam biraz ferahlıyacağım. Fa - kat.ı, Mühendis Muhtar bu şatafat içinde pek zavallı görünmekten sıkıldı. Birdenbire kendini to - parladı. Gözlerine biraz ümit, neşe gelmiş görünüyordu: — Yalnız büyük bir işe giriş- tim. Bugünlerde neticelenirse her şey tabif hale dönecek. Turgut, sakin, alâkasız onu dinliyordu. Muhtar biraz daha izahat wermek lüzumunu duydu: Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir 7 ye Kadar Yine Çanakkale n Tetkikine Memur Edildim di ki; ç değil, bizzat benim,, demişti. Ha — İcabında Akdeniz filomu- | kikaten ben ancak gece yarısın- zun Çanakkale istihkâmları ara- | dan sonra saat 1,30 da yatabi - sından geçip İstanbul'a girmesi | lirdim. Sabahleyin saat 9,30 da LA Ç D KUN 0 1 NK 0 V ÜN A ÜN ON V ÜN K O 0 O YO LA ) DA (U UND VU URMAK UNUN b Bugün ilk matine- SARAY sineynasında sinden itibaren 2 film birden Unutulmuş SENFONİi JACK PAYNE ve meşhur cazı tarafınıdan gayet güzel bir film ve L İCE BB CT Schnitzler'in parlak eseri ve MAGDA SCHNUİDER'in temsili. Matineler: 14 d » :'ı-ıııııııııı-ııııııııı-ıııı-ıııı::ı:ı.-.ı::::-zgı':?::ıı:m: e İSTANBUL TRAMVAY ŞİRKETİ GİDİŞ - GELİŞ PROGRAMI 1935 yılmın 1 Mayısdan sonra AA AELIOLANLAA. LA SA İ çok ehemmiyet veriyordu. Hattâ bir gün bana “Sansör şefi si mümkün müdür? diye soruyor- | gece gelen radyo kopyelerini a- ilr Gon lar, Siz ne dersiniz? lır, Churchill'in yatağına götü- | N — Sınır KALKIŞ Ara — Kalkış Varış Ş Ben ıı;neludenberi bu mese- | rürdüm. Churchill'in battaniye. L — eyi tetkik etmiş olduğumdan | si âdeta telgraf ve raporlardan AÇ derhal cevap verdim: yapılmış gibiydi. Karyolanm 10 Şisl < İleel ( ş—';îî; t 'm'".îh İA Ğİ brd çi — İş yalnız istihkâmlara ka- | yanı başında, bir stenograf otu- Şişli - Beyazit KA Ru L A e b ea ça lırsa, evet, geçmek mümkün- | rurdu. Churchili, ağzında büyük | 11 Sisli - Beyazit Ç Betle senie z — &2 z30 dür, Yalnız büyük zayiatı, me- | bir sigara, dizlerinde bir blok - . F SUER AA - SöRnin b yis SADA SEKREN selâ filonun üçte birini kaybet- | not ve başucundaki dolabın üs- 12 Harbiye - Fatih ( :”u:"“'" v ASN SST 6930 24D0 meği göze almak şartiyle. Fakat | tünde bir bardak sıcak su, yata- Ş $ Söütae 1 Heğerü a lanE Ça geçilecek yerlere torpiller kon- | gının içindedir. 12 A Hmbiye - Aksaty.. Ç Harbiyeden - Alisöraya " 'iöür" 'aüy 2xs0 muş ise, hayir. Çünkü'bu” e|" | Şu balde Çanakkale teşebbil. ( Aksaraydan - Harbiyeye 28 — 6.00 2250 piller boğazın en dar yerine ko- | sünü muvaffakiyetsizliğe düşü - * K Kai nacağından ilk batacak gemiler | recek bir sır kaçırmanın bizzat | 19 Tekeim - Sirkeci — Ç Takelmden - Sirkeciye —St * aS 1910 boğazı büsbütün kapıyacaklar- | Sansör şefliği eden Churchill'. 16 Maçka ü l raez KBÜ GER SSiT - dır. Bu sebeple filodan evvel ka- | den vaki olmayacağı muhak - G N DEriğlr ( :'î*':j," Si AA A e ra kuvvetleriyle istihkâmları ve | kaktır. Ben bütün gayretimle : s:.: ıu'; Maçkaya 1f 658 2400 torpil tarassut mevkilerini Çanakkale harekâtında ihra A Maçka - Eminönü BEZBĞ di LAĞAMA e ar 34 tetmek Tarımdır. Bu kard'küvye |'noktasında falk Türk küvvetle | © — c A ( İ Bi A SA HGA ti Türk kıt'alarmı mağlüp ede- | rinin bulunmaması lâzım geldi - ÜĞ a GA g SAT bilmek için oldukça büyük olma- | ğine dikkat edilmesini tavsiye | 17 ge Ü armeiek ye ir aF L S ldır, ettim. İ Birkaç sene sonra Amiral Mi- | — Çanakkale işlerine memur şof Mecidiyeköy. c ":-d,-,_,,.m,.