26 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

26 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ald Bir kuyruklu yıldız y 30 sene evvel İstanbulun yaşadığı korkulu O günleri yaşamış bir İstanbullu anlatıyor: “ Beni bir daha bir kuyruklu SON POSTA den uzun günler yıldızın dünyaya çarpacağına zor inandırırlar. 30 sene evvel Haley yıldı- | Zının arzı paramparça edeceğine inandım da ba bamdan kalan evi satıp eğlence yerlerinde yedim ve o zamandanberi kiralarda sürünüyorum ,, Dün gece dünyamız Hassel kuyruklu) yıldızile karşılaştı. Ve çok şükür bu kar-| şılaşmanın kürei arzımız için kötü bir ne-| ticesi olmadı. | Halbuki ecnebi gazeteleri bu yakınlaş- manın dünyamız hakkında tehlikeli ola - bileceğini yazmakta idiler, , Dünyanın kuyruzlu yıldızlarla kar - şılaşması âlimler arasında daima münâ - kaşalara zemin olur» Ve her defasırda or” taya korku ve telâş verici rivayetler, de- dikodular atılır. Bu nevi korkuların en büyüklerinden birini dünya bundan takriben otuz senâ evvel geçirmişti Haley kuyruklu yıldızının arza çarpa cağı, dünyanın mahvolacağı, kıyamet ko- pacağı söylenmiş ve bütün kürei arz sa- kinleri böyük bir dehşetle bu çarpışma gününü beklemişlerdi. Bu yüzden birçok kişiler akıllarını kaybeltmişler, kendi * lerini öldürenler olmuştu. 30 küsür yıl evvel Haley yıldızının arza! Dün akşam kürei arzın Hassel yıldı -İ çarpmasının beklendiği günlerde Paris zile karşılaşması bize 30 sene evvelini ha- rasadhanesnde tetkikat tırlattı, (larca evvel hepimizin iştihası kesildi, uy-| O günleri ve o geceyi yaşamış olan in -' ku uyumaz, başka bir şey düşünemez ol- sanlarla görüşüp hatıralarını topladık. duk. Ben kendi hesabıma son bir buçuk! İşte anlattıkları: İay bir gün gözümü kırpmadım. Sinir ille - © Bayan Fatma Vehbi (Şişli): | ine uğradım. İstanbulda korku panik ha-| — Haley kuyruklu yıldızının düny: ini almıştı. Bütün dünyada da böyle ol - Şarpacağı söylenildiği zaman ancak yirmi duğunu duyuyorduk. Bu havadisin doğ - beş yaşlarında kadar genç bir kadındım. ru olduğuna inanan birçok insanlar evle- Henüz harbler, felâketler görmemiş oldu. riri, emlâklerini satıp ölmeden evvel yuz Rumuz için canımız pek kiymetli idi. Ga-| patlasın, çal oynasın yediler... Yıldızla zeteleri her gün kapışa, kapışa okutan bir karşılaşacağımız, çarpışacağımız gece ben | siyasi nutuk veya bir memleketin hari -| deli olacak kadar korkuyordum. Evde tai âlemden silinmesi gibi heycanlı hava-| rahmetli annem seccadeye oturdu. İnani- disler bulunmadığından gerek Avrupa ga'le ölmek istiyordu Benim çocuklarım o zeteleri, gerek bizim o zamanki gazetele-| zaman dörder beşer yaşında . On» İmin okuduğu Kur'anı rimiz kendi hallerine gö; bu havadisi ları erkenden uyuttum. Büyük bir korku ballandıra, ballandıra yazmağı başladı «| içinde başuçlarına geçip oturdura, Rah lar. Haley yıldızı çarpacak korkusile ay-' metli kocam şey umur etme! e. Yarın sabah «caba bir bahane uy dursam mı? Niçin?. Onun bu gezme masumane bir orzusundan ibaret. Kır makta re möna vur? Çabucak döneriz onun de yönlü olmuş olur. Yaz. bir an için canlanan ümidie rim aynanın önünde yeniden öldü..» Yen Nerimanın not defterinden: «Onu yakından görmemiştim. Ne asi yüzlü bir adam! Burada, etrafımı ku - şatan insanların arasında henüz böy - lesine rastlamadığımı kendi kendime itiraf ederim. Acaba (o neden? Ahmed ami olmasını isti - yorum. Yatın tabii kanunlarm hüküm . leri babamı da ben Ercan beye bü hususiyeti veren nedir? isi Bi! ri? Tanıdıklarımın içinde üni- versileyi bitirmiş, tahsilini Avrupada tamamlamış neler var! Fakat hepsine) <7 uzaklaştırdığı dikkat ediyorum da, Ahmeddeki his) man, eşim onun temizliğine, O derinliğine, © olgunluğı |“ VEFİNİ tutmalı - dır. Kadın her va . kit, birleviye koca - “a muhtac değildir. O bazan da evlâd zibi okşanmak, te - selli edilmek, hima - ve görmek ister. Bu ihtiyaçlarımı ileride kim takdir edecek? Tanıştığım; hergün berâber tenis oyn dığim, denizi hiç birinde rastlamadığımı görüyorum Arkadaşlarım: Lâmia, Nevin, Ayşe Beria, hepsi de o gençlere hayran ol - muşlar. Bütün emelleri onlardan biri tarafından beğenilmek, seçilmek ve © adama eş olmaktır. Halbuki, meziyetleri nedir? Genç - Jik!. Ah, o'ne kadar çabuk gecer. Ba bamın on yıl evvelki hali gözümün ö - nünde. Önce anneciğimi, sonra da beni ona bağlıyan kaf'iyen onun — gençliği değildir. Babamı, annem de, ben de iyi adam olduğu, hayatı anladığı, takdir ettiği, hayata serek kendi kendisi, ve gerek etrafındakiler için bir meha, bir gaye. bir kiymet verdiği içindir. Buraria, bu evde ne kadar rahatım. Gönlümdeki baba muhabbetine, bir de can. yoldaşı muhabbeti (o katabilsem, dünyanın en be#btiyar mahlüku ben 0- Jacağım. Ben de anacığım gibi, ideal a- dama rastladığım gün, kalbimin emel kapılarını örtık kapatacığım. Nererle ise virmi yaşıma geliyorum. Henüz böyle birisine rastlamadım. Herhangi bir genç ile hayata atılmak - tan korkuyorum. Her ikimizin de #be- mi adımlarımız, bizi hüsran ucurumu- Asla! Ne tuhaf! Bugüne kadar evlenmeyi aklıma bile getirmediğim hellde, şim - geldi? O.. mutlaka onun tesiri altın - dayım. Fakat, sevmiyorum. Kendisini iyi yakından tanımıyorum ki.. belki biraz sempatim var. Buda gevet (tabii bir şey. Ahmed Ercan taptaze (o simasının tepesindeki ak saçlarla bana gayet ori- jinal görünüyor. İşyüzünü bilmiyorum. Biraz vahşidir, hantldır gibime geli - yor. Ne yapsın? Ömrü, hep köylerde geçmis. Kitablarile. idealile.. ve belki Yazan: Yatıp uyumuştu, Ben bitişik odada anne - or, çocuklara bakıyor ve büyük bir korku ile kiyame - tn kopmasını bekliyordum. Pencereleri sımsık örtmüş, perdeleri indirmiştim, Bir takım gâzlerle boğulaca- mızı, zelzeleler olacağını, suların basa | cağını düşünüyor, ne bileyim ben buna benzer bin türlü korkunç şeyler bekliyor. dum. Kıyametin kopacağını beklemiyen bir; insanın böyle bir şeyin ne olduğunu ta- savvur etmesine imkân yoktur. Gece #-| İır, ağır geçiyordu. Sanki bir gecede bin! saat, her saatte bir milyon dakika vardı | Kâh ağlıyor, kâh eğilip eğilip çocuklâr rma öpüyor, kâh odanın içinde dolaşıyar- | dum, Kocamın uyuması ise sinirimi daha fazla bözüyor, onu lâkaydile, muhabbet- sizlikle itham ediyordum ve eğer yıldıza çarpmazsak ve eğer kurtulürsak adeti ondan boşanmağa karar veriyordum. Hal- buki işle ağır seyrine rağmen ni. hayet gece geçti, sabah oldu, Hiçbir şey) olmamıştı. Korkmayıp göğü seyredenler, ökte en ufak bir gayri tabilik sezmes | mişlerdi. Hepsi âlimlerin yalsmı idi 6 kas dar. © Emekli maliye memuru Bay| Faik: — Kiyamet Haley yıldızile kopacak) zannetmiştik. Asıl kıyamet ondan sonra“ ki harblerle koptu ya!.. Fakat biz o zamân derdsiz, işsiz, güçsüz insanlar... Bir ku” ruklu “yıldızı kendimize derd edirdik... O zaman ben henüz evli değildim. Baya- İ maş |hamama sokar, daima terte lara kurulatırmış. Üstün ğı bütün cihanın korkusu beni de aldı. Ben kendim o geceyi dör! beş arkadaşla Beyoğlunda geçirdim. O. meyhane senin, | bu meyhane benim o eğlence yeri senin,! bu eğlence yeri benim dolaştık, geceyi (Devamı 10 uncu sayfada) Biran için canlanan ümidlerim aynanın önünde yeniden öldü gülüp eğlendi -|de, tahakkuk etmiyen rüyalarla. Yukerıki satırları şimdi tekrar göz » den geçirdim. Bakıyorum da, onu mü- defaa etmişim. Ne salâhiyetle acaba? Birbirimize yabancı olduğumuz halde, ona karşı duyduğum alâkanın mahiye- tini kendi kendime izah edemiyorum. Ne garib! Bu gece kat'iyen uykum yok. Yarın sabaha da ona söz verdim, Hem de alaca karanlıkta. Kırlarda yürüyüş yapaca - gız. Benim bu teklifimi acsba nasıl te- lâkki etti? Ne der benim hakkımda”. Doğrusu, münasebetsizlik ettim. İhti - mal, babem da beni paylıyacak. Sor - malı idim, iznini almak idim. Cok fe - na oldu. Edebi Romanımız: 14 DAĞA GÜNEŞ Ercümend Ekrem Talu b p Temizii, bir şeyhefendinin Şeyh Ebusaid Efendi aslen İranlıydı.; Kanuni zamanında vatanını terkederek Şarkın ve bütün islâm âleminin en büyük bir fikir merkezi olan İstanbula gelip yer- leşmişti. Sadrazam Kalın Ali Paşanın kendisine gösterdiği hürmet ve alâka üze- rine de çok büyük bir şöhret kazanmıştı. Kalın Ali Paşa da aslen Bosnalıydı. Bos- nanın Braca kasabasındandı. Süleyma » nın meşhur gözdesi ve sadrazamı Pargalı İbrahim Paşanın kâhyası Ceşte Bâlinin akrabası olduğundan küçük yaşında sa - raya alınmış, zamanına göre mükermmei bir tahsil ve terbiye görmüş saraydan kapıcıbaşılık ile çıkmış, Yeniçeri ağası, Rumeli beylerbeyisi olmuş, sonra vezirlik rütbesile Mısır valisi, İstanbula çağırıla - rak ikinci vezir, sadrazam Ahmed Paşa - nın idamı üzerine de veziriâzam olmuştu. Uzun boylu, gayet şişman, fevkalâde şa- kacı bir adam imiş, Şişmanlığı o derecede imiş ki, kendisini taşıyacak at bulunmaz- Kahn Ali Paşa, Şeyh Ebusaide, ilim ve fazlından ötürü ne kadar hürmet e - derse, şeyh efendinin adeta delilik dereci dam olmasından islilade ederek kendisi. ne sık sık muziblikler yaparmış. Şeyh efendi, kendisine aid eşyaya asla| el sürdürtmez imiş. Hizmetçilerini sık sık| giydirir, kendisine bir şey tutup verecekleri zaman da, ellerini, gözünün önünde gidir gıc yıkatır ve çarşıdan yeni alınmış havlu - başına el do - kundurtmaz, el elek öplürtmez, hünkâr dahi olsa el etek öpemiş söylermi Kürklerin tüyleri arasında daima pislik bulunacağını kabul eden Ebusuld Efendi ömründe kürk te giymezmiş. Şeyh efen - dinin bu itiyadlarınıı yakından bilen Kâlin Ali Paşa, tutmuş bir gün kendisine en kıymetli cinsinden nefis bir samur kürk öndermiş. Şeyh efendi kabul etmemek dereden su get sadri ansssnihanezase0nss0bene 00001 00hü4e me900nsapaaneğineşyazstaşie asomounnoyazsumnanayszma0idi (“Son Posta,,nın tarihi bahisler muharriri yazıyo” TARIHTEN SAYFALAR Şeyh Ebusaid'in kürk hikâyesi merakını delilik derecesine çıkaran başına gelenler ge . | gkdlar konağa gelir. Çırılçıplı zam ağalarından kürkü getire pi nın kabul etmesi hakkındaki için kürkü kabul etmişti. Fakat vi la da kalmıyordu. Usülen kürkü e ve sadrazamı ziyarel ederek teğf zer paşanın gönderdiği samur kürkü ineğe kalktı, ra, konağınm, hiç kimsenin 8! madığı bir taraçasına astırttı VE havalanması için tam üç ay #8 gifi H neş çıktı, kaskatı kavruldu. mizlendiğine kanaat getirdi. gr rine dervişlerinden birini çağırd” Hiç kullanılmamış bezler ile konağının divanhanesinde kürkü”) vişe silktirir. Derviş, kürkü bif 3 inden işkence gören kürkün PE bir güderi kalır. Diğer tarafta “gi kürkün bu kadar kılı - milyonla” konağın her tarafına dağılır. di de, BE Paşaya, hem de kendisine ağt'4 savurur. Şimdi ne yapsın?! Evli Tur, akşama kadar hüngür hüngüf ğini düşünerek uyumaz, Ertesi kenden bir adammı ırgad pazariN$ Tir. ELi tane ırgad tutar. Tutar ep hiç bir hastalık bulunmaması 16/74 tepeden tırnağa muayene edil hamama sokulurlar, yıkamıclaf Sİ VA ipliğe dışarı çıkarılır. Konak silinip süpürülür, eşyanın üzerind, kılları birer birer toplanır, Ali rar edince, hamisinin gönlünü K mek lâzımdı, Bunun üzerine # Evvelâ birkaç defa sabunla yı Kürk, yağmur yağdı, sırsıklam NY rini gözünün önünde birkaç çırpar çırpmaz, üç aydır şeybif z yü varsa dökülür ve dervişi elini Bunu gören şeyh efendi de, Bütün gece de konağını nasıl te? nun da kaydı şartı var: Evvelâ vablar giydirilir. Konağın istediği olur. Şeyh efen gönle) — Amma, ekseriya sizi hetine çiderken görüyorum. 1 — Pek ender. Çok defa da yö dan döndüğüm. oluyor. gi Viran ve bomboş evin alt ğında, her ikisi de ayakta öV v Bir bahane bulsam mı? Hele sabah ol - sun da bir şey uy - durması kolay. Ra - hatsızım, çıkamıya - cağım diye haber gönderirim. ücen - mez mi amma? Benim hatırım için erken - den kalkacak. bel - de Ne Ahmed Ercan: «Oti yg ğe cesaret ediyor, ne de gen yere ilişiyordu. p — Bakın! Köpeğim size Eğ gibi, yüzünüze husumetle — Neden, bilmem, / sever, cnbucak bana alışırld” da, sürülerin yanıbaşından geçerim; çoban köpekleri bana salmaz. — Sizde şeytan #1 ver Gülüştüler. Neroru v sarfettiği bu Söze birderb78 muş gibi, kızarmıştı, &i de yarm — başka bir tarafa gidecek - t.. randevusu var - dı da, hepsini bana feda etti, Nasıl ede- yim? Hele sun.. Lâkin düşünüyo - rum da, onunkisi de yaşamak değil. İn - sap yapayalnız, sev- gisiz, arkadaşsız nasıl yaşar, seneler - cer! Kalbi çök hassas mı?. iztırab mı düyüyor?. A! Neme lâzım? Benim hiç bir şe - yim olmıyan bir adama karş: bu türlü alâka göstermem kadar manasız iş ola- maz... sabah ol - Bu halinden eğimi — Rahatsız mi ettim, muallim Beyefen- di? — Yook! Çoktan hazırlanmış, izi bekliyordum. Hava da ne kader güzel, değil mi? Çok isabet ettiniz de beni bu sabah çıkmağa, yürümeğe teşvik etti - niz. Kendi kendime cesaret edemiyo - rum, — Gidelim mi? — Nasıl isterseniz. Kİ, — Güneş gökyüzünde. YONE yola çıksak, daha iyi ederi. ği Uzunçayırda altına sığındı dl bulamıyâcağız. “al — Haydi, öyle ise çıkalı” bakalım önümüze! | Köyün yarorı yumru #9 K kıra doğru gidiyorlardı. * bir özenti belli etmiyen gb ile, bir gün evvelisinden N daha cazibdi. Sert sr Tak becaklarile serbest a 0 du. Arkasındaki keten blu? ye plise eteğinin içinde mun te idman ve terbiye gördük, e l tiren vücudü genç kızlığını. gi i i ini muhafaza etmeki “i Ahmed Ercan, sık sık, bii tide kalarak, ona, hoş bif pi) der gibi bakıyordu. — Ne için geri kayıyor y birde, böyle? » e — Benim ayaklarım Ss mi? Aralarında, en az çeyr” bir fark var. çare

Bu sayıdan diğer sayfalar: