9 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

9 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ear üsİ Üt . B Bi M Çı e _İı “gemide bir ziyafet vermişti. BON POSTA Dunizetlik tarihimizin meçhul kalmış sayfaları (Başltarafı 9 uncu saşfada) Paşa da: — Pek makul, güzel tedbirdir! Dedi. Hemen hazırlıklar başladı. Kal- yondakilerin bundan haberi olmasın diye li:zıle kapıları kapandı. Baskın ertesi ge- ce yapılacaktı. Kalyonun bulunduğu li- İmanın ağzını tutacak tüfekendazlar he- men o gece hareket ettiler. Fakat kal- yondakiler de gafil değildiler. Tüfeken- 'dazları görünce demir aldılar. Sabaha ikarşı muvafık bir rüzgârla yattıkları li- amandan çıktılar. O gece baskınr yapacak “âki gemiyi yakatadılar. Birini batırdı- lar. İçindekiler karaya döküldü. Fransız şaykasını da zaptettiler. Kıbrıs paşasının evvelce esir edilen bü- yük oğlu Ali Bey, bir kara bıyıklı şeh- baz yiğitti. İçkiye, çalgıya ve civanlara müptelâ idi. Babası kendisini asla sev- mezdi. Ali Bey ötedenberi korsanlığa, le- vendliğe âşıktı; esir edilince: * — Ben de sizin gibi korsan levendim! ! Diye soyunmuş, gemici esvabı giymiş idi ve gemideki levend!erle işrete başla- mıştı, koynuna da bir Maltız civan bul- muştu. Bu son cenkte herkesten fazla ya- varlık göstermişti. " Kıbrıs paşası baskın yüz karalığını i- ince hüngür hüngür ağlamıştı. Zin- Gdancıyı serbest bırakmış'ı. Paşanın ağa- ları Zindancı kaptarı ile dört arkadaşına bir su başında parlak bir ziyafet vermiş- ler, gönlünü almışlardı. O da kendilerine AL Bey müstesna, diğer dört esir serbest bırakıl- mış, Zindancı kaptan paşanın küçük oğ- huna bir cevahirli kuşak ile bir cevahir Yyüzük hediye etmişti. Ali Beyin gemide kaldığını öğrenen — Korsanlık onun gibi sarhoşa boyun- ca biçilmiş kaftandır!. demişti. Zindancı kaptanın Tunus bayrağı çek- miş olan korsan kalyonu Kıbrıstan kalk- maş, 3-4 gün sonra Dimyat sularına gel- — gişti. Orada uzaktan bir yelken gördü - ler. Zindancı: — Bu sularda yalnız kalyon gezmez, me Ber ki korsan ola! Dedi ve dürbün ile bakarak derhal ta- nıdı: — Malta kalyonudur, filân kalyondur! Zindancının kalyonu derhal bu gemi| Üzerine yürüdü. O gün kuşluk vaktinden akşama kadar bir deniz cengi oldu. Her birinden üçer yüz top atıldı. Akşam de- niz kabardığı için cengi erteye bıraktılar. O gece Zindancı: — Bu gemiyi top ile zaptedemeyiz. An- cak catarak dalkılıç zaptederiz! Dedi. 80 tane dalkılıç yiğit ayırdı. ' Sabahleyin erkenden Malta gemisine Hücum ettiler. Zindancı: — Yürüyün evlâdlarım!.. Ümmeti Mu- Hammed kardeşler!. Benim adım Mah- muddur!.. Yürüyün kardeşler!.. Diye bağırarak atıldı. Allah Allah ses- leri gemileri sarstı. Türkler Malta ge- misine bir sel gibi boşandılar. Paşazade 'AlI Bey etrafındaki levendlerle top am- barını zaptetti. Çok geçmeden de bütün gemi zaptedildi. Geminin ambarında 13 müslüman esir vardı, kürtarıldı. Burlardan 11 i Tunus 'yoldaşları idi. Bir ay evvel Tunustan Sa- kıza peşkeş gemileri gitmişlerdi. Asılları Kuşadalıydı. Vatanlarını — özlemişlerdi. Kaptanlarından izin alıp Mehmed kap- tan adında bir reisin gemisine binmişler, Kuşadasına giderken Maltalıların eline düşmüşlerdi. Malttalılar, Mehmed kapta- nın gemisini Patnos adasına götürüp- bir Ruma satmışlardı. Maltalılarla bu son cenk pek çetin ol- _ muştu, Onların hemen hepsi kılıçtan ge- girilmişti. Fakat Türklerden de 12 şehid vardı. Bunların araşında Bayraktar Ka- ra Veli de bulunuyordu. Zindancı kaptan Kara Veliye çox ağladı. Onun cesedi de- nize atılırken gemide hazin bir merasim yapıldı. Köle Yusuf iki yerinden yara- lanmış, söl gözünü kaybetmişti. Paşaza- de Ali Bey omuzundan yaralanmıştı. Zindancı kanptan Dimyat önünden doğ- ru Patnos adasına gitt!, Orada Mehmed kaptanın gemisini geri aldı ve kendisine _v_eîdi_ Kendi kalyönunu kalafata çekti. Kalafat işinden sonra Kuşadasına vardı. l11 Kuşadalı dünya gözü ile memleketle- rini gördüler. Zindanet Mahmud kaptan Kuşadasından 400 yiğiti kendisine levend yazdı. ÖOradan Sakıza gitti. Sakızda Tu- nusg gemilerile buluştu. Dört gemi baş- tanbaşa donandı. Gemilerde nöbetçiler bırakılıp bütün gemiciler karaya çıktılar. Adanın o meş- hur sakız ağaçlarının altında, Sakızlı ci- vanların ve dilberlerin elinden en nefis Sakız rakıları içerek kuzu kebabları ye- diler ve tam üç gün üç gece azim ziyafet- ler tertib ettiler. Sakızdan Tunusa döndüler. Mesina su- larında iki Malta gemisine rasladılar, Bu iki Malta gemisi, Zindancı kaptanır ma- cerasını haber almış, onu arayıp yakala- mağa çıkmıştı. Mattalılar Tunustan iki geminin Sakıza gittiğini biliyorlardı. Şimdti karşılarında dört gemi görünce, bunları Felemenk tüccar gemileri san- mışlardı. Zindancı ds bunun farkına var- r:uş. hemen bir Felemenk bayrağı çek- mişti. Fakat gemiler iyice yaklaşınca, he- men Tunus bayraklarını çekmişler ve Maltalılara saldırmış'ardı. Her iki gemi- yi de derhal zaptetmişlerdi. Maltız kap- tanlardan biri islâm olmuş, Ahmed rTeis adını almıştı. Gemilere Tunusta parlak bir istikbal merasimi yapıldı. Tunus ocağı birdenbi- re parlamıştı. Paşazade Ali Bey Dimyat îsularm'd*a zaptedilen ilk kalyona kaptan oldu. Kuşadalı Mehmed kaptan da yanı- na başreis verildi. Bundan sonra biri Zin- dancı Mahmud Kaptanın, biri Paşazade Ali Beyin, biri de dönme Ahmed kapta- nın idaresinde bulunan üç kalyon birbi-|* rimr'den tam 3 yıl hiç ayrılmadılar. Tunus bayrağını Akdenizde şan ve şerefle dal- galandırdılar. Nihayet Tunus paşası öldü. İstanbul- dan Tunusa vali tayin edilen devletlü haris bir adamdı. Mahmud kaptanın şöh- retini çekemedi. Eğer istemis olsa Tunus paşalığını bile alabilecek kadar kuvvetli olan bu adamı zehirlemek istedi. Zindan- cı bu suikasdi haber aldı ve gizlice Tu- nusu terketmeğe karar verdi. Tunus pâa- şalığında gözü yoktu. Çünkü bir ay öe- | nize açılmasa deli olurdu. Bir gün üç büyük kalyon, her birinin içinde 200-300 seçme dilâver yiğitler Tu- nus İHmanından «gazaya gideriz»> diye kalktılar,. Liman ağzından Zindancınım gemisinden bir filika indirildi. Bütün Tunus halkı kendilerini teşyie — gelmiş, İiman boyuna dizilmiş, kalyonları seyre- diyorlardı. Filikayı görünce merak etti- ler, önce bir şey unutulduğunu zannetti- ler. Fakat filikadan üç büyük Tunus sancağı çıktı. Zindancı kaptan Tunustan ayrılıyor, sancakları da paşaya geri ve- riyordu. Şehri feryadlar, hıçkırıklar kap- ladı, Üç kardeş kalyonlar da Cezayir yolu- nu tutmuştu. Cezayir limanından kalyon- ların sancaksız geldikleri görülince me- sele anlaşılmış, şehir baştanbaşa donana- rak ve bütün şehir halkı da sahile dola- rak Zindancı ve arkadaşları istikbal edil- mişti. Köle Yusufun efendisi Elhaç Abdur- rahmana yazdığı uzun bir mektubun bir el yazması kopyasından naklettifim bu sergüzeşt- burada bitiyor. (*) Ne kadar yazık ki Yusuf, Mahmud kap- tanım menşeinden hiç bahsetmediği gibi akıbetini de kaydetmiyor. (SON) Reşad Ekrem (*) Köprülü kütübhanesi, Fazıl Ahmed pasa kitabları. Numara 214 Sözln kısası (Baş tarafı 2 neci sayfada) Hayranın hayvan, (ilâmaşallah) m eli maşalı çıktığı vaki olduğu gibi, 65 inci tefrikanın üçüncü sütununda: «Neresi çocuk? İyiden iyice kaşarlan - miş... ve ilâahirihi» olması lâzım gelen se kizinci satırı ene tarafta yeni devletha - ne?» şekline kalbetmişler, gene 66 ncı tefrikanın dördüncü sütunünun 23 üncü satırındaki güfte kelimesini cübbe yap- mışlar.. Ekrem Beyin cübbesi!, Zavallı babacığım! Ölümünden 25 yıl sonra sana cübbe mi giydireceklerdi? Erzincan Belediyesinden : Belediyemizin 108 lira ücretli veterineri münhaldir. Lâbarotuvar işlerinden anlar bir Veterinerin tayini için belediyemize müracaat etmeleri, «1312» RADYO Türkiye radyo diflizyon postaları Ankara radyosu —— DALGA UZUNLUĞU 1690 m, — 188 Kes. 1M0 Kw. TAĞ. 19,74 m. 15105 Kes. 20 Kw. TAP. 91,70 m. 9465 Kos. 20 Kw. PERŞEMBE - 9/83/39 12.30: Proğram. 12.35: Türk müziği - PL 18: Memleket saat âyarı, ajans, meteoroloji haberleri. 13.15 - 14: Müzik (Karışık proğ - ram - Pl.) 18.30: Proğram. 18.35: Müzik - (Şen oda müziği: İbrahim — Özgür ve Ateş böcekleri). 19: Konuşma, 19.15: Türk müzi - B1 (Fasıl heyeti). Celâl Tokses ve arkadaş - ları. 20: Alans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fint). 20.15: Türk müziği, Çalanlar: Vecihe, Fahlire Fersan, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun. Okuyanlar: Müzeyyen Se - nar, Mahmud Karındaş, | — ...i - Kür dilihileazkâr peşrevi. 2 — Suphi Ziyanın - Kürdilihlcazkâr şarkı: Bahçenizde bülbül ol sam. $ —- Osman Nihadın - Kürdilihicazkâr şarkı: Akşam güneşi kalmalı. 4 — Boğusun- Kürdilih/cazkâr şarkı: Güller açmış. 5 — A- rif beyin - Kürdilihicazkâr şarkı- Bir hâlet ile süsdü yine, & — ... ... « şam olur güneş gider T — Refık Fersanın - Hüseyni şarkısı: Sabah güneş doğarken. 8— Refik Fersanın - Hüseyni şarkı: Gözlerim - den gitmiyor yanaklarının alı. 9 — Refik| Fersanın - Hüseyni sarkı: Ay doğar sini si- ni sevmişim birisini. l0 — Türkü - Sarardım ben sarardım. 11 — ...... ... - Baz semaisi. 21: Memleket saat —üyarı, 21: Konuşma. 2115: Esham, tahvilât, kambiyo - nukut bor sası (İlat). 21.25: Neş'eli plâklar. 21.80: Mü- zik (Kücük orkestra - Bef: Necib — Aşkın). 1 — Walter - Dans eden kuklalar (Fokstrot). 2 — Nlemann - Zenci dansı, 38 — Jones - Geyşe öperetinden potpuri, & — Chopin - Noktürne. 5 — Leopold - Yeni dünyanın 068- ki şarkıları. 6 — Lineke - Eğlencel — marş. T — Pachernegs - Viyananın cazibesi. 22.90: Müzik (Soli ve Lider - Pl.) 23: Müzik (Caz- band - Pl.) 23.45 - 24: Bon ajans haberleri, hi varmh proğram ııııı Hayatım: Bizde Operetin tarihi (Baştarafı 8 inci sayfada) dir. Çalışma işidir. Bu yüzden bizde ope- retler tutunamıyor. Sebebi himayesizlik- tir. Çekilenlerin yerine konacak adam bulamayışımızdır. Operet san'atkârı tar rafından sahnemiızin hiç talihi yoktur. Küçük İsmail, Gedikpaşa — tiyatrosun- dan sonra (Maskot) u çıkarmağa çalış- mış, bu uğurda dehşetli para harcamış, evlerini satmıştır. Maskotun provası tam iki ay sürmüştür. Küçük İsmail (Maskot) u Millf sinema- nın bulunduğu yerde çıkarmağa çalış- mıştır. Tiyatronun bitişiğinde bir İngiliz bakkal varmıs. Provalar 0 kadar hara- retli devam edermiş ki, iki ayda bakkal 3 küfe zeytin satmış artistlere.. Çünkü, provalarda acıkan artistler en kuvvetli san'at gıdası olan zeytins rağbet ederler, verip alırlarken de: — Parasını 'Maskot çıksın, öyle vere- ceğiz! . Derlermiş. Zavallı bakkal bu (Maskot) u bir adam zanneder: — Ne zaman gelecek bu Maskot deni- len herif... Gelinciye kadar ocağıma in- cir dikilecek, diye bağırırmış! (Arkası var) Ya:ran Nusret Safa Coskun bakeeie ei ala dd kedlekekakedekeklekdkdlölkkk üi AAA A D OO LAİ addidlke Son Postaâı tevml. Blya.sl. Havadis ve Ha.lk cau'em —rrru Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBU L Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize siddir. —idstü—— ABÖONE FİATLARI 1 3 Fenel| Ay | Ay | Ay Kr. | Kr. | Kr. | Kr TÜRKİYE 1400 | 750 | &400 | 100 YUNANİSTAN | 2347 | 1220 | 710 | 270 ECNEBİ 27)9) | *4.0 | 800 | 300 Abone bedeli peşindir. Adreş değiştirmek 25 kurtiştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. f — Posta kutusu : 741 İstanbul ı Telgraf : Son Posta .K. Telefon : 20203 zafer temin Kısa ve şiddetli bir harb kati edebilir mi? (Baş tarafı 7 inci sayfada) hükümdarlar blie İngiliz güneşinin bat- makta olduğuna hükmetmişlerdi. Düşmanının kudretini ölçememek yü- zündendir ki, imkılâb Fransası gibi Bü- yük Harbden evvelki emperyalist Al- manya da o büyük darbeyi yedi.> Evet hakikaten Almanya 1914 te Ani- balin iki büyük hatasını tekrarladı: Düş- manını küçük sanmak, kısa bir harbin kat'i neticesine güvenmek, * Fikrimce makul bir dünyada, herhan- gi bir devlet adamını yüksek bir mevkie geçirmeden önce bir tarih imtihanından geçirmeli, dimağının; kadın, erkek, çoluk çocuk milyonlarla insanı ve milletleri mahvedecek bir iki boş hayalle malül o- lup olmadığını yoklamalıdır. Eğer Ani- bal ebirinci Kartaca müharebesi» tarihi- ni sükünla tetkik etse idi ikincisine öyle" şevk ve hevesle girmeye kalkışmazdı. Anibal muhakkak ki milletini kurtar- mak için yanan bir vatanperverdi: Onu mahvetmek ihtimalinden çılgın bir deh- şetle kaçınırdı. Birçok defa da düşmanı hezimete uğratmıştı Fakat neler paha- Bına!... Kartata yere serildiği gün: «İşte, Romalıların değil, Anibalin eseri!, de- mek en doğru söz olurdu. * Bugünkü Avrupalı liderlerden, kısa, kat'i bir harbin mes'ud netice vereceğine inanan varsa ona, Ânibalin uğradığı in« kisar tarihini okumayı tavsiye etmeli. Kartaca tez zafezler kazandı. Roma &- ğır ağır yendi. Netice kimin lehine çıktı? Şayed bugün de bir Avrupalı lider A- nibal gibi kendine fazla güvenir, yahud hayale kapılır da zaman ve menabie da- yanah milletlerle harbe kalkışırsa âkıbe- ti hiç şüphesiz Anibalin eşi olacaktır. Çeviren: Neyyir Kemal Beynelmilel yankesici Ali Rıza “Son Posta,, ya hayatını anlattı (Baştarafı 9 uncu sayfada) Yorgi, ciğercinin peşine takılan kedi gibi etrafı kolaçan etmemden işi çak - mış; beni çağırdı. Dedi ki: — Seni polise teslim etmiyorum. (doğrusu Yorgi merd adamdı) Oğlum, bu hal, çıkar yol değildir. Adam olma- ğa bak, Gel, bana doğrusunu söyle: Varilleri ne için çalıyorsun? — ÂAçım, cevabını verdim! Mademki bana fenalık etmek istemiyorsun (hoş isteseydi ne olacaktı? bir ikametgâh hakkım vardı benim, Karakola muh - tardan kâğıdı götürür, Yorginin camını, çerçevesini de indirirdim!) sen, hergün karnınıı doyur, ben de bu işten vaz ge- çeyim, Yorgi ile mutabık kaldık. Artık gel keyfim gel... Ekmek, su Yorgiden ol - duktan sonra uslandım, Hattâ, herife iyilik edip verdiği ekmeğin hakkını çı- kardım! — Nasıl? — Yorgiye muhafızlık yaptım. Ben nankör değilimdir. Artık kimin haddi- ne düşmüş ki dükkânın semtine uğrı- yabilsin! Ne içeriden, ne dişarıdar - yonga bile kaçırtmıyordum! Bu sırada Fanti Mehmed Tevfik kar şıma çıktı: — O da kim? — Meşhur hirsız yahu! Sen de kim seyi tanımıyormuşsun! Fanti Mehmed Tevfik, Yorgiye gelir, paralarını sak - lattırırmış! Karamanlı, onun kim ol duğunu bilmez, tüccar zannedermişi Fanti, hergün Yorginin dizinin dibim den ayrılmamama dikkat etmiş: Benim için: — Bu da kim? diye sormuş. Yorgi de meseleyi anlatmış. Fanti hayretle: — Ne diyorsun? Varilleri bu bacale sız mı Yyürütüyordu? demiş! Ondan sonra başlamış beni kollamağa... İsti: dadımı keşfetmiş olacak ki, herif, bir gün sokuldu bana! — Sonra? — Zihnimi çeldi işte... Biz de takıl: dık peşine, Yavaş yavaş büyüttük iş leri... (Arkası var) Sabih Alaçam % İ Hergün: İstanbul - Ankara yolu (Baş tarafı 2 nci sayfada) İster idare ve bakım masrafı cihetin - den, ister milli müdafaa mülâhazaları iti- barile bu yolun lehinde pek çok şeyler söylenebilir. Hele halk ve köylü iktısa - diyatı bakımından bu yolun temin ede- ceği faydalar hesabsızdır: Köylüler, hat- tâ kira ile tutulmuş bisikletlere atlayıp bu yol üzerinde uzun mesafeleri bile ne kadar kolaylıkla katedeceklerdir! İki taraftan birer metresi bisikletlere tahsis edilmek üzere 10-15 metre geniş- liğindeki bir yol memleketimiz için ne bir lükstür, ne de ihtiyacımızı tatmin et- mez bir şeydir. Böyle bir yolun, en mü- kemmel şartlarla kilometresini 50,000 li- raya yapmak kabil olduğunu mühendizs- ıîer söyleyip durduklarına göre, demir « ,vol-unaı nisbetle de ucuzdur. Hele, mu- harrik ve müteharrik vasıta bakımından temin edeceği tasarruf! ne kadar büyük- tür! * Son bir mahzur hatıra gelebilir: Dev- let demiryollarına bu yolun yapabileceği rekabet, Bu rekabete mâni olmak için basit bir çare vardır; yolun idaresini devlet demiryolları idaresine tevdi etti- ğimiz zaman mesele kalmaz. Ö, umumi nakliyat tarifeierini buna göre hesab e- Nevralji, kırıklık ve bütün der. Husuüsi nakliyattan da, vasıtalarır nevilerine, taşıdıkları yolcuların adedle- rine ve gittikleri mesafelere göre bir ta- kım resimler alır ve bu suretle hem sefer ve hareket kolaylaşır, artar, hem de dev- let demiryollarının hesablarına hiç bir halel gelmez. Zaten bu nevi usuller, Av- Tupanın bazı yerlerinde de tatbik edili - yor. Meselâ, son zamanlarda Çeko-Slo- vakya demiryolu ile otomobil yolunun idarelerini ayni müesseseye verdi; başka memleketlerde de bu yollardan muhte« lif tarzlarda resim alınır. Almanyada bu yollar, tıpkı bir demiryolu imiş gibi iş- letiliyor ve üzerlerinde yataklı vagon , larına varıncıya kadar otomobil tren « leri tahrik ediliyor. Neden biz bü usule gitmiyelim? Neden dolayı bu memleketin halkına ve eşya - sına geniş ve kolay hareket imkânları xwermiyelim? 7 Bu sualler, bugün memleketin, fen, ik- tısad ve cemiyet adamlarının zihinlerini büyük bir ehemmiyetle işgal ediyor. Bu fikirler ya kısmen veya tamamen doğ - rudur, yahud yanlıştır. Hiç olmazse e - saslı bir etüd yapı!lsın, aleni bir münaka- şaya konsun da doğru ile yanlış anlaşık sın, Muhittin Birgen Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser' e— İcabında günde 3 kaşe almabilir. a — —a

Bu sayıdan diğer sayfalar: