TİCARİ KRONİK Muulhrarn “Bütün dünyanın refaha ka - vuşması i rsrulusal - ticareti kamçılamak lâzımdır.,, Bu cümle son zamanlarda bü- | tün ekonomistlerin parolası ol- du. Harp sonundanberi dünyayı saran krize ancak bu suretle bir çare bulunacağı teslim edildi. Fakat arz üzerindeki bütün dev- letlerin ekonomik bünyeleri bi- ribirine uymadığından bu ticare tin nasıl inkişaf ettirileceği çare si bulunamadı. Açıkcası ilâç bi- liniyordu. Fakat ortada yoktu. Filhakika şimdiye kadar dün- ya bir çok krizler geçirdi. Ama her kririn ilâcı bu son krirze uy - mayordu, Vaziyet başka idi, Es- kiden dünyanın ekonomik bün- yesinin bazı unsurları hastala - nıyordu. Bu sefer, bütün vücut hastalanmıştı. Onun için şimdi bir tek ilâç vardır: vücudü teda- vi etmek! Eğer bu tedavi yapı - Jırsa diğer Azalar 1stırap çekme- den kurtulur. Vücut neden hastalandı? Fakiden bir takım sanayici memleketler vardı. Bunların karşısında bulunan müstehlik memleketler onların bütün mal larını kolayca hazmedebiliyor - lardı. Halbuki harpten sonra bir çok müstehlik memleketler sana yi sahasına atıldılar, Ve diğerle- rinin mallarıma artık ihtiyaç his etmez oldular. Her tarafta stok mal yığılıyordu. Bu hallere ha- reket verebilecek olan yegâne kuvyet ticaretti. Ne kadar çok malımnız olursa olsun bunları satamadıktan ve kullanamadıktan sonra hiç bir şeyler yok demektir. Ticarette en muvaffak olan e, fazla mala sahip olan de- , az malını kısa zamanda çok elere satan kimsedir. Spen- ser'in dediği gibi kan vücutta ne | rol oynarsa ticaret de bir mem- | leketin hayatında ayni rolü ifa eder. Arsnılusal hayatta da va- ziyet tamamile aynidir. Fakat bu ticaretin fi için bazı | şartlar ve imkânlar lâzımdır. Bu da kredi ve mal karşılığının ge- ne malla ödenmesidir. Maalesef bir çok sanayici memleketler, harpten sonra dün yanın geçirdiği istihhaleyi naza- ri itibare almadan gene eskisi gi bi hareket etmek istediler, Sat- tıkları malm karşılığı olarak mal alacak yerde para istediler, Halbuki karşılarındaki devlet'er bir çok yeni faaliyetlere giriştik leri için paraca zaif idiler.Borçla rını ödeyemiyorlardı. Ödeseler bile bu kendileri için bir felâket | oluyordu. Çünkü yabancı ellere giden milli paralar, kendi para - larma tesir ediyordu. Bu hata sür git devam etti. Birleşik Amerika, alacakları - nı istedi. Müttefikler ayni şe - kilde hareket ettiler. Halbuki bunlarm yapacakları iş gayet sa- rihti: Alacaklarını kolayca tah - sil edebilmek için alacaklılarma yardım edecekler onlardan mal satın alacaklardı. Onlar böyle yapmadılar. Ve başka memle - | ketlerin felâketini hazırlarken kendi kuyularını da kazdılar, Amerika her yere bol bol kre- di açıyordu. Borç veriyordu, Fa- kat bu borcun karşılığı yoktu. Üstelik mal da almayordu. Bu, netice itibairle bir çok paraların dünya piyasasında çökmesine yardım etti. Sonra ne oldu? Dolar da gü - rültüye gitti. Bugün şunu katiyetle nazari itibare almak lâzımdır ki, tica- rette esas olan maldır. Para bir mübadele vasrtasıdır. Ve bu mü badele vasrtasınım bir tarafta yı - kılması, hem yıkılan tarafın, hem bunü elinden çıkaran tara- fin zararmadır. Ticareti kamçı- layan, para değil maldır. Eğer dünyanım bir an evvel refaha ka | vuşması isteniyorsa bunun bir | zaruret, ve bir. hakikat olarak | kabul edilmesi 1âzımdır. Alacak h bir devlet, arsrulusal ticaret - te yegâne para malı ve hizmeti | kullanmalı, ve onu