12 |0KUDUKLARIMIZ DUYDUKLARIMIZ ON GÜNDE DÜNYAYI DOLAŞMAK KABiİL OLACAK Uçan bir balina şeklinde dev gibi uçakların yakmda umman denizlerini aşmayı; İstanbuldan Kadıköyüne geçmek kadar ba- sit bir hale getirecekleri günler- den uzak değiliz. Bir çok motörlerle donatıl- mış, çok hızlı giden hava sefi- neleri; yakında ilk tecrübeleri yapılmak üzere Amerika, Fran- sa, İngiltere, Almanya ve Rus- yada ikmal edilmek üzere bulu- nuyor. Rusyada hazırlanmakta olan yüz yolculuk transatlantik hava sefinesi pek yakında bit- miş olacaktır. Amerikada hazır- lanmakta olan üç sefineden biri hali hazırda tezgâhtan indiril- miş bulunuyor. Fransızlar (80) kişilik transatlantik uçaklarını hazırlamış gibi bir şeydu' Al- manya Dr. Hugo Echener'in ne- zareti altında (50) kişilik ve her türlü istirahati havi Lz-129 ha- va sefinesini bitirmek için uğ- raşıyor. İngiltere hava postalarını Hindistandan Singapor'a kadar uzatmak için çok büyük feda- kârlıklarda bulunuyor. Rusyada 8 motörlü (7,000) beygir kuv- Transatlantik hava kartalının dıştan görünüşü vetinde saatte (240) mil sürat- K !ıılu- uçağın tecrübelerile meş- gu Bu tecrübelerde muvaffak o- lunacağına muhakkak nazarile bakılıyor. Bugün dünyayı do- laşmak, en seri tayyarelerden de istifade etmek şartile (57) gün sürüyor. Mütemadi seya- hat 38 günlük bir iştir. Geriye kalan 18 gün yatmak; vasıta değiştirmek ve istirahate sarfo- lunuyor. Halbuki beş devletin inşa etmekte oldukları muaz- Dünyayı bize on günde dolaştıracak hava sefinesinin iç taksimatı en lüks şartlar altında seyahate elverişlidir DENİZ ALTINDA YAŞAYAN ADAM BİZDE OLMİYAN DARBİMESELLER 1 — Kapalı ağıza sinek kaç- maz, 2— T:luıheh bir dost kazan. mak istemiyorsan kimseden borç alma. 3 — Bazı ihtiyar kadınlardan düşünerek cevap almak istiyor- san ağızlarında sakız çiğnedik- leri vakti aramak lâzımdır. Ak- si takdirde akıllarına geleni de- ğil, ağızlarını geleni söylerler. 4 — Çok naz eden kadının ar- kasından koşma, Kadın tram- vay gibidir. Biri kaçarsa arka- sından başkası gelir. $ — Kadın ve haksızlık dai- ma taze havadistir. 6 — Erkekler 30 yaşında ölür. 60 yaşında gömülür. 7 — Yazı yazanlar günden güne çoğalıyor; bu gidişle bir gün gelecek ki, yazıcıların ade- di okuyanlarınkini geçecek. Bundan sonra muharririnden zi- yade okuyucunun imzasını taşı- Yan eserler meşhur olacak, 8 — Meddahlık sabun köpü- ğüne benzer. Çok çabuk geçer, fakat çok zaman vazifesini gö- rür, 9 — İsa, insanlara komşuları- nı ve düşmanlarını sevmelerini emrediyor. Ölsa olsa insanların hem dost, hem düşmanı komşu- ları olduğu için. . 10 — Çocuklar doğımı taklit- çidirler. Çünkü terbiye ve ne- zaket kaidelerini öğretmek isti- yen ana ve babalarının bütün gayretlerine rağmen onları tak- lit ederler. *.İ1 — Bazı uzak akrabalar var- dır ki, uzakta kalmak lütfunu gösterseler hakiklaten iyi yapar- lar. ..12 — Para ile saadet satın alı- namaz; fakat her halde zengin- lik içinde gayri mes'ut yaşamak daha rahattır. 