SA “Son Posta, , fin HıkAyesı SOII İOS!A Wı_ğ ESNEYEN KADIN Ligovo treni hiç bir vakit zamanında € varmaz!.. Araya binbir sebeb girer, bu' x ynıdı-n de tren gayet ağır gitlmek mec- & burıysluıdı. kalır. Bu trenle seyahat et - mek cidden can sıkıcıdır. € — Bunun için bu trenin vaganları içinde Ğ vakit geçirmek te bir meseledir. Hiç dur- madan yolcuların suratlarını seyretmek ., “te insana bıkkınlık verir.. üstelik te kı-| ta öyle dik dik ne bakıyor-| Ç sun, derler?, yamadın mi?. Sonra, kendi işinle de mütemadiyen ı Mmeşgul olmana imkân yok. Meselâ bir şeyler okuyayım dersen — oküyamazsın!, — Çünkü ışık kifayet etmez!. Lâmbalar hem ' sönük yanıyorlar, hem de pök yüksek - . tedirler., — Neyse. lâf olsun diye lâmbadan bah - sediyorum.. çünkü bu anlatacağım vak'a- —nın İâmba ile hiçbir ilişiği yoktur. Çünkü | Vak'a gündüz cereyan etti. Fakâat ne ölür- 4 Sa olsun bu trende gündüz de seyahat et- Ç Mmek can sıkicidir. Cümartesi, gündüz, Bigara — içilmiyen — Vagğöna Fekluşa işminde bir kadın bindi. 4 Fekla Timofeyevna Baguveyeva, Kadı « O nün adı ve soy adı işte böyle idi. |— Fekluşa, öteberi almak için Ligovodan | * - Leningrada gidiyordu. Fekluşa Ligovo| /— İstasyonunda kabak .çekirdeği, elma — buna benzer şeyler satmaktadır. İşte bu Fekluşa denilen hatuncağız, Le- üngradın Şçukin pazarına gidiyordu.. Nixeli buradan bir sandık kadar çürük - elina almaktı. Fekluşa trene binince pe*ıı.eı'en*n ya- - Fedorof Wikita isminde birisi niu:—uym—- — du.. yanıbaşında da Anna İvanovna otu - — ruyordu.. Bunların hepsi de Ligovo aha- | lisindendi. Hepsi de iş için Leningrada gidiyorlardı. Fekluşa başındaki örtüyü | çıkardı. Kendini hayalâta kaptırdı.. Ala- ve| İraş gibi ağzını çabucak kapayıverdi.. Fakat ne olursa olsun bi tren bu gibi şakalar, ancak dostlar ve arka daşlar arasında yapilabilir.. Halbuki Fek-| luşa bu adamı ömründe ilk defa görü - yordu. İşte bu sebebden ötürü, Fekluşa, ağ - zında koskocaman yabancı bir şey hisse- dince fena halde ürktü.. ve korkudan, fa- Kadının ağzını kapamasile beraber va- gönun içinde müdhiş bir feryad koptu.. bağıran, Fedorof Wikita idi.. hepimiz, he- rifin parmağının tamamen koptuğunu sandık.. Fedorof. kadını dövmeğe kalktı.; tabii biz araya girdik, Bahusus ortada ko- pan mopan bir şey de yoktu. Parmağın üzerinde, şöylece birkaç diş izi kalmıştı.. Sonra akan kan da yarım fincanı doldur- mazdı. Tabil arada ağız kavgası başladı. Fe - dorof: — cağı elma sandığının içinden, acaba, kaç Celma çıkacaktı?. Bunların kaçı çürük, ka- 'çı sağlamdı.. Bunları kaça satabilirdi?.. |— Bunlardan kaç para kazanabilirdi?, — Fekluşa, bu ve buna benzer mevzular setrafında uzun müddet dalga geçtikten “Banra pencoreden bakmağa başladı. Bun- 'dan da bıktıktan sonra, can sıkıntısından uyuklamağa koyuldu. — Vagonun sıcak havasından mi, yoksa | yeknesak manzaradan mi, her nedense Fekluşanın adamakıllı canı sıkıldı.. iyice düykusu geldi.. başı önüne sarktı. Uzun izün esnedi. — Ben şaka yaptım, dedi. Sizin dilinizi, şöyle bir makas gibi