e— r 195t Beyannameli Kazanç Vergisi Neden Maktu Bir Vergi Şekline Sokuluyor? Lâyihada deği- ş.klikler yapıldı Ankara, 26 (Telefonla) — Kazanç vergisi kanununda bazi değişiklikler yapılmasına dair büzümetin kamutaya vermiş ol- düğu kanun lâyihasının encl - Mmenlerde müzakeresi hararetli münakaşalara vesile olmaktadır. Bu meyanda ekonomi encümeni lâyiha üzerinde mühim değişik- likler yapmıştır. Beyannameli kazanç mükelleflerini asgari bir Vergiye tabi tutmak çıatnu_gl_â— re hazırlanmış bulunan bu lâyi- ha bügünlerde bütçe encümenin den geçerek umumi heyete sevk edilecektir. Mükelleflerin safi iratları üze Tinden vergiye tabi tutulmaları &na prensiplerimizdendir. Bu e- Ssasa göre evvelce hazırlanan ve bügün tatbik edilmekte bulunan kazanç kanununun tatbikatında Meydana getirdiği hükümetçe iddia edilen bazı mahzurları a - Zaltmak ve iş alanında kazancı olan her vatandaşın bu yüzden elde ettiği kazancından hazineye kargı küçük bir vergi ile de olsa Mükellefiyetini ifa etmesini te - min etmek fikrini iktisat encü - Meni yerinde bulmuştur. Mahzurlar nelerdir? çüremisini ği ğğ üi Bu lâyihanın tanzimini icap eden sebepler şöyle izah olun - maktadır. “Kazanç vergisi mükellefiyet tinde her ne kadar beyanname usulü en âdilâne bir mükellefi - yet tarzı ise de bu sınıfa giren mükelleflerden çoğunun doğru beyanatta bulunmadıkları ve bu Serntle cok kere gayri safi irat ü- lerinden daha az vergi verdikle- fi görülmektedir. Bundan başka beyannamelerin tetkik ve kon - trolunda alâkadar mernurların büyük müşkülâta uğradıkları da anlaşılmı: Netice itibarile hem hazine zarar görmekte hem de bu sınıf mükellefler ile gay - Ti safi irat üzerinden mükellef tutulanlar arasında bir adalet - sizlik meydana gelmektedir. Bu Mahzurları ortadan kaldırmak için beyanname verme mükellef lerin de - beyanname neticesi ne Olursa olsun - asgari bir mükel- lefiyete tabi tutulmalarının âdi- olacağı düşünülmüştür., Hazer edenler olurza Ancak asgari mükellefiyette bu yeni esası kabul ederken, tat- ea her beyınnlıme vı: lessesenin yanlış beyanda bu- lunmasını kabul etmenin doğru yanında dürüst çalışan diğer vatandaşların da buluna - tağını göz önünde tutmanım icap ettiğini hesaba katmayr ekono - Mi encümeni muvafık görmüş - tür. Bu noktai nazardandır ki, en €ümen tekniğin ince bir tetkik Ve kontrol neticesi zararı sabit olacak beyannamelerin bu za - rarlarının ertesi sene hâsıl ola - cak kârdan mabsup edilebilmesi €sasına göre lâyihanm ana hü - kümlerinde Maliye Bakanımın Ga muvafakatile değişiklik yap - Mmayı, vergide safi irat üzerin « den mükellefiyet prensibinin i - gaplarından olarak lüzumlu ad - Diğer değişiklikler: ——— Bundan başka: 1 — Esasen vergisinden müstesna tutulan iş ve teşebbüslerin asga Tİ mükellefiyetten de müst-et icap edeceği düşü - Nülerek lâyihaya bir madu. c4- lenmiştir, ’ğ'hlyuuxeuznu_ın ik- tsadi vaziyetlerinin tayinine &- Sas olmak üzere bunların bulun - Gukları şehirlerin nüfusuna ve Afyon Saylavı Berç Türker Maktu Vergiye Muhalif Ankara, 26 (Telefonla) — Beyannameli kazanç mükellef - lerinin asgart ve maktu bir vergi ye tabi tutulmaları hakkındaki İâyihanın ekonomi encümenin - de müzakeresi sırasında ayni en cümen üyelerinden ve müs'akil- lerden Afyon Karahisar saylavı Berç Türker lâyiha esaslarına mühalif kalmış- ve mütaleasını encümen mazbatasına ayrıca ilâ ve etmiştir. Berç Türker müta - lâasını şöyle hülâsa etmektedir — “Beynelmilel siyasi