— —— imac — Niye sormuyorsunuz? Kadın ağlıyordu, kocasına döndü: — Niçin ağladığımı -sormuyorsun. Beni artık sevmiyorsun değil mi? Erkek cevab verdi: — Seni seviyorum sma. — Öyle ise niçin o ağladığımı niye sormuyorsun? — Patam yok! * Tavsiye Otomobil alabildiğine koşuyordu.. müşteri korktu: — Aman şoför biraz yavaş; sür'at - ten başım dönüyo: Şoför akıl öğretti: — Gözünüzü kapatın, ben öyle ya - — Tüfeği patlat, aslanı vur da yeme- — Bi hamakın kadar de- pr el Şe gidelim. çorbu soğumak ğil mi? pıyorum. Mahkemede Dalgınlık Hâkim maznuna sordu: İki mahküm hapishanede — Sen kadını parasını al - konuşuyorlardı: — Sen buraya gelmeden ev- vel ne iş görürdün? — Berberdim... — Ne kabahat yaptın da geldin? — Hiç, bir kabahat yapma- dım. o Dalgınlık Oyüzünden. Dükkâna bir müşteri gelrkiş- ti: Saçımı keser, sonra da bâ- şımı yıkarsın, demişti. Ben dal gınlıkla evvelâ saçlarını yıka - Yaş, sonra da başını kesmişim! nak için mi öldürdün? Mazmun cevab verdi: — Evet bay hâkim, bu pa - ra meselesi de benim için €s- Babı muhaffefeden addedil - mez mi? Hâkim şaşırdı. — Nasıl esbabı muhaffefe? — Eğer ben fena bir adam olsaydım sadece keyfim için öldürürdüm, yoksa parasına tama'la öldürmezdim. 3 Seyahat Yüksek e Kayınvalide bir apartıma- seyahat kostümü ee m Di yaptırmıştı, Kos- kapıcıya sordu: tümü giydi, dama- — Apartman fe- dına göründü: na değil ama tava- - Nasıl damâ- nı çok yüksek. dım, yakıştı mı? — Eskiden öyle değildi, hani şu Mısır- — Çok yakıştı kayınvalide. sana bu daki üç metrelik adam var ya; onun bu- raya geleceğini söylüyorlardı. Belki a- parlımanı tutar diye üst katı yıktırıp alt katla birleştirdik. * Kestirme Yol sağlık veriyorlardı: — Doğru gider- seniz, bir saatte varırsınız. Kestir- meden gidecek O - Yarsanız ancak iki saatte varabilir - Sağlık alan merak etti: — Kestirme, niçin uzun sürüyor? — Yol ortasında bir meyhane vardır da.. Orada bir müddet kalırsınız diye dü- gündüm. * Öyle mi? Erkek söyledi: 5 ; — Budala bir ez 4 erkeğin güzel bir kadınla evlenmesi kadar büyük bir hata olamaz. Çün- kü o erkek için saadet ümidi yok- tur. Kadın, erkeğine baktı: — Ya, demek, sen de kendini bedbaht hissediyorsun öyle mi? — Venediğe gidelim, diye israr et- memin sebebi; seni koşa koşa kapı- dan çıkmak ödetinden vazgeçirmek zn . Müze müdürü — Eğer bütün bu ke. mikler bu hayvanın kemikleri ise, keşfiniz çok mühim bir keşif adde- dilebilir. İ günlerinde ben de seyahat ederdim. * Bulunan çare — Kocamın fena bir huyu vardı. kaybeder, €ve anahtarsız dö- erdi. Ne ise şimdi bir çare bulduk. — Anahtarları evde mi bırakıyor. — Hayır, gene yanına alıyor, fakat ye- hi tuttuğumuz uşak, eskiden hırsız oldu- ğu için; kocam anahtarları kaybettiği 7a- İman dolabları kolaylıkla açabiliyor, * Yaz günler — Karımı tanıdınız mı? — Çok güzel bir kadın. — Evet, yaz onun çok güzel bir kadın O olduğuna inanıyorum. > — Yaz günlerinde mi? — Bütün kadınlar yandıkları zaman karımın zenci olduğu farkedilmiyor da. Pot Memur âmirden İ- üsâkde edersö- niz ben yarın gelmi- yeyim. Biraderimin baldızının o kayınpe- deri vefat etmiş, ce- nazesine gideceğim! — Peki, fakat ba- dema cenazesine git- mek için izin alaca- — Beni geçen ay Bınız, bu kader uzak — Ne çıkar, siz egeçen au başında aylık almıştım» diyerek bu ay başında ak mamazlık ettiniz mi? akrabanız olmasın, başında da soymuuştun.. Dansederken Dansediyorlardı, erkek: — Dans hocam ba- na, parmaklarının ü- zerine basa basa dan- sedeceksin? * Dedi Kadm bak- te: — Öyle ama başka- larının o petmakları- nın Üzerine değil! Yazan: Vasfi Rıza Zobu Allahtan yalnız üç şey istiyordum: Temiz oda, sıcak banyo, rahat yatak Ne mevki, ne para, ne şöhret... Mel'ün tatarcık böyle şeylere ehemmiyet vermiyordu ki bunları isteyeyim İran yollarında Makü denilen nahiyede, sx. güneşi-| linciye kadar yol alıyoruz, bu bir... Ekin- ni, gecelediğim bunın bahçesinde karşı-| cisi: Sabahleyin ben dokuzda yola çıkar- lağım. Güneşle beraber hancı da akşam-| sam, onlar, benden önce davranmış, ye ki girdiği delikten çıktı. beni erkenden bahçede görünce şaşırdı... — Ne o efendi, böyle erken erken., — Uyuyamadım da. diyi on geçe hareket geçmiş oluyorlar. böylelikle kendimi aldattığım için fazla yorgunluk duymuyordum.. bundan dola- In İstanbul saatini Tebrize gidinciye ka- — Nedendi?, jidar bozmadım.. hayatta kendi kendini — Isırdılar.. aldatabilmek kadar güzel ve rahat şey — Kimler? var mıdır?.. Her iş de böyle değil midir? — Bilsem!! Gözle görülmüyer ki. Bir isim söyledi. Anlıyamadım. Tarif etti. Bizim tatarcık dediğimiz hayvandan j olacak.. cinsi ne olursa olsun, beni uyut- Aşkta, parada, ikbalde... İnsan, bu dün- ya gailesi içinde tesellisini bulup ta ken- di kendini aldatamazsa «ömür» denilen yük, ne tahammültersa olur... elbiseden daha çok yakışanı görmedim,| madı ya... Dinlenemedim. Berbad bir * ben senin yerinde olsam, daima seyahat | haldeyim... Bari şoförler kalkıncıya ka- kostümleri yapar, hiçbir yerde durmaz; Bir gecelik misafirlikten sonra Makü dar köyü bir dolaşayım, deyip hanın ka- | dan kalkıp ayrıldık. programımız: «Hoya pısından çıktım... kasabasına erken varmak; orada gecele- * meyip, daha ilerde, «Merent» denilen kö- Bizim bazı kasabalarımız kağar ma-| ye karanlık basmadan girmek ve orada mur olan bu mahiyede elektrik yok ama,| geceyi geçirmekti. eğer buna muvaffak gaz lambalı fenerlerle sokakların ışığını | olursak, ertesi sabah Tebrize erken gi temin etmişler. mahalli teşkilâtı, aldığı |rer, günlerdenberi sürüp giden rahatsız- (eğer alıyorsa) tenviriye rüsumunu hak|lık ve yorgunluğumu, bu büyük şehrin ediyor demektir.. ziya hafif te olsa, insan | güzel bir otelinde defeder kurtulurum... gece bastığı yeri pekâlâ görebiliyor... Ev.| Güzel otel! Temiz oda! Sıcak banyo! leri, bizim Anadolu köy evleri gibi, top-| Rahat yatak!... İşte Allahtan istediğim raktan yapılmakla beraber: Şik ve zarif |dört şey... Yemin ederim ki, o esnada te... İçlerinde İran mimarisinin küçük| başka hiçbir şey gözümde yoktu... Ne ve güzel nümuüneleri var... Tamamile| olabilirdi zaten... Bu uzun ve müz'iç yol- kesme bir kaya olan tnuazzam bir dağın | culukta, rahat edebilmek için para, şöh- - eteğine demiyeyim de - gövdesine bujret ve mevkiin bir ehemmiyeti mi Yar- evleri adetâ yapıştırmışlar... İnsanın ü-|dı?. Cebimde param, elimde tavsiyem, zerinde korkunç bir tesir yapıyor. kü-| tanıyanlar yanında da bir mevkiim yok çük bir arz sarsıntısında sanki, muazzam | muydu?. Buna rağmen sokaklarda yat- bir pençe gibi duran dağ kapanacak, kö- | madık mı?, Tatarcık denilen mel'un mah- yün evlerini, insanlarını içine alıvere-|lük: Parama, tavsiyeme ehemmiyet ve- cekmiş gibi geliyor.. evhamlı adamların | rip bana bir mevki ayırdı da, yatağımda Jesmaret €dip oturabilecekleri bir yer de-/rahat ettirdi mi?.. Utanmaz, Werbiyesiz? |ğil burası... Burada yerleşecek insanla-| Her yerimi ısırmadı ra?... Hal böyle i- jr biraz geviş yürekli olmaları lâzım. | ken Allahtan benim dileğim ne olabilir. * | di?.. Otel, oda, banyo ve yatak değil mi?., İranm son inkılâbına kadar, Makü'ya | İste bu İütfa Tebriz'de kavuşacaktım.. sİkbalümsaltanaz isminde bir «hâkim; için hiçbir yerlerde duramıyor, hâkimmiş... Adetâ bir derebeyi olan bu 'e bir an evvel varabilmek için adam, müstakil bir idareye sahib, Azeri | SAYret sarfediyor, bir aksilik çıkmama. Türklerindenmiş... İdama mahküm etti. | 5104 dualar ediyordum... ği mücrimleri, kayalardan müteşekkil m eğe e dağa z mİ m ni köyün evleri üstüne attırırınış... ad. Amasyada şiddetli yağmur dar, ayni zamanda nüfuz sahtbiymiş.. ve dolu Amasya, (Hususi) — Suluova ve ha- hattâ meşhur «Celâli aşireti» bile bu he- rifi en büyük reisleri olarak tanırlarmış.. | valisine müdhiş yağmur ve dolu yağmış daha başka ufak tefek aşiretleri de kendi| tir. On beş, yirmi harmanı sular götür. himayesi alında yaşatan bu adam da, | müştür, İki yüzü mütecaviz koyun, keçi İrandaki başka örnekleri gibi, inkılâbdan | telef olmuştur. Bu meyanda kasab Sü- sonra, yani Şehinşahın iktidarı ele alma-| leyman adında birisi de tarladan köyüne sından sonra yok olmuş gitmiş. hükâ-| kaçmak isterken yıldırım isabetile öl- met kuvvetleri «hâkim» 4 diri diri ele ze. | müştür. çirince: İbret olsun diye idam edivermiş- ler.. böylelikle bu civarın temizliğine de| Polonyalılar susam almak muvaffak olmuşlar... istediler Polonyadan yeni susam mahsulü ü- İstanbulla İran arasındaki saatlerde)zerine memleketimiz tacirlerine tek - yeühim bir fark var.. hududdan öteye ge-)lifler zelmeğe başlamıştır. Bu teklifler vi giyimi ani &ma ben al-İton başına 200 liradır, madım.. bunun, uzun yolculukta bir Polonyada susam idhalâtı ni iyiliği var: Akşamları benim saat dokuz İazalmıştır. Mevsim dolayısile den olduğu zaman şoförünkü daha yediyi onlolan satışların önümüzdeki aylar için- geçiyor.. binaenaleyh, onunki dokuza ge-İde artacağı tahm'n edilmektedir.