kabul etmeli- dir. Çünkü dünyada para vahde tini temin edecek büyük kuvvet maldır. —- Gayri mübadil Bonoları Gayri mübadil bonoları don günlerde gene düşmüştür. Bu Güşüklüğün Amima geçmale icin gayri mübadiller komisyonu ba- | zı mühim tedbirler alınmasımı di üyor. Dün bir gazete, gay- ri mübadil bonolarının borsaya kabulü ile bu işin kendiliğinden halledileceğini yazıyordu. Fa - kat, bonoların mahiyeti nokta - sından borsaya kabulüne imkân yoktur. Esasen cemiyetin mali- ye vekâletinde yaptığı teşebbüs lere de bu yolda cevap verilmiş- ti. Bu itibarla, ancak başka çeşit tedbirlerle sukltuna mani olu - nabilecektir. Göüç Bankası Iç Bakanlığının hazırladığı toprak kanunu lâyihası devlet Şürasınca tetkik ediliyor. Lüyi- hada, sermayesi hükümet tara- fından verilecek bir göç bankası kurulması için hükümler var - dır. Göç bankası muhacirlere ö- dünç para verecek ve yahut zi - raat bankasından para alması - na kefil olacaktır. KIRMIZI VE SiYAH STENDHAL — Demek ki, tasarladığım şe- | yi sen de münasib buluyorsun, | dedi. — Ne çabuk da karar veriyor- sun, a efendim ! — Ben karakter sahibi mım; bunu papas da gördü. Ha- kikati kendimizden gizlemiye - lim, burada dört bir yanmmnızı li- beraller çevirmiş. Bütün bu bez tücarları pek iyi biliyorum ki. beni kıskanıyor; iki üç tanesi çok zenginleşiyor: M. de Rönal' in çocuklarını gezmeğe yanların da mürebbileri ile giderken gör- meleri çok hoşuma gidecek. Karşılarındakinin kim olduğu - nu anlayıp hadlerini bilirler. Rahmetli büyükbabam, gençli- ğginde bir mürebbisi olduğunu bize kaç defa anlatmıştı. Bu iş bize yüz liraya mal olabilir ama şeref ve haysiyetimiz iein lü - zumlu bir masraf sayılabilir. Kocasının bu birdenbire ver - diği karar Madame de Rönal'i düşünceye daldırdı.Uzun boylu, endamı düzgün bir kadındı; bir vakitler de, bu dağlarda pek kul lanılan bir tabirle, “ memleket güzeli,, sayılmıştı. Halinde bir sadelik, yürüyüşünde de tazelik vardı; onun bu masumluk ve tezcanlılık gösteren tabil lâtif- liği bir Parislinin, onu görün- ce, birtakım haz düşünceleri an- | masına bile sebeb olabilirdi.Böy le bir muvaffakiyete erebilece- ğini duysaydı madame de Râ- nal şüphe yok ki, pek utanırdı. Onun yüreğinde ne işvecilik vardı, ne de yapmacık. Dilenci- ler evinin zengin müdürü M. Valenod'nıum ona korta yaptı ise de muradıma eremediği söylenir mamam nnn BORSA e 25 NİSAN Perşembe PARALAR Kapanış O05— 20 Pranmsız Fo 166 B Bt Te içika P 20 Drahmi 20 İsviçre ir, 20 Leva Florin 20 Çek Kuron Avustarya şdin Peçeta Mark Zloti Kroş 20 Ley 20 Dinar Yen İsveç Kuron Altan Mecidiye Banknot ÇEKLER Açdış 6009.25 1953 1206 965.00 4.69.15 540728 65.5535 11248 19.02 «n25 58216 19746 41215 457 7918 88,07.10 27680 Kapanış 60825 79.56 iz.es Moskova 10.49.50 Stokholm 31785 ESHAM Açıtış İş Bankası Mü. B e l Anadolu $ın. 60 45 .. « 100 etlhayriye mray Bomonti » Nektar Terkos Balya Reji 225 Merker Bankası gı Osmanlı Bankası Bi ISTİKRAZLAR Açdış ELELİ 2810 2020 Söme 18586 z Kapanış 3010 28.0 29.10 9425 5— $ G Si Türk Boren ? armtiadi K sei e ir G b oreram İstikrazı dakili XT Hlürine Vi « TAHVILAT Açılış — Kapanış Elektrik Tramvay Tünel 1050 4850 4340 4535 S Rihtam Anadalu T Ş (A Anıdalı Mümesdi — 5105 Et fatleri Et fiatları son günlerde beş on kurüş yükseldi. Alâkadarla - rın iddiasına göre, fiatlar iki ay bu çekilde devam edecektir. Yu- nanistan, bizden farla mikdar - da koyun ve sığır satın almak - tadır. Fiatların yükselişinin se- bebi budur. 4560 gür kara favorili, iri yarı bir de- Hkanlı olan M. Valenod, taşra- da güzel adam denilen şu kaba, küstah ve gürültücü mahlüklar- dan biri idi. Onun hiç yerinde duramama- sı ve bağıra bağıra konuşup gül mesi, pek çekingen olan ve gö- rünüşte günü gününe uymryan madam de Rönal'ın pek fenası- na giderdi. Verriğree'de neşe, eğlence denilen şeye karşı duy- duğu istikrah, kibar bir soydan olduğuna pek öğünür diye adı- nı çıkarmıştı. Kendisi böyle şey ler düşünmezdi ama misafirle - rin daha seyrek geldiğini göre- rek memntin olmuştu. Şurasımı da girlemiyelim ki, madame de Rönal, bayanlarınca apta- len biri idi, çünkü kocasma poli- tika yapmar, Paristen, Besan- çon'dan güzel güzel şapkalar re- marlatmak fırsatlarını kaçırır - dı. Güzel bahçesinde yapayal - nız deolaşmasında rahat bırakıl- sın da ne olursa olsün, şikâyet di. Bu da madame de Rönal'in namusluluk ününü bir kat daha artırmıştı; çünkü al yanaklı, etmerdi. O kadar şeytanetsir bir gönlü vardı ki, kocası hakkında bir | ganlar, kavanoz dolusu kökler Miısır Çarşısında EsnaflaBaşbaşa Mısır çarşısı esnafının bugün lerde ağızlarını biçak açmıyor. Yüzlerinden düşen bin parça o - luyor. Dükkânların - içi, hallaç pamuğu gibi karışmış. Denk denk pamuklar, renk renk yor- üst üste yığılmış. Herkes biribirine soruyor: — Sen ne yaptın? Herkes biribirine ayni cevabı veriyor: — Hiç! Ne yapacağım? Eli - miz, kolumuz bağlandı, oturu - yoruz... Dün, Mısır çarşısma giderek esnafın gikâyetlerini yerinde tesbit ettik. Çarşıda, 7 numaralr dükkân- da aktar — İsmail Hakkı diyor ki: — Belediyenin hatası şurada- dır: Mısır çarşısının içi, umumt bir yol değildir. Bu yolu geniş- letmek, ancak iki tarafındaki dükkânların bedellerini vererek istimlâk etmekle kabil olabilir. Kadastrodan, bir mühendis he- yeti gelsin, tapu kayıtları üze- rinde tetkikat yapsın. — Biz bu | heyetin vereceği karara razıyız. | Yoksa, gelişigüzel, herkes, dük- | kânlarını temel hizasında geri çeksin demek, — esnafa büyük darbe olur. 15 numarada, Hüsnü: — Belediyenin emri tatbik edilirse, mallarımızı teşhir e - decek yer bulamıyacağız. Bod- rumlarda tezgâh kurarak, çalış- mağa mecbur olacağız. Biraz hava alryorduk, Ondan da mah- rüm kalırsak vay halimize... Bu daracık yerde, yorgan mı dikti- relim, mal mı teşhir edelim, yoksa müşterilere mi bakalrm?. Her dükkânın bu geri çekilişten en aşağı elli lira ziyanı vi Ne Derslr_ılz? Dayan! Pek hatırımızda kalmadı., ga liba bundan bir, bir buçuk ay kadar evvel idi, seyircileri yan gimdan kurtarmak için tiyatro sahnelerine yaptırılacak çelik perdeler bahsi Şehir Meclisin- de görüşülürken betediye ma- kamı namıma bir zat dedi ki: “— Belediye tiyatrosuna böyle bir perde yaptırmak için 20 bin lira Iâzım. O da birde yok. Bundan de- Jayı bu sene bu perdeyi yaptıramı- yacağız ve biz kendimizin yapama- dığımız bir şeyi husust Hiyatrelara teklif etmek insafsızlığını da gös- termiyeceğir.,, Doğru söze ne denir? Birkaç zamandır gareteler - de okuyoruz. İstanbulda bir yangın telefonu yapılacakmış. Bunu itfaiye mütehassrı iste- miş. Yarım milyon lira gidiyor muş. Ehemmiyetsiz bir şey! A- ma kendi tiyatrosuna ayni mü tehassram Hirum — gösterdiği yangın tertibatını yapmak için 20 bin lira sarfedemiyen bele- idiyeden bu yarım milyontn sar fmı beklemek bönlük olur.. Allah ülemaya zeval verme- sin. (Bunlardan da belediyede bir hayli vardır.) Bunlar düşün düler, teşmndılar ve bu yarım milyonu İstanbulludan alma - ğa karar verdiler. Ummuyoruz ki bu Jerece sapa bir fikri, bir teşebbüsü, hele tediye kabiliye ti sıfıra inen İstanbul şehrin - den bir kalemde yarım milyon Tira toplanmasımı Ankara ka - Bizce bu yarım milyonluk yangın telefonu bir lükstür. İe- tanbulda itfaiyeye telefonsuz - 'uktan dolayı haber verilemi - ven hangi büyük yangm ol - muştur? Şehrin her tarafmda şirket telefonu vardır. İçinde telefonu olmıyan büyük kıy - metli bir bina gösterilemer. _I_O numarada yorgancı Xvieh - eri bu dül Şimdiye kadar | — İ seneder da çalışırım. böyle bir teklif karşısında kala- | temiyor. cağım aklıma gelmemişti. An - lamıyorum ki, çarşının içinden | hakkımız meydana çı tramvay mı geçirecekler, yok - sa kamyon mu işletecekler? Bizim çarşı, âsârı atikadan - dır. Taşına bile dokundurmaz - lar. İkide bir heyetler gelip ge- zerler. Şimdi dükkânları geri - ye çekmek için, ister istemez, temellere kazma vuracağız. Bu yüzden, binaya sakatlık gelirse, kabahat bizde değil! 20, 35 - 36 numaralarda pa - mukçu ve yorgancı kadri: — Mısır çarşısmın iç yolları, herkesin geçmesine mahsus yol- lar değildir. Tarikt hâs dedikle- ri yollardandır. Çarşıyı esnaf a- çar, esenaf kapar. Esnafın, kendi dükkânmdan (1) metre 40 santim yola doğ- ru çıkmak hakkı vardır. Şimdi belediye, bu hakkı tanımak isş - büküm vermeğe ve ondan sıkıl- dığını kendi kendine itirafa bi- le kalkışmamıştı. Karı ile koca arasında daha tatlı münasebet- ler olmadığımı farzederdi; an - iğinin de far - kmda değildi. Kocasını en çok sevdiği zamanlar, onun çocuk - ları için neler düşündüğünü an - lattığı anlardı. Babalarının ar- zusuna bakılırsa çocuklardan en büyüğü asker, ikincisi hâkim, Üçünci de rahib olacaktı. Kı- sacası madame de Rönal, koca - sını tanıdığı öbür erkeklerden çok daha az cansıkıcı bulurdu. Kocası hakkındaki hükmü ma- kulca idi. Verriğres belediye re - isi, kendisine amcasından miras kalan yarım düzüne kadar şaka sayesinde, nüktedan ve bilhassa kibar kibar konuşur diye ün ka- zanmıştı. İhtiyar yüzbaşı de Rö- nal, ihtilâlden önce, duc d'Orle- piyade alayında hizmet etmişti; Paris'e gidince de pren- sin salonlarına kabul olunurdu. Orada madame de Montesson'u, | nişletmek | müze idaresi başımıza iş aça - meşhur madame de Genlis'yi, Palais-Royal eğlentilerini ,icad Mal sahipleri bir taraftan mal- taraftan da rüğürt bir belediye Ta; senetlerimiz ; tetkik edilsin, ölçülüî Hî'l.ı'n. Belediye, şimdi, bire yolu ge- temeller üstüne kurulmuş - setleri — yıktırmağa kalkıştı. Bu setleri — yıkarsak, cak, Olduğu gibi brrakırsak, be- lediye ceza kesecek. Ne yapa - cağımızı şaşırdık. Belediyeden, yahut kadastro- dan mühendisler istiyoruz. Çarşının — en ihtiyarı aktar Hacı Hasan: — Belediye, yolu genişlet- mek istiyorsa, istimlâük kanu - nunu tatbik etgin. Ön para ver- meden, malımızı nasıl elimiz den alır? Hesap ettim: Yol genişlerse, dükkânımın -yarısı yola gide - cek, Ben bu yarım dükkânda na- sıl çalışırım? eden M. Ducreet'yi görmüştü. M.de Rönal'ın hikâyelerinde bu kimaelerin adları pek sık geçerdi. Fakat anlatılması haylı nazik Istanbullu! nin yapmak hevesine düştüğü yarrm milyonluk bir telefon masrafını sırtına alamaz. Böy- le bir şeye Şehir Meclisittin “Eyvallah” diyeceğini hatırı - mıza bile getirmiyoruz. Bu işe sebeb olarak yanma tehlikesi- ne maruz bazı ahşab ve sık es- ki mahalleler gösteriliyorsa, buralara telefon koymadan ev- vel yol yapmalıdır. Öyle yerle- re itfaiye arabası giremez ki haber vermekten bir fayda gel- sin. Bu yangın telefonu mese- lesini bir Kadıköy Hali şek- linde görmekteyiz. Buna lü - rzum yoktur. Bugünkü haber vasrtaları ile itfaiyenin yetiş- me sürati denktir. Bu fasir burada kestikten sonra bir hafta, on gün kadar evvel belediye bütçesinden ve- rilmiş bir paradan ister iste - mez bahse mecbur olduk... Kendi tiyatrosuna girenleri yansemndean korumak için itfai- ye miltehassısının tavs'ye etti- | &i çelik sahne perdesini yap- mryan, yangın telefonu ad- hi bir fanteri yüzünden İs- tenbullulardan yarım milyon Tira bara koparmak İsteyen be- lediyemiz, Maryosera davası- nı kazandırlar dive kendi aylık. Ir avukatlarile erkânmdan bir sata binlerce lira mükâfat, va- ni bahsiş vermistir. Acaba bu memtrlar varifelerinden baş - ka bir şey mi yapmışlardır? Mahkemelerimizden bir haklı karer almak bu kadar müşkü! müdür?.. Binlerle lira bahşiş verecek kadar parast varsa belediye. neden tiyetrosuna yangın per- desi yaptırmıyor? Yoksa, neden bir taraftan â- önden nera tonlamayı düşü - nürken diğer elden bahşiş ve- riyor? Ne Dersiniz? 32 numarada yorgancı Ali: — Belediye, cera - alacağız, der, müzeler, bir taşma doku - nursanır siz bilirsiniz, der, Es - naf, iki cami arasında binama- za döndü! Mühendisler gelsin; tapularımızı tetkik etsin. Hak- kımıza razıyız!,, Miasır çarşısı esnafı İle kontiş- mak, fağfur kâseye dokunmağa benziyor. Bir dokun, her birin- den bin ah! dinle Kendimi dışarı zor attım. Onlar, hâlâ arkamdan sesleni- yorlardı : — Her gün beş çantalı tah « sildara cevap verir, buranın a- halisi... — 108 dükküân sahibiyiz, be- lediye dediğini yaparsa, topu - muz birden dükkânları kapata- cağır! — Bize de yazık yahu!.. Salühaddin GUNGÖR nün de ayrıt şeyi düşünüp onu benim elimden alıvereceği hiç ak Irma gelmemişti. Valenod du- rüp dinlenmeden elalemi ra- bir iş olan bu şeylerin anılması | hatsız etmeği kurar, Çocukları. yavaş yavaş M. de Rönal'e zor gelmeğe başlamıştı; bunun için- dir ki. Orlâans dinastisi üreri - ne olan hikâyelerini artık yalnız k ehemmiyetli meclislerde , Zaten para sözü edilme- vakit pek terbiyeli olduğun dan, pek haklı olarak Verriâ- res'in en kibar adatmı sayılırdı. Bölüm IV | Baballe oğlu Verriğres belediye reisi, erte- si sabah Sorel bebanım kereste bıçkı yerine doğru şehirden i- nerken kendi kendine : — Doğrusu karım çok kafalı kadın! diyordu. Üstünlük yine bende kalem diye — belli etmek istemedim ama, lâtinceyi melek nm mürebbisinden kim bilir ne böbürlenerek bahaederdi!... Bu mürebbi bizim eve gelince de papas cübbesi giyecek mi? M. de Rönal bu işi neye bağ- İryacağını düşünerek giderken uzaktan aşağı yukarı altı. ka- dem boyunda bir köylü gördü; bu adam sabahleyin erken kalk meş, Doubs kenarma, halkm geçmesine mahsus yola yığılmış tahtaları ölçmekle uğrasryordu. Belediye reisinin yaklaştığını görünce pek sevinmedi; çünkü tahtaları yolu kapatryordu; zaten onların oraya yığılmasına izin yoktu. Sorel baba — o köylü Sorel baba idi — oğlu Julien için M. de Rönal'in teklif ettiği seye çok şaştı ve saştığından — fazla da sevindi. Ama onu yine de, bu ler gibi bildiği söylenen © kü- çük papas Sorel'i ben yanıma al mazsam dilenciler evi müdürü- dağlar adamlarınım kurnazlık- (Arkatı var) N, Ataç