vaziye tin karışık olmasına, ve memle- ketimizin imar ve bayındırlık iş- lerinin bir an evvel başa çıkar - mak mecburiyetine binaen; bu - kadar vazolunan vergile - rin şimdilik tamamile muhafaza edilmesi memleketimizin yüksek menfaati icabındandır. Fakat bu vergilerin mükellef- ler üzerine ne kadar ağır bir yük olduğunu gözönünde tutarak her hangi bir sebep ve şekilde olur - sa olsun, yeni vergiler ihdası bilhassa küçük mikyasta iş gö - ren ve ahalinin büyük kısmını teşkil eden mükelleflerin zaif va- ziyetlerini bir kat daha sarsacak tır. Ayni zamanda bu gibi yeni vergiler, meselâ hazineye mühim varidat temin eden ve memle - ketimizde yerleşmiş ecnebi tü - tün ticaretlaneleri gibi büyük müesseseleri iz'aç edici mahi - yette olduğundan bunların belki memleketimizi terketmek mec - burizSEUŞ n KOKVİSEİK yeni'ma bir temin etsin; iktisadi noktai nazardan iyi neticeelr veremiyeceği kana- atindeyim.,, » Bazı mükelleflerin hazineyi aldatmak için sahte beyanname- ler verdikleri iddiasına ise af - yon saylavı mütalâasında şu ce- “Kanaatimce maliyenin bece rikli mük tarafından şüp heli mükelleflerin vaziyeti sık sık tetkik edilirse hilekâr mükel leflerin kaçakçılığı meydana çı- kar ve namuslu mükelleflerden âdilâne olmayan maktu vergi a- bu şehirlerin sahil veya demiryo lu üzerinde olmasına göre vere- cekleri vergi mikdarlarını dere - celere ayırmak maksadile lâyiha da mevcut hükümlerden demir- Diğer taraftan öğrendiğime göre, ekonomi encümeni Iâyıhı - daki esaslara göre - fabrikaların tasnifini bugünkü mevcut mües- seselere kabili tatbik görmemiş- tir. Encümen, matbaalarda ol - Şakir (Tekirdağ) i. maz, Yani kurunun yanında yaş da yanmaz. Bundan başka teklif olunan lâyiha maddelerin deki hük! r ve” cetvellerde gösterilen vergiler o kadar te - ferrüatı havi ve müsbet bir ada- | let ölçüsü haricinde konmüştur ki vergi memurları taraüından bunların tatbiki hem müşkülâta | uğrayacak, hem de bilürnum mü- | kellefelrin hoşnutsuzluğunu in - er mütalâasını şöy- | —— “Maliye şimdiye kadar bütçe- nin varidat kıtmımı arttırmak ya hut masarif kısmına karşılık bul. mak maksadile yeni vergiler ya- ratmak yoluna gitmiştir. İşbu vergiler memleketin mali vaziye ti üzerine ne gibi tesir bırakmış- tır, her sınıf mükelleflerin vazi- yetini ne dereceye kadar sars - mış, ve atide mükelleflere vaze- dilen vergileri tamamen verecek kabiliyette olacaklar mı? Eğer bu gibi malümat alınmı yor ise maliyede daimi bir istih. baratşubesinin teşekkülü faydalı elur zannındayım. Bu mülâha - zalara binaen bu lâyiha esasları. na muhalifim., , rin tabi olacağı maktu, mütehav vil ve nisbi vergilerin âzami ve asgari — mükellefiyet hadlarini | tayin ederek cetveli lâyihadan kaldırmıştır. Tatbikatta haksız- lıklara meydan vermiyecek ve konan vergi derecelerine uygun sayılabilecek bir cetvelin ise kı- sa bir zamanda yapılabilmesini encümen imkânsız gördüğünden bunun iyi düşünülerek ekonomi ve Maliye Bakanlıklarınca ha - zırlanmasını ve Bakanlar heyeti kararile ilânını işin icaplarna daha uygun bulmuş lâyihadaki n:ııddeyi ona göre tanzim etmiş tir. Kadin Birliği fesbediliyor Ankara, 26 (Telefonla) — Türk kadınlığı her türlü hakkı - nt elde etmiş bulunduğundan ka dınlar birliğinin yakında topla - nacak köngresinde vazifesine ni hayet vermek kararmı alacağını duğu gibi fabrikalarda dahi mu ayyen bir sınıfı yapanlar arasın- da ekonomi kuvveti cephesinden biribirinden çok farklı