13 — Mes'ut o adamdır ki, ha- yatta çalışan bir karısı; işliyen Fransada Sable d'Olonne pi- lajının biraz ilerisinde deniz al- tında oturan bir adam olduğunu işittiniz mi? Pomibobe isminde kı bu zat suların altında kendisi için bir villa inşa ettirmiştir. On metre derinlikte olan bu villa üç kısımdan ve bir mutfaktan mürekkeptir. Eşyası alelâde bir köşk eşyasından farksızdır. Köşkü aydınlatmak, 1sıtmak ve yemek pişirmek için, şehirden bir kablo ile elektrik ceryanı ge tirtmiştir. Pomibobe'un deniz altındaki villasına nasıl girip çıktığınımı merak ediyorsunuz? Bunun için de hususi tertibat yaptırmıştır. Köşkün girip çıkacak kapusu bir odaya açılmaktadır. Bu oda- ya istenildiği zaman su dolduru- lup boşalttırılmaktadır. Köşk sa hibi dişarıya çıkmak isterse, ev- velâ evinde dalgıç elbisesi giy - mekte, başına da dalgıç miğfe- rini geçirmektedir. bundan son- ra medha'deki odanım suyunu boşaltmaktadır.Kendisi bu oda- ya geçince,köşkün iç kapusunu sıkı sıkıya kapamakta,bu defa o- daya su vermektedir. Odanın içi su dolduktan sonra, artık dış ka puyu ferah ferah açıp dişarıya çıkmaktadır. Köşk sahibinin başlıca meşgu liyeti kitap okumakmış, odanın bir kısmımı kütüphane ittihaz et- miş. En ziyade memnun olduğu şey de neymiş, bilirmisiniz? E- ç—T — bir çakmağı olsun, 14— Allaha dua, gece çekilen telgratlara benzer. Maksat u - cuz tarifeden istifade etmektir. 15 — Yahudilere göre, Hıris- tiyan perakende alış veriş eden adama denir. 16 — Kadınların; eıkeklerden fazla yaşamalarına sebey, ken- dilerini hava tesirlerine karşı korumak için bcyı Aullınmılı- rıdır, zam hava kuşları sayesinde se- yahat müddeti 10 güne indiri- | lecektir. Yalnız seyahat müd- | deti değil; yolcuların istirahat- leri de aşağı olmıyacaktır. 25 adet banyolu ve salonlu yatak odası; elli yatak, yemek salonu 1 okuma odası, 1 sigara odası, bar ve saireyi havi olacaktır. Saatte azami sürat B4 mil üze- rinden hesap edilmektedir. Amerika hava şirketlerinin başı Glenn Martin bu hususta şunları söylemiştir: “1938 de akşam üstü Nev- yorktan hava sefinesine binen bir yolcu ertesi gün öğle vak- ti son derece rahat ve eğlenceli bir seyahatten sonra Paris'e vâ- sıl olmuş olacaktır,,. Fransa transatlantik seferle- rine gelecek yaz başltyacaktır. Rusya S-42 adlı hava kartalı- nın çok az sonra tecrübelerine başlamış olacaktır. İngiltere ve Amerikada da çok muvalfakı- yetli tecrübeler yapılmıştır. İn- sanların pek yakın zamanlara kadar Ümit burnuna kadar git- mek için ne gibi zahmetler, teh- | likeler ve korkular geçirdiğini düşünecek olursak (10) günde en rahat ve lüks şartlarla bir devriğlem seyahatinin ifade et- tiği fen terakkisinin hakiki ma- nasını anlamış oluruz. vinde hiç rütubet olmayışı.. MİLYAR Amerika — milyarderlerin . den bahsedenlerin çoğu, bu ke « limenin ifade ettiği hakiki mâ - nayı bilmezler. Henry Ford'un serveti iki milyar dolara yakın tahmin edilmektedir. İki milyar dolar, onbeş milyar frank de- mektir. Umumi harpten evvel on beş milyar frank 4,500,000 kilo altun, 75 milyon kilo gümüş tutardı. Biner franklık bir ban - knotla tartsak, bu servet 26 bin kilo gelir (26 ton) Yüz franklık bankmotlar tak- riben 165 ton. On beş milyar frangını biner franklık banknot - olarak bir bi- ri üzerine koysak, Paristeki Ey- fel kulesinden dört defa yüksek bir kule hasıl olur. Bir adam saniyede bir tanesi- ni toplamak üzere, günde on sa- at çalışsa, bütün bu serveti top- İtya bilmek için bir seneden faz- la calışması lâzımdır. Eğer Henry Ford 70 yaşında ise, bir milyar dolar toplamak için, doğduğu günden itibaren günde onar saat hesabile bir sa- niyede bin frank kazanmış de - mektir. AYAKKABI MÜZESİ Leopsed Schmidt adındaki meşhur bir fabrikatör Viyanada acaip bir müze meydana getir - miştir. Bu müzede teşhir edilen 300 çift iskarpin modanın teker- rürden ibaret olduğunu göster- mesi itibarile şayanı dikkattii Bu gün kadınlarımızın giydiği yüksek topuklu iskarpinleri on yedinci asır kadınları da kulanı- yorlardı. Bundan başka müzede camekânlar içinde meşhur adam- lara ait ayak kabları da teşhir e- dilmektedir. Fabrikatör bu müzeyi meyda- na getirmek için kırk une uğ - raşmıştır, - Müşterek — 1 « Ortak, 2 - Birge (önek) (1) 1—Menfaati müştereke —Birgasığ | 2 — Birgedüzen — Coordonnan ce. Müteallik (Bak: Dair, Raci) Dolayi, | İçin, Üzerine | Müşteri — Alıcı Mütalea — 1 - Düşünce (Bak: Fi- kir), 2 * İrdel (Bak: Tetebbu) - (Bak: Kıraat) — (Fr.) 1 - Opinion, 2 - Etude, 3 - Lecture Mütalebe — İsteyi, isteni Mütareke — Bırakışma Mütareke etmek — Bırakışmak Mütteahhid — Üstenci Müteahhidlik — Üstencilik | Mütcakiben — Ardıncı Müteazzım Mütebahhir — Bilge — (Pr.) Erv- dit Mütebaki (bükâdan) — Ağlamsık Mütebariz — Belirgin Mütebessim — Mütecahil — Mütecahilâne rek Mütecanis Bicins Gayrimütecanis — Yadbicins Mütecasir — Küstah — (Fr.) Au- | dacicux Mütecaviz, tecavüzkür — Saldırgan, sataşkan — (Fr.) Agressif Mütedahil — Gerikaları Mütedaril sevrmaye — Dönerge Mütedehhiş — Yılgın — (Fr.) Ter- rorist Müteellim olmak — Elemlenmek, a- cılanmak, içi sızlamak Mütessir — Üzgün Mütcessir olmak — Üzülmek Müteezzi — Üzgün Müteferrik — Ayrık Bilmezlikten gele- | Mütefessih — Bozulmuş Mütefevvik — Üstgelen, üstün Mütegallip — Zorba Mütehammil, mukavim — Dayanır, kaldırır Müteharri, müdekkik, mütetebbi — İrdelnen, eraştırıcı Müteharrik — İşler, oynar Mütcharrik bizatihi — Kendi işler Mütehassıl — Olma, üreme, çıkan Müteharsir olmak — Özlemek Mütehassıs — Uzman — (Fr.) Sps ci te Mütehaşi — Sakmımgan Mütehavvil — Değişken, değişik Mütehayyir — Şaşkın Mütehevvir — Ölkeli Mütekabil — Karşılıklı Mütekaddim — Öngelen | Mütekait — Emekli Tekaüt etmek — Emekliye ayırmak Tekaüd maaşı — Emeklik, emekli ay- lığı Mütekatı — Çapraz Mütelevvin — Alaca Mütemadi — Sürekli, devamlı Mütemadiyen — Ardsız arasız — Eğgin — Oturan, yerleşik Mütemellik — Yaltak — (Fr.) Flat- teur Mütemevviç — Dalgalanan, dalgalı Mütemevvil — Zengin, varlı Mütemmim — Tamamlıyan, tümle- yen Mütenahi — Sonlu Mütenahiyet — Sonluluk Mütenasip — Uygun (Biribirleriy- le—) Mütenasibulendam — Taylan Mütenazır — Uykaz (Uyukaz) Tenazur — Uyka Mütenekkiren — Tanımsız olarak Örnek: Mütenekkiren — Fransaya | İngiltere Kırak — Tanı: gidi ansaya giden İngil- sız olarak tere Kıralı Mütenevvi — Çeşit çeşit, çeşitli, tür- kü, türlü türlü Müteradif — Müterakki — Müterakkip olmak — Kollamak — (Fr.) Guetter Voccasion Örnek: Müterakkibi fırsat — Fır- sat kollıyan Mütercim — Çevirmen Tercüme etmek — Çevirmek Mütereddi — Yoz Mütereşşih — Sızan Müterottib — Düşen Mütesallib — Katılaşan Mütesavver — Tasarlanan Müteselsil — Sıra, zencirlema Müteşebbis — Girişken Mütevakkıf — Bağlı Mütevali — Arasız, aralıksız, bir dü- züye Mütevassrt — 1 Arayıcı, 2 - Orta, or- taç, 3 - Arabulan — (Pr.) İntermi- laire ,moyen . Örnekler: 1 — Bu işte siz muta. wassıtlık ederseniz — bu işte siz aracılık ederseniz. utavassıt derecede malümat (ortaç) derecede bilgi . 3 — Mutavassıt olarak işe müda- hale — Arabulan olarak işe ka- Tışma. Mütevattın — Yerleşmiş Mütevazi — Alçak gönilllıı. ıoılı— (1) Fransızca “cos, önekli dili mizde kimi “birge,, önekiyle kimi de “-deş,, sonekiyle karşılanır: Ertikdaş — Meslekdaş — Cob Rgue) gibi, DIKKATI DİL TEMİZLENDİK- ÇE, AYIKLANDIKÇA, DÜŞÜNÜŞÜMÜZÜN KARGAŞALIĞI R N VE ARALTILARI DÜ- e rişsiz — (Fr.) Modeste Örnekler: 1 — O, pek mütevazi bir adamdır — O, pek alçak gö- nüllü bir adamdır. 2 — Mütevazi bir hayat imrar e- der — Gösterişsiz bir hayat sü- rer. Mütevazin — Denk, dengeşik Müteveffa — Ölge, göçkün Mütevehhim — Kuruntulu Müteyakkız — Uyanık tetik Müteyakkız bulunmak, müteyakloz olmak — Uyanık bulunmak Müteyemmen — Kutlu, yümlü Mütezad — Karşıt | Mütezayid — Artımlı Müttehid — Birleşik, birleşit — (Pr. Uni Müttehiden — Elbirliğiyle Müttefik — Bağlaşık — (Fr.) Allid Müttefikan — Oybirliğiyle Müttehem — Suçlanmış Mütteka — Dayanç Müvacehe — Yüzleştirme Müvacehe etmek — Yüzleştirmek Müvazene — Dengelme Müvazi — Arasıl Müvesvis — Kuşkulu, alıngan Müvezzi — Dağıtmaç Müyesser — Başarılmak, ele geç mek, kolayı bulunmak Müzahrefat — Süprüntü Müzakere — Görüşme, görüşü Müzakere (Okula terimi) — tim — (Fr.) Röpötition Müzakereci (Okula terimi) — Bel. letici — (Fr.) Röp&titeur Müzayede — Artırım Müzebzeb — Kırmıkuııık Müzeyyen — Süslü Müz'iç muneciz — sırnaşık Müzmin — Süreğen N Nabeca — Yersiz Nabedid olmak — Kaybolmak, gö- rünmez olmak, gözden kaybolmak. Nabehengâm — Sırasız, vakitsiz Nabekâr — Boş, haylaz — (Fr.) Vaurien Nabamahal (Bak: Nabeca) — Yer. siz — (Fr.) İnopportun Nahemvar — Yolsuz, uygunsuz — (Fr.) İndöcent Nalâyık — Yaraşmaz, yaraşıksız, ya- kışmaz, yakışıksız — (Fr.) İncon- venable Namağlâp — Yenilmez Namahdud — Uçsuz, bucaksız, smnır- sz Namerd — — Alçak Namer'i — Görünmez Namizaç — Keyifsiz Namubarek — Kutsuz Namuvafık — Uygunsuz Namünasib — Yakşıksız Namüsaid — Elverişsiz Namütenahi Sönsuz Napâk — Pis, kirli Napuhte — am, çiğ, pişmemiş Nareva — (Bak: Nalâyık) Nasavab — Yanlış Nasaz — Bozuk, düzensiz Naseza — (Bak: Nalâyık) Natüvan Naümit — Umutsuz Nabit olmak — Bitmek Nabud (Bak: mahv) Nabz — Nabız (T. Kö.) Naçar — Çaresiz Ça ar — İster istemez Nadide (Bak Endu) — Az bulu- nur, az göl Nadim — Pişman Nadir — Sımk. az, az bulunur Nadiren — Arasra, pek az, tektük Naehl (Bak: Kabiliyetsiz) — Bece- riksiz — (Fr:) İncapable Nafaka — Geçimlik Nafi — Faydalı — Boş, faydasız — (Fr.) |- nutile Nafiz — Sözü geçer, etger — (Pr.) Tafluent Nafiz (Bak: İnfaz) — Geçen, işliyen — (Fr.) Pönütrant Nagihan, bağteten — Ansızm Nağme — Ezgi Nahif — Zayıf, çelimsiz, cılız Nahiye — Kamun — (Fr.) Com- muüne Nahiye müdürü — Kamunbay Nahiye merkezi — Kamun başkendi 30-4-9035 | Nahiye (Mıntaka anlamına) — Böl. ge — (Fr.) Zone Nahi; — Böl, Naht — Oyu, oyma — (Fr.) Selup- ture Nahtetmek — Oymak Nahhat — Oyman — (Fr.) Sculp- teur Nahvet — Benbenlik — (Fr.) Or gucil, prsomption Nail olmak — Esmek, kazanmak Nüâka — Deve Nakabil — İmkânsız Nakahat — Eyiselik Nakarat — Kavuştak — rain Nakd — Akça, para Nakdi ceza — Para cezası Nakisa — Kusur Nâkil — Goçirge, götürge Naki, nakliyat — Taşıma Nakletmek — 1 Ah* (İktibas anlamına) Extraire, 2 — Anlatmak (hikâye inhmmı) — (Fr.) Racon- ter, 3 — Götürmek, taşımak— (PFr.) Transporter, 4 - Aktarmak — (Fr.) Tansmettre, 5 — Göçmek — (Fr.) Dömünager Vasıtai nakliye — Taşıt, taşıma — (Fr.) Moyens de transport Nakkare — Dümbelek Nakkaş — Bezekçi — teur Nakş — Bezek — (Fr.) Döcoratlon Nakr — 1 « Kakma, 2 - Kalemişi, 3 Kabartma Nakus — Çan Nakzetmek — Sıymak, bozmak — (Fr.) Casser Nakzı ahdetmek — Antsıymak, ant. bozmak — (Fr.) Parjurer, violer son serment Nale — İnilti Nam — Ad, isim, ün Namdar — Ünlü, adlı sanlr Namzed — 1 - Aday — (Fr.) Can. didat. 2 - Yavuklu, sözlü — (Fr.) Fianc& Nârin — Narın Nâs — Kamuğ, hat Nasbetmek — 1 - Dikmek — (Fr.) Fixer, 2 - Atamak (tayin anlamına) — (Fr.) Nommer Nasib — Pay, kısmet, düşerge (Er.) Ref- (Fr.) Döcora- dolayı Naşinide — İşidilmemiş duyulmadık — (Fr.) İnoui Naşir — Çıkaran Natuk — Sözmen mek, ııymııı-nılı—(h) Prendre en considöration Nazarı dikkati celbetmek — Göze çarpmak, dikkate çarpmak — (Fr.) Attirer Vattenton Nazar isabet etmek — Gözdeğmek— (Fr.) Attirer le mauvais oeuil Nazarrüba — Gözalıcı Nazenin — Baylan Nazım — Dizin Nazi Benzeri Nazir — Benger Nazik — Nezaketli Nebat — Bitki Nebazan — Yurma, atma Nebi — Yalvaç Nebze — Biraz, birazıcık, çitin — (Fr.) Un peu Örnek: Bir nebze de şu meseleden bahsedelim — Bir çitin de şu so- Tumdan ayıtalım. Necabet (Bak: Esalet) Necat (Bak: Halâs) Necip (Bak Asil) Necl — Oğul Necm — Yıldız İlmi nücum — Astroloji Nedamet — Pişmanlık Nedret — Azlık, az bulunurluk Nefer — Er Nefes — Nefes (T. Kö.) Soluk Nefh — Üfürme Nefir — Boru Nefiri âm — Tokuca — (Fr.) Levde en masse ULUS'UN DÜZELTMESİ Bundan evvel çıkan karşılıklarda yanlışları şöyle düzeltiyoruz: 1 — (Mesahai sathiye) sözünün karşılığı (yüzölçe) olacak; 2 — (Mukim olmak) sözlünlün kare şılığma (Oturmak) da yarılaca $ — Mükedder — olmak) sözünün karsısına (Kederlenmek) — de kona» cak. * — (Gavri münbit) — karşılığı (Ço- rak) olacak $ — (Mübaht) diye düzelecek 6 — (Münazaa) — karşılığı olarak (Çekişme) sözü de yazrlacak 7 — (Müdafaa) karşılığı olan kee lime (Savga) diye düzeltilecektir, karşılığı (Övünür)