19 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

19 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bak, ufka bak: Gün karardı.. nerede Rüneş? Nerede bir ay ışığı? Of, üşüyo- Tum, Yok mu ısınacak bir ateş? Yok mu Bir kıvılcım? Boynum bükük, kanadım kırık.. Öksü- Tüm, yalnızım, kimsesizim. Bugün. en tsız bir günüm. Sağım boş, solum boş, uğa bırakılmış bir hiç gibiyim. Karar- d gün karardı, gözüm karardı, etraf ka- Tardı, kararan gönlüm gibi... Sus evlâd, gönlün kararmadı. Evet kalb en büyük acısı ile yuğruluyor. | lanlık camlası en büyük evlâdını, Türk Kençliği en değerli babasını Ulu Şehni ybetti. Fakat kaybolar «Atatürk> de- , bu isim gönlünü aydınlatmağa kâfi 'ğil mi? O bütün kudreti ve yüksekliği İ gönlümüzde her zaman yaşıyacak. :t;ih sayfaları «Atatürk» le aydınlana- Baba, ne mutlu harbde kanını — dö- kenlere, ne mutlu 15 yıl içinde ölenlere. lar ne mez'ud insanlarmış ki en büyük Acıyı duymadan bizden ayrıldılar. Şimdi İYük ana kollarını büyük oğluna açtı. rkün Atası Türkün anasına yaklaştı. Ona yaklaştı, fakat bizden uzaklaş- Madı. Bütün ruhlara kuvvet veren, göz- aydınlatan o, gönlümüzü yine nur- landırıyor. Ulu Atamıza bağlılığımız Ey Atatürk, sen bize, bir neş'e otağıdın Ordunun ve ulusun çörülmez bir bağıdın Yurdumuzun ebodi tüten bir ocağıdın an, Öksüzlerin bir ana kucağıdın. Gittin fakat varlığın, unutturmaz yadını ün ah!.. Hepimizin kolunu, kanadını Kalbimizin susturmak, mümkün mü fer- İçimi « iz kan ağlıyor. anıyorken adını. Bütün dünya Aşıktı, senin nurlu yüzüne 'âr mıdır bağlanmıyan özüne ve sözüne nla eriştik, biz bu varlıklı güne cihan yas tutmaz, ağlamaz öldü- #üne... Zei Deysüle Ü| * Hele şu tabak Tine şu ııknimuııvm üze- Çocuk sayfasını sevenlerin yazıları ATATÜRK İÇİN Karagün | Oğlum! Ey Atatürkün sadık evlâdı, sil | gözünün yaşını, Bak, kız kardeşin tesel- Nye daha çok muhtaç. Git, onun elini |bırakma.. ve de ki: «Ağla.. acını içini dök uğla, ağla da biraz açıl. Sonra süs. Göz- lerin eski nurunu korusun. Kadın, erkek yine elele verip büyük | kurucunun eserini korumaya ve onu yük- seltmeğe sağlığında olduğu gibi şimdi de and içelim. Türkiye Cümhuriyetinin ilk Cümhur Başkanı öldü.. Türk milleti ve Atatürk sen yaşa. N. Sütunç Tarihi bir vakıayı tahattür ğ Sevgili Başbuğumuz, aziz kurtarıcı- mız Atatürkün yüreklerimizde açtığı derin ve unulmaz yaranın elemini, o - nun izinde yılmadan, yorulmadan yü- rüyecek olan İsmet İnönünün intihabı, bir derece azaltıyor. Bu, çok yerinde intihab o büyük insanın ruhunu da memnun etmiştir. Çünkü İsmet İnö - nünün bu yüksek mevkie Hyakatini, daha bundan çok evvel o, takdir etmiş ve bize bunu zımnen tavsiye ve İşaret ç | etmişti. Bundan bir devre evvelki Reisicüm- hur intihabında, reyler tasmif edilir - ken bir tek reyin İsmet Paşaya, diğer- lerinin tamamile «Gazi Mustafa Ke - mâl> e verildiği görülmüştü ki, bu tek rey sahibi kıymetli ve değerli Başve - kilini daha yüksek mevkilere lâyık gö- ren Ulu Önder Atatürk idi. Bursa okuyucularınızdan ©. Homri Ne yazık ! Türk ulusunun yenilmez başkanı olan Atatürkün ölümü karıısında duyduğum heyecan ve ıztırabı anlatmakla bitire- mem. Bu ıztırab ve heyecan yalnız ben- de olmayıp bütün 'Türk ve hattâ bütün |* #ecnebi uluslar için de böyledir. Bu büyük kayıbla Türk ulusu boynu bükük bir ye- aresi ' İ SON POSTA En büyük acı! Her gözde yaşlı bakış, söz yerine hıçkırık Yürekler hep yaralı sanki kol zanad kırık Kara haber dolmşti milletin çehresinde Matomin şekli büyle yurdun her çevre- sinde Ata öldü diyen söz göz yaşına yoldaşti Çünkü sönen o hayat 'Türkte en büyük baştı Deği! bir yardu bütün dünyayı sardı yası Onun bir hedefiydi beşerin kalkınması. Sevgisinden hiç şübhe ver mi İinkâra mecal; © bulmuştu. rütbeyi: Olhanşümul hbir Kemal. Rir millet ağlıyarak duysa yekpare elem, Bu Büyük ölü için kim demez kutst hi- mem Onun Türke verdiği sonrasız hayatiyet Binlerce yıl geçse de apaşikâr bir hüccet. Bülmlader tutarak rüşde erdirdi bizi Aramızdan uçsa da önümüzdedir. tat. Bu inan, bu bağlılık olsa da bir teselli, Fakat Ata hasreti nasıl yakmaz yüreği. Artık aştıysa ruhu bu dünya afakinı. Melekler kat kat ona kurdu rahmet takını. cek kadar büyük zorluklardan kurtar: mize herkesin imrendiği parlak bir cüm- kuriyet vermiştir. İşte bu cümhuriyot devrini Atamız ile beraber ebediyen ya- |şamak isterken ne yazık ki bu başı ara- mızdan kaybetmiş bulunuyoruz. İstanbul Kız Lisesi talebesinden Sabahat İnal M üçük okuyucularımız V F Üğ kardeş: Güner, Ayten, Yurdanur ; Gelenbevi #rta mektabi S-A dan Ali Rwa Olcay- t0 — 15 birinciteşrin bitmecesi mükâfat- larından bir kilo çi- kolata kazanmıştır. tim gibi kaldı. Çünkü, bizi tarıf edilmiye- | rak başımıza bir güneş gibi doğup eli- Vaktile büyük bir şehirde, hiç kimsesi olmıyan bir kadın vardı. Bu kadın sonra- dan fakirleşen çok zengin bir ailenin kı- zıydı. Bütün © büyük servetten elinde kalan şey gayet geniş, ve şehrin en güzel yerinde bulunan bir bahçe idi. Kadın bu güzel bahçenin ortasında yıkık bir kulü- bede otururdu. Kendisini tanıyanlar bu Koskoca bahçeyi niçin satmadığını, satar- sa epeyce para alabileceğim söylerlerdi. Fokat kadın bir türlü buna razı olmazdı. Babasının bu bahçeyi çok sevdiğini, ken- di çocukluğunun da burada geçmiş oldu- ğanu, onun için bu bahçeyi ne olürsa ol sun satmıyacağını söylerdi. Bir gün şehirde bir faaliyet baş gös- terdi. Memleketin hükümdarı bu şehre gezmeğe gelecekti. Her yerde bir hazır- Cağaloğlu a. Memduh Erberk İ|lıktır gidiyordu. Nihayet hükümdar gel. ae? |Gi Bü gözel gehir 6 kadar hoçuna gitti ki bütün maiyetini peşine takıp, vezirlerini de yanına alarak büyük bir alay halinde şehri yaya olarak gezmeğe başladı. Şehir de beğenilmiyecek gibi değildi. Sokaklar geniş ve temiz, evler bembeyaz ve rTengâ- renk çiçekli bahçeler içinde idi. Halkın kolay su bulabilmesi için her yerde be- yar mermer çeşmeler yapılmıştı. Park- larda havuzlar, fıskiyeler 0 kadar çoktu ki bütün şehir fçinde şırıl şırıl akan su- yun sesi duyuluyordu. Hükümdar hayran hayran dolaşırken ©o fakir kadının bah- çesinin önüne geldi. Bahçe şehrin en iyi yerinde ve en güzel bahçesiydi. Bu bah- çenin içinde ev göremeyince hükümdar merak etti: — Burada kimse oturmaz mı? Bu bah- çe boş mudur? Cevab verdiler: — Bahça bütün servetini kaybeden bir aileye aiddir. Bu zengin adamın tek kızı de parası olmadığı için ev yaptıramıyor, bahçenin ortasında bir kulübede oturu- yor. Hükümdar pek hoşuna giden bu bah- çenin ortasında kendisine yazlık bir köşk yaptırmayı düşündü. Yanındaktle- re kadını çağırmalarını söyledi. Kadını çağırdılar, bükümdar kocaman bir kese altın uzatarak bahçeyi satın almak iste- diğini söyledi. Kadın altınlara hiç bak- madan bahçesini kat'iyyen satmıyacağını söyledi. Hükümdar ısrar etti, kadın inad etti. Nihayet hükümdar kızarak yürüdü, gitti. Ertesi sabah erkenden hükümdarın adamları gelerek kadını zerla bahçeden çıkardılar. Kendisine şehir içinde otura- hayvanlarını, su i - çirmek için çaya gö ümüştü. Hayvan - lar orada fakat çift- ci birdenbire orta - dan kayboldu. Aca- ba nerededir? Hele bir arayın.. bulur - sanız olduğu — yere işaret koyun, — bize gönderin. Bir kişiye «bir kilo çikolata» bir kişiye bir «Çen- gel kitab», — diğer yüz kişiye güzel ve kiymetli hediyeler vereceğiz. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür. Bilmece — cevabını bize gönderdiğiniz zarfın Üzerine «Bilme - ce> kelimesini ve bilmecenin gazetede cak bir yer verdiler. Bahçedeki kulübeyi de yıkıp yerine hükümdar için yazlık köşk yapmıya başladılar. Köşk bittiği za- man güzelliğine herkes hayran oldu. Bir gün oradan geçen kadın bahçesini gö- rünce dayanamadı. Ağlıyarak kadıya koştu: — Bahçemi istiyorum, hir çare bull dedi. Kadı düşündü, taşındı, kadını - teselli etmek için birkaç söz söyledi. Sonra eli ne boş bir çuval alarak atına bindi, saras yın yolunu tuttu. Hükümdar kendisini gayet iyi karşıladı. Elinde duran boş çu- valı görünce bunu ne yapacağını sordu. Kadı: «- Sizden bir şey rica etmeye gelmiş- tim. Ben bu çuvalı sizin bahçenizin top- rağı ile doldurmak istiyorum, dedi. Hükümdar izin verdi. Kadı çuvalı dol« durdu. Sanra oturup hükümdarla konuş- mağa başladılar. Kadı çok güzel konu« şan bir adamdı. Hükümdarına bir gürü güzel hikâyeler anlatıp vakit geçirdikten Bonra gitmek için kalktı. Çuvalın ucüne dan tutup çekti, fakat kaldıramadı. Hü« kümdara döndü: — Bana yardım eder misiniz şu çuvalı atıma yükliyeyim. Orada bulunanlar şaşırdılar. Bu nasil lâftı. Hükümdar afâ çuval yükler mi di- ye hayret ettiler. Bir iki kişi hükümdar- rın yerine çuvalı kaldırmaya koştular, fakat hükümdar bir işaretle bırakmaları- nı anlattı.. O, kadının tuhaflıklarına alış- kındı. Hem de kurnaz ihtiyı bunu bis maksadla yaptığını anlamıştı. Çuvalı tut- te, kaldırdılar. Tam atın sırtına köyâ « cakları zaman hükümdar çuvalı elinden kaçırdı. Yere düşen çuvalın içindeki tops raklar döküldüler. Kadı en düşürdün der gibi yüzüne bakınca bükümdar sıkılı dı, gülerek : — Çok ağırdı, ne yapayım tutamadım dedi. Kadı kurnaz kurnaz güldü: — Düşününüz ki çuvalın içindeki top« rak hakkınız olmadığı halde zorla aldı « “ne iade etti. ğinız bu koskoca bahçenin ancak pek a bir parçasıdır. Kaldıramıyacak kadar a« for buluyorsunuz. Peki yaptığınız bu büe yük haksızlığın ağırlığını vıcdanınız nas fil taşıyabilecek, diye sorunca: Zeki kâa min bu buluşu ve sözlerinin doğruluğu hükümdarın o kadar hoşuna gitti ki içine deki köşkle beraber bahçeyı eski sahibie ek p L A UN c «iT A M’.' Dikkat: Bilmeceler hakkında ve mükâfatlar ra dair bir dileğiniz olursa, — bu dileli mektubunu ayrı bir zarf içinde gön « dermelisiniz? Ve zarfın üzerine eİdas re» kelimesini yazmalısınız. ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: