19 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

19 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LAZ A 7 Ba Hergün Ağlamayınız, İftihar ediniz! Yazan: Muhittin Birgen M illet hâlâ ağlıyor; bep ağlıyo- ruz, Kimimiz (gözyaşlarımızı dışarıya dökerek ve bundan biraz te - selli bularak, kimimiz de bu sıcak yaş” ları içimize akıtarak, hep, onun öziz hatırasile yaşıyoruz. Bu Büyük Ölü - nün Büyük hatırası karşısında belki de asırlar ağlayacak! , Hiç şübhe etmeyiz, tarihte arkasın- dan bu kadar gözyaşı döktürmüş bir sevgi görülmemiştir. Tarihin hiç bir büyük adamına halk kütlelerinin bu kadar hürmet ve bağlılık (gösterdiği işitilmedi. Kaç milyon senelik hayat mu bilmediğimiz bu köhne top - tek adam etrafında bu dere - il leştiğini hatırlayamaz. Ata - türk, sade milleti değil, bütün dünya » nın, düşünen, anlayan ve duyanin- sanlarını öksüz bıraktı. Kendi hesabıma ben de bir itirafta bulunayım: Hiç bir zaman kalemimin bu kadar kuru, cansız, kuvvetsiz olduğunu gör medim. Hiç bir zaman kelimelerin ben- ce bu kadar manasız, boş (şeylerden mürekkeb bir yığın olabileceğini bil - mezdim. Atatürk'ün ölümündeki bü - yüklük, milletin ona karşı gösterdiği bağlılığın kuvveti beni ( kelimesiz ve kâlemimi cansız bıraktı. Çok samimi olarak başka bir şey daha söyliyeyim: Hattâ yazmak zevkini kaybettim, yaz- ma heyecanım durdu, hatti (oyaşama neş'em!.. Ne tarafa baksam onun resmini gö- rüyorum; sağımdan onün ismini, 80 - Iumdan onun ismini duyuyorum, Her! şey bana onu hatırlatıyor ve nihayet) o zekâ dolu gözlerile vedalma güler gibi duran dudaklarile, onun sevimli çehresi hayalimde canlanıp (o karşıma or. Uzun senelerdenberi işitme » sesi kulaklarımda duruyor ve Ş. Resimli Makale: m Hediye ve nasihat. & İyi bir nasihat zengin bir hediyeye ekseriya mürec- cahtır, Sadece bir kuvveti düşünen hediyeyi, istikbali düşünen nasihati tercih eder, Dolfüs'ün karısı Çocuklarını Yetiştirmeğe çalışıyor sesini J sesine yaklaşlırarak telâffuz eden kelimelerini duyar gibi oluyo rumi * Düşünüyorum: Atatürk ele ve avu- ca sığmıyan bir ruh, kendi kendinden başka bir kontrol tanımıyan bir insan, gâh bir yumruğile bir ordu ezmiş, gâh bir hamlesile bir dağı atlamış, ve gâh bir kelimesile bir millet kütlesini a - yaklandırmış bir kahramandı. O enerji nasıl tükenir, o gözler nasıl söner, ve © dudaklar nasil susar? Zihnim bunu bir türlü tasavvur edemiyor, bu ölümü ka- bule imkâr yoktur, hiç bir insan hav - salası Dolmabahçenin kubbesi altında yatan tabuta Atatürkü sığdıramaz! Geçende okuduğum bir Bağdad ga- zetesi, Atatürk'ün şifa bulmaz hasta - ığından bahseder ve Büyük Kahrama- nm ölçülmez büyüklüklerini anlatır - ken şöyle söylüyordu: «Atatürk, bütün hayatının en bü - yük muharebesini yapmakla meşgul - dür. Hangi harb sahnesine girdiyse o - radan mutlaka bir muzafferiyetle çık - mış olan bu yenilmez kumandanm, hastalığa karşı verdiği bu son meydan muharebesinde uğrayacağı mağlübiyet çok hazin olacaktır!» Iraklı arkadaşımızın hakkı var. Fa- kat, bizzat ölüm meleği de görmüştür ki, Atatürk kolay mağlüp edilir bir in- sen değildi! Bunun için ölümü de, ma- alesef, çok hazin değil pek çok elim oldu! Onun ölümü arkasından matem tu- tan bir Suriye gazetesi de diyor ki: «Atatürk asrın o adamıdır ki onun gibi ölmek için herkes her istenilen da- kikada can vermeğe hazır olurdu!» * Bu kadar derin bir matem içindeki millete teselli vermek müşküldür. Fa- kat, hiç olmazsa gözyaşlarmın yakıcı cereyanı arasında muzlarib göğüslere biraz serin su serpebilmek için şunları söylemek istiyorum: «Muztarib vatandaşlar, artık ağla - meayınız. Ağlamak zâf alâmetidir: A- tatürk z4fı hiç sevmedi. Bugün onun tabutunun arkasından, ağır, derdli, fa- kat kuvvetli olarak yürüyünüz. Düşü - nünüz ki o tabut içindeki insan, bü - tün dünya, sizin gibi hürmetle ve te - essürle teşyi ediyor. O insan ki Türk - tür. 'Türk çocuğu olarak dünyaya gel - Eski Avusturya başvekili Dolfüsün ka- rısı bugün Gal Spasında bulunmaktadır. Üç odalı bir evde oturmaktadır. Saçları ağormıya yüz tutmuştur. Kendisini ziya- ret eden gazetecilere; «— Hiç bir şeyim yok. Ben sükün isti- yorum. Bütün emelim çocuklarımı yetiş- tirmektir, Gözüm bâşka hiç bir şey gör- müyor. Hayatımı da yazmak niyetinde değilim. Bütün teklifleri reddetmiş bu - Yunuyorum. Ben siyasele karışmış bir ka- dın değilim. Husus hayatım da efkârı u- mumiyeyi pek alâkadar etmez. Sonra ne denirse densin Müssoliniyi daha hâlâ yakın bir dost olarak telâkki e- diyorum » demiştir. 12 yaşında muharrir İngilterede 12 yaşlarında bir genç kız, Süzan ve Sambo islinli bir hikâye Kitabı neşretmiştir. Kitab resimlidir. Resimle - rini de çocuk muharrir yapmıştır. ——— ——————— ————— di, Türk kahramanı olarik dünyânın her tarafında ismini dolaştırdı ve ni - hayet Türk babası olarak Türklerin ku- caklarında, onların göğüslerine yasla - narak ve milletle birlikte nefes ala ala söndü. Böyle bir insanın ölmüş olması elbet acıklıdır, elbet yürek yakar. Pa- kat, hiç olmazsa bütün tarihiniz onun - la ebediyen iftihar edecektir. <İftihar ediniz. Sade ağlamayınız, kuvvetli de olunuz ve bol bol, göğsü * nüzü gere (ere iftihar ediniz. ———mereremmsermensene sese saruenssı sase Hergün bir fıkra Ömrüm oldukça Fransa krah Lui Filip, Normandiya ; eyaletinde seyahat ediyordu. Küçük i bir kasabaya uğramıştı, kasabanm be- : lediye reisi kralın istirahatini temin £ için elinden gelen her şeyi yapmıştı. i Kral bundan çok memnun oldu. Bele- diye reisini çağırttı. Ve kendisine bir #igara verdi. Belediye reisi sigarayı aldı. Teşekkür için söyliyecek güzel bir söz düşündü: — Haşmetmeab, dedi, bu sigara be- £ nim için dünyalar değer. Bütün ha - yatım müddetince bu rigarayı içece- imi i ; i ! ; i i yi | Avrupanın tanınmış simaları | mütareke olduğu gün ne * yapıyorlardı? Bundan yirmi yıl evvel, mütarekenin ilân edildiği günde, tanınmış şahsiyet- lerin me yaptığını araştıran bir İngiliz gazetesinin tesbit ettiğine göre o zaman. lar prens Albert olan, şimdiki İngiliz krali altıncı Corç mütareke günü Fran- tada tayyare karargâhında bulunmakta idi. Harbin ilk senelerinde bahriyede hiz- met gören kral, sonraları hava ordüsuna geçmişti. Çavuş Hitler, bir gaz hücumu netice- sinde tedricen körleşmeğe yüz tutarak, hastanede yatmakta idi. Kendisine mü- tareke oldu diye haber verildiği zaman, hissettiklerini bilâhare şöylece anlatmış» tır; «Tek başıma koğuşuma gidebildim ve yatağıma kendimi atarak hıçkırdım. Mussolini, (o İtalyada (bulunuyordu. Yeni bir moda: Saatler şapkalara Asılıyor! İ l İ Göğüste, kolda, yakada, tak'lan saat - lerden sonra, boyanmak yüzünden ran - devularına yetişemiyen, söz verdikleri raatte gelemiyen bayanları bu külfetten kurtarmak ikide birde saate bakmaktan ida müstağni kılmak için, yenı bir usul i bulunmuştur. Bu usul de mineli saatini şnpkanın kenarına ters olarak Üliştir - mektir. Bayanlar çantalarını açıp ta ay- naya bakınca, kolaylıkla saatin kaç ol - duğunu öğrenebilmektedir. İngilterenin en nazik telefon müşterisi İngilterede Lidde bulunan ve telefonu &lan Bayan Atkinson üç yıldır en birinci telefon abonesi olarak seçilmiştir. Zira, bu telefoncular onun bütün İngiliz abo - neleri içinde en sabırlı, en terbiyelisi ola- rak tavsif etmektedirler. Bayan Atkinson da: «— Telefon ederken, gayet basit Üç şarta riayet ederim, 1 — Hiddetlenmemek, 2 — Nazik ol - Harbde malâl kalmıştı, Popolo d'İtalia| » 3 . Anl e gazetesini çıkarıyordu. Bu gazetesini 1914 de kurmuştu. Mütareke ilân edilir edilmez: — İtalya esir olmaktan kurtuldu, Ar- tık kendisinin ve istikbalinin hâkimi- dir... diye yazdı. İ Kayzer Vilhelm, hususi trenile kaçı- ya Üzerinde kül renkli apoletsiz bir üniforma olduğu halde Maarn'da küçük İbir köy istasyonuna indi. Lâciverd ve pembe saçlar Saçlarını türlü türlü renklere boyıyan Avrupa kadınları, artık plâtin, kızel saç- şimdiye kadar tek bir defa yanlış numara ile karşılaşmış değilim » İngilterenin bu havalisinde otomatik telefon daha kullanılmamaktadır. İngilterenin zıpzıp şampi- yonu kolsuz bir çocuk İngilternin bilye oyunu şampiyona 12 yaşlarında bir çocuktur. Bu çocuğun tek bir kolu vardır. Parmakları kopmuştur. Bilyeyi ayakjerile oynamaktadır. Bu şampiyon ayni zamanda, bileğine bağla- nan bir mendille tutturulmuş bir kalem «İftihar ediniz ki onun ruhu şâd olİlardan bıkmış olacaklar ki, zengin mu -|ile güzel yazi birinciliğini almıştır. Sunl> Muhittin Birgen İSTER İ Bir yağmurluk almak istemiştik, mağa: yığdığı cins cins yağmurlukları beğendi olacak ki: — Markalarına bakınız, cümlesini birer açıp göstermiye kalkıştı. Gene biraz şaşırdı, o zaman: İSTER — Hepsi de İngiliz mamulâtından, deyip duruyordu. Biz de gülümsüyorduk, nihayet iddiasını tevsik etmek istemiş hitlerde hep lâciverd, göl mavisi pembe saçlarla gezmektedirler. NAN, İSTER za sahibi önümüze irmiye çalışırken: tün sarsıldı: — Ne o, ne de öblirü, madem ki anlıyorsunuz, size açık söyliyeyim, bu damgaları biz burada yaptırtıyoruz; vakıâ doğru bir hareket değildir amma, ne yapalım, müşteri böyle ilâve etti, ve birer gülümsedik, adam istiyor, dedi, İNAN, İSTER Şampiyon, film artisti olmak sevda » sındadır. INANMA! — Bizim bildiğimize göre memlekete dikilmiş elbise gir» || mesi yasaktır. O halde bunlar ya, çok eski mal olacak, ya- hud da gümrük kaçağı? dedik. Dükkâncı bu defa büsbü- INANMA! AŞ , Sözün Kısası Türk gençliği | E. Talu > © ne güzel, ne temiz, ne yüksel kıymette bir gençlik! Ataları * nın hlcranım, Ağusunu yüreklerindi jadını dudaklarında ve imanı bakış * larında taşıyarak, anıdının önünde &9f İdiyete karşı haykırarak and içtikleri * İh gördüm. Ulviyete misal arayanlar, o gün 9“ iFada benimle beraber n'mak | jdil&” , Hışkırıklara karışıp kalbe ve ruha Öf İha iyi işleyen, içten kopmuş beliğ sö” lerle ifade etmek istedikleri şey: B&” gün fenadan bakaya intikal eden yöğÜ varlığın elinden emanet aldıkls” «Cümbhuriyet> i, nesilden nesile tevdi ederek ve icabında her biri bir asli kesilerek korumak azminde bulundu larıdır. Türk gençliği şu anda başka şey dĞ şünmüyor.. yalnız Atanın anetil 0 genç kalblerde, mutad fanf heyecan * ların bepsi de yerini (OBu muazz€? mukaddes ülküye terketmiştir. # O'nun cihan vüs'atindeki kalb; öt çarptığı müddetce böyle değil miydi”. Bir tek mişuku, vatan. bir tek end si onun selâmeti, huzuru, saadeti. tek ideali Cümhuriyetin temiz ve mü tedir ellerde dalma yükselmesini, yeri gitmesini görmekti. Türk gençliği, Atasınm güvendiği kadar vardır. Bunu mateminin deri Viğile ölçülebilen vakarı, Atatürk üX&€, süne inancı ve bağlılığı ile tebat etti, Onun mukaddes sandukasının e. fında en kene" bir kütle halin de toplanan gençlik vatandaşlar İ en sağlam bir güvenç mihrakıdır. Y8 rınki neslin de ayni imanla yetişecö Bini, küçücük mekteb yavrularının te essüründen, eleminden anlıyoruz. Bu sene mektebe başlıyan yedi vi İ şırdaki kızım Esin, kara günün ferd8, smda acemi yazısile bana gönderdiği mektubda: — Babacığım! diyor; bayramda gele” ceğim divorsun.. hangi bayram? Atâ, miz öldül İ Yetişkin oğlum, kendisini aylardifi beridir zapteden yatağından bana ' kırıyor: : — Biraz kımıldanabilsem, O'nun †kasından, ben de gözyaşlarımı öksüğ vatandaşlarımınkine katmak isterdi Beni bundan meneden bastalığıma, defa, lânet ediyorum! Bu çocuklar bir değil, a bin yüz binlerce, milyonlarcadır. çok gençliği büyük matemi herkesten hissetti. Çünkü o, kendini O'na eri i ten yakın duyuyor, O'nun nesli o! gururunu taşıyordu. si Necib bir simanın aksettirdiği el başka türlü oluyor. Onda öyle bir wi let, bir ulviyet var ki, manzarası lerde yer ediyor. Ben bu manzara talebemle gördüm. unutamam. 5 z Türk gençliği! Aziz evlâdler! dürüst ve civanmerd seciyenizi en “5 ce keşfederek, eserini size miras bir kan Atatürk tarihin koynunda, h8” Tarihin fevkinde yaşadıkça, inanc 5 la, ülkünüzle, ezminizle ve çok iç ğiniz, uğurunda kurban olmağa an tiğiniz vatanınız ve Cümhuriyeti vi varolun! Size, hepimizden, bin sevgi € saygı.. Türk varlığının büyük ümidi Jan asil çocuklar! $ TAKVİM TTRTNCİTEŞRİN | ATEŞ :

Bu sayıdan diğer sayfalar: