TARİHTE BÜYÜK BiR SANATKARIN BÜYÜK AŞKI' Floransa'da, Milâdın 1500 se- tesinde, babası mimar Giovan- ni nin çiçeklerie süslü villâsında | Çoök şairane — bir dekor içinde tdünyaya gelen Benevenuto Çe- ini, rönesans devrinin kayna- Yan kanma tevarüs etmiş bir ar- tistir. Çok küçükken bütün ihti- Mamlara, daha müsbet bir saha Üzerinde çalışmağa anası ve ba- ası tarafından — zorlanmasına Tağmen romantik tabiati Bene- Venuto'yu flut'e merak sardir - Miş; günler olmuştur ki elin - den musiki âleti düşmemiştir. Bir vakit gelmiştir ki babast bi- küçük artistin musikiye olan tşkından ümide düşmüştür . Halbuki küçük artistin flut'ü- le gitgide ahenkli sesler çıkar- Masına rağmen resimde daha ziyade muvaffak oluyordu. Her ikisine de çalışıyor mu İdi? Asla! Bunlar ona tabiatın irer vergisi idi. Zaman oluyor- du ki bir hafta her işi bırakıp flut çalışıyor; sonra bunu bir ta- Tafa fırlatarak, kalem ve kâğıdı- nı kaparak bahçeye çıkıyor, öğ- yemeği bile yemiyordu. Bu a- teşli çalışmaları haftalarca ay lak, avare dolaşmalar takip edi- Yor; Benevenüto her şeye, her - se karşı kırık bir ümitle ya - Şayan hasta ve zayıf ruhlu bir $ocuk gibi düşünceli düşünceli laşıyordu. ,Onbeş yaşma kadar ne musi- kide, ne de resimde muvaffak o- lup olmayacağını — babası bile ""ürmemiş: ona şu yahut bu Yolda yürümesi için kat'i bir di- Tektif verememişti. Yalnız her he pahasına olursa olsun onu 'ir artist olarak yetiştirmek is - babası Benevenuto'yu bu Tuhta büyütmek — için ona sade- öç Pir baba değil, bir mürebbi, 'Bretici bir arkadaş muamelesi tdiyor; her vesileden bilistifade Oha güzel sanatları sevdümek & $in Uğraşıyordu. ”| %F“klt genç çocuk ondört, on- d"! Yaş çağlarına geldiği zaman dellodan, güreşten başka bir :ey düşünemez olmuştu. Tahkir bî_illen namuslu bir kadını, saf Biç bakireyi yahut ta âdi bir fa- “Şeyi ayni kılıçla müdafaa ve "Yl_nçu İşte onbeşinci asır ar - tü 'nin felsefesi bu idi, Onun i- X,: küçük Benevenuto da onla - Uyarak “şeref insanın en üs- YAĞDĞR 5a tün tuttuğu şeydir,, diyerek ö - tede beride sokak kavgalarına karışıyor, kesik bir süratla, pat- | lak bir gözle eve dönüyordu , Ana ve baba, — oğullarından beklediklerini göremediklerin - den çok — müteessirdiler. Niha- yet bir gün onaltı yaşlarına doğ- ru, onu bir. kuyumcuya çırak verdiler. Çok şeyler ümit etmi - yorlardı ama, ne olur, ne olmaz, belki burada çalı Benevenuto her türlü ümidin fevkinde olarak altı ay içinde kuyumculukta büyük bir isti - dat gösterdi. Çok çabuk işe yat- tı, Baba ve oğul, akşamları bir- leşiyorlar; biraz sanattan, biraz musikiden konuşuyorlar; çalı - yorlar, söylüyorlar ve çok iyi vakit geçiriyorlardı. Benevenuto'nun — kendinden iki yaş — küçük kardeşi asker mektebinde okuyordu. Bu kar - deş bir gün — yirmi yaşlarında, kendinden büyük bir talebe ile kavgaya tutuşmuş; tesadüfen yanlarında bulunan Benevenuto şiıyınırnıy:iıık kılıcını çekmiş, TÜ b I“İ:: ıî:gler müdahale etme- miş olsalardı; hiç şüphe yok ki şerefi her şeyden — üstün tutan küçük şövalye, kardeşine n'mn]— lat olan talebenin kanımı akrta - calıtı. Mektepteki bu vakanın zabı - taya aksettirilmesi üzerine Be - nevenuto ve kardeşi altı ay müd detle Floransa'dan on fersah u- zakta bir yere sürüldüler. Altı ay sonra evine dönen Be- nevenuto en iyi elbiselerinin kız kardeşi tarafından fıikaraya ve - rildiğini işitir işitmez son dere- ce kırıldı ve kızdı. Demek artık onun bu eve — dönmiyeceğini öinaki İ Ani bir kararla evini terkede- rek, şehir şehir serseriyane do - lışm:iı b::!ı:&ı Kuyumcu dük- kânlarında iş bulursa çalışıyor: nalakasını nasıl olsa çıkarıyor- ha. Seneler geçtiği halde, babası- nın bütün ısrarlarına, ricalarına rağmen evine dönmedi. Babası ona aynı zamanda flütü ihmal etmemesi için de ricalarda bulu- & nuyordu. Bu rica Benevenuto'- yu © kadar kızdırmıştı ki yazı - İarından birinde “babamın zor - # eai di kler laması beni flütten o kadar so- ğuttu ki Pisa'da kaldığım müd- det zarlında ir kere bile bu menfur musiki âleti bile yaklaşmadım,, diyor. İşte size, artist ruhunun bir nümünesi, Zorlamakla, rica ile değil; artist, içten gelen bir ar- zuya kapılmakla muvaffak olu- yor, Tehlikeli bir hastalığı müte - akıp Benevenuto Floransa'ya dönmüştü. — İyileştikten sonra burada Torriagianni ismindeki heykeltraşla dost oldu Tozria - gianni onu kuyumculukta değil, heykeltraşlıkta muvaffak ola - cağına ve bunun için de İngilte- reye gitmesi şart olduğuna ik- na etmisti. Ingiltereye gitmeğe karar verdiği günlerde idi ki bir d>st- tan Torrigianni'nin meşhur Mi- chelangelo heykelinin burnunu kıran artist olduğunu öğrendi. Bir ân içinde en büyük saza* e- serine karşı ihanet eden Torri - gianni ile onun verdiği fikirden nefret duydu ve İngiltereye git- mekten vazgeçti. Evine dönmüş olmasına rağ- men babası ile bir türlü eski dost lukları — avdet etmemişti. Her gün yeni yeni anlaşamamazlık- lar çıkıyor, bir türlü uzlaşamı - yorlardı. Benevenuto bir gün avare a- vare Floransa sokaklarında do- laşırken Tasso adlı bir gençle tanıştı. İki idealist genç çok ça- buk dost oldular. Konuşa konu- şa biribirlerini birlikte Romaya gidsizn çıhımığıı ikna ettiler . evenuto'nun yol parası da vardı. Bu para ile Ronş:'yı dö- nen bir sürücü beygiri kiraladı- lar. Sıra ile — binecekler, ebedi şehre varıp meşhur - olacaklar, E::iluini dünyaya tanıtacak - Romada Celini beş sene hiç durmadan dinlenmeden çalıştı. Verilen iş ne kadar güç olursa olsun yılmadı. İçinde yanan san'at azkı ona herşeyi unuttur- muştu. Yalnız iki şey içinde her zaman taze ve her eçtikçe daha kuvvetle yanıî'[â:dşı: Sevdiği Pantasilea'nın aşkı ve meşhur olmak, Bunlardan biri azcok irişilmiş bir gaye idi. Şöhreti Papanın kulağına kadar gitmiş; bütün Roma minyatür eserlerini kapışa kapışa alryor- du. Fakat sövgi olmaktan çok uzaktı. Henüz yirmi dört yaşında i- di. Gençti ve yakışıklı idi; fakat sevilmek bunlara bağlı bir şey olmadığını da biliyordu. Çok eli açık, (Zaten bütün ar- tistler böyle değil midir?) Çe- lini bu sıralarda meşhur şair Pulci'nin serseri torunu Luigi ile ahbab olmuş, onu evine al- mış, bir kardeş gibi bakryordu. Benevenuto bu arkadaşa etti- ği iyiliklere mukabil ondan bir şey de istemiyordu. Fakat Lui- gi bir gün ona “eğer tali bana da bir gün gelip gülerse; sana şükran borcumu ödeyeceğim,, demişti. Ne saçma sözdü. İnsan r gün gelip ödensin di- ye değil; sadece bir iyilik diye yapmaz mıydı?. Şöhreti gitgide kendisine bol bol para getirmeğe b?îıfld'ğl için Benevenuto çok müsrif bir hayat sürüyordu. Haftada bir - kaç gece sevgilisi Pantasilea' - nın evinde ıoplamyoglar; çi - yorlar; eğleniyorlar; bir musiki ve şiir âiemi içinde yaşıyorlar- dı. Bu âlemlerde Çelini'nin en çok içini sıkan şey Pantalisea - nın eski bir âşıkı olması ve ona karşı hissettiği merhametti, Za- vallrya ©o kadar acıyor; güzel Pantalisea'yı onun elinden al - dığına o kadar nedamet hisse - diyordu ki onu da bu âlemlere daveti kendine bir vicdan borcu tanıyordu. Bir akşam gene Pantalisea' - nın evinde ziyafette buluşmuş- lardı. Eski âşık, Bachiaeca, ye- ni âşık Çelini ve şairin yakışıklı fakat serseri torunu Luigi. Bir kadın ve erkek arasında daimi bir uçurum mevcuddur derler. Fakat üç erkek bir ka- | dın arasında kıdın isterse öyle derin bir kıskançlık vücude ge- tirebilir ki bunun sonu hakika- ten çok fec' olabilir. Bu akşam Pantalisea her ne- dense Çelini'yi sevdiği ' halde kıskandırmağa karar vermiş gi- bi yeni tanıdığı Luigi'ye yüz veriyordu. Genç çocuk ta ken- dini unutmuş; oynak kadının iş- velerine birdenbire kendini kap- tırivermişti, L ai VĞi ea 5 b Çelini sanki omun büyük kar- 'deşi gibi Luigi'ye kendini bu ine henüz nail | kadma kaptırmamasını ihtar et- ti, Fettan ve çok oynak bir ka- dın olduğunu, şayed onun etek- lerine dolaşırsa bir daha kendi- ni kurtaramıyacağını, dilinin döndüğü kadar anlattı. Genç çocuk bu nasihattan çok mütehassis oldu ve Benevenuto' ya o kadınla bir daha konuşmak tansa kafasının kırılmasını ter - cih edeceğini söyledi. Çelini bilâhara hâtıratında “çocuk yeminine hakikaten sa - dik kaldı”. sözlerini yazmakla bize o andeki içini kavuran kıs- kançlığın derecesini anlatmak istiyof. Bunda Benevenuto'yu haklı görmeliyiz. Hangimiz kapımız- da beslediğimiz bir gencin sev- diğimiz kadına göz dikmesini hoş görebiliriz? Fakat gençlik veaşk bu iki kuvvet çok çabuk Luigi'yi Pan- talisca'nın kapısından ayrıla - maz bir hale koydu. Her gün süs lenerek, başka bir arkadaşın ver d_'ı" kır tö- ata biniyor; sevgili- sini ziyarete gidiyordu, y V Gözlerini kan bürümüş Bene- venuto bir kaplan gibi pencere. den atlayarak - sofrada eline ge- çirdiği bıça çı çekerek Luigi'ye hücum etmişti. Fakat korkak va kahbe Luigi ondan atik davra- marak kır atına atlamış, hezime- ti kabul etmiş, atını mahmuz- layarak kaçmıştı. Benevenuto birgün geldi ki bu maceraya nihayet vermek i- çin ne olursa olsun harekete geçmek, lüzumuna inandı. Uzun uzun düşündü ve canı kadar sev diği Pantalisea'yı elinden al - mak için uğraşan şu serseri Lu- igi'ye haddini bildirmeğe karar verdi. Nihayet beklediği fırsat bir gece, dünyanın en meşhur hey- keltraşı Michelangelo'nun ver - diği bir ziyafette zuhur etti. Zi- yafete eski âşıkı Bachiacca'nın kolunda gelen Pantalisea her ak şamdan daha güzel, daha işve - bazdı. Bütün erkekler ona hay« ran; herkes onun etrafından ay- rılamıyordu. Geç vakite doğru su gibi içi - len şarabın verdiği tesirle kafa- lar dumanlandığı esnada bir ara hLk Lüigi ve Pantalisea ortadan kayboldular, Bunun belki Bene- venuto'dan başka kimse farkına varmamıştı. Fakat; o içi yanan âşık; işte kaç zamandır bekledi ği fırsatın böyle birdenbire önü- ne çıkıvermesinden memnun; pencereden baktığı vakit avluda sevgilisini şu serseri Luigi'nin kolları arasında görünce baştan aşağı sarsıldı, irkildi. Bir hamle de pencereden dışarı atladı. Fa- kat maalesef geç kalmıştı. Tam kılıcı çekip genç hainin üzerine atılacağı vakit o, korkak ve re- zil, atina atlayarak kaçıp gitmiş ti Bardak bardak şarap yuvar « layan Çelini sabaha karşı büsbü- tün zivanadan çıktı. Davetliler- le birlikte çıktığı halde atını bi- raz sonra Panteliseanın oturdu- ğu semte doğru sürdü. Sabahımn son yıldızı sönerken sevdiği kadının kapısını beyhu- de e asabi ellerle vuruyordu. Pantalisea evine dönmemişti, Şiddetle atını geri çevirdi.Dağ lara kırlara doğru sürceek ciğer lerinin çok mühtaç olduğu te- miz havayı alacaktı. Köşeyi dönerken yüreği bir « denbire hopladı , İşte uzaktan Pantalisea ve âsıkı Luigi beş al- tı arkadaşın refakatinde eve dö nüyorlardı. Yanlarına yaklaşınca atından indi. Hürmetle kadını selâmla - dı. İntikam hırsile yanan gözle- Ti kıpkırmızı kesilmişti. Bir söz; bir tahkiri âmiz cümle ve saba « hın derin sükütü içinde. Kılıç şakırtıları, atlayan, sal - dıran bir insan kalabalığı! Şaha kalakn atlar; kaldırım üzerinde kan parçaları ve burnunun ucu kesilerek yere serilen Luigi! ve onun yüzünden sıçrayarak Pan- taliseanın yüzünü çizen Beneve- nutonun kılıcı, Ne serin kan, ne derin sanat aşkı! Kanlı vakadan bir saat son ra Benevenuto Çelini gene atel- yesinde şah eserlerinden birini yontmakla meşgul! - enevenuto'nun şöhreti artık bütün Romayı tutmu- ştu. Papa bile onu kabul ediyor, hiç kimseye gös- termediği kilise hazinelerini onun Önüne yığıyordu. k aa. e SS dN