. c “TAn a velnkası t &. “MEİN KMPF, KAVGAM Hitlerin yazdığı kitab (DU ESERDE İLERİ SURÜLEN — DUŞUNCE VE DUYGULARLA HIÇ BİR BAGIMIZ YOK - TUR. BU TEFRİKAYI BÜTÜN DUNYADA DE- DIKODU —UYANDIR - MIŞ SIYASI BIR VESİ- KA OLARAK NEŞRE. DİYORUZ.I Hitler'in belki şöyle bir gizli düşüncesi olabilir. bında bunu söylemiyor. Bir de- fa Rusya ile müttefiki olan Fran sa perişan edildikten sonra, Av- rupada — en küvvetli bir devlet haline girecek olan — Almanya, Fransa'nın Afrika ve başka yer- lerdeki müstemlekelerinden ken disine istediği gibi parçalar ayı- rabilir, geniş bir müstemlekeye de sahip olabilirdi. Almanya'nın İngiltere ile itti- fakından elde edebileceği böyle büyük bir menfaata mükabil, A- vusturya ile ittifakım mânasız - lığı anlaşılır. Halbuki bu ittifak harbı kazanarak bitirmek gaye- si ile değil, sadece sulhun ida - mesi fikri ile yapılmıştı. Öyle bir sülh ki bu çifte Tuna İmpa - ratorluğunda Cermenliği yavaş, fakat emin bir surette ezmek - ten başka da bir netice vermi - yordu , A!'man hükümeti vaziyeti caplarını anlayamadı ve bütün emeli dünya milletlerine mamül eşya satmağa ve aynı zamanda da bir deniz ve müstemleke dev leti olarak kalmağa inhisar etti. Bu noktada da bir açık görüşlü- lük yoktür. Almanya'nın o za - man güttüğü — gaye, bizzarure İngiltere ile bir ihtilâfa yol a - çacaktı. Böyle bir genişleme u- sulü tutturulduğuna göre de, bu mücadeleyi galibâne hir gurette idame etmek, Avusturya ve Ma- caristana ehemmiyet vermeksi - zin Rusya ile birleşmek, ö'/n halinde olan Avusturya - Maca- ristanın Slav — unsurlarını bir müddet için Rus hegemonyası « na bırakmak ve tatihi bir haki » kate uyarek, ırkça, dilce Alman olanları tutmak gerekti. Hülâ - sa hangi cepheden bakılsa Avus turya ile ittifakın — mânasızlığı tebarüz ediyordu, İtalyanın da bu ittifaka iştiraki, vaziyeti dü- zeltmek şöyle dursun, büsbütün kötüleştiriyordu. Zira bir harp vukuunda İtalya'nın bir bozuk- luk çıkaracağı, — hattâ silâhmı merkezi devletlere çevireceği tahmin edilmeli idi. Bir adam, bir asker bu tehli « keyi gördü, sadece sanayii ve ti- careti inkişaf ettirmek suretile dünyayı sulhan fethetmek iste- yen bu devlet adamlarını ikaz etti. Bu adam Lüudendort tur. O zaman miralay rütbesinde olan Ludendori 1912 de yazdığı hâ - tıratında bundan bahseder. Fa - kât kendisini dinleyen olmadı. AYA el Hitler ve Harp Hitler askeri saltanata mef - tundu ve ikinci Vilhelm'in dü - şünceleri hilâfına olarak Al - manya'nın istikbalini denizler - de değil, karada görüyordu. Bu sebepten Avrupa'nın 1914 teki manzarası Hitler için pek yeis verici idi, Milletlerin iş sahasın- daki sessiz sadasız — rekabetini sefilâne buluyor ve hiç bir bü - yüklüğü olmayan bu mücadele- de de zaferin nihayet en hilekâr elinde kalmasını pek tabif görüyordu. Büyük sermaye is - teyen büyük işlere de menşti ne olursa olsun Yahudi parma- ğının karışmamasına da imkân yoktu. Çocukluğunda ve ilk gençliğinde bütün — heyecanlı safhaları ile Transval muhare - besi, sonra Rüs - Japon muha - rebesi Hitler'e bir çok dersler vermiştir. Daha sonra da kıfa- sı olgunlaştıkça, Balkan muha - rebeleri Hitler'de endişe ile ka- rzışık ümitler uyandırmıştı. Os - manlı İmparatorluğunun Avru - Fakat kita- | pa kısmındaki — vilâyetlerinde tutuşan ateş, büyük bir yangın haline giremez miydi? Bu urnü- mi karışıklık Almanya için ira- desini gösterecek — kat'i saalm hulülü demek — olmaz mıydı? Avusturya - Macaristanın da bu arada mukadderatı taayyün et - miyecek mi idi? Bükreş mua - hedesini takip eden — aylar bir gerginlik ve endişe devri olmuş- tur. Havada tehdit ve tazyik e- den bir şey vardı, herkes bir kâ- bus geçiriyordu. Ondan sonra Saray Bosna fâ- ciası... Hitler, Arşidük Francois Ferdinand ile karısının öldüri düklerini haber almca, evvelâ suikastçının Avusturyalı bir Al. besi olabileceğini dü - ştü. Bu suikastçının Slav *lara o kadar müsait davranan İttifakı Müselles taraftarı müs- takbel bir imparatoru, Cermen- liğin hakiki — düşmanı sayarak ortadan kaldırmakla, fenalığı baştan düzeltmek istemiş olma- sı ihtimali vardı. Fakat hayır! Suikastçılar bilâkis mutaassıp Sırplardı. Mukadderata bakın! Hitler, Avusturya hüküme - tinin bu suikast üzerine Sırbis- tandan taleplerini çok görmü - yor. Belgrad hükümetinin daha evvelce, suikasttan malümatı o- Tup olmadığını da düşünmüyor. Avusturya hükmetinin 23 tem- muzda verdiği — ültimatomda tenkit ettiği nokta, ne bu nota - nın sertliği, ne de haddi geçkin olmasıdır. Fakat asıl tenkid, hükümetin daha önceden muh- telif unsurları nasıl sıyanet et - tiğini büyük halk kitlelerine nü- mayişli bir tarzda göstermiş ol- masıdır, Hitler'e göre, Avustur- ya hükümeti hattâ daha çok iti- dal göstermiş olsaydı bile, harp ictinabr nakabil-bir hale gelmi: U, ANCAK A VUSLU yaltıı axa ile biraz daha gecikebilirdi. Harp HBaberi Almanyada se - vinçle karşılandı. Hitler diyor ki: “Allah şahidim olsun, 1914 harbını hükümet millete zorla- mış değildir. Bilâkis millet, u - mumi heyeti ile harbın gelme - sini istiyordu. Millet acı bir ka- rarsızlık idaresinin artık niha - yet bulmasını görmek ümidi ile kendini mes'ut duyuyordu. E - ğer başka türlü olsaydı, iki mil- yondan fazla genç, ihtiyar Al - man, milli bayrağın müdafaası uğrunda kanının son damlasını A vi ADLİYEDE 600 liralık Çanta uçtu Zincirlikuyuda bir kır gazi- nosu işleten Sultana isminde bir kadın dün, içinde (100) lira pa- ra ve (500) liralık kıymetli ev- rak bulunan çantasını adliye ko- ridor'arında dolaşırken kaybet - miştir. Sultana, adliyeye uğramaz - dan evvel İnhisar idaresinden rakı satmak için elli lira verip bir “zecriye,, kâğıdı almış ve çantası koltuğunda adliyeye gel mıştir. Davasını deruhte eden avtı - kat Cemil elindeki büyük evrak çantasını, Sultanaya vermiş, o koltuğu altına sıkıştırıp — otur - müuştur. Biraz sonra çantasının yerin - de yeller estiğini gören Sultana, ağlayarak müddei umumil'ğe müracaat etmiştir. * “Ittihat ve Terakki,, tefri- kasında adımnın arzu etmediği bır tarzda geçtiğinden dolayı, Yau- ya eski müdafii General Esadın Son Posta gazetesi aleyhinde açtığı davaya dün üçüncü ceza da devam edildi. Suçlu vekilleri müdafaalarını yaptılar. Mahkeme, kararını öniü müzdeki salı günü verecektir. * Beyoğlunda, Kutu barında çalgıcı Saminin ölümile netice- lenen davaya dün de ağır ceza mahkemesinde bakıldı. Müddei umumi geçen celsede suçlu âdil için ceza istemişti. A- dil, dünkü celsede müdafaasını yapmıştı, Muhakeme, karar ver- mek üzere duruşmayı başka gü- ne bırakmıştır. * Kasımpaşada Deniz Orta mektebi talebesi dün muallim - leri Bay Ali Rıza refakatinde tatbikat maksadile adliyeye ge- Leiı;ek muhakemeleri dinlemişler- Karar verildi tır. Bu toplantıdâ fakültenin tihan talimatnamesinin — bazı maddeleri tavzih edilmiştir. Öğrendiğimize göre hukuk fakültesi imtihan talimatname- sinin bazı maddeleri vuzuhsuz ve bazı maddelerinin tatbiki de maddeten imkânsızdır. Bu vaziyet dekanlığın ve Ma- arif Bakanlığının nazarı dikka - tini celbetmiş ve bu maddelerin talebe lehine olarak tavzihi ka- rarlaşmıştı. Dünkü toplantıda bu madde- ler açık olarak tesbit edilmiştir. (Arkası var) Istan Fransanın tanımmış fabrika " törlerinden “Koti”nin kızı Ma - dam Kutnarcanu zevci Figaro gazetesi sahibi Kutnarcanu ile beraber dün sabah Alfa adlı hu- susi yatile şehrimize gelmiştir. Zengin Madamla — kocasına, Fransanın Çekoslovakya elçisi Asusky, Parisli muharrir Luci - en Rumier ve aileleri, Cemiyeti Akvamda Romanya murahhası Matmazcl Helen Valeresco refa kat etmektedirler, Ziyaretçiler dün sabah rıhtıma çıkmadan ev- vel yatla Boğazda bir gezinti yapmışlardır. Alfa yatı saat | Üe rılıtıma yanaşmış, İstanbul Bazetecileri yata girerek gelen - leri karşılamışlardır. Cemiyeti Akvamda Romanya murahhası Matmazel Voleresco dün yatta kendisile görüşen bir muharrir ” mize şunları söylemiştir : “— Memleketinize ilk defa geliyorum. Çoktanberi ziyaret etmek ve yeni Türkiyeyi gör - mek istiyordum.Bu seyyahati fir sat buldum ve geldim. Bundan dolayı ne kadar sevinçli oldu « ğumü görüyorsunz. Perşembe günü Bükreşe gidecek ve orada bir konferans verdikten sonra tekrar memleketinize dönece - ğim. Fırsat buldukça güzel şeh- Tİnizİ ziyaret etmek isterim.,, — Bugün talebeye de tebligat ya- pilacaktır. Koti'nin kızı dün geldi Figaro sahibinin karısı bulu anlatıyor., Helen Valeresco Diğer ziyaretçiler de muhar- ririmize duygularını anlatmış ve ilk defa geldikleri memleke- timizi sıksık ziyaret edecekle rini söylemişlerdir. Fransız ge- ziciler beraberlerinde getirdik - leri iki otomobili karaya çıkar - mış ve dün öğleden aonra Ru - meli kavağına kadar bir gezinti yapmışlardır. Bugün de şehrin muhtelif yerlerile müze ve ca - mileri gezeceklerdir. Misafir - ler yarm akşam Köstenceye gi- deceklerdir, , 1-B2035 Kuleliden Harbiyeye Geçen Gençler Dün mektebi bitiren gençlere diplomararı ve birincilik mükâfatları da kendi çantasile birlikte banu | Kuleli Askeri Lisesinde mekteb ku verildi mandanile, genç mezun nutuklarını söylüyorlar -Ordu müfettişi birinciye hediyesini veriyor Dün Kuleli askeri lisesinde mezun olan (700) talebeye me- rasim ile diplomaları verilmiş - tir. Saat 14,30 da general Fah- rettin, Zihni ve diğer davetlile- Ti hamil olan vapur Çengelkö- yüne gelmiştir. Davetliler rıh- âımda muzika ile karşılanmışlar lır. Saat 15 te general Fahrettin ve general Zihni mektebin bah- çesinde toplanan talebeleri tef - tiş etmişler, bundan sonra İs - tiklâ! marşı çalınarak merasime başlanmıştır. Mektep müdürü erkânıharb kaymakamı Hâmit söylediği bir söylevde demiştir kiz “— Bize şerefler ve öğünçler veren aziz varlıklarınız müesse- Kadın Birliği de Tarihe karışıyor Türk Kadınlar birliği cuma günü fevkalâde bir toplantı ya- pacaktır. Bu toplantıda birlik feshedilecektir. Bu hususta bir- liğin noktai nazarı şudur: Türkiyede Türk kadını her hakkı aldı. Bugün en ileri o- lan): gösterilen memleketler- Ü miklaramanı rk kadını 17 saylav çıkardı. Bu vaziyet karşısında artık Türkiyede kadın erkek diye bir ayrılık kalmamıştır. *Türk kadmı ile Türk erkeği ayni maksatla mektep sıraların- dan Kamutay sıralarıma kadar hep birlikte çalışmaktadır. Bi - naenaleyh (Türk kadınlar birli- ği) diye mevcut olan teşekkülün mevcudiyetine bir sebep kalma- mıştır. Kadınlar birliği; azası cemi- yetin feshi için kanunf şekilde bir toplantı yapacaktır. O günkü fevkalâde kongre - nin mevzuu yalnız fesihtir. Birl'ğin tebliği Türk Kadm Birliği Umumi Kâtipliğinden: 3 Mayıs 1935 cuma 15 te Türk Kadın Bi lâde bir içtima akdedeceğinden dolayı bütün azasının gelmesini diler. —— | Dainler vekili dün Paristen geldi Düyunu umumiye Türk da- yinler vekili Zekâi, dün izinli olarak Paristen şehrimize gel - miştir. Bugünlerde Ankaraya gidecek, dönüşte iznini İstanbul da geçirecektir. Osmanlı borçlarından Türki- yeye ayrılmış olan borçların tak sitleri, son uzlaşma şartlarına göre verilmektedir. Bütün işler normal gitmektedir . Osmanlı imparatorluğundan Yu nanistana ilhak olunan araziden dolayı Yunan devleti hesabıma düşen.borçlar için düyunu umu- miye idare meclisi başkanı Desclausiere ile Yunan hüküme ti arasında müzakerelere başlan mıştı; fakat Yunanistandaki son vaziyet üzerine bu müzakereler durmuştur. Alacakiarını vere- cekleri ödedi Belediye istihlâk kooperatifi bir yıl içinde 600 lira kâr temin etmişti. Bu para hissedarlara dağıtılacaktı. Fakat hissedar - lar, kooperatife alacakları te - mettüden fazla borçta bulun- duklarından, mesele kendiliğin den halledilmiştir. - semize yeni bir kıymet daha ge- tiriyor, buradaki çalışmamın ü- çüncü yılına kuvvetli bir dönüm noktası daha ilâve ediyorlar. Bizler şu dakikada bu mesut mazhariyetin göğüsleri kabar * tan gurürunu ve iftihar duygu- larını yaşıyoruz. Büugün huzurunuzda duran gençler Atatürk devrini özden kucaklayan ve yaşatan en kuv- vetli bir nesildir.,, Z Kaymakam Hâmit bundan sonra yeni mezunları tebrik ede- rek sözlerine nihayet vermiştir. Bundan sonra talebeden Em ver bir nutuk söylemiştir. Enver nutkunda "her yerde ve her za- man Atatürk'ün yolunda, onun şaşmaz izinde, onun tek mânalı parolasında kusursuz ve eksik - siz yürüyeceklerini anlatmış- tir,., Mektebi en iyi derece ile biti- ren beş talebeye general Fahret- tin tarafından aşağıdaki hediye« ler | ilmiştir: Bi — >i: “Sacid,, e bir altın sa at ik. (i ve üçüncü olan “Mus- tafa,, ve “Nusret,,e birer gümüş saat ve dördüncü, beşinci olan “Hamza,, ve “Enver”e de bir altın ve gümüş dolma kalem. Kulelinin mektep marşı çalr narak bir geçit resmi yapılmış, mektebin genç sporcuları tara« fından hocalarının idaresinde jimnastik talimleri ve güreş boks maçları yapılarak merası- me nihayet verilmiştir. İNKILÂB KÜRSÜSÜNDE istiklâl Sulh Ş Harbinde artları Hikmet dünkü dersinde Yuna- nistanın vaziyetini tahlil etti Eski Kültür Bakanı ve Mani- 1 Hilemnat, dün, de-özlai, Yunan taârruzunu — ve ilk önce bu taarruzun muvaffak oluşun - daki saiklerini tahlil etti. Bu za- ferler arasında Yunanlıların müttefik ordular tarafından gör düğü müzaheretleri ve her iki taraflı yapılan mütareke ve sulh tekliflerile bunlardaki; daima kendi hisselerine isabet etmesi- ni istedikleri arslan paylarını gösterdi. Bilhassa muzafferiyetle çok mağrur olan kral Kostantinin; itilâf devletlerinin tavassutuna birdenbire yanaşmayışındaki a- sıl saiki anlatırken dedi ki; “Kostantine ait olan hatala - rın ikincisi de bu olmaz sulh şartlarını milli hükümetin kabul edeceğini dü: idir, Hah- buki o bizim kabul etmiyeceği mizi ileri sürerek beklese ve le bir vaziyetle Anadoluya yü se idi her halde vaziyetimiz ve muzafferiyetimiz. bundan çok güç olurdu, Bunu düşünemiyen kral Kostantin hem bize yardım etti, Hem de Mmemleketine bü- yük bir siyasi ve askeri muvalf- fakiyeti kaybettirmiş oldu.,, Bundan sonra Hikmet vazi- yeti uzun uzadıya şerhetti. ve bundan sonra da iki ordu hak - kında mukayeseler yaparak mu- harebenin ne şekilde cereyan et- tiğini anlattı. Sevkülceyş ve ta- biye bakımından her iki tarafın sistemlerini tahli) etti. İktisadi vaziyeti açarak iki ordunun fark larını gösterdi. Sonra bu vaziyeti Alman ve itilâf devletlerinin umumi harp- teki son vaziyetlerine benzete - rek dedi ki: “Almanlar sevkülceyş noksa- nına ve yanlışlığına uğramışlar- dır. Türkler ise asıl yarmayı tam isabetle verenden yaparak mu - zaffer olmuştur. Eğer Alman or" dusu da Atatürk gibi bir kuman- dan yetiştirmiş olsa idi şüphe - siz muzalffer olur. Amerika or: dusu gelmeden itilâf devletleri: ni yenerdi.,, Sonra Hikmet Anadolu ve Tstanbul hükümetlerinin düşün- celerini ve Avrupa memleketle- rine karşı alacakları ve aldıkla- Tı vaziyetleri tahlile geçti. Paris toplantısını anlattı ve oradan Londraya geçildiğini bütün bu mnarkazlarıda mahalli hükümet” iylece anlattı: — Fransızlar; — Ingilizlerle ikinci bir dargınlık ve fırtına ko- partmaktan korkarak pek ileri gidemiyorlar, fakat ikinci üçün- cü derecedeki rical bizi teşvik eder mahiyette sözler söylüyor- lardı. Londrada ise Gürzon da- ha başka türlü hareket etti ve Türk ordusunun bir taarruzuna mâni olmak istiyordu. Diğer yandan da Yunanlılara haber göndererek Hariciye vekili ve murahhas heyet reisi Yusuf Ke- male teklif ettiği ilk şey (Müta- reke) olmuştur. Buna ise Yusuf Kemal muvafık cevap vermiştir. Lord Gürzon sonra Ruslarla aramızdaki dostluğun derecesi ile İraka karşı bir taarruz niye- timiz olup olmadığını anlamak için uğraşıyordu.,, Hatip bu suretle anlattığı he- yet dolaşmasından ve bir şey olamıyacağını; sulh yapılamıya- cağını anlayarak dönmelerinden bahsetti. Bu esnada itilâf devletlerinin teklif ettikleri Türk - Yunan mütareke' şeraitini birer birer tahlilden sonra acayip oluşları- na işâretle: “müttefik ordu za- bitlerinin birer heyet teşkil edip Yunan ve Türk ordularının cu- ma hattı gerilerinde yapılan ha- reketleri kontrol -etmek;,, gibi çök gülünç olduğunu söyledi. Ve sonra dedi ki: “Bundan sonra da 22 martta bir sulh şeraiti verildi, Ve bun- lar teklif edildi. İzmir bize verilecek, Edirne Yunanlılara- kalacak, Trakya taksim edilecek, Tekirdağı hize kalacak, kontrollü 85 bin kişilik bir jandarma küvvetimiz olacak, Boğazlarda itilât devletlerinden mürekkep bir Boğazlar komıs - yonu olacak. Buna mümasil da- ha bir takrm gayri kabili tatbik meseleler ki.. Yapılması imkân- sızdı. Burada asıl dava; müttefik * lerle bizim aramızdadır. Ve he- nüz anlayamamışlardır ki Türk ler bu harbi ne için yapıyorlaf ve millf düşüncelerimiz — nelci” dir?,,