Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Üş, 2 Seyla Hergün -, > —HĞ Atatürk inkılâbından Cümhuriyet Devletine Yazan: Muhittin Birgen H er şey gösteriyor ki Türkiye cümhuriyetinin tekâmülü bakı- mından çok büyiik ehemmiyeti olan ori- - jinal manalı bir istihale devri içindeyiz. Geçenlerde de bir vesile ile işaret etmiş olduğumuz bu hâdise, son zamanlarda gittikçe bariz bir şekil almakta ve çok yakın bir zamanda Türkiye cümhuriye - tinin tam bir vüzuh ile gözlerimizin önüne gelecek olan yeni çehresi, bütün çizgi - lerile canlanmakta devam etmektedir. Bu yeni çehrenin hütün ana çizgilerini | we bu çizgiler içinde ifade edilen manayı şimdiden görebiliriz: Bu bir inkılâb çeh- resi değil, yerleşmiş bir inkılâbın devlet halinde teşekkül eden simasıdır. Yeni Devlet Reisimiz; Atatürk inmılâbını ta - mamlıyacak ve onu asri bir devlet kad- “ Tosu içinde canlanan asri bir ruh ile süs- “Jiyecek olan harekete kumanda ediyor. Hattâ, «kumanda» kelimesi burada an - “cak mecazi bir mana ifade eder. Onun yerine «tanzim>» kelimesini kullanmak - daha doğru olur. Bizi bu müşahedeya sevkeden bir çok | ' hâdiseler vardır, bu hâdiselerden en çok - göze çarpan bir tanesini zikretmek için| * vatandasların dikkatlerini bir nokta ü - zerine celbedebiliriz: Devlet Relisimiz, yeni vazifesini ele al- dıktan gonra memleketi yeni bir harekete — doğru götürecek olan ilk umumi? tedhir- yanlarına alarak devlet memurlarını aİ-| İ Li İi Ha . lerle meşgul oldu. Gayet! tabif ve tama - men devlet kaide ve an'aneleri içinde it- tihaz edilen ve Millet Meeclisi intihabatı- nın yenileştirilmesi kararlarile neticele- nen bu tedbirlerden sonra, Reisicümhur Hazretleri, evvelâ halk kütlelerile bir te- mas yapmak üzere bir seyahate çıktılar; 'gonra da devlet kadrosunun içinde yük - sekçe mevkileri bhulünan memurlara muh telif çay davetleri yaptılar ve refikalarını lelerile birlikte kabul eylediler. Onu ta- kiben üç gündür İstanbulu şereflendirmiş bulunuyorlar. Burada da, en evvel mil - “letin muhtelif tabakalarile hasbıhaller yaptılar ve en evvel halkın elini sıkıp, — önüun sesini dinlediler; ondan sonra da İs- - S T tanbulda gene devletin ve Türk cemiye - tinin yukarı tabakasında bulunan unsüur- ları, ayni suretle etraflarına topladılar ve refikalarile birlikte herkesin ayrı ayrı ellerini sıktılar. 'Yalnız bu hâdise gösterir k! yeni ve ©- rijinal manalı bir devir içindeyiz. * Atatürk devri, güzel inkılâbımızın 'e -| pik devri idi; efsane ve kahramanlık dev. ri.O devre, Atatürk gibi an'anelere ve çürümüş kanunlara karşı milli bir ilham | Hle isyan etmiş, ele avuca sığmaz bir ira- de, şahlanmış bir millet kudreti riyaset etti. O coşkun ruh, yıkılmıya mahküm bir imparatorluğun ve o imparatorluk içinde yetişmiş bir cemiyetin yıkılacak her kö- şesini aşağı indirip ve her şeyi tozu du - mana karıştırdı. Bu zaruri fırtına, bu kur- tarıcı coşkunluk, Türk inkılâbının ilk devrini teşkil eder. Bu, ancak böyle olur- du ve böyle oldu. Şimdi ikinci devir içindeyiz: Artık toz ve duman dağılmış, önümüzde yıkılmış - bir imparatorluk enkazının altından bü- tün sağlam temelleri ve güzel taksimatı ile yeni bir devlet binasının yükselmek- te olduğunu görüyoruz. Bu devlet bina - gsını, tam ve fazıl manasi'le asri bir bina -— olarak tamamlamak ve süslemek için ça- — lışmamız lâzım. İşte devletin reisi, şim- di bunu yapıyor; reisıictümhurluğun an'a. nelerini kuracak ve âdetlerini yerleştire- | cek misalleri vermekie meşguldür. Büu - - nün ne kadar güzel bir şey olduğunu an- Jlamak için, bir cümhurreisinin ne demek olduğunu çok iyi bilmek İâzımdır. — Bunu iyi anlamıyanlar için ilk ve ikin- ci seyahatin; Ankara ve İstanbuldaki ka- bul resimlerinin manaları nihayet mera- simden ibaret kalır. Ne demek olduğunu fyi anlıyanlar ise, bu hâdiselerde yeni ve - feyizli bir inkılâbın ilk ve kat'i alâmetle- - Tini görürler. Bizim böyle bir harekete -— çok ihtiyacımız vardı; Devlet Reisimiz en evvel buradan başladılar. * İsmet İnönünü muharebe meydanla - - rında bir kahraman olarak kâfi derecede » tanıdık. Dünya meseleleri karşısında Türk — Biyasetine veçhe vermek üzere, bir takım |— büyük meseleler ve bunlara aid müşkül - '_.1' İ G ). ee l K "e 2i a . ” Mlr A B SŞ SÖON POSTA Nelson'un düsturu.. £ Resirmmli Makale: Meşhur İngiliz amiralı «Nelson» a muvalfak:yetlerinin sırrı ne olduğunu sormüuşlardı: — Hayatımın hususi veya resmi her hangi bir hâdisesin- de, hâdisenin cereyan edeceği yere zamanından bir çeyrek saa! evvel gitmekliğim, orada hazır bulunmaklığımdır, ce- vabını verdi, Evine hergün Tayyare ile Giden adam Bu zat İngiliz tayyare kumpanyaların- dan birinin teknik müdürüdür. Sutamp - ton hava meydanının ilerisinde — oturur. Onun için de her öğle vakti, tayyaresine atlar, ve tam evinin önünde inerek ken - disini bekleyen karısı ve çocuğu ile bir- likte yuvasında güle oynaya öğle yeme - ğini yer. lerle pençeleşmekte ne güzel kudretler gösterdiğini de gördük. Memleketin u- mumi işlerile meşgui olduğu zamanlarda da, her türlü müşkülâta rağmen, nasıl başırıcı ve yapıcı bir tatbikat kuvveti gösterdiğini de hep biliriz. Bütün bun- lar, şimdi geçmişe aid hikâyelerdir. O hi- kâyeler içinde onun ferağat göstermesini ve hattâ silmmesini bildiğini de gördük. Fakat, önu bu yeni çehresile hiç görme- miştik. Bu çehreyi şimd! görüyoruz, Asri bir Devlet Reisinin yüksek çehresini, Dağınık insan kütlelerini bir araya top- layıp onları yokluk içinde giydirmek, ku- şatmak, yedirmek ve bundan bir çelik kütlesi yapmak elbet bir san'attır. Bir muzafferiyetin arkasından milli bir da« vayı bütün kuvvetile muzaffer üllmak ta başka türlü bir küvvetin alâmeti olur. Bir hükümet başında senelerce maddi ve manevi bir imar mühendisliği yapma - nın da ayrı bir kudret ifade ettiğini her- kes anlar. Fakat, bütün vatandaşlarımın dikkatlerini şu noktaya celbetmek iste - rim ki İnönü kahramanı, bugün karşı - mıza büsbütün başka, büsbütün yeni bir |çehre ile çıkmış bulunuyor. Tariht kıy - met bakımımdan, belki de bu yeni çehre, bundan evvelki çehreleri, kendi kendisi- nin gölgesinde bırakacaktır. Muhittin Birgen atmak, en mürasib ayırmaktır. İstical 1stiyen meselelerde yapılacak şeyi dernai keslırip zamanda en münasih kararı vermek her insana nasib olmıyan bir haslettir, bu haslet bizde belki var- dır, belki yoktur. Vazifemiz bu hasletin kendimizde mevcud olmadığını farzederek düşünce ve hareket için zaman payı A : . Hergün bir fıkra Midem hazmetmez : Bir züyafette yemeklere el sürmi- - yen davetliye, hir başka davetli sordu: — Niçin hiç bir şey yemiyorsunuz? — Hiç birini midem hazmetmez. Hiç bimini mi? — Evet. Bu cevab karşısında bir an düşün- dükten sonra oir tavsiyede bulundu: — Bari hazmedilmiş bir şey getir « seler de yeseniz! V # Yeni mayolar Yazın, omuz ve sırtların kâfi derecede güneşe maruz kalarak yanmalarını te - min için, resimde gördüğünüz mayolar icad edilmiştir. Filvaki bu mayoların es- kilerinden daha pratik olduğu —anlaşıl « mıştır. Yünden, kalın ipekten, —üzerleri türlü türlü resimlerle süslü satenlerden | yapılan bu mayoların biraz dolgunca vü- cudlü kadınlara pek — yakışmadığı, hele tahtacık kemikleri fazlaca çıkık bayan - ları pek çirkin gösterdiği için, endamına güvenen genç kadınlar bunlara —rağbet etmektedirler. Ayaklarile Tablular yapan Kolsus ressam Gazeteler ayaklarile resim İngiliz san'atkârdan bahsetmişlerdi. Bu - rada Cosling isminde olan bu ressamın resmini, ve yaptığı bir tabloyu görüyor - sunuz. Filhakika Cosling değme ressam- ların el ile yapamadıkları kadar hariku- lâde güzel resimler yaratmaktadır. yapan bir İngiliz fudbolcuları grev mi yapacaklar ? Londrada futbol oyuncuları klübü aza« sı gizli bir içtima yaparak, — haftalıkları arttırılmadığı, ve daha başka — tavizatta bulunulmadığı takdirde grevde buluna - caklarını bildirmişlerdir. Kongre murahhasları alâkadar makam- |larla temasa geçerek ileri sürecekleri bir metalibat listesi hazırlamışlardır. Bu lis- teye göre oyuncular. 1 — Azami haftalığın 9 İngîliz lirasına çıkarılmasını (eskiden 8 İngiliz lirası idi.) 2 — Asgart haftalığın 4 İngiliz lirası o- larak tesbitini, 3 — Yaralanan oyunculara daha fazla tazminat verilmesini istemektedirler. Tayyare ile mektebe gidip gelen talebe İngilterede Somersette bir mektebde okuyan leyli talebe, mukannen saaltte mektebde bulunmamış, ancak 5 saat te- ahhurla derslerine yetişmiştir. Sebebini soran müdüre, — Efendim, kabahat bende değil, tay - yare geç kaldı!.. demiştir. Filvaki, hafta başlarında tayyare ile evine gidenler a - rasında bulunan bu talebe, dönüşte şid- detli yağmurlar ve havanın muhalefeti yüzünden Kardif tayyare meydanını. su basmış, bu yüzden de tayyare geç kal - mıştır. — —— a z NN — ——— Z İ İSTER İNAN, Milli Şef Kastamonu seyahatinde olduğu gibi seyahatinde de halkın dilek ve ihtiyaçları ile yakından alâ- , kadar oldu. Ticaret ve sanayiin mühtelif şubelerine men- sub olan bir çok kişileri dinledi. Huzurlarına kabul edilenler arasında tüccar, komisyoncu, sinemacı, otelci, kunduracı. arabacı, bahçıvan, derici, mensucatçı, lokantacı, odun, kö- mür taciri gördük. Fakat ayni zamanda da anladık ki, İs - İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İSTER İstanbul ftanbul şehrine can ve hayat veren bu ahasırla azim ekse - riyeti İstanbullu değildir, tek müşahededen umumi neti - ce ve hüküm çıkarılamaz, bununla beraber bize öyle geldi ki İstanbul çok eski zamanlardan kalma bir alışkanlığa te- baan serbest san'at ve meslekleri İstanbullu — olmiyanlara birakmakta devam etmektedir, İNANMA! Sözün kısası Açığa çıkarılan memurla: . E. Talu ; [.)- edikodusu elân bitmiyen biş müesseseden yüz kişi kadar a « çığa çıkarılmış, yüz kişi açığa çıkarıldi 'demek, geçimin zaten dar ve çetin olduıq ğu bir zamanda yüz aile ocağı zaruret dee nilen ejderhanın kucağına atıldı, vasati bir hesabla dört yüz kişi yarının acı endi< şesile başbaşa bırakıldı demektir, ş Kanunun hükmü lâhik olmadıkça, yas ni ortada memuriyetin devamını imkâna sız bırakacak bir suç vaziyeti bulunma dıkça ben, memürun açığa çıkarılması « nın aleyhindeyim. : Peşin söyliyeyim ki, mevzuu bahs müı-ı esseseden çıkarılaniar arasında beni u « zaktan, yakından ilgiliyen hiç kimse yoltu tur. Ben burada alelitlak konuşuyorum, Bu son hâdise, ne vakittir içimde, bir dü- ğüm halinde duran, acılığı nisbetinde müm him bir bahsi ortaya atıp, memur denilenm çok defa biçârenin müdafaasını yapmağa salt vesile olmuştüur. Meşrutiyette yapılan muhtelif tensi qıj kat, bizde memüur sınıfını zâfa uğratan en' büyük âamillerin başında gelir. Memür, ha« linden, istikbalinden ve hakkının mahfuz kalacağından emin olmalıdır. Merhum babamin zihinlere nakşolunmağa lâyık bir vecizesini hatırlarım: Memurdan tidar aramak, onu ikdar eylemeğe vâs bestedir! Memurun değeri yoksa, hizme« te alınmamalı idi. Bir kere alındıktani sonra onun orada tutunmak hakkıdır. Li« yakat göstermezse ilerliyemez. Kanunumn suç telâkki eylediği bir fiile mütecasir o- lursa ceza görür. Tasarruf ta, memuru açığa çıkarmak için makul sebeb değildir, | Tasarruf gayesi güden daire, münhalleri mevkuf tutmakla maksadına varır, Daire, bütçesinde israf varsa, mes'ulu memunğ değildir. Onu oraya alandır. Cezasını mes< mura çektirmek adalete ve nasafete sığ« maz. Ukubette niyabet caiz olmadığını hukuk tahsiline yeni başlarken öğrendik, Tekrar ediyorum: Memur vaziyetinden emin olmadıkça, idare mekanizmasını iyi işletmek güçtür, muhaidır. Cümhuriyet hükümeti öonun için memurlar hakkında bir kanun ve bir barem yapmıştır. Devlefi memuru bu kanüun ve bu barem sayesinde bugün aşağı yukarı azami bir iş randı « manı verebiliyor. Haklarının mahfuzi « yetinden emin olmasa idi, devair impa « ratorluk zamanındaki Allahlık hale rücü ederlerdi. Bu hakikatin ehemmiyetle nazarı dik- kate alınması lâzımdır,. Hamuru acaletla yoğurulmuş bir rejimde, yüz ocak bir « den söndürülemez, yüz aile perişan edile« mez. Âdil bir idare, belki duymüuş olduğu bir takım zaruüretler sevkile bazı servisleri ni lâğva lüzum görmüş ise, oradan açıkta kalan zavallıları bir an evvel başka yer« lere yerleştirmek ve yerleştirinciye ka « dar da aç bırakmamakla mükelleftir. Bugün açığa çıkarılan yüz memurdan paraca ne tasarruf edilmiştir bilmiyörum, Fakat bildiğim bir şev varsa, bu elim hâ-« disenin, diğer, yerierinde kalmış memur- ların üzerinde yapacağı tesir, o tasarruf edilen paranın on mislile dahi telâfi edi « lemiyecek kadar acıdır. Bu yüz memurun akıbeti, kuürtülan ar « kadaşlarının başlarında bir Damokles kı- hei gibi mütemadiyen, kıl ucunda salla » nıp tehdid edecek, onları, bir çırpıda bu kadar insan feda eden müesseseden so « ğutacaktır. Ve en iyi elemanları da başka 've daha emin bir kapıda iş aramağa sev- kedecektir. (Devamı 13 üncü sayfada) 1939 PAZAR A Muharrem