B “SON POSTA Abdalhandd x üsrlde bi açk macerabi "T % Deli Paşonun soyguncuları İmha senedi verilecek cephanenin kiy- | — eti de iki yüz liradan fazladır... Bun- | lar, sana lâzım değil... Şu senedleri mühürlersen, değirmi hesab, yüz altın alacaksın. — Âlâ, çok âlâ... ” — Dur.. acele etme. Bir imha senedi daha var?.. | — Ne imhası?, | — Talim esnasında on sekiz nefer at- ftan düşmüş.. tüfekleriş tamir kabul et- Miyecek derece harab olmuştur. Bun- lar için de bir jimha senedi tanzim edi- lecek, | — Çok âlâ.. fakat kırık silâhlar nere- de?, — Kırık silâh yok. 18 martin, sapa sağlam yandaki odada duruyor, — E bu silâhlar ne olacak? — Ne olacak?, Yirmi sandık cebhane ile, yukarı sevkolünacak. — Yukarısı, neresi?.” — Cezire, Cezran, Lice, Palu Per - tek, Hozat, daha ne bileyim beu?.: Tüfeklerle gephanclerin Eidecekleri Yeri, Tatar ağa ile Osep Raci bilir. — âş:tu edecek ne var?. Aşiretler silâh, cephane diye kırılıyorlar. Aşiret ağaları, hiç pazarlıksız tüfek başına beş lira, fişek başına gümüş iki kuruş veri- yorlar, kreğ A Zeki bey, başını nahiye müdürüne "İms;u.,m.,. ağat. Siz ne dersiniz, bu işe?.. Diye, sordu: Bir tek söz bile söylemeden bu mu- havereyi dinliyen nahiye müdürü, ev- velâ bir baş hareketile, Emin ağanın sözlerini tasdik etti: — Allah için söylerim. Ağanın söz- Jeri, tamamile doğrudur. Diye cevab verdi. Zeki bey; gözlerini nahiye müdürü- nün gözlerine dikti. En küçük bir âr haya ve vicdan ıztırabı hissetmiyen bu hükümet mümessiline karşı vicda- nında kaynıyan bir tiksinti hissetti. Evvelâ bu adamın yüzüne tükür - mek.. sonra da anu ayağının allına &- larak çiğnemek istedi. Fakat bu hare- ketler, acaba yapılmak istenilen bu iğ- renç, bu menfur, bu alçakça hırsızlığın ve yağmacılığın önüne geçebilecek mi | idi?. Osep Raci, garib bir tebessümle göz- lerini Zeki beyin yüzüne dikmişti. Ve, renkten renge giren genç zabitin bü- tün hissiyatını anlamış gibi İbrahim ağaya eğilerek: — Ağa. Ağa... Yüzbaşı bey, daha pişmemiş... Anlaşılıyor ki bu gibi işler görüp geçirmemiş... İstersen bu içeriki odaya geçelim de, sen beyi pişir, wMıı- lüm ya.. sarı kızların yüzü sıcak olur, Dedi. hi Bu sözler, Zeki beyi büsbütün ser - semletti. Gözleri, Osep Racinin gözlerine kay- di. Bu iğrenç ve patlak gözlerde, son- suz bir cür'et ve küstahlık vardı. Genç zabit, hayatında bu kadar yal- nızlık hissetmemişti. Kendisini; bam - boş bir çölde, etrafı canavarlarla çev- rilmiş, Ber türlü müdafaadan mahrum bir adama benzetti. Ağır ağır başını sallıyarak: — Dersim dağlarında, ikide birde ö- nümüze paçavra sererek selâmet pa- rası toplıyan Deli Paşonun, hangi mem- badan kuvvet aldığını şimdi anlıyo- rum... Şu, nahiye müdürünün kafası kopmadıkça.. şu, Osep Racinin beyni parçalanmadıkça.. ve şu, Tatar ağanın kolları, kanadları kırılmadıkça.. Deli Paşo Dersimde rahat rahat yaşıyacak.. kimbifir daha kimlerin önüne o kirli paçavrasını yayarak selâmet parasi toplıyacak.. ve kimbilir daha kimlere, ©O vahşt dağlarda imha edilen zavallı Türk evlâdlarının kanlı menkibelerini anlatacak, Diye mırildandı, Şu anda, dimağı kasıp kavuran bir tek sual vardı. Ve, artık bir tek söz bile söylemiye!rında mühim bir mevki vi lüzüum görmeden, yerinden fırlıyarak kendisini sokağa attı. * Zeki bey bir yangından, bir hasta - lıktan, bir felâketten kaçar gibi, sağına soluna bakmadan daireye geldi, Oda- sına girdi. Kılıcının kayişini boynun - dan çıkardı. Yatağının üstüne attı. El- lerinin tersini, -kalçalarına dayadı, A- detâ hissiz ve şuursuz bir halde, gezin: miye başladı. Şu anda, dımağım kasıp kavuran bir tek sual vardı: — Ne yapayım.. bilmem ki, ne yapa: yım?.. ktı?.. Ne bilmiye mu- wyf:kymktıl?.. ıvveyl:p;mxdl î'l;ıındı bir (sürgün) damgası vardı... Sürgün demek; (hain) demekti.. Memleket haini.. din ve devlet haini., padişah ve hükümet haini demekti. Alnında, bu kara ve korkunç damğa varken kimi kime şikâyet edebilecek.. sözünü kime dinletecekli?. Gözüne, miralay Kâzım beyin mektu- bu ilişmişti. Elleri, mektuba doğru sü- Tüklenmişti. Bu kâğıdları alarak bir daha göz gezdirmişti. Bu ihtiyar ve tecrübeli miralay his- lerini ve düşüncelerini şöylece tesbit etmişti: LHer iki mektubdaki acı şikâyetleri- ni, çok ehemmiyetle mütalca eltim, Va- ziyeti çok büyük bir vüzuh ile tasvir ve tahlil etmişsin. Acıdım sana, Zeki bey... Keşki; bun- ları göremiyecek, bunlardan acı biter mana istihrac edemiyecek kadar baslt bir insan olsaydın. Hiç olmazsa, derdli olmazdın. Bir vicdan azab ve iğtırabı duymazdın. Dersim dağlarında, günde birkaç ke- re önünüze kirli bir paçavra sererek sizden selâmet! parası koparan Deli Pa- şo, hiç şübhesiz ki bugün senden çok sağlam bir mevkidedir. Çünkü, e kirli paçavra üzerine atlığınız selâmet para- larının bir kısmını, kendi hâmisi olan beyine ve ağasına vermiştir. O bey ve ağa da hiç şübhesiz ki hükümet naza- Haydarpaşa Lisesi Direktörlüğünden : Okulumuzda leyli ve nehari talebe kaydına devam edilmektedir. Leyli talebe- nin kaşdı mektebin açılacağı 3 Birinciteşrin 1938 tarihine kadar devam ede - ZBANK İstanbul Şubesi Müdürlüğünden: ve havuzlarda inşa edilmekte olan bir romorkör için 1 Dizel mo- törü ve teferrüatı satin alınacaklır. Makine ve teferrüatına aid fenni şart- nameyi ve istenilecek sair izahat: almak üzere Bankamız Matleryel dairesi- ne müracaat edilmelidir. Bu işe aid teklifler en geç 15/9/938 tarihine dödar mozkür dalreye verilmiş bulunmalıdır. cektir. — «C055> DENİ Fabrika | | | 'e nüfuza ma- liktir. Hükümetin mürtekib memurları sağ oldukca, Deli Paşonun kılına bile kimse dokunamaz, Çünkü; o dağ başlarında, pusu tutmak, adam soymak hakkı, ta- bif bir imtiyaz şeklinde ona verilmiş- tir... Dua ediniz ki, herif sadece kese- nizdeki paraları almakla iktifa etmşi, Ya, kısa yoldan gidip de hepinizi bir püsuya düşürseydi.. ve cümlenizi, bir kulaktan bir kulağa kadar kıtır kıtır kesseydi, acaba bunu andan kim sorup sual edecek, bu kanlı facianın hesabını Deli Paşodan kim istiy: Maedeneekeasesesedaa ea cer ee eser Ka nReseReLEESERRERAAkSeese Nöbetci eczaneler Bu geco nğbetci otan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım). Alemdarda: (Sırrı Asım). Beyazıdda: (Belkis). Bamatyada: (Brofilos), Eminönünde: (Salih Necatl), Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde; (Hüsa- meddin), Şehremininde: (Nâzım), Şeh- Zadebaşında: (Hamdi). Karagümrükte; (Kemal), Küçükpasarda; (Yörgü), Ba - kırköyünde; (ENAD. Beyoğl ucihetindekiler: — , İstiklâl caddesinde: (Galatasaray - (1a- Tih), Galatada: (Hiâüyet). Kurtuluşta: (Kurtuluş). Maçkada (Föys), Beşiktaş- ta: CAİ Riza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda (Ömer Kenan), Sarıyerde: (Asaf), Kadıköyünde; (Saadet - Osman Halüsi), Büyükadada: (Halk). Heybelide: (Halk), Tekirdağ İcra Memurluğundan: Halen ikametgâhı meçhul Mustafa oğ- lu Halil 'Tekirdağ Hava Kurumu şubesinden ö- dünç aldığınız 346 lira 47 kuruş mukfıbil ipotek ettiğiniz mağaza ve evdeki hisse- nizin paraya çevrilmesine karar verile- rek ehlivukuf marifetile vaz'iyed ve tak- diri kıymet edilmiştir. 2004 numaralı ka- nuntn 103 üncü maddesi mücibincee bu babda bir diyeceğiniz varsa 8 gün tçinde Tekirdağ icra dairesine müracaatla der- rmeyan etmeniz ilânen bildirilir. — «B195> HİKÂYE : Küçük kız (Baştarafı 12 inci sayfada) güzel oluyorsunuz doğrusu. Bunun fare Sabâh biraz geç kalktı; kahvaltıda ba-| kında mısınız bilmem. Sonra size ba'ıı basını gördü. Adamın gene öyle yüzü| şeyler daha sormak İstiyorum. Tam vak- Çatkın, gözleri kederli idi, fakat Sâfiyi| tidir zannederim. Kaşlarınızı çattığınığ gördü zaman gizli bir alâka ile onu|zaman bunları söylemeye cesaret ede- süzdü. Küçük kız da onu görmekten| miyeceğim. memnun olmuştu. Akşamdan daha işti-| Adam onun elini sıkı sıkı tutarak: balı idi, böylece ona, kendisine itaat et-j| — Süyle dedi. tiğini göstermek, onu memnun etmek İs-| - Sâfi bir an tereddüd etti. Sonra keke. tiyordu. Sofradan kalktıkları zaman a-| liyerek: dam ona beraber sokağa çıkacaklarını| — Şey.. efendim, dedi. Affedersiniz ge- söyledi. Sâfi birdenbtre sevinçle titredi, | ne efendim. dedim. Fakat.. şey. — şunu Kendini tutamıyarak: sormak istiyorum: Siz beni neden seva «Çok memnun oldum, dedi. Hani ö-| miyorsunuz? bürleri gibl değil mi? Biz de baba kız be-| Birdenbire adam parmaklarını kırar raber çıkacağız» Adam irkildi, kaşları- | gibi sıkmıştı. Küçük kızın canı acıdı. Ca- nın arası bir an için açıldı, hayretle onu |nının acısından ziyade onu kızdırdığını süzdü. Sonra başını çevirerek: — Haydi hazırlan, dedi. * O gün mağazaları dolaştılar. Adam 0- na birçok şeyler aldı. Bunların arasında süslü elbiseler, şapkalar oyuncaklar var- dı. Sâfi hepsine elinden geldiği kadar te- şekkür ediyor, ekseri yaptığı gibi gene annesini taklid ederok her sözün sonuna bir «efendim» ekliyordu ve bu efendim- ler kendisi de farkında olmadan çoğal- dıkça çoğalıyordu. Nihayet adam kendi- sini tutamıyarak güldü. Fakat sonra bir- denbire ciddileşerek: — Biraz da efendimsiz konuşsan zan- nederim ki iyi olacak, dedi. Sâfi kıpkırmızı oldu. Kızmamış, utan- mıştı. Bu sırada caddede yürüyordular, Biri küçük kızı geriye doğru itti. Adam onu elinden tutmaya mecbur oldu. Sâfi onun iri sıcak avucunda elini kaybedin- ce, ancak annesinin göğsünde iken duy- duğu çok tatlı bir his içinde kaldı. Başı- nı yukarı doğru kaldırarak: — Evet, dedi. Hakkınız var. Ben böyle elendim dediğim zaman annem de fazla | ukalâ bir tavır aldığımı söylerdi. Fakat yabancıların yanında efendimle konuş- mak lâzımdır. Tekrar kızardı. Adam başını ona doğ- Tu eğmiş, dikkatle gözlerinin içine bakı- yordu. Sâfi kırdığı potu düzeltmek için acele devam etti: — Bununla beraber sizinle efendim di- yerek konuşmak doğrusu çok manasız. Çünkü siz babamsınız, yabancı değilsiniz. Oh nihayet yüksek sesle «babam» di- yebilmişti. Geniş bir nefes aldı. Adam da gülümsüyordu. Gülümsediği zaman © kadar güzel iyi bir yüzü vardı ki.. Sâfi | bunu ve aklından bir türlü çıkaramadığı bir şeyi daha ona söylemeye karar ve- rerek: — Evet, dedi, Sizinle efendimsiz konu- şabilirim, hattâ arzu ederseniz bir çökk larının babalarına yaptıkları gibi sizi ö- per ve sen bile diyebilirim, Gülünce çok Siyasal bilgiler okuluna lise mezunla baka İstanbul yüksek öğretmen, Ankar, Kayıd 25 ağustosta başlar, 25 eylülde bi günleri mesaf saatlerinde yapılır. Mü; lümat almak istiyenler Ankarada okul di; rTetmen okuluna ve diğer yerlerde külti etmelidirler, İstanbul Tramvay Şirketi, | hatlarında tenzilâtlı tarife kaydına 12 Eylül 1938 t site talebelerine ilân eyler. Alâkadarlar, pazar ve bayram ile seyahat günleri “edebilirler. ” Z DAiMON FENERLER Meraklılarına Müjde: 200 Ilâ 600 metre işık veren :1938 Modeli DAiMON Fenerleri gelmiştir. iyi ışık almak için yalnız DATMON Pilleri e DAİMON ampu kullanınız ve her yerde DAİMON "markasıma dikkat ediniz. düşünerek gözleri doldu, dudakları bu- küldü, fakat adamın elini bırakıp kölür nu omuzuna doladığını görünce hayretle ona baktı. Adamın yüzü sapsarı olmüşe tu. Gözleri yaş içinde idi. Biraz şonra bir otomobile atladılar. İ-, kisi de heyecan içinde idiler, Paketlerin arasında birbirlerine sokuldular, otamo- bil hareket edince küçük kız mavi Böz, leri yaş içinde, fakat dudakları tatlı bir tebessümle aralık adama bakarak: — Annem bunu görmeli idi, dedi. O, beni sevmeniz için biraz zaman geçmesi lâzım geldiğini söylüyordu. Adam düşünceli, dalgın: «Ben anneni de böyle birdenbire sevmiştim» dedi ve onu daha sıkı kucaklıyarak titrek —bir sesle ilâve etti: — Ama o beni sevmemişti. Bıraktı, gitti. Sonra da yaptığına pişman oldu. Bu sefer de ben çok derinden karıilmış- tım. İkinizi de hayatımdan silmeye ka- rar verdim. Seni de onun gibi zannedi- yordum. Halbuki sen beni seviyorsun, Ben de seni seveceğim. Hem istediğinden fazla seveceğim: Büyük bir adam gibi &- kıllı olduğun için bunları sana söylüyo. rum, Eğildi, onu öptü ve sustu. Sâfi kendini tutamıyarak tekrar: «Ah annem bunu görse idi» diye mırıldandı. Adam bir an düşündü, sonra küçük kıza doğru eğilip fısıldadı: «Memnun olur muydu dersin?» Sâfi birdenbire yüzü kıpkırmızı — olarali yerinde doğrulmuştu. Haykırdı: «Ah, hem nasıl! Baba, babacığım.» Bakışları ile ona yalvarıyordu. Adam onun başını göğsüne çekti ve çok mühim fedakârlık- Tara karar vermiş bir tavırla şöförün o. Muzuna vurup hastanenin adresini söy- ledi, YARINKİ NÜSHAMIZDA: Altın diş Çeviren: İsmet Hulüsi Siyasal bilgiler okulu kabul şartları rı müsabaka ile alınır, Kayıd ve müsa- 'ada siyasal bilgiler okullarında yapılır, iter ve yalnız pazartesi ve perşembe sabaka 26 eylülde başlar. Fazla ma- rektörlüğüne, İstanbulda Yüksek öğ- ür ve lise direktörlüklerine müracaat «3493> — «6069> rını K n İstanbul Tramvay Şirketinden : 938-1939 mekteb senesi zarfında tramyvay etmek hakkını bahşeyleyen kartların arihinden İtibaren başlanacağını mekteb ve üniver- hariç olmak üzere her Bgün: Baat 8,30 dan 12 ye ve 13,30 dan 17,30 a kadar. Cumartesi günleri sâat 8,30 dan 13 e kadar müsbit evraklarile. beraber Gulatada Söğüd” sokağında (Tünel arkasında) Hareket kalemine müracaat 1 EKTÖRLÜK