yakalasaydım, ve - | yahud ağzınızın ıçmoı yumruk (falan so - Lüleburgazda bir sürüde Antraks hastalığı çıktı Lüleburgaz (Hususi) — Kazamızda bulunan koyun sürülerinden Antraks hastalığı gö iş ve veteri- nerlerce derhal ırnb eden tedbir alın- mıştır. Hattâ bu hastalıklı sürüden bir koyun keserek yiyen çobanın birisi de — Birinci defa esnedi - kimse al İkinci defa öyle bir esneyiş esnedi, ki o-| “fuz iki dişi birden göründü. Fekluşanın | karşısında oturan Fedorof Wikita ise, bu Ühıl» dayanamadı.. parmağını — uzatınca | kadının ağzına sokuverdi. Sizin anlıyaca- rğmız şaka yaptı. Meclisi şenlendirmek is- | tedi.. Bu, olağan bir iştir. Birisi esneyince, daki veyahud karşısındaki p zzına sokuverir.. fakat bu ke; p I Son Posta'nın .Aoı.r bT tefrikam ; l - BABA - | YAZA! insiyakile, — ezilmek is - (demiyen kütle insiyakı bent bu safa ,.suı' emşti. Ben bir uzviyetteki ufak “bir hüceyreden başka bir şey değil- Ldnn Hariecden gelen mikrobla canla başla mücadele eden bir hüceyre idim |ben... Ona mücadelesinin sebebini sor- ?mnız bunu izah edebilir mi?.. Ekonomik, sosyal, tarihi akişın bir veti idim ben... Emperyalizm akın- larına ilk göğüs geren mağdur milletle- | - n ilk baş kaldırma işareti veren şu- n tabil bir neticesi idim ben Benim o zaman mücadeleye neden iş- 'ak ettiğimi anlatmaklığım ve isyamıs bir dil verebilmekliğim mümkün idi? | Bunun çin, ben Mtetseden dür '_“î":' ";“” Birdiğimi anlatt f Vefik sizin nenizdi? | — Ağabeyimdi, 'e | — Aslan çocuktu Vefik... ; Gözlez'ım Yaşardı mı, bılmıy0£ di, a- 'ütle mücadeleye — beni aK oznar iİŞünceyi ve gi değil, o- diye sordu, B h bu hastalığa tutulmuş ve kendini teda- vi ettiremediği için ölmüştür. Erzurumda meydan saatleri Erzurum şehrinin muhtelif yerlerine üç tane büyük meydan saati konacaktır. Bu saatler elektrikle |saatini bunlara göre âyar edecektir. Be- lı—dıw— bir de 12 de öten bir düdük ala - İ OĞUL SUAD DERVİŞ | |Onları arkadaşımın bakışlarından sak- lamak istediğime göre her halde ben yaşardıkların; zannetmiştim, Karşımda duran iri gövdeli genç, ko- |caman ellerile omuzlarımı tuttu: — Iztırab çekiyor musunuz? sordu. | Başımı: «Evet» demek için önüme doğru eğdim ve dilimle: — !v.;,er ben de uğraşmasaydım. e- ğer ben de çalışmasaydım.. âül otur- saydım bu ıztırabı daha küvvetli du- yar.. Vefiğe daha çok yanardım, de- | diye ıztgrab çekiyorsunuz. İztı-| r tün bir millet ıztı rab içinde... Bütün bir millet diyo- rum... Yalnız Türk milleti mi?.. Şuur- suz ve isteksiz olarak bu toprağa sal- dırmağa sevkedilen binlerce, yüz bin- lerce düşman askeri ve onların yurd- larında kalan analar, kız kardeşler, ni- şanlılar izlırab içinde değiller mi?... Dünya tarihi bir dönüm noktasında. birinde | , iyecek ve herkes| Macaristanda |haşmetini taşıyan düz çizgiler, Çeviren: H. Alaz — Mnamamnl de seyahaf etmek can sıkıcıdır. «| mağa hakkınız olurdu.. fakat şimdi, bü - tün bunlar olmadan parmağımı ısırmış olmanızı hiç beğenemiyorum.. Fekluşa bu sözlere büsbütün içerledi: — Şayed, dedi, siz benim dilimden yâ- kalasaydınız, o zaman da ben sizin değil parmağınızı, fakat bülün elinizi, ve tâ bileğinizden koparırdım.. Hem ne diye parmağınızı ağzıma sokuyorsunuz?.. Kim bilir parmağınızı bundan evvel nereye sokmuştunuz?. Belki de burnunuza s$ok- muştunuz?. Sonra da bu pis parmağınızı ağzıma koyuyorsunuz!.. Bu sizin yaplığı- nız çoak gayri sıhhi bir harekettir. Tren Leningrada varmış münakaşa da yarıda kalmıştı. Fekluşa, parmağını ağ - zına sokan adama okkalı bir küfür sa - vurduktan sonra trenden indi. YARINKİ NÜSHAMIZDA: On sene sonra Çeviren: İsmet Hulüsi Trakyadan arıcılık kursuna gönderilen muallimler Edirne (Hususi) — Peşteye ikinci cılik suna gönderilen kültür ve ziraat muallimi Edirne istasyonundan uğurlandı. Kursu bitirmiş olan birinci posta ci- var köylerin köycülük işlerini, koope- ratiflerini. hayvancılık ve ziraat hare- sonra yurdumuza dönmüş bulunacaklardır. Kursa devam eden muallimlerimizin üyük kolaylıklar ve pek çok kardeşçe semnati gördükleri ve çok faydalandıkları gelen mektublardan ılmaktadır. ketlerini görecek ve bir hafta Bütün tarihi edvarı değiştiren bizim miletimiz, belki de bu yeni devre bir başlangıç koyacak. «Emperyalist de letlerin savletine karşı koyuş de diye, Iuıu bilir, Bütün dünyanın eski di ni oozuluc_ık Milletimiz eskiyi yık- mak, eski beynelmilel an'aneleri ve te- kâmülleri yıkmak için çarpış; yeni milletlerin, inkılâbcı safında anılacak. Neden sana bunları yazıyorum. Sa- na yeni İstanbuldan bahsedeceğim za- man neden, neden eski İstanbulu ha- tırlıyorum. Bıraktığım İstanbulu? Her halde yeni İstanbula henüz nü- fuz edemedim de ondan.. Boğaz bana o günleri hatırlau_v e Sokaklar bana o günleri hatırlatı Hatırlıyor mu: tepede oturuyorduk. Beyaz sütunların karşımızda anti yi milletlerin merme n bü nısıf daireler ve daireler.. akla ve kalbe sü- küt veriyordu, Gök maviydi, M de akşam yaklaştıkca huzmelerini içine toplıyan âdeta içinde tekâsüf eden ve sarı bir portakala benziyen, harareli kuvvetsiz bir güneş vardı. Ve © gün sen bana sormuştun: —-Sen hiç sevmedin mi Feriha?.. Sana cevab vermemiştim,.. Senden kendimi saklamıştım. Unutmak istedi- belki bu devremize ad| n genç ve|dim! Bir gün seninle |i 1668000 Adet 24 X 45 eb'adında şar. 100000 26 x 48 100000 23 X 35 I — Yukarıda mikdar ve eb'adı yazılı Liki 'ap mantarı » », > ör 768000 adet şarap ve 100000 adet likör mantarı şartname ve nümuneleri mucibince pazarlıkla satın alınacaktır. II — Pazarlık 6/VI1/938 tarihina ras! taşta levazım ve mübayaat şubesindeki Il'[ — Şartnameler parasız olarak het ayan Çarşamba günü saat 11 de Kaba - 1m komisyonunda yapılacaktır. gün sözü geçen şubeden alınabilir. — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte X 7,5 güvenme pa- ı.ıIıırıyle birlikte yukarıda adı geçen k: omisyona gelmeleri ilân olunur, «3375. aan I — Cibali fabrikasında Haziran 938 iptidasından itibı n altı ay zarfında te- raküm edecek 150 ton kadar tütün tozu pazarlıkla satılacak TI — Pazarlık 11/VI1/938 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 14 de Kaba- taşta Levazım ve Mübayaat Şubesi Satış Komisyı Hİ — Satılacak mallar mahallinde h IV — İsteklilerin pazarlık için tayin tunda yapılacaktır. ergün görülebilir. edilen gün ve saatte © lariyle birlikte yukarıda adı geçen komlsyona müracaatları ilân o:. Bir nokta: Yemekleri müteakıb her gece ya - tarken temizlenmiyen dişler mikrob- lara ve onlar derecesinde muzır olan yemek kırıntılarının muzir tesirlerine maruz bırakılmıştır, demektir. Gecele- ri ağız dahilinde 35 dereceye varan ha- raretle bu mikroblar ve salya ifrazatı büyük tahribat yaparlar, Geceleyin fır- |çalanması ihmal edilen dişleri sabah. Sabah - Öğle ve Akşam her yemekten sonra Daima Radyolin K D İA T hatırlamâmak için senden * demiştim. Şımı u.ıgıın yanımda olsan Mürüv- vet! Bugün bana gene ayni suali sor- |san.. bilâtereddüd: — Evet, sevdim... Ve çök sevdim.. ne çok 1z- rmi yaş içinde bulunan bir kalbin bütün ateşile... Onunla her ya- rım saat konuşup odama çekildiğim ge- eelerde, onun hayatı için, onun içinde bulunduğu vaziyet için beni biraz daha | endişeye düşüren his yalnız korku de- ğildi. Yalnız ona karşı merhamet ve kendi hayatımı onun hayatının tehli- mış olduğum çin şahsi bir arşı olan alâkamın içinde bir başka şey vardı... Sanki ona seneler- miş, onun yanında büyümüş, ona akşmıştım ve eğer ona bir hal o- lursa, ona fenalık yaparlarsa yalnız bir mücadele arkadaşı kaybetmiş gibl değil, çok yakınımı, yakınlığına çok ih- tiyacım olan birini kaybetmiş gibi ya- nacaktım... Akşamları, tehlikesine rağmen onun yanında yarım saaiten daha fazla kalı- da y Hem de nasıl sev-|n üvvet. O idam mah- | ,, denberi âşina idim. Sanki onun yanın-| * RADYOLİiİN Bütün hayat imtidadınca diş- lerin güzelliğini ve sağlamlığını temin eder. ANCAK: Bu garantiyi el- de edebilmek —için — dişleri «RADYOLİN» ile sabah, öğ- le ve akşam her yemekten sonra muntazaman Fır- leyin temizlemeğe hlkışıık. kırılan bir vazoyu cilâlamağa uğraşmaktan yor, battâ bazı geceler onu kayıkhane- ye kadar götürüyordum. Biraz hava al- sın di Yoksa bodrumun havası onu öldürecekti, Onunla uzun uzadıya ko- nuşüyorduk. İsmi Necati idi. Mühendis miş, makine mühendisi. Almanyada tahsil etmiş. Tayyareci olarak çalış i mücadelenin benim gibi gö Ailesinden bahsetmiyordu... Yalnız ir iki kere yanımda çok eskiden ölmüş olan anasının ismini anmıştı. Başka ra- bıtalarını tanımıyordum. Var mıydi?. İYok muydu?... Vardı da hılır'.ıymcn zâf hizzetmekten mi korkuyordu? Mücadele eden insanın en zayıf tara- fi sevgi bağları değil midir? Ben ona her şeyimi söylemiştim. Bu, her şey dediğim hayatımın hikâyesi o kadar kısaydı ki... Esasen benimle konuştuğu mev- zular bu değildi. Bugünkü başımın te- şekkülünde onun bana tozlu bir bodru- tn rütubet kokan karanlığında anlat- şeylerin büyük bir hizmeti olmuş- tur. O zamana kadar ben yalnız duygu i- dim, Bana bir başım olduğunu hatırla- tan ve bu başı harekete geliren kuv- vet onun sözleri oldu. Tefekküre bmı. onun telkinlerile başladım. (Arkası var)