Hergün Pazarlıksız satış Prensipinin ilk tatbikatı U—— Yazan: Muhittin Birgen azarlıksız satış fikrinin ilk tatbi- katına gelcek ayın ilk günlerinde başlanacak. Gazetelerde görülen haberle- ve göre bu usul, en evvel et, ekmek, gıda maddeleri ve ayakkabı üzerinde tatbik edilecekmiş. Gene ayni haberlere göre, seyyar satıcılar bu üsüle tâbi olmaktan müstesna imişler. Bu suretle, memleketimizde yeni bir alış veriş usulü tatbik î:mı; om Iı—ls- attan kaldırabilirsek aten :“neı bîr.:ryhâur. Fakat, iş felsefe bakı- mından mütalca edildiği zaman, bütün hayat, bütün hayatımız ilk mnefesten son | nefese kadar uzanıp giden bir pazarlık teşkil eder! Bununla berabor, bahsin tel- sefi tarafını bir kenara bırakalım ve mevzu üzerinde biraz düşünelim. * Pazarlıksız satış usülünün ihdası mevzuunu gözden geçirirken Üzerinde durduğumuz noktalardan biri yeni ortaya alılan bu usulün meydana çıkarılışının düzumundan fazla sessiz oluşudur. Belki, bu noktada kabahat bizde, yani gazete - cilerdedir. Fakat, bizim kabahatli olma- mız, kanunu ortaya atan mütehassıs bir dairenin hizi tenvir etmemesini hak- hh görmeğe kâfi bir sobeb teşkil etmez. Bu kanunu hazırlıyan daire onun mucib se- beblerini, maksadını ve gayesini halka anlatmakla mükellef idi ve bu vazifeyi biz gazeteciler kendiliğimizden yapma - dığımız zaman, o bizi atlıyarak, hattâ bizi dürterek etrafa, halka, kabil olduğu kadar fazla izahat vermeli Idi Şu kalde, ben şahsan, biz, yani meslekdaşlar hep bir arada, eğer vazifemizi hiç yapmamış veya eksik yapmışsak kanunu ortaya atan daire de vazifesini tamam yapmış değil- dir. 'Tatbikata gelince, o, pisikoloji mesele- sidir. Pazarlık olsa da, olmasa da, bizim memlekette müstehlik alıcı ile kazanan Resimli Makale : Liseden çıktığı gün Sinema yıldızı olan Genç kız 18 — yaşlarında bulunan Lana £ Türner, — Holiy - woodda — liseden mezun olduğu güş filme olan istida « İdını sezen sinema |kurdları tarafın « dan yüksek bi ücretle angaje e - dilmiştir. Kendisi. ne istikbalin (Kla - ra Bov) u denmek. tedir. Lana Türner yas kında film çevir « meğe — başlıyacak- tır. Bu hususta satıcı arasında nihayet bir sulh aktedil- miş bulunmıyacaktır. Bugün pazarlık usu | lüne rağmmen kendisini daima aldatılmak- ta farzeden müstehlik yarın pazarlıksız alış verişte de gene kendisini aldatılmış farzedecek ve belki de usulün iyi olma- sına rağmen, itiyadından olduğu için da- ha fazla aldatıldığına kani olacaktır. Dikkat ettiğim şeylerden biri de ayak satıcısının bu üsüle tâbi tutulmaması prensibidir. Bu prensip, bana - maksad ga dahil olmasa daki - seyyar satıcılığın husust bir himaye görmesl noticesine va- nlacağı fikrini veriyor. Nohudu, patlıca- nı ve portakalı dükkândan aldığı zaman etiketi görüp parayı verecek olan müs- tehlik alıcı, bilhassa pazarlığı pek seven kadınlar, eski itiyadlarından ayrılmamak için yavaş yavaş dükkândan ayaklarını çekip seyyar satıcılara yaklaşacaklar, Bu takdirde ayak satıcıları yavaş yavaş ço- galacaklar demek olmaz mi? Bakalım, bu ciheti de tâtbikat göstere- cek. Eğer tatbikat benim bu mülâhazamın haklı olduğunu gösterirse acaba o zaman da alış veriş teşkilâtımızın çok iptidafliğe doğru bir istikamet alması tehlikesi yok mudur? Bugün bile İstanbulun bir takım sokakları geçilmez hale gelmiştir. Bir kı- sım sokaklarda da otomatik işliyen falso sesli bir «Yüksek Söyler» gibi, sabahtan akşama kadar bağıran satıcılırla kulak - larımız sağırlaşmış, sinirlerimiz geril - miştir. Acaba seyyar satıcılar artınca ha. Timiz ne olacak? Acaba, zannedildiği gibi. seyyar satıcı- lar müstahsil malını pahalı alıp bunu müstehlike ucuz verecekler mi? Yoksa, bizi dükkâncılardan daha fazla aldatmı- ya mı çalışacaklar? Acaba terazileri ve kantarları kontrol edilecek mi? Acaba ka- lite kontrolüne imkân bulunacak mı? Bunları da bize tatbikat gösterecek, 'Yalnız tatbikattan evvel ben şu mülâ. hazayı kaydedebilirim: İstanbulda sey - yar satıcılığın tahdidi düşünüldüğünü zannediyorum. Meselâ, arkada yük taşı- Mmak - sözde kalmakla beraber - mene - dildi. Eşek İstanbula giremez oldu. Yeni usulün tatbikatı ayak satıcılığını himaye Bayesini güdüyor ve yahud bu gayeyi gütmeksizin, o sistemi fillen himaye ede- | cekse iki fikir ve iki gaye arasında bir tezad göremez miyiz? * Bu tarzda bir takım sualler karşısında- yız. Bunlara verilecek peşin cevablar yapılan tecrübe « : ler çok iyi netice İyermiştir. Tecrüh be filmlerini mü - tehassıslar — fevkalâde — beğenmişlerdir. İtalya İspanya için ne kadar para harcadı? Londrada çıkan Daily Herald gazetesi yazıyor: İspanya harbinin başlangıcın - dan haziran sonlarına kadar, İtalya hü « kümeti, İspanya işlerine 180 milyon İn- giliz Urasından fazla para harcamıştır, Ekselâns şoför Belgradda diplomasi mehafili, meşhur Yunan sefiri Bibica Rosettiye (Ekselâns şoför) ünvanını vermişlerdir. Bunun sebebi şudur Yunan elçisinin şoförü evlenecek imiş. Gelini de otomobil ile götürmek istemiş. elçi, «benim otomobilime binersin, ben de şoförlük eder, arabayı sürerim» de - miş. Şoför tekrar tekrar teşekkürlerde bulünmuş, amma efendisine lâyık görme- diği için, onu düğün ziyafetine çağırma- mış, buna rağmen elçi ziyafete 15 şişe şampanya göndermiş, kendisi de yemek- te bulunmuştur. O zamandanberi dostları, kendisine Ek- selâns şoför demektedirler. —e ea hakikatin keşfine kâfi gelemez. Tatbikatı beklemek ve bunun hareket ve seyrini dikkatle takib eylemek lâzımdır. Herkes, her vatandaş bu hareketi dikkatle tedkik etmelidir, çünkü bütün bu işler umumun hayri gayesile yapılıyor. Bu bakımdan ben vazifemi yapmıya çalışacağım. O za- man gene konuşuruz, Muhittin Birgen İSTER nü almıştır. İSTER Dün yakından tanıdığımız bir zat Divanyolunda isim ve adresi bizde mahfuz bir tütüncüden bir paket Yenice tütü- 20 gram tütünü ihtiva eden bu paketin üzerinde 22 kuruş yazıldığı ve 20 para da müdafaa vergisi ilâve edildiği hâlde SON POSTA ZMN Hergün bir fıkra ’ıf | Müellifin kusuru İ — Mütercim, tercüme ettiği — kitabı; tanınmiş bir münekkide okumuştu; — Nasıl buldunuz üstad? Dedi. Münekkid düşündü: — Çok gilzel tarafları var, fakat ; gene çok fena taraflarını bulmak ta mümkün.. fakat tercüme eser olduğu için bu fena tarafir sizin değil, doğ- Tüdan doğruya mülellifin kusuru ad- dedilir. —- Fena tarafları hangileri üstad? — Ürzlüb iyi değil, Tisan - bozuk, cümle hataları pek çok, : | j İ ; İ İ h Vazifeleri yaya Yürümekten ibaret Olan genç kızlar Dez Bu iki genç kız, yaya dolaşarak ha - yatlarını kazanıtlar. — Vazifeleri, bir fabrikanın ayakkabılarını canlı surette teşbir etmektir. Dizlerine — takılı olan pedometre ile de ne kadar yol yürü - düklerini isbat etmektedirler, — Genç kızların konturatında yalnız yaâya yü- rümek şartile günde 15 lira alacakları yazılıdır. Arabaya, otomobile veyahud herhangi bir nakil vasıtasına binemez- ler, Elektrikli mücevherler Paris mücevhercileri, müşterilerinin zevkini tatmin edecek yeni bir moda keş- fetmişlerdir. Bundan böyle içinde küçü- gük elektrik ampülü bulunan, mücev - herler satacaklardı İNAN, İSTER . İNAN, İSTER za Dede sözleri.. ea Beceriksiz Bir kocanın Macerası Holandalı bir kadın — kocasının İşsiz güçsüz, ay - lâk aylâk orada burada dolaşma - sından, kahveler - de pineklemesin - den bıkıp usana - rak, bir yelken - H tedarik etmiş, ve kocasına ve - rerek: — Haydi, de - miş al bunu, bin içine. Dünya se « yahatine çık, hiç olmazsa bir şey - ler yapmış ölür - Bun... Acar kadının kocası 59 : dadır. — Kâtiblik, mühendislik, fab- rikatörlük — etmiş —eninde — sonunda baltaya sap olamamış. Teklif kendisine pek cazib görünmüş, bir arkadaşile de- nize açılmış, Fransız Afrikasının garb sahillerinde dolaşmış, oradan — Rio dö Janeliro'ya geçmiş. Fakat arkadaşı has- ; talandığı için emeline nail olamamış, arkadaşına bakmış, — (doktor isteriz) mânasma gelen bir bayrak uydurarak yelkenliye asmış, 82 gün denizde do - laştığı halde bir gemiye tesadüf ede - memiş. Nihayet, bir yolunu bulup ka - raya çıkmış, arkadaşını hastaneye ya - tırmış, yelkenlisini satmış, — yurduna dönmüştür. Holivudda moda olan yeni bir içki Hollywood yeni bir içkinin çılgınıdır. Güzelliklerini, sıhhatlerini dalma muha - faza etmek istiyen sinema yıldızları yeni bir iksir keşfetmişlerdir. Bu iksir de ha- vuç usaresinden başka bir şey değildir. Sabah akşam aç karnına birer bardak havuç usaresi içmek ile, insan ne kadar yemek yerse yesin kilo almıyor; binaena- leyh şişmanlamak üzüntüsünden kurtu- luyormuş. Uyumak için ne yapmalı? Geceleyin yatağa girince, uyumak için ne yaparsımz?.. İngiliz romancılarından Swinnerton, çapraz kelime oyunlarından en güçlerinden birini yanına alır, yatağa girer, hallede ede uyur. Meşhur sinema yıldızı Dorothy Lamour hafif aşk hikâ - yeleri okuyarak uykuya dalar. Lilyan Giş gözlerine siyah örtü örter, Aktör George Brent yatağında karşısına isabet eden du- vara içinde elektrikle oynaşan oyuncak tavşanlar bulunan bir levhayı seyreder, ve hemen uyur. İNANMA! tütüncü 25 kuruş istemiştir. Fazla para istemenin esbabı mucibesini soran müşteriye tütüncü pek tabil bir lisanla: — Yüz para da biz kazanmıyalım mı? Demiş ve paranın gerisini fade etmemiştir. İNANMAİL Sözün Kısası Böylesi Kestirme olur (gâhları, dünyanın - şimdilik - en büyük vapuru olacak olan Kuin Elizşbet translantiğini denize indireceklerdir. Kuin Elizabet daha dedikodusu ağıza larda dolaşan Kuin Meri'den 4000 ton ka« dar daha büyük hacımda olacakmış.. v& yalnız, — taşıdığı — zincirlerin ağırlığı 2,350,000 kilo çekiyormuş... Böylece, son elli senedenberidir, mall güçleri yenen milletler arasındaki bü e yük gemi yarışı bir merhale daha kay e detmiş oluyor. Fakat, anlaşılıyor ki iş bununla bitmiğ değildir. Bugün, kendi favorileri Nor « mandinin önünde iki İngiliz hâlis kante nın birden koştuğunu gören Fransızlar da muhakkak ki, bir aralık elde ettikleri dünya rekorunu yeniden kazanmak için gelecek yıl daha büyük bir gemi tezgüle hyataklardır. Lâkin bu yarışın sonu neye varacak'ı Fennin ve tekniğin hududları çok geniş olmakla beraber, nihayet bir an geleceli ki, en cesim ve mütekâmil deniz ejderinâ ne farzla bir çivi kakmak, ne bir metre azunluk ilâve etmek, ne havalesini arta tırmak. ne sür'atini zorlamak İmkânı bus kunmaz olacaktır. Artık o zaman, öyle görünüyor ki, müe kendislerin ve teknisyenlerin tek bit kaygusu kalacak, o da üzerinde yaşadığı« mız kıt'ayı yerinden kımıldatmanın va işletmenin çarelerini araştırmaktan iba« ret bulunacaktır, Buna, olmaz deyip de gülmiyelim, Dünyanın altını üstüne getirmesini bilen fen, o dünyayı yürütmesini de bilecektir, Hom de böylesi kestirme olur! E. Talu “Hariciye Vekilimiz — dün Cenevreye gitti (Baştarafı 1 sayfada) Rüşdü Aras, bilhassa Fransız sefareti müs teşarı De Moniko ile on dakika kadar gö Tüşmüştür. Bu görüşmeği mütecakib De Moniko, kendisine müracaat eden gazetecilerin Fransız hariciye nazırı Bonenin ne vakiti Ankarayı ziyaret edeceğine dair sorduke ları suale şu cevabı vermiştir: — Hariciye nazırı Bönenin Ankarayı İziyareti esasen kararlaştırılmıştır. AncaRlt ziyaretin tarihi henüz kat'iyetle tesbit e« dilmemiştir. Beynelmilel vaziyet dolayı « İsile Pariste kalmak mecbüriyetinde büs lunan Bone, ilk fırsatta Ankarayı ziyaret edecektir. Önümüzdeki hafta içinde Cenevrede buluşmaları muhtemel olan Dr. Rüşdü A« Tasla Böne, bu hususu ağlebi ihtimal kene di aralarında kararlaştıracaklardır.> Bugün Sofyadan geçecek ölan Hariciya Vekilimiz, ekspresin tevakkufundan iİstf. fode ederek, Bulgar başvekili Köse İva « nofla da görüşecektir. Selânik anlışmasının imzasından sonra, iki devlet adamı arasında yapılacak olan bu ilk görüşmeğe hususi bir ehemmiyet atfedilmektedir. | Milletler Cemiyeti konseyi açıldı Cenevre 9 (Hususi) — Milletler Cemla yeti konseyinin açılış celaesi bugün yapıle mıştır. Asamble pazartesi günü toplana« caktır. Konsey toplanması çok sönük ol muştur. Çünkü İngiltere, Fransa, Savyeti Rusya, Belçika ve Lehistan hariciye nae zırları toplantıya iştirak etmemişlerdin. ÇARARAAARR SA Y ĞAA TAKViİiM