16 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

16 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| düşmanı tufeyli bir nebat! Köylünün “Yumurcak, adını taktığı Orobanş köklerini toprağa değil, nebatların bağrına salarak yaşar ve mahsulü kurutup yere serer Yazan: Türkiyenin hemen yarıya yakın bak. lasını yetiştiren Karacabey ve havalisi, ötedenberi bu mahsule musallat olan tu- feyli bir nebattan şikâyetçidir: Bu çevre köylüsünün Yumurcak dediği bu tufeyli nebat, - kırmızı dikli mumla davet edil miş gibi - her yıl bakla ile birlikte top- yaktan çıkıp o devrilesi boyunu gösterir. Köylü, onu her yıl görmekten artık usan- | mış ve aklınca yapacağı zarara katlan- maktan başka da çare bulamamıştır. ke Bununla beraber (yumuzcak) ın lâf olunca alâkalanmaktan kendini alamaz. Çünkü bu yüzden her yıl çektiği zarar, hıncını unutturacak gibi değildir. Geçen | gün gene pek içlenmiş bir köylünün Ah o yumurcak yok mu?) diye başlıyan der- dini dinleyince bu satırları yazmağı mü- nasib gördüm: Ektiğimiz nebatların arasında bazan onların yiyeceğine ortak olan birçok mu- zır otlar bulunduğunu ve topraktan tu- zuli yere gıda alan bu yabancı nebatları çapa ile yok etmeye çalıştığımızı bilirsi- niz. Bu muzır otların içerisinde bazan öyleleri vardır ki sadece topraktan gıda almakla kalmayıp, bizzat ektiğimiz ne- batın bağrına saplanarak onun da suyunu emerler, Böyle başkasının sofrasında de- ğil de, tamamen sırtında geçinen muzir otlara ziraat âleminde (Ehdi bitinler — “Tufeyli nebatlar) denir. İşte yumur- cak denilen ot ta böyle bir parazittir. ismi Orobanş Ramozadır. En zi- tütün ve bakla tarlalarında görülen bu at, toprağın yüzünde pembe çiçekle- ri, esmer soluk rengi ile ve nebatların köklerinden fışkırmış bir karışık boyu İle pek çabuk göze çarpar. Ona bazı yer- lerde canavar otu, sarı çiçek, elâ sümbül, tetre, cehennem çiçeği, taun gibi pek muhtelif isimler verirler. Bütün bu isim- ler gösteriyor ki o her bilindiği yerde köylümüzden en fena sıfatı almıştır. Filhakika Orobanş musallat olduğu ne- batlara bir belâdır. Onu az zamanda ku- rutur, yok eder. Orobanşın istilâsına uğ- ramış olan bir tarladan artıkiyi bir mahsul beklememelidir. Başta bakla ve tütün olmak üzere domates, patlıcan, mi- sır, kendir ziraatinin ciddi bir endişesi- dir. Çünkü Orobanş girdiği bir tarlayı kolay kolay terketmez. Hele Karacabey gibi her yıl suların istilâsma uğrıyan a- razide onun yayılmasını önlemek bir emri muhaldir. Hükümetin 31 milyon fi- ra ayırdığı su işlerimiz arasında Karaca- bey ovasındaki suların ıslahı ilk plâna alınmış olduğundan yurdun bu feyizli parçası artık bu derdden kurtulmak im- künlarına kavuşacaktır. Şimdi Orobanşa karşı gelecek tedbir- Jeri sayalım: 1 — Bir tarlada Orobanşı gördüğünüz zaman, hemen çiçek açmasına meydan 'n tek tek kökletip yakınız. Eğer feda etmekte büyük bir mahzur yoksa ârız olduğu nebatları da birlikte kökletiniz, yakınız. Böylece o sene tohum dökmesine imkân kalmadığından gelecek sene tarla temizlenmiş olur, 2 — Fakat geçen seneden çimlenme- miş tohumlar bulunabilir. Bu takdirde gelecek sene Orobanş gene çıkar, Şayanı dikkattir ki bu otun tohumları tam on sene toprak altında kalabilirler, Meydana çıkmaları için müsaid şeraitten başka, sevdikleri nebatın da köküne değmeleri Jâzımdır. Eğer o sene köklere değmedi- Binden veya istediği rütubet ve sıcaklığı bulümadığından meydana çıkamamış O- Tobanşlar varsa bunlar kalmıştır. Onun için şubatta yüz kilo suya on kilo zaçya- ğı karıştırarak hazırlıyacağınız mahlül İle tarlayı bolca sularsınız. Bu ilâç top- Taktaki tohumları yakar, tarlayı temizler. 3 — Eğer birinci ve ikinci tedbirleri yapamazsanız bir sene tarlaya sıkça do- Mmates yahud keten veyahud bakla eke- rek bütün tarladaki tohumların çimlen- mesini teşvik ediniz. 'Tam Orobanşlar meydana çıkınca hepsini yoldurup ya- karsınız. Tarlayı da derince gürdürünce ertesi seneler için Orobanştan tamamen ütünlerin ve baklanın SON POSTA Neş'eli. olması beklenen bir tip Mehmed Don- maş ta karakterini soruyor: Hayatı sevmez çin neş'e meyille- rini harekete ge- tirmek (o lâzımdır. Kederli olmaktan ve meyus adamla- ra (o benzemeklen Tarımman çekinmek şarttır. kurtulmuş olursunuz. Ama su istilâsı gi- bi bir sebeble o tarladan bu tarlaya muh- telif döküntüler meyanında Orobanş to- i humları da taşınırsa işin hakkından gel- Pişkin bir tip e ir ki Ahmed de karak- 4 — Tecrübeler göstermiştir ki yan Görün Koruma fakir olan tarlalarda Orobanş daha ço! ehe Semin yerleşiyor. Buna karşı tarlayı daima ko- yun gübresile gübrelemeği, daha iyisi bol bol küllemeği ihmsl etmemelidir. Kül, ihtiva ettiği potasça toprağa çok | Far kılmıştır. Ken- faydalı ve o nisbette de iktızadi bir va- | disine göre eğlen- sıtadır. | meyi zevk etmeyi $ — Orobanşın tohumu tütün tohumu. | sever. Bazan şaka- na karışabilir. Bakla gibi iri tanelilerden | ©! olur. Kendisine ayırd edilmesi kendiliğinden olursa da| takılanlara mukabele eder, Çabuk kız- tütün gibilerinden ayrılması güçtür. O-| maz. Maruz kaldığı muamelelere karşı nun için bu gibi ince tohumların alınma- pişkin davranmak ister, sında temiz olduğuna kat'iyen inanmak miş ve nihayet kendi âleminde ka gerektir. Hülâsa uğraştırıcı olmakla be- o raber, Orobanş hakkından gelinmiyecek | mx . , bir şey değildir. Su istilâsı gibi sebebler Dileğine kavuşabilecek bir genç olmamak şartile, hep birlikte hareket e-| Hoşyiğit imzasi- dilerek bir iki senede yok edilebilir. O|le ii 5 izli — Emelime ka- İpek böceği krizalitleri mükemmel si yi çe bir gübre olur cak > i Dileğin tahak- İpek kozasının işlendiği yerlerde fab- rikaların bir artığını da kozaların için- den çıkan krizaliller teşkil eder. Ehem- miyetli bir yeküna baliğ olan bu uzvi ar- tıklar bizde ötedenberi ihmal edilmiştir. | Halbuki krizalitler tarlalarımıza en be- kukuna mâni ola- cak bir hali görül müyor, Yalnız ka- yıd ve kabul şart- larına uymak lâ dava Ve en kıymetli bir gübre olmak tl. | Sedir, dadındadırlar. Bu gübre en mükemmel o bir çiftlik gübresinden daha kuvvetlidir. Çeki gi ingen bir tip lemleketimiz toprakları hakkınd Me *ketimiz opri 1 anda Talebe Yurdun» ii kıymetli tedkikleri bulunan Kerim Ö- merin yazılarına göre, topraklarımız en ziyade azotça fakir olduklarından azotlu gübrelere ihtiyaçları çoktur. Hele kalevi tabiatteki topraklar için bu azotlu gübre- lerin uzvi olmasında da büyük bir kıy- met vardır. Bu münasebetle ilk defa 933 de kriza- Mitler üzerine nazarı dikkatimizi celbeden Kerim Ömer, krizalitlerin diğer me- vaddı ösasiye ile birlikte en mükemmel bir gübre olduğuna işaret etmektedir. Krizalitlerin fabrikalardan alınarak gübre halinde istimali pek faydalıdır. Bir hektara 15 bin kilo çiftlik gübresile ve- rilen hamızı fosfor 45 kilo, azot 60 kilo, potas 75 kilodur. Halbuki ayni araziye verilen 5 bin kilo krizalit gübresinin te- min ettiği hamızı fosfor 80 kilo, azot 129 kilo, potas 45 kilodur. Bu hakikat karşısında memleket top- raklarına çok kıymetli bir gübreyi ver- mekte ihmal ettiğimiz aşikârdır. (Kriza- Titleri tohum ekmezden bir ay evvel tar- Taya dökmek ve hafriyatla karıştırmak Mzımdır.J dan Enver de ka - vakterini soruyor: Mes'uliyetten çe kinmek, Oo vazife endişesinden doğ - dukça makbul sa- Fotograf tahlil kuponu Tarihi tedkikler (Baştarafı 8 inci sayfada) lerse zararlığırlar. Uygunsa Kur'an bizi onlardan müstağni kılmıştır. Binaena- Jeyh onları yakmalısın!» Arab valisi bu emri okuduktan sonra kütübhaneyi açtırmış, kitabları İskende- riye hamamlarına dağıtarak külhanlarda yaktırmış, altı ay içinde bütün kitablar yanmıştı. Bu mesele kavgalıdır: Bazı Arab tarih- cileri adalet ve doğrulukta eşsiz olan ha- life Ömerin böyle bir emir vermiyeceği- ni yazarlar. Diğer bazı eski tarihciler ise meseleyi, yazdığımız. gibi anlatırlar. Bu- nunla beraber islâmlığın ilk devirlerinde Kur'andan başka kitablara ehemmiyet verilmesine engel olmak için böyle bir tedbire girişildiği muhtemeldir. Hattâ halife Ömer ayni emri İranı zaptettikten sonra Saad İbni Ebi Vekkas'a da gön- dermiş, İran kitabları da suya atılmıştı. İstanbuldaki kitablar birçok cami ve kütübhaneler arasında dağınıktır. Kitab sayısını 200,000 kadar tahmin ediyorlar, Bundan fazla olması daha muhtemeldir. Fakat herhalde en ziyade ehemmiyet ve- rilen yazma nüshaların çokluğudur. Mu- hakkak olan bir şey daha varsa büyük bir kitab sarayına olan ihtiyacımızdır. Kadircan Kajlı Tarımman Taşköprüde tüyler Ürpertici bir facia: 6 köylü diri diri yandı (Baştarafı TI inci sayfada) Geçen cuma akşamı evlerine çekilen köylüler gece yarısından sonra acı fer - yadlarla yataklarından fırlamışlar, Kara Hüseyin oğlu Mehmedin evinin alevler içinde yandığını görmüşlerdir. Ateş o ka- dar seri bir şekilde etrafı sarmıştır ki, bir taraftan Mehmedin evi çökerken diğeş taraftan tutuşan diğer üç evin yandık - ları görülmüştür. Ve yangın esnasında evden bir takım feryadlar, acı sesler du- yulmuş, fakat hiç kimse evi saran ateşe sokulmağa cesaret edememiştir. Bu su - retle Kara Hüseyin oğlu Mehmedle ka - rısı Şehri, kardeşi Hasan, oğlu İsmail kıvrana kıvrana yanmışlardır. Yanan di- ğer üçevdede ki kişi ayni şekilde can vermişlerdir. Bunların isimleri he - nüz anlaşılamamıştır. Yangının ahırdan çıktığı, bir,anda evi sardığı ve uykuda bulunan ailenin çok geç davranabildikleri anlaşılmaktadır. Trabzon nafia müdürlüğü Ankara 15 (Hususi) — Ordu Nafıa Müdürü Arif Tansu Trabzona naklen tayin sdilmiştir. Askerlik (Baştardfı 8 inci sayfada) Bu suretle, İngiltere için, Filistinde bir Yahudi yurdu vücude getirmek plânın- dan sarf nazar edilemiyeceği ve bilâkis Yahudi devletini bir ân evvel kurmanın sevkülceyşi bir ihtiyaç olduğu tesbit edil- dikten sonra, Filistinde asayişi iade için Arab muhelefet ve kıyamının kuvvet ve şiddetle ezimekten başka bir çare olma - dığı da kendiliğinden anlaşılır. Fakat İngilizler için, muhalefet ve is- yanın hemen başlangıcında Arahlara karşı çok şiddetli fevkalâde tedbirlere girişmek çok müşkül ve âdeta mümkün değil gibiydi, Bu, İngiliz kuvvetinin az - lığından veya İngilizlerin bir isyan ve kıyamı tedmir etmeği bilmediklerinden değil, bilâkis büsbütün başka sebebler - den geliyordu. Biliyoruz ki Arablar, bü- yük harbde İngilizlere aleyhimizde silâh- Ja yardım ettiler ve buna bedel büyük ve müstakil bir Arâbistan teşkili vâdini al- dılar. Harbden sonra bu vâdlerin ye: gelmesi şöyle dursun, Filistinin de mah- za şiddetli İngiliz yardım ve müdahalesi ile, elden çıktığını görecek olan Arab â- leminden Büyük Britanya siyaseti için çok fena ve çok muzır akisler olabilece- inden İngiltere, Filistin meselesinde biz- zarur ihtiyat ve teenni ile hareket ve az şiddetlendirilmiş normal inzibati tedbir- lerle iktifa ediyordu. Bugün Filistinde Arab ve Yahudi men- İaatlerinin telifine maddi hiç bir imkân olmadığı tamamile anlaşılarak artık iş çığırından çıkmış ve alev saçağa sarmış - tir. Gerçi İngilterenin, taksim işini ye - rinde tedkik ve kat'i bir şekilde tesbit için Filistine yolladığı son komisyon işini bitirmiş veya bitirmek üzere bulunuyor- sa da gerek bunun mesaisi ve gerek İngil- terenin Filistin meselesinin tesviyesine aid son kararları tamam mahrem tutul - makta olduğu için bu hususta kesin bir şey söyliyemeyiz. Ancak hal ve vak'a - ların gidişinden, Filistin meselesinin halli için, İngilterenin Filistini Yahudi ve Arablar arasında taksim etmek ve bunu Arablara zorla kabul ettirmekten başka bir çaresi olmadığını anlıyor ve zaten o- Run bu yolda durmadan yürüdüğünü gö- rüyoruz. Filistinin en makul ihtimallere öre ne (Baştarafı 1 inci sayfada) kadın yoktur ki yerli çorablardan yaka silkmesin. Esasen kadın çorabı dışarıdan gelmediği, getirilemediği için, bu derdin ne kadar şümul ve azamet peyda ettiği kolaylıkla anlaşılır. Vapurda veya tram- vayda bir kadının canı yanmış gibi telâş- la eğilip dizinin bir noktasını uğuştur duğunu görürseniz, hiç merak etmeyi niz? Çorabının ilmikleri yavaş, yavaş çö- zülerek çorabının bacağını terkettiğini hisseden ve parmağını ıslatarak kaçan ilmik ve iplikleri yakalamıya çalışan bi- çare bir kadınla karşı karşıya bulundu - ğunuza hükmedebilirsiniz. Bugün, orta- ca halli ve yırtık, pırtık gitmek istemiyen bir aile kadınının büdcesinde çorap mas- rafı ayda 15 liralık bir yer işgal eder. Günde yarım lira. Bu rakam, böyle bir aile için yüksek bir masraftir. Kaldı ki bu çorabı giyen kadın, onunla beraber bu parayı da denize attığına kanidir. Bu yüzden, duyabileceği utanç ta caba. Çün- kü belki sokak ortasında, belki yeni bir tanesini de tedarik etmek mümkün olmi- yan açık bir yerde ayağındaki çoraplar delik deşik olatak ve zavallı kadın yerin dibine girercesine âlemin gözü önünde mahçup kalacaktır. Fakat şunu açıkça söylemk lâzımdır ki çorap âmili baylar vatandaş cebinden bu suretle zorla para çekmiye hak sahibi değildirler. Böyle di- yoruz. Çünkü çürük mal satmak, yalnız Türk sanaytini «sabotes etmek deği), ay- ni zamanda vatandaşın parasını da rızası hilâtına cebinden almaktır. Eğer normal şartlar altında piyasamızda böyle çürük çarık çoraplar görseydik, bu kadar acı yazmazdık. Çünkü o hareketin müeyyi- desi elimizde idi. O çürük malı almamak suretile kötü barekette bulunan çorap Âmilini cezalandırmış olurduk. Fakat bu- gün vaziyet o şekilde değildir. Biz, sa - nayiimizi kurmak için cebimizden feda- kârlık yapıyoruz. Serbest rekabeti kal - dırarak yerli sanayiin teessüsüne imkân vermek için paha mal almıya râzı ol - muş bir vaziyetteyiz. Fakat çorap fab - rikalarının da, bu istisnai vaziyeti sulis - timal etmemeleri, kendilerini himaye için | lemiştir. Ağustos 16 bahisleri yolda taksim olunacağını gösterir bir ha- ritayı dercediyoruz. Müstakil Yahudi devleti dışında kalacak Filistinin Arab kısmının, sabık Hicaz kralı Hüseyinin oğlu Emir Abdull (Şeria ardı) dev - letine ilhak edilip edilmiyeceği ve ilhak edilmediği takdirde nasıl bir idare çek - line tâbi olacağı belli değildir. Ancak bir taksim halinde dahi İngilterenin Kudü- sü, Yafayı, bunların arasındaki bir kori- doru, Hayfayı ve Akabeyi mandater bü- kümet sıfatile kendi idaresi altında bu - lunduracağı anlaşılıyor. Bütün bunları Arablara zorla kabul et- tirmek işine gelince bu da başlamıştır. İlk iş olarak bir kaç ay evvel başlanan ve şimalde Suriye ve Lübnan hududla « rını, buralardan Filistine girip çıkan, çe- telere karşı kapamak için 1000 Yahudi a- melesi tarafından yapılmakta olan müs- tahkem dikenli tel mâni duvarı ile bunu müdafaa için beton istinad noktaları ve- sair tertibat artık sahile yaklaşmak, bit- İ mek üzeredir. Filistindeki İngiliz askeri kuvvetleri de ehemmiyetli surette arttı- rılmakla beraber yukarıda sözü geçen müstahkem duvarı İngilizlerin nezareti altında müdafâa ve Yahudi şehir, köy ve çiftliklerini korumak için Yahudiler'İn - gilizler. tarafından askerce talim, ter - biye, tezlih, techiz ve teşkil edilmektedir. Örfi bir idare ve şiddetli bir matbuat san- sörü altında en şiddetli cezalar veril - mekte ve Arab mücahidleri yataklarına | kadar takib edilerek bunların ve kenrii- İlerine yataklık edenlerin evleri, barkla- rı ve hattâ icabında bu maksadla bütün bir köy yıkılmakta, ağır nakdi cezalar tahsil edilmekte ve yüzlerce Arab sehpa- ya, zindan vöya menfaya: gönderilmek - tedir. Arab çeteleri icabında Nablıs ve Cenin dolaylarındaki sarp ve taşlık Zeytin dağ- larına sığındıkları için şimdi de manda- ter hükümet buralara yollar açmakta - dır ki bütün bu tedbirlerin manası ve ne- ticesi Arabları ihata ile memleketleri içerisinde kıstırdıktan sonra onları, va - rılmaz sandıkları en sarp yerlerde zırhlı araba ve tanklarla ezmektir. Bunun ne zaman olup biteceği belli değildir. Fakat olacak budur. İşle Filistinin iki senelik bir iç harbinden sonraki acı durumunun acı hikâyesi, Meseleler: Yerli çorap davası alınmış olan tedbirlerden, sırf kendi şa - hısları namına fayda çıkarmamaları lâ - zamdır. Bu, onların hem ahlâki hem de kanuni borçlarıdır, Yoksa, vazifesini sui- istimal ettiği binbir delili ile tahakkuk eden çorap imalâlhanelerinin kapatılma- sını İstemek millet efradının bir hakkıdır, Çünkü bugün ön lira vererek sağlam bir Avrupalı çorabı almak, mütevassıt kıy - met ve fiatta on yerli mali çorap almıya tercih edilir. Bu bir hesab telâkkisi hali- ne gelmiştir. On yerli çorabın ömrü on günlük dahi değildir. Fakat iyi cins bir Avrupa çorabını değişik olarak uzun za man giymek mümkündür, Teftiş ve kontrol yolile bu suistimalin önüne geçmek te mümkün olamaz. Bu takdirde yalnız çorap imslâthanelerini | değil, bütün sanayi şubelerini mürakabe etmek lâzım gelir ki buna, mevcud me mur kadrosunu Iâaksl yarım misline çi xarmak dahi kâfi bif tedbir teşkil etmez. Sözün kısası şudur ki hükümetimiz - den, yeri çorap sanayini her şeye rağmen bir hale, yola koymasını rica ediyoruz. Bu, yapılamadığı ve 'Türk sanayiinin sa- botajı devam ettiği takdirde gümrükle - rİn Avrupa çoraplarma açık bırakılma - sını istiyoruz, çünkü mamul çorap mu- kabilinde Avrupaya vereceğimiz para, bugün, çürük yerli malı çorabın ipliği uğrunda âyni Avrupaya ödediğimiz pa « ranın çok dununda Kalacaktır. (Biz, bu bahsi burada bitmiş saymıyo- rüz. Buna tekrar avdet edeceğiz.) Yugoslav Başvekili söylüyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) Sofya 15 (Hususi) — Bulgar meb'usan meclisinin hariciye encümeni relsi Go - vedarof gazetecilere beyanatta buluna - rak, Selânik anlaşmasının beynelmilel ehemmiyetinden hararetle bahsetmiş ve Bulgaristanın Balkan Antantına iihaki için artık yolun açık bulunduğunu söy -

Bu sayıdan diğer sayfalar: