Aakeri dâhi, Kartar salı büyük lider An- mibâl on beş scnt mütemadiyen,; öz yurduadan hiçbir. yardım görmeksizin ve hiç birinde de mağlüb lara -mukabil 26,000 kişilik düşünn topraklarında harb olmadı. 700 biz Reomalı lejiyo: Nir ardusu vardı Amerikada lan bir özerinde larmızı renkte bir aalib işareti görülmüştür Deniz ve denizcilik : genişliği 340 metredir. kalıma köyün 1,000 kadar ahalisi vardır muharriri; iami ile anilır. Köyün Etrahaı kuşatan tari daba hâlü dormaktadır Clement Hill vapuru 2.500 deta Hattıüstüvayı Çünkü Alril büyük gölü olan Viktorya gölünde işler. Amerikan radyosa komik- lerinden — Tom Howard'ın 361 piposu vardır. ve 7 sene zarhında bunların bepsini kullanmıştır geçmiş, İakat bir kere denitde yüzmemiştir. Bu göl 250 mil urunlağundadır. Geceleri büyük gemileri küçük teknelerin hücumundan koruyan âlet Bir Fransız tarafından icad edilen bu âlet, karanlıkta 7 kilometre uzaklıkta bulunan bir gemiyi ve 3 kilometre mesafede dolaşan kayıkları haber veriyor 1905 - Rus - Japon harbinde Japonların ufak gemilerle Port Artör limanına bir gece baskını — vere- rek birçok Rus zirl- hlarına mühim Za- rarlar — verdirdikle- ri malâmdur. Bü- yük harbde de Gök yat ve bir iki As wusturya zırhlısı, karanlığın bah « şettiği faydadan istifade edilerek balırıl- mıiştır. Bugün bile büyük gemiler, gece seyirleri esnasında, küçükler tarafından yapılacak baskınlardan korkarlac. Fukat son zamanlarda — (Ponte) isminde bir Fransız tarafından keşif ve icad edilen bir elektrik makinesi, bu gibi tehlikeleri bertaraf etmeğe yarıyacaktır. Deniz âle- minde büyük bir yenilik olan bu âlet, denizciler kadar elektrik mütehassısla - rını da alâkadar etmektedir. Eğer böyle bir âlet, muvaffak olup ta büyük gemi - lere tatbik edilirse denizlerde, büyük ge- mileri korkutacak hiç bir tekne kalmı - yacaktır. Âlet, karanlıkta, (7) kilometre mesafede bulunan bir gemiyi, (3) kilo - metre mesafede bulunan balıkçı kayık - larını ve (1,5) kilametrede bulunaa şa - mandıraları hâber vermektedir. Sistemin esası Bu #letten bahsetmeden önce, kısaca, gsistemi anlatırsak, mevzu daha iyi an - Taşılmış olur. Esas- (ültre - corte) den len çok kısa elektrik mevcesine istinad eder. Bu âleti resim üzerinde tedkik edelim: (A) çok kısa dalga ile neşriyat yapan bir gemi mürsilesidir. Onun dalgaları, ge- minin önünde hiçbir hâil yokken, kaybo- lTup gidiyor. Lâkin geminin önüne bir hail gelirse, dalgalâr, o haile çarparak, B #hizesine avdet ediyor ve bu âhizede bir sada hâsıl oluyor. Yalmız elektrik mev. » celerinin, radyoda olduğu gibi semanın her tarafına değil, muayyen bir isti - kamete, yani geminin başına doğru neş- redilmesi lâzımdır. Başkâ türlü, (A) dan gıkan Mevceler, doğrudan doğruya B â- hizesine gelir ve maksad hâsıl olmaz. Âlet nasıl bir şeydir? Gemiciler için yalnız geminin baş ta- rafında bulunan bir haili haber vermek kâfi değildir. Çünkü düşman torpido ve hücum tekneleri ufkun her tarafından, beklenilmedik yerinden hücüm ve taar- —— ruz edebilirler. Binaenaleyh gemilere ko- | nacak âlet, yalnız baştan değil, geminin | 960 derecesinden gelecek — mütearrızları yaktinden evvel haberdar etmelidir. Bun- dan başka istikbalde Yalnız bir tarpido- nun hücum etmesi varid değildir. Rus - 0 — p L Japon harbinde olsun, Iskajarak muha- Tebesini takib eden gecede olsun onlarca torpido bir anda saldırmıştır. Her halde bunların hepsi birden, gece karanlığında seçilemez. İşte B. Pöntenin yaptığı âlet bu gibi ih- timalleri de gözden uzak tutmamıştır. Telsiz mürsilesi 16 santimetrelik mevce neşretmektedir, Bu suretle muayyen bir istikamete verilen mevocelerin intişarı bir kaç dereceyi tecavüz etmez. Mevcelerin bir hattı müstakim üzerinde lmeyip, ulak bir şua şeklinde verilmesi düşman mevklini bulmağa yardım etmektedir. Âhize ve mürsile birbirinin üstüne kon- mâak gsüretile mevcelerin şakuli bir müz- tevi üzerinde aksetmesi arzu edilir. Çün-| kü üfki olarak âkseden merakibin bir daha gemiye gelmesine imkân _vo)ştur.l Gerek âhize ve gerekse mürsile ayni mih- ver otrafında, muntazam bir süt'etle dev- retmektedir. Bunların süt'ati, muhtemel düşmanın sür'atine göre-tanzim edilirse, eğer düşmanin sür'atli gemileri bekle- niyorsa âleti hızlı çevirmek lâzımdır, ki bücum inkişaf etmeden mütearrızlar yâ- kalansınlar. Yapılan — tecrübeler İlk defa olarak, yukarıda izah edilen prensiplere müsteniden, yapılan makine bir gemiye konmuştur. Geminin su sat « hindan irtifaa 8 metredir. Tecrübeler (Havre) ile (Dunkergue) limanları ara- sında yapılmıştır. Daha ilk anlarda ma- kine 3 ilâ 7 kilometre mesafedeki hail- lerden gemiyi haberdar etmeğe başla » mıştır. Tecrübe gemisi limana inerken ület (5) kilometreden (Charpentier) kn- lesinin mevcudiyetini göstermiştir. Bu suretle müvaffakiyetle neticelenen — ilk âlet (Normandie) - transatlântiğine kon- mak üzeredir. Âletin fenalıkları Denizcilerin gündüz ve gece iki kor- kusu vardır. Bunlardan bir tanesi düş - manın, telsiz telgraf muhâberesini dinle- mesidir. Büyük harbde Alman kruvazör- leri, birçok ticaret gemilerini, telsizle fazla konuştukları için yakaltamışlardır. Bündan dolayı harb gemileri olsun. ti - caret gemileri olsun, denizde bulunduk. |mnan yerimi ça fazla telsiz ko- nuşması — yapmazlar. Nitekim İngiliz bah- riye newreti, mü- him melizeme yük- lü bir ticaret ge- misine «falan yol- dan gel!» diye & mir veriyor, Bu tel- | mı: sizi alan Alman ge- ——— misi o0 yola giderek —— — bu güzel ayı yakalı- yor. Şu halde gece | karanlığında telsiz veren bu âlet düşman tarafından dinlenirse, netice bizim aley- himize olur. Ulak gemileri yakalıyalım |derken karşımızda büyük gemileri bu- luruz. İkinci korku da gemilerin karanlıkta etmesidir. Bu suretle dü; anlar, zulmet içinde höeum ederek bizi mahveder, Bunun için gemi- ler geceleri hiçbir ziya göstermeden sey- rederler. Bu, karanlıkta seyir — yalnız harb maksadile değil, ticaret maksadile de yapılır. Bahusus bizde Zonguldaktan kömür yüklemiye giden gemiler, yükle- me sırasını kazanmak için, diğer şileple- re görünmeden gitmek isterler. Bu mak- sadla kurnaz kaptanların yolsuz tekne - lerle, ışıklarını söndürmek suretile, pek yollü pilepleri geçlikleri vâkidir. Bu ay- nen kaplumbağanın tavşanı geçmesine |benzer. : Şüphesiz muharebe senelerinde, harb gemilerinin geçirdikleri korku, ticaret kaptanlarının yarışına benzemez. Bun - dan dolayı harb gemileri kendilerini gös- termemekten bâşkâ, karanlık içinde ığıklarını söndürmüş gemileri tanımağa çalışırlar. Bu suretle, gecelere münhasır olan, büyük gemi - küçük gemi mücade - lesinde ilk gören kazanır. Bu mücadele pek mühimdir. Harb içe- risinde sinirler o kadar gergindir ki ba- zan görülen hayaletlerin bile gemi zan- nedilerek ateş açıldığı vakidir. Tabil böy- le bir hal, şöpheye düşenin aleyhine o » lur, Çünkü lüzumsuz yere yerini belli et- miş olur. İşte bizim şu yeni âletimiz de hata ede- cek olursa, gemi, kendini düşmana belli edecek ve böylelikle bir intihar vaki o- |lacaktır. Her halde bu âlet, gemideki di- | ğer âletlerden hassas ve doğru olmalıdır. Başka türlü denizdilere hizmet — değil, hiyanet eder. AT Herkes Yalovaya serhestce gidip gelebilir Emniyet Müdürlüğünden: Yabancıla- rın Yalovaya gitmelerinde ve orada kal- 1 yerlerini beli «Denizaşırıs sında, Türk edebiyatına en güzel seyahat romanı nümunesini veren <Taymis kıyılarında» sı ile, pürüzsüz, berrak bir müşahedenin, nev'i şahsına bağlı düşünüşlerin en olgun örneklerini yaratan, son devir Türk edebiyatının, hiç şüphe yok ki en yaratıcı ve zeki unsuru Falih Rıfkı Atay, «Zeytindağı» isimli ese- rini, “yeni ilâvelerle ikinci defa olarak hastırdı. Cılız, bodur yazı anarşisi içinde bunun manası şudur: Muvaffak bir eser, Türk ruhuna iâyık bir eser daima aranır ve okunur.. Ve ben, günlerdir, bir damla suya hasret kal - ni gibi Zeytindağı'nı, iki heyecan ile kana kana okudum; ve her sa- tırında nice zamandır özlediğim reel bir edebiyatın bütün akislerini, zevklerini bir kere daha tattım. Falih Rıfkı Atay, mantığı yerinde, mu- hakemesi keskin, zeki görüşlü bir pole - mikçi olduğu kadar, kafasında hazırladı- ğı, kanavasını çizdiği mevzuunu istediği gibi işliyen, ve o akıcı, renkli üslübu ile de bezemesini bilen; bunu yaparken de asla yapmacığa düşmiyen bir yazı us- tasıdır. Son devir edebiyatının en olgun, en mükemmel muharriri olarak kendisini tanıyoruz. derken mübalâğa etmiyorum. Zaten hakikat bundan yıllarca evvel de belli idi.. Evet, yıllarca evvel, Tanin gazetesine Honolulu'nun en genç adamı | 87 yaşındadır ve hergün 12 saat durmaksızın çalışmaktadır — EDEBİYAT | ZEYTİNDAĞI Yazan: İbrahim Hoyi Falih Rıfkı Atay : ancak Yemen çöllerinde, Snrıkn!mşlırdı’ı Çanakkalelerde çarpışanlar, canlarını fes da edenler bilir ve bunu da tarihin exî göğsüne tevdi etmişlerdir. İşte, Falih Rıfa kı Atay, kendisinin de dediği gibi. Zeya tindağı'nda «<hatıralarında imparator « tuktan hiç bir iz kalmıyan 1914 çocukla- rına ve gene hiç şüphe yok ki tarihe en — realist bir görüşle, saltanatın, Suriyede, Filistin ve Hicazdaki son senelerinin man- yolladığı bir şikâyet mektubundaki kul- ki gösterdiği orijinallik 'Tanin muharriri Hüseyin Cahidin dikkat nazarını — çekmiş, ve onda — mu - harririni — matbaaya — çağıracak — ka - dar bir merak uyandırmıştı. Bir şiküyet raektubundan, fıkra muharriri e geçen Falih Rıfkı, © gün bugün yazıyor. | Türlü türlü ve her birisi öbürkünden da- ha ibret dolu inkılâblara karışan, ve ni - hayet kendisini en fazla olgunlaştıran |Kurtuluş inkılâbında çalışan edip Falih Rıfkı, bu inkılâb potalarında kaynattığı müşahede mahsullerini muhtelif cildler- de topladı. İzmirden - Bursaya, yer yü - zünde yapılagelen en büyük mezalimin, Falihte bıraktığı intıbaların aynasıdır, baş- landığı kelimeler, meramını anlatmakta- | zaralarını göstermek istemiştir. ' Muvaffak olmuş mudur?.. Evet, yüzde' yüz muvaffak olmuştur. Büyük savaşta, vazifesi icabı hatbi ida«; ş re edenlerin yakınlarında olmak, üstelik, muharrirlik gibi de çidden nüfuz edicf bir mesleği bulunmak sayesinde — Falihi Rıfkı Atay, 4 yıllık imparatorluk ciha « dının?.. Perde arkasını pek iyi gördü, Koca imparatorluğun, bayrağindan maada — hiçbir şeyi Türk olmiyan «Memaliki mah-' ruse» Jerinde gezdi, dolaştı. Buralarda sırf talihinin eseri olarak İstanbuldaki 5"5 Sultandan daha üstün bir saltanat süren, $ eskiden de tanıdığı Cemal Paşayı daha —— yakından tanıdı. Ve onu bütün kusur $ meziyetlerile karşımızda görürken, Fa bi Eski Saat, muharririn yirmi yıllık tahas- süslerini söyler. Fakat Zeytindağı, bütün bunlardan başka, belki de üstün bir hatıralar desta- nıdır, Öyle bir destan ki, dünya mukad - deratının baştan başa değiştiği, milyon - larca insan oğlunun kanlı sahnelerinde rol aldığı, jönprömiyeliğini yaptığı, en kanlı, en manalı bir piyesin ana çizgile- rini ebediyete perçinlemiştir. Bizim nesil Kanalı, Sina çölünü, Suriye, Filistin meselelesini nihayet tarih ve coğ- rafya kitablarından bilirler, 1914 de, 6-7 yaşında bulunanlar için büyük Dünya harbi, korkunç bir halilenin, saman ek » meğinin, petrolsizliğin, feci bir açlık, kıtlık, ve beşeri bir sefaletin timsalidir. malarinda polisçe hiçbir formaliteye 1ü-|O kadar. Lâkin, bunun yanında, manza- zum olmadığı tebliğ olunur, ranın bir de iç tacalı wurdar ki, enu da h Rıfkının iki üç kalem darbesile bize verdiği Cemal Paşanın hüviyetini daha iyi anlıyoruz. Ben, Zeytindağı'nda Cemal' — Paşanın medhiyesini okumadım, bulmas: * dım, Ben, bu eserde çöl destanının, biraz — megaloman, oldukça kurnaz, zekâsı yel tiği kadar demagok bir kahramanile Ce şılaştım. O zamanki imparatorluğu idare eden « Jerin ruhi haletlerini, ve düştincelerini renksiz samisiyetlerini parça parça bize söyliyen, gözlerimizin önünde en ibreti ş verici levhalar halinde canlandıran Zey- tindağı'nda, binlerce klime yerine birkağ yüz kelimenin belâğati konuşuyor. Öy! kelimeler ki, hepsi birer ateş, hızla sa' rulan bir kaçmı, veyahud da keskin b neşter... (Mısır sıtması) parçasında neşteri, bütün kuvvetile Osmanlı imna « (Devamı 10 ncu sayjada)