müesse - selerin bulunacağını kabul etme ği zaruri görmüş, bunlara ser - mayenin; ve müessesenin bulun duğu mevkiinin tesiri olacağı gi bi, bizatihi işin mahiyeti itibari- le her hangi bir sanatın diğerin- den daha verimli olabileceğinin hesaba katılması icap edeceğini gözönünde tutmuştur.. Bu müta lçalara binaen bu müessesele - ve birliğin feshedil ini biyherğ ileceğini haber Kadastro iş'eri Ankara, 26 (Tan) — Tapu ve kadastro umum müdürlüpğ“üne gelen telgraflara göre Aydının | kadastrosu bitmiş ve yeni sicil - | lerle tapü - kütükleri meydana getirilmiştir. Arazi tahririne de- vam edilmektedir. Malatyada da şehrin kadastrosu bitmiştir. Şe- hir civarının kadastrosunun ik- maline çalışılmaktadır. KYN Ankara YAFLAN BUKREŞTEN SON MEKTUPLR | Tiyatro, Sinema,—Konser.. Bükreşte geceyi zengin ve çeşitli eden, bu şehrin bazı ya- bancıların uzaktan zannettikle- ri gibi, kâse yoğurdunu andırıt hafifliğinden, yahut yalnız zev- ke, eğlenceye düskünlüğünden ileri gelmez, Büyük bir şehirde ışığı karanlığa, çalgıyı sessiz - liğe, kımıldamayı gecenin boş- luğuna bu derece üstün kılabil- mek için her seyden evvel o ha- vatı besliyebilecek unsurları, yani elektriği bu kadar bol har- cayabilmek imkânını, ve sonra da, sonra da değil, belki daha vvel sanat a- nı bulmak lâ- zım, Demek isterim ki, Habesis- tanın Adis Abahasındaki Alla ha sığınmıs sessizlikle Bükre - sin se/tani g! ültüsü, Habeşli larin vavat ahiâleir <e DA eli elrin ise fevkalâde ahlâksız ol- malarından ils-i gelmez. Ayrılık birinde, her gece yir- mi tiyatrovu avdmlatacak ka dar bol ısık. bir o kadar salonu oldu cak kadar saına merak. lısı, vine o kadar sahnevı birden canlandıracak ve arta, caba ka- lacak kıdar sanat adamı ve kömı olması, diğerinde ise, ne olgık,ne 6 “ulk, ne de 0 sanatın bulunmaması sebeplerinde a- ranmalıdır. a Batrmız: Pi aksam, elime bir Romen pazetesi aldım. Opera- ya, operete, tiyatroya, Tevüye, konsere, konferansa, sergiye, spora ayrılan sayfasını açtım. “anmız sıkılmazsa, beraber oku- hm: Bükreş operasında, Vagnerin Lohengrinini oynavorlar. Cinski operet tiyatrosunda, Leharın “Au pays de Sourire,, i- ni ovniyorlar, Milli tivatroda, Hanı, Bata - yın“Les Hlâmbeaux,, sunu oyna yorlar . Rejina Maryada, daha iki ay evvel Pariste “premier,,i oyna- nan “Tavareş,, i oynayorlar. “Karabüş,, ta: “Beyaz at ha- nı,, isimli çalgılı komediyi oynu- yi PMhamrada: HAur—co—nez içindet,, revüsünü oynıyorlar, Daha bir çok irili ulaklı tiyat- ro ilânları... Bir sütuna yakın, en yeni film | yandı | reş gecesinin sırrını, bir opera- mnın, bir milli tiyatronun,ve daha bir çoklarının, bir operetin, bir kaç revünün, könserlerin, ser gilerin ve koca bir. stad yomun yer bulunmryacak ka - dar talah '© O seamAm hikrr ”- tini,-evvelâ, Romenin, sanatkâr Romenin yüksek kıymetinde a- ramak gerektir. Meselâ Bulgar- ar. meraları ile n'kadar cok &ünürler ve bir cok overaları oy narlar da. bâlâ, “T ohenerin,i oynamağa bir türlü savasa mazlar. Halbuki Romen opera - sında bu yüksek eserin yüzleri - ni aartacak surette bazarıldığı ni hayretle gördüm. “Strats. un “Rozen kavalye,. sini burada dinlemek, ne bulunmaz bir zevk ve bir millet icin bu essiz musı- kiyi bu canlılıkla sahneye ko- yup çalabilmek ne büyük kabi liyet örneğidir “Faust. u tam on sene evvel Paris operasında rö müştüm, şimdi, burada da düm. Binanm büyüklüğü ve vü- balet kızlarının cok 6 tarafı — güzelliği « — » büyük dekor farkı k ırılırsa, ses bakımından, örkes- | tra bakımından, yani sanat ba kımından, burada, belki Paris- ten daha iyi oynadıklarını söy- | lersem, hiç şaşmayınız. Sanat- kârın hiç olmazsa politikacı ka- dar memlekete faydalı olduğu - | nun gü götürmez gerçeklik gibi | kabul edilmiş olr 1ası sanat i sine değer vermekte, sanatın is- tenir, sevilir, aranır nesne ol! şŞu, sanat işçisinin yetişmesli kolaylastırmakta, sahneye çık- çalgı ralmak, insanı baya- rmadı? ği için de işte bu baş dön glence, daha doğrusu güzel sanatlar hareketi - gavet tabil netice olarak kendili- | Bir kere, Belgradda iken, bir Sırp sanatkörının ölümünün bü- tün g$ehirde ne derin bir acı w Sını görerek heyecan i- n. Bu gene sanat işçisi, meğer HMamleti en iyi an- * van, en iyi oyntvanmış! Onun Hamleti en ivi oynadığını, en iyi anladığını binlerce insanım aölrvecak dereceve kad. r anla ler sinema ilâ-* 1.. Atene Romanada; - Filarmo - nik konser, San Remoda: Bir Romen mu- ganniyesinin konseri. Sanayii nefise kütüphanesi nin salonunda: Bir resim sergi- si. Fondasyon “Dal,,da: Raşka bir resim sersisi Fondasyon “ Karol ,, da: Naj lconun karısı Mari Lüuiz hak - kında bir Remen profesörünün konferansı. Bir yığın suvare ilânı, çalgılı lokanta *'ânı, gece lokallerinde ki yeni numaralara mahsus ilân- lar... Ve, yeni yaprlan büyük stadda, elektrik lâmbaları altm- da oynanacak bir futbol maçı! Şiradi, han. isini isterseniz, o- tTaya buyurunuz. ! Sonra, bütün bunlara gitmek istemiyerek evinde oturacak- lar için de, günde Gdokuz saat— ve hem de nasıl! — çalı- şan, Bükreş Tadyosunun ilânı da cabal Bir aşam merak etseniz, kalksanız, evinizden - cıksanız, bu yerleri dolaşmağa başlasa. nız, biç süpheniz olmasın ki hep sini «fız'ırına — av-a ağızları na kadar! -dolu bulacaksı - nız. Kalabal # elli baslı iki se- K clüra Birinci sebep:. Güzel sanatın herkesin münakaşasız güzel di- yeceği şekilde tatbik edilmesi ; İkinci sebep: Eğlencenin ucuzluğu! B Bir damla lezzet için sizden beş kişilik bir ailenin ekmek pa- rası istenen yerlerde, gece — so- kağa çıkanların az oluşuna de- Bi! oluenna havret etmeli! / Evet, Efganistanın Kâbil şeh- rinde insana valrız kâbuslu ny- bular hazırlıvan o sessiz karan: lık Asya gecesine karşılık;Bük- mış olması bir millet için ne bü- yük sanat faziletidir! Sırp oyuncunun cenazesi ope- rada teşhir edildi; bir çok in - sanlar önünden geçti ve sanat - kâr büyük kalabalığın göz yaş- Tyrririnde SevMAH . ğinden meydana gelmektedir. | ti TERZINiN MEKTUBU y Çoktandır mağazaya uğradı - ğinız yok, Eğer gazetelerde im- | zanızı görmesem yine sizi dişa- rıda sanacağım. Yolunuzu mu- değiştirdiniz? Zannetmiyorum. Bize de verecek beş dakikanız yok mu? Eskiden dükkâna gelir diniz, dikişten, biçimden, ku- maştan, modadan görüşürvük. — PDoğrusunu — söyliyeyim — hep sizi tasdik eder gibi görünür düm. ama bir sürü falsolarınız gözümden kaçmazdı.Kusura bakmayın. Bizim zenaat höyle « dir. Nerede bir pot var, küsur var görürüz. Ve pot kırmama- #a calhsiriz. Siz de öyleriniz. Lâ düzeltecek bir üü yoktur. Heole — kırdıklarınız sit- tin sene durur.İsterseniz e: i karıştırıp sizin cs zeteleri - tan şim larda oturanla n kırdıkları potları meydana Ama n gerek! Biz amız; halden anla - bes evvelki mo di görürsem utanı » ki de sizinki gibi modaya tâbidir, mevsime tâbi dir. Fransızca buna (dernier eri) yani son feryat derler, Ço- ğunuzu tanirım ; her akşam fer- yadı verirsiniz ve evde hırpalan- dığınız zaman da “bu sondur!,, iniz. Biz de öyleyiz, son mo- ve keseriz ve dikeriz. Ve in eski modalar hep son mo- nasıl eskiden dik- rimizi şimdiki modaya aye buluyorsak, sizin — eski- yazdıklarınız. da,- şim- den di modaya o kadar aykırı- dır. Bundan dolayı sakın u- tanmaym! Bir esnafta utanma başlayınca hapı yuttu demek- “Utanma, kazancın düşmanıdır.,, Bizim zanaatla sizinki ara » ki fark şudur ki, bizim ba- harlık, yazlık, güzlük ve kışlık l imimiz vardır v seneye deği « şir. Sizi ne zaman, neye bakarak değisir, belli değildir. Onun için çoğunuz moda falso- su yapar, Bununla beraber me- selâ bizde pantalon paçalarile | sizin diliniz arasında ne kadar yakınlık vardır! Uzalır, kısalır- lar, Lükin en büyük benzerliği omuzlarda görürüm. Biz na- sıl cılız, çelimsiz maşa gibi bir müşteriye pamuk doldurarak Bükreste ise, orkestr. Filar - monik şefi Jorj Jorjeskonun en büvük salonlarda en bü Üük Ü- kümet adamları kadar yüksek, belki bazılarınc n hat  da'ı yüksek, veri olduğu her fırsatta gözle görülen hakikattir. Öyle olmasa, Romen sanat - kârları içinde Maks gibi, Ma - dam Ventura gibi hattâ komedi | Franseze sosyeter olarak ken - dilerini kabul ettirmiş sanat iş- | çileri nasıl yetişir? | hleş!ıur “Jozef Şmit,, in bir !n?nsenfıde, bir yer alabilmek için, bir .hıl'tı evvelden şuna buna bahşiş vermeğe mecbur kıldıkt_an baska, tiyatro kapısı- na geldiğimiz baman gördük ki, zabrta, sanki kral Karol oradan geçecekmiş gibi, caddenin orta sından itibaren âyrıca tertibat almıştı. Tiyatro, müsiki, ne eseri olur sa olsun- büyük metropollerde çıkan her güzel sanat parçasmı, Rcmen. Kemen yakalar, sahne- sine koyar. Sahne ve salon eğ - lencesinin zenginliği, Avrupa ile Romanya arasında yalnız petrol değil, ayni zamanda sa - nat kültürünün de sık alış ver.. şinden ileri gelivor. Kübelik gibi bir keman kralı, Amerikaya gitmeden evvel, iki ” Bülyeşte de davil de gidip Romanyanın ikinci dere - ce bir şehri olan Kalasta, iki ke- man konseri vermeğe ayırıyor ve daha tahafı Kalas şehrinde de caldıklarını dinliyecek, anlı- yacak ve dakikalarca ayakta al- kışlayacak bir de dolu salon bu- luyor! Ali Naci KARACAN geniş atlet omuzları veriyorsak siz de böyle sıska, cılız hava - disleri şişirip ona mühim bir haber süsü verirsiniz. Şu fark- la: Bizde müşteri böyle olsun ister, sizde istemez. Olçü üzerine keser, dikeriz. Ölcü üzerine yazar, basarsın'z. (Hiç değilse öyle — yapar gibi görünüyorsunuz| Bizim esnaf arasında da her yerde — olduğu kadar rekabet vardır. Lâkin sizinkiler bulsalar birbirlerini bir kaşık suda boğ- mak isterler. Nedendir aranız » daki bu geçimsizlik. ?... Bizde bir pantaloncu ceket dik mez, ceketci pantalona el sür- mez. Siz de böyle yapsanız ne iyi olur! O zaman şimdiki gibi yazılarınızda hırtlambalık ol - maz. "i Bizim bir — iyiliğimiz vardır. Pahalı kumaşla pahalı, ucuz kumaşla ucuz köstüm dikerız, Lâkin sizin yazdıklarınız ucuz da olsa, pahalı da olsa gazete « lerinizi aynı — fiata satarsmız. (GĞün oluyor ki beş — kuruşluk gazetenizde on paralık mal bu - lamıyorum. | y Biz diktiğimizin, siz yazdığı - nızın altında ne — var bilirsiniz. Biz aştarımızı gösteririz. ama siz gösteremezsiniz. Sözlerimi açıklığıma bağışlayın. Bilir.m ki size nazım geçer. Şayet günün birinde gazeteci « likten rızkınız — kesilirse bizim dükkândan geçin; size göre bir iş var: — tevellemek ve ket kâğıdı. katlamak, Hoıçıp.kılın bayım, Kırk yıllık terziniz., *