Tarihi Tedkikler: . Kitab sarayları... - * * & Bağdad kitab saraylarındaki kitabları Dicle nehrine attırdığı söyle- nen Hulâgü Han dört yüz bin cild kitab bulunan koca bir kitab sarayı kurdurmuştu. İbni Sina Buhara Emirinin kitab muhafızlığı vazifesini, bir prensi iyi etmek suretile gösterdiği muvaffakiyetin en Büyük mükâfatı saymıştır. Yazan: Kadircan Kaflı İnsanların kendilerinden sonrakilere | bıraktıkları en kıymetli miras müşahede ve tecrübelerdir. Bunlara biz toptan ilim deriz. Eğer her yeni nesil eskisinin baş- ladığı yerden başlamak Mmecburiyetinde kalsaydı bugünkü medeniyet olmazdı. Buna da vamta olan şey kitabdır. Bunun içindir ki son asırların en büyük icadı ve medeniyetin teşekkülüne en çok hizmet edecek vasıta olarak matbaacılığı ileri sürerler. Son zamanlarda İstanbul kütübhanele- rinin zengin olup olmadığı hakkında bir münakaşa oldu ve bir de küçük anket ya- pıldı. Şu sırada kütübhanelerin tarihine bakmak faydalı olacak ve hüküm verme- Yi kolaylaştıracaktır, * İlk kütübhanenin 1840 da Layard ta- rafından Ninova harabelerinde ve Asur« banipalın sarayında bulunduğu yazılıyor. Bunlar pişmiş topraktan plâklar üzerin- deki yazılardan ibaretti. Fakat bunlar- dan başka eski Masırlılar, İranlılar ve Yahudiler arasında da taş, tuğla, deri ve papirüs üzerine yazılar yazıldığı malüm- dur. Eski Yunanistanda Aristo ve Öripid gibi filozof ve ediblerin hususi kütübha- meleri vardı. Bunlardan başka umumi kütübhaneler de. bulunuyordu. Bilhassa Pizistrat bu kütübhanelerden birini zen- ginleştirmişti. Kitabların deri üzerine yazılması kitab saraylarının kurulmasını kolaylaştırmıştı. Bergamada Attale ve ondan sonra gelenlerin kurdukları kü- tübhanelerde (200.000) cild kitabın bu- Junduğu zamanlar oldu. İlk devirlerin en meşhur kitab sarayı İskenderiyede bulunuyordu. Batlamyüs- ler maarife ve ilme çok ehemmiyet ver- mişler, Yunan âlimlerinin çoğunu İsken- deriyede toplıyarak adetâ yeni bir (ilmi devre) açmışlardı. İskenderiye kütübha- nesinde bir rivayete göre 400,000, diğer bir rivayete göre de 700,000 kitab toplan- mıştı. Romalılar İtalya yarımadasından — ta- şarak şarka doğru yayıldıkça Yunanlı- larla Mısırlıların miraslarına kondular. Pol Emilyanos Makedonya krallarının kütübhanelerini Romaya götürdü. Lü- küllüs Pont kralının kitablarını ele ge- çirdi. Çiçeren ve Oktav Roma kütübha- nelerini zenginleştirmek için bizzat ça- lıştılar. Ramadan başka şark şehirlerinde de büyük kitab sarayları kurulmasını kolaylaştırdılar. Asırlar geçtikçe kitabın kıymeti arttı ve kitab. her tarafa girme- ye, kütübhaneler çoğalmaya başladı. O kadar ki orta asırda birçok manastırla- rın, büyük şehirlerde kurulan üniversi- telerin ayrı ayrı kütübhaneleri vardı. Hükümdarlar, prensler ve papalar ara- gsında kitaba büyük ehemmiyet verenler bulundu. Şarkta büyük kütübhanelerin kurulduğu asırlarda barbar hayatı yaşı- yan orta ve garbi Avrupa —memleketle- rinde de kitab sevgisi arttı. Bugün dünya kütübhaneleri arasında kitab sayısı itibarile birinciliği Fransa milli kitab sarayı almaktadır: Burada 123,000 i el yazması olmak üzere 4,123,000 kitab bulunmaktadır. Bundan başka Paristeki Arsenal kitab sarayında — 700,000, Sen Jenevyevde 400,000, Mazarinde 300,000 den fazla kitab vardır. Alman kitabaesarayları, üniversitelerin bulunduğu şehirlerde toplanmıştır: Berlinde — 1,450,000 basma, 30,000 yazma Dresdende - 300,000 — > , 6000 » Münihte — 1,100,000 — » , 50000 » Stütgartta — 600,000 — » , 3,800 » Kitab vardır. İngilterenin en kıymetli ve zengin ki- tab sarayı Londradaki British Müzeüm-| dür. 1753 de kurulmuştur, İçinde iki mil- yon kitab vardır. Bunlardan başka 64,000 el yazması kitab da mevcuddüur. İngilte- renin dört yüz bin ve yedi yüz bin mev- cudlu iki kütübhanesi meşhurdur. Bun- | lar Oksford ve Kembriçtedir. 1480 de kurulan Viyana kütübhanesi- nin mevcudu 1,000,000 matbu, 27,000 el yazması kitabla 100,000 papirüsten iba- İrevak denilen kısmı kalmıştı. Amribnilas rettir. Üniversite kitab sarayında 200,000 kitab sayılmıştır. Madrid kütübhanesinde 700,000 kitab ve 30,000 el yazması vardı (*). Macaris- tan, İtalya ve Çekoslovakya kitab saray- ları daha fakirdirler. * Kitab merakı evvelâ şarkta başlamış- tır. Eski Türklerin ilim merkezleri olan Semerkand, Buhara gibi şehirlerde bin- lerce cild kitab bulunan yerler — vardı. Bağdadda kütübhanelerdeki — kitabları Dicle nehrine döktürdüğü rivayet edilen Hülâgü Nusayruddin Tüsiye bir rasad- hüneden başka dört yüz bin cild kitabı bulunan bir de kütübhane tesis ettirmiş- ti. İbni Sina Buhara emirinin kitab muha- fızlığı vazifesini, bir prensi iyi etmek su- tetile gösterdiği muvaffakiyetin bü- yük mükâfatı saymıştı. Fatımilerden A- xiz Billah kitab toplamaya — meraklıydı. Topladığı kitabların sayısı bir milyonu bulmuştu. Daha sonra bu kütübhaneler yağma edilmiş, kitablar Nil nehrine atıl- mış, köleler kitab derilerini toplıyarak kendilerine ayakkabı yapmışlardı. Fakat bir taraftan kitablar toplanır ve ilim sevenlerin tedkiklerine açık bulun- durulurken diğer taraftan bunların vakit vakit mahvedildikleri görülmüştür. Ta- rihin en meşhur kitab saraylarından o- lan İskenderiyedeki Serapeam kütübha- nesi de bu felâkete uğrıyanların başında gelir. Ebülfere ve İbni Haldun gibi en tanın- mış ve güvenilir tarihcileri kaynak eden tarihei Ahmed Refik bu kitab sarayının &kıbeti hakkında şu satırları yazar: «Kütübhane esasen 390 senesinde Teo- dosyüs tarafından tahrib edilmiş, yalnız İskenderiyeye girdiği zaman şehrin âlim- lerile görüşmüş, Yuanis Filaponosu hu- zuruna kabul eylemişti. Yuanis mezheb itibarile muhaliflerdendi. Bir gün Arab kumandan ve valisile görüşürken: — İskenderiyedeki varidat vesaireyi elde ettiniz. Size faydası olan bu şeylere karışmayız. Fakat bari faydası olmıyan şeyleri bize verseniz! Demiş, kitab sarayındaki kitabları is- temişti. Arab valisi bu ciheti halife Öme- vye bildirdi. Gelen cevabda şöyle denili- yordu: «Beyan ettiğin kitablara gelince: Bu kitablar Kur'an hükümlerine aykırı şey- (Devamı 10 ncu sayfada) (*) Sön İspanya barbinden evvelki ra- kam olduğu için böyle denlidi, "İki erkeği ellerile havaya un geçmiyor ki, Filistinde kanlı bir vak'anın haberini almıyalım. Tamam 400 sene idaremizde uslu ve mes'ud yaşıyan bu topraklarda iki seno- dir, şiddet ve fecaatleri gittikçe artan, günden güne biraz daha çetinleşen bir iç harbi sürmekte ve Arab, Yahudi ile bo- guşmaktadır. Filistin iç savaşının ne kadar kanlı ve şiddetli bir mücadele olduğunu anlamak için, geçenlerde bir sabah, Hayfa sebze halinin kalabalık meydanında, bir Ya - hudi bombasının patlamasile bir anda 45 günahsızın öldüğünü ve 130 zavallının da yaralandığını hatırlamak ve ağustosun ilk haftasındaki zayiatın 38 ölü ile 70 ya- ralı olduğunu düşünmek kâfi gelir. Yahudi şayısının, Filistinde 1918 den 1931 e kadar (100,000) den (170,000) e ve 1935 de (320,000) e çıktığı gözününe getirilirse Filistin Arablarının Yahudi - lere ve ayni zamanda, 1917 Balfur be - yannamesi ile arzı mev'udda Yahudiler için emin ve müstakil bir yurd vücude getirmeği vüd ve taahhüd eden, İngiliz- lere karşı niçin bu derece çetin bir müca- deleye giriştikleri kolay anlaşılır. Bu - L ASKERLİK İngiltere, Filistin davasını nasıl halledecek ? AHİSLERİ X Filistinin iki senelik bir iç harbinden sonraki acı vaziyeti Yazan : General H. Emir Erkilet YAKVdL WÜFUSI (Yukarıda solda) Fi listinin — şimalinde yapılmakta olan müstahk.n dl'ven - H tel duvarı. (Yukarıda — sağda) Filistinin en makul faraziyelere göre na *l taksim olünaca - Binı gösterir harita, Arari İrstaleksEn ğının kaynaştığını ve sırf Arab kütlele-| yasetine uymuyordu. Çünkü — Arabların rile islı (meskün) yerlerin yalnız Cenin, | dediğini yapmak, Filislin Yahudi yur « Nablis, Biressebi, Gazze ve Akabe şehir| du teşkili plânından sarfı nazar elmeli ve mıntakalarından ibaret kaldıklarını| veya hiç olmazsa bunun tatbikini uzun görürüz. Hülâsa sahillerden, demiryolu | bir müddet geri bırakmak demekti. Hal- boylarından ve verimli vadi ve ovalar -| buki Filistinde bir Yahudi yurdunun dan içerilere, sarp dağlara itilmekte anlan | yani müstakil bir Yahudi devletinin ku- Filistin Arabları nihayet âkibetin Ya -| rulması, Büyük Britanya için yalnız vere hudilere esaret, sefalet ve fecaatten iba- | diği bir vâd ve taahhüdü tutmak ve yes ret olduğunu anladıklarından evvelâ mu- | rine getirmek meselesi değil, ayni za « hâalelet ve sonra da mücadeleye başla «| manda, çok mühim bir askeri siyaset ica. mışlardı. *| bı, bir ihtiyaç ve bir zaruret idi. Onların ilk hedefleri Yahudi göçünü Filistin, Süveyşin müdafaa ve muha e durdurmak ve ana yurdunu Yahudi is- | f9Zası cihetile, bir ön mevzi gibidir. Fa « tilâsından kurtarmak oldu. Meşru mak -| FAt İngilizlerin Filistine olan ihtiyaçları sadlarına, müracaat, protesto ve grev gi- yalnız bu sebeble değildir; burası Irak ve kaldıran genç kız gün 1.200.000 tahmin olunan Filistin nü- fusunun 390,000 i, yani 96 33 ü Yahudi- dir; bu nisbet 1921 de ancak ©6 9,5 idi. Yahudiler Filistini yalnız göç ve göç- men ile değil, ayni zamanda, bol para, zi- fal, sınaf ve iktısadi kuvvetli bir teşkilât ile zapt ve istilâya başlamışlar ve deniz kıyıları, demiryollar ve verimli vadiler boyundaki hemen bütün kıymetli top - raklar, eski sahibleri Arabların elinden, az zamanda bol para mukabili, birer birer satın alınmışlardı. Filistinin eski limanı ve bir Arab şehri olan Yafanın hemen şimali bitişiğinde, hepsi Yahudi, 100,000 nüfuslu ultra modern yeni Affule şehri, Filistin Yahudi yurdunun temeluaşı, mad di ve manevi merkezi ve kuvvetli bır çı- kış noktası olmak üzere çoktan kuruldu. Buradan Gazzeye doğru ve Küdüs, Hayfa ve Akkâya kadar, Hayfadan da cenub, doğu ve şimal doğuya doğru olan vadi ve ovalarda bir çok zengin ve muntazam Ya- budi köyleri vücud bulduğu gibi 70,000 - 80,000 Yahudinin Iş bulduğu Yahudi çift- Hklerinin sayısı da takriben 200 e vardı. Bu çiftliklerden her birinin kuvvetli bir para ve bilgi sermayesi ile kurulduğunu ve en ileri ve bol vasıtalarla işletildiği- ni ve yanlarındaki Arab topraklarını da yutmağa ve bu suretle datma büyüyüp Resmini gördüğünüz genç kız, Lon - dra sokaklarında rastgeldiği levend ya « pılı, güçlü kuvvetli iki adamı yakala « dığı gibi havaya kaldırarak, mürur ve u- bura mâni olduğundan mahkeme huzu - runa çıkarılmıştır. — Ben güreş öğreniyarum. Bundan do- bi kanunt yollardan varamadıkları için silâha sarıldılar. Mandater hükümetin Arablara gösterdiği her şiddet ve Ya - hudileri himayesi Arab - Yahudi müca - delesini hem arttırdı ve hem de İngilizle- re toşmil etti. Nihayet Filistinin taksimi hakkındaki İngiliz plânı Arabları çile - den çıkardığı gibi Yahudileri de pek memnun etmedi. Bugün bir de umumi A- rab kalkınmasının, Arab istiklâl ve hür« riyet fikrinin ve nihayet büyük Arahiş - tan hülyasının Filistin Arab hareketine yehi bir can, yeni bir ülkü şırıngalıyarak Yahudilerle mücadeleyi umum! bir kur- tuluş mücahedesi haline getirdiğini gö - rüyoruz ki, işle cihan yarışına tesiri do- kunabilecek olan yeni mühim dava bu - duür. İngiltere, Filistin iğtişaşlarına karşı, tabiatile, tarafsız bir seyirci durumunda kalamazdı. O Balfur beyannamesi ile gir- diği taahhüd icabı Yahudilere Filistinde bir yurd yapmak çetin vazifesile bera - ber, 1922 de Milletler Cemiyeti namına Filistin mandaterliğini üstüne almakla, ayni zamanda memleketin emniyet ve a- sayişini tekeffül etmiş idi. Fakat bu iki iş telif kabul edemiyor ve Filistinde asa- yişin temini ya Arabların arzusunu yap- mıya, yani Filistine Yahudi göçünü ve dolayısile Hind kara (hava) yolunun geç« tiği yerdir. Büyük Britanya adalarından havalanacak uçaklar Irak ve Hindistana yollanmak için emin bir üs isterler ki, bu da Filistindir. Bundan başka, dar ve İtalyaya yakın olmak dolayısile, Malta eski sevkülceyş ehemmiyetini az veya çok kaybedeliberi, İngilir donanması için, doğu Akdenizdeki İskenderiye, Portsaid ve Kıbrıs adası deniz üsleri şebekesi içinde bilhassa Hayfa limaninin nasıl bir sevkülceyş ehemmiyet kazandığını fazla izaha lüzum yoktur. Filistinin cenub u « cunu teşkil eden (Akabe) de, bilhassa |Süveyşin cenub mahrecinin ve umumi « yetle Kızıldenizin emniyeti cihetile, İn- giliz donanmasına lüzum ve ehemmiyeti hiç bir zaman azalmıyacak olan bir li « mandır. Üstelik, Musul petrolunu Ak « denize akıtan boru yolunun da Hayfada nihayetlendiğine dikkat edilirse, Filisti. nin Büyük Britanya imparatorluğu ca « miası içinde nasıl sevkülceyş ehemmiyeti haiz bir yer olduğu ve İngilterenin bura- sını gene sırf sevkülceyşi siyaset icabı, mağşuş fikirler taşıyan Arablarınkinden daha emin ve kendine yardımcı ellerde layı da idmanlara devam ediyorum. Ha- vaya kaldırdığım erkek arkadaşlarım, yolda böyle bir şey yapamıyacağımı id- dia ettiler. Ben de kızdım. Onları yaka - hyarak, kedi yavrusu gibi ellerimde ta » pedıma.. demiştir, genişlemeğe hazır olduğunu — söylemek fazladır. Filistine, uçaktan — bakar gibi, genel bir göz gezdirirsek, bugün bütün Filistin sahil bölgelerinde bir Yahudi kalabalı -|durmak istiyen Büyük Britanyanın gi - bunların Arab topraklarını satın almala- | Pulündurmıya ve nihayet Filistinde bir yi hareketini durdurmıya tevakkuf edi-| Yahudi devleti teşkil ederek Arabları bu yor veya Arabları şiddetle ezmek icab e- | sahillere hükmetmekten men'e neden bu diyordu. Birincisi, vâid ve taahhüdünde | kadar ehemmiyet verdiği anlaşılır. (Devamı 10 ncu sayjada) .