î'_' BAD oli hailin gene iral olan oğlu | lerin yazdıklarına — bakılırsa 47 MLERT N Ş :,_,.“,_,5,,_;:“;"':; SA L bana dedi ki: :'urk kıtaları kendilerini müm - € Eminönünden: Mecidiyek. Kat UN — Babam sizin mütaleanızı | kün mertebe saklayabilmişlerdi. e ğ d ' aynen tekrar ederek Deniz U- B:ı vaziyette gemilerimiz istih- 19 Etdön bi Ş ::,':.::. ğm Ş;-r :': :J_,: mum Kumandanlığına bir rapor | Kâmlar arasından Boğazı geç - ( #isliden - Eminönün Ü verdi. seler de Türklerin müteharrik | 19A Kurtuluş-Eminönü ( xureuluştan-Eminönüne H y 2w 1904 ten 1907 ye kadar gene | topları ve sahra obüsleri bunla- T0 Ç Eminöcünden - Kurtahışa 635 2048 Çanakkale muammasının tetki- | ? pek çabuk berbat edebilirdi. Ç Beşiktaştan - Bebeği kine memut edildim. O zaman | Çanakkale harekâtına memur e- ( Beğakirin. “Eoelalar © Şs; Si Camberleydeki harbiye mekte- | dilen Sir Hamilton yazdığı bir | 22 Bebek - Eminönü — — » e 10 sas zade binde “Sevkülceyş,, muallimi i- | Mektupta diyor ki: “13 martta ( Eminönlünden Bebeğe 20 — 855 2420 dim. Çankkaleye ayni zaman- | Vedalaşmak üzere Lord Kiçner'- ( Bebekten - Beşiktaşa —— 100 da karadan ve denizden taarruz | İf o.dasmg girdiğim zaman bana | 23 Ortaköy - Aksaray Ç Ortaköyden-Aksaraya 8 5S0 2050 nazariyesine La guerre Amphi- "Yı'lme'; üzere hazırlanmış üç 5 —— Ç Aksaraydın-Ortaköye 19 635 2130 bie unvanını vermiştim ki bu ta- türlü talimatı tetkik ile meşgul 34 Beşiktaş - Fatih ( Beşiktaştan-Fatihe y 630 2040 İ Mm&hulgwmm kn S a Ça Patihten, Beşiktaşa 48 gae 2120 oldu. (Arkası var) —| 32 Topkapı - Sirkeci ( Topkapıdan-Sirkeciye © — 340 2330 KT el ——— Ç Sirkeciden-Topkapıya 186 — 612 2400 mphibie muharebesinin mu- ” ( Topkapıdam-Aksaraya -— 2435 vaffak olması için iki şart kabul ='n'=='l'" IE.C'I'III"E“R'!I":'"I':: 'B ( Akmaraydan-Yedikuleye e 530 —— edilmişti : 8 Yedikule - Sirkeci Yedikuleden-Sirkeciye 100 — SAS 2388 ffakiyetli SÖ A ea b atsünde Evvelâ gizlilik, sonra çabuk- en muvaftakiy B ( Sirkeciden-Yı 16 — 617 2405 luk. Fakat Çanakkale teşebbü- |E YETEEİ B KFN İR M PS VA tlinde gizliliği temin edecekme- | BİTMEM İ Ş Z R ge ada Mlselgağz v A cız GK Ünler, t ; 37 Edirnekapı - Sirkeci — ( Edirnekapıdan.-Sirkeciye —10 SaS 23825 kamlar hiçbir şey yapmadılar. SENFONİ : zi l eciden-Edir 18 ; Gi 5446 Nara'ya yapılacak taarruz ade- E ü a ll L Eğirnekapıdan-Akı -— NH ten davullarla ilân edildi. Sonra ğ "i""'&::':::"““ g. * SA aa A 3299 malzeme ve mühimmat o suret- L le hazırlandı ki Mısır limanla. ESGMER % EıııııııııııııııııııııııııııııııınııvıÜ nııı;ıııxıı—ıııııım tanamrz rındaki depoları boşaltmak ve ££ BÜY tekrar gemilere yüklemek mec- % SINEMASİNDA ği buriyeti hâsıl oldu. Bu iş hafta- |B başlıyor. Programa ilâ- £ £ * ı e AYY ARE larca sürdü ve Alman Generali |Z veten: ikinci film olarak £ ğ | Liman Fon Sanders bundan is- CENUB Kızı! k ğ ' A e A tifade etti. Çanakkaleye çıkan SÜÜ tari d £ Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. askerlerimizin — mah: slmısıma (Ş Bi DANIELS tarafın- Z i tertip plânını görünüz sebep işte bu sır saklamamak ve (Z dan temsil edilmiş gö- ğ Z * Yeı.ı . DE g . haftalarca gecikmek olmuştur. (Z şülmemiş bir film. Ge- £ ğ ı k d " M lgaâ d d Denie sansör şeli 'diyordu ki; # ce suvarede 9,15 de ğ $ nı Bşı Bsı ayıs a ". Fullseyö Churchill sansöre İ BİTMEMİŞ SENFONİ &S7 — Büyük ikramiyesi i E Ş El£ — Büyük ikramiyesi 25.000 Liradır. 