Fakat, kalbi ateşler içinde yanan, her en sabırsızlığı ili reel kendisi” pi hiç alâkadar etmiyen bu sözleri din- €yecek halde değildi. Nitekim, biraz dinledikten sonra: — Ağa!... Bunlardan, sonra da bah- Sedebiliriz. Ben, yalnız senden bir $€9 sormıya geldim... dedi. Tatar ağa, birdenbire irkildi. Ve © Vab verdi; — Emret beyim. — Seninle uyuşacak mıyız. Sarpışacak mıyız?... — Aman efendim. estağlurullah- Zatiâliniz, bugüne bugün sayel ş9h9n€ * bir yüzbaşısınız. Bendeniz ise fakir bir zabtiye parçasıyım. Ben, kim Oİ&” Yım ki, sizinle uyuşayım.. yahud. © haddime ki, sizinle çarpışayım... Yani: undan maksad ne?. Affedersiniz. ân” ie biliyorsun, ve — Ağal, yol NR a ha beri dünen İşler, artık kafi, Benim önümden çekik Bu işin sonu, iyi olmıyacak. Tatar ağa, birdenbire duraladi. Ha #fce kaşlarını çatarak Adela müstehzi ve küstah bir nazarla Zeki beye bak t:... Bu bakışta: — ayı, Beni tehdid, öyle mi?.. Bu, me cesaret? Diyen, bir ifade vardı. Fakat bu kur naz dağ diplomatı, zahiri halini boz- madı; — Ne olmuş efendim. Yoksa, bilmi- yerek bir kusurda mı bulunduk? Diye mırıldandı. O zaman Zeki bey, heyecana geldi. A beri cereyan eden münase- betsiz halleri birer birer izah etti. Ve sonra: — Çok iyi biliyorum, ağa. Bütün bu işlerde senin tesirin görülüyor. dedi. i Tatar ağa, dudaklarındaki müstehzi tebessümü hiç bozmadan, Zeki beyin sözlerini sonuna Kadar dinledi, Ve son- ra, büyük bir gükünetle şu cevabı ver» di; — Yüzbaşı efendi!.. cahil değilsiniz. Nizam ve kanunu, he- pimizden iyi bilirsiniz. Bir asker ve bil hassa zabit, mafevk makamdan izin sl- madıkca teehhül edemez. zin mafevk kumandanınıZ, #ıl kumandanı olan zattır. #lınız. O dakikada nikâhınızı iy Cak bir imam olursa, gözünüzün de, dayaktan geberteyim. : Bu cevab, kısa ve kat't idi. Ayni 2 Manda, tam bir hakikatti. Vâkıâ, bölük Kumandanı, kendisine (muavin) olan yoksa, Siz, bizim gibi bölüğün a Ondan izin a Burada da $i- İ SON POSTA (Baştarafı $ inci sayfada) idik Ki, uzaktan bir manga askerle be- raber bir mülâzimin bize doğru geldik- ai gördüm. Arabayı, abdest bozmak bahanesile durdurdum, aşağı indim. Mülâzim, arabaya yanaştı, sordu: — Nereye gidiyorsunuz? — Karaağaca, — Müşterin kim? — Manifaturacı bir Yahudi. — Karakola uğrayın da vesikasını göreyim! — Başüstüne, Mülâzim, askerler ile beraber gitti, Ben de, az sonra tekrar arabaya atla- dım, Arabacıya: — Zabit ile ne konuştun? dedim. — Nereye gittiğimizi, senin kim ol duğunu sordu. Bir Yahudi tüccarı, ce- vabını verdim, Öyle ise, gidiniz, dedi! Herife içimden güldüm! Aklı sıra, beni mandepsiye bastıracak idi, Mülâ- zimin karakola uğrayın, erarini verdi- gini hiç söylemiyordu. Biraz'daha gittik, Birden, arabacının gırtlağına sarıldım, alaşağı etim, eli- ni, ayağını bağladım. Atları dört nala koşturmağa başladım. Böylece, Kara- — Aman yüzbaşı bey!. Jtta, nımın, bir iki gün orada misafir kal - masında bir beis olmadığını bildirin, Dedi. * İĞRENÇ BİR PAZARLIK ( Sevgili Leylâ!.. Memleketin vaziyeti, oraya gelmeme ve seninle görüşmeme müsaid olmadığı için sana şu mektubu gönderiyorum. Nikâh musmelemizin bugün icrası için bütün gayretimi sarfettiğim halâ ivetsiz, fakat resmen icap eseleden dolayı maalesef taahbür etti, u muamelenin ikmeli için, şimdi bölük kümandanının çiftliğine gidiyo" rum. Yarın, gene bu vakitler, belki de daha erken avdet edeceğim. Yabancı bir Tauhitte, tanımadığın insanlar ara- sında sıkıntılı bir hayat geçirdiğini dü- sündükçe bilsen ne kadar üzü yorum. 5 Çetin başlıyan işlerin dalma iyi ne dceler verdiği mücerrebdir. Bütün en- gelleri devirerek saadetimize tam mü: aasile sahib olduğumuz gün, çektiği ; miz bu meşakkatları birbirimize nakle- deceğiz. Ve bize bir hayli pahalıya mal olan mes'ud hayatınızın kıymetini da- bileceğiz. GU ei için Allaha ısmarla” dık; âziz ve sevgili Leylâm.) a * Mektubu Leylâya götüren Ali çavuş avdet ettiği zaman sordu: — Efendim! , zatınızla beraber gelmek istiyorlar. — Niçin Ali çavuş?. bir zabitin teehhülüne izin vermek sa- İâhiyetine malik değildi. Fakat arzu © derse; bir taraftan resmi muamele e Teyan ederken, diğer taraftarı da bir ta- kım kolaylıklar gösterebilirdi. Zeki bey, bu mantıklı cevab karşi- smda artık, söyliyecek SÖZ bulamam b. Yalnız bu aksilikten sinirlendiği Bösteren bir tavırla: i — Fena, çok fena bir vaziyet... Bu İ$ Bünlerce sürecek. o zavallı, yabancıla- Tın evinde misafir olmaktan sıkılarsk üzüm üzüm üzülecek. Diye, mırıldandı. Tatar ağa, nezaket gösterdi: — Hanımı, bizim harem tarafına Bönreriniz. Kendi evleri gibi rabat © derler, Güzel vakit geçirirler. Sıkılmak ŞU tarafa dursun; vaktin nasıl geçtiğini bile bilmezler, Dedi, Faris çelebiyi müşkül vaziyetten bir &n evvel kurtarmak istiyen Zeki bey 92 kalsın, bu teklife muvafakat ede - ekti. Fakat, bu hareketin, (kurda, KO Yun emanet etmek) olacağını düşüne“ Yek derhal fikrini değiştirdi; — Şu halde, sizden bir şey Fica ede Yim, ağa... Ben, derhal bir ata binip, in ağanın çiftliğine de, Fariş çelebiye haber gönderin. Hu- gideceğim. Siz İ —- Hani, yollar biraz tehlikeli de... — Yok, esnım.. asker tehlike dinler Yolu göstermek için bir onba- mi, b şı kâ Hakkı çavuş ne harlde?. © — Oturup duruyor efendim. — Kendisine iyi bakınız. —— 'Taprı misafirine iyi bakılmaz mı elendim?.. Sonra.. hanımın oturduğu eve de ö in. göz kulak a, hiç merak etmeyi Zeki bey, ıatırabını belli etmiyord Fakat, günün ilk saati ile başlıyan i nül sıkıntısından, âdetâ cehennem aza- bi duyuyordu. N . Bereket versin n, ki Tatar ağanın son az ümid vermişti. ö i, kalbine biraz ümid $ eyi ağaya SÖZ anlatabilecek 0- öne içine düştüğü bu meşakkat gir ânbından, artık selâmet sahiline erebi- , leceh * Altı saatlik mesafeyi dört saatte ka- tederek Emin ağanm çifliğine girer- ken, kapıdan çıkan beş altı kişiye rast gelmişti. Zihni bu adami ynemişlerdi. ii p baktığı o kadar meşguldü ki, evvelâ ar onu kat'iyen alâkadar et- Fakat, gayri ihtiy ri ola zaman birdenbire ağanın konağındaki adamlar... Demek girişmişler, Onbaşıların hepsi de| ağacdaki Fransız ( konsoleshanesine vardım. Konsolosa: — Ben kapiten Jambiyi istiyorum, dedim. — Kapiten Jambi kim? — Babamın aziz ahbabı Fransız istihbarat zabiti! Uzatmıyalım, kapiten Jambi geldi, O- na: — Beni, bizim hududa bırak, dedim. Düşündü,. Sonra: — O halde biraz bekle. Ben, otomo- bille geleceğim, cevabını verdi! Gece olmak üzer idi. Konsülâtonun apısı önünde bir motör sesi duydum. köpeğin olayım, bağırma, — Garib şey.. bu adamla, bu sabah! olen “bir ki orada, ağa hâzretlerile gizli bir mü- zâkereden sonra buraya gelmişler. bu- radan da Emin ağa ile bir müzakereye Diye düşünürken; gözleri Emin ağa- ya ilişmişti. Bölük kumandanı Emin ağa, misa- firlerini teşyi ediyordu. O di sesi bir homurtuya benzi pek geç görebilmişti, Ve gö- misafir Zeki be; rür görmez, a olm bıraka — Ooo!. Hoşgeldin, kurban... buralara, hangi dağınyeli attı? Diye seslenmişti. Seni (Arkan var) Bugünkü program İSTANBUL 16 Eylâl 1938 Cuma ÖĞLE NEŞRİYATI: 1230: Plâkla Türk musikisi. 12.50: Hava- dis1305: Plâkla Türk musikisi. 1330: Muh- telif plâk neşriyatı. AKŞAM NEŞRİYATI: 1830: Dans musikisi (PJâk), 19: Konle - rans; Selim Bırrı Tarcan, Puşkinden: Taban- cn kurgunu), 1030; Türk musikisi, (PJâk), 1955: Borsa haberleri, 20: Saat üyarı: Gren- we rasadhsnesinden naklen, Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından o Türk musikisi ve halk şarkıları, 2040: Ajans haberleri, 2047: Ömer Rıza Doğrul tarafından arabca söy - lev. 21: Saat üyarı: Orkestra, 2130: Saz 6 - erleri? Tanburi Refik Şemseddin ve arka - 3 mi iKRAMiYE daşları tarafmdan, 22.10: o Hava © raporu, 2215: Darüttalim musiki hey'eti: Pahri ve) $ yöre ikramiy arkadaşları tarafından, 2250: Son haber -| © ©” ikramiye dağıtılacaktır: ler ve ertesi günün proğramı, 23: Saat âyar,| e tini 4 500 ANKARA 4 250 16 pylül 1938 Cuma ÖĞLE NEŞRİYAT: 40 100 1430: Karışık plâk neşriyatı. 1450: Plükla Türk musikisi ve belk şarkıları. 15.15: Ajans hınberleri, AKŞAM NEŞRİYATI: 16.90: Plâk neşriyatı, 19.15: Türk musikisi ve halk şarkıları Ülikmet Riza), 20: Saat â- yarı ve Arabe neşriyat, 20.15: İnce saz, 21: Çocuk Esirgeme Kurumu namına konferans: (Dr. Raşit Okman Olcay), 21.15: Stüdyo sa- lon orkestrası, 23: Ajans (o haberleri, 2215: Yannk! program. Kayıp aranıyor Bulana yirmi lira mükâfat verilecek Aslen Manisalı terzi Boğos oğlu Diran Van- Kyani arıyorum. Kendisi 922 senesinde İz- mirde olup gimdi tahminen 39 yaşlarındadır. Bundan üç, dört sene evvelisi Kastamonu taraflarında görüldüğü ve bir gözünün kör olduğu haber alınmıştır. Bilenlerin insaniyet namına: Gedikpaşa Nev'iye sokak No. 47 de 100 120 160 50 40 20 tarihlerinde çekilecektir. teminat 206 Tiradır. Serop Devletoğluna bildirmeleri,rica olunur. Bulana 20 lira mükâfat verilecektir. (1145) rektörlüğüne müracaatları ilân olunur. ? Eski Türk detektifleri | Pencereden baktım: Jambi, Sayfa | sözünde durmuştu. Hemen aşağı indim, otomobile a'la- dım. Jambi, üstüme kocaman bir bat taniye örttü.“Sonra, şoförüne emir ver di — Çek, son sür'atle! Yıldırım gibi gidiyorduk. Az sonra, Yunan hudud karakoluna yaklaşmış bulunuyorduk. Hudud nö- betcileri yol üstüne dizilmişlerdi. Elle- rinde tüfek, bağırdılar: — İstasu! Jambi yeniden emir verdi: — Durma! Sonra başımı pencereden görünecek şekilde ileri uzattı. Herifler, Jambinin başındaki sırmalı zabit serpuşunu gö- rünce yoldan çekildiler! Türk hududu ile Yunan hududu ara- sında bitaraf Fransız mıntakası vardı. Az sonra Fransız karakolu önünden ge- giyorduk, Senegalli müstemleke ssker- İleri hemen «Hazırol> vaziyeti alıp *6- lâm durdular, Birkaç dakika sonra, Jambi, döndü; — Artık Türk hududuna yaklaşıyo" ruz, dedi, Sevinçten deli olacaktım. Uzaktan, bizim hudud karakol binası- nın ışıkları görünmeğe başlamıştı. Birkaç yüz metre daha gittik, ğ Kapiten Jambi elini omuzuma koy- u: i — Artık Türk topraklarındayız, de il Otomobil durmuştu. Hemen yere ab ladım. Kapiten Jambi ile kucaklaştım, ayrıldık. Yolda giderken, yüksek sesle şu şar- kıyı söylüyordum: Ankaranın taşına bak, Gözlerimin yaşına bak... De Sabih Alaçam bana Sermayesi : 100.000.000 Türk Lirası Şube ve ajans adedi: 262 PARA BiRiKTRIENLERE 28.800 Lira VERECEK Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesablarında en az 30 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna 4 Adet 1,000 Liralık 4,000 Lira 2,000 1,000 4,000 5,000 4,800 3,200 "” » DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 Jiradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde $© 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 1 Eylâl, 1 Birinci kânun, 1 Mart ve İ Haziran Karacabey Harası Direktörlüğünden : Müessese için 7180 litre benzin, 12800 İitre gazyağı, 4500 litre vakum açık ek- siltme ile alınacaktır. Eksiltme 28/9/938 tarihine müsadif Çarşamba Rünü saat on beşte Hara merkezinde yapılacaktır Benzinin beher litresi 17 kuruş, gazın beher litresi 15 kuruş 50 santim, vakumun beher litresi «17> kuruştur. Muvakkat İsteklilerin mezkür gün ve saatte Hara merkezinde müteşekkil komisyona ve şartnamesini görmek istiyenlerin Hara muhasebesine ve İstanbul Veteriner Di- 46350» i m Snmünüznelks di # ği idi ğ lü i