Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a gd 5— İstanbul - Ankara yolu U Yazan: Muhittin Birgen h stanbül ile Ankara arasındaki demir- | l yolu muvasalası artık bu memleketin ihtiyacına kifayet edecek halde değildir. Birkaç sene daha geçerse, nüfusu daha fazla artacak olan Ankara arasında ğidip gelme ihtiyacı bugünkü “demiryolu ile tatmin edilemez. Edilse bi- le, bu, iki merkez arasındakı hareketı teş- “wik edici bir şey değildir. Güçlük ve pa- “halılık, hareket inkişafına mâni olacak - Sir. — Mevcud yol, daha şimdiden içinden Çı- “kılamaz müşküller içindedir. Tek hatlı bir demiryolu üzerinde büyük süratler temin edilemez. Edilse bile, bu, ancak “fevkalâde bir şey, bir nevi lüks olur. Bu- mm için fazla ücret istenecektir. Halbuki, yaye. hem sürat, hem de ucuzluktur. Bu- gun ekspres ka'tarları, tren için, batak - lıklar için bir takım zamlar alıyorlar; Ö gürati arttırdığımız zaman bu zamların nisbetleri de artacak'tır. Bir takım tren- “ler, Ankaradan ve Haydarpaşadan lüzu- 1cımuıdu:ı fazla dolmuş olarak harekete — başladılar. Tek hat olarak, bugünkü hat, “azami küdretini gösteriyor, demektir; “ikinci bir hat mutlaka lâzımdır, :* Bu ikinci hattm da inşası hükümetçe /— kararlaşmış gibidir. Bolu üzerinden geç- “mek üzere Ankarayı İstanbula ikinci ve “dahı kısa bir yolla bağlamak fikri masa- “nın üstüne könülmuş bulunuyor. İyil Fa- O kat, acaba, böyle bir demiryolu yerine, Fifkî merkezi birbirine asfalt veya beton *bir otomobil yolu ile bağlamak daha iyi f’bk fikir olmaz mı? Belki de bu fikir ü- Özerinde şimdiye kadar düşünülmüştür; —fakat, zannediyorum ki, bu bahis kâfi de- n"ı'ecede tetkik edi'miş değildir. *.* * v Eütun dünyada bu, otomobil yoru bu- p, gün büyük bir rağbet içindedir. Ttalyada bsşlıyan, Almanyada en yüksek inkişaf üerecemm bulan bu nevi yollara Rusya- Ğa da rağbet arttı. Amerika bu yollara |!ındı demiryolundan daha fazla ehem- "'miyet veriyor. İran, geniş bir otomobil ;ol projesi hazırlıyor, Acaba biz neden y dolayı bunu ihmal ediyoruz? — Hatıra gelebilecek ilk manta benzin - /— dir. Fakat, İtalya da, Almanya da benzin ş.bıkımmdan dünyanın en züğürt memle- &?ülerl oldukları halde kuvvetlerini bu /|yollara çevirdiler. Hesatb etmesini çok Lgiyl bilen Almanya, benzinsiz ve büyük 'bi:r kömür memleketi olduğu halde mu- ' mam otomobil yolları için müuazzam pa- yalar sarfetmeği demiryölu inşasına ter- tcm ediyor. Esasen, bugün kömüre ve Hnyite sahib memleketler için benzin %meselesinin ehemmiyeti — kalmamıştır. Benzini kömürden doğrudan doğruya çı- Fhmık kabil olduğu gibi, meselâ, Si - “I&htarağa elektrik fabrikasında yapılacak bazı tadilât sayesinde Ağaçlının adi lin- yiti He hem İstanbula ucuzca elektrik ' Vvermek, hem de bir taraftan kenar mah- ,.ınl olarak mü*emadıyen benzin, makine 'ynğı vesaire veâsire almak işten bile de- /— ğildir. Fen, bugün bu işleri bu kadar ba- "Flîtleştirm.ştır Şimdiye kadar petrol a- nımıık için sarfettiğimiz milyonları bu * nevi işlere tahsis etmiş olsaydık bugün memleketin hayli benzini olurdu. Şu halde benzin mesle değildir. Acaba, Hiğer bakımlardan otomobi! yolu ile de- wmh'ynl'u arasında ne gibi mukayese ya- îpıııbüir’ Umumiyetle bugürün hesabları, mali-| %yet bakımından da, işletme bakımından —da, yolun bakımı itibarile de hep otoma- “bil yolunun lehindedir. İstanbulu Anka- h:aya bağlıyacak ve 400 kilometreyi geç- “miyecek olan bir otomobil yolu, bu me- “safeyi otomobiller için beş saate kadar jİndirebilir. Otobüsler için 6-7 saat kâfi | gelir. Bugün bu 400 kilometre mesafeyi, bugünkü yüksek vergili benzin fiatlarile, 300 kuruş benzin masrafile katedebilecek kotomobiller vardır. Bu paranın yarısın - Tdan fazlası da, yalnız benzin Üzerinden, devlet için bir vergidir! i* mobil ve otobüs katarlarile — yapılacak nakliyatı da ayni derecede ucuz ve dir” K (Devamı 10 uncu sayfada) ğ ile İstanbul | - Bu yol üzerinden tahrik edilecek oto-| J',ahat olur. Âyni yol üzerinden eşya nak- | Tiyatı da muvaffakiyetle temin edilebi - || Henüz çocuk denflecek yaşta mahkemeye, vevya hapishsneye düşmüş olan bedbahtların mazilerini a - , Taştırınız, ekseriyeti &ile muhitind2 zulüm ve istibdad al . tında yetigmiş olanların teşkil ettiğini görürsünüz. ıslahhaneye gösteriniz, Çocuğa karşı fazla şiddet az tesir yapar, çocuğa terbiye | ve çalışkanlık vermez, bilâkis omu terbiyesix, arsırz ve ah - lâksız yapar, Üstelik ruhunu da karartı:-. Bilâhare büyü - yünce onu bu tarzda harekete sevkeder, çocuğa gnhryüz Nevyorkun Profesyonel Güzel mankeni Nevyorkta mogellik eden bu genç ve güzel kızın profesyonel modeller cemiye- ti azasından olduğunu anlıyan patronla- rı, har zaman beğendikleri, daima taltif edegeldikleri sevimli artisti, «Sen artık işe yaramazsın, kalçaların çok geniş, göğ- sün istediğimiz ölçüde değil!» diyerek iş- den çıkarmışlardır. Genç model, bir sui- kasde kurban gittiğini iddia ederek, mah- | kemeye müracaat etmiş ve davasını an- latırken beraberinde getirdiği şerid met- re ile kalçalarını ve göğsünü ölçmüştür. Yeni Papa düşüb kolunu incitti Giornale d'İtalia gazetesinin yazdı - ğına göre yeni Papa, radyoda ilk kon- feransını vermek üzere Sistin kilise - sine giderken düşmüş ve kolu incin - miştir. Üç ayaklı merdiveni — inerken ayağı kayan Papa, boylu boyunca yere uşanmış, sağ kolunu da şiddetle mer- mer döşemeye çarpmıştır. İnadcı bir Yugoslavyalı Genç bir Yugoslavyalı hiç bir lâkırdı letmeden 20.000 kilometrelik mesafe kate- deceğini' 650 dolara bahse — tutuşmuş ve bahsi kazanmıştır. Her istediğini yazı ile ifade eylemiştir. Fakat Mmasrafı kazancı- nın fevkine çıkmıştır. | cih ederim!» diyor. d Hergün bir fıkra : Sen de benir;—gibi yap Eski sadrazamlardan biri tebdili kı- yafet etmiş. Bir kahveye oturmuş, ve tam o kahvede oturduğu zaman kendi arabast Büabıâliden çıkmış, süratle caddeden geçiyormuş. Kahvede bulu- nan herkes: i — Sadrazam geçiyor! Diye ayağa kalkmaşlar. Tebdili kı- yafet etmiş olan sadrazam tabit kalk- mamış. Yanında duran dürtmüş: — Ben de sadrazâm denilen şu eşek herifi hiç sevmem amma, başıma bir belâ gelir diye ayağa kalkıyorum. Sen de benim gibi yap! ha P J Nevyorkun tabancalı Şık kadını Bu bayan Âme- - rikalıdır. Gelinlik çağını aşmış olma- sına, yani 35 ya- | şında bulunmasına rağmen, gene de evlenmeğe yanaşk mamaktadir. — Neden evle- necekmişim, — gül gibi bir mesleğim var. Sayesinde key fime göre yaşıyo- rum, Bir tabanca- yı ve bir çift ke- lepçeyi bir evlen- me defterine ter. Bu bayan, Nev- york polis müdü- riyeti sivil taharri memurudur. — Yıl- lardır bu işte çalış- maktadır. Şimdi de Londrada bulun- maktadır. İki me- mur arkadaşile, A- merikan tebaasından hırsızlık suçlusu bir karı kocayı Nevyorka götürmekle tavzif edilmişlerdir. Genç bayan mahir bir ni- şancıdır. Birkaç kere de silâhını kullan- mıştır, Matmazel Şanli modern her genç ka- dın gibi süsüne, giyimine ziyadesile e- hemmiyet verir. Dudakları boyalı, par- makları manikürlüdür. Senede de hükü- metten 7 bin lira para alır, sekiz yıldan- beri polis hizmetinde bulunmaktadır., Bir SUREUTANUKUUGUUR UNU NU UKUNU YURUUKGUNUCUN UU EGR K UNUN GUU UUU GU CURURENSEMARE A Amerikalı Yaman Bir timsah avcısı Mister Ross Amerikalıdır. — Florida Zahife Enstitüsü için canlı timsah ya - kalamakla maruftur. Alnında bir elek- trik lâmbası takılı olduğu halde gece - leyin sığ nehir yataklarına dalar, su - yun altında da iki buçuk dakika dura- bilir. Resimde avcıyı 3 metre boyunda bir timsahla boğuşurken görüyorsunuz. Çaldığı paralardan bir kısmını sahibine gönderen bir hırsız Amerikada hırsızın biri, dalgın bir va- tandaşı çarpmış, kısmetine bu çanta için- de 240 dolar ile 50 İngiliz liralık bir kâ- bu 50 İngiliz liralığı sahte sanarak, çan- ta ile birlikte sahibine yollamıştır. Verem öpmekle başlarmış ! Latviya belediyesi öpücüğün verem si- rayetinde en büyük âmil olduğunu düşü- nerek, sokaklara büyük afişler astırmış- tır. Bu afişlerde şöyle yazılıdır: «Kimseyi öpmeyiniz, kendinizi öptür- meyiniz!... Verem öpmekle başlar!...> m çok yararlıkları görüldüğünden mütead- did madalyalar almıştır. Yirmi beş sene hizmetten sonra da 160 lira aylıkla teka- üd edilecektir. fetmiş: kete sigorta ettirirler. ISTER Bilirsiniz ki sigorta kumpanyaları mühim angajman al- tına gircikleri zaman kendi rizikolarını da bir ecnebi şir- Bahçekapı yonıgınında sigorta kumpanyalarının takriben (4,7) milyon liradır, Bizim arkadaş hesablamış: — Bu miktarın bir buçuk milyon lirası Avrupaya sigorta İNAN, İSTER İNAN, : Bazı felâketlerin istifade edilecek taraflar: da olur der- ler. Bir meslekdaş Bahçekapı yangınının bu noktasını keş- İSTER gelecektir, diyor. zararı İSTER edilmiştir. demek oluyor ki şimdi Avrupşâım memleketi « mize bir buçuk milyon İiralık serbest döviz, serbest para | Biz biliyoruz ki yerli sigorta kumpanyaları gibi Avrupa sigorta kumpanyeları da sözlerini tutarak, borçlarını ödi- yeceklerdir. Fakat bu parayı İstanbulda bulmak mümkün İken, arkadaşımızın söylediği gibi Avrupadan İngîliz lirası, Amerikan doları, Fransız veya İsviçre frangı gibi serbest döviz halinde göndereceklerine: İNANMAI! İNANMAI! ğıd para çıkmış. Fakat, hırsız cenabları | Sözün kısası —— sın—— İ Süiunldrda kolaçan | E. Talu uhtelif gazete sütunlarında in, san baziı öyle havadislere, cüma lelere, tabirlere rastlıyor ki bunlardan her birini alıp ta bir fıkra mevzuu yapak maz, lâkin ayni zamanda da kıyıp geçek MezSsiniz. * Meselâ mahud Gandinin yeniden oruca başlamış olması.. bunu - gazetelerimiz, sanki havadis kıtlığında imişiz gibi der « hal sütunlarına geçiriverdiler. Amma, |ajans vermiş imiş!. Ajans, bize taallüku olmadıktan sonra her duyduğunu kendi bültenlerine basan, günde; bilmem kağ servis, başka türlü ne ile dolar? Tabil böyle saçmalarla, Gandi oruca başlamış ta bütün Hin « distâan heyecan içinde imiş. Allah, Hind« lilere akıl, fikir versin! Kadınların za « yıflama modası çıktı çıkalı, aşağı yukarı tane Gandi var da hiç birimizin, alimal- lah kılımız bile kıpırdamıyor! * İspanyada, hükümetçilerin hâlâ mu » kavemet hazırlığında bulunmalarına, ni« haf zaferden bahsetmelerine şaşıyorum. Arnavudun teravi namazı gibi iş iddiaya bindi galiba? Fıkrayı hatırlar mısınız? Pek hoştum. Ömürlerinde teravi nedir bilmiyen iki Arnavud, bir ramazan gecesi dağdan! şehre inmişler. Bakmışlar: Camide müt- hiş bir kalabalık. Bindikleri katırları şa« dırvanın parmaklığına bağlayıp içeriye dalmışlar. Biri ön safa kadar sokula « bilmiş; öteki 'sr geride kalmış. Namaza başlamışlar. Bir rekât.. beş rekât.. on re« kât.. on beş rekât.. öndeki Arnavud baks mış, bu namazin sonu gelmiyor. İmamın kasdına hamlederek kızmış. Dönmüş ar« kadaki arkadaşına seslenmiş: ı — Hoy, mori Beyrâm! Sen katırlâra mukayyed ol. burda iş iddiaya binmişdir lbre edepsız imamlen! Ya o çatlıyacak, ya ben İSŞ Bu İspanya işinde de, anlaşılıyor ki, ya, | Franko çatlıyacak, ya hükümetçiler. Am- 'ma, veziyetin kimin alt olacağını çoktan gösterdi, * Şimdiye kadar, hiç bir maçta sırtı yere gelmiyen bizim emektar matbuat futbol takımı geçen Pazar Pera takımına mühim bir farkla mağlüb olmuş. — Ne dersin bu işe? diye soran bir ar-. kadaşıma cevaben: — Hiç! dedim. Kabahat bizimkilerde, Bu oyuüna girişimizden önce tarih kitabu larını biraz karıştırmış olsaydiılar, «Pes Ta» nın Osmanlı imparatorluğunu batı « ran âmillerden biri olduğunu öğrenirler ve böyle netameli isim taşıyan bir ta » kımla tutuşmazlardı, Hem niçin Pera takımı?. Onu da anlı« yamadım. Beşiktaş stadyomuna (Şeref) adını çok görüp refetmeğe kalkışan zilhı niyet bu hortlağa nası! tahammül ediyor? * İ «Ben musahhihzadeyim, derdime yoli tur çarel»s Bu, tasarlamakta olduğum süzinâk bin şarkının ilk mısraı olacaktır. Filhakika, mürettib ve musahhih arkâa« daşların bana yaptıkları azizlikler ta « hammül edilemiyecek raddeyi bulâv. Bis Hiyorsunuz, bu gazelede benim bir româas nım intişar ediyor. Gün geçmez ki bu « rada bana bir saçmma söyletmesinler. bir gülünç, yahud ki feci tertib ve tashih ha« tası geçmesin. (Devamı 10 uncu sayfada) - 1967 OARBLaer Kasım 122 Rasmi sena 1939 PERŞEMBE | İMSAK D, 17 4 4A 35 Muharrem hepimizin evlerimizde bir veya birkaçi