Bursalılar! Bu sayfa yüzde yüz sizindir! Sizin Için neler dü- şünüldüğünü, Bursanın n çin beğenildiğini, nasıl olmasının istenildiğ ni, bakımsızlığını. burada yazacağız! Şikâyetlerinizi ve iste- diklerinizi bize yazınız! Tan her haklı davanın arkadaşıdır! vaaa rara Çocukları Birvî;rihin Üstünde B Tepindirmek Doğrumudur? Bursa, Imar işine kendi özünü, güzelliğini, aranılan ve beğenilen mar -sını tahrib ile baslamış bulunuyor... (Arkadaşımı: Mahmud Yesa - rinin bir buçuk sene evvel Bur- sada naşıl içi sızlayarak ge - Bursa, imara, kendi öz tari- hini ,eski nefis san'at eserlerini tahrip etmekle başlamıştır. Bursanın, çok tariht ve çok kıymetli beş altı asırlık bir me- zarlığı vardı. Bu —mezarlıkta, yalnız Bursanın değil, Türk ta- rihinin çok yüksek şahsiyetleri yatıyorlardı. Evet, o mezarlıkta, kalemle. riyle, ilimleriyle, san'atlarıyle 'Türk topraklarını genişletmiş, ** Tarihe atılan bu tır- pan, bu feci katliam... ,, Türk yurdunu — aydınlatmış, Türk san'atını işlemiş kuman - danlar, âlimler, san'atkârlar ya- tıyordu. Ve bu mezarların nefis yazılar hâkkedilmiş kitabeleri canlı bir tarihti. Bursa belediyesi, gençliğe bir stadyüm hediye etmek istemiş- ti. Bunu alkışlamamak elden gelir mi? Fakat Bursada, stad- yum yapılacak başka boş bir meydan yokmuş gibi, belediye, evkaftan mezarlığı aldı. Evkaf Mezar taşlarını taşçılara, mer- mercilere sattı. Üzerleri arapça yazılarla dolu olan bu mezar taşlarını, cahil taşçılar, bir çok zaman kırıp parçalıyamadılar ve "... Bursanın o ezeli sü- künü içinde« lâhit, pehle (*) taşları dere ke- harlarında yattılar. Çamaşır YI- kayan köylü kadınlar, bu taşla- Hergün biraz daha çoklaşmaları iİstenen bu seyyahlar.. rın üstünde günlerce çamaşır tokaçladılar. Çamaşır yıkıyan köylü kadın- ların çarpılmadıklarını gören taşçılara da cesaret geldi ve baş- ladılar koskoca bir tarihin son izlerini kırıp parçalamağa.. Tarihe atılan bu tırpan, bu feci katliâm, bazı san'at sever *sanların — gözlerine ilişti ve katlı... kurtarabildiklerini müzeye nnkl:nirebil.miqî:rdiğ. Bursanın tarihi yerlerine ait yeni çıkmış bir eserin müzeye ayırdığı fasıldan şu satırları alı> yoruz: “Bu methalin önündeki sct- *,.,Ama müze avlusun- daki balta ile uçurulmuş kavukları gören seyyah- lara bilemeyiz, ne cevap veriliyor!, Belediye gençliğe bir stad- yom hed ye etmek iı!omlşü'j Bunu alkışlamamak kabil mi? lerde Türk - İslâm mezar taşla- Ki rının san'at ve tarih itibariyle kıymetli görülenleri teşhir edil miştir.,, | Birkaç satır daha var, onları almıyoruz. Hakikat şudur ki, mü zeye giren mezar taşları en kıy- metli görülenleri değil, ancak katliamdan kurtulabilenleridir ve müzenin iç avlusunda birçok tarihi şahsiyetlerin mermer ka- vuktan “Seri maktular,, 1 yat- *Karagözün mezar taşı,, maktadır. İmar, çok güzel bir şey.. Fa- kat çocukları, bir tarihin üzerin- de tepindirmek doğru mudur? Bursa'nın bir kaplıca şehri, bir seyyah şehri olmasını istiyo- ruz. Müzenin iç avlusundaki balta ile uçurulmuş mermer ka- vukları gören seyyahlara bile- meyiz ne cevap veriliyor?. Ve gene Bursanın bir kaplıca şehri, bir seyyah şehri olması- nı istiyoruz. Yeşil'in yanındaki sedde eskiden yere serilmiş ha- sırlara uzanarak Bursanm ezeli sükünunu seyreden seyyahlar, şimdi ayni set üstünde açılmış, biribirine rakip iki mahalle kah- vesinin ikisi birden başlayıp bir- den susan ve başka başka hava- lar çalan gramofonlarının çatlak | seslerini duymağa tahammül e- debilecekler mi? Yeşili seyreden seyyahlar, in- ce mermer oymalı şadırvanın a- sırlardanberi akan sularla nasrl kvnlışıağa. incelip dökülmeğe, peynirleşmeğe başladığını gö- Türlerse, suların bu sinsi tahrip- kârlığını nasıl izah edebilecek- ler! Ben, bunları iki sene evvel görmüştüm ve içim yanmıştı. Gönül istiyor ki Bursalılar, bu geçen iki yıl içinde bu faciaları görmüş ve düzeltmiş olsunlar ve doğru vesikalar, canlı fotoğ- farlarla benim yanıldığımı, ya - mnılmakta olduğumu, bir hakaret gibi suratıma çarpsınlar, ——— (*) Lâbdin arkadaki taşıdır, | ÖUÜT UUU AAA UUUÜÜÜZÜÜÜAAAA — güzel kış Bursadadır,, Ellerinde Veyselkarani Her memlekette seyyah av- 'amak için çalışan müesseseler sropaganda neşriyatını para sız olarak dağıtırlar. Ve bun arr o kadar çok basarlar ki "ter otelde, her kahvede, her ötüphanede bir rehberden or “ane, on beş tane bulmak ka yildir. Zira bunların derhal bu 'unabilmesi o müessesenin kâ ıdır. Halbuki başka yerlere silemeyiz ama İstanbulda bi: zek Bursa rehberi bulmal! nümkündür ve bu da para il: atılıyor. Cidden garib bir propagan- la tarzıdır bu... Sonra gene İstanbulda par? 'le “tedarik” edilebilen bir U ludağ rehberi varki bir ba- cışta insanı ürkütüyor. Seyyal cafilesinin gelmesini isteyer bir şehir şüphesiz bu seyyah- 'arın kara gözlerine âşık de Yildir. Para harcamalarını ve sehirlilerin para kazanmasımı 'ster. İster ama, Pparaziti bol bi: “adyosundan başka hiç bir fev- alâdeliği olmayan bir Ulu - lağ otelinde gecelemek için arnan para pek çoktur. Hele > yer yatağı hikâyesi... Yürek- ler acısı bir faciadır bu. Seyahat acentelerine gön . derilecek propaganda rehber . erinde ancak bir memleketir yeref duyduğu hâtıraların, göğ sünü gere gere dünyaya teşhir stmekten çekinmiyeceği gü - zelliklerin ve kıymetlerin ye- ||i vardır. Yeryatağını Cumhuri vet Türkiyesi hapishanelerin - len bile kaldırmıştır. Ve de - nir sanayii kurulur kurulmaz Türk köylerinde her köylünür yir demir - karyolası olacaktır 3öyle iken eski yaşayışımızır reryatağı gibi en ayıp olan hâ ırasını bu rehbere sokmak ki “in hâtırına gelmiştir acaba? Seyyahlar istirahate ve eğ 'enmeğe gelirler baylar.. İş <ence çekmeğe değil... Ve bu Uludağ otelinin yanı va hiç olmazsa iki otel dahe rTaptırmalıdır. Zira bu otelde nsan kendini Yemen ellerinde —- “Vavselkarani” sanrvor. | Wmi “Yalova,, ODAUL A LA L P LA PD L Bursanın Rakibi midir ? kendisinin Evet... Yalova Bursanm bir rakibi değildir. insanda merak uyandıran öyle bir çekiciliği vardır ki, şu veya bu rakip en yüksek kazançları elde edebilmiş olsa bile Bursa- Zira Bursanın | i Zannetmiyoruz. Fakat Bursa, ke' düşmanıdır şündürürse düşündü idare edilmiş olsa, tür işi bilgi ile döndürülüp başarıl- mış olsa şu Bursa, gelen sey- yahlara katır, at, eşek kiralıya- rak paşa gibi yaşar, oteller, nın seyyah “komanyası” nı a- | kaplıcalar dolup taşardı. zaltamaz. Bursa başlıbaşma bir âlemdir. Güzel bir âlem. Insanın otomo- Akdeniz adalarında ot bit- mez... Ama Yunan Siklat'larını, İtalyan Dodekanez'ini yaşatan bili Karabüke:ı'de saplanmış ol- | hep dışardan gelenlerdir. Adı- sa bile göze kış öyle güzel ge- liyor ki, insan yarı yolda vası- asız kaldığına bile kızamıyor. Ya o bahar!.. Doyulur mu Bursanın baharına? Yahu! Bu şehrin yirmi sene evvel Temenyeri vardı ki, sırf orada iki gün dolaşabi.mek için birçok İstanbullular Mudanya- vollanırlardı. Ne oldw bu Te- üayerine? Başka ülkeye gitti? Hayır... Bursalılar kaynaşma- larını kaybettiler. Halbuki iktı- sadi buhran dünyanın ne tarafı- na Korsika denilen bir ada var« dır ki, düne kadar haydut yata- ğı olan bu adanın müşterileri, çamları kurtlu iki bucuk mar- ki (1) istismar ederek yaşamak- tadırlar. Temenyeri günlerinin zevki- ni bugün Bursada bulamıyan ecnebi deği anbullu seyyah- lar, bu gidişle bir gün Yeşil Ca- miü ile Yeşil Türbesinden başka şu güzel Bursada adma yeşil | takılabilece': bir yer bulamıya- | caklarından korkuyorlar. (*) Ormanlı dağ. "Hele şu Gökdere çağlıyanının ihtişamına bakınız., “Tan,, sütunları haklı her şikâyetine açıktır! her vatandaşın