< BAylü Hergün Uzakşarktan Yakınşarka Yazan: Muhittin Birgen aponya ile Rusya arasında Vladivostok yollarına hâkim birkaç tepe etrafında cereyan eden ve hudud hâdiseleri mahiyetini çoktan ge- çen askeri çarpışmalar, Uzakşark işleri- nin Avrupa işlerile olan alâkaları üzeri- ne yeniden dikkati celbetti. Fakat, sade bu çarpışma hâdiseleri de- ğil, son zamanlarda daha başka hâdiseler de vardır. Meselâ, yakın zamanda yakın şark memleketlerinin bazıları arasında komünizm aleyhdarı bir cebhe teşkil et- mok üzere Japonyanın teşebbüsü ile ya- pilan bazı hareketlerden bahsedildi ve hattâ bu araya Türkiyenin de ismi karış- tırıldı. Hattâ Türkiyeye taallük eden ta> rafı tamamen manasız olan bu rivayetler ve şayiaların Türkiyece tekzib edildiğini gdahi gördük. Şu kadar ki bunun Türki- yeye taallük eden ciheti tamamen mana- z da olsa veyahud, Japonyanıa teşebbü- sü ile, bahis mevzuu olan memleketler arasında Sovyetler ve komünizm aleyhi- ne yakın şarkta bir cebhe teşkili projesi biraz fazla bir iddia dahi olsa Japonya- mın Arab ve İslâm memleketlerinde sar- fettiği siyasi faaliyet, göze çarpmıyacak derecede ehemmiyetsiz değildir. * Bu faaliyetin kesafetini göstermek ba- kımından dikkati celbedecek derecede bariz deliller az değildir. Meselâ, İran, Irak, Hicaz, Yemen, Filistin, Suriye ve Mısır gibi memleketlerde Japonyanın geniş bir iktısadi faaliyette bulunduğun- da hiç şübhe yoktur, Türkiye ile olan iktısadi münasebetlerini dahi son sene- lerde artırmış olan Japonya, ucuz mah- sulât ve mamulâtı ile, bu memleketlerde iplidal madde arıyan tüccarlarile bir za- mandanberi daima genişlemeyo gayret eden bir iktısadi faaliyet gösteriyor. Bas- ra körfezi ile Hindistan ve Kızıldeniz havalisinde birkaç seyahat yapmış olan yakitli bir dostam, Japonyanın bu İaali- yetini ifade için, bir gün bana şöyle söy- lemişti: «— Süvoyş kanalından geçildikten san- ra Japonya başlar!» Bu söz, Japonyanın Süveyş kanalına kadar olan iktısadi nüfuzunun büyüklü- Bğünü göstermeğe kâfidir ve bir hakikat- tir. Japonya bu havalide, tüccarları vası- tasile geniş bir iktısadi yayılma faaliye- tine giriştikten sonra şimdi bu memle- ketlerde bir taraftan konsolosluk ve di- ğer taraftan da siyasi temsil teşkilâtmı çoğaltmaya başlamıştır. Çin Hindistanın- da Fransız, Hindistanda İngiliz, Cavada Holanda, Suriyede Fransa mamulâtile müdhiş bir rekabete girişmiş olan Japon sanayii, bütün bu havalide en geniş şe- kilde yayılmıştır, İktisadi faaliyet bu suretle devam e- derken Japonya, islâm âlemi ile manevi ve siyasi münasebetlerini de artırmaya gayret odiyor. Meselâ, Tokyoda bir cami yapan Japönya bu camiin açılması mü- nasebetile birkaç ay evvel büyük mera- sim tertib etti ve bu merasime Arab memleketlerini iştirake davct eyledi. Bir aralık Türkiyeyi ziyareti beklenilmiş o- lan Yemen prensi «Seyfülislâm» bu se- yahatten vazgeçerek İtalyadan doğruca Tokyoya gitti; Irakın, Hicazın ve Mısırın husust olarak gönderdikleri weyahud Tokyoda mevcud mümessilleri de bu me- rasime iştirak ettiler. Büyük nutuklar söylendi ve bu memleketlerle