3228 | 2-5-938 ĞLIK ÖĞÜTLER Cam yerine kâğıd Birkaç yıldanberi Çin'den sa- vaş ve ölüm haberlerinden baş- ka birşey gelmezken, bugünler- de bir sağlık haberi gelmiş: Pe- kin'den gelen bir telyazısının bildirdiğine göre, Çinde verem- lileri ve raşitikleri iyi etmeğe mahsuüs sanatoryomların pen « cerelerine cam yerine kâad tak- mak moda olmuş. Bu 'yeniliği, Çinlilerin Avru - pa cam fabrikalarına para ver- mek istemediklerinden ileri gel- me bir ökonomi düşüncesi san- mayınız. Öyle olsaydı, Japon ; lar Çinlilere zorla cam satarlar da pencerelere kâad taktırmaz- lardı. Çin'de cam yerine kâad mo- dası, oda içerisine güneş ışığı - nın daha tam olarak girmesi için kâadın, bilhassa yağlanmış kâadın daha müsaid olmasın - dan çıkmıştır. Camın ultra - vi- olet denilen reyonlardan ancak küçük boyda olanları geçirerek, ortanca ve en büyük boyda olan larını tuttuğunu Avrupa hekim- leri de bilirlerdi. Çin hekimleri kâaddan, hele yağlı kâaddan o reponların hepsinin — geçtiğini keşfetmişler de onun için sana- toryom pencerelerine kâad tak- mağı düşünmüşler. Bu ultra - violet'nin ne de- mek olduğunu ve ehemmiyetini bilirsiniz.: Güneş ışığı bir bil - Tür arasından geçince yedi ren- ge ayrılır. Gözle görtlilen yedi renkten başka, gözün görmedi- ği, fakat fennin anladığı iki tür- lü ışık daha vardır. Biri kırmı- zı rengin ötesinde bulunan in- fr a-ronge, biri de mor rengin ötesinde bulunan ultra - violet revonları. Cenub memleketler ahalisi - nin şımaidekilerden daha işiek, daha dayanıklı olmaları ondan ileri geilyor. Sütlerin iyi olması Âçin inek ahırları bile o reyon- kardan hiç olmazsa bir kısmın görebilsin diye camdan yapılıyor. Bu reyonlar mikropları öldür AMi Iasindan “pavrtrmanlardı. — mikroplarımı bir hamlede yok etimek için pek çok işe yarıyor. Rutubetli hava ve reyonları tuttuğu için insanalara zararlı oluyor, insanlar rutubetten kaç mak ve ultra - violet reyonları daha iyi bulabilmek için dağlar ra çılcıyorlar, Bu reyonlar romatizma ağrı- larını, verem hastalıklarını iyi etmek için de kullanılıyor. Şu halde Çin hekimlerinin cam ye- rine, ö -reyonları hiç tutmayan kâad kgallanmaları medeniyete aykırı hir hareket sayılamaz. Çin hekimlerinin çıkardıkları bu akıllara moda elbette her ta- rafa yayılacağımdan, bizim de yatak odalarımızın - rindeki carmları çıkartarak yer - lerine yağlı kâad takacağımız zaman pek uzak olmasa gerek - tir. Lokman Hekim na Karşı çok düşkündür. bir kadının arzuları için para sar yok, bir musevi bankerle şirket | fakir... Burada, ne kannıaı? bir yapıyoruz. Onun Brüksel pi- | yandan gelir, bir yandan gider. yasasında eli var. Bir ecnebi | Şöyle topluca, büyükçe bir ser - sermayesini bu işe sokabilme- | vet yapabilmeli ki insan kolay ğe çalışıyoruz. Onlara sağlam | kolay yıkılmasın. örünmüş olmak için ikimiz Turgut hak verdi: e bütün varımızı ortaya koy -| —— Öyledir dostum. Büyük duk. Elimde ne kadar para, tah- | başın derdi büyük olur. vilât, hattâ mücevher varsa | — Pakat o, bu ecnebi sermayeli banker Alyon'la ortaya koyduk. | şirket işinden bir şey anlama - Alyor. bugünlerde Viyanaya, 0- | mıştı. İşin ne olduğunu sorma - radan Brüksele gidecek. Bir ke- | dı da... Anlıyordu ki Muhtar bir re ecnebi sermayesini bağladık | az açılmak isterken her neden- mı, kurtulduk demektir. se gene vazgeçip vaziyetini sağ Turgut böyle bir banker ismi | lam göstermeyi tercih ediyor - tanrmıyordu. Fakat kendisi u - | du. zaman İstanbulda bulun -| — Ve mühendis Muhtar şimdi madığı için böyle bir zenginin | gene karısından bahsediyordu: türemesi pek tabil idi. — Nadya, bana, çok uğurlu Muhtar dedi ki: geldi. Hayatıma karıştığı gün - — Alyon açıkgöz bir adam- | denberi işlerim açıldı. Çok ka - dır. Beyaz Ruslar İstanbula gel- | zandım. Kazandığımı tutma - dikleri zaman çok işlerine yara- | dim. Fakat iyi yaşadım. Seya - mış, bilhassa kıymetli elmasla - | hatler ettim. Ve bu yolda onun rına Paris piyasasında müşteri | zekâsından çok istifade ettim. bulmuş. Bana da karım tanıttı. | Turgut daha önceden bu karı | Ve büyük işlere girmenin | koca hakkında epeyi malümat verdiği yüksek kazanç zevki ile | topladığı için işittiklerini şimdi ». — Senden saklamağa lüzum gözleri parladı: — < dinledikleri ile karşılaştırıyor « İş azizim, —memleket İ ve anlıyordu ki Muhtar, karısı - fetmesi çok görülmez değil mı, göreceksin ya! Bak ne cana ya- kın, ne samimi kadındır . En hayati mevzular arasında bile onun lâkırdısını açmaktan zevk alan Muhtar: — Tabil Nadyayı göreceksin, dedi. Bugün yemeğe kalırsın. İtiraz edeyim, deme. İstanbula . Nadya, kocasının arkadaşını enteresan buldu. zevk etmek, iyi yemek yemek i- çin gelen — bir adamın işi ola - maz. Merak etme, ahçımız sana lokantaları aratmaz. Rustur. Vaktile Grandük'ün ahçıbaşısı imiş. Güzel şaraplarımız da var- r. Ve birdenbire sesinin tonu - nu değiştirerek sordu: — İIstanbula ne zaman gel - din? — Daha birkaç gün. —Wir Muhtar gülümsedi: — O halde seni — İstanbırlda gezdirmek vazifesini biz üstü - müze almalıyız İstanbulda ka - rıma çok güzel, derler. — Fakat göreceksin, o, güzelden çok iyi bir kadındır. İdeal bir kadındır. 'Tam evinin kadını... Ve gülerek ilâve etti: — Çok para harceder ama hak kıdır, Böyle zeki, zevki yüksek Güzel kadın bir iki saat önce- ki üzüntülü sahneyi unutmuş gi- bi pür neşe avdet etmişti. Adeta alacaklıların parasını ödemiş ve yahut onları susturmuş gibi gö - rünüyordu. Yemekte Turgut güzel Nad - yanın bir çok suallerine cevap yetiştirmeğe çalıştı. Her şeyi so ruyordu. Fakat dikkat etti ki, bü tün bu sualler bir yerde topla - nıyor. O misafirinin ne ağırlıkta bir adam olduğunu anlamak isti yor ve bunun için çok ustalıklı suallerle onu söyletmeğe çalışı - yordu. Turgat; Muhtara olduğu gibi karısıma da üstü kapalı cevaplar veriyor, çorak, geri bir yerde ge- çen çalışma yıllarında ancak şöy le böyle geçindiğini söyliyordu. Fakat Nadya bu cevapları pek kandırıcı bulmadığını anlatmak ister gibi dudaklarında hafif bir istihza ile oru söyletmekte israr ediyotdu.m bütün z Onun gö; taşral iş adamları gibi mühendis Tur - güt ta para babası idi. Turgut bu istintaktan sıkıl « mış gibi görümerek: — Şimdiki halde zengin deği- lim, Fakat mühtaç da değilim. Yalnız dışarılarda yıllarca para kazanıp İstanbula gelince bir iki hafta içinde boşalan insanlardan da değilim. Ve (Mardin) &le (Midyat) da geçen iş ha; anlatmağa başladı: — Oraları şi birer ser- vet kaynağıdır. Çalışmak, bu ha zineleri çıkarmak — ister. Eğer kuvvetli sermaye olsa daha gi- rişilecek çak işler vardır. Ham ve bereketli toprak. El deyme » miş emek görmemiş . Eski Avrupalılar para kazan - mak için Amerikaya gider ve bir kaç yıl içinde zengin olurlar mış. Ben o fikirdeyim ki, İstan - bulda toplanan iş adamalrı Ana YU NT TArkası var)