A —-a 4A KÜĞ Olabilir , — Ne düşünüyorsunuz? Saf adamdı. Bir oğlu dünyaya < Hiç ebrik ettiler: — Siz hiç bir zaman düşün - ' — Ah, dedi, Allahtan bir şey mez misiniz? istemem, oğlum benden akıllı ı — Düşünürüm. Piran, — Neyi düşünürsünüz? * — Olabilir, dediler. Aksine e. | _mç’ıı gü sasen imkân yoktur! Kime karşı? Hoppa bir kız hastalanmıştı, babası daktora telefon etti: Hâkim: — Kızım hasta! e ; Tyasisl Dedi, aşcibaşı da söyledi: Döktar Kü — Aldığı kadın, dört kadına bedel.. — Tatlılar, börekler, dolma - — Kimt kütğta — Taaddüdü zevcata taraftardı da... kca O zaman Tuhaf şey Sarhoş, devriye gezen polisin karşısı- na çıktı: — Bay polis karşıki kaldırımı bana gös- terir misiniz? Polis elile karşıki kaldırımı gösterdi. Sarhoş düşündü: — Tuhaf şey, dedi, ayni suali orada sorduğum zaman da bana bu kaldırımı göstermişti. Altmış yaşındaki baron, on sekizinde bir genç kızla evlenecekti. Ne yapıyorsun baron dediler, sen yetmiş yaşına geldiğin zaman, o ancak yirmi sekizinde olacak. Baron omuz silkti — Ne zararı var, ben © zaman ondan ayrılır, on sekiz yaşında bir başkasile ev- * lenirim. Ü Vardır * Lokanta garsonunun gözleri hastalıklı Yetîşıyorla! idi, meraklı bir müşteri sordu" — Sizde trahom var mı? » Garson şaşırdı: Ş — Vallahi efendim bilmiyorum, liste- de yazılı ise vardır, Sütçünün çocukları güğümlere terkos Muzluğundan su dolduruyorlardı: — Ne yapıyorsunuz? Diye sordum. Bir ağızdan cevab ver - giler: t — Evlenmeden evvel size mazimden * — Sütçülü ruz! bahsetmek isterim. S l — Şimdilik ona Tüzum yok, ayrıla - Budala * cağımız zaman mahkemede söyleri | — gçmer bayan, sarışın bayana sordu: Ne olsa #lsü. — Nişanlın nasıl? S — Nişanlım mı, o artık nişanlım değil! — İyi olmuş esasen budalanın biri idi, ayrıldınız demek.. — Hayır evlendik! — Bu nasıl iş, borç para istemek için evime gelmiyorsunuz da beni kendi evi- nize çağırtıyorsunuz, — Böyle daha iyi, ne olsa ben sizi kapı dışarı etmem! * Hoşlsnmam Tayyareci söyledi: ğ — Tayyare öyle bir gydir ki, Pariste k Özür Otomobil şehir haricinde birini ezmiş- kahvaltı edebilirsin. Öğle yeu.ızğnl ç lari Moskovada yersin. Akşam yemeğini de yi ada Pekin'de... Ka eeei? çe yaRADİ - Muhatabı düşündü: p — Yolun tam ortasında Yaşmış aya l . L l Cillerimiz var, koca - | — Tayyare hiç hoşuma gitmedi, de- yordu. mızı bu gece de burada alakoyacağız, | di, ben değişik yerlerde yemek yemek- — Klaksön çalmadın mı? merak etmeyin.. lxen hoşlanmam. — Uyandırmamak için çalmadım! İhtiyatsız Yalan — Hayatınızdan — Ben evde yok- memnun musunuz? ken yaramazlık yap- ei Mişsin? — Evlilik hayatın- — Kim söyledi? dan? — BHa!l.. — Küçük” parma - Ş — Daha yeni ta - nıdığım bir insana | adleme aid bütün hu- susiyetleri anlattım. — Bana kalırsa ikimizden biri mu- Ben de çok ihtiyatsız hakkak bir hile yaptı. bir insanım! — Yalan, o da se- ninle beraber git - Mişti. Benim yara « Tazlık yapıp yapma- dığımı nereden bile Radyodaki a cek?.. a fi veren bir radyo dinleyicisi, köy halkı Akşama doğru da, giden kamyondan bir haber gelmeyince, oturduğumuz ye- rin sırtındaki dağlara çıkmağa karar ver- dim.. köylünün çadırları orada kurul - muş; çoluk, çocuk ve davarlarile oraya - yazlık kamplarına - yerleşmişlerdi.. bu fırsatla onları yakmdan görmüş olur - dum.. Maksadım yalnız onları görmek de - ğil, biraz da yiyecek tedariki içinde.. Süt- ten mi olur, yoğurttan mı olur, tereya - ğından, tavuktan mı olur; ne olursa, ne bulursam.. Kahvecinin sabahleyin bir yerden bulup ta, kesip kızarttığı tavşan kadar koyun nihayetine ermiş, dibinden silmiş süpürmüştük.. Madem ki akşama buradayız. o halde yiyecek tedarik et - mek te kendimize kalıyordu.. Yanımda şoför muavini, sonra yerlilerden «türkçe» bilen biri daha, dağa doğru, rızkımızı &- ramak için, çadırlar istikametine yürü- miye başladık... Önümüzden iki kadın ilerliyordu. Yer- Ni ve milli elbiselerini giymiş bu iki ka- dma, yüzlerini görmeden, yürüyüş a - henklerile mütenasip endamlarına arka- dan âşık olmuştum.. yanımdakilere de “- dim ki: — Biraz sıkı yürüsek te, karanlık bas- madan aradıklarımızı bulsak.. Maksadım öndeki kadınlaras yetişip yüzlerini görmekti.. boyları benden uzun, omuzları “benden geniş, bazuları benden şiş görünen bu iki kaplan gibi kadına ye- tişebilmek ne mümkündü?.. Dik bayır - da, bu dimdik yürüyen mahlüklara yeti- şebilmek tecrübesi bile beni ter içinde bı- rakmıştı.. Nefes nefese gelip, nezimi ya- nımdakilere belli etmemek için: — Adam daha vakit erken. Gideceği - Miz yer şurası. Nâasil olsa karanlık bas - madan yetişiriz. Ne diye koşuyoruz san- kil! Dedim ve ağırlaştık, Kadınları arkalarından seyir ede ede takip ediyordum: — Ne de süslü giyin - mişler!. Başlarının tuvaleti, sırtlarındaki * * * Hiç kimsede yiyecek yokta. Ümidsizlik içinde bir çadıra daha iler- ledim. İçinden heybetli bir kadın belirdi. 1,80 i geçen bir boyu, harikulâde mütenasib bir vücudü vardı. Ne istiyorsun der gibi yüzüme bakıyordu. Ne istediğimi y Yazan: Vasfi Rıza Zobu Yaz için dağa çekilen arasında.. * ki: Senelerdenberi dans plâstik dersi almış hissini veriyorlar.. ince bellerinden büzmeli, kalçalarını saran «pli» H etek- liklerin, attıkları mevzun adımlarla öy- le bir dalgalanışı var ki.., Üç yoldaş, kösemenlerini takip eden ko- yun sürüsü gibi kadınların peşleri sıra, — bir kelime bile konuşmadan ilerliyor - duk.. Şoför mwavini de, zihninden be - — Öyledir amma bayım. Yanlarına so- kulmağa gelmez; yağ tulumu gibi kokar- lar.. — Tüh Allah müstahakını versin! Ne güzel hayale dalmıştım. Berbat ettin. Yu- karıki çadırlara varmıştık.. Yiyecek, içe- cek tedariki için bir kaç çadır kapısı dö- laştığım halde istediklerimden — «birinis bile bulamadım. Herkesin yiyeceği ken- dine göre.. Ecey, peki ne olacak? Akşa ma aç mı yatacağım?.. Ümitsizlik içinde bir çadıra daha ilerledim.. İçinden hey « betli bir kadın belirdi.. Tepemden ba » bluza, bluzlarının rengi, kalçalarından dökülen kırmalı etekliklerine öyle uygun ki... Mütonasip vücudlarile, ellerinde yün bükerek öyle ahenkli yürüyüşleri kan bu hatunun boyu 1,80 e yakındı. Ha rikulâde mütenasip bir vücud.. Bu da & linde örekesi, yün eğiriyordu.. «Ne isti. (Devamı 10 ncu sayrfada) Meyva Halinde Üzümler Nasıl boşaltılıyor ? Okuyucularımızdan Tavşancılda Ekrem imzasile yazılıyor: Bu sabah köyümden gelen bir ema - neti almak üzere sabahleyin beş buçukta İstanbul sebne haline gittim. İskeleye ge- €e saat 1 de yanaşan üzüm motörümü - zün saat 9 a kadar boşalmadığını gör - düm. Halbuki Hal yedide açılıyor ve satış başlıyor. Böyle uzun müddet deniz Üstün- de galan maldan ne hayır kalır. Saniyen üzümlerin motörden çıkarılışımı gördüm, gözüm yaşardı. Yaş meyvaların dikkat ve ihtimamla çıkarılması Jâsım gelmez mi? Hamal kadrosu öa gayrikâfidir. — Hülâsa bunları gördükten sonra mallarımızın ne- den turşuya döndüğünü ve neden elimize on para geçmediğini anladım. Alâkadar makamın nazarı dikkatini — celbetmenizi rica ederim. © Dört aydır maaşı tahsis edilmiyen bir emekli yüzbaşı Kütahyada Mocidiye — mahallesinde 22 numarada emekli topcu yüzbaşısı Hakkı Alsan yaziyor: «— Topçu emekli yüzbaşılığından mü- tekaid iken 935 genesinde Kütahya ba- pishane müdürlüğüne tayin ve 14/4/938 de bu vasifeden çıktım. 2/5/938 tarihinde evvelce almiş oldu- ğum maaşımın yeniden tahelal için aş- kerlik şubesi vasıtasfle MUN Müdafaa Ve- kâleti tekaüid şubesi müdürlüğüne müra- caat ettim. Dört ayı mütecaviz bir zaman- danberi maaşım tahsis — edilmediği için Gört nüfüs allemle aç ve biliç sokak orta- sında kaldım. Yüce Vekâületten müsebbibleri hakkın- da kanun! taklbat ierasım ve maaşımın Aclen tahsisini sabırsızlıkla bekliyorum. Sicil Numarası (1l - 3190 .» uyucumuz mahallesinde 22 wumarada Bayan Emine yazıyor: a Ben Selânik muhacirlerindenim, Bal- Kan harbinde hlcret ederek Adapararına geldim, 12 sene evvel Sakarya mahalle « sinde İakân edilerek bir — ev gösterdiler, Sonra bu evi başkasına vererek bize tek- rar hârab bir ev verdiler. Halbuki evvel- ki evi verdikleri Ihtiyar ve yalnız kadın Gldü. Banlım 3 erkek ve ? kız evlâdim var- dır. Hakkım Şürayı Devletce de tasdik e- dülmiştir. İskân Umum Müdürlüğünün na zatı dikkatine arzetmenizi rica ederim. 4 ea