Japonya arasındaki dostluklardan ve münasebet- lerden hararetle bahsedildi. - Bu hâdise, Japonyanın bu memleket- lerle sıkı bir münasebete girmek husu- sundaki gayretini göstermeğe kâfidir. * Bununla beraber, bu gayret burada da kalmıyor. Yemen prensi Seyfülislüâm, hâ- (R Tokyodadır. Arab matbuatında gördü- Küm rivayetlere bakılırsa Seyfülislâm Tokyoda Yemenle Japonya arasında si- yast münasebetler ve bir dostluk tesisi için bir zamandanberi mühim müzakere- lerde bulunuyormuş ve Japonya, diğer Arab memleketlerile de bu tarzda mü- takerelere başlamış veya başlamak ta- savvurunda imiş. Bu bahis üÜzerinde u- zun uzadıya duran bir Mısır gazetesi, da- ha geçen hafta, Japonyanın Sovyetler a- Resimli Makale: Bir insan yaptığı haksızlıktan ziyade çük düşmüş görünmekten utanır, çünki ilhnıindıxıyı!. 4 genç kızın Müdhiş Kararı Resmini gördüğünüz bu dört genç kız aralarında müdhiş bir karar vermiş bu- Tunuyorlar: Birbirlerinden asla ayrılmıyacaklar ve ömürlerinin sonuna kadar da evlenmi- yeceklerdir. leyhdarı bir cebhe vücude getirmek hu- susundaki tasavvurlarını hülâsa ediyor ve böyle bir harekete Türkiyenin tama- men yabancı olduğunu gösteren Türk tekzibini kaydettikten sonra, kendi istit- Iâatına istinaden, Japonyanın Arab ve İs- lâm memleketleri arasında bu istikamet- te bir faaliyet sarfettiğini teyid eyli- yordu. * Görülüyor ki Uzakşarktan yakın şarka doğru Japonyanın geniş mikyasta bir nüfuz yayma hareketi vardır. Mısır ga- zelesi bu hareketi, «Japonyanın en büyük rakibi olan Rusyaya karşı ne kadar fazla kuvvet toplamak kabilse o kadar geniş bir cebhe vücude getirmek siyaseti> ile izah ediyordu. Bizce, bu siyaset yalnız Rusyaya değil, hattâ İngiltereye de mü- teveccihtir. bu itibarla da — Japonyanın ne kadar geniş ufuklu bir siyaset plânı içinde bulunduğu kolay anlaşılır. Japonya, bütün Asyada genişlemek ve yayılmak azmindedir. Bunu Uzakşarktan yakın şarka doğru uzanan hareketlerile pekâlâ gösteriyor. Mançuko hudud hâdiseleri bütün bir siyasetin artık kesafet kesbetmiş - teza- bürlerinden başka bir şey olmamak 14- zım gelir, Bu kadar kesif bir faaliyet sarfeden bir memleketin günün birinde rakib kuvvetlerle çarpışmayı göze almış Jolduğunda şübhe olmadığı gibi, bu ba- kımdan, son hudud çarpışmalarının ayrı- ea bir manası ve ehemmiyeti olduğunu söylemeğe hacet görmüyoruz. Muhittin Birgen İSTER. İ nüshasının 3 üncü sayfasının ilk sütun dük: İSTER SUN FUudAM muhitine karşı kü- ü birincisinde kuv- — fakat düşman SÖZ ARASINDA """"""" ormDemmemee N | Köpeği ile 160,000 Hergün bir fıkra i Taşları bağlıyorlar Adamın biri köyünden kalkmış; şehre gidiyormuş. Şehrin kale kapı- sından içeri girer girmez beş on kö- pek birden üzerine hücum etmişler. j Adam yerden taş alıp köpeklere at- İ mak istemiş. Fakat hangi kaldırım $ $ taşını tuttuysa bir türlü yerinden Oy- E Bköolameyi — Bu şehirliler de ne tuhaf insan- larmış, demiş, köpekleri salıveriyor- dar; taşları bağlıyorlar, ee LA Günler 28 saat, Haftalar ise Altı günmüş! Amerikalı âlimler Şikago üniversitesi fen âlimlerinden Dr. Kleitman ile Dr. Richardson'un zihin- lerini şu nokta dafma çelermiş: — Acaba herkesin bildiği gibi bir gün, 24 saat midir ve baftada ? gün var m: dır?. Bu iki zat, tam bir ay bir mağaraya kapandıktan sonra, bir günda 28 saat ol- duğunu, ve haftanın altı günden ibaret bulunduğunu anlamış ve buna iman et- mişlerdir. Empermeabi görünce dayanamayıp çalan bir hırsız 87 sabıkası bulunan ve elli senedir ha- piste yatan bir İngiliz hırsız:, son defa hapishaneden çıkar çıkmaz, sabıkaların- dan 47 sini teşkil eden illetten vazgeçe - miyerek gene bir düzüne empermeabl (yağmurluk) çalmış, yeniden üç ay hap- se mahküm olmuştur. NAN, İSTER unda şu fıkrayı gör- Yabancı memlekette mühim bir memuriyet «Bir Türk bankası Ankara için birinciteçrin başında işe başlamak üzere bir yazı işleri şefi aramaktadır. fransızca muhabereyi ve banka muamelelerini bilmesi, orta tahsil diplamasını haiz olması şarttır. Mufassal tercümecihal Talibin kikat olabileceğine: İNAN, Muühatabınıza kızabilirsiniz, kızdığınızı söyliyebilirsiniz, kazanmak düşürmekten çekininiz, İNANMA! Pariste çıkan L'intransigeant gazetesinin 31 temmuz tarihli | ile fotograf ve hüsnühal şehadetnameleri, taleb edilen para- nın mikdarı gazetenin ilân memurluğuna yollanmalıdır.» Galatasarayın ticaret kısmından her yıl 40 talebe çıkar- ken, iyi tahsil görmüş, mükemmel fransızca bilir bir gencin memlekette bulunamıyarak Avrupada aratılmasının bir ha- İSTER İNANMAİ e- Geçmiyen para — istemiyorsanız onu küçük Kilometre Kateden kör kız Doğuştan kör olan 25 yaşlarındaki bu Amerikan kızı, yanındanbir saniye bile ayırmadığı köpeği ile takriben 160 bin kilometre katederek Londraya gelmiştir. Fakat usulen hayvanın karantinaya tâbi olması icab ettiğinden köpeği almak is- tiyen memurlara genç kız mümanaat et- miş ve gemiden dışarıya çıkmamşıtır. «İkimizden biri ölünceye kadar, birbi- rimizden ayrılmıyacağız. Köpeğimi ben- den ayırmak isterlerse, tekrar Amerika- ya dönmeğe hazırım» diyen Amerikalı kızın haline acıyan arkadaşları, karanti- na idaresi nezdinde teşebbüste bulun- muşlardır. Dünyanın en uzun boylu adamı.. Almanyanın Stettin şehrine Hel - sinski şehrinden dünyanın —en uzun boylu adamı olduğu iddiasında bulu - ban bir artist gelmiştir. İddiasında mü balâga olmadığı sanılabilir. Zira boyu 2 metre 51 sanlimdir. Kendisine bir el- bize yapmak için 6 metre 50 santim kumaşa ihtiyaç vardır. Geydiği iskar- pinin numarası ise 62 dir. Rivayete gö- re babasının boyu | metre 90 mış. Fa- kat büyük babası 2 metre 2 santim - miş. Adam 26 yaşındadır. Ağırlığı ise ancak 76 kilodur. Fransız nazırları Monblana tırmanıyorlar Fransız nazırlarından Jan Zey, Şa « tan ve Frosard, iyi bir dağeı olan Şo - tan'ın riyaseti altında Monblan'a tır - manacaklardır. Nazırlar dağın 14,300 kadem irtifaında yapılan en büyük dağ melceinin resmi küşadını yapacaklar - Sabıkalı bir gazeteciye: «Huy canın al- d"_'_—_-==.=.— ftındadır. Can çıkmayınca huy da çik -|fım var. Görünce duramıyor, çalıyorum!» maz. Empermeabllere karşı derin bir zâ- | demiştir. * ; saylıssun w Sözün Kısası Südetler.. No b Dövülenler.. N e garib isim! Dünyanı karıştır- mıya namzed olan bir kavmüG tesadüfün Südet adını vermiş. olmast talihin akıl, sır ermez cilvelerinden bi- ri değil de nedir? Süd-pet.. tâ çocukluğumuzdanberi, akıllı, uslu büyüklerimizin bizi, karış- maktan, daima tahzir eyledikleri iki nesne: — Etliye, sütlüye karışma! Başın derde girer! Hakikaten de öyle. Çekoslovakya, u« mumi har! üteakib birdenbire ka«< vuştuğu İ in humarile, farkında olmadan milli hüdüdları içerisine alıp' kabul eylediği bu Südetler yüzünden kendi başını derde soktu. Günden güne, yağ n E Talu gibi: ge« nişleyen Almanya gözlerini şimdi de bulun> buralara, bu — Südetlerin dukları noktaya — dikti, — hirsi h bakıyor, Akıbet, bir punduna de saldıracak olursa, zavallı Ç vakya böyle etli, sütlü işlere ka olmanın cezasını çekecek gibi görünü- yor. | Hemen cenabıhak gecinden versin, âmin! ) . VA Gazetenin biri, İstanbulda, bir gün zarfında dövülenlerin listesini neşredi- yor. h Bu listeye göre son yirmi dört sasf içerisinde, altısı kadın, üçü de erkelğ olmak üzere, tam dokuz kişi muhtelif sebeblerle dayak yemiş veya zabıtaya, yahud ki mahkemeye başvurmuştur. Bir müddettir, havalar o kadar sıcak gidiyor ki, insanlar kızgın demire dönü- yorlar. Demirin de tavında dövülmesi lâzım geldiğine göre, bir günde bu ka« dar çok kimsenin dövülmüş olmasıng şaşmamalıdır. Dövülenler, böylece de« delerimizin nasihatlerine uygun haree ket etmiş olmaktan başka bir şey yap- mış değillerdir. Yalnız, bu türlü hareket edenlere u« facık bir ihtarda bulunacağım. Dikkaf etsinler: Her kizgin olan dövülmeğe ! Yerli Mallar sergisinde resmi teşhir edilen bir kadın dava açtı (Baştarafı 1 inci sayfada) son fotografa gelince hayret içinde kale mış, gözlerine inanamamıştır. Işıkla tenvir edilen bu fotograf tebese süm ederek, sigara içen genç bir kadını göstermektedir ve bu kadın, Melâhat Çine tanın tâ kendisidir, Bu vaziyete nasıl bir mana vereceğine de Mmütereddid kalan Bayan Melâhat, biraz düşündükten sonra bu büyültülmüş resmin 5 yıl evvel Foto Süreyyada pija« ma ile çektirdiği bir fotografın başı oldu« ğunu hatırlamıştır. Kendisine ald husus # mahiyetteki bu fotografı İnhisarlar pavyonunda gören genç kadın bundanm fena halde asabileşmiş ve ertesi günü vekili İrfan Emin vasıtasile Beyoğlu 3 üncü sulh hukuk mahkemesine müra« caat etmiştir. Müracaatı tedkik eden mahkeme, tedbiri ihtiyati olarak resmin sergiden kaldırılmasına ve muhafaza alx tına alınmasına karar vermiştir. Ertesi günü resmi zevat huzurunda karar infaz olunmuştur. f Şimdi asliye 4 üncü hukuk mahkeme« sine müracaat eden Bayan Melâhat, bu hâdisenin şeref ve haysiyeti ihlâl edici bir mahiyet taşıdığımı, kendisi evli bir kadın olması dolayısile bu bakımdan da, zararını mucib olacağını ileri sürmüştür. İnhisarlar idaresile, pavyonu tertib eden müessese ve Foto Süreyyadan 2000 lirg tazminat taleb etmiştir, . Mahkeme derhal hâdiseyi tahkikat hğe kimliğine havale etmiştir. Beyoğlu sulli hukuk mahkemesinden tesbiti delâil va tedbiri ihtiyati dosyalarının celbi için, duruşma'talik edilmiştir. |