6 Ağustos HİKÂYE: Zafer Marşı (Baş tarağı I2 inci layMM)A ü Vaziyet şu idi: Bir an evvel evine a vuşmak tehalükle tramvaya sert ve kuyvetli bir kırbaç dari lerini kör etmişti. Aylarca devam eden ihtimam Ve ? k üstadın gözlerini le beraber yapılan bütün müdavsl, bir teselli kabilinden idi. Bunu ke! iyice ve yakinen bildiği içi tora: “ — Zahmet etmeyin artık.. dedi.. selli #stemiyorum sizden.. Yurduu)'dâ <e nebi askeri gürmektense kör olmağı mü- teccah bulmağı düşünmüştüm. Allah. duamı kabul etti demektir. Ş a Bu gözleri müteakib başı göğsüne dü tü. Biricik zevk duyduğu $€Y: V vi, ailesi; çocuğu ve bahçesi olduğu bugün bütün bu sevdiği şeylerin na da kapkaranlık bir kuyudan farkı yokttr. Karanlık, kapkaranlık bir kuyü- H.ulll- firi zülmet içinde tek tesellisi sam'alın kaybetmemesi idi. Her gün muntazaman oğlunun okuduğu gazetele Giselerini takib edebiliyordu. Gözlerinin kör oluşu, Necmi Beyi b hassa maneviyatı itibarile herab eıırJâ_ Ciğerlerinin zaliyeti, şimdi bu son fd ket darbesile bir kat daha artmıştı. Karısının veya * ee BĞ F Anadoluda zaferlerimiz, birbirini kib ediyor, bu haberler, lıül.'l: rağmen kulaktan kulağa dolAf Bıî gün Nezir, ona Mustafı hi:n:ılıî meşhur ve lâyemut telgrafını nA_;cu.ıdğ gün Necmi Beyin teessürü, azami haddi- i Gayri ihtiyari karısına ve ni buldu. Gayri A laşıyordu. i"'?i tardı ve nı _;-ore koydu: Taln araN İ ğ Rana o ci günler- den sonra bu saadeti bahşi layı sana şükrediyorum. Bunları söylerken hıçkırıyordu yâhza içini çekti. Sapsarı bir ba andıran zayıf ve hasta çeh takalli kadar mes'udum ki oğlum, benim şcı hangi el sa - âyorum. dum, © gözlerimi kör eden kır vurmuşsa o eli bile aff - Ana ve oğul hasta ıdu;.f; 3htiman erden karyolasına naklettiler. ç z ;İdecmi Bey, dillerde destan ğ'"" Enı.h:_. yük eserinin güftesini işte O gün söyliye rek oğluna yazdırdı. Ve ONU © teledi. Ne bizzat bestelediği « n ile m ile - e -ip, ayal — surctle gın sirayetile bütün İstanbulu kaplamak- la kalmadı, dilden dile ve kuh&mf:d)—'-*' lağa k bütün Anadoluya yayv ıı_!ı Bir gün Nezir, bir çılgın gibi eve ge * — Baba.. Babatığım!.. Yarın Turrd] dusu İstanbula giriyor, diye bağırdı. Baba: — Yarın mı Nezir... mi?.. Necmi Bey, başı y Yordu. Ve vakti ancak fıcıların seslerile tayin akşamın yaklaşmakta olduğunu du. Kendi kendisine: — Yarın sabah... Yarın sabah.. Güşündü. Necmi Bey, bütün dedi. Yarın öyle astıkta, saati göremi- anlıyor- * diye geceyi sahara ika - Gar uykusuz geçirdi. Ertesi günkü m;k E Zaranın harikulâde ihtişamını “kl gi rine rağmen sabaha kadar zuhunun uya- tık ve berrak gözlerile gördü. ü Çok erkenden yanındaki karyo' aı.uu tpırtıdan oğlunun uyandığını hıs'c d'g— — Haşırlı sabahlar olsun oğilml.. e &.. Bugün Türk askeri İstanbula giriy il mi?.. — Evet baba!.. Ş — Bari bayrak aldın mı oğtum” " Ta bu işte yardım edecek balde değilim. Bu Vazileyi sen yap'- ei — Tam 18 tane bayrak aldım babt'-. Hem de en büyük boyda. Her pencere - 'den 'bir tanosini uzatacağım. y — Aferin Nerirt.. Allah sana ve sen? Socuklarına bizim gördüğümüz ve çek- tiğimiz acıların bir zerresini güsterme < Ün... » Sa- atlarken bir i sin uluorla savurduğu Benebi askeri polisin ulnor! besi tam| perii p Bözlerine gelmiş ve bir anda onum göz- tina-| yorgunlukla gırf mdis. de n bir gün dok- Te < yatanı, ©-| d rle günün bö- tazyiklere| T |linde, meddücezi gün bes -| )âiu duraklağı. Ve sonra sözüne de - vam ettiz i — Aldığın bayrakların en büyüklerin- den ikâsini şu benim oturacağım — köşe pervazlarından sarkıt!.. bunları söylemekle beraber | | | Necmi Bey ü. Bir an kendinden geçer gibi oldış U- muyordu; fakat uyanık ta — değili Kendi varlığile etrafını saran âlem ara - sında anlıyamadığı bir boşluk v:x_ıdı> Bu |na rağmen dışarıda bütün caddenin imti- | dınca harikulâde ğunu hissediyordu. ü | Karısının ve oğlunun yardırmle r_—dı - mın köşe penceresinde bulunan minde- re kadar gitti. Başını pencerenin pervazı na dayadı. Pencereden sarkan ıhı_vr kumaşını okşadı ve sonra gayri ihtiyari onu yürüne sürdü. Ve nihayet onu da -| Airına götürdükten sonra âlil gözle- rine bastırdı Caddeden bir uğultu : — Aaker geliyor!.. 'Türk askeri geliy or. Necmi Bey o kadar heyecan içinde *i ki; kulağındaki harikulâde işitme kab liyetine rağınen bir an nmiu:' n bir te- şevvüş geçirmekte olduğunu tahmin etti: Askerlerin hep bir ağızdan Ş bu marş... Evvelâ, onu bir yevde işittiğini sandı. Oğlu Nezir, babasının boynuna saril - dı; hıçkıra hıçkıra: $ — Baba. Babacığım!.. dedi.. Bu, senin bestelediğin ve güftelediğin zafer Onü bütün memleket va bütün or- kendi marşı olarak kabul etti. Biz, sen heyecana kapılmıyasın diye bunu sâ- , söylemödik ve senden sakladık. ,'rfırjı?.'ll::r sesi yaklaşıyor.. At nalları - n ve nalçalı kunduraların kaldırı bıraktığı madeni sesin muüntazam tem- Zafer marşı, sadece dudaklardan ve hançereden gelmiyor, halkın ve askerin tâ eliğerlerinden ve tâ en: B n - |tından kopuyor, basit bir nağ halinden çıkarak bir gök gürü içinde olan b halkın bir uğultus n bir an vücudü gerilir gibi oldu ve sonra başı, penceresinin per * vazındaki Türk bayrağının al kıvrımları arasına ebedi bir hareketsizlikle düştü... YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bir evlenme bürosu Yazan: O, Henry Çeviren: H. Alaz Ankara borsası | Açılış-kapanış fiatları 5-8-938 Açılış 6,17 126,1226 3,46 6,635 26,8175 68,5075 50,5950 21,325 D 1.B225 Kapvuyş 6.17 617 Terkok M Kapaa stalığına inzimam eden uykusuzluk ve | a başı yavaşça yastığına düş-| muayyen bir he - “Akhisardan Sab. |ri soruyor: — Talih ile ça « llw arasındaki fark nedirr 1 — Çalışmak, defe varmak - için . |ihtiyar edilen za rurf ve müsbet bü fiildir. 2 — Talih; işlerimize, hayatımıza, tice vermesidir. * Şakacı bir tin ddan İh - karakterini soruyor: Durgun ve ze « kâsmı — meydana vurmıyan bir tip- tir. Kusurlarının şŞuyuundan, ten « kidden utanır. Mu hitinit bulduğu za- man Kkonuşkan va şakacı olur. * Çabuk kızan Kadirgadan Ali Süruri de jotoğra. bir te -| fıran tahlılini is « tiyor: İşlerine hile ka « rıştıramaz, bu hü« susta becerikli de- Bildir. Yakayı ça « buk ele verir. Şa- kaya, alaya gele « mez, çabuk kızar, Parayı sever ve iİsraftan çekinir. * Eğlenceyi seven bir tip Kadizgadan Hay v dar da fotoğrafı - * nın tahlilini ist *| yor: Zekidir. Bir iş üzerinde uzun boy Ju oturup — çüliş « maktan sıkılır, Eğ: Jenceyi daha çolk sever, eline geçen parayı sarfetmek ister. * Neş'esiz bir tin Akşehirden Öz- kiler soruyor: San'atımda ve hayatta mu « vaffak olacak mı- yım? Hayatın — neş'eli taraflarını da ih - mal etmemek lâ « zımdır. — Üzetinde çalışılan — san'akt ER .| sevmek muvaffak olmak için kâfi bir se- bebdir. * Ağırbşalı bir tip Kâmil Demirte- pan da karakteri - İni soruyor: Ağır başlı ve boğazına düşkün- dür. Bedeni müş * küllere “katlanır Bazan — münakaşa ile halledemediği ni — pehlivanlıkla balletmeğe yelte « Son Posta Fotograf tahlili kuponu Ü 5 adedinin gönderilmesi şarttır. BAYIP: 2000 sicil mumaralı goför ehli - yetnamemi, ahhi ve fenni muayene cüzdan- larımı bütün evrakımla beraber zayi ettim. Hükmü yoktur. Gedikpaşa Hamam caddesi mumara 12 şeför Hayri hâ- bir kaynaşma oldu -| disatın tesadüfen karışmasile lehte ne » Ziraat: Hububatımızın standardizasyor (Baş tarafı 7 inci sayfada) olarak bekler. Hububat ziraatine tahsis edilen sahayı 76.273.600 hektardan ibaret olan Türkiye sathına nisbet* ederseniz 9e 10 kadar bir şeyin işlendiğini anlar - sınız. Diğer zeriyat çeşidile bu nisbet 12-13 ü buluyor. Halbuki Macaristan topraklarının 96 60 mı tarla ziraatinde işlemektedir. Ro - manya 96 45 ini, Yugoslavya b 28 ini, Çekoslovakya $6 41 ini, Lehistan 96 47 si- ni, Almanya ©6 43 ünü, Fransa $ 40 mı, İtalya ©6 44 ünü, Amerika $ 16 sımı, Ka- nada 9 28 ini, Bulgaristan 96 37 sini her yal işlemektedir. Fakat bütün bu mem - leketlerin ziraat şartları bizimkinden farklıdır. Makine köylünün işini kolay- laştırmış, vaktini, kuvvetini tasarruf et- miştir. Yollar ve riraf asaviş her tarala lah olunmamış hayvan kuvy Köylü basit ziraat makinelerinden, su lama gibi iklim ve yağmür bekletmiyen vasıtalardan mahrumdur. Havanın mü - saade ettiği dar zaman içiade no yetişti- rebilirse ona şükredecektir. Demok ki bilhassa orta Anadolu z'raatini biraz da- ha genişletecek günlere gelmemiştir. Top raklarımızın pek azının işlendiği bir ha- kikat olmakla beraber nüfus kalabalık - laşmadıkça, yollar uzamadıkça ziraat ma- kineleri, kuvvetli hayvan örnekleri ya - yılmadıkça bu sahayı genişletmeğe im - kân yoktur. Topraklarımızdan faydalanmak için en fazla ekmeğe, bunun için de buğday zi - raatine fazla yer vermeğe mecbur oldu- ğumuzu düşünerek işi bu defa ikinci cep- heden mütalea edelim: Köylümüzün az ektiği muhakkak! Fa-| kat bu az ekilenden pek az mahsul aldığı iki kat muhakkak! Yani köylünün ekip biçtiği zahmetini ve kendisini karşılıya- mıyacak kadar verimsizdir, İstatistiklere bakılırsa Türkiye, sahaya nisbetle en az mahsul kaldıran memlezet- ler arasındadır. Çünkü Türkiyenin vasat! buğday” hasılatı 2, 500,000 ton kadardır. t Bunu ekim sahamıza nisbet edince hek -| tar başına vasati 8200 kilo mahsul düş - mektedir. Halbuki Danımarka hekta - rından 28,400 Avusturya 15,900, Çekos - lovakya 17,600, İngiltere 24,300, Polan- ya 12,500, Bulgaristan 10,900, Yugoslav - ya 11,400, Macaristan 14,000); Romanya 9900, Almanya 20,800/ İsparnya 8900, İtal- ya 12,500, Fransa 14,400. Kanada 12,200, Amerika 9600 kilo buğday kaldırma) dır. Bu azlığın makine, kimyevi gübre, ziraat su ve benzeri gibi türlü sebebi |var. Fakat tohumluk meselesi en ba gelenidir. Filhakika köylünün elindeki humluk çok karışmıştır. Hastalıklara, lim tesiratma mukavemeti yoktur. ( yerde sürme ve rastık hastalıkiarile mr Jüldür. Verimi asgari harlde in sacası tohum tamamen dejenere olm tür, Bu arada köylü her yeni tohumö bir başka türlü ümidlendiği için onu | ye sokmuş, ve artık köyde belli karel terde bir nümune bulmak imkânı ka mamiştır. Böyle bir tohumlukla en iyi raat ve fen şartları altında dahi iyi hi r fiatla veya z tadile e yoktur. Şu halde yapılacak ilk iş tohumluk ları ıslah etmektir: Butun için dev | yıllandanberi esasen çalışmaktadır. ki benimsemesine kalmıştır. Çü kü işi o hızlandıracaktır. Her yerde mt İlak surette o muhite uygun olduğu dev! İtohum ıslah istasyonlarınca tesbit ed miş olan bir veya iki nümümeyi ekmeli İköyde artık soyu belirsiz tohumluk bi rakmamalıdır. Islah edilmiş bir tohum o civarın tür hastalıklarına, hava ve toprak tesirleri ne dayanır, çok mahsul verir, Unu, kep ği bütün maddeleri aramılan bir karart olur, standard bir tip olduğu için çabı satılır, iyi para getirir velhasıl köylünü belini doğrultür.. Lslah edilmiş tohum meselesi buğde Ziraatimizin, ve bu ziraat geniş bir sat işgal ettiği için şimdilik umum ziraati mizin temel taşıdır. * Buğday ihracatını standard ederker buğday ekiminin de böylece standard | dilmesi lüzumuna bilhassa işaret etmı liyiz. Devlet ıslah müesseseleri tohum lukları düzeltmeğe girişmiş, bir çok gi zel örnekler de meydana getirmiştir. F: kat bunları köylüye benimsetmek, he muhitte, o muhite uygun olan yalnız bi weya iki nümunenin ziraatini teşvik et mek gerektir: Meselâ Ziraat Banikaı (bundan sonra toprak ofisi) yalnız o nü muüneleri almakta bu, kendiliğinden taha kuk eder., Böylelikle memleket yükse! kaliteli buğdaylara, dış piyasamızda tan manasile Türk standardı bir hale ka vuşmuş olacaktır, Tarımman Emniyet Umum Müdürlüğünden: «Polis Kollejine giriş şartlarının ana hatları» 1 — Orta tahsil diplomasını almış bulunmak. 2 — Ana ve babaları Türk olmak. 3 — Kendilerinin ve ailelerinin, geçmişte ve hazırdaki ahlâki durumları mââ but olduğu, fena itiyad ve huylu olmadı 4 — Beden teşekkülâtı düzgün olmak, farika teşkil edecek yanık, kesik, yara, ve kekemelik bulunmamak, iğı; zabıta tahkikatile anlaşılmak. , vücudün harici kısımlarında alâmetfi bere ve kellik eserleri ve dilde pelteklilk 5 — Sağlığı fyi olduğu, tam teşekküllü hastahane sihhat heyetleri - raporile anlaşılmak. 6 — Mazeretsiz olarak, bir yıl tahsilini terketmiş bulunmamak. 7 — Yaşını büyültmüş veya küçültmüş olmamak. 8 — Talibin ana, baba, veli veya vası ahhüd ve kefalet senedi verilmek, 9 — Bu yıl Koöllejin birinci & isi tarafından, noterlikçe musaddak t na alınacakların yaşları; 15-19 ve bu yaşl göre de boy ve ağırlıkları arasındaki farklar: Yaş Boy Ağırlık ——— 15 16 ı7 18 19 1,54 1,59 1,63 1,65 1,66 48 49 52 5BT 58 den ibarettir. 10 — Kollej parasız yatağıdır. Talebenin giyim ve yiyimi devletçe temin edi- lecektir. Kollej Teşrinievvel başında açılacaktır. Müracaatların 15 Eylüle kadar yap:!- muş ölması şarttır. Yukarıdaki şartl. 1 haiz bulunan isteklilerin; fazla izahat almak ve müracaat usulünü öğrenmek üzere mahalli Emniyet Müdür ve âmirlerine baş vurmaları lüzımdır. «2804. «5058> Yapı İşl eri İlânı Nafıa Vekâletinden I — Eksiltmeye konulan iş; Ankarada jandarma matbaasının ikmali inşaatıd->, Keşif bedeli 19,757 lira 60 kuruştur. 2 — Eksiltme 22/8/938 Pazartesi günü saat 10 da Nafıa Vekâletinde yapı işl ( eksiltme komisyonu odasında kapalı zarfusuliyle yapılacaktır. 3 — Eksiltme şartnamesi ve buna mü linde yapı işleri umum müdürlüğünden & — İstekliler 1481 lira &5. kuruşluk Vekâletinden alınmış yapı Mmütcahhidili, 5 — İstekliler teklif mektublarını iki veline kadar yapı işleri eksiltme komis: teslim edeceklerdir. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. teferri evrak 100 kuruş bedel mukab - alınabilir. muvakkat teminat vermeleri ve Nafıı ği vesikası ibrazı lâzımdır. nci maddede yazılı saatten bir saaf cv- yonu reisliğine makbuz mukabilin e «b145>