D “Son Posta,, nın Hikâyesi VİYORUM İ SENİ SE UNUN Çevirer: İsmet Hulüsi — Ammamamm Katerin için, seni sevdim; sözünün hiç bir manası yoktu. Gerçi Roger ellerini, f | elleri arasına aldığı zaman, onun gözleri-| nin içine bakmış: * — BSeni seviyorum. Demişti ama, bu bir tecrübeden başka — bir şey değildi. Seni seviyorum demenin | bir insan üzerinde ne tesir yapacağını - Öğrenmek istemişti. — Hattâ başını Rogerin omuzuna dayadı- O ği, onunla ayni kanapede yanyana otur- — dukları, Rogerin, incitmekten korkar gi- — bi saçlarını okşadığı zaman bile gene ay- ni hissin tesiri altında idi.. kendi kendi-| ne: — Bütün bunların ne manası var? Sualini soruyor, cevabını gene kendi — veriyordu: — Hiçbir manası yok, manasızlık. Katerin, her katında iki odalı dalrosi olan bir apartımanın yedinci ka- tındaki dairelerden birinde — Tek başına yaşar, kendi evinin işini ken- di görürdü. Üniversitede de talebe idi. ' Esasen Rogerle orada tanışmışlardı. Ro- © ger daha ilk defa dersane kapısında bir g adüfle konuştukları gün Katerin'e â- şik olmuştu. b Roger uzak bir şehirden gelmiş bir ta- — lebe idi. Parise karşı çok yabancı kalı- “ yordu. Arkadaşlarının eğlentilerine işti- tak etmeyi aklından bile geçirmezdi. O- “kuyacak, ve memleketine dönecekti. Fa- Kat Kuterinle tanışması onun benliği ü- / zerinde büyük bir tesir yapmıştı. Cesur değildi, sevginin dilini bilmezdi. Evvelâ acemi âşık bakışlarile Katerin'e hisleri- ni anlatmak istedi. Fakat Katerin ya an- 'lımıynr, yahud da anlamaz görünüyordu. Nihayet söylemek her şeyi söylemek: — Ben seni deli gibi seviyorum. Demek hevesine kapıldı. Nihayet bir —akşam Katerin'in yolunu bekledi, ve se- viyorum, diyebildi. İşte o akşam birlikte Katerin'in oturduğu apartımana gitmiş- R daha doğrusu — — Seni ilen y — gahtı vardır dedi ise, ben de cahtını ye- h rine — getirmesini ihtar etmişim, Ne kabayetim — var - dir bunda? — Yahu! Taze- liğinde bile par - mağını yabancı - ya göstermekten çekinen haspa - nin bu naneyi bu sin ve salinde na- — Bıl yediğini havsalam bir türlü almı - yor. — Ey! Karı kismısı azmak için genç- — Bik, ihtiyarlık kollamaz. Eline ne zaman — fırsat geçerse o zaman havalanır, Hoş, bizimkinin havalandığı, havalanacağı — yok ya?! Şimdi o markacı oğlu, biçii Ne getirip çentezi onun elinden alı Bi gibi, güzelcene eker. — He! Doğrusun. Olacağı odur, - — Lâkin, biz burada boşu boşuna ge- vezolik ediyoruz. Bu bal karşısında ne yıpn:a"n" Karıyı kendi mukaddera - cak mıyız? Paramız, pulu - muz yok. Keratanın oğlu içki hesabını : kledi. Bunu ne ile ödeyece « gu" Haydi, diyelim ki bu işi ben gürül- ü garsonu atlatayım, sonra aya kadar gidecek mi | yiz? Yoksa, yarı yolda inip, polisle mi olur, jandarma ile mi olur, İfakat hanı- a mı koy Llacagıı’ l-:ırzcue m suallerdi. Hani ya, at hanımın ortadan yok olü- Şüna için için sevinmiyor değildi. Fa- | kat o, paraları da almış, götürmüşlü. _V'l'ıı!n':ır bir fikir olarak ileriye şunu sürdü: — Polise haber edelim, yakalattıralım. İyi, güzel ama, hangi istasyonda in- 4 ikisini de ikişer 1 otururdu. |hayata atılmak.. en çalışkan erkekten ? | dinlemiyordu. Torik per söylemiş; ellerini ellerine bırakmış, ba- şını omuzuna dayamıştı. * Roger, bir kere daha: — Katerin seni ölünceye kadar sevece- ğim! Dediği zaman; Katerin, sanki biraz ev- velki insan o değilmiş gibi hiddetle: — Artık kâfi, demişti, hokkabazlık ve- tişir. Roger şaşırmıştı: — Fena mı söyledim? — Tabil fena söyledin, sen, seviyorum, dedin, ben de, seviyorum, dedim.. bu ka-| darı kâfi, fazlasına lüzum yok. Hem be- nim işlerim var.. sen gitsen İyi edersin. — Halbuki ben neler düşünüyordum. Üniversiteyi bitirince evlenirdik.. mes'ud bir yuva kurardık. Çocuklarımız olurdu. | Katerin artık işitmek istemiyördü. O bunları hiç aklından geçirmemişti. Bü- tün efneli üniversiteyi bitirir bitirmez, daha fazla çalışmak, gene tek başma biraz daha konforlu bir yerde biraz da- ha rahat yaşamaktı. Roger ısrar etmişti: — Ne olursun Katerin, bu gece seninle | birlikte çıkalım, yemeğimizi, bir lokanta- da yiyelim. Katerin kabul etmişti. Fakat bir şartla: Sevgiden, aşktan, evlenmekten bahsedil- Mmiyecekti * O günden sonra da birbirlerini gördü- ler, konuştulâr, Katerin çok soğuk duru- | |yordu. Roger, bir kere üniversite kori- dorunda onu yalnız bulduğu zaman, bir kere daha, seni seviyorum, diyebilmişti. Bu göz, Katerini kahkahayla güldürmüş- | tü: — Sen zannettiğimden budala imişe'n, | bundan başka düşünecek şey; ıbylıvıı:ek söz mü bulamıyorsun. — Sen de beni sevdiğini söylemiştin, Plikeli idi.. için değil, bir kere seviyorum demek için söylemiştim. Tesadüf karşıma seni çı- kardı. Sen olmasan başkası olsaydı ğene ayni sözü söyliyecektim. * Roger hastalandı. Hastalığı epey teh- Katerin'i düşündü. Onu gör- mek, onunla konuşmak istiyordu. Bir mektub yazdı. Katerin üniversiteden döndüğü zaman mektubu aldı. Apartımanına — çÇıkmadi. Rogerin mektubunda bildirdiği adresine koştu. Roger tek bir odada oturuyordu. Kâterin odaya girdiği zaman tedavi e- den doktor çıkmak üzere idi. Katerine: — Hasta bir zatürree geçiriyor, hastaneye kaldırılsa iyi olur. n doktor.. hastane sanki daha — İhtimama ihtiyacı var. Meraklan- maması için annesine de.Kaher vermek istemiyor. Burada 'tek başına ne yapar |kiz — Tek başına mı? Ben varım — Bu, epey mühim bir iş. — Karısı olsaydım bakmıyacak mıy- dim, Roger, çok hasta idi. Adetâ — zorlukla Irunu-_.ıbıl,rordu. Katerin onu hiç bırak- İmadı. Ne bulursa onu yiyor, ve yorgun- ğun üzerinde uyuyordu. Uykular da de- vamlı değildi. İkide bir, acaba bir şey mi istiyor? diye uyanıyordu. Hastalık epey Vuzun sürdü. Rogerin parası bitmişti. Ka- terinin de hakezs. Babası öldükten son'a | —a ——— genç bir adamla evlenen annesile hiç ko- |nuşmazdı. Parası bittiği gün annesine |para istemiye gitti. Bütün bunları Roger için yapıyordu. Roger iyileşiyordu. Doktor son görü- şünde: «Birkaç güne kalmaz kalkare demişti. Bunı rağmen daha o akşam bir kan