5 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

5 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kenan Paşa Zade Sarafim | Kenan Paşa Zadeni Diye, bir iftirada bulunması bile çok Mühtemeldi, * Artık, canından bakmış usanmış. ber şeyi gözüne almış bir adam kayıd- #zlğı ile evden fırladım. Önüme ge len sokağa dalıp çıkmıya başladım. Dimi Ye gidiyordum? Bunu, ben de iyordum, Tek bir ümidim vardı... im yüzümden pek çok para kazan MR olan Proodomuzun, bana bir yol ereceğini ümid ediyordum, Ve doğ- Tuca ona gitmek istiyordum. ka, akat ona, yani kum gibi memur Ymyah Galataya, nasıl gidecektim? benden en açık ve en sarih bir n ile bahsedildiği için, hiç şüphesiz ki daha Köprüyü geçmeden, derhal le #cçecektim. Bereket versin ki, senelerdenberi ge- Sirdiğim tecrübeler dolayısile, zabıta turlarının nerdlerde fasliyet gös lerini biliyordum. v5 uzun, Galatadaki dükkânı - Büpegündüz gidemiyecektim. Nasıl > Beceyi bekl müddet zarfında yakalanmamak zabıtanın faaliyet sahası olmıyan Yerlerde dolaşmıya karar verdim. Sultanahmed meydanını süratle ge- Şerek, yangın yerlerinden (Ahırkapı)ya İndim. Orada, kayıkılarm, odun kö- Mür hamallarının oturduğu bir kah - veye girdim. ya endime, sanki iş için birini arıyan Kit vererek etrafa göz gez- . Sonra, kuytu bir köşeye çekile. Yek, kavıdaız bir tavırla: e Bir nargile. bir şekerli Emrioi verdim. Hamallar ve kayıkçılar, © gürültülü Konuşmalarla domine ve iskambil 6y- Müyorlardı. Oyun oynamıyanlar da, ( Kumkapı “İnayeti nden bahsediyorlardı. ildir ki, bütün bu konuşmalara k kabartıyordum. Ve, kulağıma şölen karmakarışık sözlerin tesirile Param buram terliyordum. aras bana, ağız doluları küfürler Rl Simdiye kadar yaptığım ci- ve ler, sayılıp bitirilemiyordu. falke bugünedeğin vukua gelen ve katı, ele geçirilemiyen, bötün bu sir- Yük imiş hep benim sırtıma maile dehşetli bir haydud, ne Av- Ve ne de Amerikada dünyaya İmei. Bu canavar herif yaka- Hdi, you kolay kolay idam etmeme- &n , ,, “Ptiklarınm cezasını, en ağır ve Dır, bİr şekilde ödetmelidir. ei beğen; mam, artık ölümlerden ölüm Yorlardı. kafamın eski zamanda olduğu gibi, İarg,, Ç Satırla kesilmesini (istiyor - hatme amelesi, kafamın böylece —k de ehven buluyor: tere &, , » Onun kafasını, bir kör des- Atsele, ... Bu işi bana havale Meveayya inallah o para Oâlmadan, Diyong, Alâdlığını kabul ederim. Bi Brüyognal bu idam şeklini de hafif amg. O da hiç... Hem, elin har kitleteyi, Pis kanile ellerimi niye ka bir, Ben hükümet olsam, baş- Güzin? Yâparım. Vaktile, (o (Battal herifi N Zamanında — olduğu gibi bu Güneşi bir manda derisine sararım. bir yere asarım. Deri kuru * BÜn kem Onu siktıkça sıkar. Her erce hu, Klerinden birini kırar. Gün - çeker. Acı acı, (obağıra gider. Hiç olmazsa, baş larlardı, Ve bu dört atı, ayrı ayrı isti kametlere çevirerek şiddetle kırbaç - larlardı. Dört at, dört tarafa koşar, kuyruklarına bağlı olan (o câniyi, dört parça yaparlardı. Fasulva pilâkisi satan kart bir erme- ni, balıkçı rumun sözlerini beğenme - di: — Uzun iş. hem, zavallı hayvanla - Tı bu işe karıştırmakta mena ne?... Bu herifi, bacaklarını ayırarak tepe aşağı asmalı. Ondan sonra, büyük bir satır almalı, Apış arasından başlıyarak ense sine kadar ikiye ayırmalı. Hepsi de ayrı ayrı ölümüme kasde * den bu adamların arasında, zangır zan gir titremeğe başladım. Şu âns kadar bu adamlar beni tanı - mıyorlardı. Fakat, meş'um bir tesadüf- le şayet taniyıverirlerse, biç şüphesiz ki, üzerime çullanacaklar.. hükümet - ten korkarak parçalamasalar bile, hiç olmazsa yumruk ve tekme (darbeleri altında bir hayli hırpalayacaklardı. Daha fazla dayanamadım. Elimdeki narsilenin marpucunu, usullacık yanı” ma bıraktım. İşaretle kahveciyi çağır * dım. Kahve parasını verdim. Dehşetli bir korku buhranı ile titrediğim halde, mümkün olduğu kadar kayıdsız görü - nerek nsullacık kakveyi terkettim. * Sarayburnu parkının kuytu köşele - rinde dolaşa dolaşa akşama kadar va - kit geçirdim. Ortalık kararırken, gene tenha yerlerden köprüye doğru ilerle- dim. Tam Eminönüne gelince, yakamı kaldırıp omuzlarımı kısarak kendime, işinden dönen bir amele şekli verdim. Kalabalığın arasına karışarak, süratle köprüyü geçtim. Doğruca, Proodomuzun evine gittim. Orada, bulamadım. Nihayet Mumha - ne civarında her zaman devam ettiği bir meyhanede onunla karşılaştım. Beni görür görmez, fenâ halde yüzü- nü ekşitti: — Beğendin mi yediğin halti, Ayık- la bakalım, şimdi pirincin taşını, Dedi. Görüyorsunuz ya. Dünyanın en menfur adamlarından biri olan âdi ve sefil bir hırsız bile benim (yaptığım hareketin fecaatini yüzüme çarpıyor » du. Vaziyetimin ne kadar vahim oldu - gunu, gittikçe daha fazla hissediyor » dum, Artık, Proodomuzla münakaşaya girişmek istemiyordum. Onun için, sımsıkı onun ellerini ya- kaladım: — Biliyorum. Neticenin ne olacağı - nı, çok iyi anlıyorum... Senden başka kimsem yok. Beni, kaçır. Kurtar. Diye, yalvardım. Proodemuz, bu işi deruhde etti. Ev- velâ, kondi evine götürüp (saklamak. sonra da, gizlice bir ecnebi vapuruna bindirerek kaçırmak istedi. Fakat, kendisi de zabıtanın daimi ta- rassudu altında bulunduğu için: — Seri, bizim evde saklamak müm- kün olamaz. Hadi kalk, Artinin evine gidelim. Dedi. Kalktık, Artinin evine gittik. Mese- leyi ona da naklettik. Artin, özür diledi: — Dün, kaynanamla baldızlarım gel- diler. Ev, kalabalık, Burada saklanmak mümkün olamaz. Hadi, bizim Antra - niğin evine gidelim. Dedi. — aa Belediye Sular İdaresinden : Yazan: ZIYA ŞAKİR n akıbeti Biz böyle gezip dolaşırken o kadar dalmışız ki, peşimize bir alay zabıta memurunun takıldığının farkma var - mamışız. Anlaşılıyor ki; artık, Cenabıhakkın takdir ettiği ceza saati de gelmişti. Zabıta memurları nasıl bastırdılar.. nasıl yakaladılar?.. Ben bütün bunla - ri, korkunç ve kâbuslu bir rüyaya ben- zetiyorum. Bu rüya, İstanbuldan bu - rsya pelinciye kadar odevam etli. Ve idaha hâlü da devam ediyor, | , Artık, ne bu gecenin sabahi olaca « ğına. ve nede bu korkunç rüyadan u- yanacağıma kanaatim yok... Müddelu- mumi mahkemede (idam) ımı taleb et- ti. Mahkeme de, bıma karar verdi. Elisav'nin, kıvırcik Kostiyf sevdiği - ni itiraf ettiği dakikadan itibaren, za » ten mahvolup gitmiştim. O cünden bu dakikaya kadar yaşayışım, dayanılmaz bir azabdan fbaret,.. Artik hayatta, > arzum, ne eme “ IM. hiç, hiç bir şeyim kalmadı, Niçin kaçmak Istediğime bile daha hâlâ şa: ştyorum. Zavallı ben. zava lim İl aşkım. zavallı * ve sert kirpiklerinin damla yaş palıyordu. Bir gerdiyan kapıdan seslendi" — Sarafim!,. Sarafim, birdenbire silkindi! ». galiba beni götürüyorlar, üzerinde, birer Dedi, Yani, (beni, asmaya götürüyorlar) demek istedi. Halbuk! vakit erkendi. İdam mah - kile yatsı zaman: alıp götürülmez- 2€1 - Onu teselli etmek istedim: — Korkma, Sarsfim... Mutlaka, baş- ka bir !ş için çağırıyorlar, Dedim. Güldü. Cevab verdi: — Korkunun ölüme ne faydası ola - bilir?, Arkamdan ağlayacak kimse mi i var, sanki?.. Diye söylenirken kalktı, Sılmalı bir hasta gibi baş: omuzlarının ârasına gö mülerek, kapıya doğru yürümeğe baş- ladı. . * Uykum, kaçmıştı. Tesadüfün önüme çıkardığı bu canlı ve hâkiki roman, kas famın içinde, halledilmez bir muam - ma halini almıştı, Sabaha kadar beklediğim halde, Sa « rafi avdet etmedi. Onun böyle vakit- siz çağırılarak bir daha görünmemesi, bana son derecede merak verdi. Ortalık aydınlanır aydınlanmaz, der - hal aşağıya indim. Önüme ( gelen ilk gardiyan: isticvab ettim. Gardiyan, sözü kısa kesmek istedi: — Akşam, onu müdüriyete götürdü- ler. — Sora? Elindeki gazeteyi bana verdi. Par - TİRİL m mp a (Ankara İstiklâl mahkemesince ida” mına Karar verilmiş olan Sarafim, bu sabah saat dörtte, salben idam edil - miştir.) BİTTİ 28/Şubat/1939 Çemberlitaş Ziya Şakir ea m aaa aaa Kapah zarfla münakasa ilân İdaremizce Kâğıdhane terşih havuzlarında yaptırılacak hafriyat kapalı zarfla münakasaya konumuştur. 1. — Bu iş için tanzim olunan şartname idaremiz Levazım Servisinden para- sız olarak almabilir. 2. — Talibler şartnameye göre hazırlıyacakları kapalı zarflarını fhale günü olan 22/Maert/939 Çarşamba günü saat desindeki İdare Merkezinde Müdüriyete vermiş getirilecek kapalı zarflar kabul edilmez. on beşe kadar Taksim Srraserviler cad. olmalıdırlar, Bu saatten gönra «1400» N « si Sarafim, burada durdu, Uzun, siyah | verdi. Tercüman da bana söylemeğe me- Son Posta'nın teirikası: 48 Besarabya topraklarınd Benim için gönderilen heyet ile hududda karşılaştığım zuman, evler üzerinde yuva kuran bir leylek de beni istikbale gelir gibi göründü Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Moldavyanın geçtiğimiz bu kısmı bana |lâmladı ve behim için hazırlanmış olan Yaşa gelirken geçtiğimiz taraflar kadar güzel göründü. Fakat Kichenowa yak - laştıkça daha dağlık olmağa başladığını yere götürdü. Sonra, bu zat ile birlikte sultanın (6) nezdine gittik. Bu, on sekzi, yirmi yaşlarında, uzun zannediyorum, Sonra, gittikçe daha ge -| boylu, iyi yapılı, güzel olmaktan ziyade nişliyen ve çıplaklaşan boğazlardan indik. En nihayet, Besarabyayı gördük. Biz da- ha Besarabyaya girmeden sağdak! ve sol. daki tepelerin namütenahi hecinlerle (1) dolu olduğunu gördük. Yanımdaki Rumlar Tatarlara aid olan bu hayvanların böyle yabancı topraklara girerek sık sık münakaşalara sebebiyet verdiklerini, gürültünün ancak müna - zaa mevzuu teşkil eden mer'alar yenip bitirildikten sonra neticelendiğini bana söylediler, Çok geçmeden, bu sürülerden pek ç0- ğunu gördük. Hattâ beyaz develer bulun- duğu da gözüme çarptı. Husudu geçer geçmez bize doğru gelen bir süvari grupu göründü. Bunlar Sultan seraskorin kendi muhafızlarından on Seimen (segban) ile birlikte beni istikbal için gönderdiği tercüman idiler. Benim göndermiş olduğum sâ! de kendilerine re. faka ediyordu. Sâi, sultanın cevabımı mur edildiği nazikâne şeyleri tebliğ etti, Sonra, dörrt süvari öne geçti. Düz, tama- men çıplak bir arazide ilerlemeğe başla- dık. Toprak katı idi. Üzerinde yol belli belirsiz bir halde bulunuyordu. Yeni mihmandarım Lehistanda doğmuş ve sonra müslüman olmuş bir Yahudi idi, Almanca söylüyordu, Lâkırdıyı o ka- dar seviyordu ki bütün tarihini öğren - mek için kendisine hiç bir sual sormak lü- zumunu hissetmedim. Nogayların han - dan memnun olmadıklarını. Hanm zâfı yüzünden padişaha Orcapiyi gitmek için geçeceği Yödesan ve Dgamboylouk vi- lâyetleri üzerinde İchetirah (2) hakkını terkettiğini de baber verdi. Bu muha - veremiz arada sık sk İnkıtaa uğrayordu. Bunun sebebini burada kaydetmeğe Türk ler nezdindeki itibarimi artırmağa hiz - met ettiği için lüzum görüyorum, Benim için gönderilen heyet fle hu - dudda karşılaştığım zaman, yılan ile ta- gaddi eden, evler üzerinde yuva kuran ve şarklılar tarafından bir nevi kuş ilâhı gibi hürmet gören bir kuş, bir İeylek te beni istikbale gelir gibi göründü. Araba- nın pek yakınından süratli bir uçuşla sola geçti. Yolun üzerinde uçuşuna devam €- derek önümdeki süvarilerden 200 «Col - ser İleride yere kondu. Süvariler yakla « şınca havalanıyor, arabama doğru uçu- yor, gene arabanın etrafında dolaşıyor, tekrar ileride bir noktada yere iniyordu. 'TA Kichela'ya (3) e varmcıya kadar bu manevrada devam etti, Besarabyada hâkim bulunan sultanın oturduğu bu şehir bu vilâyetin merkezi İı idi ve serasker (4) tinvanma sahibdi. Şehre vâsıl olduğumuz vakit, bir mir - asil çehreli bir delikanlı idi. Mütevazıane tavırlarına biraz da sıkılganlık eseri in « #imam ediyordu. Ben kendimde de hu sıkılganlığı izas eye çasştım. Gerek bu prensin, gerek güya barbar olduğu söylenen bu sarayı terkib eden mirzaların medeni oldukları iddia olunan milletlerde çok kere tesadüf edilemiyecek kâdar nazik ve mültefit ol. duklarını gördüm. Sultanın ve mirzaların zengin olmas makla beraber biraz itinalı ve zarif olan esvabları istisna edilirse, Tatarlardaki mobilyalar ancak zaruri olan şeylere in- hisar eder. Cam lüksü ancak prensin a- partımanında vardır. Kış mevsiminde öü- ir pencereleri hep kâğui örtüler kapan Daha serbest nefes almak için yazın bunları kaldırırlar ve uzaklarda görü- nen Karadenizin manzarasından mania sızca mütelezziz olurlar, Sultan beni yemeğ alıkoydu. Büyük bir iştiham. olmakla beraber, bize ikram edilen Niesterin o nefis balıkları Tatar. lardakinden daha iyi aşçıların eline düş- meğe lâyık olduklarını görüyordum. Kuş ve tavşan avı kendileri için büyük bir zevk teşkil ediyor. Sultan maiyetinde bir çok mirzalar olduğu halde sık sık ava çıkıyor. Ava silâh ve eşya ile birlikte gi dilmektedir. Çünkü birkaç gün sürüyor. lar. Her akşam karargâh kuruluyor, Seraskerin maiyetinde daima bir miktar asker bulunuyor. Bazan bu eğlence avla. rı daha ciddi seferler için birer bahane. dirler, Gece, Başta iken satın atmış olduğum küçük bir arabayı tamire çalıştılar. Büs nu uyku için bit nevi koltuk haline soke muştum. Sandıklar bir yük arabasına konuyardu. M (Arkası var) (6) .Yukarıda söylendiği vechile hanedana dan olan prenslere Sultan denir, Sözün kısası (Baştarafı 2 nci sayfada) Dost sözü bazan acı gelir derler. O müessesenin bugün başında bulunan zat- la vaktile işbirliği etmiş b'r adamım, Ken. disine, şahsıma ve fezailine sonsuz hürme- tim vardır. Onun içindir ki bu satırları, kendisinin pek dürüst ve asil bildiğim vicdanını tahrik etmek ve yüz tane beğ baht vatandaşın, koruyacağından ümid. var bulunduğum haklarımı bir an evvel İhkak etmesini dilemek gibi garazsız ve memenin eeseme an ven A Mei mi

Bu sayıdan diğer sayfalar: