4 10 Sayfa YERİ ORASI IR olmabahçeden Sarayburnuna | Edirneli Edirnede, 'Bursalı Bursada kadar uzanan yolun iki tara - fında gözleri yaşlı İstanbullular, sıra - Jandılar. Atatürkün tabutu bir top arabası i- gçinde onların önlerinden geçiyor ve gidiyor.. - — O burada kalsaydı... İstanbullunun — günlerdenberi yaş dinmiyen gözleri tekrar yaşarıyar:. — Onu bırakmak istemeyiz, aramız- da öldü, aramızda gömülmeli. * Samsunlu söylüyor : — O, İstiklâ! Savaşına girişmeye ka- rar vermişfi. İstanbıf'dan Anadoluya geçli. Anadoluda toprağa ayak bastığı yer Samsundur. Samsuna gömülmeli, * Erzurumlu sö; or: — O, kurtulus yolunda, flk töplantı- yı Erzüri pmış, kararını millete ilk defa oradan duyurmuştu. Erzuruma gömülmeli. * Sıvaslı söylüyor: — Bıvas köngresi inkılâb tarrihinin meb'dei sayılır. Bu kongreyi toplayan © idi. O Sıvasta gömülmeli! * İzmirli İzmirde, Konyalı Konyada, velhâsıi Türkiyenin her bucağındakiler fonun o bucağa gömülmesini İstiyorlar. İstemekte haklıdırlar. Çünkü ©o onla- rındır. İddialarında haklıdırlar: Çün: kü ©o her yerde bir eser bırakmıştır. * Fakat ©o Ankarada gömlilmelidir. Erzurumlu, Samsunlu, Konyalı, İstan- bullu daha saymıyayım.. Her nereli - lursak olalım bütün Türkler onun ru- hunu kalblerimize gömdük. Nâşını, yazık ki kalblerimize göme - miyoruz. Fakat onu yurdumuzun kal- bine görnreliyiz. O kalb ki, onun varlığile, bütün vü- cudün meflüç kaldığı zaman çarpmış- tı. ©O kalb ki, onun kudretile vatanın her bucağına can dağıtmıştı. O ka kuüvvet geldi Vücud canlandı. Ondan kuvvet alan o kalb, gene bir kudret.membal: halinde çarpıyor. O kalb Türkiyenin kalbidir. Türki - yenin kalbi Ankara. Atamızır ruhunü - kalblerimize gö- men bizler, aziz nâşını da yurdumuzun kalbine gömeceğiz. İSMET HULÜSİ (— Bunları biliyor mu idiniz ? — | Siyatik nedir ? Bir çok insanlar gsiyatik — denilen hastalıktan muz - taribdirler. Bunun Xx manası şudur: Si « yatik — damarının / nevraliiye uğra - X Mması. Siyatik da - N marı vücudün en hacimli bir damarıdır.. Tenasül nahtye sinden ayaklara kadar uzanı" ve ayağı - mızın arka kısmından geçer. Nevralji iso bir damarın ağrıması demektir. Şu halde giyatik, siyatik damarının ağrımasına der. * Dünyaya en fazla zarar veren tabiat unsuru Mevcud âlemi teşkil eden top - rak, ateş, hava ve sudan, insanlara en büyük zararı veren unsurun a- teş olduğunu bi - liyor muydunuz? Dünya dünya o « esesesEseceLAEcEKEDELESEKEREESEEESALAAAcAKAs: Güneş en küçük yıldız! Kürelarza e€en D, SAkil Ze yakın olan yıldız — B güneştir. Ogü - ( O neş ki bize verdi- 4 > /// | XXX ği ziya ve hara - refle hayatığnızı temin eder. Şa - | neşi San - ' İ dlei kevke « j Ülse Alfa PX yıldızının yanı -« A Ç na rmek mümkün olsaydı, gözle görebildiğimiz en küçük yıldızlar gibi bize görünür - dü. * Londra en az kaza olan br şehir Londra, otomobil kazası en az olan bir şehirdir,. Buna mukabil en fazla ka- za bisikletler yüzünden olur. Londra- nın otomobil kazaları umum? nüfusa nisbet edilecek olursa lâşey mesabesin- dedir. lalı, en büyük tabif âfetler dahi yangın- ların huüsüle getirdiği zararlar derece- sinde insanlara ziyan vermemişlerdir. Bulunmıyan.. Saadet Okuyucularımdan «IL S. Çerin Berdini kendi arzusu üzerine buraya yazamıyacağım. Fakat mücerred bir Mesele haline konulup o bakımdan tedkik edilmesi mümkündür. Esa- Ben derdi birçoklarımızın derdidir: — Evlendim, karımda aradığım iwasıfları bulmadım, mes'ud olma - dim. diyen bir cümle ile hülâsa odi- kebilir. Derhal söyliyeyim ki, birçok er - keklerde olduğu gibi bu genç okuyu- tuda da karısından ayrılması, bir başka hayat kurması imkânı yoktur. Çocuk bağile ebedi surette bağlan - mışlardır. Bu bağın içinde kalmaları Tâzımdır. Bu noktayı kaydettikten sonra Kendisini bedbinliğe sevkedecek bir Bebeb görmediğimi söyliyeyim: İnsan havatta her istediği şeyi, her istediği şekilde elde edemez. Nasibin, talihin ve tesadüfün önü « ©e getirdiği şey birçok defalar bek- lediğinin aksi olarak zuhür eder. O gaman hâdis olacak vaziyet alâkada- rın karakterine bakar, Ya zayıf, ira- desiz bir adamdır, talihin önünde böyun eğer, yahud azimkâr, irade sahibidir. Eline verilen alçı külçesi ile kendi hayalinde büyüttüğü hey- keli yapmağa kalkışır, ekseriya mu- vaffak olur. Benim tanıdıklarım arasında öy - le bir kadın var ki, okuma yazması bile yok denilecek derecede kıttı, musikiyi gramofon plâğında tanımış. tı. Hayatı da sedirli bir evde geçi - yordu. Bu kadını takriben 15 sene kadar gözden kaybettikten sonra bir €ev hanımı, bir salon hanımı, çok iyi bir anne halinde buldum. Kendisin- de büyük bir meziyet olduğuna ka- ni değilini, Bütün takdir kocasına tevcih edilmek lâzım. Kalın kafadan ye'se düşmedi, kaba histen incilme - di, ve onu karısı olarak koluma ta « krp dolaştırmaktan utanmadı. Mey- dana çıkardığı eser önünde her va- kit bir takdir hissi duyarım. Aziz okuyucum, hazır heykel bul- mak nasibiniz değilmiş, fakat eliniz- de bir külçe var, ona istediğiniz şek- Ti vermek vazifesi sizin omuzlarını- za düşüyor, YEYZE işledi. Ve meflüç vücude kan, ON POSTA Kadın Köşesi Saçlarınızı fırçalıyormusunuz? Saça fırça kadar iyilik yoktur. Bunu hemen herkes bilir. Fa - veren şey kat fırçalamaktan fırçalamaya — fark var. Frrçanızı, kıvırcığını bozmasın di- ye, saçlarınızın üstünden şöyle bir ge- çirivermekle mi kalıyorsunuz? Nafi - le. Bir değil beş ©on kere fakat hep —İalgalarınızın, buklelerinizin duru - şunu bozmaktan korkarak— ayni ta - raflara doğru mu — fırçalanıyorsunuz? Bu da nafile... Fırçanız yumuşak mı? Boşuna emek veriyorsunuz, Yolile fırçalanma şudur: Oldukça sert bir, hattâ iki - fırça ile saçları her yana doöğru küvvetli kuv - vetli ve tekrar tekrar fırçalamalı. İkinciteş'n 19 Aşk yüzünden işlenen bir cinayetin onu öldüren katil Bursa (Hususi) — Yalovanın Lala- dere köyünde bütün köy halkını alâ - kalandıran ve nihayet cinayetle neti - celenen hazin bir aşk macerası olmuş- tur; Bu köyde Hasan Kocatepe ve İs - mall Tınaztepe isminde iki delikanlı vardır. Bunlardan Hasan Kocatepe ö - tedenberi İbrahim Çavuşun kızı Aliye ile sevişmekte iken babası kızı İsmail Tınaztepeye vermiştir. Fakat iddiaya göre; kızın rızası hilâfına olan bu ev- lermeden sonra Aliye kocası İsmaili sevmemiş, Hasan ile sevişmeğe ve mek- tublaşmaya devam etmiştir. Hattâ ©o kadar ki: Hasanı gizlice davet bile ede- rek onunla konuşup sevişmiştir. Bir gün gene böyle bir davete icabet eden Hasanın karşısına ansızın Aliyenin ko- cası İsmail çıkmış. Fakat Aliye, koca- sı bağırıp bir iskandal çıkmasın diye elile onun ağzmı tıkamıştır. Bu sırada Aliyenin sevgilisi bıçakla İsmaili s0l burgasından vurmuştur. İsmail (ye- komşular!) diye bağırabilmiş ve |15 adım kadar gittikten sonra kanlar içinde yere düş , Boğuk — sesler üzerine vetişen köylüler İsmaili yer - de can çekişirken bulmuşlar, lâkin ken- disini öldüreni lemeğe muktedir ©- Evvelâ arkadan — öne (yani bütün saçlarınızı yüzünüze dökerek) fırça - lamak. Sonra hepsini sağdan sola, sol- dan sağa doğru fırçalamak. Ondan son ra iki fırçanın srasından aşağıdan yu- karı hepsini birden fırçalamak. En ni- havet tutam tutam, her sefer gibi, tâ dipten uçlara kadar fırçalamak. Motif örneği Bu motif renkli ketenden kesilir, sık ilik dikişile herhangi bir örtünün ortam- na, etrafına dikilirse çok şık görünür. Yastığa da konulabilir. Meselâ şöyle ya- pabilirsiniz: Çiçekler pembe, yapraklar yeşil ketenden yapılır, saplar da yeşil ipekle sarılır ve krem bir keten üstüne dikilir, Dolgu benekler de saplarla bir renkte olur, Yemek bahsir Hindi dolması Semiz, yağlı bir hindiyi yolup İyice te- mizledikten sonra üstünü örtecek kadar su ile ateşe koyunuz. Bir taşım kayna- dıktan sonra köpüğünü alıp tuzunu a! nız Bir taşım daha kaynatarak yumuşa- maya başlayınca ateşten indirip sudan çıkarınız. Hindinin. ciğeri, katısı ve yüreğini ka- hmnca kıyınız. İnce doğranmış soğanla birlikte sade yağında kavurunuz. Yete- cek kadar pirinci ayıklayıp yıkadıktan gonra tencereye ilâve ederek - pirinçler | pembeleşinciye kadar çeviriniz. Sonra | hindinin suyundan azar azar döküp pi- birlikte yumurta sarısı sürerek İırına ve- rimliz, olduğu | , lamıyarak — öldüğünü — görmüşlerdir. Katili ve cinayeti gören olmamıştır. Ancak vak'ayı müteakıb köylü bu aşk macerasını bildiği için hemen Hasa - nın evini muhasara etmişlerdir. Ha - daki bahçeden kaçıp gün Yalova jandarmasına tes - lim olmuştur. Aliye ise, cinayet u: a olduğunu ve Hasanı sevme - savuşmuş, muhakemesine Bursada başlandı Sevdiği kadınla görüşürken kocasının gelmesi üzerine suçunu inkâr etti diğini, onunla görüşmediğini iddia ettt ğinden katili meçhul kalan bu esrarel” giz cinayetin muhakemesi Ağırcelâ mahkemesinde yapılmsva başlanmış * tır. Hasan Kocatepe, mahkemede yenin kendisini sevdiğini, fakat kendi * sinin onu sevmediğini söylemiş, reit gi olur mu? Herhalde sen de onu sev gi olurmu? Herhalde sen de önü sevi * yordun!» demiştir. Reis, ayrıca şahii lere; Hasanın mı, yoksa İsmailin yakışıklı ve zengin birer delikanlı Ol * duklarını sormuş, şahidler, İsmaill zayıf ve ortaboylu olduğunu söylemif” lerdir. Hasan ise ona nazaran daha gürbüz ve yakışıklıdır. Bu muhakem& de şahidlerin hepsi de cinayeti görme” diklerini söylemişler; Aliye ile ü mailin annesi kendilerinin Hasandâf başka düşmanları olmadığını iddia ed&” rele ondan başkasının katil olamıyac” ğını söylemişlerdir. Maktulün ann! Havva; bin kişi bir kız ister, nihay birine kısmet olur. Biz de bu kızı al * mıştık. Oğlumun kanına kan isteri demiştir. Diğer şahidlerin celbi — içiğ muhakeme başka güne talik edilmiş * tir. Yeniköy kaymakamının beraeti Bir müddet evvel bir rüşvet iddiast le muhakeme altına alınan ve iki sen€ hapsedilmesine karar verilerek Tem * yiz heyet. umumiyesince hakkındi karar bozulan Yeniköy kaymakami hakkında birinci ceza mahkemesindt cereyan eden muhakeme dün netice a saatinde evinde | da! lenmiştir. Avukat Esad Eğemanm m' suçlu dün berset kararı Atatürkün Çocukluğu (Baş tarafı 5 inci sayfada) Jimnastik talimleri mektebin arkasın- daki bahçede yapılıyordu. Bir takım mu- sevi ailelerinin pencereleri, bu bahçeye ba kıyordu. Talim esnasında bu pencereye toplanan genç kızların gözleri ve par - makları, dalmi bir ısrar ile, üçüncü amı- fin sıra çavuşu, çevik ve zarif endam'ı, tertemiz üniformalı (Mustafa Efendi) nin üzerinde dolaşıyordu. Fransızca muallimi Naki Bey de, Onun bu derste ilerlemesini temin ediyor; sık sık derse kaldırarak teşviklerde bulunu- yordu. Riyaziye muallimi yüzbaşı Mustala Bey; çok memnundu. Çünkü bu sevgili talebesi; bazan derslerde kendisine yar- dim edecek kadar büyük kabiliyet gbs - teriyor. Hattâ ders haricinde de arka - daşlarına müzakerecilik ediyordu. Bu hoca, bu büyük istidadlı talebesine (Aferin), (Tahsin) gibi taltif varakalafi vermeyi az görmiye başlamıştı. Onik kendi cevherini gösterecek bir şeyle mü' kâfatlandırmak istemişti. — Oğlum!.. Senin ismin de Mustafik benim de.. Bu, böyle olmıyacak. Aradâı bir fark bulunmalı. Bundan sonra settiif adın, (Mustafa Xemal) olsun. Demişti. (Kemal).. Hakikaten Onun en yakışan bir vasfı idi. O, zaten her şeyde ve duimf büyük bir (kemal) eseri gösteriyordu. Her gün izhar ettiği yeni bir tekemmül eseri ve istidadile, istikbal hakkında bü" yük ümidler veriyordu. Artık o günden itibaren mektebde V' her yerde ona: — Mustafa Kemal, Diyorlardı... Dötuharrir arkadaşımız Ziya Şaktrin yöf intişar eden «Atatürk» adlı kitabından) —et (Ç — Alaşehirde göçmenler için yaptırılan evler ) Alaşehir (Hususi) — Memleketimize|bir düzen altına sokmuşlardır. Valimi” vi ğ kad |£ “en göçmenlerin bir kışmı Alaşehir ka-| Doktor Lütfi Kırdar göçmenlere karşı X4 çler yumuşayıncıya kadar pişiriniz. | , çına yerleştirilmişlerdir. Göçmenler i-| pılması gereken her türlü ihtiyacatı tf © İstediğiniz baharatı da koyup hindinin | çin yeni yaptırılmış olan evler çok gü -| minde büyük bir alâka göstermiştir. içini doldurunuz. Üstüne soğan — suyile| zel olmuştur. Verilen alâtı ziraiye ve çift | derdiğim resim kazaya bağlı Dereköy' hayvanları vesatre ile yerleşen göçmen- | yeniden inşa ettirilmiş olan göçmen ©V * ler yerliler arasına karışmış ve işlerini|lerini göstermektedir.