hü- eumu neticesinde Roger öldü, dikleri belli değildi.. haydi, belli olmuş ioı.sıı bile, onlar aptal değil a, oradan mut- laka uzaklaşmışlar, izlerini — kaybettir- menin çaresine bak- mışlardı. Maamafih, her şeyden önce za- bıtaya başvurmanın faydalı olacağına karar verdiler. Tre- nin içinde polis ara- dılar, yoktu. İlk du- rakta, Takvorun a- şağı inip bununla Meşgul olması, bu i- Şi kendi üzerine alıp halletmesi kabul e- dildi. Şimdi, lokan- ta vagonu sökülece. i için besabın bir an evvel ne sure'tle rsa olsun tesviyesini ısrarla isteyen metrdotele lâf anlatmak lâzımdı. Herif kapının önüne mıhlanmış, ne denilse eyi yükseltir yükseltmez, o da bavulla sapına yapıştı. Gö iraz daha dayatsalar, rehin makamın- 1|da bavulu alıp gidecekti. Torikle Tak- vor, kısa bir muhavereden sonra, bu belâyı olsun başlarından defetmek hu- susunda mutabık kaldılar, Takvor he-| rife sordu: — Nedir borcumuz? — Kırk sekiz buçuk pengö, — Pengö dediğin kaç paradır? Ro- men parasıylar ne tutar? — Bin iki yüz elli lel eder ama.. bu- Bu felâket Katerin'e unkı daha fazla SON EDEBİ R — Yahu! Tazeliğinde Bile parmağını ya bancıya göstermekten çekinen haspanın etti, bu naneyi bu stn tasalinde nasıl yed iğini havsalam bir türlü almıyor. ırud.ı leiyi daha aşağı hesapladığımız- dah, bin beş yüz vermelisiniz. — Hentsin.. divanesin z0? F kıdar para tuts bir tane-| yordu. ki, | şe.. k ettiy — 'Zift yesin kerata!, Bize şimdik ce- nabın bir iskönto yapmazsın? — Vagon restoranda bu âdet değil- dir. — Ya,,paramız çıkışmoorsa?, — Eşyanızı rehin verirsiniz. — Ne dersin, Torik beyzadem? — Zokayı yedik derim.. Senin üze- rinde ne var? a Laktan bunaldığı zamanlarda bir koltn-| krinden | zorun vardır? Ne yedik, ne içtik ki bu| mur, ayı k: kadar dinledikten sanra, macarca: . . . . Film Artisti İsteniyor Bir resmi müessesenin hazırladığı millt bir filmde baş rolleri oynıyabilecek kadın, erkek eşhas isteniyor. Arzu edenlerin fotograflarile şartalarını gazete- mizde A. R. rümuzuna acele bildirmeleri. — «6435> Açık arttırma ilânı Kandilli Kız Lisesi Direktörlüğünden Kandilli Kız Lisesi pansiyonu yemekhanelerinden 31 Mayıs 939 tarihine kadar sekiz ay zarfında toplanacak olan ekmek kırıntıları ve yemek artıkları açık pa- zarlık suretile satılığa çıkarılmıştır. 'Tahmin bedeli 72 lira olup teminatı 10 lira 80 kuruştur. Pazarlık 21 Eylül 938 Çarşamba günü saat 15 de İstanbul Kültür Direktörlüğü binası içinde toplana: isyonda yapılacaktır. taameyi görmek üzere mekteb idaresine (6498) İsteklilerin ş; etmeleri belli gün ve saatte komisyona gelmeleri. müracaat Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. HH EM M İcabında günde 3 kaşe ahımabilir. F Ereğli Kömürleri İşletmesinden : Devlet Demiryolları 3 Birinciteşrin 1938 tarihinden itibaren tahmilüt için istas- yonlarda tüccar emrine verdiği vagonların 6 aaat zarfında doldurularak İadesini, aksi takdirde 6 saatin geçmealnden İtibaren her bir saat için vagon başına G0 kuruş geza alınacağını ilân etmiştir. Buna nazaran: Çatalağzı, Kilimli ve Zonguldak istasvonlarında Devlet Demiryolları vagonların- da teslim edilmek şartile yapılan zatışlar için beher vagonun tahmilinde ilk 24 saat zarfında Devlek Demiryollarına verilecek cezaların müşterilerin faturalarına mam - medileceği tamimen tebliğ olunur. nı elleri arasına aldı ve hıçkıra hiçkira ağladı. — BSeni sgeviyorum. küvvet vermişti. Rogerin ailesini tel grafla çağırdı. Cenaze işlerile uğraştı. Rogerin annesi, evvelden niçin kendisi- ne haber verilmediği için çok hiddetliy- di. Katerin buna hiç ehemmiyet vermedi mezarlığa kadar takib etti. Bı'ku. bir halde kendi i zaman, Rogere seni seviyorum söylediği kanapeye oturdu. B: YARINKİ NÜBHAMIZDA: Gürültüsüz bir izdivaç apartımanına Çeviren: Sezai Solelli bulundu. 'Tam bu esnada tren de yürümeğe başlayınca, zavallı Takvor ancak son vagonun basşamağına atlamak suretile arkadaşlarına kavuşabildi. Ondan sonra bu ayni sahne, her is- tasyonda tekerrür etti, fakat hiç bir semere vermedi. Nöbetci memurlardan hiçbiri fransızca anlamıyor, bir tercü- man arayıp bulmak içinse trenin tevâk- kuf müddeti kifayet etmiyordu. , Artık bundan ümidi kesmişler, vaz- geçmişlerdi. Torik: — Hele hir Viyanaya varalım da, Allah kerim! Orada bizim konsolosha- neye başvururuz; elbette çaremize ba- karlar.. demişti. Alman hududunda pasaport muaye- nesini yapan memur, Gurabi efendinin pasaportunda kaydı bulunan - kadının ede olduğunu sordu. Bereket versin, anında, harbı umumide 'bizim orduda t ederek, çat pat türkceyi öğren- Takvor, mevcu: nun ihtiyaten hepsi- ni söylemedi.. — Beş, altı yüz vardır, — Beybaba, sen- de?.. Gurabi efendi ko- mik bir tavırla, pan- talonunun cebindeki kırmızı örme keseyi çıkarıp uzattı. p. — Vallah”, bilmem| ; evlâd.. alın, bakın: Ne varsa, sizin. | Onda da otuz beş lei kadar bozuk pa. ra buldular, Bunları 'Torik öfke ile iade do';nşnn ikinci bir badireyi kolayca at- lattılar, Filhakika memur, Toriğin ta- undan pirelenmiş, Bayan Gura- da bir cinayete kurban edilip — Sakla da, karın şübbeye — -düşmüştü, bulunursa fukâraya sadaka verirsin, Herif sabırsızlanıyordu. Torik Nec- mi Takvora hital — Çık sendekileri.. tosla! dedi, ve st tarafını, içine çeke çeke kendi ce- kliyerek metrdotele uzattı: arim olsun!. efolmuş, fakat ken köşe- pis düşünmeğe koyul- Büyük bir & izahat kendisini bir hayli güldürdü. K dben bir mesele daha çıktı. Sı- Takvorun pasaportunu muayeneye -_»u. Memur, bheceleye heceleye a- Bunu !n ki kere de, zihnen tekrar ladı.. ye Gular.. İlk istasyonda, karar mucibince Tak- vor indi. Orada nöbet bekliyen polise bozuk fransızcasile derdini döktü. Me- 'al dinler gibi onu sonuna | h, zol dedi. Kaşer.. das ist pasaportu — alıkoyarak, oru karakola davet etti, İşin ne olduğunu anlamıyan ermeni, alık alık adamı takib ederek, trenden indi. — Ben fransızca bilmiyorum.. ne| — (*, Pakat.. evet!. Kaşer.. ba, lükia, yahu- dediğinizi anlamadım., mukabelesinde | dicedir!